@fevkalbeser
|
Aklımdan çıkaramıyorum sözlerini. Demek ki herşey yalanmış. Dokunuşu, dokunurken heyecandan titreyen kalbi, daha başlamadan bitti aramızdaki herşey. Tam da hislerimden emin olmuşken. Tam da kalbimin sesini dinlemeye karar vermişken. Hiçbirşey değilmişiz biz. Birbirimiz için birşey ifade etmiyormuşuz. Bir daha böyle konular konuşmak istemiyormuş benimle. Benim yüreğim daralıyor. Benim Anıl'la yine konuşmam gerekiyor. Kendi kendimi yemektense gidip herşeyi konuşmak içinde ne olduğunu gerçekten öğrenmek istiyorum bu kez sakin konuşacağım. Ne yapmaya çalıştığını neden böyle davrandığını sormam lazım. Okul ortamı konuşmak için ideal bir yer değil. Nasıl konuşacağım arasam mı? Bunları düşünürken yolu bitirmiştim bile. Binanın önündeydim. Acaba kötü bir fikir mi diye kendimi sorguladım dakikalarca. Gelmiştim artık. Geri dönemezdim bu saatten sonra. Yukarı doğru çıkmaya başladım. Kapıyı çaldım. Kimse açmadı tekrar çaldım. Anıl açtı sonunda. -Ne işin var burda? Birşey mi oldu bu saatte? -Bade korkutma beni noldu? Gece yarısında ne işin var burda? -İçeri davet etmeyecek misin? -Hayır. Bu saate uygun olmaz. Ben dışarı gelsem daha iyi olur. Ellerimle göğsüne dokundum. İki elimde çıplak bedenine temas ediyordu artık. İçeri ittim. Ardından bende girdim. Kapıyı kapattım.
-Bade ne yapıyorsun Allah aşkına. Aklımı iyice şaşırdım. -Asıl sen ne yapıyorsun? -Sen nasıl bana önce kendimi dünyanın en şanslı insanı gibi hisssettirip sonra hiçbişey yokmuş gibi hayatına devam edersin? -Bak Bade yine aynı konuları konuşmaya gelmişsin belli. Benim hiç niyetim yok. Hem senin sevgilin yok mu tartışmak istiyorsan gidip onunla tartışsana. -Sen varya bana deli gibi Aşıksın Anıl. Kıskançlıktan gerçekleri göremeyecek kadar kör olmuşsun. Yüzüme bakıyordu sadece cevap vermedi. -Evet Aşığım. Deli gibi seni istiyorum. Yaptığım herşey de bunun için. Kıskandım seni Manyak gibi kıskandım. -Anıl... Bende Seni seviyorum... Gözlerimi açtığımda dilimde ki cümle buydu. Bu nasıl bir rüya böyle. Rüya değil kabus resmen. Kaç gün geçmişti son konuşmamızın üstünden. İyi olmadığımı biliyordum. Ama bu kadar kötü olduğumu da bilmiyordum. Artık rüyalarımda da rahat yoktu belli ki. Anılın da Bade'den farkı yoktu. Yemiyor içmiyor, sadece uyuyordu. Ha birde Alkol alıyordu. Onunda tüm dengesi bozulmuştu. Bütün rutinlerini bırakmış sadece kafasını toplamayı amaçlıyordu. Her akşam Aynı yere gidip gece yarısını geçene kadar içiyordu. Sonra eve gelip uyuyor, sabah kalkıp okuluna gidiyordu. Hayatı sadece bu kadarcık kalmıştı. Hayat denirse tabii. O kadar acizdi ki, kendini kurtarmak istediği şeye bulanmıştı heryeri. Demek ki kaçıp kurtulmak o kadar da kolay değilmiş. Yine aynı yerde oturuyor. Yanında bir kaç alkol şişesi. Dışardan gören ayyaş zanneder. Oturduğu bankta gözleri kapalı iki kolu bankın sırt kısmını tutar halde açık. Kafasını geriye doğru yaslamış. Ve elinde Badenin kalemi. Kalem değil sanki paslı hançer. Yüreğine batıyor, battıkça kanatıyor, kanadıkça, canı eksiliyor. Denizin esintisi saçlarına doluyor. -Aaa biliyorum birazdan kaybolacaksın. Ama yine de seni karşımda görmek güzel. Elini karşısında ki hayale doğru uzattı. O da ne? Elini uzattığı hayal elini tuttu birde gelip yanına oturdu. Bu hayal değil Bade'nin ta kendisiydi. Ne işi vardı burda. İyice delirmişmiydi yoksa? -Hocam siz burda ne yapıyorsunuz böyle? Kızmıştı bana sesini yükseltmeye başladı. -Hadi kalkın evinize gidin hava çok serinledi. Üşüteceksiniz. Tekrar Elinden tutup çekiştiriyordum. Çok sarhoştu. Kalkmıyordu. İnat ediyordu. -Hadi nolur. Korkuyorum bakın. Bişey olacak şimdi. İnsan bu kadar içer mi hiç? Elini yüzüme düşen saçlarıma götürdü. Kulağımın arkasına sıkıştırdı.
Kaşlar yakışmış göze, Usandım bu canımdan. Dert ile geze geze." Neşet Ertaş Bu durumdayken bile yüzümü gülümsetmişti. Karşımda oturup böyle güzel konuşsa hiçbir problemimiz kalmayacaktı aslında ama biz konuşmayı bilmiyoruz birbirimizle. Kırıyoruz, incitiyoruz. -Hocam. Şaşırmıştım. Beni daha önce gördüğünü söylüyor. Bu nasıl olur? Söyleyeceklerini merak ediyorum. -Nerde gördünüz peki? Parmağıyla karşı kıyıyı gösteriyordu. -İşte Orda. Bundan aylar önce. Okul başlamadan aylar önce. Sanki bir arkadaşına anılarını anlatır gibi başladı anlatmaya. - Yeni gelmiştim buraya okul açılmadan ev işini faln halledeyim diyordum. Ne bileyim hayatımın... Neyse geç buraları. İşlerimi hallediyorum oturdum bi banka. Baktım, Çimenlerin üstüne oturmuş bir gözleri ahu. Elinde kitap, dizine kadar uçuşan yeşil bir elbise. Saçları oturduğu yere değiyor. Biraz seyrettim. Gözleri sanki bu dünyadan değilmiş gibiydi. Ulan dedim belkide hayatında ilkkez kendin için güzel bişey olacak kaçırma bu fırsatı. sonra Hiç ses etmedim. Yanına mendil satan bir kaç çocuk geldi. Üstleri başları harap. Gözleri doldu çocukları öyle görünce. Belli sadece güzellik yüzünde değil, kalbi kendinden de güzeldi. Saçını parmaklarıyla kulağının arkasına sıkıştırdı sonra. Aldım elime kalemi mi. Elimde ki küçük not kağıdına yüzünü çizmek istedim. Çocuklarla hem konuşuyor, hemde elinde cebinde ne varsa veriyordu. Öyle güzel gülüyordu ki. Gülümsemesiyle bütün dünya güzelleşiyordu. O an içime bi ateş düştü. Boynunda ki kolyeye kadar çizdim. Bitince yanına gidip resmi verip tanışacaktım. Kâğıda dalmışım herhalde. Başımı bir kaldırdım yok. Gitmiş. Hemen etrafa bakındım. Sanki yer yarılmış içine girmiş. Bir anda kaybolmuştu. Elimde ki kâğıtla kalakaldım oracıkta. Belki günlerce, hergün aynı yere gittim saatlerce bekledim. Tekrar gelir, görürüm diye. Gelmedi. O gelmedi, ben gidemedim. Sonra bir gün okuldayım. İşlerim çok yoğun, elimde bir sürü dosya çay almaya gidiyorum, çay ya çay. En fazla ne olur ki. Birden birine çarptım elimizde ki herşey yerlere saçıldı. O hengamenin için de Koca gözleriyle bana bakıyordu. Hem bakıyor hem bana kızıyordu. Ayağa kalktı gözlerimin içine baktı. İçimden " Tamam Allahım ben buradaki vazifemi bitirdim. Şu an beni al yanına" dedim. Elim ayağım birbirine dolandı. Ha birde şaşkınlıkla Kalbini kırdım. Aptal kafam. Ne kadar üzülmüştü. Sonra... Sonrası yok, sonra buradayız işte.
Anlattıkları karşısında kanım çekilmişti. Hem sevindim , hem üzüldüm, hem kendimi dünyanın gerçekten en şanslı insanı gibi hissettmiştim. Bu adam bana binbir türlü duyguyu aynı anda yaşatıyordu. Tekrar dönüp gözlerine baktım. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Benim de öyle. Meğer ne çok şey varmış içinde. Beni gerçekten çok sevmiş. Öğrencisi değilken istemiş beni. Anlattığı günü daha dün gibi hatırlıyorum. Birinin beni izlediğinden ne kadar da habersizmişim. Meğer ne kadar saf bir sevgisi varmış. Ağlayan gözlerine baktım tekrar. Elini tuttum. -Beni bu kadar çok mu seviyorsun? -Biliyorum sevgilin. Lütfen hatırlatma. Sende artık eve git. Bak hasta olacaksın. -O zaman bende buradayım. Elleri yine saçlarıma gitti. Bir tutamını baş parmağıyla okşuyordu. Başını göğe kaldırdı, yıldızlara baktı. -Saçlarına yıldızlardan taç yapmak isterdim. Dedi. Yutkundu. Gözlerimin içine yine aynı bakıyordu. Kıpkırmıydı gözleri. Onu bu hale getirenin ben olduğunu düşündükçe, delirecek gibi oluyordum. Belki de söylediklerini sabaha unutacak. Ama ben hiçbirini. Hafızamdan silmeyeceğim. Çok üşüyordum. İyice soğumuştu hava. Saat iki olmuştu. Etrafta kimseler yoktu. Koca şehirde bir tek onunla ben varmışız gibi geliyordu. -Ne zamana kadar oturacağız burda? -Sonsuza kadar demeyi dilerdim. Ne demek istediğini algılamakta güçlük çekiyordum. Yaklaşmak. Ne kadar yakın? -Yapmayın. Sonra pişman olacağımız şeyleri yapmak istemiyorum. Cümlemin bitmesiyle dudaklarını dudaklarımdan uzaklaştırdı. Alnını alnıma dayadı. -Bu kadar yakınken, bu kadar uzak olmak çok yakıyor canımı görmüyor musun? -Çok yorgunum! -Dünyanın en rahat yeri olmalı. Bankın en ucuna oturdum. Dizlerime yattı. Dizlerini karnına kadar çekti. Hava soğuktu ama hissetmiyorduk artık. Saçlarını karıştırıyorum, yüzünün her santimini inceliyorum. Sakalları sanki birer ok gibi yüreğime saplanıyor. Karşı koyamıyorum. Elimi tuttu tam avcumun içinden öptü. Ben nasıl unuturum bunu. Ölsem unutamam. Biz nasıl olmalıyız bilmiyorum ama böyle olmamalıyız. Ruhumuz çok kez aynı yastığa baş koymuş bizden habersiz. Şimdi dizlerimde tıpkı bir bebek gibi uyuyor. Manzaram ne kadar şahane olsa da benim de gözlerim kapanıyor artık. Hissediyorum.
"Gözlerimden öptü, Ellerimden öptü, ellerimden. Unutabilir misin şimdi? Ben ölsem unutmam."
Sabahattin Ali.
|
0% |