@fullmoon
|
Sizi bu kadar beklettiğim için özür dilerim canlar. Diğer bölümler hazırdı ve hızlıca yayınlaya biliyordum hem artık hazır bölümlerim bittiği için hem de okul öncesi öğretmeni olduğum için bu kadar uzun sürdü. Bundan sonra ki bölümleri fazla bekletmeden atacağım inşallah. İYİ OKUMALAR SATIR ARALARINDA BULUŞMAK ÜZERE!!! YILDIZI PARLATMAYI UNUTMAYIN!!!!! Sol omzunda bir acı hisseti genç adam, o acıyı umursamamaya çalışarak silahının dürbününden bakmaya başladı mermilerden biri o güzel askerin canını yaksın istemiyordu. Güzel askeri korkusuzca ve nefret ile bakıyordu onun olduğu tarafa bir kez daha lanet etti genç adam burada oldu için, onun iyi olduğunu anladığında yan tarafında bulunan kaya'nın karkasına saklanarak omzuna baktı. Omzunda derin bir mermi sıyrığı vardı artık, yaralarına bir yenisini daha eklemişti güzel asker. Kendinin bile ,zor duyduğu bir ses ile mırıldanmaya başladı adam " Senin benim sol tarafımla derdin ne süverce, ilk kaşım şimdi omzum sırada ne var, eğer sıradaki kalbim ise o zaten istila altında süvercem." 🔆 İlay ilk kez gözleri kapalı, eli titreyerek ateşledi silahını kalbi yapma derken mantığı kendini sorguluyordu. Kapalı olan gözlerini yavaşça açtı, kirpiklerini birkaç kez kırptı genç kadın dürbünü ile onun bulunduğu kayalığa bakmaya başladı gözleri onu bulduğunda genç adamda kendisi gibi dürbünü ile bakıyordu. Kısa bir anlığına göz göze geldiler ilay gözlerini sol tarafa doğru çevirdi ve o zaman adamın sol omzundan akan kanı gördü içi sızladı onun için. Bunu düşündüğü ve onun için sızlayan kalbine binlerce küfür etti içinden, kafasını hızla sallayarak kendine gelmeye çalıştı ilay ve atışlarına devam etti. 🔆 Ekin büyük bir kayanın üstüne konuşlanmış ve tarama atışlarını yapıyor selim onun çaprazında atışlara devam ediyordu. " Tahrip kaç oldu lan " " Valla sekizdi çita ama senin şerefine dokuz yaptım şimdi" " Oh oh aferin sana, benim kadar olmasa da iyi iş çıkarmışsın" " Oğlum sende G3 var be insafsız, bende SAR-223P onunla bu bir mi ' aklına bir şey gelmiş gibi sol dudak kenarı biraz yukarı kıvrıldı selimin' Ha ama istersen seninkiyle benim bebeklerimi karşılaştıralım" ekine göz kırpmıştı son cümlesinde. Köy girişinden hainlerin içeri sıdıklarını gören umay ilayın emri ile onun yanından ayrıldı yanına aldığı 4 şarjörü de bitirince silahını alma gereği duymadan hızlı ve sessiz adımları ile yürümeye başladı. Karşısına çıkan ilk evin içine giren iki terörist ile belinin biraz üstünde duran kayıştan silahını çıkararak nişan aldı ve yavaş adımlar ile ilerlemeye devam etti iki kişi olduklarına emin olduktan sonra silahını ateşledi. Ardından yürümeye devam etti köy meydanından gelen sesler ile oraya doğru adımlarını hızlandırmıştı ki arkasından gelen ses ile arkasına döndü, bir kaç metre ilerisinde beş altı kişilik küçük bir grup geliyordu hızlıca gözleri ile kendine siper olarak bir yer aramaya başladı. Grup yaklaşmaya başladığında aradığını bulmuştu yarım metre yüksekliğinde olan taş duvarın üstünden atlayıp arkasına geçtiğinde nişan alıp atışlarına başlamıştı 10 dakika boyunca her indirdiği teröristin yerini bir başkası almıştı bir türlü sonu gelmiyordu bu şerefsizlerin bu süre boyunca postalarında, bel kayışlarında olan silahların şarjörleri bitmiş yedek şarjörlerinden de 1 tane kalmıştı ki yukarıdan gelen atışlar ile derin bir nefes aldı umay , ardından da kulaklığından gelen sese odaklanmaya çalıştı " Ayıp ama türk kızı insan biraz paylaşımcı olur 'nıç..nıç' hiç yakıştıramadım sana " " Ne yapalım bazı arkadaşların yanında kala kala biz de bencil olduk" Komando birliğinin artık tamamen şarjörleri bittiği için hepsi kasaturalarını sıkıca kavramış bir birlerinden helallik istiyorlardı. Belki son görüşleriydi bu dostlarını, belki son nefeslerini almışlardı, belki de son defa konuşmuşlardı sevdikleriyle, sivillerin olduğu evi çepe çevre sarmış, dimdik korkusuz duruşları ile etten bir duvar örmüşlerdi adeta. Kurşun sesleri yavaş yavaş kesilirken, teröristlerden bazıları geri çekiliyordu. " Çita durum nasıl" " Temizlendi komutanım" " Keskin etrafı tara ve tetikte kal , diğerleri komando birliğinin yanına gidiyoruz dikkatli olun " " Emredersiniz komutanım." İlay ve barış konuşlandıkları tepeden dikkatlice inerken arada silahlarında takılı olan dürbünler yardımı ile etrafı tarıyor Buz en önde yürüyerek patlayıcı olup olmadığını kontrol ediyordu. Ekin ve selim ise geçtikleri yerlerdeki leşleri inceliyorlardı sonunda birliğin yanına geldiklerinde Yüzbaşı pars kasaturasını kamuflajına yerleştirirken ilayın yanına doğru ilerlemişti. " Yüzbaşım sivillerin ve askerlerin durumları nasıl." " Siviller iyi teğmenim sadece korktular biraz, Askerlerimden 2'si hafif yaralı çok şükür" "Yüzbaşım siz yaralılarınızın ilk müdahalesini yapın" Yüzbaşı askerlerinin yanına döndüğü sırada ilay'da barıştan uydu telefonunu istemiş ve Albayı aramıştı. " Komutanım siviller ve komando birliği güvende karargaha dönüyoruz" " Kuyaş, kurt timi geri gelmiyor, komando birliği ile Yeşiltaş karakoluna gidiyorsunuz." " Emredersiniz komutanım" İlay uydu telefonunu kapatıp barışa geri verdi, yanına gelen yüzbaşı pars " Teğmenim her şey için teşekkürler biz artık yola çıkalım zaten karakoldan 2 yalçın bizi almaya geliyor." " Yalçınları üç yap yüzbaşım kurt timi de sizinle geliyor" Yüzbaşı pars ilay'ın yanında duran buza bir bakış atarak gülümsedi. " Kuyaş ve kurt timini ağırlamaktan onur duyarız teğmenim" Seslerin kesildiğini duyan köylüler temkinlice dışarı çıkmaya başladılar, kendileri için canlarını ortaya koyan bu insanlara teşekkür etmek için hepsi karşılarına geçmeye başladı herkes birbirine bakar iken küçük bir çocuk çıktı ortaya onun ardından kendisi gibi bir kaç çocuk daha gelmişti yanına " Bizi kurtardığınız için teşekkür ederiz. Büyüdüğümde bende sizin gibi asker olup yardıma ihtiyacı olanları kurtaracağım" bunu söyleyen 8 yaşlarında saçları örülmüş bir kızdı, konuşması bittiğinde asker selamı vermişti. Umay öne doğru çıkıp bu küçük kıza sarılmış ve boynunda olan asker puşisini çıkarıp kızın saçlarına bağlayıp bir de öpücük kondurmuştu. Bu olaydan sonra köylüler yemek yemeleri için ısrar ederken iki timde bunu kabul etmemiş ve yola çıkmışlardı. İlay, yukarıda kalan yalçını almak için barışı görevlendirmiş, PARS yüzbaşının ekibi ortada kurt timi etraflarını sarmış bir şekilde etrafı izleyerek yürümeye devam ediyorlardı. Barış kısa bir süre sonra onlara ulaşmış ve en arkaya da o geçmiş önde buz, ilay ve pars ilerliyordu. 🔆 İki saat süren yolculuğun ardından karakola geldiklerinde hepsi yorgun ve acıkmıştılar. Yalçınlardan indiklerinde kurt timi karakol komutanı ile tanışmış çantalarını ve silahlarını onlara gösterdikleri koğuşa bırakıp yemekhaneye geçmişlerdi. Yemeklerini yedikten sonra kantine geçmişlerdi, kantine girdiklerinde nerdeyse bütün karakol orda toplanmış gibiydi kantinin sol kenarın da kalan sandalyelere oturduklarında orta kalan sandalyede elinde gitar ile oturan bir asker vardı. Pars yüzbaşı ilay'ın yanına bir sandalye çekerek oturdu. " İlay teğmenim buda bizim burada ki eğlencemiz işte, mert eline alır gitarını hem çalar hem söyler içimizdeki o sıkıntıları bir nebzede olsa unutturur bize." İlay hafif bir gülümseme eşliğinde konuştu. " Müzik öyledir yüzbaşım insanın ruhunu dinlendirir, söyleyemediği duygularına tercüman olur müzik. " İlay cümlesini bitirdiğinde mertte şarkıya başlamıştı. Mert'in söylediği her bir dize barışa alkımı düşündürüyordu, onunla yaşadıkları yaşayamadıkları ama en çokta o son geceyi, son sarılmalarını, son birlikte uyumalarını ne kadar mutluydular 4 yıl önce, kimse düşünmemişti ki böyle olacağını onlar hep birlikte olacaklarını hayal etmişlerdi ama olmamıştı.  Artık şarkının son melodilerini çalan asker ile barış oturduğu sandalyeden yavaşça kalktı ve kantinden çıktı. Yalnız kalmak için bahçeye çıkmıştı ama orası da kantin gibi kalabalıktı arka tarafın daha sakin olacağını düşünerek oraya ilerledi geldiği yer tamda istediği gibiydi hem sessiz hem de sakin. Sırtını duvara yaslayarak çimlerin üzerine oturdu, eli künyesine gitmişti kamuflajının üzerinden boynuna dokundu barış künyesi onun için çok değerliydi. Künyesini çıkarmak için hareketlenen eli titreyen telefonu ile pantolonuna yönelmişti, Telefonunu çıkardığında annesinin aradığını gördü daha fazla bekletmeyerek açtı aramayı. " Barışım oğlum" " Annem nasılsın " " İyiyim oğlum sen nasılsın" " İyiyim annem babam nasıl bir yaramazlık yok değil mi?" " Yok oğlum iyiyiz biz,... Barış oğlum yetmez mi artık özledik seni hem alkım da...." " Anne olmaz biliyorsun bende sizi özledim görevdeyim şimdi dönünce gelin babam ile" Onu da özledim diyemedi barış buna hakkı yokmuş gibi hissediyordu. " Oğlum alkım..." Annesinin sözünü kesmişti yine barış yıllardır ondan ne haber almıştı nede görmüştü eğer şimdi onun hakkında bir şey öğrenirse her şeyi unutup ona giderdi ve barış bunu istemiyordu. " Anne komutanım geliyor ben seni sonra arayacağım görüşmek üzere." " Allaha emanet ol barışım kendine dikkat et" Barış telefonu kapatıp yan tarafına bırakmıştı ki uzattığı ayaklarının önünde bir çift postal duruyordu . Kafasını kaldırdığında ilay elindeki fotoğrafı salladı. " Bunu düşürmüşsünüz Teğmen YILDIRIM." Lütfen yıldıza basıp yorum yapın.  Barış'ın olayı ne sizce. Peki güneş gözlünün vurulması. Bizim kız taktı sol tarafa.
|
0% |