Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. Bölüm

@fullmoon

Hellllloooooo hayırlı bayramlar canlar size bayram süprizi ile geldim..

Yorumlarda buluşmak üzere, lütfen yorum yapmayı ve yıldızı parlatmayı unutmayalım..

Bu bölümü telefondan yazıyorum yazım yanlışı varsa affedin canlar..

Barış kantinden çıktığı sırada ilay ve umay koyu bir sohbet halindeydi. İlay konuşma sırasında başını kaldırdığında barışın oturduğu sandalyenin altında bir kağıt gördü önemli olabileceğini düşünerek eğilip ikiye katlanmış kağıdı aldı.

Katlı kağıdı açtığında sarı saçları omuzlarına dökülen gri- mavi gözleri ile bir kadın gülümsüyordu resmin altında güzel bir yazı ile 'Siyah ve yeşilden ibaret olan hayatına yeni renkler getirmeme izin verirmisin TEĞMEN YILDIRIM ? ' yazıyordu. Bu resim barış için önemli olmalı diye düşündü ve onun gittiği yönden ilerledi ama bahçeye çıktığında barışı göremedi. Etrafa biraz bakınarak ilerlemeye devam etti, onun bir şey aradığını fark eden askerler ilaya seslendi.
" komutanım bir şey mi arıyorsunuz."

" Biraz önce bir askerim bahçeye çıktı ama şuan göremiyorum nereye gitti gördünüz mü?"

" Uzun boylu esmer birisi miydi"

İlay kafası ile onayladı askeri, ardından ilaya barışın gittiği yeri tarif etti genç asker. İlay askerin tarif ettiği yerden ilerlemeye başladı, binanın köşesini dönmüştü ki barışın sesi geliyordu kulağına. İyice ona yaklaştığında ses daha da netleşmişti ki barışın Komutanım geliyor anne dediğini duydu, ilay şaşırmıştı onu görmediği halde neden yalan söylemişti barış anlam veremedi. Barışın telefonunu yanına bıraktığını gören ilay onun ayaklarının dibinde durarak elindeki fotoğrafı sallamıştı.

" Bunu düşürmüşsün teğmen YILDIRIM"

Barış gördüğü fotoğraf ile sol tarafından bütün vücuduna soğuk bir ürperti yayılmıştı. Bir hışım ile ayağa kalktı barış
" Komutanım ben ' ne diyeceğini bilemiyordu'"

" Gel oturalım barış" İlayda barışın biraz önce oturduğu yere oturdu barışta yanına oturmuştu şimdi ikisininde gözleri ilayın elinde tuttuğu fotoğraftaydı.
İlayın gözleri hala fotoğraftayken konuşmaya başladı.
" Özel birisi mi senin için"

" Öyleydi komutanım"

" Ha şuan değil yani" sessiz kaldı barış ilay devam etti cümlesine

" Önemli değilse yükte yapmasın barış atalım gitsin" hızla karşı çıktı

" Hayır komutanım benim için onun yükü olmaz alayım ben isterseniz fotoğrafı"

" fotoğrafttakinin kim olduğunu söylersen neden olmasın teğmen"

" Komutanım söylemesem ben daha yeni topluyorum dağıtmasam"

" Toplamış halin mi bu barış"

" Bu kadar oluyor ancak Komutanım"

" Bazen tekrar dağıtmak toplamaktan iyi gelir"

İlay barışın anlatmasını istiyordu biliyordu ki barış içinde yaşadıklarını hiç sözcüklere dökememişti, belki sözcükler bile kifayetsiz kalacaktı onun hissettiklerine ama denemesi lazımdı hissetiği duyguları paylaştığında, insan kendini az da olsa rahatlamış hissederdi bunu kendinden biliyordu ilay.

" Komutanım boş..."

" Şuan komutanın değilim barış, arkadaşın yada öylesine biri olarak düşün ve hissetiklerini, bu fotoğrafı anlat ki içindeki ateş az da olsa sönsün."

" Sönmesini istemiyorsam peki ne yapmalıyım"

Barış o ateşin sönmesini hiç istememişti ki içindeki ateş acılarını hep taze tutuyordu.
Dört yıldır hep susmuştu barış ne annesine anlatmıştı içindeki ateşi nede bir başkasına şimdi ise birkaç aydır tanıdığı komutanı anlat diyordu son cümlesinin üzerinden nerdeyse 20 dakika geçmişti ilay elindeki fotoğrafı bırakmadan oturduğu yerden kalkmaya yeltenmişti ki barışın sesi ile tekrar oturdu.

" 4 yıldır cehennemdeyim ben, hiç sönmeyecek bir ateşin ortasındayım. Sizin tanıdığınız soğuk birisi ile konuşmayan sert barış, aslında böyle değildim ben mutlu neşeli konuşmayı seven birisiydim. Şuan yanlız kalmak isteyen ben bu dünyaya bile tek başıma gelmedim aslında BATI ' bu ismi söylerken yüzünde hafif bir gülümseme olmuştu barışın' kardeşim, herşeyimiz aynıydı bizim aynı gün okula başladık, aynı zamanda okumayı öğrendik, aynı zamanda aşık olduk al bayrağa, ben bilgisayarlara ve kodlara olan ilgim ile askeriyede hacker olurken, BATI için bu durum çok farklıydı o POLİS ÖZEL HAREKAT olmak istedi ailemiz bizimle gurur duyuyordu."

İlay şaşkındı barışın bir ikizi vardı peki o şuan neredeydi, yada bu resimdeki kadın kimdi aklında o kadar çok soru işareti vardı ki ilayın.

" O.. o resimdeki ALKIM al bayraktan sonra kalbimi hızlandıran tek kişi. Onunla tanıştığımızda daha 15 yaşlarındaydık bir parkta oturmuş salıncakta sallanan çocukları izliyordu yüzündeki hüzünlü ifade ile kaç dakika orada onu izledim bilmiyorum yanına gitmek için nasıl cesaret buldum hala aklım almıyor ama oldu işte bir şekilde....

🔆

Barış küçük adımlar ile ağacın altında oturmuş genç kıza doğru ilerliyordu. Kızın yanına oturduğunda kız o kadar dalgındı ki yanına oturan çocuğu fark etmemişti.
" Neden bu kadar mutsuzsun"
Kız birden duyduğu ses ile irkildi hemen sesin geldiği yere baktı kızın gri-mavi karışımı gözleri çocuğun neredeyse siyah olan gözleri ile buluştu.

" Buraya her geldiğimde salıncaklar da başkaları oluyor ve ben hiç sallanamıyorum."

" Bunun için mi üzülüyorsun bu kadar"

Kız kaşlarını çatarak baktı bu sefer barışa

" Sallanmayı bu kadar seven biri için evet"

Barışın dudak kenarları hafifçe yukarı kıvrılırken

" Tanışalım mı barış ben "

"Alkım bende" kız, masum sesi ile konuşurken kafasını eğmiş omuzlarına gelen saçları hafif olan esinti ile savrulmuş ve o esinti barışa kızın naif kokusunu sunmuştu.

" Neden bu kadar seviyorsun peki salıncakları"

" Sanki uçuyormuş gibiyim kendimi özgür hissediyorum saçlarımda olan rüzgarın esintisini hissetmeyi seviyorum."

Alkım heyecanlı heyecanlı konuşurken, barış bu sevimli kızı dinlemekten zevk alıyordu. Barış hayran bakışlar ile alkıma bakarken kız cümlelerini bitirmişti onu izleyen çocuğu gördüğünde utanarak kafasını yere çevirmişti.

"Ben gideyim artık" diyerek ayağa kalktı alkım

" Peki her gün geliyormusun buraya" kız bakışlarını yere indirmişti tekrar ve küçük bir tebessüm ile cevap verdi

" evet"

" Tekrar görüşmek üzere gökkuşağı"

O gün akşam parktan herkes giderken barış batıyı da yanına alarak tekrar gitmişti park'a evden aldıkları ip ile alkım'ın oturduğu ağacın dalına salıncak kurmaya çabaladılar.

Salıncağı kurduktan sonra barış yanında getirdiği sarmaşık çiçekleri salıncağa oturmak için koydukları tahtadan başlarayarak yukarıya doğru ipe doladı. Ağacın yukarısınada yazdırdığı yazıyı sabitlemişlerdi.

Ertesi gün alkım tekrar parka geldiğinde aklında olan tek düşünce parkta bulunan salıncaklar değil dün tanıştığı kişideydi. Parktan içeri girdiğinde nerdeyse park bomboştu herkes agacın önüne toplanmış konuşuyorlardı. Kız uzun zamandır boş kalması için beklediği salıncakları hem bırakmak istemiyordu hem de ağacın orada ne olduğunu çok merak ediyordu.
İçindeki merak daha ağır basmıştı, agacın yanına geldiğinde kalabalığın arasından geçerken insanların konuşmaları onun kulaklarında uğultuya dönüşüyordu agaçta olan salıncak ile karşı karşıya kalmıştı. Şaşkınca ağaca kurulan salıncağa ve ağaca aslınan kağıda bakıyordu.

Kağıtta '🌈 Gökkuşağı salıncağı 🌈' yazıyordu daha da yakınlaştığında salıncağın tahtasında yapıştırılmış notu fark etti. Heyecandan titreyen eli ile yapıştırılmış notu aldı katlanmış kağıdı açtığında gözleri ile kağıdı okumaya başladı.
' Bu salıncak dün tanıştığım ve bir salıncak yüzünden üzülen güzel kıza, artık sıra beklemesine gerek yok kendi salıncağı var. Hüzünlü hali bile güzel olan gökkuşağının gülümsemesini görebilirmiyim artık?' kız kafasını kaldırdığında salıncak iplerinin arasından esmer çocuğu görmüştü o anki mutluluk ve heyecanı ile barışa sarılmıştı.

" teşekkür ederim barış"

🔆 

Barış tanıştıkları günü anlatırken yüzünde hüzünlü bir tebessüm vardı.

" O günden sonra bir daha ayrılmadık hepimiz hayalerimizin peşinden gittik alkım da hayali olan avukatlığı okudu. Birbirimize karşı birşeyler hissetmemize rağmen ikimizde arkadaşlığımızın bozulmasını göze alamamıştık ta ki akademiden teğmen rütbesi ile mezun olduğum güne kadar."

🔆 

Barışın isteği üzerine alkım, resmi üniformalarını ütülüyordu. Tanışmalarının üzerinden 7 yıl geçmişti bu geçen yıllar alkıma ve barışa ilk aşklarını getirmiş ama ikiside cesaret edip içlerinde ki sevgiyi paylaşmıyordu. Alkım sonunda tüm cesaretini toplayıp bugün sevgisini barışa söylemeyi düşünüyordu. Bu ütü olayı aklına bir plan getirmişti.

Barış yeminlerini etmiş komutanlarının emri ile kepini atmayı bekliyordu. O heyecanlı anlarında izleyicilerin arasına baktığında ona gurur dolu gözler ile izleyen annesi ve babası, kalbindeki heyecanın aynısını yaşayan batı ve ismi bile aklına düşse yüzünde gülümseme oluşan alkımı, gökkuşağı onu izliyorlardı.

Barış kendi düşüncelerine dalmışken alkım el kol hareketleri ile birşeyler anlatmaya çalışıyordu, sonunda alkımı fark eden barış daha dikkatli izledi gökkuşağını, elleri ile ceket yaptı ilk sonra ceketi çıkarıcak gibi açtı ve sol tarafının içine doğru elini götürdü, kafası ile barışı gösterdi tekrar. Barış hızla üniformasının sol iç cebine elini götürdüğünde eline gelen hafif sertlik ile kaşlarını anlamazcasına çattı ve o sertliği cebinden çıkartı.
İkiye katlanmış bir kağıt çıkmıştı cebinden kağıdı açtığında alkımın resmi ve altında bir yazı vardı yazıyı okumaya başladı. 'Siyah ve yeşilden ibaret olan hayatına yeni renkler getirmeme izin verirmisin TEĞMEN YILDIRIM' barış okuduğu yazı ile heyecanı katlanmıştı şuan tek istediği sevdiğine sarılmak ve hissetiği duyguların karşılıklı olduğunu söylemekti.

Alkım merak ile barışın cevabını bekliyordu. Barış ilk şoku atlattıktan sonra kafasını kaldırarak dolan gözleri ile alkıma baktı ve yüzündeki tebessümle kafasıyla onayladı.

" TEĞMENLER KEEEPPPP ATTTT"
Komutanlarının emiriyle bütün askerler keplerini yukarı attılar. Barış attığı kepi yerden alarak hızla alkıma koştu. Barış sarıldığı kızı kendinden ayırdı ve ellerinden tuttu ikili dolu gözleriyle birbirlerine bakıyorlardı.

" İzin veriyormusun teğmen"

" BÜTÜN RENKLERİNE TALİBİM GÖKKUŞAĞI"

🔆 

İlay duyduklarını daha hazmedemeden yenileri ekleniyordu. Barış sustuğunda ilay şaşkınlıkla konuşmaya başladı.
" Neden geçmiş zamanda konuşuyorsun barış ne oldu da şuan böylesin nerde gökkuşağın neden renklerin gitti. Siyahlara bürünmüş ruhun"

Hüzünlü küçük bir tebessüm kondurdu barış dudaklarına.
" Renkler benden gitmedi ilay, ben renklerden kaçtım."

Son cümlesi, ilay'ın gece boyu olan şaşkınlıklarına yenisi ve en büyüğünü ekledi.

İlayın dudaklarından tek bir kelime dökülmüştü."Neden?"

" Birbirimize kavuşmamızdan bir yıl sonra nişanlandık düğüne 2 ay kala hayatımın en kötü gününü yaşadım ben ilay..."

🔆 

Barış harekat odasında ihalar ile teröristlerin yerlerini tespit etmeye çalışıyordu. Batı göreve çıkmıştı ama 1 haftadır haber yoktu ve ara ara barışın kalbi ağırıyordu.

Odadaki bilgisayarlara bir mail gönderilmişti barış hızla maili açıp komutanını çağırdı videolu mesajı izleme başladı ikili.

" Meraba komutan nasılsın, bak hele kimler var benim yanımda' kamera sola doğru çevrildiğinde barış adeta buz kesilmişti çünkü 6 tane PÖH'ün aralarasında ikizi, kardeşi, diğer yarısı bu şerefsizin elindeydi ve üzerindeki siyah kamuflajı yer yer yırtılmış kanlar içindeki teni gözler önündeydi'
Eğer sizden istediklerimiz yerine gelmezse burdaki her tc esgeri ölücük haberin olsun he. "

Video buraya kadardı komutanları videonun bitmesi ile birlikte acele ile üsteleri aramış ve gerekli açıklamaları yapmış bordo bereliler acil olarak karargahtan çıkış yapmıştı. Aradan geçen 5 saatin sonunda şirwan tekrar bir mail göndermişti ama bu seferki şifreli idi ve şifrenin kırılması gerekliydi barış parnaklarını hızlı hızlı klavye üzerinde gezdiriyor şifreyi kırmanın yollarını arıyordu 2 dakika içinde şifreyi kırmış odada bulunan büyük projeksiyon ekranına yansıtmıştı. Altı pöhten üçü şehit olmuştu barış yumruklarını sıkmış dualar ediyordu bordoların onları bulması için.

 

" size söyledim komutan, ama siz bizim isteklerimizi yerine getirmediniz şimdi iyi izle bakalım esgerlerinin yalvarmalarını" kalan üç pöh'ün anlına silah doğrultulmuştu ama gözlerinde herhangi bir korku belirtisi yoktu bu askerlerin, tam tersi özlem vardı çok sevdikleri vatanları uğruna şehadete kolarını açmıştı gencecik yürekler. O silahlar tek tek ateşlendi her çıkan kurşun bir sevgilinin bir annenin yüreğini dağladı. Son mermi son kişi kalmıştı barış asker olduktan sonra ilk kez gözlerinden yaşlar akıyordu dilinde hala dualar vardı.
Genç adam korkususzca baktı ona silah doğrultan kişiye ardından kameraya döndü ama sanki o gözler bir kamera lensine değilde doğrudan barışın göz bebeklerine odaklanmış gibilerdi. O gözlerde batının anlatamadığı çok şey vardı ki, kurumuş ve çatlamış dudaklarını araladı genç adam.

" האהובים שלי מופקדים בידיך, שלום, אני עוזב את העולם הזה שהתכנסנו בלעדייך, אחי. הגשימו את החלומות שלכם, תהיו מאושרים, היו מאושרים, תגידו לאמא שלי ואבא שלי שאני אוהב אותם ושאני שמח כשאני נושם את נשימתי האחרונה."
'Sevdiklerim sana emanet barış beraber geldiğimiz bu dünyadan sensiz gidiyorum şehadete eriyorum kardeşim. Hayallerini gerçekleştir barış mutlu olun annem ve babama onları sevdiklerimi ve son nefesimi verirken mutlu olduğumu söyle.'

İbranice cümlelerini biterin genç hüzünlü ifadesini birden cidileştirdi ve boğazı patlarcasına bağırdı.

" NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE ,VATAN SAĞOLSUN"

Bunlar genç adamın son sözleri olmuştu. Şirwanın emir verdiği adam tetiğe bastı aynı anda açtıkları gözlerini yine aynı anda kapattı iki kardeş ama birisi için bu daimi bir kapanıştı.

Kapatığı gözleri ile birlikte bir damla düşmüştü barışın gözlerinden ve arkasıda gelmişti. Daha fazla duramadı ayakta ve heybetli vücut olduğu yere çöktü. Batının şehadetinden 20 dakika sonra bordolar gelmişti mağraya ama orada sadece çoktan şehitlik mertebesine yükselmiş altı yiğit mehmetçik vardı.

O gün altı eve ateş düşmüştü, altı anne baba o gün yavrularını şehadete uğurlamıştı ama birisi vardı ki o altı yiğit ile beraber kendi ruhunun yarısıda gitmişti ondan, kalbinin yarısı atıyordu şimdi. Aldığı nefesin yarısı iniyordu ciğerlerine o artık yarım bir hayat yaşamaya mahkum edilmişti.

Barış ve alkım'ın tanışmaları nasıl sizce?

Batının son sözlerine ne demeli?

Alkım şuan nerede peki?

Hikayede neler görmek istersiniz yazın bakalım?
Batı ilk kez bizimle birlikte olsa bile baştan beri hep aklımda olan bir karakterdi ve şuan aşırı hüzünlü bir miniğim.

 

 

Loading...
0%