Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Bölüm 8

@gececik_65

Duyduğumuz seslerle birlikte bakışlarımız birbirinden ayrılırken seslerin sahiplerine doğru döndük.

Yüzbaşı Barlas' in sevgilisi ve Alparslan Üsteğmen... Mükemmel bir çift.

Sevgilisinin gözleri beni yiyecek gibi bakıyordu. Kolumu Eren'in elinden kurtarıp ondan bir kaç adım uzaklaştım. O sıra bir hızla sevgilisi koşup boynuna atladı. İçimde bir şeyler düşüp kırılmıştı. Onları rahatsız hissettirmemek için o tarafa bakmamaya çalışıyordum ama elimde değildi. Alparslan Üsteğmen de benim yanıma gelip yüzüme bakmaya başlayınca kendimi ortada kalmış direk gibi hissettim.

Sevgilisinin sarilisi şükür bitince bakışları bana döndü. Kahve gözlü kahve saçlı güzel olan sevgilisi konuşmaya başladı.

"E kusura bakmayın. Sevgilimi uzun zamandır görmüyorum. Benden habersiz bir de İzmir'e gitmiş de özledim onu baya." Bana bir elini uzatıp "Sibel ben Sibel Köktuğ." Öbür elini de Barlas'in elinin içine koydu "Barlas'in sevgilisiyim. Siz kimsiniz? Bir kaç kere denk gelmiştik de tanışamadık bir türlü."

Sevgilisi olduğunu anlamamak icin kör olmak gerekirdi zaten. Bır daha bunu suratıma söylemesine gerek yoktu. İzmir'e gelirken Sibelin haberi yok muydu? Yaşadığımız olayida bilmiyordu o zaman. Yüzümde küçük bir gülümseme ile uzattığı elini sıktım.

" Ezgi bende. Memnun oldum. Evet tanışmak bugüne kısmetmiş. Taburdan arkadaşıyım bende Yüzbaşının."

Sibelin yüzünde samimi olmayan bir tebessüm peydah olurken aynı şekilde bende tebessüm ettim. Sessizliği Alparslan Üsteğmen bozdu.

"Yüzbaşı'm çok yakışıyorsunuz maşallah. Öyle değil mi Ezgi hanım? " Bana yönelttiği soru ile bir kısa dusundukten sonra cevap verdim.

"Öyle çok yakışıyorsunuz. Allah nazarlardan saklasın. Yakında evlilik haberi de gelir inşallah." Eren hafif bir afallama yaşarken sibelin yüzünde güller açmıştı. "Ay inşallah en kısa zamanda." Diye sevinçle sevgilisine bakınca yüzündeki gülümseme soldu. Barlas nasıl baktı ise kadının çekinmesine neden olmuştu. Ortamda salak bir sessizlik olunca hafif öksürüp "Benim gitmem gerekiyor. Tanistigimiza memnun oldum Sibel hanım. Görüşmek üzere." Onlarda kısaca vedalaşıp arabaya bindim. Biner binmez derin bir nefes verdim. İçim sıkılmıştı resmen. Arabayı çalıştırıp lojmana sürdüm. Giderken de Berfini arayıp bize gelmesini yarın operasyon olduğunu söyledim. Operasyonu sözünü duyunca hemen geldiğini söyledi. Arkadaşım biz görevlere giderken çok korkuyordu. Haklıydı da her an şehadet haberi gelebilirdi.

Lojmana giriş yapıp apartmanın önünde durdum. Eve çıkıp kapıyı anahtarla açtım ve çok şükür eve gelmiştim. Üstümu hızlı değiştirip eşofman-tisort giydim. Mutfağa geçip çay demlerken müzik açtım.

Ben gökyüzünü tutamam

Yıldızları çalanlar var

Bu karanlığın sebebi onlar

Şarkının sözleri devam ederken kapı çaldı. Berfinin hızlı geldiğini düşünerek kapıyı açmıştım ama yanılmıştim. Bu adam ne diye hala geliyordu ki? Birbirimize boş boş bakarken Barlas Eren konuşmaya başladı. Çok şükür...

"Ezgi ben kendimi mahcup hissettim sana karşı. Konuşmamız tam da onun hakkında konuşurken bölündü bir de. Akşam geliyim bir kafeye gidelim anlatayım her şeyi hem özür mayetinde olur. Ne dersin?" ​​​​​​ Bu kadar açık sozlu olmasıyla bende şaşırmıştım. Afallamis görünen bakışlarımı topladım.

"Özür dilediniz zaten. Sibel hanım ile ilgili olan konu sizi ilgilendirir ayrıca bana malumat vermenize gerek yok. Hem yarın göreve cikicaz ikimizin de dinlenmesi gerek." Barlas konuşmaya başlayacağı sıra merdivenin başında Berfinle göz göze geldik. Ona küçük bir tebbessum ederken Barlas kaşlarını çatip arkasını döndü. Berfin'i görünce yüzünde rahatlamayla bana geri baktığında "Olmaz öyle. Görevde döndükten sonra gideceğiz bir yere. İtiraz istemiyorum." Daha fazla uzatıp hem Berfin'i hemde Barlas'i kapıda bekletmezdim. Onaylayıp vedalaştıktan sonra Berfin eve girdi. Yüzünde 'sen ne haltlar karıştırıyorsun' bakışı ile bana bakarken "içeri geçelim anlatacağım" dedim. İçeri geçip oturunca bütün duygularımı, gördüklerimi, mekanda yaşanan olayı bir bir anlattım.

Berfin de görevden sonra buluşup ne anlatacağını dinlemem gerektiğini söyledi. Mekanda yaşanan olay da ise sadece beni korumaya çalışıyor gibi göründüğünu söyledi. Çünkü aynı şeyi ona ve Yaren'i yan gözle bakan erkeklere Efe ile Akay Emir haddini bildirmiş. Göktuğ ve Celil de onları fark eder etmez kızları yanlarına almisti. Bunu duyunca knedimen biraz utanmıştım. Kendi derdime düşüp kızları orta yerde bırakmıştım. Allah'tan Efe ile Emir ordaydi.

Akşam olurken Berfin ısrarlarıma rağmen yemeğe kalmamışti. O gittikten sonra dolaptaki yemekleri ısıtıp karnimi doyurdum. Mutfağı toplayıp duşa girdim. Çıkınca saçlarımı hemen kuruttum. Kurutmazsam hasta oluyordum çünkü. Saçlarımın normali kabarık olmayan ve hafif dalgalı saçlar oludugu icin şanslıydım. Üstüme pijamalrimi giyip, kendime kahve yaptım. Salona geçip büyük yemek masasın da yarınki operasyon ile ilgili bazı bilgileri okudum. Nasıl olması gerektiği ile ilgili görev ayrımı yaptım.

Uykumun göz kapaklarımi kapatmaya başlamasıyla daha fazla dayanamadım ve yatağa gidip uyudum.

 

Sabah erken kalkıp hafif bir kahvaltı yaptım ve direk tabura geldim. Arabayı park edip Harun Yarbayin odasına gittim. Kapıyı çalıp gerekli komutu alınca kapıyı açıp içeri girerken içerde yüzbaşıyi görünce yüzümde küçük bir tebbessum belirdi. Bunu istemsizce yapmıştım aslında(!)

"Gel Ezgi otur şöyle. Bizde yüzbaşıyla operasyon hakkında konuşuyorduk. Tam vaktinde geldi." Masanın önündeki gösterdiği koltuğa otururken karşımdaki yüzbaşının bana dikkatle baktığını gördüm. Bende ona 'ne oldu ne bakıyorsun' bakışı atarken beni çok takmadan Harun yarbaya döndü.

"Yarbay'ım planın üstünden bir daha geçelim isterseniz. Hem Ezgi hanımın da fikrini almış oluruz." Harun yarbay onaylayip anlatmaya başladı.

"Bilmiyorsunuz ki keskin kod adlı bir teröristin pesindeydik. Bütün ihracatlar, yapılan toplantılarda, çatışmalar hepsi bu adamın izininde yapılıyor. Şuan görevden olan istihbatçılarımızdan aldığımız bilgiye göre yarın akşam bir toplantı olucak. Bunu bariz yapmamak içinde sokak hayvanlarına yardım derneği adı altında saklamaya çalışacaklarmis. Sizden istediğim ise o derneğe gidip o toplantıyı bir şekilde katılıp sonrasında o teröristleri toplayip geri gelmeniz. Ezgi o toplantıya katılma işinde sana güvenim sonsuz. Halledeceğine inanıyorum." Yüzümde mimik oynamadan başımı aşağı yukarı sallamistim ama içimde kendimle gurur duymuştum.

"Vardığınızda bir otelde kalicaksiniz. Odalarınız belirli. İçinde giymeniz gereken kıyafetler, yedek silahlar ve şarjörler de olucak. Ve toplantı Diyarbakır sinirlari icinde olucak. Araçlarla yaklasik 3 saat yol gidiceksiniz. Kendinizi ona göre hazırlayın. Bunalri hafızanıza iyice kazıyın. Bilmeniz gerekenler bu kadar. Akşama hazır olun. Toplanti odasinda Toprak Timine ve nefes ekibine bu akşam siz anlaticakniz planı. 8 de burdasiniz."

İkimizde aynı anda ayağa kalkıp"emredersiniz komutanım" diye bağırdık. İzin isteyip odadan çıktim. İkimizde konuşmadan taburun girişine yürüdük. Koridorda sadece benim topuklu ayakkabılarımın sesleri ve onun sert adımlarından kaynaklı çıkan postalinin sesi vardı. Yanından geçtiğimiz askerlerin çoğu bakıp hazır ol'a geçiyordu.

Yürüyun be ne havaliyiz ama.. surda takılıp düşsem yeminle bütün havam patlar.

Taburdan çıkınca karşıda yan durmuş olan Alparslan Üsteğmeni görünce elim direk çantadan telefonumu çıkardı. Yaren'i arayıp bir elimle telefonu tuttum. Diğer elim ise hala çantanın içinde arabanın anahtarını arıyordum. Bir yadan merdivenden inip bir yandan telefonu kulağında tutup üstüne birde anahtar bulmaya çalışıyordum. Anahtarı çok şükür buldum derken çantadan çıkarırken düşürdüm! Telefon da açılıp Yaren'in "efendim Ezgi. Bir şey olmadi dimi. İyisin sen? Operasyon vardı onun için aradın heralde." Dediğini duydum. Cevap vermemiştim hemen çünkü arabanin anahtari daha önemliydi. Yere doğru bakarken bir elin bana anahtarı uzattığını gördüm. Uzatan eli tanimamistim ama kim olduğunu tajmin etmek zor değildi. Elindeki anahtarı alırken mırıldandım. "Teşekür ederim yüzbaşı."

Onun yüzünde tebessüm oluşurken bakışlarım saniyelik gülüşüne takılmıştı. Gözlerim yine gözlerine bakarken bu sefer o mırıldandı.

"Rica ederim küçük ajan"

Ona tebessüm edip arabama yurudum. Yaren telefonda beni bekliyordu.

"Heh Yaren bu akşam tabura gelin. Toplantı yapılacak. Muhtemelen yarın sabah erkenden yola çıkarız. Yanına gerekli her şeyi al. Bır çanta yaparsın zaten sen. Diğerlerine de söyle 7.45 taburun önünde olursunuz tamam mı?"

"Tamam. Haber veririm ben şimdi onlara. Kapatıyorum."

Vedalaşıp telefonu kapattım. Az bir yol daha gidip lojmanın girişinden girdim. Evime geldiğimde direk kendimi suya soktum. Uzun bir duş alıp çıktım. Üstüme siyah keten pantalon ve siyah gömlek giyip ıslak saçlarımı kuruttum. Ardından uçlarini düzleştirip salık bıraktım. Kendim için yandan asmalı büyük bir çantanın içine pijama, bir kaç yedek kıyafet, makyaj malzemelerim, bakım malzemelerim, kendi silahım, yedek şarjör, kibrit, çakmak, küçük bır çakıyi çantaya koydum. Mit kimlik kartı ve normal TC kimlik kartıni cuzdanima koydum ve şuan kullanacagim çantaya yerleştirdim. Telefonumu vb. Eşyalarımı içine koydum.

Saat öğleden sonrayi geçmişti. Yemek yiyip evden çıkardım. Hazırladığım büyük cantayi kapının kenarına koydum ve mutfağa ilerledim. Evde çok bir şey olmadığı için patatesli yumurta hazirladim. Yemeğimi yedikten sonra bulaşıkları halledip salonu toparladım. Tekrar mutfağa girip müzik eşliğinde yolda yemelik kakolu kurabiyeler hazırladım. Onları pişmeye verince kek yaptım. Dans ederek ve şarkı söylerken geçen uzun bı zamandan yavaştan evden çıkmaya başladım. Anahtarimla kapıyı kilitledim. Ardından anahtarı kucuk çantama koydum. Ben apartmandan çıkarken karşı kapının açılma sesini duydum. Geri dönüp kim olduğuna bakma isteği içimi koruklese de bakmadım. Arabama yürüyüp çalıştırdım. O sırada Efe Kulaksız apartmandan çıkış yaptı. Bu çocuğun gerek ismi gerek siması bir yerden çok tanıdık geliyordu ama bir türlü çözemiyordum.

Yolda saatin daha 18.30 olduğunu fark etmem ile bir avm ye gitme kararı almıştım. Hem biraz kendime vakit ayırmış olurdum hemde tabur dışında farklı bir mekan görürdüm. Avm'ye giriş yapınca kendini direk bir kozmetik mağazasinda buldum. Bakım ürünü ve bir kaç parça makyaj malzemesi alıp arabama yurudum. Tabura vardığımda benim ekibin beni beklediğini gördüm. Arabayı park edip yanlarına ilerledim.

" patron hoşgeldin. Görev var dediler geldik bak." Celil'in gururla söylediği sözlere giz devirip ben konuştum.

"Hoşbuldum. Geleceksin tabi ki laz vatan beklemez." Deyip içeri doğru ben önde onlar hemen arkamda toplantı odasına yürümeye başladık. Odaya gelince ben önde arkamdan sırayla Yaren, Göktuğ ve Celil girdi. Masanın başındaki Yarbayin koltuğunun solundaki ilk koltuğa,yerime geçip oturdum. Yanıma Göktuğ, Yaren ve Celil de sırayla oturdu. Gözlerimi içeri girdiğimizden beri dikkatle her harektimizi izleyen Toprak Timine çevirdim. Tam karsimda tüm dikkatiyle bana bakan yüzbaşıyla bakışlarımız kesisince ikizmide gözlerimizi kacirmadik. İçimde birşeyler gönlünde başka biri varken ona böyle bakmanın doğru olmadığını söylüyordu. Ama diğer yandan bakışlarını kaçırmayan bir diğer tarafta oydu. Yinede rahatsızlıkla bakışlarımı önümdeki su şişesine çevirip bir kaç yudum içtim.

Az bir süre beklemenin ardından Harun Yarbay içeri geldi. Aynı anda hepimiz ayağa kalkınca tek harketle bizi yerlerimize geri otutturdu. Ardından Barlas ve bana bakınca ne demek istediğini anlayıp ayağa kalktık. Projeksiyonun önüne geçip sabah Yarbayin bize anlattığını bir kısmını ben bir kısmını yüzbaşı anlatarak tamamladık. Ardından sıra benimdi. Gerçek planı ben yapmıştım ve sunacaktim.

"Evet. Plan şu; içeriye ben, Barlas yüzbaşı, Efe Üsteğmen ve Yaren davetli olarak gireceğiz. İçerdeki garsonlar Göktuğ, celil ve İpek olucak. İçeri gitmemize siz yardım edeceksiniz. Digerleri binanın etrafında her hangi bir durum, hareketlenme olduğunda kulaklıktan bildirecek. Biz toplantının nerde olduğunu girip giremeyeceğimizi netleştirmeye çalışacağız. Yüzbaşı ve ve üsteğmen de olası bir tehlike de korumak için. Göktuğ ve Celil sizin işiniz zaten belli ama artık İpek de yaninizda şüpheli bir şey gördüğünüz an İpek'e söylüyorsunuz. O da bana haber veriyor. Ne zaman yola çıkılacağını söyledik zaten herkes ona göre hazırlansın. Teşekkür ederim."

Herkes büyük bir dikkatle dinlemişti beni. Harun yarbay da sabah 7'de askeriyenin önünde olmamız gerektiğini söyleyip bizi salmıştı. Bir an önce eve gidip uyumak istiyordum. Ama önce Aybüke anneyi arayıp göreve çıkacağımı söylemem lazımdı. Askeriyenin önüne gelince Toprak Timi komutanlarınin izniyle dinlenmeye cekilmislerdi. Bizimkiler zaten yavaştan kaçmaya yer ariyordu. "Ben eve geçiyorum. Sizde gidin iyice dinlenin. Görüşürüz." Diyerek arkamı döndüm. Arkada kendi arabasına yaslanmış gülerek bir kadınla konuşan yüzbaşıyi görmem içimdeki öfke kontrol etmemi zorlastiriyordu.

Allah kahretsin ki arabam da onların yan tarafında.

​​​​​​ Etrafa boş boş bakarak arabaya bindim. Direk eve doğru sürdüm. Bu kadın Sibel değildi. Üstünde beyaz bir önlük vardi. Muhtemelen askeriyede ki doktordu. İstesem o kadının kim olduğunu net bir şekilde öğrenebilirdim ama gerek yoktu. Umursamamam lazımdi ve öyle de yapicaktim.

Eve gelince kendimi uykunun kollarına bırakmadan önce Aybüke anneyi aradım. Görevden donememek vardi neticede. Ona söylediğimde sesinde ki korkuyu sezmistim ama bir şey demiyordu. Hoş ne diyecekti ki. Gitme dese ben gitmeyecekmiydim sanki. Onlarla konuştuktan sonra kendimi direk yatağa attım. Uyumazsam kafam da düşünmeden duramayacaktim. Ve şuan sadece uyumak istiyordum.

 

06.55

Askeriyenin önünde aracı bekliyorduk. Bizi bir şoför götürmeyecekti. Uykulu gözlerle etrafa bakiyordum. En nihayetinde araç geldi ve binmeye başladık. Kalabalık olduğumuzdan bir servis ayarlanmıştı. Şoför koltuğuna Barlas geçti. Bende diğer üyeler gibi arkaya gecicektim ki "Sen öne geliyorsun." Dedi yüzbaşı. Binmeyecektim lakin servisin kapısını otomatik tuşla kapatınca mecbur öne bindim. Büyük çantam arkadaydi. Yanımda küçük bir çanta vardı. Direk kulakliklarimi çıkarıp telefonuma bağladım. Listeden çalmaya başlayan şarkılarla beraber yolu izledim.

Ne kdar geçmişti bilmiyorum ama Yüzbaşının eli saçlarımda beni izlerken uyanmıştım. Benim uyandigimi fark edince elini saçlarımdan indirdi ve geri çekildi. Ona belli etmemeye calissamda bu yaptığı içimi huzurla doldurmuştu. Göz ucuyla etrafa bakarken bir dinlenme tesisinde olduğumuzu anladım. "Geleli çok olmadı. Çok güzel uyuyordun uyandırmak istememiştim kusura bakma." ​​​​​​diyerek arabadan indi. Ani iltifatina karşılık sasirsamda mutlu olmuştum. Bende tesisten kendime bir kahve aldım. Arabaya geri gelip çantamın içinden kurabiye ve keklerimi aldım. O sırada bizimkiler işlerini halletmiş geliyorlardi. Beni görünce Celil koşarak geldi kurabiye kabini açıp yemeğe basladi.

"Celil yavaş ol. Önünden kaçıran yok kardeşim." Diye uyarmaya çalışan Göktuğ'a omuz silkip yemeye devam etti. Gözüm Toprak Timine kayınca konuştum. "Sizde yesenize."

Celil'in elinden kabı kurtarıp onlara doğru uzattım. Bir kaç saniye yuzume baktıktan sonra elini ilk uzatan İpek oldu. Sonrasında diğerleride kurabiyenin tadına baktı. Barlas da tadına bakinca yüzünde beğendiğini belli eden bir ifade vardı. Bu benimde mutlu olmamı sağlamıştı. Herkes eline sağlık deyip arabaya geçmişti. Bir saat kadar bır yolumuz kalmıştı.

Bu yolu uyuyarak geçirmek istiyordum ama her zamanki gibi Celil izin vermemişti. Açtığı Müslüm Gürses ile bağıra bağıra şarkıya eşlik etmeye başladı.

Solmadan gel artık aşkımın gülü

Olsada konuşsa kalbimin dili

Küçücük dünyamda bir bilsen seni

Görünmez yazıyla yazdım kalbime

Müslüm Baba'nın sesi arabada yankilanirken yanımda oturan dağ yüzbaşınin bana baktığınin farkına varmıştım. Göz ucuyla oda bende ona bakınca o saniyesinde önüne döndü. Celil farklı farklı şarkılar aça aça yolu bitirdik.

Otele gelince odalarımiza geçtik. Biz üç kadin için bir oda tutulmuştu. Girer girmez ilk işim Yarbayin söylediklerini tastiklemek için şarjör ve silahlari aradım. Yatak başlığınin arasına sıkıştırılmış şekilde üç yatakta da bulunca birinin bunu fark etmediğini anladık.

Hepimiz kendimizi bı yatağa attıktan sonra direk uykuya dalmıştık. Akşam bizim için yoğun olacaktı.

Bölüm sonu

-Uzuun bir aradan sonra sizlerleyim. Okula alışma sürecim biraz değişik geçtiği için yeni bölümleri bitirip atamadım. Bu sebeple uzun bir bölüm atmak istedim.

-Umarim okurken keyif alırsınızz. Bir sonraki bölümde Nefes Ekibi ve Toprak Timi operasyonda olacaklarr. Nefes kesen bir bölüm olması için uğraşıyor olacağımm

-Simdiden 29 Ekim Cumhuriyet bayramımız kutlu olsunn. Herşey gönlünüzce olsun🤍

 

 

 

Loading...
0%