Yeni Üyelik
keyboard_arrow_left keyboard_arrow_left2.
Bölüm
keyboard_arrow_right
@gecetasi
Multi: Bana Bir Masal Anlat Baba

Direk açıp dinleyerek okumanızı tavsiye ediyorum :')



3 YIL ÖNCE

Açelya Erdoğan'ın Anlatımıyla

Kıvranıyordum olduğum yerde durmuş arkasından sadece ağlıyordum. Bağırmak istiyor, 'Yapma!' demek istiyordum. Ama sadece ağlamak geliyordu elimden... Orada acı içinde uyumuştum. Belkide acıdan bayılmak siz ne derseniz artık. Uyandığımda her zamanki gibi her yerim ağrı içindeydi. Okula gidecek dermanım yoktu. LGS'den yeni çıkmıştım fakat babamın bursluluk sınavını kazan eve para getir dediği için okulun yaz kursuna gidiyordum. Birkaç gündür gitmediğim göze batmış olacak ki telefonum çalmaya başladı. Okul müdürü arıyordu. Açmadım. Açacak derman bulamıyordum kendimde. Yavaş yavaş kıpırdamadan mırıldanmaya başladım.

"Bana bir masal anlat baba
İçinde tüm oyunlarım
Kurtla kuzu olsun şekerle balBana bir masal anlat baba
İçinde denizle balıklar
Yağmurla kar olsun güneşle ay"



Hem ağlıyor hemde şarkıyı mırıldanıyordum. Her bir kelimesi içime yerleşirken kalbim gümbür gümbür atıyordu. Ne çok isterdim huzurlu bir ailem olsun. Mutlu yaşayalım. Olmamıştı işte. Annem beni yanına almamıştı. Bir evladını, beni yok saymış uçup gitmişti bu evden. Belki annem olsaydı, belki annemin yanında olsaydım şu an bu halde değil el üstünde mutlu yaşıyor olabilirdim.

"Anlatırken tut elimi
Uykuya dalıp gitsem bile
Bırakip gitme sakın beniAnlatırken tut elimi
Uykuya dalıp gitsem bile
Bırakıp gitme sakın beniBana bir masal anlat baba
İçinde tüm oyunlarım
Kurtla kuzu olsun şekerle balBana bir masal anlat baba
İçinde denizle balıklar
Yağmurla kar olsun güneşle ayAnlatırken tut elimi
Uykuya dalıp gitsem bile
Bırakıp gitme sakın beniAnlatırken tut elimi
Uykuya dalıp gitsem bile
Bırakıp gitme sakın beniBana bir masal anlat baba
İçinde tüm sevdiklerim
İçinde İstanbul olsun"



Şarkının sözlerini bitirirken ağlayışım hıçkırığa dönüşmüştü. Olduğum yerde kıvranırken telefonum tekrar çalmaya başladı. Bursa'dan arkadaşım, can dostum hatta kardeşim Can arıyordu. Kendimi toparlayıp endişelenmemesi için telefonu açtım. Çünkü en son açmadığımda o küçücük yaşıyla buraya gelmişti.

"Efendim Can?" sesimi normal tutmaya çalışarak konuşmaya başladığımda Can hemen "Yine vurdu mu?" dedi. Beni uzaktan bile anlayabilen arkadaşım olduğu için şanslı olmalıydım. "Yoo." diyerek konuyu kapatmaya çalıştığımda beni görüntülü aradı.

Hüsranla telefonu açtığımda yüzümdeki morlukları görmesiyle gözlerindeki öfke büyüdü. Ve hayatımın dönüm noktası olan o cümleyi kurdu. "Bursa'ya kaçıyorsun."

17.04.2020

Arel Soydan'ın Anlatımıyla

Annesine çok düşkün bir oğlandım. Annemle anne oğul tatil yapalım diye düşünmüştük ve Ayvalık'a gitmiştik. Bunu fırsat bilen babam ise eve başka kadınla girmeyi tercih etmişti. Erken dönmemizle babamı basmamız bir olmuştu. Şimdi ise annemin açtığı boşanma davasının sonuçlanmasını bekliyorduk. Neyse ki babam uzatmayı tercih etmemişti. Zaman geçmez bilmezken hakim bizi içeri çağırtmıştı. Birkaç konuşmadan sonra o ses duyuldu.

"KARAR : Dava, şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma ve velayetin davacıya verilmesi isteğine ilişkindir.

Davacı Deniz şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası açmış, davalı davaya karşı koymuş, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Genel boşanma nedeniyle ilgili Medeni Kanun'un 134.maddesi ifadesinde şiddetli geçimsizliğe ilişkin boşanma davası ilke olarak doğrudan kusura dayanmıyor görünse de ikinci fıkrası ile dava hakkını kusuru olmayan yada daha az olan tarafa tanımak suretiyle kusuru gizli bir unsur haline getirmiştir.
3444 sayılı Kanun Medeni Kanun'un 134. maddesini değiştirirken kusur unsurunun boşanmada yarattığı güçlüğü önemli ölçüde hafifletmiş, kusur yerine evlilik birliğinin onarılmaz bir biçimde sarsılmasına önem vermiş, kusurlu eşe de dava açma hakkı tanımıştır.
Ne var ki, bu değişikliği tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Medeni Kanun'un 134.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi, tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz.
Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır ( MK.134/2 ).
Somut olayda davalı kadın, Belçika'da Hainaut Bölgesi, Charleroi da bulunan 1.Asliye Mahkemesinde açtığı boşanma davasında Belçika Kanunlarının uygulanmasını da kabul etmiş ve lehine boşanma kararı almıştır. Bu suretle bu davadaki davacı erkeğin Belçika Kanunlarına uygun olarak boşanması sonucu Belçika'da yeniden evlenmesine imkan vermiştir. Gerek Belçika, gerekse Türkiye Mahkemelerinden verilen kararlarla evlilik birliğinin temelden sarsıldığı ve birliğin devamında eşler ve çocuklar yönünden bir yarar bulunmadığı ayrı ayrı tespit edilmiştir. Kadının kocanın açtığı bu davaya karşı çıkması Medeni Kanun'un 134/2.maddesindeki hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Artık tam kusursuzluk savunmasına dayanamaz. Kendisinin yarattığı bir olgu vardır. Hakkın kötüye kullanılması yasal koruma dışındadır.
O itibarla Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarda açıklanan ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden ötürü HUMK. 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 17.04.2020 gününde, yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi."

Elimizde aldattığına dair elbette kanıt yoktu ve elimiz boş dönüyorduk. Annem göz yaşları ile "Ben bu adamla bir gün bile evli kalamam Hakim Bey." dese de fayda etmemişti. Oradaki görevliler annemi kollarından tutup dışarı çıkarırken en belki bininci kez "Ayırın beni bu adamdan." diyordu. Göz yaşları durmak bilmezken annemi dizginleştirmeye çalışıyor babamın gurur duyan anne edasıyla bana bakan yüzüne nefret kusarak bakıyordum. Annem kollarımdan kurtulup babama doğru ilerlemeye başladı. Ani şekilde önüne geçtiğimde "Geçil!" dedi. "Anne şimdi olmaz. Şu an ne yeri, ne de zamanı." Annem beni dinlememişti. Engel olmaya çalışıyordum. Canını yakmadan bir şeyler yapmaya çalışsam da olmuyordu. Annem en son beni es geçerek babamın suratına tükürüp tokat attı.

"Seni pis lanet herif. Bi' kurtulamadım senden. Allah seni ıslah eylesin." Annem nefretini kusarken annemi kolundan tutup çekiştiriyordum. Şu an eve gidip dinlenmeliydi. Yoksa o adamı başımıza bela edebilirdik.

---

Eve vardığımızda annem kendini uykuya teslim ederken dışarıda yağan yağmuru izliyordum. O ara kapının yumruklarla çalınmasıyla irkildim. Yerimden kalkıp kapıdan baktığımda o adamdan başkası olmadığına kanaat getirdim. Kapıyı sadece başımın çıkacağı derecede açtığımda "Evet?" dedim. Aslına büsbütün bir şekilde karşısına çıkabilirdim ama annem için susuyor, annem için katlanıyordum. Sessizce ona o kelimeyi bahşetmiştim ama kendisi 'Hey millet! Ben buradayım.' demeyi çok istiyordu anlaşılan.

"O KADIN NEREDE?!?!" Kapıyı ani ittirmesiyle geriye doğru sarsılmam bir oldu. Hemen üzerimi silkeleyip arkasından gittim.

"Davranışlarına dikkat et Faruk GÜÇLÜ!" diyerek onu koridora doğru ittirdiğimde yüzüme yumruk yemem bir oldu. Annem seslerden etkilenmiş olacak ki odasından kafasını dışarı çıkarttı. Yüzündeki şaşkın ifadesiyle "Oğlum?" demişti.

"İÇERİ GİR ANNE!" Babam sinir bozucu bir kahkaha attı ve öfkesini belli et. "LAN SEN KİMSİN DE MİLLETİN İÇİNDE BANA TOKAT ATMA CÜRRETİNE SAHİP OLUYORSUN? KİM VERDİ SANA BU HAKKI OR**** SENİ!" Ve sabrımı taşıran son nokta bu olmuştu. Annem kapıyı kapatıp hıçkıra hıçkıra ağlarken o anlık sinirle babamın üstüne çöküp atabileceğim kadar yumruk atmıştım. Tanınamayacak hale getirecek kadar dövmüş ve hala sinirimi alamıyordum.

Yakasından tutup kaldırdım ve kapının dışına kadar sürükledim. Tam dışa fırlattığımda ise her taraf kan olmuştu. "BİR DAHA BU EVE ADIM ATMAK BİR TARAFTA KALSIN. YAKLAŞMAYACAKSIN BİLE! DUYDUN MU BENİ LAN!" Her yerimden buram buram öfke akarken Faruk öksüre öksüre oradan uzaklaştı ve kapıyı sertçe kapatıp annemin yanına yaklaştım. Kapısını tık tıkladığımda ses gelmedi. Kapının kolunu çevirdiğimde kapı aralandı. Kitlememişti. Korkmamıştı ondan. "Anne?"

Camdan dışarıyı izleyen gözleri bana döndüğünde kan çanağı olmuş gözlerine bakıp ona sarıldım. Sarılmamla beraber tekrar ağlamaya başladığında belki beş belki on dakika sarılı kaldık. Yavaş yavaş kendini sakinleştirirken yanağıma öpücük kondurdu. "İyi ki varsın. İyi ki benim oğlumsun." İyi ki annem... İyi ki sende benim annemsin...

---
modal aç
modal aç
modal aç