Yeni Üyelik
keyboard_arrow_left keyboard_arrow_left3.
Bölüm
@gecetasi
Açelya Erdoğan'ın Anlatımıyla

Yaşadığım her bir acı bana ders verdi. Bir çocuğum olursa onu asla yalnız bırakmayacak her zaman yanında olacaktım. Güneş'in ilk ışıkları hiç uyumamış bedenime çarparken yavaş yavaş ayaklandım. Aynadan kendime göz gezdirdiğimde ise morarmış göz altlarım beni selamlıyordu.

Sabah sabah moralimi bozmak gibi bir amacım elbette yoktu. Mutfağa ilerlediğimde ev sessizdi. Can demek ki uyanmamıştı. Saat 05:30 Açelya nasıl uyanık olsun? Doğru saat daha çok erkendi ve daha okulda dersin başlamasına 3 buçuk saat vardı. Ben uyumamıştım bile! E git uyu o zaman Açelya!
Ü
Mutfaktan bir bardak su alıp tekrar odama ilerledim. Ama uyku bana uğramaya pek meyilli değildi. Uzun zamandır ders çalışmıyordum. Yapmadığım ödevleri yapmayı deneyebilirdim. Matematikten çözmem gereken soruları görünce ani bir kalp krizi geçirdim. Matematikte ne zamandan beri harfler de yer alıyordu ki? Dersi dinlemezsen böyle olur. Az flörtleş insanlarla! Sen artık bi' susar mısın?

Anlamadığım sorularla elbette vakit kaybedemezdim. Başka bir soruya geçtiğimde ise yine hiç görmediğim şeylerdi. Ve ders çalışma fikrinin ne kadar saçma olduğunu kendime hatırlatıp kitabın kapağını kapattım.

Tekrar yatağıma uzanıp telefonumu aldım. Instagram'a girdiğimde bir sürü mesaj ve bir sürü istek tekrardan beni karşılıyordu. Mesajlar kısmında ise 20'den fazla mesaj vardı. Hiçbiri ile mesajlaşmak istemiyordum. İstekleri kabul ederken gözüme bir isim çarpmıştı. Arel Soydan.

İlk defa böyle bir isim duymuştum. Profile tıkladığımda gördüğüm simayla şaşkınlığım kat be kat arttı. Geçen gün okulumuza gelen çocuktu bu. Oldukça yakışıklı olması ise beni hafif bir şaşkınlığa sürükledi. Oysa ki geldiği gün küçük ilkokul çocuğu gibi ezik ve kimseyle muhattap olmamıştı. Ardından birkaç gün okula adım dahi atmamıştı. Tuğçe'den hemen bu çocuğu araştırmasını isteyecektim.

Zaman böyle geçecek gibi değildi tekrar yataktan kalkıp formamı giydim. En iyisi hazırlanıp kahvaltı yapmaktı. Ardından da erkenden okula giderdim.

Saçlarımı tarayıp hafif makyaj yaptım. Boy aynasından kendime baktığımda gayet dertsiz mutlu bi' kıza benziyordum. Mutfağa tekrardan girdiğimde dolaptan süt aldım ve tezgahın üzerindeki gevrek kutusundan gevrek aldım. Gevreği ve sütü kaseye koyup bi' güzel mideme indirdim. Çok takırtı yapmadan saate baktığımda 07:30'du. Okul yürüyerek 15 dakika sürüyordu.

Şu an biraz erkendi o yüzden çantamı alıp birkaç kilometre ötedeki yeşillik alanda yürüyecektim. Odamdaki çantamı alıp vestiyerden ceketimi aldım. Beyaz spor ayakkabılarımı giyip kapıyı kapattığımda bugün asansöre binesim yoktu. Merdivenlerden indiğimde karşı apartmandan gelen gürültüler kulağıma dolmuştu. Tam karşımızdaki Yıldız Apartman'ına biri taşınıyordu. Onları es geçip yeşillik alana doğru yürümeye başladım. Kulaklığımı çıkartıp müziğimi açtım. Müziğe kendimi bırakıp alana doğru yürümeye başladım.

***

Yeşillik alanda yürümekten yorulmuştum ve saat 08:25'e geliyordu. Biraz bankta dinlenip okula giderdim. Aklıma Can'a haber vermediğim gelmişti. E aferin Açelya çocuğun telefonlarınada cevap vermedin!

Hemen mesaj bölmesine girip Can'a yazmaya başladım.

Kime: Can'ımm

Can gerçekten özür dilerim sana haber etmeyi unuttum. Uyku tutmayınca yürüyüşe çıktım. Seninle konuşmak istemiyordum. Ama kabahatliyim. Sana haber vermeden çıktım. Ve bir mesaj dahi atıp haber etmedim. Okula geliyorum için rahat etsin. İyiyim:)

Can sanki bu mesajı bekliyormuş gibi saniyesinde gördü. Otuz saniye sonra ise yazmaya başladı.

Kimden: Can'ımm

Problem değil. Alıştım ben:D

Kırıldığını belli ettiği mesaj beni karşılarken içimi mahcubiyet duygusu ele geçirdi. Kırılır yani Açelya! Bende kırılırdım. Haber verecek çocuğu habersiz bırakmayacaktın. Aptalsın! Az söv be! Bende insanım. Kendime kendime sinirlendiğimin farkına varınca tekrardan kendi kendime güldüm. Ben gerçekten delirmiştim.

Çantamı toparlayıp ayağa kalktığımda görüş açıma O girdi. Arel Soydan.

Yaklaşık beş metre ilerimde yürüyen Soydan'a yetişmek adına adımlarımı hızlandırdım. Aramızda bir metre kaldığında yavaşça başını olduğumu tarafa çevirdi. Ona muzipçe gülümsediğimde flörtöz damarlarım halay çekiyordu. Ama Arel bana karşılık dahi vermeden hızlanarak yanımdan çekip gitti. Geçirdiğim şoktan olsa gerek olduğum yerde arkasından bakakaldım. Gülmeden edemeyeceğim Açelya! Çocuk seni görmezden geldi! Hahahaha ben buna gülerim. Sus be!

Hızlı adımlarla aramıza giren yirmi metreyi kapatıp önden hızlıca okula yaklaştım. Okulun kapısından girdiğimde gözler yine üzerimde dolaşıyordu. Bahçede oturan Burak görüş açıma girdiğinde göz kırptım. Diğer tarafta oturan Selin ve Tuğçe'ye gelin anlamında elimi işaret ettim. Merdivenlerde oturan Deniz'i ise yanıma çağırıp çantamı sınıfa bırakmasını dile getirdim. Başımı hafif yukarı kaldırdığımda camdan bana Can onaylamaz bakışlarını gönderiyordu. İnsanlara işimi yaptırmamı hoş bulunuyormuş. Bundan ona ne?! Hatırlatmak istediğim bir gerçek var Açelya. Seni o cehennemden Can kurtardı. Sen neden hep haklısın?!

Selin'i arkadaşlarının yanına gönderip Tuğçe'yi kenara çektim. Selin ayak işlerime bakardı. Ama Tuğçe akıllı kızdı daha önemli işlerimi ona hallettirirdim.

"Tuğçecim senden bir ricam olacak. Nasıl yapacaksan yap orası sana kalmış. Arel Soydan hakkında bilgi topla."

Tuğçe'nin yüzüne sinsi bir gülümseme yerleşti ve 'Hay Hay!' anlamında başını salladı. Ve yanımdan ayrıldı. Beni boş görmesiyle yanıma yaklaşan Burak elimi tutarak beni okulun içine soktu. Hafif kahkaha atarak ona eşlik ettim.

"Ne yapıyorsun? Nereye gidiyoruz." Burak rotayı erkekler tuvaletine çektiğinde ise dudaklarım istemsizce iki kenara kıvrıldı. Burak'a bakışlarımı değdirdiğimde bana aç gözler ile bakıyordu. Tuvaleti kontrol edip beni içeri soktuğunda klozet olan tuvalete girip kapıyı kapattık. Klozetin kapağını kapatıp beni kucağına aldığında dudaklarımız buluştu eli belimi kavrarken yavaş yavaş aşağı iniyordu. O arada tuvalet kapısının tıklatılmasıyla ayrılmamız bir oldu. Burak birkaç küfür mırıldanıp eliyle ağzımı kapattı.

"Dolu?"

Burak'ın açıklayıcı cevabına ses gelmeyince gittiğini düşünüp tekrar beni kucağına aldı. Ama belli ki her kimse bizi yalnız bırakmaya hevesli gibi durmuyordu. Burak derin bir nefes alıp beni kapının arkasına doğru ilerleyip kapıyı açtı.

"Dolu diyorum kardeşim?" Karşısındaki her kimse cevap vermemişti ve ardından kapı kapandı. Ardından diğer büyük kapı kapandı ve erkekler tuvaletinde beni bırakıp gitti. Tuvaletten çıktığımda başka bir kapı açıldı ve beni görmesiyle gözleri açıldı. Arel Soydan.

Ah! Her yerde karşıma çıkıyordu. Çocuk taş yalnız! Yanlış şeyler düşündüğümü fark edip Arel'e bakmayı bırakmadım. Kara gözleri bana meydan okurcasına bakarken yavaş yavaş ona yaklaştım ve dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum. Ne gözlerini kapatmış nede karşılık vermişti. Anlamsız gözler ile beni izliyordu. Gülümsememi bahşedip oradan çıktım.

***
Biraz kısa olabilir ama sizde bana biraz süre tanıyın. Yazmakta zorlanıyorum son zamanlarda.

Diğer bölüm bir aksilik olmazsa Arel Soydan'ın anlatımıyla olacak. Bakalım artık :))

Düşüncelerinizi buraya bırakmanızı istiyorum.

Yorumlarınız ve oylarınız benim için önemli :"))

modal aç
modal aç
modal aç