Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5. BÖLÜM BURUK GÜLÜMSEME

@gecmisten_okur

2 AY SONRA

Chorso ile hizmetkarlar saçlarımızı yapıyordu. Normalde bir gelin şuanda heyacandan ölmem, etrafıma pozitif enerji saçmam lazımdı. Ama yüzümde buruk zoraki bir gülümseme ile kendimi ele geçirmişti. Evet sadece 6 aydı ama aklıma tranvalarım geliyor yalancı bir aşkın gölgesi beni ele geçiriyordu.

Evlilik bir sorumluluktu, emekti, vaz geçmemekti ve en önemlisi sadıklıktı. O sorumluğunu yerine getirmemişti bebeğimiz ölmüştü, o yıkılan yuvamıza emek vermemişti beni teselli etmek yerine başka kadının bacak arasında teselli etmişti kendisini. Ona bir veliyath veremedim diye vaz geçmişti benden. Duygularımdan, bağlılığımdan, aşkımdan...

Beni bir bebek veremedim diye unutmuştu başka kollara yelken açmıştı. İyi bir evlilik için, biz tam tersimizi esin alırsanız; Tebrikler iyi bir evlilik kazandınız! Evet o beni kullanmıştı ama salak kalbim bunu fark etmeyecek kadar tutunmuştu ona. Aptal çocuk kalbim onca aldatmanın hissizliğin içinde gene en kötüsünü rotası belirlemişti. Yine kırılmıştı parçalara bölünmüştü...

Enmy ile aslında severek evlenmiştik. Daha doğrusu ben böyle sanıyordum o ise beni kullanmıştı. Ama benim güçlerimi hafife almıştı finalde o kaybetmişti ve gene kaybedecekti. Elinde kalan tek şey olan krallığını elinden alacaktım onun. Artık salak kalbim sunu çok iyi biliyordu. Sevgi zayıflıktı!

Qews Chorseye bakmak için içeri gelince yüzümü buruşturdum. Saçlarım neredeyse bitmişti makyajım ise istemediğim kadar yoğun ve güzel olmuştu. Göğüsleri hafif dışarıda bırakan saten bir gelinlik giymiş, dirseklerime kadar beyaz eldivenler takmıştım. Topuklu bir ayakkabı giymiş saçlarımı sımsıkı toplayarak lale modeli yapmıştım. Makyajım ise kahveye dönük yoğun bi makyaj olmuştu.

"Benim canım karım ne kadar güzel olmuş" yeni fondeten sürülmüş yanağı vakumlayarak derin bir içtenlik ile öptü. Chorseyi bir çok kez aldatmıştı ama sonunda yine ona dönmüştü. Yalancı gözleri tanırdım bu gözler yalancıydı Chorse gene üzülecekti hemde yalancı gözler uğruna tıpkı benim gibi...

"Yia, öylemi!" Gözlerinden mutluluk akıyordu dudaklaı kısa bir süre buluştu ben ise o sırada saçlarımın önünü son kez düzeltim ve ayağa kalktım. Damat bey birazdan gelecek ve nikah kıyılacaktı. İçimde kelebekler uçuşurdu belki aşk adında tuzağa yeniden düşsem ama artık sevginin zayıflık olduğunu bilerek kuşandım sahte maskemle düğün salonuna gitmek üzere odadan çıktım.

Taro masmavi bir damatlık giymişti. Beyaz gömleği ile mavi papyonu ile şık ve zarif olmuştu. Onu süzdüğümü fark edince gözlerimi hemen kaçırım ve koluna girdim.

"Hazır mısın?" diye sordum düşünceli bir sesle. Oda benim gibi 2 miladını yaşıyordu belli ki. Düşüncelerinden sıyrılmaya çalışarak "bilmiyorum. Tek bildiğim, bu saçmalığın bir an önce bitmesi" kafa sallamakla yetindim ve yürümeye başladık. Tanımadığım bir adamın kollarında yürüyordum Taro iyi birisi gibi görünüyordu ama tabi ki doğruyu zaman göstericekti.

Kızıl saçlarım özgürlük istercesine sıkıyordu ama bu gün olmazdı özgürlük bana 6 ay boyunca haramdı. Düğün salonu saraydaydı içeriye girince şok olmuş gibi bakmıştım. Tüm hazırlıkları onlara bırakmıştım salon kocamandı. Taştan duvarlar ile çevrilmiş olan salona aynı renkte gri masalar gri sandeşyeler ve taştan parkeler.

Evleneceğimiz yere exstra süsler gelmişti salon hoşuma gitmişti en azından içimiz güzel olmasada salon harikaydı. İçeriye giriş yaptığımızda konukları inceledim. Kral Paula ile kraliçe enna başta olmak üzere oturuyordu. Ortanca oğlu Ewsdf vardı normalde onunla evlenecektik ama gizli bir ilişkisi olduğundan Taro ile evlenmek zorunda kalmıştım. Onun karşısında ise en büyük oğlu ve karısı Awe Amelia vardı.

Onun yanında ise küçük oğulları yani eniştem Qews vardı. Chorsa eteklerimi tuttuğundan yanlarına gidemezdi. Onların sağ çaprazında geçen hafta evlenen yeni evli çiftimiz Storong ile esmer güzel Laya vardı. Gözlerini o Taro'dan ayıramazken kocası ise sadece bana bakıyordu.

Ara sıra ona baktım ama gözlerinde ki bağlılık tutku, hiç tanımadığım türdendi. Gözlerimiz çok küçük bir an buluştu 'gitme' diyordu adeta. Gözler konuşur muydu? Evet şuan onun gözleri konuşuyordu gözlerinde aynanda çok fazla duygu vardı. Çözemedim ben sevilmek sevgiye bağlı kalmak ne demek bilmezdim istemezdimde bağlılık asla sonsuz olamazdı. Sevgi zayıflıktı!

Gözlerimi hızlıca kaçırdım ve sahte büyük bir gülen yüz ile nikah masasına oturdum. Nikah memuru masaya oturunca zaman o an durdu. Bulanıktı her yer annem neredeydi? Babam kızının bu kadar kırılmasına izin verir miydi? Onlar beni unutmuşlardı sevgiyi annemden ve babamdan tatsaydım belki de sevgi ne bilir ve aşkı en doğru şekilde yaşardım. Beni terk etmelerinin bile aşk hayatımla alakası vardı evet herkes anne baba olmamalıydı.

Nikah memuru mağlum soruyu sorunca nefesim kesilene kadar "evet" diye bağırdım. Artık bundan sonra maskeler benim vaz geçilmez kalkanım kinim ise ateşten silahım olacaktı.

Chorsa ve Taro'nun hizmetkarı amea 'evet' diye bağırınca nikahlar kıyıldı ve imzalarımızı attık ve şarkı başladı. Romantik bir şarkıydı dans etmemiz için açılmıştı boynuna ellerimi geçirdim, oda elini belime attı ve beraber dans etmeye başladık. Gözlerinde saf nefret vardı onun hayatını çaldığımı düşünüyor olabilirdi ama ben evlenmeye can atmıyordum ya!

Yavaş bir şekilde dans etmeye devam ettik yanımıza önce kral Paula ile kraliçe Enna çıktı. Sonra ise bir bir çiftler sıralandı ama bir kişi eksikti. Storong ile Laya yoktu onlara bakmak için başımı kaldırdım ama Storong sadece kırmızı şarabından içiyordu Laya ise etrafta yoktu.

"Şuan sevinçli görünüyor olabilirsiniz leydi vengeful ama şunu bilin, sadece 6 ay" dudaklarımda alaycı bir gülümseme aldı. Alnımı alnına dayadım ve "Ben seninle evlendiğime sevinmiyorum prens Taro sadece 6 ay. Sonra sen eski hayatına devam edecek ben ise yeni hayatıma" maskemi çabuk düşürmüştüm evet ama evlilik için en önemli sadakatti öyle değilmi!

Gözlerimi kapatım ama sinsi gülüşüm asla silinmedi hep benim canım acımıştı artık onlarımn canı yanacaktı. Maskem düştüğünde herkes karşımda diz çökecek çökmeyenler en acı kaderini yaşayacaktı. 6 ay sadece bunlara kavuşmam için ise sadece 6 kalmıştı.

Sonunda sıkıcı dansın bittiğini gösteren yüksek tempolu bir müzik çaldığında tuttuğumu fark etmediğim nefesimi verdim. O giderken ben sahnede durarak hangi dans gelecek diye beklemeye başladım.Yüksek tempolu eğlenceleri severdim içmeyi, dans etmeyi, deliler gibi zıplamayı.İlk önce geleneksel dans olan aseyu başladı. Bu dans 2 yada daha fazla kişi el ele tutuşarak şarkının ritmi gelince diz çökmesi ile alkışlamasından oluşurdu.

En az yarım saat kadar aseyu oynadıktan sonra sevilen bir şarkı çaldı. Herkes ellerini kaldırıyor göbek atıyordu. Bir 40 dakika da burada dans ettim. Çoğu yerle eteğimi savurmuş yalancı gülücükler saçmıştım.

Sonunda şarkı bittiğinde makyajımı tazelemek için gelin odasına çıktım. Gelin odasına doğru yürürken kaskatı kesildim. Bu nasıl olabilirdi ki. En beklenmeyen yerden yeniden ihanet.

Taro ile Laya lolipop yalar gibi birbiriyle öpüşüyordu. Gözleri kapalıydı arada bir nefes alıyor ardından yeniden sokuluyordu bağlandığı dudaklara. Sessizliği bozmak üzere "Lan ne oluyor burada" diye bağırdım. İkisi de birbirinden ayrıldı gözlerinde korku vardı. Gene ihanete uğramıştım ama bir fark vardı, ben artık aşık olmamıştım.

"Olum sen az önce benimle evlenmedin mi?" diye bağırdım dudaklarında alaycı bir gülümse aldı. "Ah leydim bizim ki sadece 6 aylık bir yalan! Sadakatin ne önemi var ki?" yumruk olduğunu fark etmediğim elimi sertçe yüzüne geçirdim. "Sadakatin canı ceheneme. Lenna geleceğin kraliçesi olacaken bu aptallığı yaptı. Sence daha evlendiği gün beni sadakatsizliğiyle sınıyan adamı ben bu bilgiyi nasıl yaymayım" dudaklarımda sinsi bir gülümseme yer aldı.

Arkamdan bir çok kez seslendiler hatta Taro kolumdan bile çekiştirdi ama umursamadım. Sımsıkı topladığım kızıl saçlarımı özgür bıraktım ve elimle bir kaç kez düzeltim. Gelin odasına giderek dudaklarımı kızıl rengine buladım. Artık onlar gününü görecekti vengeful Otimea pardon Vengeful Acelia onlara korku salana kadar durmayacaktı.

...

Sonunda sıkıcı düğün gecesi bitmişti. Taro ile el el girerek son dakikaya kadar mutluluk maskemizi kuşanmıştık. Odaya girince aramızda sessiz bir anlaşma geçti. O koltukta uyumaya başladı ben ise kendime kapalı bir gecelik alarak tuvalete gittim.

Öncelikle makyajımı çıkardım sonra ise sıcak suyu doldurarak köpüklü bir duş aldım. Saçlarımı ısınan bir demirle kurutarak bigudilere sardım. Bir kaç basit bakımlarımı da yaptıktan sonra çıktım. Öküzler kadar sevimli ve tatlı uyuyan kocamı bir yana bırakarak dışarıya çıktım.

Odada kağıt kalem olmadığından ortak toplantı odasına giriş yaptım. Odada Storong vardı. Bir şeyler yazıyor ve kahvesinden yudumlar alıyordu. Beni görmezden geldiğini fark edince yüzümü buruşturdum ama ona ihtiyacım olduğundan "kağıt ile kalem var mı?" diye sordum.

Başını kaldırdı çekmeceden 2 kağıt kalem verince gülümseyerek aldım. Onun tuhaf bakışlarını umursamadan hizmetkarım Ased'e mektub yazmaya başlafım.

Sevgili hizmetkarım ased

Sana ihtiyacım var her konuda. Bana bağlılığına Güveniyorum ve inanıyorum. Karşı krallığa biraz zor ayak uydurdum. Enmy'ki gibi Lüks hizmetlet var evet. Ama sanarım bunaldım bunuda bu yüzden yazıyOrum. Sanarım çok bunaldım kendimi Ödük gibi hissediyorum. İyi bir dert ortağı olduğun için teşekür ederim

 

 

 

 

 

 

Eski prenses Vengeful

Asede mektubta kral Ocver öldürmesi için şifreli bir mektub yazdım. Storong tuhaf bakışları eşliğinde postaladım. Exstra bir şüpheliyle gerek olmadığından açıkladım.

"Kral Paula ile beraber anlaştık. Hizmetkarım Ased'e şifreli bir mektupla kral Ocver'i zehirleyip buraya kaçması için bir mektub yazdım." Yüzümde alaycı bir gülümse ile salondan çıkacakken kolumu kavrayan Strong yüzünden göğsüne sertçe çarptım.

"Ne yapıyorsun sen" sorgulayan bakışlarla ona baktım. Gözleri irislerimi örttü kaçırmak istediğimde çenemi elleriyle sertçe kavradı ve bakmaya zorladı. "Babam senin hakkında planları var ama veliyath prens olmama rağmen bunu bilmiyorum" gözlerinde öfke kin ve sevgi tüm duygular vardı ama en çok meraka bulaşmış kin vardı. Bana neden kin tutmuştu ki?

"Bu Kral Paula ile sizin aranızda majestereli" kendimi ondan ayırmaya çalıştım ama daha sert kavradı bu sefer. Dİğer eliylede diğer kolumu kavradı ve beni kendisine çekti. Birbirimize çok yakındık nefesini hissediyordum. Dudaklarını dudaklarımın üzerini getirdi ama birleştirmeden kafasını salladı.

"Burada bitmedi leydi Vengeful. Sırrınızı çözeceğim!" beni ne kadar sert kavradıysa bir o kadar yumuşak bir şekilde bıraktı. Zafer kazanmış bir ifadeyle gözlerinin içine baktım. Onun bakışları ise daha derindi çözemeyeceğim kadar derin ve tutkulu. Yüzümde alaycı bir gülümseme ile arkamı dönerek yazdığım mektubu vermek için çıktım.

Kral Paula'nın her şeyden haberi olduğundan şövelya sorgulamadan bıraktı ben ise canım kocamla huzurlu (!) odamıza doğru yol aldım.

Bıraktığım gibi danalar kadar masum uyuyan kocamı koltukta bıraktım ve kendi yatağıma geçerek uykunun huzurlu kolları arasına bıraktım.

...

Sabah kalktığımda tatlı kocam çoktan uyanmıştı. Saat henüz 9'u gösteriyordu kahvaltı 9 buçuktaydı acele etmem gerekiyordu. Normalde sarayda kısa elbiseler yasaktı ama ben pek kurallarla efla olan birisi değildim.

Sarayda olmamız boğazlı diz kapaklarıma kadar gelen bir yünden elbise ile diz kapağımın biraz aşşağısına kadar gelen kahverengi çizmeleri geçirdim. Makyaj yapmayı sevmediğimden kırmızı bir ruj ile göz altlarımı kapattım. Kirpiklerimi kıvırarak şeffaf bir mascara ile dolgunlaştırdım hafif bir alık ile makyajımı bitirip odadan çıktım ve kahvaltıya oturmak üzere yol aldım.

Masaya oturduğumda kraliçe Enna'nın karşısında oturan Taro'nun yanına oturdum. Gülümseyerek oturmuştum masaya bunu gören Amelia gözlerini devirdi. Gülümseyerek ona meydan okurcasına baktım.

Herkes sonunda masaya oturduğunda kralın gelmesiyle yemeğe başladık. Şu 6 ayda bana sorsalar sevmediğim bir adamla aynı odada kalmak mı yoksa masada yemek yemek yerine birbirini yiyen 'saray halkı' ile yemek yemek mi diye sorsalar kesinlikle 2. seçerdim!

"Önceden sarayda soylular ile soysuzların ayrımı yapılırdı" Laya'nın gıcık bir ses tonuyla kendince beni aşalamasına küçük bir kahkaha attım. "Neye gülüyorsunuz leydi Vengeful?" gülümseyerek yanıtladım.

"Hiiç sadece sarayınız da bu kadar aldatmaca varken soyluluğa bu kadar düşmenize şaşırdım. Yoksa soylu olunca günah yazılmıyor mu?" kendimden emin bir şekilde demiştim. Herkes lafımdan sonra susmuştu kimse üstüne su dökemedi.

Kral Paula "Bu gün askerlerle toplantı için askeri üste gideceğiz. Oraya Vengeful ve Laya sizde geleceksiniz" başımızı salladık. Kraliçe şaşırmış gibi gözüküyordu. Kendisini hemen toparladı kahvaltım bittiğinde prenslerin ve kralında bitirmesini bekledim ardından Laya ile beraber en sonda ki arabaya bindik.

Asw, Eswdf, Qews Taro ve Laya ile beraber ortada ki arabaya bindik. Kral Paula ile prens Storong ilk arabaya bindi. Sonda ki arabaya ise hizmetkarlar bindi.

Onlar havadan sudan sohbet ederken bende geçtiğimiz yerleri inceliyordum. Kral Paula'ya güvenmek saçmaydı onunla kedinin fareyle oynadığı gibi oynamalı, bana muhtaç kalmasını sağlamalıydım.

Tek çıkış yolu ben olmalıydım ki bana ihanet etmemeliydi. Bunun için sarayda sabah kocasına muhtaç bşr saray kadını akşam ise şehrin en ünlü suikastçıs olacaktım. İntikam planım için her şeyi yapacaktım

Qews beni dürtmesiyle düşüncelerimden kafamı kaldırdım. Hızlıca oturduğum yerden doğruldum önüme gelen saçlarımı çekiştirdim. Storong Laya'nın koluna girince bende Taro'nun koluna girdim. Kral ile beraber askerlerle konuşmaya başladılar bende sinsi sinsi dinlemeye koyuldum.

"Öncelikle efendim ordularımız gayet iyi ama onluk sistemine göre bWak ile şada Ole kralığın ordularının çok altında o yüzden bu onluklara destek vermemiz gerekir. Ayrıca onların sakladığı 3 birlik hakkında tam bilgi sahibi değiliz. O yüzden çok dikkatli olmalıyız" Baş şövalye diz çökerek kralı ve prenslerini selamadı.

"Bilinmeyen 3 birlikten birisi baltalılar. Baltayla dövüşürler nüfusu bilinmeyecek kadar çok üstelik sadece Ole krallığı değil bir çok kralıkta fakir çocukların küçükken beyinleri yıkanarak edilen bir kadro. Nüfusunun tahmini 80.000 ile 100.000 civarı olduğu bile söyelniyor." Tek solukta söylediklerim kralın ve prenslerinin hoşuna gitmişti ki can kulağla dinlemeye koyuldular ben ise

"2. birlik ise Şifacılardır, onlar ise özel jiva merhemini kullanırlar. Bu öyle bir merhemdir ki bir yarayı ne kadar kesik olursa olsun sadece 5 dakikada iz bile bırakmaz. Şifacılar ise bu merhemle ordulara yardım. Her 40 askerin bir şifacısı vardır bu sistem büyük kral Oncesta tarafından kurulmuştur ve günümüzde en ölümcül ordulardandır" Kral nefesini dışından verdi ben ise son orduyu anlattuım.

"Son birlik ise Ateşliler. Bu birliğin mantığı 20 sene önce doğan Ole ile Şeva krallığının büyük ormanlarının en ünlü suikastıçısı medola'dan gelir. Okçulardan oluşan bu sistem okların bir anda kimsayasl olarak tepkimesi ve ateş almasıdır. Henüz 20 yıllık olduğu için çok nüfuslu değiller ama ölümcül olabilirler." kral şaşırmıştı bir o kadarda yüzünde bir zafer gülümsemesi vardı.

Taro ile Laya'ya baktığımda anlaşılan ordu konusuna girince sıkılmış ve gitmişlerdi. Aptallıktı askeri ordu bir ülkenin eğitimden sonra en temel ayakta kalma statejisiydi. Kral Paula'ya "majesteleri size daha fazla yardımcı olabilmem için bana lütfen ordularınız hakkında bilgi verin. Seve seve size stareji veririm" gülümeyerek söylemiş ardından ise krallık selamı vermiştim.

"Strong prenses Vengeful'u bay Olcr götür. Ona ordularımız hakkında bilgi versin" Storong başta biraz şaşırmış gibi göründü sonra ise hızlıca toparlayıp kralık selamı vererek "emredersiniz kralım" dedi. Beraber Askerlerin Amiri Olcr doğru yol aldık.

"Babam senin üstüne neden bu kadar düşüyor anlamıyorum bayan Vengeful" gülümseyerek yanıtladım. "Bu sizin küçük dilinizi yutmanızı sağlayabilir majesteleri" kaşlarını çatarak baktı bana üsten üsten.

"Ben bir prensim ve Veliyath'ım sen ise Enmy seninle evlenmese basit bir halksın sence senin normal karşıladığın bir durumu benim dilimi yutmam biraz anormal olmaz mı?" yüzümü hızlıca buruşturdum bu kendisini ne sanıyordu be!

"Ya ben basit bir halktan fazlasıysam" tek kaşımı kaldırdım. "Olamaz" Kendinden emin bir şekilde konuşmuştu bu sinirimi bozmuştu.

"Peki o zaman Enmy beni neden bırakmış olabilir" Tek nefeste söyelmiş olduğum soruyla verdiği cevapla boğazına yapışmak öldürmek istedim ama o bir prensti ben ise halk.

"İhanet etmiş olabilirsin" İhanet; doğduğum yere, kaderime bile sadık olan bana ihanet suçlaması çok tuhaftı. Dudaklarımda ki buyurgan gülümseme yerine alaycı bir ifade bıraktı.

"Ölümü deli gibi arzulayan kadının doğumunun ihanet olması. Sence o kadın ilerde ihanet eder mi?" gözlerinde ki ifade değişmişti. "Nesin o zaman sen" gözlerinde soru soran bir ifade vardı sorusunu cevapsız bırakmıştım çünkü amirin yanına çoktan gelmiştik.

"Merhaba Olcr, prenses Vengeful'a tüm askerik statejileri öğret. Kuş uçtuğunda bile ne yaptığını haberi olsun" Amir askerlik selamı verdikten sonra bir harita çıkardı.

"Öncelikle bayan Vengeful ordularımızın genel olarak statejisi Taya taktiğidir. Küçük savaşlar için taktiğimize biraz sonra geleceğiz. Taya taktiği, Öncelikle ordularımızdan %25'lik bir bölümünü orada kaç kişi olursa olsun sadece onları sararız. Sonra ise okçularla güçlendiriz ve en son tüm kozlarını oynadıklarında geri kalan ordumuzu atarız. Ne olur ne olmaz diye %25'lik bir bölümü ne olursa olsun tutarız ama. Bazen Osmanlı'nın kullandığı Turan'ı da kullanırız büyük savaşlarda" Ayrıntılı br kaç gereksiz bilgi verdikten sonra küçük savaşlara geçti.

"Bu tarz savaşlarda genellikle ordumuz küçük bir bölümüyle Turan taktiği uygularız" bir kaç gereksiz detaylarada deyintikten sonra hava ve deniz kuvvetlerini anlatmaya başladı.

[Turan taktiği hilal taktiği olarak da bilinmektedir. Ordu, savaş esnasında sağ, sol ve merkez olmak üzere üç kısımdan oluşurdu. Merkez kuvvetleri düşmana saldırmakta ve bir süre sonra da kaçar gibi geri çekilirlerdir. Bunu yaparken at üzerinde olurlar ve ok atarak savaşa devam ederlerdir.]

"Hava ile deniz kuvvetlerinde pek gelişmiş sayılmayız. Genelde sınırlarımızda havada ve denizde Ole dışında gelişmiş bir ülke olmadığından bunu henüz geliştirmekteyiz. Kralımız Paula son zamanlarda 'Few' adında bir alet için uğraşıyor. Havada ve denizde etkili bir alet bu. Denizde yapılan kimyasal tepkimeyle denize hiç bir zarar vermeden gemi malzemelerinin %50'sini yok ediyor. Havada ise Bir kimsayalı oka bağlıyoruz ve fırlatıyoruz sonunda ise ikisi kimsayal tepkimeye giriyor ve asit yağmuru başlıyor" mantığı hoşuma gitmişti ama Ole krallığında daha iyisi vardı bunun hakkında kralı kısa sürede bilgilendirmeliydim.

"Kralın emriyle bundan sonra Prenses Vengeful'da askeri düzeye karışacak. Teşekkürler Olcr" yaşlı asker kralık selamını verdi ben ise içten bir gülümsemeyle ona karşılık verdim. Dışarı çıkıp biraz yürüğümüzde askerler arasında düello olduğunu fark ettik. Taro'nun yanında olan Laya çığlıkla karışık kahkalar atıyordu. Qews bir köşede uyuyor, Taro zaten güzel sevgilisini yalnız bırakmazdı. Asw ise kralla beraber askerle sohbet ediyordu.

"Resmen aldatıyorlar" diye mırıldandı Storong. "Resmen değil baya düğünde birbirlerini yiyorlardı" alaycı bir sesle demiştim ama Storong bana dönmesi ve gözlerini fal taşı gibi açması beni güldürmüştü.

"Aldatıldığını nasıl bu kadar rahat söyledin. Gerçek bir evlilik değil ama sadakat isterim"

"Dediğiniz gibi majesteleri bu gerçek bir evlilik değil. Aksine benim için boşanma sebebi için bir koz"

"Çok tuhaf bir kadınsın Vengeful. Ama bir yandanda yakından tanıdıkça seni keşfetmek istiyorum diğer yandanda basit diyip geçiyorum. Sarayda'ki herkes 'düşman krallığın prensesi, kadınlığını kullanarak buralara gelmiş, bend uğraşsam yaparım' diyor ama biliyorum böyle değil sen ne kadar sıradansan bir o kadar olağan üstüsün. Ne kadar yorgun gibi gözüksende güçsüzlükten doğan güçsün, öyle anımsatıyorsun." Yol boyunca ikimizde sessizliğe büründük. Beni düşüncelerimle yalnız bırakması bencilceydi!

Güçsüzlükten doğan güç

Ne kadar sıradansan bir o kadarda olağan üstüsün

Askerlerin yanına ulaşınca veliyath prenslerine diz çöktüler ve davet ettiler düelloya. Davetkar bir bakış attı gülümseyerek oyuna katıldığımı belli edercesine baktım askere. Sessiz anlaşmamızın sonunda yeni duelloya başladıklarını belli etti.

"Finale kalan prens Storong ile kılış savaşı yapar. Preses Vengeful siz asker ala ile dövüşeceksiniz. Ben yani meru ile yoru dövüşeceğiz kazanan sizinle sizinle olan düellodada kazanan prensimizle dövüşecek. Kazanan ise 10 akçe altın!" gülümseyerek başımı salladım. Asker Meru ile Yoru beraber dövüşmeye başladı.

İlk adımı kılıcını savurak meru yapmıştı yoru bu hızlı başlangıca meru'nun aksine yavaşça kılıcını savurarak tepki vermişti. Meru kılıcı 2 ileri savurak bir adım öne attı ama Yoru bunu sakince karşıladı bir adım geriye atarak rahatlıkla kılıcı savurdu. Ardından yoru 1 adım attı ve eşitledi kılıçlar birbiri ile savururken yoru hiç beklemediği anda karnına tekme attı. Meru düşmedi aksine bu boşluktan yararlanarak bacak arasından onu yere serdi.

Nefesim kesilene kadar bağırdım "Ve kazanan asker meru oldu" meru kılıcını havaya kaldırarak nefesi kesilene kadar bağırdı. Üsten bir şekilde kibirli bir biçimde bakarak kılıcımı kınınden çıkardım. Savaş alanına geçerek dimdik bir şekilde durdum.

"Hayla vazgeçebilirsiniz prenses Vengeful" dudaklarımda son derece alaycı bir gülümseme belirdi. "Boş yapma prenste başla" diyerek ilk adımı onun atmasını sağladım.

Prenses olduğumdan gerek bana yumuşak bir şekilde başlamıştı Yoru'ya göre. Hızlı başlamak bu gibi savaşlarda sadece aptallık olurdu ilk darbesini yavaş bir şekilde savurdum. Hızlanması adına geriye zıplayarak bir adım attım bu onu zayıflık olarak görerek bir tekme atmayı denedi ancak kılıcımı sertçe zırhına geçirdim ve darbesini savuşturarak 1-0 öne geçtim.

Önüme gelen saçlarımı sertçe ittim bu esnada öne geçmek adını kılıcıyla yanağımı kesti. Kanı görünce panik olmuştun ama savaş meydanında acımak zayıflıktı bu esnada karnına sert bir tekme geçirdim ve kılıcımla onu kuşanarak diz çökmeye zorladım.

"Sandığımdan iyimişsiniz prensesim" gözlerimi devirerek izleyicilere baktım. Laya'nın tüm dikkatini bana çevirdiğini aynı dikkatin Taro'da olduğunu fark edince istemsizce yüzümü buruşturdum. Storong zaten daha önce postaladığımdan şaşırmamıştı aksine gururlanmıştı.

"Majesteleri Storong artık gelinde altınımı alayım" dudaklarında ki gülümseme alaycı olmak üzere ciddiydi onu yenebileceğime birazda olsa inanmıştı. İlk adımın onun atmasını bekledim fakat vuruşlarımı ezberleyen adam ilk adımı benim atmamı beklemişti.

Kılıcımı savurak sakin bir şekilde başladım savaşa. Benim gibi daha sakin bir şekilde devam etti. Kılıçlarımız birbiriyle uyumlu bir şekilde çarpışıyordu. Belki yarım saat belki daha fazla sadece gelen atağa sadece savunmuştuk. Sadece savunmak için yüksek darbeler vuruyorduk.

Yaptığı adımlardan attığı 57 adımdan 1 tanesini ayağı çarpaz oluyordu. Buda demek oluyordu ki 57 adım onu atmaya zorlamalıydım. Sertçe bir darbe attım sabrımın bittiğini ona ikna eden 2-3 darbe savurdum. Artık oyun onda olduğunu ona inandırmıştım. Son 10 adım kalmıştı 5 adımda kendimi savunmaya geçirdim.

Kendisini tamemen kazanacağına inanmıştı. Son 2 adım zorladım ayağı yaptığım darbeyle çapraz düşmüştü. Sonunda. Baldırlarına sert bir tekmeyi geçirdim ve karnına kılıcımla baskı uyguladım. Düşecek gibi oldu ama kendisini son anda toparladı tamda istediğim gibi ilerliyordu.

Savurduğum sert darbeler sayesinde diz çökmüştü ama genede pes etmedi. Dizlerinin üzerinde bile beni savumayı çalıştı oyun onun için bitmemişti. Ayağı ile dizimi kaydırarak beni yere düşürdü. Has plan böyle değildi daha yavaş oynamalıydım. O ben doğrulana kadar çoktan kalkmıştı bana bir şey yapmasını istemediğimden yerle bedenimi döndürerek kalktım. Hızlıca kalkarak yerimden doğruldum kısa bir etek giydiğime bu gün binlerce kez Tanrılara şükrettim.

Zayıf başka bir yönünü aramaya başladım yoksa yaratmalıydım. Bıçağı ile bilerek yanağımı kesmesini sağladım bir şaşırdı ama Mero kadar afallamamıştı. 1 saniye dikkatimin dağılması bile benim için bir avantajdı. Gözü kılıcım yerine alnıma kaydığı anda karnına tüm gücümle sert bir tekme geçirdim. Sadece 3 hamle sonra kazanan bendim.

Kılıcımla dizlerini kırdığında kılıcını yere düşürdüm. Zeki bir adam olduğundan kılıcı almak yerine elleriyle savunmayı tercih etti. Her ne kadar ben önde gibi görünsemde sabırımı yerinden çıkartmaya çalışıyordu. Ama bilmediği birşey daha vardı. Söz konusu avım olduğunda yavaş yada hızlı sadece güzel bir son olması benim içim mühimdi sadece.

Kılıcımla koluna küçük bir kesik attım oraya odaklanana kadar yere düşen kılıcımı elime aldım. Onun her yumruğu benim 1 kılıç hamleme eşitti. Aklıma gelen bir planla sinsice gülümsedim ve 2 kılıcıda ikimizinde asla ulaşamayacağı bir yere attım. Benden üstün olduğunu yeniden düşünmeliydi.

Tekmemi sertçe karnına geçirdim hızlıca daha nefes bile almasına izin vermeden 2. adımı attım ve yüzüne bir yumruğumu geçirdim. Her türlü zayıflığı düşünmüştüm ama ayağımın kaymasıyla sertçe yere düştüm derken bir el sırtımdan beni tuttu. Evet beni tutan kişi prens Storongtu. Gözlerindeki az önce ki hırs bürünmüş ifade gitmişti yerine merhamet kaplamıştı. Siyah gözleri mavilerimle buluşunca bir an afallamış gibi oldum aslında dikkatinı dağıtmam için sadece 2 saniye mavilerimle siyahlarını buluşturmam yetermiş...

İçimden bir duygu geçti yine yeniden 'sevgi zayıflık' içimden düşünce ile sert bir yumruk yüzüne geçirdim. Karnına bir tekme daha indirdiğimde yorulmuş olacak ki "Pes ediyorum" diye bağırdı. Yüzümde bir gülümseme ile onu kaldırdım ve ellerini sıktım. "İyi oyundu prens Storong" diyerek ekledim.

Gülümseyerek ekledi "iyi oyundu yengecim" sabahtan beri Taro'nun gözleri tatlı rekabetimizdışında hep Layladaydı. Bunu hatırlatmak ve kendisine bir şeyler itiraf etmek yerine dile getirmişti. 10 akçe altınımı alarak saçlarımı geriye attım ve elimle kaldırdım.B

Bölüm sonu

Merhabalar arkadaşlar 1 bölümde bu kadardı. Uzun bir bölüm oldu 2 hafta bu yüzden bölüm gelemeyebilir. Sizleri seviyorum öpüldünüzz

<3

İnstagram: gecmistengelen_okur

Loading...
0%