@gulsumblgn
|
Merhabaaaaağğ ❤ Pamuk parmaklar yıldıza efenim... KEYİFLİ OKUMALAR! 🌹🌹🌹 "Yaranızın durumu gayet iyi Narin Hanım. Birkaç güne dikişlerinizi de alırız. Siz yine üzerine çok basmamaya özen gösterin. Verdiğim ilaçları da aksatmayın." Kadir'in dudaklarının arasından çıkan her bir kelimeyi ilgiyle dinleyen Berfin, Narin'i tamamıyla unutmuştu. Günlerdir göremediği sevdiğinin hasretiyle yüreği bir serçe misali çırparken titreyen ellerini gizlemek adına arkasına saklamıştı. "Merak etme Hekim Bey, ben unutsam bile Hanımanne asla unutmuyor," dedi Narin. "Allah razı olsun öz kızları gibi ilgileniyorlar benimle." Kadir gülümsedi. "Dikkat edin Narin Hanım, Hancıoğlu bireyleri sevgisiyle, saygısıyla insanlarda bağımlılık yapıyor." 'Bilmem mi?' diye içinden içinden söylense de düşüncelerini elbette dışa vurmadı genç kadın. "Yüreği güzel insanlar oldukları doğrudur." Narin'in kaçamak bakışları Berfin'i buldu. Alık alık adamı izliyordu. Adamında hâli ondan halliceydi zaten. Güya birbirlerine bakmamaya çalışıyorlardı ama nerede? Hele bir göz göze geldiler mi ikisinin de teni renkten renge giriyordu. 'Bunlar nasıl olurda birbirlerine ilanı aşk edemiyorlardı hayret bir şeydi. Konuşmaya ne hacet? Gözlerinin içine baksalar zaten durum kabak gibi meydana dökülecekti işte.' Genç kadının bakışları ikisi arasında gidip gelirken az biraz zaman vermek istedi. Yazıktı, biraz süzsünlerdi birbirlerini. Belli ki iş bunlara kalsa sadece bakmayla bitecekti ömürleri. Şimdilik de onlara kalacak gibiydi. Çünkü Narin ikisini de müşkül duruma düşürmeden neler yapabileceğini henüz bulamamıştı. Berfin, Kadir'le göz göze geldiği an bakışlarını kaçırdı. Genç adam, sevdiğinin gözlerini görememenin sancıyla derin bir soluk bırakırken Berfin utançla yutkunuyordu. Narin gözlerini devirdi. Planla edilecek iş değildi bunların ki. Bodoslama dalmak lazımdı da şu an yeri ve zamanı değildi. Kafasında bir şeyler dönmeye başlarken muzipçe sırıttı kadın. "Hekim Bey," dedi aklındakileri icraata geçirmeye hazırlanırken. "Sizden bir şey rica etsem?" Kadir, Berfin'in üzerindeki bakışlarını çekip duruşunu dikleştirirken boğazını temizledi. "Tabii Narin Hanım, yapabileceğim bir şeyse seve seve yardımcı olurum." "Şimdi sen bu dikişleri birkaç güne alırız dedin ya? Bu işi evde de yapabilir misin?" "Tabii," dedi Kadir. "Yapabilirim." "Heh," dedi Narin. "Ben çok fazla yürüyünce ağrım da bir o kadar fazla oluyor biliyon mu? Sana zahmet bana eziyet, dikişleri evde alsan?" Kadir, Berfin'e döndü. Sonuçta ev sahibi oydu. "Olur mu ki öyle?" Genç kızın yüzü aydınlandı. "Elbette ki olur!" Heyecanına yenik düşüp bağırdığının farkına varınca utançla gülümsedi. "Şey yani, tabii olur. Hem uzun zamandır da gelmiyordun, annem çok sevinir." Kadir, Berfin'in dudaklarında peyda olan gülümsemeyi hayranlıkla izlerken, "Tamam o zaman," dedi. "Ben geleyim, Narin Hanımı da buralara kadar yormamış oluruz." Genç kadın bir kere daha gözlerini devirdi. "Hanım nedir Allah aşkına ya? Gören de büyük insanım sanacak. Narin iyidir, Narin yeterlidir." "Peki, sen nasılsın istersen öyle olsun Narin." "İyi o vakit, birkaç güne görüşürüz Hekim Bey?" Kadir kaşlarını çattı. "Ben sana adınla hitap ediyorum ama sen bana Hekim Bey diyeceksin öyle mi?" Gülümsedi Narin. "Anladım Kadir ağabey, anladım." Oturduğu sedyeden ayaklanıp kenara bıraktığı koltuk derneklerine uzandı. "Sultan abla cennetlik yemin olsun. Şunları akıl etti de beni eziyetten kurtardı. Yoksa Hanımanne beni hayatta yataktan kaldırmazdı da çatlayıverirdim orta yerimden." Narin konuşuyordu da kime konuşuyordu acaba? İki çekincen âşık birbirine kaçamak bakışlar atarken ikisinin de aklımda tek bir düşünce vardı. 'Ne zaman çekinmeden bakabileceğim o güzel gözlerine? Ne zaman haykırarak, yar diyebileceğim sana?' Genç kadın onların hâlini sessizce izleyedururken Kadir'in odasının kapısı aniden açıldı. Kapıya yakın bir yerde duran Narin az kalsın ağır bir darbeyi alacakken son anda kendini geri çekmeyi başarmıştı ama ani hareketi yüzünden bacağı acımıştı. Acıyla inlerken kaşlarını çattı. "Kapısız köyden mi geldin efendi! Ne demeye destursuz giriyorsun içeriye? Az daha pestilim çıkıyordu kapının ardında!" Rasim, karşısında ona öfkeyle bakan kadını alıcı gözle süzerken elindeki tespihi neredeyse düşürüyordu. Aklı 'Bu nasıl bir güzelliktir' diye bağırırken yüreği biraz sonra dile gelecekti resmen. Berfin bir adım gerileyip korkuyla adama bakarken, Kadir sevdiği kadının önüne siper oldu. "Hayırdır Rasim, ne demeye alacaklı gibi daldın odaya?" Rasim'in bakışları zor bela Kadir'e dönerken aldığı havadisle koştur koştur hastaneye gelmişti. Duyduğuna göre Berfin, kardeşinin yaraladığı kadınla buraya gelmişti. Onu yakalayıp konuşmayı planlıyordu da, aklına gelmeyen başına gelmişti. Kardeşinin yaraladığı kadına vurulacağı kırk yıl düşünse aklına gelmezdi. "Ben," dedi tekrar Narin'e bakarak. "Berfin'in burada olduğunu duyunca konuşmaya geldim. Kusura bakmayasın Kadir, bir an boş bulundum." Boş bulunmamıştı aslında. Amacı Narin'i korkutmak, jandarmadaki şikâyetini geri çekmesini sağlamaktı. Kardeşi bir halt yemişti de öylece gözden çıkartamazdı sonuçta. "Ne konuşacakmışsın benimle, Rasim ağabey?" Narin, karşısında duran adamı dikkatle inceledi. Belliydi kaba saba bir şeydi de görüntüsüyle bunu tastiklemesi de ayrı bir komikti. Uzun, kalıplı bir adamdı Rasim. Pala bıyıkları, dudaklarının kenarından aşağıya doğru uzanıyordu. Elinden düşürmediği tespihi, yaz kış omuzlarına attığı ceketiyle tam bir kabadayıydı. Genç adam arkasında bekleyen fedaisine hafif bir baş işareti yaparak gönderirken, omuzlarındaki ceketi silkeleyip düzeltti. "Kardeşim bir halt yemiş," diyerek söze başladı. "Seni temenni ederim ben cezasını en ağır şekilde kestim. Kırılmadık kemiğini bırakmadım, hele bir kendine gelsin kapınıza getirip af dileteceğim." Narin sessizce konuşulanları dinledi. "Rauf'u sen saklıyorsun demek ki," dedi Berfin öfkeyle. "Jandarmada şikâyetimiz var Rasim ağabey, kardeşin bir suç işledi ve sende mevzu bahis kardeşin dahi olsa onu saklayarak bir suç işliyorsun. Beni zorlamasını geçtim, hiç alakası olmayan birine zarar verdi. Cezasını çekmeli." Rasim'in bakışları birkaç adım ilerisinde duran kadını buldu. Güzeller güzeli yüzüne baktıkça nefesi kesiliyordu sanki. Sertçe yutkundu. "Kardeşim adına affınıza sığınıyorum hanımefendi," dedi. "Kendimizi nasıl affettirebiliriz?" Narin kaşlarını çattı. "Berfin daha az evvel anlatmadı mı sana? Af maf istemem ben. Kardeşin, genç bir kızı gündüz vakti kuytu köşelerde kıstırıp edepsizlik ediyordu. Yetmedi. Kızcağıza yardım ediyom diye deşti bacağımı. Cezasını çekerse anca soğur benim içim." Rasim, karşısındaki kadına ne kadar vurulmuş olursa olsun kardeşini elbette ki yem etmeyecekti. Ama bunu söylemeye de niyeti yoktu. "Az önce de izah ettiğim gibi, yaptığı eşekliği öğrenince epey bir hırpaladım. Kendini biraz toparlasın ellerimle teslim edeceğim Jandarmaya, emin olabilirsiniz." "O zamana kadar bizden af falan dilenme efendi!" Berfin'e döndü. "Haydi kız, gidelim artık." Berfin son kez Kadir'e bakıp Narin'in yanına gittiğinde birlikte odadan çıktılar. Rasim giden güzelliğin ardından, Kadir ise odada kalan adama öfkeyle bakıyordu. Düz bir adamdı Rasim. Belli ederdi niyetini. Düşmanlığını da, dostluğunu da gizlemezdi. Tıpkı Narin'e olan yaklaşımını gizleme gereği duymadığı gibi. Gülümseyerek tespihinin boncuklarını çevirdi. "Çukurova'mıza bir huri gelmişte haberimiz yokmuş meğer." "Rasim," dedi Kadir. "Narin, Hancıoğlu ailesinin himayesi altında. Bunu unutma, ona göre davran olur mu?" Doktorun uyarıları umurunda değildi adamın. "Narin miymiş adı," dedi mest olmuş haliyle. "Nasıl da kendine yakışır bir adı var." Hâlbuki bilmiyordu Narin asla adı gibi biri değildi. 🌹🌹🌹 Kızlar Belma’nın evine doğru giderken, onlara yetişebilirim umuduyla hastaneye gelen Ferman hızlı adımlarla ezbere bildiği koridoru geçerken özlediği kadını göreceği için heyecanlıydı. Narin hayatına girdi gireli epey değişmişti genç adam. İş her daim önce gelir diyen Ferman gitmişti de Narin’i görmek için her türlü boşluğu fırsat bilen bir Ferman gelmişti. Gerçi çalışırken bile aklı sevdiğindeydi. Gün bitsin de eve gideyim diye saatleri sayması da cabasıydı. Kadir’in odasının önüne geldiğinde duruşunu dikleştirip kapıyı çaldı. İçeriden arkadaşının sesini duyunca önünde durduğu kapıyı aralayıp bakışlarını odanın içinde gezdirdi. Yaşadığı hüsran bakışlarına kadar yansırken, Ferman’ın geleceğini bilmeyen Kadir tedirginlikle ayakladı. “Kardeşim, hayırdır? Bir sorun yoktur İnşallah?” Ferman zor bela bozuntuya vermeden odaya girdiğinde, “Bir sıkıntı yok kardeşim gönlün rahat olsun,” dedi. “Berfin’le Narin gelecekti. Onları almaya gelmiştim ben.” Kadir rahat bir nefes verdi. “Yarım saat oldu onların gittiği. Recep’in evine geçecekleri için erken gelmişler.” Masanın diğer tarafında olan koltukları işaret etti. “Aslında gelmen iyi oldu. Sana söylemek istediklerim vardı.” Şimdi tedirginlikle hareket eden Ferman olmuştu. Narin’in bir şeyi mi vardı? Ama iyiydi? Ne olmuş olabilirdi ki? “Söyle Kadir.” Kadir sıkıntılı bir soluk bırakırken az sonra söyleyecekleri için korkmuyor değildi. Biliyordu arkadaşını, kesin küplere binecek öfkeyle kalkıp zararla oturacaktı. “Sakin kalmanı rica ediyorum, Ferman.” Genç adamın içi korkuyla dolarken bacaklarındaki güç çekildi. Kesin Narin hakkında kötü bir havadis vardı. Kadir’in gösterdiği koltuğa otururken korkuyla arkadaşının diyeceklerini bekliyordu. “Mevzu Narin’le mi alakalı?” “Evet.” “Sağlığıyla ilgili bir sorun mu var Kadir? Ulan konuşsana kerpetenle mi laf alacağım ağzından?” “Yok,” dedi Kadir diğer koltuğa geçip otururken. “Yani mevzu Narin’le alakalı ama sağlığında bir problem yok çok şükür.” Ferman’ın kaşları çatıldı. “Nedir o vakit?” “Bugün Narin’le Berfin buradayken Rasim geldi.” Ferman’ın içindeki korku anında yok olup giderken yerini büyük bir öfkeye bıraktı. Oturduğu yerde doğrulup dirseklerini dizlerine yasladı. “Rasim? Rauf itinin ağabeyi Rasim?” Kadir başını sallayarak onayladı. “Söylediğine göre yaşanan şeylerden sonra kardeşini epey hırpalamış. Kendine geldiğinde sizin eve getirip af diletecekmiş.” “Rauf itini Rasim mi saklıyormuş yani?” diye sordu Ferman, sıktığı dişlerinin arasından. “Bizde niye bulunmuyor o şerefsiz diye düşünüyoruz!” Asıl mevzuya sıra geldiğinde, “Ferman,” dedi Kadir, sıkıntıyla. “Asıl olay bu da değil.” Genç adam merakla arkadaşına baktı. “Rasim’i bilirsin. Dümdüz adamdır, niyetini açık eder. Yani ben yanlış anlamışta olabilirim bilmiyorum ama galiba Narin’i beğendi. Nerede kaldığını falan sordu.” Ferman hışımla ayağa fırladı. İçindeki öfke öyle yoğundu ki kocaman oda küçücük gelmeye başlamıştı. Tanırdı Rasim’i. Ne kadar arsız, hadsiz olduğunu çok iyi bilirdi. Açgözlülüğü yüzünden birçok kez karşı karşıya kalmışlardı ve her seferinde Ferman’a yenilmiş olsa da Çukurova’nın iki büyük ailesinin gençleri birbiriyle uğraşmaktan geri durmamıştı. Aralarında arsa, para, ihale kavgası çok olmuştu da kadın kavgası hiç olmamıştı. Ta ki bugüne kadar. Kıyameti çokta uzakta aramamak lazımdı. Zira ne Ferman sevdasından vazgeçecekti ne de Rasim vurulduğu kadını Ferman’a bırakmaya göz yumacaktı. 🌹🌹🌹 Rasim, hışımla çıktığı Çırçır fabrikasına sükûnet içinde girerken dakikalardır dudaklarında yer eden ıslığı çalmaktan vazgeçmemişti. Keyifliydi. Çok keyifliydi. En önemlisi âşıktı. Omuzlarında duran ceketini çıkartıp askıya asarken peşinden ayırmadığı adamına bakarak, “Selami,” dedi. “Hele bir keyif kahvesi yap ağabeyine.” Selami yıllardır yanında çalıştığı adamı gülerek izlerken, “Yapayım tabii ağabey de,” dedi. “Affına sığınarak bir şey sorumak istiyorum.” Rasim deri koltuğuna oturup bir bacağının bileğini diğer bacağının dizine yaslayarak yayvan bir pozisyonda oturdu. “Sor tabii aslanım.” “Bu keyfinin sebebi hastanede gördüğümüz kadın mı?” Genç adam pişkince sırıttı. “Çok güzeldi değil mi, Selami?” Selami ellerini önünde birleştirip, “Estağfurullah ağabey, yemin olsun bakmadım,” dedi. “Sen güzel diyorsan güzeldir elbet.” Rasim onaylarcasına başını salladı. “Aferin aslanım, aferin. Yengene alıcı gözüyle bakman yakışık kalmazdı.” “Hakkında hayırlı olsun ağabey de ya Nurşen yenge? Bir duyarsa var ya Çırçırı başımıza yıkar alimallah.” Rasim rahatça yanağını kaşıdı. “Sen ben söylemedikçe nasıl kulağına gidecek Selami? Şimdilik hiçbir şey bilmemesi iyidir. Hele ben bir Narin’le konuşayım, Nurşen’i postalamak kolay.” Selami ilk defa ağabeyiyle aynı fikirde değildi. Nurşen, pavyonun nadide sultanı Nurşen öyle hafife alınacak bir kadın değildi. Rasim’e olan takıntısı dillerden dile dolanırken aralarındaki ilişki yine herkes tarafından bilinirdi de kimse tek kelime etmeye cesaret edemezdi. O kadın sevdalısının başka bir kadına vurulduğunu duysa Çukurova’da yer yerinden oynardı. İyi insan lafının üzerine mi yoksa iti an çomağı hazırla mı deseydi bilmiyordu Selami. Camın ardında gördüğü arabayla duruşunu dikleştirdi. “Ağabey ben kahveyi iki yapayım istersen.” Çenesiyle adamın arkasında kalan pencereyi işaret etti. Rasim, döner koltuğuyla birlikte hareket ederken sıkıntıyla soluk verdi. “Eserekli midir nedir arkadaş.” Selami, Nurşen’den pek hazmetmediği için kaçarcasına odadan çıktığında kadınla karşılaşmamak için mutfağa giden yolu uzatarak diğer koridordan dolandı. Nurşen ise, yüksek topuklu ayakkabılarının izin verdiğince hızlı yürürken, gözüne taktığı büyük güneş gözlüklerini çıkartıp çantasına yerleştirdi. Rasim dün gece yanına gelmemişti ve bunun hesabını sorma niyetindeydi. Ofisin önüne geldiğinde kapıyı çalma gereği duymadan pattanak içeriye daldı. Rasim, oturduğu yerden kadına delici bakışlar gönderirken, bakışları bedenine kaydı. Giyindiği kırmızı elbiseyi daha geçen hafta hediye etmişti. İkinci bir deri gibi bedenini saran kumaş parçası büyük kalçalarını ve dolgun göğüslerini meydana sererken Rasim aç bir kurt gibi izledi kadını. Nurşen odaya girip kapıyı kilitledi. “Dün bütün gece seni bekledim, neredeydin?” Çantasını koltuklardan birine atıp oturduğunda bilerek bacak bacak üstüne attı ki, erkeğinin tüm dikkati üzerinde olsundu. “Başımıza gelenleri biliyorsun yavrum, onları halletmeye çalışıyordum.” Kadın, bebek sarısı bukleli saçlarını omzunun üzerinden arkaya doğru savurdu. “Rauf meselesi mi?” Rasim oturduğu sandalyeden kalkıp, fon perdeleri kapattığında içeri de loş bir ortam oluştu. “Evet.” “Ee, halledebildin mi bari?” Genç adamın gözlerinin önüne Narin düştü. Bacaklarının arası anında sertleşmeye başladığında, dudaklarında sinsi bir tebessüm meydana geldi. “Henüz değil ama hallolacak.” Aklı Narin’deyken şu an da elinde olanla idare etmek isteyen Rasim, Nurşen’in oturduğu koltuğa doğru ilerlerdi. “Senin ne işin var peki burada?” Nurşen başını hafifçe sol omzuna doğru yatırdı. “Hesap sormaya gelmiştim.” “Bana?” Adam, kadını bileğinden kavrayıp sertçe kendine doğru çektiğinde Nurşen’in ilk başta dengesi bozuldu ama hemen toparladı. Gülümseyerek sevdiği adama bakarken ellerini geniş göğsüne yasladı. “Evet, sana. O kadar güzel hazırlanmıştım ki hepsi ziyan oldu. Kızdım bende.” Genç adam koltuğa otururken beraberinde kadını da çekiştirip kucağına oturmasını sağladı. “Seni buraya gelmemen konusunda defalarca uyarmıştım.” Nurşen omuz silkip bacak bacak üstüne attı. “Ben çok yaramaz bir kadınım. Bilirsin, çok fazla söz dinlemem.” Rasim, kadının omuzlarından dökülen saçları ellerinin arasına toplayıp dudakları için rahat bir alan hazırlarken, “Bilirim,” dedi. “Yaramazlıklarını iyi bilirdim de sende benim ceza yöntemlerimi çok iyi bilirsin, yavrum.” Nurşen’in parmakları adamın gömleğinin düğmelerine ulaştığında, “Hatırlatsan fena olmaz,” dedi muzip bir ses tonuyla. Bir düğmeyi açtı. “Hafızamı tazelemiş oluruz, ne dersin?” Bir düğme daha. Bir düğme daha. Adamın bacaklarının arasındaki sertlik hissedilir bir hale geldiğinde, genç kadın alt dudağını dişlerinin arasına sıkıştırdı. “Bakıyorum sende dünden razısın, Rasim Bey?” Rasim’in arzudan simsiyah kesilen bakışları kadının kırmızı boyalı dudaklarına indiğinde, “İşini biliyorsun,” dedi tıslarcasına. “Bu huyuna hastayım, kadın!” Daha fazla beklemedi. Açlıkla kadının dudaklarına yapışırken, Nurşen istediğini elde etmenin keyfini sürüyordu.
-BÖLÜM SONU-
Yeni bölümde görüşünceye dek kendinize çoooook iyi bakın. Sizi seviyorum...❤
Instagram: gulsumm.bilgin
|
0% |