@gunisigi.12
|
Keyifli okumalar..
💮🌺
...
| Tuğkan |
Son merdiveni de çıkıp evin kapısının önüne geldiğimde zili çaldım.Evin içinden gürültülü sesler geliyordu. Bir koşma sesi duydum ardından kapı ardına kadar açıldı. Kapıyı açan annem değil di. Sultan ablanın oğlu Sinan, kapının önünde durmuş kızarık yanakları ile nefes nefese bana bakıyordu.
" Hoş geldin Tuğkan abi." Tatlı sesiyle hızlı hızlı konuştuktan sonra kapıyı açık bırakarak arkasını döndü ve yine koşarak odalardan birine girdi.Ayakkabılarımı çıkarıp içeri girerken güldüm. Anlaşılan Sinan yine yaramazlık peşindeydi.
Annesi bize geldiğinde çoğu zaman o da geliyordu çünkü en sevdiği arkadaşı bizim alt komşumuzdu. Normal de bahçede oynarlar dı ama vakit akşama yaklaştığından evin içinde oynuyorlardı sanırım.
İlk önce odama gidip üstümdeki takım elbiseyi çıkarıp rahat bir eşofman takımı giydim ardından elimi yüzümü de yıkayıp mutfağa geçtim. İşten geliyordum ve gün içinde bir şey yemediğimden oldukça acıkmıştım.Annem tezgahın üzerinde ki bulaşıklar la uğraşıyordu. " Anne." dedim ocağın önüne gidip ne yemek var diye baktığım sırada.
" Hoş geldin oğlum." dedi bulaşıkları makineye dizmeye devam ederken." Yeni ısıttım yemekleri. Dolapta salata da var."
" Yediniz mi siz?." Diye sordum dolaptan salatayı çıkarırken.
" Az önce topladım masayı." İşini bitirip ellerini yıkadıktan sonra bana döndü."Sen niye bu kadar geç geldin bu gün, bir yere mi gittin?."
" Yo gitmedim. İşim uzun sürdü biraz. "
Masaya oturdum, kendime göre yemek koymam fazla zamanı mı almamıştı. Annem de gelip çaprazımda ki sandalyeye oturdu. " Sinan burada ama Sultan ablayı görmedim." dedim yemeğe başlamadan önce.
" Acil bir işi çıkınca gitti o. Sinan' da biraz daha kalmak için ısrar etti. Bende sen gelince götürürsün diye düşündüm."
Yorgundum ama Sinan' ı götürdüğümde yeşil gözlü kadının oturduğu apartmanın öğrenme fırsatım vardı. Başımı sallayıp onayladım." Yemek yedikten sonra götüreyim o zaman."
Annem ile havadan sudan konuşmaya devam ederken yemeğimi bitirmiştim. Sinan'ı evine götürmeye gitmeden önce mutfaktan çıkıp Beyza' nın odasına ilerledim. Annem, okuldan geldiğinden beri odasından çıkmadığını,moralinin bozuk olduğunu söylemişti az önce. Yemeğe de gelmemiş ve kimseyle konuşmak istemediğini söylemiş anneme. Kızı için endişeleniyordu,bir de benim konuşmamı istemişti. O söylemese bile bem zaten konuşacaktım.Girmeden önce kapıyı tıklattım.
" Gel." diyen Beyza'nın cansız sesini duydum.
Kapıyı açıp içeri girdim. Kardeşim yatağında yüzüstü uzanmış kitap okuyordu. Yanına gidip yatağına oturduğumda hiç tepki vermedi." Ne okuyorsun?." diye sordum.
Elinde tuttuğu kitabın kapağını gösterdi. Benden istediği beş kitaptan birini okuyordu. Bir süre sessezlik oldu." Kitabı bırakıp ne olduğunu konuşmak ister misin?." Dedim yumuşak bir sesle sonunda . Omuz silkerek kitap okumaya devam etti Beyza. Konuşmak istemediğini anlamıştım ama kardeşimi tanıyordum ve onu sıkıştırmadıkça bana bir şey anlatmayacağının farkındaydım.
İç çekerek kitabı beklemediği bir anda elinden aldığımda ağlamaklı bir ifade ile kafasını yastığa gömdü." Offf abi, bir şey olduğu yok. Lütfen beni yanlız bırakır mısın?." Bunu yapmayacaktım. İhtiyacı olduğunda, hiç bir zaman onu yanlız bırakmamıştım ve henüz liseye giden kardeşim eve morali bozuk geldiğinde bunu görmezden gelmezdim.
Söylediği şeyi duymazdan geldim." Abiye of denmez küçük kardeşim. Saatlerdir odandan çıkmamışsın ve bir şey yok öyle mi?."
"Öyle." diye karşılık verdi Beyza. Kafasını yastığa gömdüğü için sesi boğuk çıkıyordu.Bir şey söylemeden yavaşça, yastığı sıktığı elini avucumun içine aldım ve doğrulamasını sağladım. Bana engel olmadan onu doğrultmama izin verdi. "Yüzüme bakarak konuşursan belki ikna olurum bir şey olmadığına. "
İç çekerek bana baktığında gözlerinde ki hafif kızarıklığı fark ettim." Gerçekten önemli bir şey değil. Sadece öğretmen derslerimin kötü olduğu hakkında nutuk çekti bugün ve benim de biraz moralim bozuldu o kadar." dedi ona inanmamı bekleyerek.
Kaşlarım çatıldı." Derslerinin gayet iyi olduğunu biliyorum yani yalanın tutmadı." dediğimde gözlerini kaçırdı. Bıraktığım elini tekrar tuttum." Ağladın mı sen?."
""Ağlamadım." diye cevap verdi anında.
" O halde gözlerin neden kızarmış?."
"Uykusuzum." dedi ısrarla. Anlaşılan bu işi böyle çözemeyecektim. Şuan anlatmak istemiyordu.
Yatakta yanına kaydıktan sonra onu kendime çektim ve başını göğsüme yaslayarak sarıldım. Kollarımı sırtıma dolayıp sarılmama karşılık verdi." Tamam, anlatman için ısrar etmeyeceğim. Ama bu konu burada kapanmadı anlaşıldı mı?."
Başı hala göğsümdeyken kafasını salladı." Ne olduğunu bilmiyorum ama kendini yanlız hissetmeni istemiyorum. Ben ne olursa olsun her zaman yanındayım.İstediğin zaman annem veya bana herşeyi anlatabilirsin.Ve kimsenin seni üzmesine izin verme , seni üzüyorlarsa eğer seni hak etmiyorlar demektir. O yüzden şimdi şu kitaplarını kaldır ve yemeğini yemeğe git." Geri çekilerek yüzüne baktım." Bu anlaşıldı mı?."
" Anlaşıldı." Buruk bir gülümseme ile söylediğinde sesi az önceki ne nazaran faha iyi çıkıyordu.
" Ne duruyorsun hala o zaman ,kalk ayağa." dedim saçlarını karıştırarak. Saçını elimden kurtarıp eliyle düzeltmeye çalışırken huysuz bir ifadeyle bana baktı. Ayağa kalktığımda onu da benimle birlikte kaldırdım." Bu arada şu üstüne başına çeki düzen versen iyi olur. Evsiz gibi görünüyorsun." dedim alaycı bir ifadeyle,odadan çıkmak için kapıya yöneldim.
" Ya abii! Çirkin ve pis mi diyorsun sen bana?." diye cırladı fakat sesinde neşeli bir ton vardı. Kapının kulpunu tuttuğum sırada gülerek arkama doğru bir bakış attım. Topladığı saçları bollaşmıştı ve darmadağındı. Mavi gözleri kızarmıştı ve üzerinde birbirinden uyumsuz kıyafetler vardı. Cırtlak pembe bir pijamanın üstüne rengi solmuş, kahverengi çizgileri olan siyah bir tişört giyinmişti."Kesinlikle."
"Hıh," dedi hayıflanırcasına." Senin de çok güzel olduğun söylenemez."
"Evet,çünkü ben güzel değil yakışıklıyım." Dedikten sonra şakacı bir tavırla göz kırptım. Kapıyı açarak odadan dışarı adımımı attığımda güldüğünü duydum." Abi," diye seslendi. " Teşekkür ederim."
"Teşekür etmeyi bırak ve yemeğini yemeye, doğru mutfağa git fıstık."
Kapıyı çıkması için açık bırakıp çocukların olduğu odaya ilerledim. Sorunun ne olduğunu bana anlatmasa da onu biraz rahatlatmıştım. Morali az da olsa yerine gelmişti. Kötü bir ergenlik dönemi geçirmiş biri olarak hissettiklerini ve yaşadığı sıkıntıları kendimce tahmin edebiliyordum. Böyle zamanlarda yanlız olmadığını bilmeye ihtiyacı vardı.Kendimizi iyi hissetmediğimiz anlarda samimi bir şekilde edilmiş bir kaç söz bile bize iyi hissettirir di. Kardeşimi üzgün görmeyi sevmiyordum. Daha doğrusu sevdiğim insanlarının mutsuz olmasından hoşlanmıyordum ve onlar için yapabileceğim ne varsa yapmaya çalışıyordum.
Bu uzun zamandan beri böyleydi.
Olgunlaşmak zorunda kaldığım dan beri.
...
Sinan ile beraber evden çıkmış onun evine gidiyorduk. Gökyüzü hafiften kararmış, hava serinlemişti. Normalde araba ile gidecektik fakat Sinan yürüyerek gitmek istediğini söyleyince onu kırmamıştım. Beş dakikadır yürüyorduk ve ben her adım da yeşil gözlü kadına daha fazla yaklaşıyordum. Saçma bir heyecan vardı üzerimde, evini bilmem neyi değiştirecekti ki. Bu heyecanı bastırmaya çalışsamda fayda etmedi.
Kahretsin! Kimi kandırıyordum ki. O kadın ile aynı mahallede yaşadığımı bilmek bile beni mutlu ediyordu. Takıntılı pisliğin teki falan olmalıydım. Bu konuyu düşünmemi engelleyen faktör ise yanımda duruyordu. Sinan' ın küçük eli avucumun içindeydi ve geldiğimiz yere kadar çenesi durmak bilmemişti. Çok konuşuyordu ama aynı zamanda çok tatlı bir çocuktu.
"Sonra da bana vurmaya çalıştı." diyordu şimdi hararetle. Bu sene okula başlamıştı ve sınıfta anlaşamadığı bir arkadaşı ile arasında geçenleri anlatıyordu." Ama bil bakalım ben ne yaptım?." Yeşil gözlerini yukarı kaldırıp tatlı bir gülümseme ile bana baktı.
" Yine ne yaptın bakalım küçük afacan."
Elimi bırakıp karşıma geçti ve geri geri yürümeye başladı." Bak şimdi, kolunu böyle tutup onu ittim. Ama çok hızlı itmedim,yere düşmedi bak gerçekten." dediği esnada iki eliyle nasıl yaptığını göstermeye çalışıyordu.
" Kavga etmek güzel bir şey değil Sinan. Onunla konuşarak anlaşmalısın." dediğimde gelip tekrar elimi tutu." Ama ne yapsaydım Tuğkan abi, bana vurmasına izin mi verseydim. Hem ben onunla konuşarak anlaşamıyorum ki. Durmadan bana kötü şeyler söylüyor, sevmiyorum onu."
"Seni dövmesine izin verme elbette. Fakat kavga etmenin kötü bir şey olduğunu bil."
" Biliyorum ben zaten. " dedi neşeli bir sesle. " Mirza abi bana söyledi. Burak'ın kolunu tuttum ya, işte onu da bana o öğretti. Kendimi savunmayı öğrenmem lazımmış."
" O man kafalı sana bunları mı öğretiyor." dedim yalancı bir sinirle.
O an unuttuğu bir şeyi hatırlamış gibi," Hihh." dedi telaşla." Bunu sana söylemememi istemişti. Sakın sana söylediğimi söyleme ona Tukan abi."
Bu telaşlı haline güldüm." Sakin ol aslanım. Söylemem kimseye."
" Sağol Tuğkan abi." dedikten sonra zıpladı." En sevdiğim abim sensin."
" Yalaka seni,daha geçen gün Mirza'ydı hani." dedim gülerek." O zaman öyleydi. Şimdi böyle." Bunu söylerken kaşlarını kaldırmış şirin bir şekilde sırıtmıştı.
" Öyle olsun bakalım küçük afacan."
Sinan yolun devamında yine bir şeyler anlatmaya devam etmişti. Oturdukları sokağa gelince durdum. Sadık amcanın oturduğu sokağın da bu olduğu geldi aklıma.Hangi apartman olduğunu Sinan' a sorduğumda eliyle bir apartmanı gösterdi. Gösterdiği apartman Sadık amcanın oturduğu apartman olduğuna emindim. Apartmanın yanına gidip içeri girdiğimizde kaşlarım çatıldı. Sadık amcanın oturduğu evin bir üst katına yani dördüncü kata çıkıp Sinan'ın evinin kapısının evinde durduk. Zili çalmadan önce Sinan' ı durdurdum.
"Sinan!."
"Efendim Tuğkan abi." dedi elini indirip bana dönerken.
"Bir dakika bekler misin?." dediğimde meraklı bir ifade ile başını salladı." Bu apartmana yeni birileri taşındı mı."
"Evet, bizim alt katımıza taşındılar."
"Nasıl birileri peki?." dedim.
Eliyle iki parmağını gösterdi." İki tane kişi, bir tane abla ile babası. Ablayı bir kere gördüm ama adını unuttum."
" Babası nasıl biri, sakalları varmı?." diye sordum yutkunarak.
" Evet, böyle kısa sakalları var, çok iyi birisi, evlerine gittiğimizde bana karamelli çikolata vermişti. Ben okula gittiğim için çok görmüyorum onları."
"Amcanın adını hatırlıyor musun?."
" Duymuştum adını. Neydi ki..." dedi hatırlamaya çalışarak. Düşünür gibi bir parmağını dudaklarına koydu. Biraz sonra," Buldum." dedi." Adı Sanık'tı. Sanık diye isim mi olur Tuğkan abi. Çok garip."
Çenem kasıldı. Yanlış hatırlıyordu. Ve tam şuan hayatıma yeni giren iki insanın baba, kız olduğunu öğreniyordum.
" Aynen abicim. Hadi çal kapıyı, içeri gir sen. Ben de gideyim artık." dediğimde sorgulamadan dediğimi yapıp kapıyı çaldı ve biraz sonra açılan kapıdan içeri girdi." Görüşürüz Tuğkan abi."
"Görüşürüz." Derken çoktan merdivenleri inmeye başlamıştım. Soluğu dışarıda aldığımda temiz havayı içime çektim. Kafamı kaldırdım ve üçüncü katın penceresine baktım.
Temiz hava ciğerlerime yetmiyormuş gibi hissediyordum.
Ertesi gün masamda oturmuş elimdeki dosyaları incelerken hala o anda takılı kalmıştım. Sadık amca o kadının babasıydı. Bu nasıl bir rastlantıydı böyle. Günlerce evine gidip gelmiştim ve bunu fark edememiştim. Açıkçası Sadık amcaya ailesi ile ilgili fazla soru sormamıştım. Bir kızı olduğunu biliyordum sadece ama kızının o olma ihtimali aklımdan bile geçmemişti.
Sadık amca bana yardım etmeye çalışıyordu ve onun hakkında hiç kötü bir düşüncem yoktu. Kısa sürede sevdiğim insanlar arasına girmişti ki bundan daha önemlisi ona saygı duyuyordum. Ona karşı yanlış bir şey yapmaktan kaçınıyordum. Fakat en büyük yanlış gözümün önündeydi. Yanlış olan kesinlikle o kadın değildi, yanlış olan benim ne düzeyde olduğunu bilmediğim hislerimdi.
Bu konu beni fena halde geriyordu. Sıkışmış kalmıştım ve bundan nefret ediyordum. Kapana kısılmaktan ve bir çözüm yolu bulamamaktan nefret ediyordum.
İki dakikadır boş boş baktığım dosyayı sert bir şekilde masaya bıraktım. Odaklanamıyordum bir türlü. Dirseklerimi masaya yaslayıp iki elimle yüzümü sıvazladığım sırada kapı çaldı.
" Gel."
İçeri giren asistanım imzalam gereken bir kaç dosyayı önüme bırakıp dışarı çıktı. Önümdeki dosyaları imzaladıktan sonra ayağa kalktım ve masadaki telefonumu cebime atıp kapıya ilerledim. Daha fazla kendime eziyet etmeyecektim. Bunun berbat bir fikir olduğunu bilsem de Sadık amca ile konuşmam gerekiyordu.
Zihnimi boşaltmaya ihtiyacım vardı.
Biraz sonra arabamın yanındaydım, kapıyı açıp bineceğim sırada telefonumun zil sesini duydum. Cebimden çıkarıp aramayı yanıtladım.
" Efendim Mirza."
" Neredesin şuan abi." dedi Mirza yorgun bir sesle." Ofisteyim, çıkıyordum şimdi."
" Tam zamanında aramışım. İşin yoksa yanıma uğrasana."
" Aslında bir işim var. Acil bir şey mi?." dedim sırtımı arabama yaslayarak.
" Hayır, biraz kafa dağıtırız diye dedim. Keyfim pek yerinde değil."
" Gündüz ne kafa dağıtması bu?." dediğimde iç çekti. Bir iki saniye durduktan sonra cevap verdi." Vazgeçtim,sen işini hallet. Sonra uğrarsın konuşuruz."
"Tamam, akşam senin evdeyim. Bir derdin var belli ki, anlatır rahatlarsın. Benim de kafam dağılır."
"Anlaştık." dedikten sonra telefonu kapattı Mirza. Buna alıştığım için duraksamadan telefonu ceketimin cebine attım. Mirza'nın sesinin bozuk olduğunu fark etmemem imkansızdı. Ne olduğunu merak etmiştim. Yine aynı şey olmamasını ümit ediyordum.
...
Selamün aleyküm.
Bölümü beğendiniz mi? Oy ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. Allah'a emanet olun.
🤍❤️ |
0% |