@habibefurkan
|
Floria dudaklarını dişleyerek abisine doğru yürüdü. Dun gece uyumamıştı. Bugün akşam saatinde bir telefon almıştı. Kral Azazel aramıştı. Kızı bulduğunu Kurt Krallığında koruma altında, kendi himayesinde olduğunu söylemişti. Bu iyi bir seydi.. de abisine bunu söylemek zordu. - Abi. Diye seslendi. - Hımmm. Diye bir ses işitti. Derin nefes alıp gözlerini kapattı. - Kral Azazel onu bulmuş. Onun himayesinde ve Kurt Krallığında. Hızlıca tek nefeste konuştu. Abisinden bir tepki duyamayınca bir gözünü araladı sonra digerini açtı. - Kral Azazel? Onu bulmuş? Himayesinde? Kurt Krallığında? Diye tek kaşı havada Dmitriy soru soran sesle konuştu. Floria hızlı hızlı ardı ardına başını salladı. - O itin eşimi koz olarak kullanmasından korkuyordum. Hemen Alfalara haber veriyorum. Yarın kurt krallığında toplanalım. Floria kuş gibi ağzı açık kalmıştı. - Kızmadın mı? Diye hayretle sordu. - Floria, Azazel insanlar kendi eşinden zulüm gördü diye onu eliyle öldüren adam. Bence ona güvenmemek yanlış olur. Dmitriy soğuk sesle konuştu. Diğer sürü Alfalarıyla iletişime geçti. Sabahın ilk ışıkları ile Dmitriy, Floria, eşi Harry, Beta Cole, Lycan Beta Brian ve Freya yola çıktı. Freya'nın kurdunu gören diğerleri şokla bakıyordu. - Kurdunu size söyleyen oldu mu? Diye soran Beta Brian'dı. Ensesine yediği tokatla inledi. - Geri zekalı! Eşine kurdunu sormadın mı? Diye Dmitriy kızdı. Hepsi form değiştirdiğinde yola çıkmıştı. ..... Önceki gün akşam saatleri... Edward babasıyla konuştuğu gibi odasına girip üzerini değiştirmişti. Nereye gideceğini, neyle karşılaşacağını bilmiyordu. Üzerine bol kapşonlu bir kazak, bol eşofman altı giydi. Beline kemer takıp, bıçak yerleştirdi. Halatı toplayıp başından ve tek kolundan geçirdi. Başına gölge olması için bir şapka taktı. Eldivenlerini giyip, yüksek topuklu spor ayakkabılarını giydi. Kalenin kapılarını açtı ve nefeslendi. Koşu pozisyonu aldı. - Başla...derken sözünü kesen adının seslenmesiydi. - EDWARD! Dikleşti ve kapılara ağır adımlarla yürüdü. Karşısında kızıl saçlı yeşil gözlü bir kadın vardı. Yeşil gözlerine dikkatle baktı. Beyaz halka çevresinde döndü ve söndü. Rahat bir nefes aldı. - Ahhh demek beni okuyorsun? Diye soru soran sesle konuştu. - Kimsin? Diye sordu Edward. - Ben beyaz cadı Mia. Diye tanıttı kendini Mia. Sonra Edward'ı inceledi. - Anlaşılan hazırsın. Diye konuştu. - Elbette. Ben her zaman hazırım. Edward cadı Mia'ya göz kırptı. Mia şokla bakıyordu. Sonra kendine geldi. - Toprağı avucunda mı tutacaksın çocuk? Diye sordu. Edward anında eve koştu. Şöminenin yanındaki tül küreğini aldı. Dışarı çıkıp Mia'nın ayaklarının önüne bıraktı. - İki dakika bekle. Dedi ve koşmaya başladı. Geri geldiğinde elinde bez cuval vardı. - Edward o çuvalı nereden buldun? Diye Mia ihtiyatla sordu. - En yakın köyden. Diye cevapladı Edward. Elleri belinde dikiliyordu ve hiç yoğrulmamış gibiydi. -En yakın köy yirmi kilometreden fazla uzaklıkta Edward. Diye Mia şaşkınca konuştu. Edward büyük bir gülümseme ile ona baktı. - Evlat sen kalbin olmadığına emin misin? Mia içten gülen, dost canlısı adama bakıyordu. - Vampirlerin kalbi yok Cadı Mia. Sen benden iyi biliyorsun. Ayrıca ben gülmeyi ve konuşmayı seven bir vampirim. Diye cevapladı Edward. Mia ayağı ile küreği tekmeledi. - Elinle toplayacaksın. Anlaştık mı? Diye sordu. Edward ellerini gösterdi. - Hadi başlayalım. Dedi Mia. - Ne? Sende mi geliyorsun? Diye sordu Edward. Mia ona gülümsedi. - Sana yedi kapı açacağım. Her toprağı cuvala attığında bir diğeri açılacak. İkli kara ormanın girişinde, ikincisi bir yanardağın tepesinde, digeri karlı dağda. Ahh küreği geri al, kar küreyebilirsin. Dördüncü kapı Amazonda, beşinci kapı çölde...derken Edward durdurdu. - Çölde toprak yok. Kum var. Diye konuştu. - Kum olması toprak olmadığı anlamına gelmez. Şimdi buradan bir yerlerden toprak al ve cuvala at. Edward bir avuç toprağı cuvala doldurdu. Yetmedi bir avuç daha attı. Bir anda başka yere gitmişlerdi. Bir gölün kenarında duruyorlardı. - Şimdi de buradan al. Diye seslendi Mia. Adil olması için burada da iki avuç toprak aldı. - Ben iki avuç koydum ama sakıncası yok değil mi? Diye sordu. Yanlışlık yapmak istemiyordu. Mia ona gülümsedi. - Bu yolculuğu iki kişi yaptığına işaret. Beni sayma. Dedi ve onun yaptığı gibi Edward'a göz kırptı. - ikinci kişi kim? Diye başını sola yatırıp sordu Edward. - Babanın bulduğu kız. Diye cevapladı Mia ve çevreye baktı. - Şimdi koşu pozisyonu al. Koşmaya başka. Mia emir verdi ve elini daire şeklinde havada döndürdü. İki metre uzaklıkta bir kapı açtı. Diğer taraftaki sık ağaçlı orman görünüyordu. .... Son kapıdan geçtiğinde Edward toprak dolu çuvalı ayaklarının dibine bıraktı. Ayaklarının evet ayakkabılarının değil. Hüzünle ayaklarına bakıyordu. - Bana ayakkabı borçlusun. Diye Mia'ya söylendi. Mia ona baktı. Kül, toz, toprak, çamur, kum, yeşillik hepsine bulanmış adam tam bir vahşetti. -Sadece ayakkabı mı? Diye sordu. Edward soruyu görmezden geldi. - En kötüsü bataklıktı. Yanardağ da ayakkabılarımı kaybedince karlı dağ bana ilaç gibiydi ama bataklık. Dedi ve başını sağa sola salladı. - Sana yardım gönderdim. Diye Mia gülerek konuştu. - Yaaa ne demezsin! Gözümün önünde yılanın kuyruğu sallanınca, kız gibi çığlık atmama neden oldun. Diye sızladı Edward. Mia ona kahkaha atarken, Esward çevresine baktı. - Neredeyiz? Diye sordu. - Burası Kurt Krallığı. Diye cevapladı Mia. Edward inledi. - Eve gidip üzerimi değiştirseydim. Diye söylendi. - Önce abini ziyaret edelim. Üzerinle sonra ilgileniriz. Dedi Mia. Yerdeki çuvalı işaret etti. - O benimle kalıyor. Dedi Mia. - Sen gelmiyorsun o zaman. Edward durum tespiti yaparcasına konuştu. Mia olumduzca başını salladı. - Peki. Gönder hadi. Edward sözünü bitirdiği gibi taş duvarların arasındaydı. Bir an sallanıp öne ve geriye yalpaladı. Duvara tutunup denge kurdu. - Bunu ödeyeceksin Mia. Diye seslendi. Mia onu duymuştu. Ağzı açık kalmıştı. İlk defa bur erkeğin ağzından kendi adını duyuyordu. Aklına gelen fikirle gülümsedi. Edward taş hücrede yürüdü ve hücreye yaklaştı. - Axel. Diye seslendi. - Edward. Diye Axel'in sesi duyuldu. Hücrenin parmaklıklarına yaklaştı ve Edward'a baktı. - Bu halin ne? Diye sordu. Edward üzerine baktı ve elini salladı. - Önemsiz. Dedi. - Hadi aç şu hücreyi de o Cadı'nın gününü gösterelim. Axel konuştuğunda Edward şokla ona bakıyordu. İstediği şey, onunla birlik olup, masum bir kadına zarar vermekti. Sonra kaşlarını çattı. - Abi. Onun zihnini hiç okudun mu? Diye sordu Edward. Bahsettiği kişi babasının bulduğu, abisinin kan eşi olduğu kızdı. Axel kaşlarını çattı. - O hepinizi etkisi altına alıyor. Görünüşü her şeyi açıklıyor. Anlamıyor musunuz? Edward sert bir soluk aldı. - Görünüş ne zamandır bizim için önemli oldu. Eş her zaman eştir. Bu konuşmanla cevabını verdin. Dedi. Axel ellerini hücre parmaklıklarına vurdu. - Siz aptal mısınız? Diye bağırdı. Edward bir adım öne çıktı. - Hayır! Ama sen sadist bir pisliksin! O kıza eziyet etmek istedin. Aklını okumadın çünkü bu işine geldi. Ona eziyet etmek istedin. Anasının pislik oğlu! - O BİR CADI! SAÇLARI...diye bağıran Axel'in sözünü kesti Edward. - SAÇLARININ NASIL OLDUĞU ÖNEMLİ DEĞİL! O CADI DEĞIL! diye bağırdı. - Seni kanlı kusmuk! Çıkar beni! Diye bağırdı Axel. - Kendi kanında boğulacaksın! Edward yere, Axel'in ayaklarının dibine tükürdü. Mia konsey binasının üzerinde yükselmişti. Elini havada yere bakar şekilde tutuyordu. Edward binanın hücresinde Axel'le konuşurken, kulağına fısıltılar gelmeye başladı. Bu Tia'dı. Edward'a abisini çıkarması için kelimeler okuyordu. Zihnine sızmaya çalışıyordu. Mia dudaklarını oynatmadan Edward bir şey yapmıştı. " SAÇLARININ NASIL OLDUĞU ÖNEMLİ DEĞİL! O CADI DEĞIL!" öyle yüksek sesle bağırdı ki! Mia şaşkındı çünkü Tia'yı geri savunmuştu. Yaptığı büyü geri dönmüştü. Mia gülümsedi ve Edward'ı oradan çıkardı. Yere indi. - Bunu al. Dedi ve çuvalı Edward'a verdi. - Geç kaldım. Sana sadece bunları verebilirim. Dedi ve Edward'a ayakkabı getirdi. - Tamam sorun değil. Bunlar bitince güzel bir kaplıca keyfi yapabilirim. Dedi. Mia gülümsedi. - Belki de sende olursun Cadı. Diyerek çapkın bir gülümseme ile baktı Edward. Mia'nın gülümsemesi büyüdü. - Konsey başkanını bekliyor evlat. Orada görüşürüz. Dedi Mia. Binaya doğru yürürken hala gülüyordu. - Bana 'evlat' demen hoşuma gidiyor Cadı. |
0% |