Yeni Üyelik
6.
Bölüm

KIZI BULDUM

@habibefurkan

Tia, Kurt Kral'ın odasında endişe ile volta atıyordu. Bu sabah mutfağa gitmişti. Freya'yı kontrol etmek istemişti. Ama yoktu. Dört yaşlı kadın ve iki genç kız vardı.

- En azından o ikisi duruyor. Dedi kendi kendine.

Camın önüne yürüyüp dışarıdaki ormana baktı. Sınırda ve dışarıda o kadar kurt varken nasıl kaçabilirdi. Alfa Zeyn'in iki yeğeni en azından mutfakta işleri ile meşguldü. Ellerini döndürüp dışarıya doğru çevirdi. Onlar da kaçmak için uğraşırsa en azından ormanı geçemeyeceklerdi.

- Melinda.

Ardından gelen sesle gülümsedi. Bu adamı seviyordu. Her zaman hırslı ve utanmazdı. Ellerin beline dokunduğu hissettiğinde derin nefes aldı.

- Hımmm. Diye ses çıkardı.

Bir elin göğsünü avuclaması ile kısık sesle çığlık attı.

- Axton. Diye fısıldadı.

- Söyle bana.

Tia kulağına söylenen sözle yutkundu.

- Kardeşi kaçmış. Bu kadar savaşçı ve izci kurt varken nasıl kimse görmedi. Hayret ettim. Dedi

Bacağını okşayan elle nefesi kesildi. Axton ellerini bedeninde gezdirirken zihni puslanıyordu. Doğru kelimeleri seçmek için düşündü.

- Belki de Cadı başından beri oyun oynuyordu. Dediğinde omzunda hissettiği acı ile çığlık attı.

- Devam et. Diye emir sözleri ile konuşmaya başladı.

- Zihinlerini silemedim. Çünkü güçlerini kardeşine aktarıyordu. Kendisi de kurdunu bu sebeple çağıramadı. Kurtlar acıyla daha hızlı öne çıkar.

Axton bir anda geri çekilince şehvet balonu sönmüştü. Tia boş bakışlarla ona bakıyordu.

- Ne işe yarıyorsun o zaman? Diye kükredi Axton.

Tia hızla üzerine atladı. Odayı onların seks çığlıkları doldurdu.

Koridordan temizlik malzemeleriyle geçen ikiz kardeşler yüzünü buruşturdu. Kurtları içinde kıpırdanıyordu.

Selene tahtında otururken gülümsedi. Kara bağdan bir ip daha kopmuştu. Elinden bıraktığında bağın ipleri Aria'ya uzanmadan azalmıştı.

Kara bağın gücü azalmıştı ama Aria hala yerde uzanıyor ve sızlanıyordu.

Selena boşlukta sallanıyordu. Selene bunu fırsat olarak değerlendirmeye karar verdi. Aria'yı yanına alıp gölün kıyısına gitti. Selena'yı kendisine çağırdı.

Selena renkli elbisesi ile canlı yüzü ve gözleriyle ona doğru yürüyordu. Elbisesi doğanın renkleri ile değişiyordu. Sarı saçları rüzgarda uçuyordu. Selene kulağına dolan içli nefesle başını göğe kaldırdı. Doğa Ana, Varis'ine bakıyordu.

- Selena gel. Dedi. Bir elini ona uzattı. Diğerini Aria'nın yumuşak tüylerinde gezdirdi.

- Burası...diyerek susan Selena çevresine bakıyordu. Kalbi ve ruhu hüzünle dolmuştu.

- Üzgünüm çocuğum. Olanlara engel olamadım.

Selene üzgün gözlerle bakıyordu. Selena'nin gözlerinden birer damla yaş aktı. Toprağa düştü.

- Ama neden?

Selena hüzün dolu sesle sordu. Selene elini tekrar Aria'nin kürkünde gezdirdi.

- Onu koruyordum. Kralın kurdu onu kendine çekiyordu. Yasak eş bağı yüzünden Aria acı çekiyordu.

Selene açıkladığında, Selena'dan öfke ile akan gücü hissetti.

- Kurdum olmasa da olurdu. Ailemi terk ettin! Diye bağırdı.

Selene havada sallanan elini yukarı kaldırdı ve onu durdurdu.

- Hayır! Yapamazdım. O benim varisim. Ay ışığında, Ay kanında doğdu. Aria ve Armis, Artemis'in kızları. Dedi.

Selena büyümüş, ağlamaktan kızarmış gözlerle bakıyordu.

Aria'ya baktı. Bembeyaz tüyleri vardı. Başından sırtının ortasına kadar uzanan kırmızı tüyleri, sağ kulağının arkasındaki siyah tüyleri kürkünü ikiye ayırıyordu. Anında elleri saçlarına gitti. Aria'nın gözlerine baktı. Göz bebekleri maviydi. Mavilerini çevreleyen yeşiller, yeşillerin arkasında ise sarı halkalar vardı. Kurduna elini uzatıp çağırdı. Selene aralarına girip bunu engelledi.

- Şimdi değil. Güneş tepelerden kaybolup Dolunay yükselmeye başladığında sana gelecek. Dedi.

Selena havadaki elini düşürdü. Başını öne eğdi. Yerde açan kır çiçeklerini gördü. Anında dizlerinin üzerine çöktü. Yapraklarıni sevgi ile sevdi.

- Görüyor musun? Doğa sana biat ediyor.

Selene konuştuğunda Selena başını kaldırdı ve ona baktı.

- Toprak sana şifa verecek. Doğa sana kollarını açacak çocuğum. Dedi Selene.

- Ne? Neden? Diye sordu Selena.

- Sen Doğa Ana'nın çocuğusun.

Selene gülümseyerek cevapladı.

- Doğa sevgi dolu. Güzelliklerle dolu.

Selena çiçeğin yapraklarını okşarken konuştu.

- Ayrıca doğa vahşi. Sen dengeyi yeniden kuracaksın. Doğaya zarar verenleri, kötülükleri yok edeceksin.

Selene kararlılıkla konuştu. Selena başını ağır ağır salladı.

- Uyan çocuğum. Fısıltıları dinle.

...

Selena ağır nefeslerle gözlerini hafif araladı. Bir şeyler oluyordu. Kapıda duran iki muhafızın konuşmasını işitti.

- Duydun mu? Kral Azazel gelmiş. Diyordu biri.

- Oğlu ona bu kızdan bahsettiyse belki de onun sırasıdır. Diyordu diğeri.

Fısıltıları dinle.

Selena hareket edemeyecek kadar yorgun ve bitkin hissediyordu. Ağır nefesler alıyordu. Gürültüler çoğalmaya başladığında bedeni korku ile titredi ama hareket edemedi. Dudaklarının arasından zayıf bir inleme sesi çıktı.

- Kapa çeneni pis kurt!

Ses öyle soğuk ve derin yeden gelmisti ki! Selena korkuyla titreyip inleyerek gözlerini kapattı. Derin ve gür hırlama duyduğu an gözlerini geri açtı.

- O görkemli kurdunu bana göster! Göster ki yüz binlerce yıl sonra ellerim kana bulansın!

....

Kral Azazel, Kurt Krallığına adım attığı gibi Kral Axton'la yüzleşmişti.

- Oğlumu kandırdın. Yarın konsey toplanacak. Şimdi beni kızın hücresine götür.

Öfkeli konuşuyor, kırmızıya dönen gözlerini zorlukla tutuyordu. Odadaki diğer kadına baktı. Dudakları hareket ediyordu.

- Sözlerini kendine sakla Cadı. Dedi ve elini kaldırıp havayı savurdu. Tia'yı duvara çarpmıştı.

Azazel yüz yıllardır yaşayan vampirdi. Onu tanımıştı. Koyu kestane rengi saçları, yosun yeşili gözlerinin arkasındaki benliğini görmüştü.

Azazel hiç düşünmeden koridorlarda yürümeye başladı. Sarayın hücrelerine daldı. Önüne dikilen kurtla dişlerini birbirine geçirdi.

- Giremezsin! O benim eşim!

Azazel, kurt Kral'ına tısladı.

- Kapa çeneni pis kurt! Eşler ne zamandır hücrede tutuluyor? Diye sordu.

Kurdun hırıltısı ile Azazel elini havaya kaldırdı ve tek hamlede Kral Axton'un ayaklarını yerden kesti.

- O görkemli kurdunu bana göster! Göster ki ellerim yüz binlerce yıl sonra kana bulansın. Diye kırmızıya dönen gözlerle konuştu.

Kral Axton'u bırakırken yere fırlattı. Hücre kapılarını tekmeleyerek açtı. Yerde yatan bedeni görünce durdu.

- Tanrılar onu kutsasın.

Kollarını uzatıp yerde yatan kızı aldı. Hızla dışarıya çıktı. Vampirler hızlı varlıklardı. Kral Axton yerden kalkamadan koridora çıkmıştı. Koridorların birinden diğerine çok hızlı geçti. Misafir odalarının bulunduğu koridora geldiğinde hemen bir odaya girdi. Kızı yatağa yavaşça bıraktı. Koridora geri döndü ve sağa sola baktı. İki hizmetçi temizlik yapıyordu.

- Siz ikiniz. Hemen benimle gelin. Diye seslendi.

Selene başını Dünya'ya çevirdi. Kral Azazel doğru seçimi yapmıştı. Elini kaldırıp önce Selena'yı kutsadı. Sonra sessiz iki kurduna döndü.

- Çia, Şila. Carla ve Penny'e yardım edin.

İkizler itaatkâr biçimde Kral Azazel'i takip ederken aynı zamanda kan bağı olduğu kişiye yardım ettiklerini bilmiyorlardı. Alfa Zeyn'in yeğenleriydi.

- Ona yardım edilmesi gerekiyor. Dedi Azazel yatakta yatan kızı göstererek.

Carla odadan çıkıp gitti. Geri döndüğünde ellerinde kıyafetler vardı. Penny banyoya girip sıcak su ve havlu hazırlamıştı.

- Kral Azazel bize biraz izin verir misiniz? Diye sordular.

Azazel koridora çıktı. İki muhafızı kapıda dikiliyordu.

- Bu koridora birazdan odadan çıkacak olan kişilerden başka kimse girmeyecek. Adım atan kişiye 'ölüm' bir emirdir.

Azazel emir yağdırırken Cadı Tia koridorun duvarına yaslanmış bekliyordu. Ağzından küçük bir inilti çıkardı. Hızla odasına gitti.

- Pekala. Selena yoksa Freya var. Dedi ve gülümsedi.

Ellerini döndürdü ve gözlerini kapattı. Defalarca denedi. Olmuyordu. Son bir defa daha denedi. Birinin yüzü gözlerinin önünde belirmeye başladı.

' Uğraşma Tia. Onu bulamayacaksın.'

Mia elini havada savurdu ve Tia geriye uçtu.

...

Carla ve Penny ıslattıkları havlularla kızın bedenini siliyordu. Açıkçası kız çıplaktı. Kurumuş et ve kan kokusu odaya dolmuştu. Ayaklarından yukarıya doğru her bir noktasını sildikçe hüzünle birbirlerine bakıyorlardı.

- Büyük Kurt Kralı Axton Biemer Tolf. Bu küçük bedenden mi korkuyor?

Carla alayla konuşmuştu. Penny ıslak havluyu kolundan eline kadar götürmüştü. İki dişin izleri kol boyunca görmüştü. Kapalı avcunu açtığında küçük beyaz bir çiçek gördü.

- Aman Tanrım! Carla gel ve bunu gör. Diye seslendi.

Carla hızla yanına gitti. Eliyle ağzını kapattı.

- Yaşlı aşçının hikayesini hatırlıyor musun? Diye sordu Penny.

' Büyük annem derdi ki! Doğanın çocuğu gelecek ve avuçlarında çiçek açacak.'

- Hatırlıyor musun? Diye tekrar sordu Penny. Carla başını salladı.

Selena'nın avcundaki çiçeği aldılar ve sırayla avcuna içini öptüler.

- Eğer yaşlı aşçının hikayesi doğruysa... bu kız doğanın çocuğu ise.... Doğa Ana bizi kutsasın. Dedi Carla.

Penny camı açıp toprakla dolu bir saksıya çiçeği bıraktı. Çiçek anında toprağa gömüldü. Ardından tekrar filizlenip saksıyı çiçekle doldurdu. Bu saniyeler içerisinde olmuştu. Carla ve Penny nefes nefese kalmıştı. Penny hemen arkasını döndü.

- Bunu kimseye söylemek yok Carla. Yoksa sonu kötü olur. Diye uyardı.

Ardından işlerine devam ettiler. Sırtı çok kötü durumdaydı. O yüzden, yüz üstü yatırdılar. Yaralarını temizleyip yağlar sürdüler. Saçlarını elleriyle ıslatıp, ıslak tarakra taradılar. Her tel saçına özen gösterdiler. Yatağın diğer tarafına kıyafetler bıraktılar. Çünkü yaralarından üzerini giydirmemişlerdi. Sonunda kapıya yürüdüler. Son kez omuzlarının üzerinden baktılar.

- Tanrı seni korusun. Dedi Penny,

- Tanrı sana yol göstersin. Dedi Carla.

Kapıda onları Kral Azazel karşıladı.

- Kral Azazel. İstediğiniz gibi temizlendi. Lakin kıyafet giydiremedik. Yaraları çok kötü durumdaydı. Diyen Penny,

- Ama ona kıyafet bıraktık. Yaralarına da yağ sürdük. Şimdi mutfağa gidip çorba yapacak ve ona getireceğiz. Diye bitiren Carla'ydı.

Azazel bir elini Peny'in sağ omzuna, diğerini Carla'nın sol omzuna yerleştirdi.

- Teşekkür ederim hanımlar. Şimdi onu görebilir miyim? Diye sordu.

Ikiside hızla başını salladı. Koridora yürüyüp kayboldular. Mutfağa yönlendiler.

Azazel odaya girdi. Yatakta yatan küçük bedene baktı. Çarşaf kalçalarına kadar örtülüydü. Sırt bölgesi acıktı. Ama orada sırtı yoktu. Dört büyük pençe izi vardı. Açık izlerden hala kan sızıyordu.

Ağır adımlarla yürüyüp yatağın yanındaki koltuğa oturdu Azazel. Yataktan sarkan koluna baktı. Anında tısladı. Diş izlerini gördü. Sakinlikle elini tuttu. Zihnimi yoklayıp adını aradı.

- Lia. Diye seslendi.

- insanlar için adalet getirdim. Senin içinde getireceğim. Dedi kararlılıkla.

Eşi insanları kullanmış ve onlara acı çektirmişti. Cezasını kendisi vermişti. Ölüm.

Gözlerini kapatıp derin nefes aldı. O an zihnine yine aynı yüz ve gözler belirdi.

' Kral Azazel. Sen doğru yolu seçtin. Oğlun için kader yazıldı. Diğerinin kaderi kendi elinde.' Dedi.

' İsteğin ne?' Diye sordu zihninden Azazel.

' Yedi diyarın toprağı. Yarın gün bitmeden tuttuğun ellerde olacak'

Azazel anında gözlerini açtı. Tuttuğu eli yavaşça bıraktı. Telefonu alıp oğlu Edward'ı aradı.

- Edward. Diye seslendi.

- Edendim baba. Diye cevapladı oğlu.

- kızı buldum. Şimdi beni iyi dinle. Dedi Azazel.

- Bu çok iyi baba. Dinliyorum. Dedi Edward.

- Yedi diyarı gezip toprağını yarın gün batmadan getireceksin. Dedi Azazel.

Camın önüne yürüyüp perdenin gölgesine dikildi. Perdenin arkasındaki çiçeklerin uzantısını gördü.

- Iyi de gündüzleri? Güneş yok etmese de zarar veriyor. Diye konuştu oğlu.

Odaya Güneş patladığında Azazel elini kaldırıp bir parmağını gölgeden çıkardı. Teni yanmıyor derisinde karıncalanma oluyordu. Soğuk duruşu kırıldı. Dudakları hafif gülümsedi.

- Bunu dert etme. Güneş bizden yana. Dedi

Loading...
0%