@hadizade
|
Beraber odadan çıktığımızda, heyecandan kalbim gümbür gümbür atıyordu. Elimi tutan ve nereye gitse memnuniyetle peşine takılacağım adama baktım. İçimdeki bu stres, bu korku normal miydi?
Ya yine Gökhan gibi olursa?
Ya evlendikten sonra değişirse?
Ya, o da ailemin yaptığı gibi beni boğacak kadar kısıtlar, sıkarsa?
Her kız bunu düşünür. Eminse evlenir. Çoğu kez yanılır.
Bencilce belki ama yanılmaktan korkuyorum.
Yürümeye devam ederken, omzunun üzerinden dönüp bana baktı. Gülümseyerek, ''Hadi Esra, bizi bekliyorlar!'' dedi heyecanla. Bu heyecanı, gözlerindeki pırıltılar ve gülümsemesi, hepsi o kadar hoştu ki, beni hem gülümsetti, hem de bir nebze olsun rahatlattı.
Beraber nikâh salonuna girdik. İki şâhidimiz vardı, her anımıza şâhit oldukları gibi, bu günümüze de şâhit olacaklardı. Samet ve Tuana.
Çok şık görünüyorlardı. Tuana mavi bir elbise giyinmişti ve diyebilirim ki, dolabındaki en güzel parçaydı. Saçlarını tek omzuna salmıştı. Samet ise şık bir mavi takım ve beyaz gömlek giymişti. Birbirlerine çok yakışıyorlardı. İkisi de ayağa kalktı ve bizi büyük bir sevinçle alkışladılar.
Nikâh masasına yerleştik. Efe , benim oturmama yardımcı olduktan sonra kendisi de oturdu ve az sonra nikâh memurumuz geldi. O sırada Tuana öne doğru eğilerek, ''Çok güzel olmuşsun, umarım hep mutlu olursunuz.'' dedi.
''Siz de,'' dedim ve sonra Samet'e baktım. Samet'in yanakları kızardı ve kibarca, ''Teşekkür ederim.'' dedi. Birbirlerine baktılar. Bu kısacık bakış bile ne çok şey ifade ediyordu. Sanki sırada onların evlilikleri var gibi geliyordu.
Tabii onlar bizim kadar aceleci değildi, çünkü, biz fazlaca ileri gitmiştik. Öpüşüp öpüşmediklerinden bile şüpheliydim.
Nikâh memuru söze girmeden evvel karşıya baktım. Karşıdaki boş koltuklara. Bir anda, yıllardır ailem sandığım kişilerin silüetleri belirdi. Üzüldüm. Yüzüm düştü. Böyle yapayalnız evlenmeyi hayal etmemiştim.
Ve sonra Efe, ne hissettiğimi anlamış gibi elini dizimin üzerine koydu. Dolu gözlerle ona baktım. Gözlüklerinin ardında kalan göz bebekleri, hislerimin tarifiyle buğulanmış gibiydi. Beni anlıyor olması bile benim için büyük bir nimetti. Sonuçta kaç çift birbirini doğru dürüst anlıyordu ki?
Yavaşça kulağıma eğildi ve sadece benim anlayabileceğim bir şeyler fısıldadı. ''Ben sana her şey olacağımı söylemiştim ve sözümün arkasındayım.'' Geri çekildiğinde ve tekrar göz göze geldiğimizde gülümsedim. Ellerimiz masanın altında buluştu. Üzerimdeki gerginliği alıp götürdü.
Yaralı kızların, yara bandına değil, daha fazla yara açmayacak birine ihtiyacı vardır.
Nikâh memurumuz da üzerimdeki gerginliği farketmiş olacak ki, hazır olup olmadığımızı sordu. Hep bir ağızdan, "Hazırız," deyince, nikâh merasimimiz başladı. Önce bana sordu ve bakışlarım Efe'ye kaydı. O güzel gözleri bana öylesine derin baktı ki, içimi gördü sandım. Elimi sıkıca tutan eli ve sıkıca kapatıp açtığı gözleri, bana hayatım boyunca destek olacağının sözünü verdi.
Dudaklarımı mikrofona yaklaştırdım ve, "Evet," dedim.
Nikâh memuru bu sefer de aynı soruyu Efe'ye yöneltti. Efe hiç tereddüt etmeden, "Evet!" Dedi ve sonra Tuana ile Samet'in alkışları koptu. Geriye sadece imzalar kaldı. Nikâh memuru defteri bize doğru uzattığında, kalemi elime alıp ismimin altına imzayı attım ve defteri Efe'ye doğru ittim. Efe hemen imzayı attıktan sonra acelesi varmış gibi hemen defteri Tuana ve Samet'in önüne itti. Tuana imzayı attı ancak Samet kalemi eline alıp öylece durdu ve Efe'ye bakarak, "Tüh bak kalem yazmıyor," dedi.
Efe ona ters ters bakarak cebinden bir miktar para çıkarıp önüne attı, "Al gözün doysun, at artık şu imzayı."
Samet parayı alıp saydıktan sonra yavaş yavaş kalemi eline aldı. "Nereye imza atıyorduk? Hah, burası..."
Efe sabır çekiyordu ve Samet biraz daha böyle devam ederse elinde kalacaktı.
Sonunda imzayı attı ve nikâh memuru aile cüzdanımızı verip, o sihirli sözcükleri söyledi. "Ben de belediyenin bana verdiği yetkiye dayanarak, sizleri karı koca ilan ediyorum. Gelini öpebilirsiniz."
Ayağa kalktık. Elimde cüzdan ile beraber Efe'ye doğru döndüm ve az sonra ellerini yanaklarımda, dudaklarını dudaklarımda hissettim. Şaşkınlıkla öylece kala kaldım ve Tuana'nın, "Uvuuuu!" Diye bağırıp, Samet'in kahkaha attığını duydum.
"Damat hızlı," dedi Samet.
Efe ona doğru dönüp, "Biraz daha konuşursan, seni gelinim yapacağım." dedi.
Samet ellerini kaldırdı, "Tamam bro, sorun yok. Siz devam!"
Efe yeniden bana döndü ve bu sefer beni geriye doğru eğerek dudaklarımı öptü. Bu Fransız öpücüğü aklımı başımdan aldı. Nefesim bir anlık kesildi, tıpkı bulutların üzerinde hissetmek gibiydi. Ayaklarımı yerden kesti.
Efe geri çekilip, "Hadi yeter bu kadar, bizim işimiz var," diyerek elimi tuttu ve herkesin şaşkınlık dolu bakışlarını umursamadan beni nikâh salonundan çıkardı.
"Efe n'apıyorsun? Utanıyorum!"
"Neden utanıyorsun? Sanki onlar yapmıyorlar!"
Bunu duyunca rahatlamam mi gerekirdi? Oysaki şimdi daha fazla utanıyordum...
|
0% |