@hayalrafya
|
Avukat Bey: Hâlâ yazmıyorsun, öyle mi? Avukat Bey: Dönmüyorsun geri. Avukat Bey: Kapılarını kapattın. Beni paspas önünde bekletiyorsun, yani? Avukat Bey: Ne kadar aksini yapmamak için kendimi zar zor frenliyor olsam da… Avukat Bey: Kapını kıracak halim yok ya! Avukat Bey: Yine de… Bilmeni istediğim bir durum var. Avukat Bey: Uzun bir süre geçmedi belki ama bana yazmadığın dakikalar, biyolojik saatimde asırlara denk geldiği için daha fazla bekleyemeyeceğim. Avukat Bey: Bir karar aldım ve uyguladım. Aslında, sana danışmak istiyordum. Sana ulaşabilseydim bunu yapacaktım da. Avukat Bey: Beni, kendi kendime mesajlaşmak zorunda bırakmasaydın, sana soracaktım, anlıyor musun? Avukat Bey: Ama… Daha fazla bekleyemedim, işte. Avukat Bey: Birkaç asır daha atlatabilecek kadar sabırlı değilim. Avukat Bey: Daha fazla bekleyemezdim, Ahu. Avukat Bey: Nihayetinde hayat kısa; kuşlar uçuyor. ⚖
İhanetin bekçisi dikmişti üzerime gözlerini. Elinde asası, geçen her saniyenin başında kolluyordu beni. Hazırdı, kesmek için bekliyordu ölüm fermanımın ta kendisini. En ufak bir yanlışımda duygularımı idam edecekti. Bense sesi çalınmış bir pantomim gibi bakışları önünde hareket ettim. Ve görmedi emelimin niyetini. Onu kandırdığımı sandım. Ancak en çok da kendi duygularımı yalanladım. Gerçek Kıvanç'a duyduğum aşkı sahtekârlar pazarında açık arttırmaya çıkardım. Kopya olanın numarasını yalnızca üç saniye için engel altında tutmayı başarmıştım. Sonrasında iç sesimin kışkırtmalarına dayanamamış paslanan direncimi kırıp atarak bana yazdığı mesajların her birine şahit olmuştum. Ve en sonunda, gelen mesajı okuyup geçmem mümkün değildi. Sabırsızlığının sonucunu benimle paylaşmasını sessiz sedasız karşılayamazdım. Neye sabredememişti? Ortalıkla olmama mı? Beni beklemeye mi? İltifatsız kalmaya mı? Ne yani, direkt beni hayatından çıkartıyor muydu? Kararı bu muydu, yoksa? Ya da adliye koridorunda bir başkası ile mi karşılaşmıştı? Birleşen kaderimizin düğümünü bozup, bir başkasına âşık olmuş olabilir miydi; üstelik sadece iki günde? Deliliğime daha fazla delilik bulaştırmadan önce, ona karşılık vermek zorundaydım. Bir mesaj daha göndermeden önce, hızlı davrandım; parmaklarımı kırık ekranlı telefonumun klavyesinde gezintiye çıkartarak kopya varlığını bir kez daha hayatıma aldım. En başta ona mesaj atarak yaptığım yanlış tekrarlansa da, gelişerek büyüse de ben, kendime yenilmiştim çoktan. Bir kez daha, sonunun mağlubiyet olduğunu kesinlikle bildiğim bu oyunda zarları sallamış, tahtanın üzerinde tek hamlede fırlatmıştım. Siz: Kuşlar uçuyorsa onları tutup bir kafese koyarsın, Avukat Bey. Avukat Bey: Vay be, hoş geldin. Siz: Keşke hoş bir karşılama hazırlamayı becerebilseydin. Avukat Bey: Neden yazmadın? Siz: Konuyu saptırma. Avukat Bey: Konu, mesaj yazmaman; beni yalnız bırakmış olman değilse eğer inan bana, konunun ne olduğunu bilmiyorum. Siz: Ne için bekleyemedim? Neymiş aldığın bu karar? Avukat Bey: Neden gittin ve neden geri geldin? Siz: Soruma cevap ver. Avukat Bey: Söylesene, hep böyle mi olacak? Böyle mi ilerleyeceğiz? Siz: Ne? Avukat Bey: Her şey senin istediğin gibi mi olacak, diyorum. Sen istediğinde konuşacağız, sen istediğinde susacağız; konuşma, senin istediğin yönde gidecek, daima senin merakına hizmet edecek… Yalızca senin canın istediğinde karşılaşacağız, bir tek senin kurallarına göre mi oynayacağız? Siz: Saçmalık. Avukat Bey: Saçmalık-mış. Siz: Bu yazdıklarına sinek kanadından yağ çıkartmak denir. Avukat Bey: Bu yazdıklarıma yaşananı ortaya koymak denir. Siz: Yanlış yorumluyorsun. Avukat Bey: Doğru yorumlamama yardım et, öyleyse. Ben de bana yaşattıklarını –direkt- seninle paylaşmayı bırakayım. Baksana… Belki de beni asıl kullanan Joker değildir. Siz: Ne demek istiyorsun, sen? Avukat Bey: Belki de beni kullanan esrarengiz bir prensestir, demek istiyorum. Siz: Senin sinirlerin bozulmuş. Avukat Bey: Çünkü öylece kayıplara karışarak beni çok fazla sinirlendirdin, Ahu. Siz: Bunu nasıl telafi edeceğim, peki? Avukat Bey: Bilmem. Sorularıma cevap vermeyi denesene, önce. Siz: Sonu hiç iyi olmayacak. Avukat Bey: Zaten çok iyi bir şekilde de başlamamıştık, değil mi? Siz: Aklını kaçırırsın. Avukat Bey: Seni görmek için somut bir bahanem olur işte, fena mı? Siz: Zamanı değil. Avukat Bey: Sen böyle kaçtıkça o zaman asla gelmeyecek. Bence, bunu ikimiz de biliyoruz. Siz: Bu çığ gibi bir şey. Hepsini birden anlatırsam, anlattıklarımın altında ezilirsin. Avukat Bey: Tamam, hepsini anlatma. En azından… Bir yerden başla. Siz: Seninle konuşmayı bırakmak zorundaydım. Avukat Bey: Neden? Siz: Aramızda, olmaması gereken bir şeyin fitili ateşlenmek üzereydi. Avukat Bey: Olmaması gereken mi? Siz: Olmaması gereken. Avukat Bey: Emin misin? Siz: Çok fazla eminim hem de. Avukat Bey: Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? Siz: Eminim, çünkü- Avukat Bey: Çünkü, ne? Çünkü ne, Ahu? Delirtme beni. Çünkü, ne? Siz: Çünkü sen, gerçek değilsin. |
0% |