Yeni Üyelik
32.
Bölüm

32. Bölüm

@herdem6060

Umarım yorumları ve beğenileri bol olur.

Beni buradan ve Instagram'dan takip etmeyi unutmayın ❤

Instagram; herdem6060

İyi Okumalar

 

Alaz, Tuğsem banyoya girdiğinden beri e-postalarına bakıyordu. Uzun zamandır holding dışında olduğu için bütün bilgilendirmeler telekonferans, video konferans ve e-postalar üzerinden gerçekleşiyordu. Arada bir banyonun kapısına bakıp, Tuğsem'in hala neden çıkmadığını merak ediyordu. Sonrasında ise günlerdir evinde olmadığı için uzun uzun yıkanma ihtiyacı duyuyor sanırım diye düşünerek tekrar işlerine dönüyordu. Su sesi kesildikten sonra banyo kapısına bakmaları sıklaştı ve sevdiği kadının neden hala çıkmadığı kafasına takıldı. Seslenmeyi düşünse de evham yapıyor gibi gözükmek istemediğinden sesini çıkarmadı.

İşe de kendini veremez hale gelince oturduğu yerden kalkıp, üzerini değiştirmeye karar verdi. Küçük valizine uzandığında banyoya tekrar baktı. Sonra dayanamayıp Tuğsem'e seslenmeye karar verdi. Banyoya doğru bir iki adım yürüdü. Kapının hafifçe açıldığını görünce yürümeyi bıraktı ve kaşlarını çattı. Kapı açılmasına rağmen neden çıkmadığını ve neden hala Tuğsem'e seslenmediğini düşündü. Bir adım daha attı.

Banyo kapısı tamamen açıldı ve Tuğsem gözüktü. Genç kadının muhteşem görüntüsünden sonra Alaz'ın bütün bedeni ihtiyaçla doldu. Olduğu yerde kaldı. Tuğsem'in dolgun vücudu makyajsız pürüzsüz yüzü kabarmış göğüslerinin altına kadar inen saçları ve ürkek bakışlarında gözlerini gezdirdi. Bir adım atıp o bedeni kendi bedenine yapıştırabilirdi. Fakat öyle etkilenmişti ki dilinin tutulmasının yanı sıra bedeni de kitlenmişti sanki. Adem elması aşağı yukarı hareket ederken yutkunamadığı belliydi.

Tuğsem, Alaz'ın şaşkınlığıyla mutlu olurken, bakışlarının yakıcılığından utanıyordu. Kızarmamak için dua ediyordu. Yanakları ısınırken, karnı ağrımaya başlamıştı. Sevdiği adamı şaşırtmak istemişti tamam ama tek kelime edemeyecek kadar mı etkilenmişti? Bir süre daha bekleyecek eğer Alaz konuşmazsa kendi adım atacaktı.

"Tuğsem!"

"Ee..efendim!"

"Sevgilim, kalbim yerinden çıkacak." Alaz'ın sesi zor çıkıyordu. Göğsü hızlı hızlı inip çıkıyor, nefesinin yetmediği belli oluyordu. Tuğsem kendine doğru yürümeye başladığında açılan bacaklarıyla gözlerini sımsıkı kapattı. Biraz daha onu seyrederse kadına dokunmadan öleceği kesinleşmişti.

Tuğsem, Alaz'ın gözlerini sımsıkı kapatmasına gülümsedi. Sevdiği adamın yanına geldi ve titreyen elleriyle yüzünü sevmeye başladı. Onun elleri yüzünde gezerken Alaz hafif gülümsedi. Genç kadını tanıdığında kendinin en güçsüz dönemiydi. Sonrasında ise ihanetlerin en büyüğünü yaşamış, ailesi dağılma noktasına gelmişti.

Şimdi düşünüyordu da bu yaşadıkları olmasa Tuğsem olmayacaktı. Sanki ona yoldaş olması, yaşadıkları karşısında güçlü durması için gönderilmişti. Elini kaldırıp, Tuğsem'in yanağındaki elini tuttu. Dudaklarına götürüp, öptü. Gözlerini açtı.

"Şimdi seni öpersem kendimi tutamam!"

"Tutmanı isteyen kim?"

"Ben sana hanım ağası olduğun konakta sahip olacaktım."

"Hımm hayallerini mi yıktım?"

Tuğsem'in dudaklarını uzatıp dalga geçer haline Alaz güldü. Dilini çıkarıp, kuruyan dudaklarını ıslattı. Genç kadının bu hareketine bakışları öyle seksiydi ki, bir erkeğe yakışmayacak şekilde kıkırdadı. Hayallerinde sevdiği kadına düğünlerinden sonra konakta ki odalarında sahip olmak vardı.

"Sorma hem de ne yıkma," dedi ve daha fazla kendini tutamadı. Tuğsem'in boynundan tuttuğu gibi dudaklarını birleştirdi. Genç kadının alt dudağını dudaklarının arasına sıkıştırdığında Tuğsem'in gözleri kapandı. Dudaklarının üzerinde gezinen yumuşak ama tutkulu öpücüklere karşılık verdi. Heyecandan bacakları titredi, sevdiği adamdan tutunmak zorunda kaldı.

Alaz, doktorun muhteşem tadını her aldığında, kendini tutabilmek için mücadele ediyordu. Ancak bu seferin farklı olduğu çok belliydi. Deneyimli bir erkek olarak her dokunduğunda içini aşılmaz bir duygu kaplıyor, açıkçası korkuyordu. Çünkü Tuğsem'e duyduğu hislerin büyüklüğü böyle zamanlarda daha belirgindi. Hafif kendini çekip, hiç zorlanmadan Tuğsem'i kucağına aldı. Boynuna dolanan kollardan sonra yine gülümsedi. Yaprak gibi titreyen kendisi miydi? Yoksa sevdiği kadın mı karar veremiyordu? Bir dizini yatağa bastırarak Tuğsem'in uzanmasına yardım etti. Sonrasında yakıcı bir öpücük verip dizinin üzerine yükseldi. Elleri gömleğinin düğmelerine gittiğinde Tuğsem kendini kaldırdı.

"Ben yapmak istiyorum."

"İşkence edeceğim diyorsun."

"Soyunmana yardım ettiğimde işkence mi çekeceksin?"

"Dünyanın en zor şeyi kadını onu soyarken, dokunmamaktır. Duymamış olamazsın."

"Duymadım ve bilmiyordum da... Sen çok deneyimlemişe benziyorsun."

"Onlarca kez..." Gömleğinin üçüncü düğmesini açan Tuğsem'in eli bir anda durdu. İkisi de konuşarak heyecanlarını bastırmaya çalışıyorlardı. Ancak son duyduğu iki kelime doktorun hiç hoşuna gitmedi. 'Yüzlerce kez bile olabilir,' diyen iç sesiyle kaşları çatılırken sesi heyecandan yoksun sinirli çıkmıştı.

"Onlarca kez öyle mi?"

"Şaka yapıyordum."

"Çok sevimsiz ve yersiz bir şaka..."

"Ne yapayım? Heyecandan titriyor, sana saldırmamak için kendimi zor tutuyorum. Bu yüzden sevimsizde olsa şaka yapayım dedim."

Alaz, Tuğsem'in kıskanmış halleriyle keyiflenirken, Tuğsem sinir olduğunu belli eden tavırla düğmeleri çözemeye devam etmeye başladı. 'Hani yalanda sayılmaz, bu adamı yüzlercesinin soyduğu,' diyen iç sesiyle kaşları tekrar çatılırken hayır diye bağırmamak için dişlerini sıktı. Seviyordu, seviliyordu. Ne yaşandıysa geçmişte kalmıştı. Başka türlüsünü düşünüp gecesini mahvetmeyecekti. Gömleği Alaz'ın omuzlarını okşayarak çıkardı. Sonra sevdiği adamın alaylı sesiyle yumuşadığını hissetti.

"Güzel aklından neler geçiyor yine!"

"Hiç bilmek istemezsin!"

"Bu geceyi yaşamadan ölmeyeceğimi söyle bari..."

"Hımmm bak o konuda söz verebilirim!" dedi ve kemere uzandı. Alaz'ın belirginleşmiş erkekliğine elini sürerek kemeri çözmeye başladı. Çadır misali duran alete her dokunduğunda gerilen adamla sinsice gülümsedi. 'Demek yüzlerce öyle mi Hüseyin Efendi,' diye kendini doldururken yüzündeki gülümsemenin Alaz tarafından ne kadar seksi, yenilesi bulunduğunun farkında değildi. 'Oysa adam onlarca kez dedi sana,' diyen iç sesini duymak istemedi. Bir kadın olarak ne kadar abarttığının yüzüne vurulması hoşuna gitmedi.

"Oyun oynamaya devam mı edeceksin güzelim?"

"Ne oyu..."

Alaz, Tuğsem'in cümlesini tamamlamasına izin vermeden ensesinden tuttuğu gibi dudaklarını bileştirdi. Tuğsem, genç adamın öpüşündeki sabırsızlıktan kurtulmaya çalıştı ama tamamen sabitlenmiş durumdaydı. Aç ama istekli öpücüklere daha fazla kayıtsız kalamadı ve aynı şekilde karşılık vermeye başladı. Alaz, sevdiği kadının alt dudağını dişlerinin arasına alıp, çekiştirince Tuğsem'in dudaklarından çıkan inilti alev almalarına sebep oldu. Dilleri de devreye girdiğinde kendilerinden geçercesine öpüşmeye devam ettiler.

Öpüşmelerine nefesinin yetmediğini anladığı anda kendini çekti Tuğsem. Sırt üstü yatağa uzandı. Göğsü inip çıktıkça, sesli nefes aldıkça Alaz'ın nasıl çıldırma noktasına geldiğinden habersiz baygın baygın adama bakmaya başladı. Alaz, kemeri çözülen pantolonundan hızla kurtuldu. Dizini yatağa koyarak doktorun üzerine uzandı. Dudaklarını boynuna gömdü. Kokusunu uzun uzun içine çekti. Her defasında da dilini sürterek öpücük konduruyordu.

Eğer dayanabilirse genç kadının tüm vücudunu öpecek, iyice sevip okşayacaktı. Nefesini kesen görüntüsü bile onu zorlarken sevip, okşadığında nasıl dayanacaktı? Hiçbir fikri yoktu. Ancak Tuğsem için daha azını düşünemiyordu. Elleri sürekli bacaklarında aşağı yukarı okşadı. Dudakları da genç kadının gerdanından aşağıya iniyordu. İncecik bir askının tuttuğu geceliği bir çırpıda çıkarıp, atmak aklından geçmesine rağmen 'sakin ol yiğidim,' diyen iç sesinin sözünü dinlemeye karar verdi.

Geceliğin üzerinde bir tomurcuk haline gelen göğüs uçlarıyla acı çekiyor gibi inledi. Sonrasında kumaşın üzerinden sol göğüs ucunu ağzına aldı. Alaz'ın göğsünü hafif ısırması ile Tuğsem'in tüm tüyleri diken diken oldu. Gayriihtiyari Hüseyin'in başını göğsüne doğru inleyerek bastırdı. Göğüslerinden zevk aldığını anlayan genç adam diğer göğüs ucunu da parmaklarının arasına sıkıştırdı.

"Ah hayır," diyen kadından sonra eli ince askılığa gitti ve aşağı doğru indirdi. Sol göğsü tamamen açıldığında dudaklarını çekip, bir süre baktı. Mayo ile görmüştü. Son zamanlarda dokunmuştu ama bu görüntü mükemmeldi. Tuğsem'in pembemsi ve nohut büyüklüğüne ulaşmış göğsünden sonra diğer askılığı da çekti. Büyük yuvarlıklar delirmesine neden olacak şekilde mükemmeldi.

"Bundan sonra memelerinden uzak duramam," dedi ve ilk dil darbesini attı. Tuğsem kızarmış olduğuna yüzde yüz emindi. Alaz'ın bu seksi konuşması utanmasının yanı sıra daha çok etkilenmesine sebep oldu. Genç adamın her dil darbesinde ve küçük ısırıklarında sırtı yükselirken, iniltilerinin odayı nasıl doldurduğunu duymuyordu. Gözlerini sımsıkı kapatmış, sevdiği adamın kendisine yapacaklarını memnuniyetle kabul ediyordu.

Alaz göğüslerinden ayrılamıyordu. Kocaman elleriyle iki memesini de yoğuruyor ve dayanamayıp, dişlerinin arasına alıyordu. Bayılmıştı. Aşağılara inmek tadına bakmak istiyordu. Ancak her dil darbesinde Tuğsem'in çıkardığı sesleri tekrar duymak istediğinden memelerden ayrılamıyordu. Yeteri kadar ilgilendiğini düşündüğü anda meme uçlarını parmaklarına sıkıştırıp, göbeğine doğru dudaklarıyla indi. Kasıklarına doğru öpüyor, sonra emiyor sonra diliyle yol çizer gibi yalıyordu.

Tuğsem'in vücudunun tepkileri Alaz'ı teşvik ederken bacaklarını araladı. Siyah tangasının kapatmadığı pembemsi dudakları olan dolgun kadınlıkla çıldırma noktasına geldi. Başını kaldırdı. Genç kadına baktı ve yükselip, kurumuş dudaklara yakıcı bir öpücük verdi. O arada elini Tuğsem'in kadınlığına götürdü. Doktorun istemsiz kendini geri çekmeye çalışmasını dilinin ağzının içindeki becerisiyle durdurdu.

Tuğsem ağzının içini talan eden dile aynı şekilde karşılık vermek isterken, en hassas noktasında hissettiği parmaklarla sevdiği adamın dudaklarından ayrılamadan inledi. Boğuk çıkan kendi sesinden etkilendiğini anladığı anda ses çıkarmamak için uğraşmamaya karar verdi. Hüseyin'den gelene de Hüseyin'e vereceklerine de yürekten hazır değil miydi? Sevdiğinin olacaktı. Bundan ötesi yoktu.

Alaz ellerine bulaşan ıslaklıkla gülümsedi ve genç kadının boynundan öperek aşağıya inmeye başladı. Kendisi için sivrilmiş göğüsleri tekrar öpüp, kokladıktan sonra hızla yoluna devam etti. Bacaklarını aralayıp, başını eğdi. İlk önce kokusunu içine çekti. Sonrasında tangayı hızla çekti. Eğilip onun için ıslanmış kadınlığı üfledi. Tuğsem'in ürpererek kendini geri çekme çabasına gülümseyip, ağzını mabedine kapattı. İçine çekerek kondurduğu öpücüklerle Tuğsem'in çığlık atarcasına sesi sevişmelerini alevlendirdi.

Başparmağını klitorisine bastırıp, ezerken dil darbelerini hızlandırdı. Bu işkenceye daha fazla dayanamadığı için Tuğsem'in parmakları, Alaz'ın gür siyah saçlarına girdi. Niyeti kendinden uzaklaştırmaktı ama istemsiz daha çok kendine bastırdı. Bu yaptıklarına inanamayarak kendini geri yastıkların üzerine attı. Alt dudağını ısırmış eli sevdiği adamın başında bu zevki neden daha önce yaşamadığını düşündü. Sırf kendine güvensizliğinden olduğunu anımsadığında kendine kızdı.

"Hüseyin! Hüseyin!" diye fısıltıyla sesleniyordu. Ancak ne Alaz duyuyor, ne de Tuğsem duysun istiyordu. Çünkü içgüdüsel sadece sevdiğinin adını söylüyordu. İçine doğru kayan parmaklarla kendinden geçmek üzereydi. Vücudunda tepki vermeyen duyusunun kalmadığı çok açıktı. Tuğsem tekrar sevdiği adamın ismini fısıldadı. Daha doğrusu o fısıldadığını sanıyordu.

"Hüseyinn!"

"Sevgilim!"

"Ah Hüseyin dur!" diyordu ama durursa ölecek gibi hissediyordu. Durmasını hiç istememesine rağmen neden dur diye saçmaladığını bilmiyor, içinde yükselen hissin adını koyamıyordu. Alaz'ın kadınlığına işkencesi tam gaz devam ederken, yükseldi yükseldi ve çığlık çığlığa o yükseklikten yavaşça indi.

Tuğsem hayatının ilk orgazmını yaşadı. Değişik içini mutlulukla dolduran aynı zamanda bedeni pelteye çeviren duyguyu hep yaşayabilirdi. Dudakları öpüşmekten berelenmiş, yüzü kızarmış, bembeyaz göğüslerindeki yer yer kızarıklarla onun izlerini taşırken, ismini söyleyerek boşalması Alaz'ın erkeklik egosunu tavan yaptırmıştı. Bir nabız gibi atan yerden elini hiç çekmeden kendini kaldırdı ve Tuğsem'in dudaklarına küçük küçük öpücükler kondurmaya devam etti.

"İyi misin?"

"Hımm mükemmelim, seni asla affetmeyeceğim."

"Ne yaptım yine?"

"Sevişmek ne kadar güzelmiş, bu kadar geç yaşattığın için!"

"Senin iyiliğin içindi," diye karşılık verdi. Kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu. O ciddi doktorun bu tatlı kadın olduğuna inanmak zordu. Tuğsem, titreyen elini kaldırdı. Alaz'ın yanağına dokundu. Yükselip, tekrar dudaklarını birleştirdi. Ateşli bir öpücükten sonra dudaklarını araladı.

"Bana her dokunduğunda böyle olacaksam, iyiliğimi ben düşünürüm sen düşünme!"

Alaz böyle bir karşılık beklemediğinden ilk önce güldü, sonra sadece tamam anlamında başını aşağı yukarı salladı. Sonrasında dayanamayıp dudaklarına asıldı. Tuğsem'in soluğunu kesecek vahşilikte bir öpücük verdi. Biraz önce orgazmın etkisiyle yumuşayan bedeni Alaz'ın yakıcı öpücüğüyle tekrar arzuyla dolmuştu. Göğüs uçları sızlıyor tekrar onların öpülüp, ısırılması için yanıp tutuşuyordu.

Alaz'ı ittirip, üstüne çıktı. Sıra bende dercesine kendinden geçerek öpmeye başladı. Sevdiği adamın hırlar gibi sesinden sonra ellerini kaslı gövdede dolandırdı. Hüseyin sevdiği kadına yer açmak isterdi. İyice yatağa uzandı. Tuğsem'in neler yapabileceğini ne kadar ileriye gidebileceğini merak ediyor, zevkle bekliyordu. Doktor genç adamın kulak memesini dişlerinin arasına alıp, çekiştirdiğinde altındaki bedenin birden kaskatı olduğunu hissetti. Bunun verdiği özgüvenle nefesleri sesli vererek boynunu öpmeye başladı. Çenesinde dilini gezdirirdi. O dudaklarıyla genç adamın tadına bakmaya devam ederken, Alaz'ın ellerini kalçalarında hissetti.

İki kalçasını da acıtırcasına sıkıp, erkekliğine sürtmeye çalışması Tuğsem'in içini bir hoş etti. Yeniden sırılsıklam oldu. Alaz'ın nefes alış verişlerinin hızlı ve sert oluşu ne kadar doğru yolda olduğunu gösteriyordu. Göğüslerde çok oyalanmadan kusursuz vücudunda öpücükleriyle dolaşmaya başladı. Bir adam nasıl bu kadar mükemmel olabilirdi aklı almıyordu. Çok yakışıklıydı, vücudu kusursuzdu ve yüreği ise her şeye bedeldi.

Ve! Ve!

Bu adam tamamen Tuğsem'indi.

‘Daha ne sen onunsun ne de o senin,’ diyen iç sesinin hırsıyla Alaz’ın baklavalarını dişlemeye başladı. Dimdik olan erkekliğe gerek kalmadan birbirlerini yaşamak istiyordu. Belinde duran gecelik artık ona fazla gelmeye başladı. Doğrulup genç adamın gözlerinin içine bakarak bir çırpıda çıkardı. Kadınlığında atan damarın inadına bu işi ağırdan alacaktı.

Alaz’ın gece karasına dönmüş gözlerine bir süre daha baktı. En etkileyici gülümsemesini sundu ve alt dudağını ısırdı. Başını yeniden eğdi. Baksırını dişleriyle aşağı çekiştirdi. İçinden vahşi bir kadın çıkmıştı. Bu vahşi kadını da asla uysallaştırmayı düşünmüyordu. Genç adam doktorun yaptıklarına şaşırmayı bıraktığını sanıyordu ama her defasında kadını onu tatlı bir zevkle şaşırtıyordu. Bu kadar seksi ve erotik hareketler yapabileceğini düşünememişti. Hele böylesine sıcak ve ıslak tepkiler vereceğini bilseydi asla bu denli zaman kaybetmezdi.

Alaz’ın elleri Tuğsem’in saçlarının arasına girdiğinde baksırın üzerinden erkekliğine bastırdı. Bunu yapan aklına küfür etti.

“Ah sevgilim,” dedi. Bir kere daha erkekliğini kaldırarak kadının tatlı ağzına bastırdı. Kumaştan kurtulması gerekiyordu. Sanki düşüncesini okumuş gibi Tuğsem hızla baksırı aşağı indirmeye çalıştı. Kalçalarını kaldırarak yardımcı oldu. Artık çırılçıplak önünde uzanan adamla yutkunmak zorunda kaldı. Kendine bile itiraf edemese de gözü korkmuştu. Ne bekliyordu bilinmez ama büyüktü. Hüseyin’i fazla büyüktü.

Dakikalardır onu sevip, okşadığı için sertleşmiş, kocaman bir şekilde gözlerinin önündeydi. Neredeyse bir saattir utanmayı unutmuş bedenini, yeniden bir sıcaklık kapladı. Gözlerini kaçırdı.

“Dokun ona ve beni hissederek okşa!”

Tuğsem ilk defa sen emir mi veriyorsun diye inatlaşacak durumda değildi. İtaatkar bir tutum sergiledi. Elleri titreyerek görkemli erkekliğe dokundu. Sonrasında avucunun arasında okşamaya başladı. Fakat büyüklüğü tamamen avucuna almasına engel oluyordu. Elleri titreyerek okşadığı erkekliğe şaşkın ve korkuyla bakan genç kadına, Alaz kahkaha attı.

“Bebeğim korkma ısırmayacak!” dediğinde gözlerini kısarak sevdiği adama baktı. Onun gülen suratına kızmak istemesine rağmen her zaman ki hayran kaldı. Vicdansızın oğlu gülünce başka yakışıklı oluyordu. Bunu düşününce farkında olmadan elinin altında taş gibi olan aleti sertçe sıktı.

“Ah!”

“Canını mı acıttım?”

“Hayır hayır devam et!”

“Sen bana ne yapmam gerektiğini…” derken Alaz hafifçe doğruldu. Bedenine dokundukça ürpermesini sağlayan saçlarını sağ avucuna doladı. Kendine çekti. Dudaklarına yöneldi. Hüseyin’in bakışlarındaki yoğunluk kadınlığını sızlatmıştı. Aşağıya yukarıya okşadığı erkekliğin ucundan bir sıvı aktı. Eline bulaşan sıvıdan sonra başını okşamaya o sıvıyı alete yaymaya başladı.

Dudakları birleştiğinde elleri istemsiz daha hızlı hareket etti. Alaz’ın hırıltılı sesleri ve öpüşlerinin tutkusu Tuğsem’i nefes alamaz hale getirdi. Ne kadar süre öpüştüler bilinmez Alaz birden kendini geri çekti. Ne olduğunu anlamayan kadının istekli gözlerine baktı. Erkekliğindeki elin üzerine elini koyup, hareket etmesini engelledi. Saçlarını kavradığı elini ise doktorun yanağına getirdi.

Böyle devam edersen içine girmeden boşalacağım o zamanda kendimi hiç asla affetmeyeceğim demek istiyordu. Aylardır onu beklediği için bedeninin yanardağ gibi kaynadığını ve patlamak üzere olduğunu uygun bir şekilde dile dökmeyi arzuluyordu. Hem ben senin bu denli ateş parçasına dönüşeceğini tahmin edemedim, şaşkın ama çok memnunum diye dilinin ucuna gelen cümlelerini içinde tutuyordu. Aklından geçenleri sevdiği kadının kulağına fısıldasa;

Uygunsuz olur muydu? Kendi içinde bunu sorguluyordu. Peki neden konuşamıyor, neden dürüstçe beni zevkten öldürmek üzeresin diyemiyordu? Gözlerinden titrek bakışlar akan, ne olduğunu anlamaya çalışan kadınına tekrar gülümsedi.

“Eminsin değil mi?”

“Evet! Senin olmak istiyorum.”

“Oh bekleyelim desen nasıl dayanırdım bilmiyorum,” dedi ve şişmiş dudaklara tekrar saldırdı. Bu sefer acelesi varmış gibi telaşla öpüyordu. Dilini Tuğsem’in ağzına kaydırdığında aynı anda inlediler. Elini Tuğsem’in sol göğsüne getirip, sivrilmiş uçları parmaklarının arasına sıkıştırdı.

Tuğsem göğüs ucundan sonra elektrik çarpmışçasına dudaklarını ayırıp, sesli bir inilti koyverdi. Ancak Alaz uzaklaşmasına izin vermedi. Daha bir iştahla dudaklarını yemeye başladı. Genç kadını yatağa yatırırken bile dudaklarını ayırmadı. Boynuna dolanan kollardan sonra diğer elini Tuğsem’in kadınlığına götürdü. Islanmıştı, hem de düşündüğünden daha fena durumdaydı. Onun için tamamen hazırdı. Bir parmağını içine ittiğinde kadının çığlığı seksi bir melodiydi.

Alaz’ın kadınlığına uyguladığı hızlı ama nazik hareketler yüzünden inlemelerini bastıramıyordu. Elleriyle sıkıştırdığı göğsü şimdi yalanıyor, genç adamın dişlerinin arasında tatlı bir sızı veriyordu. O sızı öyle güzeldi ki, kendini tutamıyor inleyen sesi gittikçe yükseliyordu. Klitorisine uygulanan baskıdan sonra Tuğsem koptu ve şuh inlemeleri tekrar tekrar odayı doldurdu. İkinci parmakta yerini aldı. Alaz’ın içinden bir ses hadi derken, o kadınına biraz daha zevk vermenin derdindeydi. Kısa çok kısa bir vakitten sonra doğruldu. Genç kadının bacaklarını aralayıp, gözlerini birleştirdi. Baygın bakışlar hadi dercesine kapanınca iri erkekliğini kadının girişine bir iki defa sürttü ve içine ittirdi. Tuğsem’den çıkan hafif inilti ile ellerini bacaklarına koydu. Belini sarmasını sağladı.

“Gözlerini aç!”

Aldığı emirden sonra usulca açılan göz kapakları her an kapanmak ister gibiydi. Alaz aşkla baktığı gözlerden gözlerini ayırmadan kendini geri çekti ve zaman kaybetmeden biraz öncekinden daha sert içine girdi. Artık tamamen içindeydi. Tuğsem’den acı dolu bir çığlık yükseldi. Alaz’ın dişlerinin arasından ise erkeksi, hırlamaya benzer bir ses çıktı. Bir süre içinde hareket etmeden beklemeye karar verdi. Eğilip, sağ göğüs ucunu ağzına aldı. Genç kadının gözleri tekrar kapanmıştı. Kendini sıkarak acısının dinmesini bekliyordu. Doğrulduğunda biraz önce ki emrini tekrarladı.

“Gözlerini aç!”

Tekrar gözler birleştiğinde Alaz bir kere daha hızla çıkıp, girdi. Tuğsem’in çığlığından sonra durmayı düşünse de tekrar denedi. Belini sımsıkı saran bacakların gevşediğini hissettiğinde devam etmeye karar verdi. İçine girip, girip çıkarken, sevdiği kadının gözleri kaymaya ve zevkten çığlıklar atmaya başladı. Karşılaştığı ıslaklık, erkekliğini tamamen kavrayan sıkılık çıldırmasına neden oluyordu. Birazcık kendini bıraksa boşalacaktı. Ancak beynini ilk birlikteliği ve en iyisi olacak diye odakladığından boşalmasını geciktiriyordu.

“Ah! Hüseyin’im, yapma!” diye bağıran Tuğsem’in ses tonunun seksiliği Alaz’ı hızlandırdı. Bir kadınla seks yapmayalı uzun zaman olmuştu. Hiçbir zaman böyle hissetmediğini anımsıyordu. Geçmişte yaşadıklarının sadece seks olduğunu şimdi şimdi anlıyordu. Oysa bu hissettiği duygu bambaşkaydı.

Bütünleşmek, bir olmaktı!

“Lüt..Lütfen! Hüseyin’im!” Tuğsem artık düşünemiyor, ne istediğini bilmiyordu. Biraz önceki orgazmından daha üst bir zevk alıyordu. Erkekliğini bir kılıf gibi sıkıştıran kadının orgazmının yakın olduğunu hissetti. Bu yüzden daha hızlı girip girip çıktı. Genç adamın alnında terler birikmişti. Kendini sıkmaktan kızarmış olduğunu tahmin ediyordu.

“Hüseyin! Aşkım! Hüseyin ah,“ diyerek çığlık çığlığa doruğa ulaşan kadınından sonra Alaz gülümsedi. Kendiyle gurur duydu. Tuğsem’in kalçalarından sımsıkı tutup hareketlerini hızlandırdı. Vakum gibi kendini saran kadına daha fazla dayanamayıp, o da bütün sıvılarını bıraktı. Nefes nefese başını artık hastası olduğu göğüs oluğuna bıraktı.

Tuğsem titreyen ellerini zorlukla kaldırıp, saçlarına asıldı. Kendine bastırdı. Saçlarını okşarken içinden hala çıkmayan adamının fısıltısıyla gülümsedi.

“Benimsin! Sadece benim!”

Alaz’ın bir dua gibi sürekli fısıldadığı cümleye karşılık vermedi. Hayatının en güzel anlarını yaşamıştı. Bütünleşmeleri bir sanat eseri gibiydi. Belinde hissettiği o tatlı sızıyı ve orgazm olurken beyninin uyuşmasının verdiği zevki her daim yaşayabilirdi. Göğüs oluğuna kondurulan öpücüklerle mutluluğu katlandı. Bedeni pamuk gibiydi ve uykusu gelmişti. Erkeğinin sözleriyle sızlandı.

“Hadi seni yıkayalım.”

“Uykum geldi.”

Genç kadının mızmızlanmasıyla Alaz’ın dudakları kıvrıldı. Ne tatlı bir ses tonuydu böyle bu sesi daha önce böylesine ahenkli duymadığına yemin edebilirdi. Başını kaldırıp, gözleri parlayarak baktı. Bakışlarına aynı karşılığı aldıktan sonra hafifçe kendini kaldırdı. Hala sıcacık mabedinden çıkmamıştı.

“Bacaklarını belime sar bebeğim,” dedi ve birlikte ayağa kaldırdı. Banyoya hiç zorlanmadan taşıdı. Tuğsem’i lavaboya oturttu. İçinden çıkarken genç kadından çıkan sesi duymazlığa geldi. Sesleri öyle etkileyiciydi ki dayanamayıp tekrar birlikte olabilirdi.

Sevdiği kadını zorlamamak adına jakuzinin suyunu ayarlamak için hızla döndü. Suyu açtıktan sonra ayaklanmış, kendini aynada inceleyen kadına arkadan sarıldı. Omzuna öpücük kondurdu. Ellerinden tutup, jakuziye soktu. Tuğsem’in vücudunun bir süre ılık suda dinlenmesini istiyordu.

Tuğsem, lavaboda otururken resmen kendine gelmişti. Çırılçıplak ne yapıyorum ben böyle diye hemen ayaklarının üzerine inmişti. Aynada kendine bakarken, gözlerindeki mutluluğa yüzündeki ışıldamaya inanamadı. Bu kendisi miydi? Mutlu kadınlar böyle mi oluyorlardı? Sevdiği adamın sarılmasıyla utandığını hissetti. ‘Sevişirken, adama yalvarırken utanmıyordun,’ diye fırça çeken iç sesiyle jakuziye girdi. Suyun ılık olmasına rağmen vücudundan bir ürperti geçti.

Alaz’ın ışıldayarak bakışlarında utancı katlanırken başını eğdi. Suyun köpüklerine daha çok kaydı. Kasıklarında ki sızı hafiflerken, keşke Hüseyin konuşsa diye düşünüyordu. Konuşurlarsa belki birazcık bu duyguları dağılır, normale dönebilirdi. Genç adam ise pamuk gibi olmuş, kendini müthiş mutlu hissediyordu. Aylardır beklemesinin mükafatını beklentisinin çok üzerinde aldı. Şimdi yanakları kızarmış konuşamayan kadınıyla göğsünün gururla kabarması normal miydi? Bakışlarını üzerinden çekemiyordu. Öyle güzel gözüküyordu ki içine sokası geliyordu.

Dayanamadı ve Tuğsem’e uzandı. Kollarından tutup, göğsüne bastırdı. Genç kadının kabarmış saçlarının arasına gömüldüğünde uzun uzun kokusunu içine çekti. Yaprak gibi titreyen kadının üşüdüğünü düşünerek daha sıkı sarıldı.

“Üşüdün mü?”

“Yok!” Tuğsem’in kısık sesiyle tekrar gülümsedi. Biraz daha sessizce sarmaş dolaş kaldılar. Sonra Alaz doktorun alnından öptü. Saçlarını toplar gibi okşadı. Kulağına eğildi.

“Ben diğer banyoya geçiyorum. Sende burada daha rahat yıkanırsın olur mu?”

“Olur sevgilim!”

Tuğsem’in fısıltılı çıkan sesinden sonra gülümsedi. Çıplaklığından en ufak bir utanç duymadan saçlarından öpüp, banyodan çıktı. Aslında Tuğsem’i kendi elleriyle yıkamak istiyordu ama daha fazla utandırmak istemedi.

Tuğsem Alaz’ın anlayışlı haline bir kere daha aşık oldu. Kendini bir tuhaf hissediyordu. Yaşadıkları çok güzeldi. Belki sevdiği adam yine ona dokunsaydı, aynı duygularla karşılık vermeye gecikmezdi. Düşüncelerinin gittiği yeri beğenmeyerek hızlıca duşunu aldı. Saçlarını kurulamadan havluyla sardı. Bedenine doladığı havluyla odaya girdi. Getirdiği gecelikler çok açıktı. Bir atlet ve şort koymadığına pişman oldu. ‘Adamı azdıracağım diye düşünmekten aklına gelmedi tabi,’ diyen iç sesiyle gülümsedi. Evet sürekli bunu düşünmüştü. Başarmıştı da sonuç mu?

Kendini mükemmel hissediyordu. Daha ötesi yoktu.

Gözüne Alaz’ın valizi takıldı. Siyah bir baksırı eline aldı. Hemen bacaklarından geçirdi. Şort gibi durmuştu. Üzerine de siyah bir tişört buldu. Sütyen giymeden tişörtü giydiğinde kendini daha iyi hissetti. Başına sardığı havluyu banyoya girerken çıkardı. Saçlarını taradıktan sonra yüzüne nemlendirici sürdü. Alışkanlıkla banyoyu toparladı. Odalarının kapısının çalınması üzerine kaşlarını çattı.

Banyodan çıkmak istemedi. Alaz’ın sesiyle utanarak klozetin üzerine oturdu. Nevresimlerin değiştirilmesi hemen şart mıydı? İki yatak odası daha olan bir odada, yarına kadar beklenebilirdi değil mi? Umarım personel sır tutan birilerdir diye düşünmeden edemedi. Bunu düşünürken kendince Hüseyin’le kavga hazırlıkları yapıyordu.

Seslerin kesilmesi üzerine suratı asık banyodan çıktı. Alaz’ın üzerinde gri bir atlet ve yine gri belinden düşecek gibi duran bir eşofman vardı. Sevdiği adam öylesine mutlu gözüküyordu ki ne diyeceğini bilemedi.

“Hadi gel sevgilim! Bir şey mi oldu? Neden asılmış, o surat!”

“Nevresimler sabah değişse olmaz mıydı?”

“Olmazdı! Benim olduğun yatak dururken, diğer yataklarda yatamazdım. Hatta Altuğ’a söyleyeyim de bu yatağı tamamen bana versin.”

“Ya Hüseyin!”

Alaz kahkaha attı. Tuğsem öylesine güzeldi ki o dik başlı sevgilisi yeniden gelmişti. Hem üzerinde kendi kıyafetlerini görmekte ayrı bir zevkti.

“Üzerindekiler çok yakışmış.”

“Hımm sorma bu kitaplarda yazanlar valla yalan. Hani kadınlar sevgilisinin kıyafetlerini giyince dizlerine kadar geliyordu. Tişörtler elbise gibi oluyordu. Baksırlar bellerinden düşüyordu. Bana niye tam oldu ki bunlar hem sende benden çok uzunsun. Of hemen diyete başlamalıyım.”

“Hayır! Asla!”

“Ne demek asla Hüseyin baksana,” deyip tekrar Alaz’ın gözlerinin önünde döndü. Adamın siyah gözlerinde bir ışık yanıp, kararmaya başladı. Gördüğü parlaklıktan sonra alt dudağını ısırdı. Genç adam hızla Tuğsem’in yanına gelip sarıldı. Yanağından tüy gibi öptü, ellerinden tuttu. Onu yatağa doğru yürüttü. Tuğsem hipnotize olmuş gibi sadece sevgilisini takip etti. Adamının göğsünde göğsüne yerleşti. Saçları okşanırken duygulandı.

“Bir gün dağ köylerinden birine kız çocuklarını okula göndermeyen ailelerle görüşmeye gittik. Köyün kahvesinde mola verdik. Erkeklerle toplu konuşmalar genelde kahvehanelerde oluyordu. Biz gelince yaşlı bir amcanın lafının bölündüğünü gördüm. Lütfen devam edin dediğimde adamcağız baştan alayım dedi. İsmini hatırlayamıyorum dini büyüklerimizden birine karısından dert yanmaya bir adam gitmiş, karım şişmanladı. Artık onu sevemiyorum demiş. Sağlık açısından bir problemi var mı diye sormuş adama, yok cevabını almış. Şişmanladığı için annelik ya da kadınlık görevini yapamaz durum da mı diye sormuş, yine hayır cevabını almış. Bu sefer sevememe nedenin ne diye sormuş, sadece beğenmiyorum demiş.

Ondan sonra o ermiş adamın gözlerinin içine uzun uzun bakıp, ne yazık oysa ne güzel seveceğin alan çoğalmış demiş. Adam şaşırmış ama konuşamamış bile ve evine gitmiş. Karısına başka gözle bakmaya başlamış. Birkaç ay sonra karıma şişmanladığı için çok hakaret ettim ama sizden sonra anladım ki karımı her haliyle seviyorum. Allah sizden razı olsun, kendimi nasıl affettiririm diye sormaya gelmiş aynı adam. O büyüğümüz de sadece sev, her şeyiyle sev oğlum demiş.

Yaşlı amca bu hikayeden sonra kahvedeki erkeklere kızarcasına bağırmaya başladı. Hanımlarınıza şişmanladın, çirkinleştin demeyin. Onlar çocuklarınızın anaları sakın birkaç kilo ya da kırışıklık için kalplerini kırmayın diye konuşmasını bitirdi. Çoğu kişi gülümserken o zaman en şanslı benim diyen biri ile herkes gülmüştü.

Yalan yok bende sana kadar ince uzun kadınlardan hoşlanıyordum. Ancak bu geceden sonra asla zayıflamana izin vermem! Hem sen kilolu değilsin.”

“Demek izin vermezsin…”

Alaz, bir eliyle Tuğsem’in kalçasını sıktı. Kendine daha çok yapıştırdı. Diğer eliyle de göğsünü avuçladı. Genç kadının inler gibi çıkan sesinden sonra dudaklarına asıldı. Aç ve özlemiş bir şekilde öpmeye başladı. Sertleştiğini gösterircesine kendine bastırırken, beraber tutuşmuş durumdaydılar. Dilleri dans etmeye başladığında nefesleri birbirlerine karıştı. Bir süre daha öpüştükten sonra Alaz öpüşmeyi kesti. Alınlarını birleştirdi. Solukları birbirine karışırken fısıltıyla zorla konuştu.

“Beni bunlardan mahrum edemezsin.”

“Etmem!”

“Seni seviyorum başımın tacı çok seviyorum!”

“Bende seni sevgilim!”

Loading...
0%