Yeni Üyelik
55.
Bölüm

55. Bölüm

@herdem6060

55. Bölüm

Buse zaten kendisine alttan alttan bakan kadın yüzünden oturduğu yerde rahatsızken Cenkay’ın gerginliği onu daha da mutsuz ediyordu. Evet! Gecenin başından beri Gamze’nin bakışlarını üzerinde hissediyordu. Bu adamın derdi bu muydu yani neden akşamdan beri kaşları çatık ve doğru dürüst konuşmuyordu. Buse’nin canı acayip sıkıldı. Ne zaman bir şey hayal etse, planlar yapsa burnundan geliyordu. Ara ara gözünü dikip, kendine bakan kadından illallah gelmişti artık… Merve’ye gecenin başında göstermişti. Kuzeni sürekli kadına her an dalacak gibi tetikte bekliyordu. Buna içte içe gülümsese de bu onun meselesiydi. Bu gece bir fırsatını bulup, derdini soracaktı.

Cenkay’a yiyecek gibi bakması da ayrı bir olaydı. Yanına gidip gözlerinle soyduğun adam benim yeter bakma artık deyip saçlarından tuttuğu gibi yere atmayı hayal etse de müstakbel kocasının ödül alacağı geceyi mahvedemezdi. Gecenin hiç hayal ettiği gibi olmadığını düşünürken sevdiğinin ismini duydu. O kadar heyecanlandı ki sanki kendi çıkacaktı sahneye ama kara yağızı daha sertleşti. Ayağa kalkıp kendine doğru eğildiğinde senin için alıyorum bu ödülü gibi bir cümle söylemesini beklerken yüreğine korkular salmıştı. Sadece adamının arkasından bakakalmıştı.

“Biraz sonra göreceğin her şeyi senin için yaptığımı bil ve bana çok kızma…” Bu ne demekti şimdi… Neden, neden kızacağım… Gözleri doldu. Ne olur beni üzecek bir şey yapma… Dayanamıyorum artık…. Yoruldum yapma… Sadece birazcık sevgiye anlaşılmaya ihtiyacım vardı. Anlayan, çok seven ve affeden benken daha fazla üzme beni yoruldum. Cenkay’ın arkasından ona söyleyemediklerini öyle içine akıtmıştı ki gözlerinden yaşlar süzüldü.

“Buse ne oldu? Canım! Yapma! Neden ağlıyorsun… Bak sevdiğimiz adamlar dürüstlükleri ve çalışkanlıkları sayesinde ödül alıyorlar…” Merve kuzeninin neden ağladığını anlamıyordu ama ters bir şeylerin de farkındaydı. Ali Buğra isimleri anons edilir edilmez sahne de ne olursa olsun masadan kalkma demişti. Ne olacaktı ki… Buse kafasını eğmiş sessizce olacakları bekliyordu.

Bu arada Ali Buğra ve Cenkay ödüllerini almıştı. İkisinin de gözleri hep kadınlarındaydı. Ali Buğra konuşmasını bitirmişti. O arada bir abi gibi Cihan yetişmiş ve Buse’yi kollarının arasına almıştı.

“Buse!” Başını kaldırdığında gördüğü yüz ile bir nebze rahatladı. Hala sahneye bakamıyordu. Cenkay böyle gittiyse kesin bir şey olacak ve ben de onu tekrar affedecek güç kalmadı diye düşünüyordu.

“Bu gece senin intikamın alınacak o yüzden eğme başını… Başını eğecek biri var oda Cenkay’ın sana evlenme teklif edeceğini bile bile Sertaç piçini size gönderip, ayırmaya çalışan kişidir. Şimdi alnın açık yüreğin rahat sevdiğin adama bak… Bak ki oda intikamının tadına varabilsin… Güzelim! Farkında değilsin ama gözü sürekli senin üzerinde seni merak etmekten aylardır çalıştığı şu sahneyi gerçekleştiremeyecek…”

Cihan iyi ki gelmişti. Ali Buğra da oda Buse’ye o kadar güven veriyorlardı ki… Onun söylediklerinden sonra sahneye baktığında uğruna öldüğü kara gözlerin ona baktığını hatta içine aktığını gördü. Ne yapıyorsan yap yanındayım adam dercesine baktı. Cenkay o bakışların güzelliğinden sonra hafif bir baş selamı verip, mikrofonu eline aldı. Buse’si ona mesajı vermişti. Şimdi şu salon altını üstüne gelse umurunda değildi. Tüm ciddiyetiyle uzun boyuyla o kadar ulaşılmaz duruyordu ki…

“Değerli hukuk insanları ve meslektaşlarım ilk önce beni layık gördüğünüz iki ödül içinde çok teşekkür ederek konuşmama başlamak istiyorum. Bugünün benim için diğer bir önemi neredeyse iki aydır gece gündüz çalıştığım vakanın sonuçlandırma aşaması…” Cenkay salonda ki herkes de gözlerini gezdirdi. Samimi olmayan bir gülüşle konuşmasına devam etti. Salonu tamamen etkisi altına almak istiyordu.

“Bu olaylar silsilesinde ben neden varım bunu düşüneceksiniz… İnanın bende birden işin içinde buldum kendimi ve dürüst bir kanun bekçisi olarak her şeyi ortaya çıkarmak için çok çalıştım. Neden burada bunu açıkladığımı merak ettiğinize eminim… Düşündüm ki bu video biz kanun insanları içinde seyredilirse daha etkili olur…”

Cenkay güç toplamak istercesine tekrar durdu. Gözlerini aşkına dikti. Ciğerlerine sığmayan nefesini verip Ali Buğra’ya işaret verdi.

“Evet! Aylardır hazırladığım bu video içimizden birilerinin mesleğine en önemlisi vatanına nasıl ihanet ettiğini gösteriyor… Buyrun gerisine siz karar verin…”

Video açıklamalarla başladı. İlk görüntü büyük bir devlet ihalesinden önce ihale komisyon başkanıyla ihaleye katılan şirketlerinden birinin avukatının ihaleden bir gece önce otel odasına girerken ki kamera görüntüleri ortaya çıktı diye bilgi verildi. Videonun devamı verildiğinde Gamze ve ihale başkanı sarmaş dolaş odaya giriyordu. Salon uğuldamaya başladı. O ihaleyi Gamze’nin avukatlığını yaptığı şirketinin kazandığı açıklandı.

Arkasından çok ünlü bir sanatçının oğlunun trafik kazasında %100 suçlu olmasına rağmen ve ölen kişinin ailesinin hiçbir şey alamayacağı şekilde o davadan beraat kararı çıktığı açıklandı. Davanın avukatının Gamze hakiminin ise X kişi olduğu söylendikten sonra hakimin ve Gamze’nin ayrı ayrı yerlerde yemek yerken ve oldukça yakın resimleri tek tek yayınlandı.

Zaten tedirgin olmuş millet ayaklanmıştı. Birçoğu kanun için çalışan kişilerdi. Bu nasıl olur diye bağıran bağıranaydı.

Cenkay en etkili vuruşu videonun sonuna saklamıştı. Video da kendi gözüktü. Resmen son kurşunu kendi sıkmak ister gibi bütün karizmasıyla videoda konuşmaya başladı. Ses tonu o kadar sert ve etkiliydi ki ayağa kalkmış insanlar oturdu ve salonda birden sesler kesildi.

Amerika – İsrail bağlantılı bir terör örgütüne yardım ettiğini ortaya çıkardım diyordu Cenkay… Güya kanunları uygulaması, bu vatanın hukuk çerçevesinde beka etmesi için en çok çalışması gereken kişiler bizler olmalıyken bu meslektaşımız teröristlerle el ele kol kola deyip arkayı gösterdi. Bir sürü kırmızı bülten ile aranan teröristlerle uçağa binerken, yemek yerken içki tokuştururken hatta öpüşürken ki resimleri yayınlandı. Bunlar ortaya çıkınca polisler salona girdi.

Görüntüler açıldıktan sonra Gamze şok olmuş sadece sahnedeki videonun gösterildiği büyük perdeye bakmıştı. Hareket edemedi. Konuşamadı. Kendini savunamadı sadece kendini değil de başkasını seyreder gibi videoyu sonuna kadar seyretti. Polisler kolundan tuttuğunda bile sessiz gözyaşları kendiliğinden akıyor o sadece Cenkay’a bakıyordu. Böyle bir şeyi herkes yapsaydı ama sen yapmasaydın diye düşünüyordu.

Bu kadar pisliğinin ortaya dökülmesinden çok tek sevdiği adamın ona iğrenir bakışları acı çekmesine neden oldu. Onu aldatmıştı hem de en yakın arkadaşıyla o zaman bile hiçbir şey yapmayıp şimdi neden bunu yapmıştı. Sadece bunu düşündü ve yuhalanarak salondan çıkarıldı. Olaylarla bağlantılı kişilerden törende olanlarda karakola götürülmek üzere tevkif edildi.

Cenkay tekrar mikrofonun başına geçti. Salonda yer yerinden oynuyordu. Alkışlar salonu inletirken adamın gözü tek kişideydi. Buse sadece gururla adamına bakıyordu. Peki bunun onunla ne alakası vardı onu anlamaya çalışıyordu. Adamımız elini kaldırdı. Herkesin susmasını işaret etti.

“İlk önce bu araştırmaları tek başıma yapmadım. Ortağım Cihan TOPRAK, can yoldaşlarımdan Yavuz PALA ve Ali Buğra ATALAY’a çok teşekkür ederim. Her aşamada benimle birliktelerdi. Şimdi size bu olaylara nasıl dahil olduğumu açıklamak istiyorum.”

Cenkay’ın gözleri doldu. Buse’yi kaybetmekten nefesi kesiliyordu ancak sevdiği bu açıklamayı hak ediyordu. En azından pişmanlığını hala yaşadığını anlamalı ve bu kadar insanın içinde özür dilemeliydi. Gözlerini kapatıp, kendine gelmeye çalıştı.

“Yaklaşık iki ay önce ölesiye sevdiğim kadına evlenme teklif edecektim. Ben o kadar çok evlenmek istiyordum ki sevgilimin o gün rahatsız oluşu bile umurumda olmadı. İlla bugün olacak diye çok güzel bir yerde yemek organize ettim. Sevgilimin hastalığına rağmen gece gayet keyifli geçti. Tam evlenme teklif edecekken masamıza bir adam geldi. Deli gibi sevdiğim kadının beni aldattığını ima ediyordu. Kan beynime sıçradı. O kadar sinirlendim ki her şey herkes önemini yitirdi. Dünyam, nefes alma sebebim dediğim kadına güvenmedim. Onu konuşturmadım hiç hak etmediği halde ağzıma ne geliyorsa saydım ve sonuna kadar hak ettiğim bir tokat attı. Beni orada bırakıp gitti.

Gözlerini Buse’ye diktiğinde Cihan’ın kollarında ağladığını gördü. Kendi gözleri de tekrar doldu yutkunup durdu. Hayatının en büyük pişmanlığını günah çıkarırcasına ortaya dökmek istiyordu. Dökse ne olacaktı o hayatının aşkına öyle derin yaralar açmıştı ki… Asla! Asla kendini affetmeyecekti. Sözcükler boğazına dizile dizile konuşmaya devam etti.

“O, yani sevdiğim kadın ben onu bıraktıktan sonra yağmurda yüreği sökülürcesine ağlayarak dolaşmış. Ali Buğra tesadüf görüp, evine götürmüş. Sadece ağlıyormuş ve fenalaşıp hastaneye götürmüşler. O gece yoğun bakıma alınmış… Benim yüzümden düşünebiliyor musunuz?

Biz adalet arayan adamlar suçlu olduğunu bildiğimiz insanları bile sonuna kadar dinleriz… Kendilerini savunmalarına izin veririz…Tamam ama neden yapmış bunu diye sebeplerini ararız. Ancak ben bunu seviyorum, ölüyorum dediğim kadına yapamadım. Onun tek kelime etmesine izin vermediğim gibi onu savunmak isteyen herkesi de susturdum…

Bir şekilde sevgilimin suçsuz olduğunu öğrendiğimde içimde dinmeyecek bir acı peyda oldu. Bunun adı pişmanlıktı. Hayatım boyunca ilk defa birine acımasız oldum. İlk defa birine önyargılı davrandım ve bu benim canımdı. Ona en kızgın olduğum beni aldattığını düşündüğüm zamanlarda bile aşkından kavruldum. Özleminden mahvoldum.” Cenkay yanaklarına doğru inen yaşı engelleyemedi. Gözlerini Buse’den çekip salonda göz gezdirdi. Kimisi şaşkın, kimisi elini ağzına kapatmış kimisi ise acıyarak bakıyordu. Ertesi gün hakkında ne konuşulacağı umurunda değildi. Tekrar gözlerini sevdiğine dikti. Şimdi açıklayacağı şeyle kaybetme korkusunu dibine kadar yaşıyordu.

“Benim hemen yargıladığım sevgilime arkadaşlarım güvenmiş ve bu işin içinde başka bir şey var diyerek araştırmaya başlamışlar… O gece masamıza gelen kişiyi bulmuşlar… Adamı konuşturduğumuzda bize bu oyunu oynayanın Gamze Soykan olduğunu öğrendik. Neden yapmış dediğinizi duyar gibiyim… Üniversite döneminde başlayan ve sonrasında beş yıllık bir ilişki yaşamıştık ve bana hayatımın en büyük ihanetini yaparak en yakın arkadaşımla aldatmıştı. Sırf başkasına aşık olduğumun kıskançlığı için bizi ayırmaya çalışmış… Ayırdı da…”

Gözlerini kapattı herkesin pür dikkat ona baktığının farkındaydı. Neden bu kadar detay vermişti insanlara çok iyi bilyordu. Onun sevdiği kadın bunları hiç haketmemişti. Ancak bu olayların bütün acısı ondan çıkmıştı. Şimdi bu kadar insanın içinde intikamı alınmıştı. Peki kendi yaptığı ne olacaktı. Asıl onları yıkan kendi güvensizliği değil miydi? Konuşmasının son paragrafını söylerken korkununda en kuytu halini yaşıyordu.

“Gamze Soykan’ın bana yaptığı kötülüğe karşı bir açığını ararken bu kadar pisliğini buldum. Her şerde bir hayır vardır der atalarımız doğru söylemişler… Beni hasretlere boğan bu acıyı bana vermeseydi. Şuan vatanıma bu kadar ihanet eden kişi ve kişiler ortaya çıkmayacaktı.

Benim sevdiğim kadın ölümlerden döndü. Ama! Ben öldüm. Biliyor musunuz? O yüce gönüllü kadın beni affetti. O beni affetti ama ben kendimi affedemiyorum. Tekrar hepinizin huzurunda ondan özür dilemek istiyorum.” İşte şimdi tam Buse’nin gözlerinin için bakıyordu. Sesi titredi.

“Buse’m affetmek için iki yüreğe sahip olmak gerekir bir kendi için diğeri affettiği kişi için sen o kadar güzel kalpli o kadar koca yürekli bir kadınsın ki… Seni karşıma çıkaran kadere şükürler olsun… Seni çok seviyorum… Sana güvenmediğim, sana açıklama yapma fırsatı vermediğim ve bu kadar acı çekmene sebep olduğum için beni affet…”

Buse artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. O yaşadıkları acıların, hasret çekmekten çürüyen yüreklerinin sebebi sadece bir kadının kıskançlığı yüzündenmiydi yani… Sırf o kadın Cenkay’ı istediği için mi yanmıştı… Gözyaşları, onuru, gururu bir kadının bencilce planları yüzünden mi o kadar ayakaltı edilmişti?

Hayır bu yüzden değildi. O acıları çekme nedenleri sevdiği adamın ona güvenmemesi yüzündendi. Eğer bana güvenseydi. Eğer konuşmama izin verseydi bunların hiçbiri olmazdı. Vücudunu bir sinir dalgası yavaş yavaş sararken neden bugüne kadar o geceyi konuşmadıklarını düşündü. Barıştıktan sonra bir kere bile konuşmamışlardı. Daha doğrusu Cenkay birkaç defa konuşmak istemiş ama Buse mutluluğunun bozulmasından korktuğundan hemen konuyu kapatmıştı. Bu kadar insanın içinde olmak zorunda mıydı? Kafası karmakarışık oldu. Genelde sağ duyulu sakin tarafı uçup gitmişti. Bir türlü düşünemiyordu. Beni affet demişti. O zaten ötesini berisini düşünmeden affetmişti. Neden getirmişti buraya neden tekrar tekrar canını yakıyordu.

Cihan da Merve de birşeyler söylüyordu ama o duymuyordu. Herkesin gözlerini ona diktiğinin de farkında değildi. Şuan sadece bu gecenin faturasının kime olduğunu düşünüyordu. Gamze yaptıklarının faturasını ülkeye rezil olarak ve tutuklanarak ödedi. Peki kendi ne yapmıştı. Kendi neyin bedelini ödemişti. Kafasını kaldırdı. Yalvaran ve dolu gözlerle kendine bakan adama baktı. İki birbirine akan yürek gözlerle anlaşmaya başladı. Cenkay’ın nasıl korktuğunu gözlerinden okuyabiliyordu. Oda korkuyordu. Kararını verdi ve masadan aldığı bir peçete ile gözyaşlarını sildi.

Affetmek için iki yüreğe sahip olmak gerekirdi demişti. Bilmiyordu ki onun vazgeçilmezi sadece kendisiydi…. Ne ondan vazgeçebilirdi ne onunla yaşacağı mutluluklardan… Belki daha da kötü acı çekecekti. Bunu bu adamla yaşayarak görecekti. O kadar güzelsin ki be adam senden gelen acı da mutlulukta başım gözüm üstüne dedi ve titreyerek yürümeye başladı. Cihan yardım etmek istesede kabul etmedi ama sahneye kadar kaç kişi elinden tutarak yardım etti bilmiyordu.

Cenkay put gibi olduğu yerde duruyordu. Bacakları tutmaz olmuştu. Buse ona doğru geliyordu. Tek bir adım yanına gidemiyordu. Ne bacaklarında derman nede yüreğinde mecal kalmıştı. Bu geceyi planlarken kaç gecedir uyumuyordu. Uyusa bile Buse’nin onu terk ettiği kabuslarla uyanıyordu. Sinirleri o kadar yıpranmıştı ki sadece sevdiği kadının kendine gelmesini bekliyordu.

Buse affet tezahüratları ortalığı inletirken iki yürek sadece birbirlerine bakıyordu. Sahneye çıkmasına Ali Buğra yardım etti. Cenkay’ı en iyi o anlardı. Sevdiğini kaybetme korkusu insanın nefesini kesiyordu. Zaten bir kadını nefesini kesecek kadar sevmiyorsan sevme diyordu içinden Merve’ye bakarak… Şuan salonda ki herkes gibi onunda tek isteği Buse’nin Cenkay’ı yürekten affetmesiydi.

Buse, Ali Buğra’ya sarıldı. Yaşadıklarına en yakın şahidi ve ona inanan ilk kişi olmasından dolayı onun yeri ayrıydı. Yine yanındaydı. Bir abi bir dost gibi yakınlığını hep hissetti. Kuzeni için de şükür etti.

Bir ilişkide kırmak, dökmek arkanı dönmek en kolayı… Önemli olan gelecek vaat ettiğine inandığın duygunun peşinden gitmek…. Mücadele etmek kimisine göre gereksiz kimisine göre mutlaka olması gereken… Peki Buse neyin mücadelesini veriyordu. Gururu kırıldı. Tek bir hatası olmadığı halde güven duyulmadı. Dışardan biri bu kız neden affetti diyebilirdi. Buse çok seviyordu çok… Bu yüzden herşey lüzumsuzdu…. Birde Cenkay tarafından çok seviliyordu ya işte o zaman da herkes hükümsüzdü.

Ali Buğra dan ayrıldı. Ağır çekimle sevdiği adama döndü. Yanaklarından yaşlar indiğini görünce kalbini bir sızı yokladı. Elini kalbinin üstüne koyduğunda cevabını aldı. Adımları hızlandı ve kara yağızın önüne geldiğinde sanki uzun bir koşudan gelmiş gibi nefes nefese durdu. Tekrar bakışlar yerini aldığında hala elinde tuttuğu mikrofona baktı. Birden çekip konuşmaya başladı.

“Madem sen bu kadar insanın içinde en özelimizi konuşmaya karar verdin…” Kalabalığa döndü. Bunu nasıl yapıyordu bilmiyordu. Çünkü şirkette on kişilik toplantılarda bile heyecanlanan kişi kendisi değilmiş gibiydi. Şuan sanki kızlarla konuşuyor gibi hissetmesi bugünki yaşadığı duygu yoğunluğuna bağladı.

“*Cemal SÜREYYA demiş ki; Bir kadına baktığında eğer ilk olarak onun herşeyle mücadele ettiğini ve insanlık için önemini ve özverisini görebiliyorsan işte o zaman bir kadına ait olmayı hak edeceksin… “

Tekrar Cenkay’a döndü. Adamını görür görmez elleri ayakları zangır zangır titremeye başladı. Sırf bu his için bile ondan vazgeçemezsin diyen kalp sesine sonuna kadar hak verdi. Bayılmadan şu sahneden inmem gerekiyor diye düşünüp, konuşmasına devam etti. Göz pınarları daha konuşmadan akmaya başlamıştı bile…

“Ağladım ama belli etmedim. Seni sana rağmen seven kalbime kızdım ama isyan hiç etmedim. Beni çaresiz bıraktın ama ben yinede senden gidemedim…. Sen neyin affından bahsediyorsun be adam ben kendimi sende görüyorum… Ben sana ateş olup yüreğimde yanacağına aşk olup birlikte yanalım demişim…”

Cenkay o anda gelip sımsıkı sarıldı. Bu kadın o kadar büyüktü ki kendi adamlığından utandı. Kadın buydu işte… Kadın affeden, kadın mücadele eden kadın hep sevendir. Işıktır kıymetini bilene, mutluluktur sevmesini bilene ve kadın hayattır yaşatmasını bilene…

Salonda alkışlardan kıyamet koparken gizli gizli gözyaşlarını silen bir sürü kocaman adamlar vardı. Buse’nin duruşuna ve bir kadının nasıl olması gerektiğine herkes hayran kaldı.

“Tekrar hoş geldin kalbime, ruhuma…. Bundan sonra ki her günüm senin küçük kadınım…”

Loading...
0%