Yeni Üyelik
60.
Bölüm

60. Bölüm

@herdem6060

60. Bölüm

Cenkay, sevdiği kadından aldığı sözle ayakları havada geziyordu. Dans ederlerken kimseyi umursamadan içine sokarcasına sarılıp, durdu. Saçlarına alnına sürekli öpücükler kondurdu. Kulağına eğilip en seksi sesiyle konuştu.

“Aşkım nişandan sonra bana neler yapacaksın azıcık çıtlatsan…” Buse kara yağızına şaşkın şakın baktı. Sonra gülmeye başladı. Oda iyice sevdiğine yaslandı.

“Hayatım kudurdun mu? Tövbe tövbe Allah aşkına nişanımızdayız. Tadını çıkarsana ya...”

“Valla kudurdum hatun… O kadar uzak durmayacaktın yapacak bir şey yok…”

“Senin o hatun diyen dillerini yerim…”

“Bak hala aklımla oynuyorsun… Dil mil olmuyor ama…” Buse kıkır kıkır etti. Boynundan tuttuğu gibi sımsıkı sarıldı.

“Kurban olurum sana” dedi en içten haliyle… Bu adama ölürdü. Ne güzel seviyordu öyle aşık bakışları dünyalara değerdi. Gözleri doldu. Bu duygu yoğunluğundan korkuyordu.

Başlarına o kadar çok şey gelmişti ki mutluluğundan bile korkar olmuştu artık… Çünkü ne zaman çok mutlu olsa arkasından bir gözyaşı gelmişti. Hayatının en büyük mutluluklarını da en acı gözyaşlarını da Cenkay’la yaşamıştı. Kendini kaptırıp daha fazla duygusala bağlamamak için etrafını seyretmeye başladı. Babaanne ile göz göze geldi. Başını sallayarak selam verdi. İlk tanıdığı kadınla arasında dağlar kadar fark vardı. Kadın etrafına gülücükler saçıyordu. Babaanneye iyi ki de fevri davranmamışım diye aklından geçirdi.

Cihan ile Gökçe’yi dans ederken görünce şaşırdı. Arkadaşının duygularının farkındaydı. Ancak neden kaçtığını hatta Cihan’ın konusunu bile açtırmadığını anlayamıyordu. Gözlerini kapatıp, Cenkay’ın göğsüne başını koydu. Tam kalbinin ritmini dinlerken içinden tek geçen sen benim ruhumsun kara yağızım çünkü ruhlar hiç ölmez… Bedenim ölse bile sana olan sevgim hep yaşasın…

Cihan kafaya koyduğu gibi daha ilk dans müziğinde Gökçe’nin yanına gitmişti. Bugünü çok iyi değerlendirecekti ve sadece elini uzattı. Dans edelim mi bile demek istemedi. Onlar bakışlarla yeteri kadar anlaşmışlardı. Baykuş bir eline bakmış bir yüzüne sonra elleri titreyerek yürüyen karizmasının elini tutmuştu. Elleri birleşir birleşmez ağır abimiz derininden bir nefes aldı. Piste doğru yürürken ellerini kenetledi. Gökçe’nin elini çekme çabaları boşa gitti. Öyle bir tutmuştu ki bundan sonra daha zor bırakırım bu elleri dercesine sarıyordu. Pistin ortalarına geldiklerinde gözleri kesişti. Sağ elini kaldırıp, ilk önce baykuşun saçlarını okşadı. Ondan sonra beline elini koydu. Hafif kendine çektiğinde tekrar bir nefes aldı. Çünkü hayatında ilk defa heyecandan nefesinin içine sığmadığını hissediyordu. Bu kadına aşık olmuştu. Ellerinin altındaki bedenin nasıl kendini kastığının farkındaydı. Nasıl rahatlatacaktı hiç bilmiyordu. Kulağına doğru yaklaşıp ilk önce kokusunu içine çekti.

“Daha ne kadar kaçacaksın benden…” Gökçe yüzünü çevirmeye korkuyordu. Çok heyecanlıydı. Bu adam çok güzel kokuyordu. Burnunu boynuna gömmemek için kendini o kadar zor tutuyordu ki insanüstü çaba diye geçirdi içinden… Sorusunu duymamış gibi yaptı. Ta ki o güzel ses kulaklarını tekrar doldurana kadar;

“Gökçe, Gökçe’m lütfen artık cevap ver…” En sonunda gözlerine baktı adamın ve güzel yüzünü inceledi. Hayır hayır bir şey hissetmemeliyim diye kendini teskin etmeye çalışsa da olmuyor aklı kaç derken kalbi koş diyordu.

“Annem bize bakıyor Cihan…” Biraz araya mesafe koydu. Cihan ise o anda şansına küfür etmekle meşguldü. En azından kötü bir şey söylemedi ya da yine seni terslemedi diyen iç sesine hak verip bir kere daha şansını denedi.

“Senden artık vazgeçmeyeceğim. Benimle konuşmasan da kaçsan da peşindeyim haberin olsun…” Gökçe’nin içi mutlulukla doldu. Annesinin sert bakışları yüzünden kendini veremese de içinden bir oh çektiğinin farkındaydı. Bu adam çok güzel bakıyor ve beni benden alıyor bir bilse diye düşünmeden edemedi. Allah’ım sevenlerin duaları kabul olurmuş ne olur ne olur ne olur bu adam hep hayatımda olsun diye dua etti. Bakışlarıyla Cihan’ın içini nasıl rahatlattığının farkında bile değildi.

“Konuşacağız en yakın zaman da…” dedi. Cihan gülümseyip başıyla onay verince sessizce danslarına devam ettiler.

Cihan’ın Gökçe’yi dans kaldırmaya gittiği zaman Cihat’ta şansını Ecem’de denedi. Ancak Ecem onun yerine Buse’nin kardeşi Umut’un elini tutmuş piste sürüklemişti. Ecem abla ne yapıyorsun ben kız arkadaşımı dansa kaldıracaktım itirazlarına aldırış bile etmedi. Umut melül melül kız arkadaşına bakarak mecburen dansa devam etmişti.

Cihat bu hemen pes eder miydi? Tabi ki hayır Umut’un bir kızla ters ters bakıştıklarını yakalayınca hemen gidip küçük hanım benimle dans eder mi demiş… Ailesine de gülümseyerek gönüllerini almıştı. Tam Ecem’in yanında dans etmeye başlamıştı. Kızla kısa kısa sohbet ediyordu. Derken Umut’un kıza olan bakışlarından faydalanıp;

“Koçum eşleri değişelim mi?” dedi ve direkt Ecem’in elinden tutup kendine yapıştırdı. Hangi ara eli tutuldu hangi ara belindeki el kendini bu öküze yapıştırdı hiç anlamayan Ecem’in bütün sinirleri tepesinde dolaşmaya başladı. Kendini geri çekmeye çalıştıkça Cihat onu daha çok kendine yapıştırıyordu. En sonunda güzel mavi gözleriyle adama öldürecek gibi bakmaya başladı. Yanaklarını içten içe ısırıyordu. İki çift mavi göz birbirlerine bakarken adamın içinden bir şeyler akıyordu. Bu kadını kollarına almak neden bu kadar iyi hissettirmişti biliyordu artık ve bu duygunun peşinden gidecekti. Ecem daha fazla dayanamadı ve ayaklarının ucunda yükseldi.

“Derdin ne yetmedi mi bana ettiğin hakaretler…” Cihat başını doksan derece çevirdi. Gözlerini yumdu. Kadın sonuna kadar haklıydı. Hiç gereksiz durmadan kızın canını yakmıştı. Kendi duygularının verdiği korkaklıkla aralarına uçurumlar sokmuştu.

“Ecem…” dedi. Gerisini getiremedi. Ne diyecekti ki seni çok güzel buldum çok seksi gördüm. Çok beğendim çok beğendim de kendi duygularımdan korktuğumdan sana hakaret ettim mi? Hiçbir mazereti yoktu ki sadece gözlerine bakmaya devam etti. Ecem birden kendini geri çekti…

“Dilerim Allah’tan senin de için benim gibi sızlasın…” arkasını dönüp yerine oturdu. Titreyen ellerini birbirine kenetledi. Cihat sadece bakakalmıştı. Bugüne kadar kimseden beddua almamıştı en azından kulaklarıyla duymamıştı. Peki bu gerçekten neden içini sızlatmıştı. Oda yerine oturdu.

Cihan yüzünden bitmek bilmeyen dans müziği en sonunda herkesi baymaya başlayınca kesildi. Yüzükler Buse’nin dedesi tarafından takıldı. Gece ondan sonra daha eğlenceli geçmeye başlamıştı. Ecem Cihat’a en azından bir laf etmenin rahatlığı ile hiç yerine oturmamış ortamın neşesi olmuştu. Halay başı her zaman ki gibi Gökçe’ydi. Sivaslı olmanın hakkını sonuna kadar veriyordu. Onun halay çekme şekline tekrar tekrar hayran olan adamda uzaktan seyretmekle yetindi. Çok güzel bir tören oldu. Tek hoşnutsuzluk Mehmet Bey tarafından sergilendi. Misafirleri suratı beş karış karşılayıp sonrasında da arkasını sahneye dönüp oturmuştu.

Fatma Hanımı Bahar Hanım misafir etmek isteyince kızlarda ertesi gün uyuruz biraz diyerek hep beraber evlerine dönmek istediklerini söylediler… Buket’i de çağırsalar da kabul ettiremediler… Bugün uzaktan ona sürekli ters ters bakan adamdan yeteri kadar rahatsız olmuştu. Ne yaptım da böyle bakıyor diye düşünmeden edemedi. Erdem ise gece boyu sadece Buket’i seyretmişti. Başkasına aşık bir kadını beğendiği için kendine kızsa da gözlerine ve yüreğine söz geçirememişti. Düşündükleri bakışlarına yansıyınca sanki kızgın bakıyormuş gibi bir durum oluşmuştu.

Cenkay ailesine biz arkadaşlarla geceye devam edeceğiz demiş ve herkesi kendi evine bırakmıştı. Geceyi o kadar zor bitirmişti ki biran önce aşkına kavuşmak istiyordu. Buse’yi Ali Buğra eve bırakacak oda karısıyla hasret giderecekti. Arabayı son sürat kullanırken sevdiğinin kurban olurum derken ki hali gözlerinin önüne geldi. Elini kaldırıp nişan yüzüğüne baktı. Sonra dudaklarına götürüp, yüzüğünü öptü.

Evin önüne geldiğinde içinden bir şeylerin aktığını hissediyordu. Elini zilden hiç çekmeden çaldı. Dış kapının açılma sesiyle apartmana girmesi bir oldu. O ara sevdiği kapıya dayanmış güzel kıyafetiyle onu bekliyordu. Tam karşısında durdu. Güzel ela gözlerine baktı. Gözlerinin içi gülerek kendine bakan kadın ilacıydı onun bir kere daha bunu anladı. Boynundan tuttuğu gibi dudaklarına yapıştı. Kapının önünde ne kadar öptü bilinmez ama doyamıyordu. Güzel gözlüsü kendini ayırdığında ikisinin de göğüsleri nefessizlikten inip kalkıyordu.

Buse kara yağızını ellerinden tutup içeri soktu. Hala nefes nefesteydiler… Cenkay’ın ceketine uzandı. Sevdiği adama hizmet etmek istiyordu. Simsiyah gözlerle takip eden adamla kendini dünyanın en özel kadını gibi hissediyordu. Böyle güzel bakılır mı be adam içim gidiyor sana diye aklından geçirirken alt dudağını ısırdığının farkında değildi. Cenkay elini kaldırıp dudaklarına dokundu. Gözlerini ısırılan yerden çekemiyordu. Eğilip usulca öptü. Tekrar gözleri buluştuğunda;

“Çok özledim…” dedi ve bir daha bir daha öptü. Kadın ufak ufak kondurulan buselerle kendinden geçmek üzereydi. Bacakları titremeye başladı. Buse’nin bacakları önemli değil yüreği titriyordu bu aşkın karşısında...

“Sen yeter ki özle beni… Aşk olup tenine dökülürüm senin…”dedi ve cesur bir hareketle sevdiğinin boynundan tutup öpmeye başladı. Kendini kaldırıp, bacaklarını adamının beline sardı. Kırmızı uzun elbisesi bacaklarını tamamen ortaya dökmüştü. Öyle şehvetle öpüşüyorlardı ki artık dünyada herkes önemini yitirmişti. Sadece ikisi yaşıyor ve birbirlerinin oluyorlardı. Dillerin birbiriyle kavuşmasından sonra Buse kendini tutamadı ve yürekten bir inilti kopardı. Öpüşmek bile kendini kaybetmesine sebep oluyordu.Dudaklarını ayırıp nişanlısının kucağında ilk defa ona yukardan baktı. Çok güzel adamdı. Ellerini kaşlarında alnında yanaklarında gezdirdi. Kısık bir sesle;

“Çok güzel adamsın çok güzel…”

“Sen daha güzelsin bebeğim…” Buse kafasını sağa sola salladı. Kendini geri atıp göğüslerini ortaya çıkardı. Hayır adama baktıkça içinin aşkla taşmasından mı bilinmez ama bu adam çok daha güzeldi. Yüreği, bakışı aşkı her şeyi güzeldi. Dudaklarını teninde hissetmeye ihtiyacı vardı. Bu yüzden sessizce;

“Dokun bana…” dedi gerisi yangın yeri misaliydi. Zaten kucağında olan sevdiğini alıp boynuna öpücükler kondurarak odasına taşıdı. Yatağın üzerine bıraktığında geri çekildi. Tanrıça gibi karşısında duran yârinden gözlerini ayırmadan gömleğinin düğmelerini tek tek çözdü. Buse’nin onu seyretmesinden ayrı bir zevk alarak kemerine uzandı. Pantolonda çıkınca beyaz baksırı ile kaldı.

Kuaförde gördüğünden beri üzerinden parçalayarak çıkarmayı planladığı elbiseye baktı. Gelincik bahçelerini andıran bu görüntüyü birkaç saniye seyre daldı. Tabi sevdasına vurgun olduğu kadında ondan gözlerini ayırmadı. Yavaş yavaş üzerine doğru uzandığında güzel gözlüsünün nasıl heyecandan titrediğini hissetmek erkeklik gururunu ayaklandırıyordu. Hep kadınlar tarafından beğenilen istenilen bir adam olmuştu. Ancak Buse’nin bir bakışında bir dokunuşunda hissettiği duyguyu hiçbir zaman hiç kimse de hissetmemişti.

Eğilip güzel boynundan öpmeye başladı. Kokusunu içine çeke çeke öpücüklerini kondururken sertleşmek istedi ve kulak memesini ısırdı. Kadınının iniltisi kendinden geçirdi ve dudaklarına saldırdı yeniden şehvetle öpmeye başladı. Aldığı karşılık içini coştururken elleri göğüslerini okşamaya başladı. Neden elbiseyi hala çıkarmadığını bilmiyordu ama bu elbise en seksi geceliklerden bile daha çok tahrik etmişti. Sonuna kadar üzerinde kalmasına karar verdi.

Elbisenin üzerinden göğüs uçlarını uyarıyordu. Boynundaki öpücükleri ısırığa dönüşürken sevgilisinin kokusu ciğerlerini doldurdu. Kafasını kaldırdığında güzel gözlüsünün yüzünün kızarmış hali o kadar hoşuna gitti ki düğünü beklememeyi bile düşündü. Kimse de böyle olmamıştı. Yüzünün her zerresine öpücükler kondurduktan doğrulup, Buse’yi kucağına oturttu. Yandan fermuarını acıtan bir yavaşlıkla indirdi. İki büyük eliyle sevdiğinin tenine dokunduğunda kafasını geriye atıp, bu güzelliğin tadını çıkarmak istedi. Elbisenin altında hafif hafif aşağı yukarı pürüzsüz tenin tadını çıkarırken, yavaşça tek kolunu indirip üstünü çıplak bıraktı. Sevdiğinin dolgun göğüslerine hayran hayran baktı.

Buse bu yavaşlıkla kafayı yemek üzere olduğunu hissediyordu. Bugün kara yağızının çok hızlı olacağını düşünürken adam her şeyin tadına varmak istercesine sakindi. Elleri göğüslerinde hüküm süren adamını gözünü kırpmadan seyretti. Artık dayanamıyordu karnında ve kasıklarında hissettiği sızılar acı çekmesine neden oluyordu. Hakimiyeti eline almaya karar verdi. Eğilip nişanlısının boynuna ısırıklar atmaya başladı. Koskoca adamın nasıl kasılıp, kendini sıkmaya başladığını görünce kendine güveni arttı. Alt bedenini üzerinde hareket ettirerek daha çok çıldırttı.

“Bu..Buse’m öldürüyorsun kadın beni… Seni öyle bir yere sa..saklamak istiyorum ki ne seni kimse görsün ne de bilsin… Sadece sen ve ben o..olalım…“

“Ben zaten sadece seninim aşkım...” der demez dudaklar tekrar buluştu. Bu öpücükler başkaydı. Dillerin savaşı ortalığı talan ederken kendilerinden geçmek üzereydiler… Kadınını tekrar kaldırıp yatağa yatırdığında tek hamlede elbiseden kurtuldu. Kırmızı tül iç çamaşıra kendinden geçercesine baktı. Bu kadın ateş bu kadın su… Yakan da o söndürende daha ben ne isterim Allah’ım diye düşünürken göğüslerine saldırdı. Öyle bir iştahla yalayıp, yutmaya başladı ki nişanlısının iniltileri mest etti. Isırıyor sonra ısırdığı yerleri öpücüklere boğuyordu. Yeteri kadar hüküm sürdüğüne inandığı göğüslerden aşağı doğru öpücükler kondurmaya başladı. Göbeğinde diliyle daireler çizdi. İç çamaşırının üstünden kadınlığında ellerini gezdirmeye başladı.

Güzel gözlüsünün sürekli belini kaldırmasıyla aslında çok hazır olduğunu fark etti. Sızlatan bir yavaşlıkla tek parmağıyla iç çamaşırını çıkardı. Bacaklarının arasında yerini aldığında hazinesine bütün tutkusuyla saldırdı. Kadınının inlemeleri artık çığlığa dönüşmüştü. Bu durumdan gayet memnun görevine devam etti. Tadı müthişti bu tadı her aldığında bayılmamak için kendini zor tutuyordu. Sarhoş edici sesler sayesinde kendinden geçmek üzere olduğunu anladı. Saçlarında gezinen güzel ellerin kendine daha çok bastırmasıyla dilinin hareketlerini hızlandırdı. Bir taraftan da alttan okşamaları devam ediyordu. Kadını bacaklarını sıkıp, kendini daha çok yükseltmeye başlamasıyla doğru yolda olduğunu düşündü.

“Ce..Cenkay…” diyor gerisini getiremiyordu. Bu sefer çok başkaydı. Sevdiği onu çılgına çevirmişti. Kafasını kaldırıyor sonra dayamayıp tekrar yastıkların üstüne düşüyordu. Kendini sıkmaktan bacakları acımaya başlamıştı artık ve son bir şey oldu. İniltileri çığlığa dönüşürken yüksek yüksek tepelere tırmandı. Kasıklarında ki kasılmalar acı mıydı yoksa zevk miydi karar veremiyordu. Tek bildiği uçtuğunu hissediyordu.

Kendi sakinleşince sevdiği adam yanına yattı. Kollarının arasına alıp saçlarını öptü. Yine yarım kalmışlardı. Bu durumdan hoşlanmadı. Kendi her defasında bulutların üzerinde gezerken kara yağızı içine girmediği için rahatlayamıyordu. Kadınlık onuru buna bir yeter dedi ve birden yan dönüp güzel adamının üstüne çıktı. Kendine şaşkınca bakan adama en seksi gülümsemesini sunup, iştahla alt dudağını emmeye başladı. Karşılık tabi ki gecikmemişti. Sevdiğinin dudaklarından sonra boynuna indi. Diliyle kulak memesini uyarırken;

“Bu sefer değil koca adam… Bu sefer birlikte uçacağız…” dedi ve tekrar alt dudağını ısırdı. Ah diye inleyen nişanlısıyla kendine güveni daha çok arttı. Aşağılara doğru yol alıp iki göğüs ucunu da sert bir şekilde öptü ve dişlerinin arasına alıp çekiştirdi. Her ısırığı altındaki adamı nasıl deli ediyor bunun görüp zevkini yaşadı. Aşağılara doğru yol alıp kasıklarında hüküm sürdü. Artık sevdiğinin iniltileri o kadar cezbedici gelmişti ki bu duyguyu çok sevdiğini düşündü.

Kafasını kaldırıp sevdiği adama baktıktan sonra üzerine yavaşça yerleşti. Aşağı yukarı kendini sürtmeye başladı. Kara yağızı da bu durumdan gayet hoşnut belinden tutarak yardım etti. Arada bir dudaklar birleşiyor deliler gibi öpüşüp tekrar devam ediyorlardı. Cenkay’ın nefesi hızlandı. Kadınını üstünden kaldırmaya çalışıyordu ama nafile Buse bu duyguyu erkeğine yaşatmak istiyordu. Veee istediği oldu… Kendini kaldırıp kadınının boynuna gömüldü. İliklerine kadar rahatlarken boyun girintisinin kokusuyla kendinden geçti. Müthiş zevk almıştı. İlk defa bir kadının içine girmeden böylesine rahatlamıştı. Kendiyle birlikte nişanlısını da yatağa yatırdı.

Aklından gecen sadece yüreğinin rengi bu kadındı. Nişandan sonra bir şeyler düşünürüz dediğinde hiç böylesini beklemiyordu. Deli olmuştu. Sımsıkı sarılıp, saçlarından öptü. Sevdiğine güzel bir şeyler söylemek istiyordu ama dili lal olmuş gibi tek kelime edemiyordu. O yüzden dilinin söyleyemediğini dudakları öpücükleri ile söylesin istiyordu. Derin derin nefes alışverişleri devam ederken bir nebze olsun sakinleştiler…

“İyi ki sol düştün yavrum… İyi ki benden vazgeçmedin… Çok seviyorum kadın seni kendimden korkacak kadar çok hem de…” Buse kulaklarına fısıldanan sözlerle tüyleri diken diken oldu. Allah’ım çok şükür dedi… Kafasını kaldırıp kara gözlere daldı.

“Ya ben… Bir bilsen nasıl seviyorum…” sözlerini gözleri dolu dolu bitirdi. Sımsıkı sarılıp o şekilde kaldılar bir süre… Konuşmadılar, konuşamadılar o kadar duyguları yoğundu ki sözlerle ifade edemediler… Buse nişanlısının kollarında uykuya dalmak üzereyken güzel sesle huzuru dibine kadar yaşadığını hissediyordu. Gecenin en güzel duasından sonra uykuya daldılar…

“Sen dudağımda unutamadığım tadım oldun. Tenimde ateş kalbimde aşk… Bu hayatı sadece birlikte yaşayalım küçük kadınım… Dilerim Allah’tan hep benimle olursun…”

 

Loading...
0%