@hiclik_gecidi
|
"Sen kraliyet soyundansın ki kraliçe olarak sizin oluşturduğunuz amberleriniz enerjileri kendi içlerinde bitiyor mu?" dedi yeşil pelerinli kişi. "Bunu niçin soruyorsun?" dedim normal olarak. "Seni saklayabilmek için." dedi. "Kimden, neden saklanıyorum ve nerede saklanacağım? Sen kimsin?" dedim.
Pelerininin kapüşonunu açmadı ve bana bakmakla yetindi. Gözleri tam görünmüyordu ama sol gözünde yeşil bir şey vardı. Sonra konuşmaya başladı:
"Konu bu değil. Seni nereye niçin götürdüğümü söylerim. Sonraki soruların teker teker cevapları kendi kendine gelir. Biz ara elementtik. Tıpkı sizin gibi. Ama Sular ülkemizi işgal etti ve biz Şifacıları esir aldı. Tabii ki ayaklanmış ve yeni bir ülke kurmuştuk ama Sular bizimle iş birliği yapmak istedi. Karşılığında ülkemize saldırmayacaklarını garantilemişlerdi. Kabul etmiştik çünkü yeni ülke kurunca en güçlü devletten bir nebze bile olsa korkar veya çekinirsin. Sular bizim sınırlarımıza askerler yolladı. Bizim güvenliğimiz için olduğunu söylediler. Sonra yavaş yavaş köy ve kentlerimize de asker koydular ve ülkemiz yine dolaylı yollardan suların oldu. Ben bir Şifacıyım ve Suların sarayındaki onlarca Şifacıdan biriyim. Hem hâlâ dostmuşuz gibi görünmek için saraya bolca şifacı aldılar hem de bizi hizmetçi gibi çalıştırıyorlar. Ücret ödüyorlar ama biz hastalara şifa vermeye gelmişken kraliçenin sarkmış yüz hatlarını gerginleştirmekle meşgul oluyoruz. Bir nevi kapı aynı yere açılıyor. Ben diğer Şifacıların arasına karışacağım. Sen dahil benim kim olduğumu bilmeyeceksiniz. Sen bir element kraliçesisin. Sana hâlâ ne kadar güvenebilirim bilmiyorum. Ama bir Şifacı olarak görevim herhangi bir düşman imparator yaralandığında onu iyileştirmek. Zaten iyileştirince Sular ona işkence ediyor. Yani bu benim görevim. Kurbanları Sulara sağ ulaştırmak. Ama ülkeni işgal edenlerle birlikte olmayacağını düşünüyorum."
"Olmam ve olmayacağım."
"Güzel. İki gün sonra saraya yeni hizmetçi alımı yapılacak. Bir düzine hizmetçiyi kovdular ve yenileri gerekti. Sen Şifacı olarak katılacaksın. İç organlara müdahale edebildiğini söyle. Amberini belli etmemeye çalış. Belki kraliçe ruhuna bunu yediremeyebilirsin ama buna bir yerde hayatta kalmak için mecbursun. Ama sana hâlâ kim olduğumu söyleyemem. Saraydaki tek bunları düşünen Şifacı olmak bunu gerektiriyor. Ben de hayatta kalmalıyım. Beni anlayacağını düşünüyorum." Sesi kadın sesiydi ve kadın bir Şifacıydı. Bunu aklımda tutabilirdim.
"Zaten yarın olunca bir gün kalacak. O zaman da amberimle yaraları iyileştirmeye çalışayım." dedim.
Ben neyin içine düştüm ya?
Saraya yolculuk sabaha kadar sürdü. Bana yedekte bulunan bir hizmetçi üniforması getirdi. Siyah etek, dantel yakalı beyaz gömlek, siyah ayakkabılar. Şimdi geriye tek kalan şey hizmetçiliğe seçilmem. Yeşil kapüşonlu kadın demek insanların şüpheye düşüp sarayda dedikodu çıkmasına olanak sağlar. Ben 'Yeşil Hanım' diyeceğim. Yeşil Hanım saraya döndüğünde ben de sarayın yakınındaki arabaya üniformaları bıraktım ve yakınlardaki ormana yürüdüm. Ormandaki yaralı hayvanları amberle tedavi etmeye çalıştım. Yavaş yavaş bu işi becermeye başladım.
Akşam oluyordu ve arabaya dönmem gerek. Arabaya döndüm ve Yeşil Hanım'a yaraları iyileştirebildiğimi garantiledim. Bunun üzerine yarın bir deneme yapacaklarını söyledi. En beceriklileri alacaklarmış. Her kategoriden bir hizmetçi. Amberler Şifacıların tedavisiz dediği hastalıklara çare bulabildikleri için kazanma ihtimalim var. Tabii ki bu hastalıkları iyileştirebilenler var ama sonsuz gücü olan bir amber taşıyla yarışamazlar. Yarın olunca ne olacağını merak ediyorum.
Yarın
Sabah oldu. Herkese dağıtılan hizmetçi üniformamı giydim. Hizmetçi olarak çalışan bir kraliçe... Kendime yediremediğimden değil o kraliçe ülkesinde olmadığı için orayı merak eden bir insan olduğum için. Acaba Hope halam şu an ne yapıyor? Umarım Agnes'i saraydan atmıştır. Kendi kızı değil ve hâlâ oturup yemek yediğinden ve dedikodu yaptığından eminim.
Olaylar ne kadar hızlı gelişmiş öyle.
Yeşil Hanım beni saraya götürdü. Yarışma sarayda olacakmış. Saraya girdik ve bizi mavi mücevherlerle dolu bir hol karşıladı. Oradan merdivenleri çıktık ve karşımızda bir adamın durduğunu gördük. Kim olduğunu sormak için arkamı döndüğümde Yeşil Hanım gitmişti. Ne oldu? Neden gitti?
Odada sadece dokuz Şifacı ve bir Amber vardı. Karşımızdaki adam çoğu ihtimal suydu. Suydu ama neden biz bu kadar az kişiydik? O mu seçmişti? Ama ben hiçbir yere başvurmamıştım. Sanırım Şifacılar profesyonel oldukları için çok az kişi kovulmuştu. Açık vermemeliydim.
"Buraya bakın! Deneme başlıyor. İlk deneme yaralı hayvan." dedi adam.
Önümüze diğer hizmetçi grubu yaralı bazı hayvanlar getirdiler. Bazısına kuş, bazısına kedi ve bazısına da köpek. Ben iç organ Şifacısı rolünde olduğum için benim sınavım ona göre ayarlanmıştı. Bana köpek getirdiler ve köpeğin akciğerini deldiklerini ve onu hayatta tutmak için deliği bulup iyileştirmemi söylediler. Kendi yaptıklarını başkasına kapattırmak isteyen Sular kendilerini olmazsa olmaz biri zannediyorlar. Bu yüzden de her şeyin onlara borçlu oldukları kanısına varıyorlar. Bu yüzden de yollarındaki herhangi bir başka varlığa zarar verebilcek durumdalar. Mesela bu köpek. Yazık... Kendilerine değil hayvancağıza yazık..!
Köpeğin akciğerine elimi koydum ve içine enerjimi bıraktım. Enerjimle deliği aradım ve enerjim ilerleyecek başka bir yer bulunca enerjimi oraya verdim ve ambere dönüştürdüm. Köpek soluk soluğaydı. Gözyaşı akıyordu gözünden. İçim acıdı... Birisi boynunu kırdıkları kuşu iyileştirmeye çalışırken kafasında yeni bir kanat kemiği büyütmüş ve kafasından kanat çıkarmış. Etrafta kan yoktu ama çok da hoş bir görüntü değildi. Kuşu da Şifacıyı da kapıya gönderdiler.
"İkinci denemeniz geliyor. Acil yardım."
Şehrin yakınlarındaki kalp hastaları, tümörlüler falan getirildi ve hemen iyileştirmemiz istendi. Bana kalp kapakçığı oyularak çıkarılmış biri olduğunu söylediler. İyi ki içlerini görmeden köpek ve bu insanı iyileştirdim. Çocuk yirmili yaşlarda genç bir erkekti. Hareketsizce duruyordu ve teni bembeyaz kesilmişti. Ama iyileştirdim ve ciğerleriyle yeniden ilk oksijenini almasını sağladım. Başı çok kötü dönüyordu ve zar zor nefesini toparlayabildi. Oturduğu yerden bana sarılmaya çalıştı. Ben de ona sarıldım ve çocuğu tekerlekli sandalyesiyle geri götürdüler. Kalp kapakçığı nasıl oyulabilir ki? Çoğu ihtimal o çocuk Sulardan biri değildir. Birisi beyninde tümör olan hastanın ilk önce tümörünü beyninde parçalamaya çalıştı. Ama bayılmış hastanın burnundan kan gelince hemen kan akışını hızlandırdı. Tümörü saçma şekilde ilerletebildi ama ilerlerken hayati yerlere de zarar verdi. Artık nefes alma duyusu bile kalmamıştı kadıncağızın. Yaşlı kadın da öldü, Şifacı da kapıya gönderildi.
"Son deneme. Biz yani Sular."
Hastalığı hafif olan Sular toplanmış ve bize getirilmiş. Bazısı grip ve bazısı da yeni kanser. Komple veya en azından hemen ölme riskleri neredeyse sıfır. Yetenekli Şifacılar kalınca kendilerini gösterebildiler. Korkaklar. Can derdi başka ve diğer canı kurban etmek bambaşka...
Bana zaatüreli bir kız çocuğu geldi. Yeteneğini tam kontrol edemiyordu ve sürekli kendini ıslatıyordu. Zaatürenin nedeni belli oldu. Ciğerlerine enerjimi gönderdim ve uyanık bir hasta olduğu için elimden geldiğince amber tozunu hissettirmemeye çalışarak ciğerlerini temizledim. "Sen bir Su olarak yeteneğin sana zarar veriyorsa kullanma. En azından gelişene kadar. Sana daha büyük sonuçlar doğurabilir. Eldeki bir kuş daldaki iki kuştan daha iyidir."
Birisi daha dün teşhis konulmuş kanser bir Suyu iyileştirmek isterken kanseri güçlendirmiş. Ama öyle bir hızla güçlendirdi ki yaşlı adamın anında saçları dökülmeye başladı. Biz elementler olarak güçlerimiz sayesinde hastalık kapmıyor değiliz hatta bazı yan etkileri var bu yeteneklerin.
Adam ağlamaya başladı. Kısa, kestane rengi saçlarını tutmaya başladı kız korkudan. Kızı kap- bir saniye. İki bekçiye benzeyen adam geldi ve Şifacıyı kollarından yakaladılar. Şifacı bağırmaya ve yerlere vurmaya başladı ve sürüklenerek gitti. "Ben sadece Şifacıyım! Art niyetli değildim! Neden durduk yere bir insan öldüreyim ki?! Ben bir Şifacı olarak sadece onu hayatta tutmaya çalıştım! Sadece yardım etmek istemiştim!" Kızın sesi gittikçe uzaklaştı ve bir daha duyamadım.
Yedi kişi bir parşömene imza attık ve Su olan adam gitti. Bize de giderken sarayın kapısını kapatmamızı söyledi. Birkaç Şifacı erkek orada kalıp tanıştılar ve kızlar saraydaki özel kafeye gittiler. Ben sadece arabaya gitmek ve hayatta kalma planları kuracağım.
Kendi canları değerli ama başkasının canı onlar için çöp.
Ne kıymetli canınız varmış... |
0% |