Yeni Üyelik
29.
Bölüm

28. Bölüm

@hiclik_gecidi

Sabah olduğunda başımda Erva gülümseyerek bana bakıyordu. O hain gülümsemeyi görünce elinde bir fişek olduğunu anladım. "Daniella ve Cassandra'yı yendik!" dedi. Evet ölüm ve yargı üstlenen kız kardeşleri yenmek çok güzel ama içinde başka bir şey vardı. Sorduğumda Tevfik'siz birkaç günün hayalini kuruyormuş.

 

Odadan çıktım ve salonda Koray yeni bir ev veya otel bakmaya başlamış bile. Ama daha üçüncü eserin yeri bile belli değil. Ve- biz patrondan izin aldık ama izin vakti ne zaman doluyor? "Erva biz izin almıştık ya," "EVET! Off işe dönmemiz lazım." O sırada ben içeriden haritayı getirdim. Yeni eseri bulmak için. Sonra kapı çaldı ve Alara içeri girdi. "Elimde üçüncü eser ile ilgili bazı bilgiler var!.."

 

Hepimiz masaya toplandık ama Koray ve ben daha yeni uyandığımız için elimizi yüzümüzü yıkayıp geldik. Masaya yaklaşırken Erva ağzını açmış bir parşömene bakıyordu. Ben masaya oturmadan bana da parşömeni gösterdi. "Biz kazı yaparken bazı tuğlalar bulmuştuk ya?" "Evet, hatırladım." dedim. "İşte o tuğlalar üçüncü eserin parçalarıymış." "Ama üçüncü eser bir malikane ve parçalandıysa eseri nasıl etkisiz hale getireceğiz?" dedim normal olarak. Alara "Üçüncü eser olan malikanede kız kardeşlerin yaşadığı halkın diline dolanmış ve bir süre sonra kız kardeşleri dinî bir figür haline getirmişler. Ülkede büyük bir savaş kopunca sefil haldeki halk bir şey bulamayınca dokunmaya korktukları malikanenin tuğlalarını söküp düşmanla böyle savaşmışlar. Savaşta çok can kaybedildiği için kız kardeşler bir görünüp bir kaybolmuş. Taptıkları kız kardeşler ortaya çıkınca sevinen halkın canını kız kardeşler malikaneyi bozdukları için almış. Malikaneye uğrayamadıkları için kilit koymuşlar ama yine bir tuğla olayı yaşanabilir diye kilitten vazgeçmişler. Bir nöbetçi gelmiş akıllarına. Malikanenin varisi erkek kardeşleri. Cassandra ilk önce ölen kardeşini nazikçe ve iyilikle uyandırmak istemiş ama annesi, babası ve kardeşleri kaybolan yalnız kardeşim kahrını yenememiş. Daniella da o kahrı zincirle bastırmış ve kardeşine acımasızca bir öfke yüklemiş. Bu öfke dengelensin diye de Cassandra da merhamet eklemiş. Mezarından hortlayan kardeşi malikaneye yakın olan mahalle ve şehirlerde dolaşırken başka bir efsaneye göre de malikane bazı kişilere belirli vakitlerde görünürmüş. Ama sorun şu ki malikane bir devletin sınırında. Oraya tek başımıza gidemeyiz." dedi.

 

"Ben de araştırdım. Malikanede her kapı farklı bir evrene açılırmış. Bunlar kız kardeşlerin ve annelerinin yaşadığı mutlu anlarmış. Ama bir kapı kardeşlerin kaybolduğu güne açılıyormuş. Anneleri de malikanenin ana sütunu bu odada olduğunu fark etmiş. Hem içeri gireni acınası bir son beklerken malikanenin temelden yıkılmasını sağlayan sütunu da korumuş oluyor." dedi Erva da. "Peki ya anneleri ve babaları?" dedim. Kardeşlerine karşı bir zaafları varsa bu çok işimize gelir diye bu soruyu yönlendirdim. "Babaları ve anneleri kız kardeşleri aramak için ormana gittiğinde bir yapı görmüş. Yıkılmış bir yapı. Etrafta kızlarını ararken arkasında birisi belirmiş. Aslında bu birisi değilmiş. Sadece insan silüetiymiş. Ama etrafta kendinden başka hiçbir insan olmadığından babası korkmuş ve kaçacakken gölgenin kocaman bir ağzı oluşmuş ve babayı tek lokmada yemiş." dedi Erva. "Bu kadar bilgiyi nereden buldunuz?" deyince Koray, Alara da eliyle mini bir kıvılcım yaptı büyüsüyle.

 

"Ama bizim çalıştığımız yerle devlet sınırı birbirinden çok uzak. Nasıl tuğla taşıdılar?" dedim. Alara hemen "Siz o elindeki haritayı almak için dağda siyah-beyaz taçlarla uğraştınız. Onlar kız kardeşlerin bir nevi hatırasıydı. Taçlar kırılınca özlem ve sevginin üzerine yapılı malikane sonuç olarak sarsıldı. Sarsıldı derken taçların büyüsü bozuldu ve malikane bir anda rastgele bir yede bulunuverdi." dedi. "Ama malikaneye girmeyi bırak oradaki askerleri geçmeye bile benim büyüm yetmez. Yetecek kadar mükemmelim ama enerjim yetişmez." "Yani illa ki birini bulmak zorundayız." dedim. "Evet haşerat. Bizi askerlerden koruyacak birini bulmak zorundayız." "Haşerat mı?" dedi Koray ve gülmeye başladı.

 

Ülke sınırına yakın otel olmazdı. Satılık eve de gerek yok. Uzun vadede kalmayacağız. En iyisi kiralık evlerdi. Olabildiğince sınıra yakın bir ev bulduk ve internet üzerinden ev sahibini aradık. Koray ev sahibiyle konuşurken Alara ve Erva sınırı geçme planı yaparken ben de nakliye firması araştırdım. "Alara, Daniella sana 'eski dost' demişti. Yani ne demek istedi?" dedim. "O gerçekten çok uzun hikaye." dedi Alara.

 

Acaba bu "Erkek Kardeş" dedikleri hortlak neler yapıyor? İşkence mi ediyor? Etkisiz haldeki eserleri mi tamir edecek? Bizi Daniella ve Cassandra'ya mı teslim edecek? Ve önemli olan soru Daniella ve Cassandra, Alara'yı nereden tanıyor?

 

Kahvaltılık satın almak için Alara ve ben markete gittik. "Alara sınırı nasıl geçeceğiz?" "Falcı'nın Çadırı'yla." dedi. "Ne?" "O taraflarda da çalışmışlığım var. Bir kız vardı ad- adı neydi ya? Ha- yo- hayır hatırlayamadım. O kız orada kıdemli bir asker. Hiç olmazsa tesisin püf noktalarından geçmemizi ve sınıra ulaşmamızı sağlar." dedi. "Sihir ve büyüyle yine bedava bir iş." dedim. "Bedava olsaydı ben çadır kurup para kazanmaya çalışmazdım. Malzemeler zaten yeterince masrafken bir de kendi geçimin var." dedi ve haklıydı ama büyüyle her şey daha kolay. Erva büyü kullanmamasına rağmen buluyorsa işin hakkını veriyordur. Of ne kadar saçma yerden bağladım konuyu! Ama bir yanda bir falcı, bir yanda özelliklerini kullanmayan bir kız. Bence o çok yetenekli... Cidden saçm- OF!!! Keşke bir de aklımdan gitse! O kadar şey yaşadık. O benim en yakın arkadaşım, sırdaşım, bir kardeşim. Ağabeylerimi saymazsak o benim en iyi kardeşim ama... Aslında ağabeylerimi saysak da en iyi kardeşim. Hem özellikleri de çok güçlü. Mor ışıklarla adayı kül etti. O gözlerinden çıkan ışıklar yok edici. Gözlerinden- derken?! Ya- "Öf senin yılışık aşkından ben bıktım! Kendi kendine savaş açtın ve bundan bıktım. Sesini kes ya da beni dinle."

 

"Ne?"

"Aşktan nefret ederim ve senin günlerdir süren sevgin beni bunalttı artık. İsyan ediyorum. Kes şu zihnindeki sesleri ve ona açıl. Yılışık şeyler midemi bulandırıyor." Yüzü gerçekten de yeşile dönmüştü. "Artık katlanılacak derecede değil. Git onu baştacın et ve sus."

 

"Sen ne zamandır benim zihnimdesin sapık kadın!"

 

"Aşıksın, aşıksın, o da senin baştacın..."

 

Eve gidene kadar bunu mırıldandı...

 

Eve geldiğimizde ona susmasını söyledim. "Dediğim gibi senin yılışık aşkına meraklı değilim haşerat." dedi. "Aşka meraklı değilsen nasıl hala mırıldanıyorsunuz Falcı Hanım?"

 

Bana az önce kusuğu çöpe kağıt poşeti göstermek için kafamı çöpe basacakken çantasından tuttum ve onu sendelettirdim. "Seni yenmek kolay Falcı Hanım" dedim ve üzerime atılıp göğüsüme tekme attı. Sarsılmadım bile çünkü şakasına yapmıştı. Ama eve geçerken çelme taktı bana pislik.

 

Eve girdik ve Koray ev sahibiyle anlaşamamış. Sınır için fazla para istemişler. Sınıra biraz daha uzak bir ev sahibiyle anlaşmış. Erva da bana planı tekrardan anlattı. Ben de bulduğum nakliye firmasını tekrar aradım ve belirli fiyatı aldım. İki gün içinde gideceğiz. Bu ülke dışında olduğu için uçak bileti de ayarlayacağız. Erva her şeyi Sinan Bey'e anlatmış. O da uçak biletlerine bakmaya başlamış. Kızına kıyak geçip cam kenarından bir koltuk alacakmış. Alara da çadırını kapatacak ve sınır kısımlarında açabilirse açacak.

 

Kahvaltıyı bu sefer Alara hazırladı. Yani bir kıskanma vakası yaşanmadan kahvaltımızı yaptık. Herkes çay içerken bana kahve getirmiş. Gözüne baktım ama sadece iç dedi. İçtiğimde kahveyi geri püskürtmek istedim. İçindeki tuzdan damağım kanıyor olabilir. Ama- Türk kahvesi, gelenekler... OF BU BENİ GELENEKLERDE DAMAT YERİNE KOYUYOR. İçimden ağır küfrettim. Zihnimde beni duyduğunu biliyordum ve küfürden sonra hafifçe sendeledi. Çok abarttı ama suyu getirdi. Buna zahmet ettiğini görünce biraz sakinleşebildim. Burayı her haliyle özleyeceğim. Alara olsun olmasın. Sonunda buradan da gidiyoruz...

Loading...
0%