@iectin222
|
Buraya başladığınız tarihi bırakın Kollarımı göğsümde birleştirmiş ifadesiz suratımla kürsüde konuşma yapan müdürü dinliyordum. Konuşması yıllardır yaptığı konuşmalarıyla aynıydı. Bu yüzden dışarıdan pek bir duygu yansıtmasam da oldukça sıkılmıştım ve artık Jon'umu almak istiyordum ama konuşma bitmeden tören başlayamazdı.
"Bu sene 10.'su yapılan jon seçim törenine hepiniz hoş geldiniz. Biliyorsunuz ki bugün burada toplanan 100 kişiden sadece 50'si Jon sahibi olacak ve geriye kalan 50 kişi elenecek. Bu jonlar toplamda 10 tane ve her bir Jon 5 kişiye ait olacak şekilde ayarlandı. Bu jonların kimlere ait olacağını ise aranızdaki mücadele karar verecek. Sizin için hazırladığımız yapay bir Jon içindeki düşük seviyeli Toska'ları alt etmek için mücadele vereceksiniz. Hazırladığımız yapay jonun içerisinde 50 Toska var. Bu Toska'lar düşük seviyeli olduğu için çeşitli hayvan formundalar. Yine de şirin görüntüleri sizi aldatmasın. Oldukça tehlikelilerdir. Bu Toska'ları alt eden 50 kişi Jon sahibi olacak. Hangi Jon'a sahip olduğunuz ise Toska'yı alt ettikten sonra ortaya çıkan kristalde yazılı olacak. Tahmin ettiğiniz üzere 5 Toska'da aynı numaralar yazılı olacak. Toska'ları alt etseniz bile en son toska alt edilene kadar içeride bekleyeceksiniz. Diyeceklerim bu kadar. Hepinize başarılar diliyorum. Yıllardır aldığınız eğitimlerin karşılığını görmek dileğiyle"
Müdürün konuşması bittiğinde tören başlayacağı için herkes yerine geçmeye başlamıştı. Ben de yerime geçmek için insanların arasında ilerlemeye başladım. Işık savaşçılarının bulunduğu sırada en öne geçerek herkesin yerleşmesini beklemeye başladım. Bu sırada eğitmenler de insanların yerine geçmesine yardımcı oluyordu ve mücadele herkes yerleşmeden başlayamazdı.
Kollarımı göğsümde birleştirmiş öğrencilerin yerleşmesini beklerken yan tarafımdaki karanlık savaşçılarının bulunduğu sıradan üzerimde olan bakışları fark ettim. En ön sıradaki çocuk bana bakıyordu. Kendisini tanıyordum ancak daha önce hiç konuşmamıştık. Bakışlarını umursamayarak önüme bakmaya devam ettim ancak bakışlarında ısrarcıydı. Rahatsız olarak neden baktığını anlamak için başımı o tarafa çevirdim. Üzerimde gezinen gözleri benim dönmemle gözlerime çıktı. Bir şey demesini bekledim ama söylemedi. Onun yerine göz kırptı ve önüne döndü. Kaşlarım çatıldı. Birkaç saniye bakakalsam da sonrasında önüme döndüm. Dalga geçiyordu sanırım. Umursamayarak beklemeye devam ettim.
Eğitmenler herkesi düzenli bir şekilde sıraya yerleştirdikten sonra birkaç dakikaya Yapay Jon Kapısı'nın açılacağını duyurdu. Derin bir nefes alarak kendimi olacaklara hazırladım. Bu ilk sahaya çıkışım olacaktı ve Toska'ların düşük seviyeli olduğunu bilsemde ilk kez gerçek bir Toska görecektim. İster istemez gerilmiştim. Herkes sessizce jon kapısının açılmasını bekliyordu. Önümdeki Yapay Jon Kapısı açıldığında soğukkanlı olmaya çalışarak ilk adımımı attım. Kapıya değen yerler karıncalanmıştı. Tüm bedenimi içeri soktuğumda kendimi tuhaf hissetmiştim. Bu yüzden de afallamıştım ve bazı kişiler benden önce ilerlemeye başlamıştı. Kendime gelerek ormanlık alanda koşmaya başladım. Bir an önce bir Toska bulmalıydım.
Sakin bir ortama geldiğimde cebimdeki wataruyu çıkartarak Toska'ların hangi bölgede olduğuna baktım. Kendime bir tanesini hedef alarak oraya doğru ilerledim. Ağaçlar arasında hızla koşarak ilerliyordum. Rüzgâr tenimi yalıyordu ve ağaç dallarının yüzümde çizikler oluşturduğunu hissetmiştim ama bunu umursamadım. Zaten narin bir insan sayılmazdım. Wataru'yu tekrar kontrol ederek doğru yere gidip gitmediğimi kontrol ettim. Neyseki doğru yöndeydim.
Nihayet Toska'nın bulunduğu yere vardığımda nefes nefese kalmıştım. Etrafta kimse var mı diye bakınarak ilerlerken olmamasıyla rahatladım. Bu iyiye işaretti. Yüzümde bir gülümseme oluşmuştu. Bu Toska benimdi. Yapmam gereken tek şey ona meydan okumaktı. Avuçlarım arasında ışığı toplayarak birer bıçak oluşturdum. Bıçakları sırasıyla Toska'ya fırlatarak keyifle olacakları bekledim ancak kendinden emin duruşum ışıktan oluşan bıçaklarımın karanlıktan oluşan bir kalkana çarpıp yok olmasıyla bozulmuştu. Dudaklarım düz bir çizgi halini aldı ve anında gözlerimle bunu yapanı aradım. Gördüğüm yüz ise bana göz kırpan çocuğa aitti. Bu sinirlenmeme sebep olurken yüzümdeki gülümseme solmuş kaşlarım çatılmıştı.
Ona doğru adımlarken "Ne yaptığını sanıyorsun?" Diye sordum. Omuz silkerek oda bana yaklaştı. Oldukça rahat görünüyordu ve bu sinirimi daha da arttırıyordu. Yüzünde alaycı bir gülümsemeyle "Tıpkı senin gibi Jon sahibi olmaya çalışıyorum." dedi. Onun aksine sinirli bir şekilde suratına baktım ve "Bu benim Toska'm kendine başka bir Toska bul." dedim. Tekrar omuz silkerek Toska'ya karanlıktan oluşan bir bıçak fırlattı. Anında elimi kaldırarak bir ışık kalkanı oluşturmuştum. Neyseki benimki gibi kalkana çarpıp yok olmuştu. Tepkime gülerek "Hala ona meydan okumamışsın ve bu onun sana ait olmadığını gösterir." dedi. Kesinlikle benimle dalga geçiyordu. Ben sinirlendikçe keyif aldığı belliydi. Bu yüzden kaşlarımı düzelterek yüzümü ifadesiz tuttum. Burada zaman kaybediyordum. Biraz daha zaman kaybedersem Toska'ların hepsi alt edilecekti. Bu yüzden dudaklarımı aralayarak aklıma gelen teklifi ona sundum.
"Pekâlâ o zaman savaşalım. Kim kazanırsa onun olsun."
Elini çenesine koydu ve mırıltı çıkartarak düşünüyormuş gibi yaptı. Düşünmediğinden emindim sadece beni sinir etmek için yapıyordu. Başarılı da oluyordu ama ona istediğini vermeyecektim. Yüzümü ifadesiz tutmaya devam ediyordum. Göz ucuyla bana bakarken "Kabul." dedi. Söylemesinin hemen ardından silahını ortaya çıkartarak bana doğru koşmaya başladı. Bana doğru salladığı silahtan zar zor kurtulmuştum. Işık kılıcı oluşturarak onu savurduktan sonra bir sürü ışık bıçakları oluşturup ona gönderdim. Silahının kulpundan tutup daire şeklinde döndürerek bıçaklarımı savuşturdu. Bayağı hızlıydı ve zorlu bir rakibe benziyordu.
Pes etmedim ve bir ışık kılıcı oluşturup üzerine doğru atıldım. Kılıcımla silahı çarpıştığında üzerine doğru ilerleyerek geri geri gitmesine neden oldum. Bu kadar kolay geriye gitmesi şaşırtmıştı. Zorlu bir rakibe benziyordu ve bir planı olduğu ortadaydı. Geri geri giderken yüzünde bir sırıtış oluşması da buna kanıt gibiydi ama planının ne olduğuna anlam verememiştim. Birkaç saniye sonra silahını karanlıkla kaplayarak kılıcımı yok ettiğinde planını çok net anlamıştım. Tüm gücümle onu ittiğimden dolayı kılıcımın kaybolmasıyla yere düştüm ve hemen ardından boğazıma dayanan silahıyla gözlerimi kapattım. Yenilmiştim. Bunu çocuk gibi inkâr etmeyecek, kabullenecektim. İlk kez karanlık savaşçısıyla savaşıyordum ve kaybetmem doğaldı çünkü karanlığın ışığa olan avantajını kullanmıştı.
Benim gözlerim kapalı başım öne eğikken alaycı sesiyle "Bu kadar kolay olacağını beklememiştim. Biraz eğlenceli olursun sanmıştım." dedi. Benimle yine dalga geçiyordu. Dudağımın kenarı kıvrıldı ama başım eğik olduğu için o göremiyordu. Benden bir cevap alamadığında boğazımdaki silahını çekti. Ben de gözlerimi açtım ve başımı kaldırdım. Dudaklarım tekrar düz çizgi halini almıştı. Yüzündeki sırıtışla elini uzatmış bana bakıyordu. Elini tutmadan yerden kalktım. Üzerimdeki tozu çırparken "Pekâlâ sen kazandın. Toska senindir." dedim. O anda duyduğumuz sesle ikimizin de bakışları yanımızdaki dev gibi olan Toska'ya dönmüştü. Kaşlarımı çattım. Aynı zamanda şaşkındım da. Bunun tek bir nedeni olabilirdi. O da Toska'ya bizden önce meydan okunmuş olmasıydı.
Jon: Jonguil kelimesinin kısaltmasıdır. Anlamı ise bilinmeyen demektir. Kitaptaki anlamı ise başka bir dünyaya açılan ve içinde toskaların bulunduğu bir boyut.
Toska: Başka bir boyutta yani Jon'ların içinde yaşayan ve insanlara zarar vermeye çalışan canlılar.
Wataru: Toskaların yerini ve meydan okunup okunmadığını gösteren navigasyon
Bölüm hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
|
0% |