@ineffable3107
|
Yarış başladığında aynı anda ilerlemiştik. Vitesi atıp gaza sıkıca bastığımda onun yeterince önündeydim. Dönemeç geldiğinde el frenini çekip direksiyonu kırdım. Tekrar aynı şeride döndüğümde Fatih yanımdaydı yine. Bu sefer o öne geçtiğinde gaza yüklendim. 3 Turdan oluşuyordu ve Fatih gerçekten iyiydi. Son tura geldiğimizde Fatih ile aynı yerdeydik. Vitesi sona atıp gaza basabildiğim kadar basmıştım. Çizgiyi geçtiğimde kazanan ben olmuştum. İkimizde arabadan indiğimizde sevinçle ona baktım. "Noldu Fatihciğim? Yüzün soldu sanki." dedim. "Kızım sen nasıl bir şeysin? Araban otomatik değil mi lan?" dediğinde güldüm. Ehliyetim manueldi. "Kabul et güzel yarıştı." dedim etrafımdakileri umursamadan. "Takdire şayan." dedi gülerek. Arabasını falan almayacaktım. Arabasının anahtarını uzattığında yalandan alacaktım ki Doruk elimden tutup beni götürüyordu. Locaya soktuğunda boş bir odaya getirmişti beni. "Napıyorsun sen burada?" diye bağırdığında korkmuştum. "Evde olman gerekiyordu!" dediğinde ona baktım. "Seninde evde olman gerekiyordu! Her kavgamızda çekip giden sensin!" diye bağırdım. "Ne zaman arkamı dönsem önümde bitiyorsun amına koyayım ya!" diye söylendi. "Arkanı dönme o zaman! Bunu öğrenemeyen sensin ben değilim!" dedim. "Her seferinde bunu yapmaktan vazgeç tamam mı?" diye devam ettiğimde dudaklarıma kapanmıştı. Karşılık verdiğimde sırtım kapıyla buluşurken bir eli belimde bir eli yanağımdaydı. Beni hoyratça öperken nefesimi kesiyordu. Geri çekildiğinde nefes nefese kalmıştım. "Yapma." diye fısıldadım. "Neyi yapmayayım?" diye sordu. "Gitme." diyebildim. "Sana ameliyat konusunda açıklamamı yaptım. Üsteleme." dedi kesin bir sesle. "Ameliyat falan olmayacağım." dediğimde yüzü değişti. "Seni sinir etmek için yaptım. Buraya gelecektim çünkü." diye açıkladım. Kafasını geriye atıp güldü. "Gelmek istesen hayır mı diyecektim? Gizli saklı mı gelmen gerekiyordu?" dediğinde ona baktım. "Yarışmama izin mi verecektin?" diye sordum. Cevap belliydi. "Hayır." "Ama güzel yarıştım." dedim sevinçle. Sanki az önce kavga etmemişiz gibi. "Çünkü benim karımsın." dedi hayran gibi. "Seninle de yarışabilir miyiz?" Gözlerim parlayarak sordum. "Delirteceksin beni en sonunda." dediğinde güldüm. "Ben Fatih gibi değilim. Ben de imkanın yok." dedi kendinden emin bir şekilde. "Hiç emin olma kocam. Yoksa yersin bu lafları." dedim. "Çok güzelsin." dedi bir anda. Ne olduğumu şaşırmıştım. "Şimdi Fatih'i tebrik edebilirim." dediğinde elimden tutup beni odadan çıkardı. Dışarı çıktığımızda çok kişi kalmamıştı. Fatihlerin yanına gittiğimizde bize gülümsedi. "Hallettiniz galiba aranızdaki mevzuyu." diyip göz kırptığında Doruk kafasına vurdu. "Karıma yenildin. Dilimden kurtulamazsın artık." dedi keyifli bir sesle. Oğuz gülmüştü. "Harbiden oğlum. En iyiyim diye geçiniyorsun bir de." dedi. "Ne bileyim amına koyayım ya! Ama tebrik etmeliyim iyi yarıştı." dediğinde gülümsedim. Cebinden çıkardığı araba anahtarına baktım. "Bunu hakettin." dediğinde anahtarı geri eline bıraktım. Anlamaz gözlerle bana bakıyordu. "Sen bunu alıyorsun ve yarın Azra'yı yemeğe çıkarıyorsun." dediğimde gözleri parladı. Hızla bana sarıldığında çok geçmeden Doruk ayırmıştı bizi. "Tamam güldük, eğlendik. Yeter bu kadar." dedi kıskançlıkla. Elimden tutup arabasına bindiğimizde yine elimi tutuyordu. İyi alışmıştı buna. Eve geldiğimizde bir şey demeden yukarı çıkarmıştı. "Bakalım başka ne hünerlerin varmış." diyip odaya girdiğimizde yarışın hesabını soracağını anladım. *** Sabah Azra'nın aramasıyla uyanmıştım. Doruk hala uyuyordu. O kadar yapmaya zıbarırdı tabi. Saati gördüğümde sabah da değildi zaten. "Efendim?" diyerek açtım. "Direkt konuya giriyorum. Fatih ile yemeğe gidiyoruz. Bu akşam." dedi telaşla. Haberim vardı zaten. "Hayırlı olsun canım." dedim gülerek. "Çok gerginim." dedi. "Sakin ol. Gergin olacak bir şey yok." diye rahatlatmaya çalıştım. "Şey. Onun gibi biri değildir değil mi?" dediğinde yüzüm ciddi bir hal aldı. "Değil merak etme. Asla diyemem ama yapmaz." diye açıklama yaptım. Eski sevgilisi aldattığı için güven sorunları vardı. "Ay neyse. Fotoğraf atarım." dediğinde kapattı. Doruk'a döndüğümde beni dinlediğini farkettim. "Günaydın." dedim sevecen bir sesle. Beni kendine çekip sarıldı. "Günaydın bebeğim." "Sen ne zaman spora gidiyorsun?" diye sordum. Güldü. "Her gün." dediğinde şok içinde baktım. "Her gün?" Kafasını salladı. "Gittiğin yerde kadınlarda vardır kesin." dedim. "Orada duş alıyorsundur kesin." demeye devam ettim. "Bana bak! Seni gebertirim Doruk." dediğimde kahkaha attı. "Bundan sonra yok salon. Gelip evde yapıyorsun. Aşağıda bir sürü boş oda var. Git yap birini." dedim sinirle. "Sakin ol. Şirketin en alt katında var. Sadece bana özel. Bazen gelirse Fatih ile Oğuz geliyor. Başkası yok." dedi hemen. "Bugün gelip bakacağım ben." dedim. "Bak bebeğim." dediğinde yumuşamıştım. Dudaklarıma baktığında yavaşça yaklaşıp beni öpmeye başlamıştı. Öpüşü derinleştiğinde üstüme eğilmişti. Boynuma ulaştığında nefes almaya çalıştım. "Beni deli ediyorsun." "Dün delirteceksin beni diyordun." dedim alayla. Dirseğini yatağa koyup elleriyle saçımı sevdi. "Yapıyorsun zaten." dediğinde gülümsedim. Ciddi bir ifadeyle "Doruk." dedim. O ise halinden memnundu. "Benim hala yüzüğüm yok biliyorsun değil mi?" diye sordum. Hala yüzük takmıyordum. "Hiç dikkat etmemiştim." dedi düşünceli bir sesle. "Ne zamandır yok harbiden?" dediğinde yutkundum. "O kadının seni öptüğü gün." dedim. "Yüzüme fırlattığın yüzük?" diye sorguladığında kafamı salladım. "Ayrıca yüzüne değil göğsüne geldi." dedim. "Konumuz nereme attığın değil." dedi sinirle. "Sinirlenme hemen. Kötü bir şey demiyorum." dedim. "Hallederim bir ara." dediğinde garipçe baktım. "Alt tarafı gidip yüzük alacaksın. Nikahına al demedik!" Mal mısın der gibi baktı. "Aldım." dediğinde göt gibi kalmıştım resmen. "Doğru." diyebildim sadece. "Hadi kalk işe git artık." dedim sonrasında. "Kovuluyor muyum?" diye sorduğunda güldüm. Gitmem gereken bir yer vardı. "İşe gitmeni söylemiştim sadece." diye omuz silktim. "Öyle olsun Maral Hanım." diyip kalktığında kahkaha attım. Giyinme odasına girdiğinde arkasından izliyordum. Evden çıktığında ben de hazırlanmaya başlamıştım. Hala düşünüyordum ama en sonunda kafayı yiyecektim galiba. Makyajım da bittiğinde topuklularımı es geçip spor giymeye karar verdim. Yeterince yorgundum zaten ben. Evden çıktığımda arabama binip ilerledim. Gelmek istediğim yere geldiğimde Lara'yı bekliyordum. Yalnız gitmek istememiştim. Azra'yı çağırmak istedim ama bugün mutlu olması gerekliydi. Bir de benimle uğraşsın istemedim. Otoparka bir araba yanaştığında inen Laraydı. Gülümseyerek yanıma geldiğinde ona sarılma gereği duydum. "Geldiğin için teşekkür ederim." "Öyle şey olur mu? Ne demek." dediğinde gülümsedim. Yüzü ciddi bir hal aldı. "Emin misin peki kararından?" Kafamı salladım. **** Şirkete geldiğimde Doruk ilk defa odasında tekti. "Avarelerin nerede?" diyip karşısındaki koltukların birine oturdum. Sorgulayarak baktı. "Avare?" "Oğuz ve Fatih." diye açıkladım. Güldü. "Elimizde ben kaldım sadece." dediğinde dirseğimi masaya dayayıp ellerimi yanağıma koydum. "Sen nerede kaldın?" diye sordum. "Sen de." dediğinde yutkundum. Kalbim çarptı. "Gelsene yanıma." diyip sandalyesini geri çekti. Yanına ulaştığımda belimden çekip dizine oturttu. "Özledin herhalde beni." diyip kolumu omzuna koydum. Eteğimin açıkta bıraktığı bacağıma dokunuyordu. "Bence sen beni özlemişsin. Buraya geldiğine göre." Güldüm. "Ben her gün buradayım." dedim. "Bugün geç kaldın ama. Maaşından keseceğim." Kahkahayı patlatmıştım. İşim uzun sürmüştü. Ona doğru yaklaşıp "Bence maaşım artabilir." dedim imayla. Anlaması zor değildi onun için. "Bana bak. Çileden çıkarma beni." dediğinde yanağını öptüm. "Sen hep çileden çıkmışsın kocam." dedim. "Bir de beyaz etek giymiş." diye mırıldandı. "Kötü mü?" diye sordum gerçekten. "Yakışıyor diye dedim." diye ekledi. "Üstüm siyah ama bak. Sana uydurdum." dediğimde güldü. Benim aksime o çok siyahtı. Elini omzumda gezdirdi. Biri gelir mi diye göt korkusu yaşıyordum şu an ama kocam çok rahattı. "Biri gelmez mi?" diye sordum tedirgince. "Sen bu odadayken gelmeyi bırak kapıyı çalmazlar." dedi. "Ama sen böyle güzel güzel giyinip gelirsen ben çalışamam." Mal mal baktım sadece. "Makyajsız ve eşofmanlı halime bile güzelsin diyorsun hayatım." diye ekledim. "Her halin güzel. Eşofmanlı, pijamalı." Bakışları göğsüme kaydı. "Pijamasız." Küçük göğüslerime kimse laf edemezdi. "Terbiyesiz." diye homurdandım. Cıkladı. "Aslında tam şu an öpüşmemiz gerekiyor." dediğinde dudaklarıma bakıyordu. Yeterince sıcaklamıştım zaten. Masada duran bardağa uzanıp soğuktur diye kafama diktim. Acı bir şeyle denk geldiğimde yüzümü buruşturdum. Bardağı hızla elimden almıştı. "Napıyorsun sen?" diye sinirle sordu. "Çok sıcaklamıştım da." diyip bardağa boka bakar gibi baktım. "Ne biçim şeyler içiyorsun sen?" diye sorguladım. "Çocuklara göre değil." dediğinde göz devirdim. "Sensin çocuk. Davar." dediğimde ne dediğimi yeni anlamıştım. "Ben demedim." diye ekledim hızla. Tip tip baktı. "Gün geçtikçe ağzın bozuluyor senin." Güldüm. "Aynı sen." Aklıma gelen şeyle heyecanlanıp konuştum. "Fatih ve Azra yemeğe gidiyorlarmış." dedim. Şaşırmamış gibi "Biliyorum. Sen söylerken ben de oradaydım." diye bozdu beni. "Fatih nasıl biri yani? Üzmez değil mi onu?" diye sordum. Düşünüp bana baktı. "Gördüğünün aynısı." dediğinde anlamaz gibi baktım ona. "Eğlenceli genel olarak. Araba yarışları, poker oyunları falan işte. Ciddi olduğu çok nadir gördüm herhalde." dedi. "İlişki açısından?" "Ben ne bileyim Fatih'in ilişkisini? Bildiğim kadarı bayadır biri girmedi hayatına yani." dediğinde kafamı salladım. Azra'yı üzmediği sürece her şeyi yapsındı. Masanın üstüne göz gezdirdiğimde bir fotoğraf dikkatimi çekmişti. Bu benim mezuniyet fotoğrafımdı. Çerçeveye uzanıp elime aldım. "Bunu nerden buldun?" Eski odamda olduğunu hatırlıyordum sadece. "O oradaydı zaten. Bilgisayarını aldığım gün almıştım onu da." dediğinde gülümsemiştim. Demek hep masada duruyordu. Bi duygulandık. Yerine geri koydum. "Hiç farketmemiştim." diye mırıldandım resmen. Tekrardan ona baktığımda beni izliyordu. Dudaklarına minik bir öpücük bıraktım. "Hadi eve gidelim artık." dedim. Sesli bir nefes verdi. "Gidelim bakalım." Elimi tutup odadan çıkmıştık. Her zamanki gibi onun arabasına binmiştik. Yine elimi tuttuğunda bu duruma alışık olduğumu hissettim. Eve gelip kendi halime büründükten sonra rahatlamıştım. Yemek yedikten sonra yoğun ısrarlarımla oyun oynuyorduk. Oyun onun istediği gibi bittiğinde yeterince mutluydu. **** Öğleden sonra Azra ile buluşmuştuk. Yeterince mutlu gözüküyordu. "Nasıl geçti?" diye sorup kahveme uzandım. "Çok tatlıydı." "Çiçek almış gelirken bir de." Ben söylemiştim zaten. "En sevdiğim çiçeği söylemişsin herhalde." dediğinde güldüm. Bu kadar açık sözlülük beklememiştim. "Yani birazcık yardım etmiş olabilirim." diye ekledim. "Uzun zaman sonra ilk defa biriyle bu kadar güldüğümü hatırlıyorum." dediğinde dinliyordum. "Tabi bir şeyler söylemek için erken daha." Kafamı salladım. "Doruk ile konuştum onun hakkında." dediğimde bana baktı. "Göründüğü gibi olduğunu söyledi işte. İlişki açısından sordum bir de. Bayadır hayatında biri olmadığını falan söyledi." dedim. "Evet kendi de söyledi zaten." Derin nefes aldı. "Peki sen söyledin mi?" diye sordum. Hayır anlamında kafasını salladı. Kolay değildi demek ki onun için. "Belki ilerlerse söyleyebilirim. Acele etmek istemiyorum hiçbir şey için." dedi. "Ben de çok tanımıyorum ama iyi çocuk olduğunu söyleyebilirim sanırım. Geçen gün beni araba yarışına çağırdı." dediğimde gözleri pörtledi. "Ne?" dediğinde güldüm. "Sonucunda ben arabasını istedim. O da seni ayarlamamı istedi." derken pür dikkat dinliyordu. "Sen kazanmışsın?" dediğinde başımla onayladım. "Ama gözlerinde gördüm yani bir şeyler hissettiğini. Bu yüzden almadım ondan arabayı." dedim. "Hayatımız o kadar çok değişti ki. Anlam veremiyorum artık." diye mırıldandı. "Dönmese miydik acaba?" diye söylendim. "Dönmesen onunla tanışamazdın." Doruk'u ima ediyordu. "Bilmiyorum ya. Elbet bir yerde görürdüm herhalde. Kaderimde varsa karşıma çıkardı zaten ama bu şekilde olması." Nefes verdim. "Çok ani her şey." "Eskiden deseler önce evlenip seveceksin diye ihtimal vermezdim. Evlenmeyi düşünmüyordum ama sevdiğim olsun isterdim." diye ekledim. "Onu seviyorsun?" dedi. "Onu seviyorum ama bu şekilde de olsun istemezdim sanırım. Gerçi ben ne istediysem hiç olmadı bugüne kadar." dediğimde elimi tuttu. "Deme öyle aşkım. Ben varım. Bugüne kadar hep birlikte geldik." dediğinde gülümsedim. Gerçekten öyleydi. Aklına bir şey gelmiş gibi yüzü ciddileşti. "Zeynep diye birini tanıyor musun? Dün Fatih ile konuştular. Sanırım onların arkadaşıymış." dediğinde anlam veremedim. "Yani bilmiyorum. Doruk hiç bahsetmedi." dedim. "Çok konuşmadılar ama buraya geldiğini söyledi. Ben de sormadım yani kimdir falan diye." dedi. Düşündüm kim olabilir diye. "Umarım dediğin gibi arkadaşlardır." dedim. Bir Ezgi vakası daha bu bünyeye zarardı. "Şirkete geçeceğim ben. Gelmek istersen götürebilirim yanımda." dedim gülerek. Fatih kendinden çok bizim şirkette takıldığı için gelebilirdi. "Alışverişe gideceğim." dediğinde üstelemedim. Bizim bağımlılıklardan biriydi zaten. Arabama ilerleyip şirkete ilerledim. Bizim koyduğumuz otoparkta farklı bir arabayı görünce şaşırmıştım. Genelde biz koyardık çünkü. Asansöre binip yukarı çıktım. Doruk'un odasından gülme sesleri geldiğinde odaya girmeden sekreterine döndüm. "Kim var içeride?" "Zeynep Hanım geldiler efendim." dediğinde anlamamıştım. Kimdi bu Zeynep ya? Kafamı sallayıp odaya ilerledim. Odaya girdiğimde gözler bana dönmüştü. Karşımda gerçekten güzel bir kadın vardı. Bana bakıp "Kapıyı çalsaydınız." dediğinde ben bir şey demeden Doruk yanıma gelmişti. "Zeynep!" Uyarı gibiydi. "Karım o benim." dediğinde hemen yüzü değişmişti. "Oha! Ciddi misin sen?" dedi şaşırarak. "Hoş geldin." dedi Doruk. Ona gülümseyerek "Hoş buldum." dedim. Zeynep denen kız koluma girip Doruk'tan uzaklaştırmıştı beni. Büyük koltuğa otururken beni süzüyordu. "Hoş geldin tatlım!" "Kız gerçekten sağlam." dedi diğerlerine bakarak. K9 Fatih gülerek izliyordu. "Akıl hastası falan değilsin di mi? Şizofren falan?" diye sorduğunda garipçe baktım. "Ne münasebet?" diye çıkıştım. Bana bunları söyleyemezdi. Doruk bile bizi izliyordu. Ne vardı bu kızda bu kadar? "Yerinde olsam ona bulaşmam, Zeynep." demişti Oğuz. "Sen cidden bu varlıkla mı evlendin?" diye Doruk'u işaretledi. Maalesefti. "Yani, evet." diyebilmiştim sadece. "Duyduğuma göre Fatih'i de yenmişsin." dediğinde gözlerim parladı. "Her zaman yenerim." diye ekledim. Fatih bozulduğunda ona baktım. "Değil mi Fatih?" diye sordum. "Benimle de yarış." dediğinde ona baktım. Cevap verecekken Doruk "Hayır." demişti. Kimin umurundaydı? "Olur." dedim direkt. Heyecanla ellerini çırptı. "Çok eğleneceğiz seninle." dedi. Doruk elimden tutup kendi yerine oturttuğunda ona göz devirdim. "Karımdan uzak durun lan!" dedi. "Asıl karın senden uzak dursun. Soğuk nevale seni." dediğinde güldüm. Bu kızla iyi anlaşacaktım. Kız tekrar eski yerine oturduğunda bana baktı. "Kızım yol yakınken boşa gitsin bunu. Hayatına yazıktır." dediğinde kahkahayı patlattım. Doruk'un soğukluğu ailesinde değil arkadaşlarında da belliydi. "Yaptık öyle bir hata." dediğimde Doruk bana döndü. "Şunların lafına geldiğine inanamıyorum." diyip bardağına uzandı. Gülümsedim sadece ona. Biraz daha konuştuktan sonra kendinden bahsetmişti. Tatlı kızdı gerçekten. Eve geçtiğimizde erken olmasına rağmen uyumak istemiştim. 20.Bölüm Sonu.
|
0% |