@ineffable3107
|
Topuklularımla ses çıkarıp boş kliniğin koridorunda oturmuş bekliyordum. Birkaç tahlil istemişlerdi. Oldukça gergindim ama kötü bir şey değildir umuyorum ki. Aklımda binbir düşünce vardı. Eğer böyle bir şey varsa aileme nasıl söylemeliydim, en önemlisi Doruk’a nasıl söyleyeceğim kısmıydı. Nasıl söyleyeceğimi, ne tepki vereceğini bilmiyordum. En son olmayacağını öğrenmiştik ama bir şekilde olmuştu. Bunu da mutlaka doktora soracaktım. ‘’Maral Hanım, doktorunuz sizi bekliyor.’’ Hemşirenin gelen sesiyle başımla onaylayıp yerimden kalktım. Odaya girdiğimde güler yüzlü, orta yaşlı diyebileceğim bir kadın karşılamıştı. ‘’Hoş geldiniz, buyrun geçin.’’ ‘’Hoş buldum.’’ Karşısındaki koltuğa oturup bir şey demesini bekliyordum sadece. ‘’Şikayetleriniz nedir?’’ ‘’Aslında birkaç zamandır midem bulanıyordu ve iki gündür de kusuyorum.’’ Dedim hemen. ‘’Dün test yaptım, pozitif çıktı bu nedenle bir görmek istedim.’’ ‘’Sedyeye geçip uzanın. Bir bakalım.’’ Demesiyle yerimden kalkıp arka tarafa geçtim. Eteğimi sıyırarak karnımı açtığımda biraz gergin hissediyordum. Keşke yanımda birini getirseydim demeden edemedim. Doktor geldiğinde uzanarak bekledim. Jel gibi bir şeyi karnıma sürdüğünde soğukluğuyla irkildim ama sesim çıkmadı. Ekranı görmeye çalışsam da bir şey anlayamıyordum. ‘’Galiba sizinle tanışmak isteyen bir minik var.’’ Ekranı biraz daha büyültüp bana döndürdüğünde minik bir çıkıntı farkettim. O ana kadar yaşadığım ve gördüğüm her şey yalanmış gibiydi. Bu öyle kutsal bir şeydi ki kelimelere dökemezdim. Orada bir şey vardı ve beni, bizi seçmişti. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. ‘’5 haftalık tahmin ediyorum ki. Bir sonrakinde babasıyla gelir, kalp atışlarını dinleriz.’’ ‘’Bir resmini alabilir miyim, mümkünse?’’ Diye sordum mutlulukla. ‘’Tabii.’’ Kadın kalkıp öbür tarafa gittiğinde doğrulup karnımı sildim. Çok garip bir histi. Kalkıp üstümü de düzelterek doktorun yanına gittim. Koltuğa oturarak ona döndüm. ‘’Ben şeyi merak ediyorum da. Bana yumurtalıklarımda sorun olduğu söylenmişti.’’ Bunu dememle kadının bakışları değişti. ‘’Hamile kalamayacağım söylendi ben de biraz tedirgin oldum tabi.’’ Ellerini birleştirip yine güler yüzle bana döndü. ‘’Vermiş olduğunuz testlerde de hamileliğinizde bir sorun göremedim, aynı şekilde yumurtalıklarınızda da bir sorun yok. Bazen yanılma olabilir diyeceğim ama yumurtalık sonuçta ilaç dışında geçebileceği çok mümkün değil.’’ Nezaketle başımı salladım. Belki de yanlış anlaşılmıştı. Makineden çıkan kağıtları bana uzattığında gülümsedim. Elime alıp baktığımda çok bir şey anlamıyordum ama anlıyordum işte. ‘’Tebrik ederim.’’ Sanırım kadın fazla konuşmayı sevmiyordu. ‘’Teşekkür ederim. Bir daha ne zaman gelmeliyim peki? Hem daha eşimin haberi yok yani söyleyemedim daha.’’ Dedim utana sıkıla. Bu tedirginliğime gülmüştü. ‘’Eşiniz zaten ilk öğrendiği an görmek isteyecektir. İlk haftalar böyle oluyor genelde. Haftaya bir daha bir bakalım, sonrasında ilerisi için konuşuruz.’’ Başımla onaylayıp deli danalar gibi odadan çıktım. Normalde böyle bir şey asla istemezdim. Anne olmayı geçeyim, evlenmek bile korkutucu gelirdi bana. Ve şu an ikisi de başıma gelmişti. ‘’Sakinim.’’ Klinikten çıkarken tek düşündüğüm nasıl söyleyeceğim olmuştu. Cidden nasıl söyleyecektim? Pat diye söylenecek bir şey değildi ama bilmiyordum sonuçta. Akşam bir şekilde söylerdim çünkü uzasın da istemiyordum. Şu an bile bağırmak istiyordum. Arabaya binip şirkete geldiğimde sevinçle Azra’nın odasına girdim. Elimdeki ultrason fotoğrafını pankart gibi yüzüne doğrulttum. ‘’Küçük Maral geliyor!’’ Diye bağırdım hemen. Yerinden kalkıp sevindiğini belli edecek şekilde cırlamıştı. ‘’Ay teyze oluyorum!’’ İkimizinde gözleri dolduğunda sarılmıştık. Kardeştik. Ölümüne. Ayrıldığımızda daha fazla duygusallığa bağlayamadan toplantı haberi geldiği için Azra gitmişti. Ben de kendi odama dönüp işlerimi halletmeye başladım. Birkaç kez kokulardan dolayı öğürsem de bir şey yemediğim için kusamamıştım. Bu durum bir hayli beni zorluyordu. O kadar heyecanlıydım ki Doruk’a söylemek için can atıyordum. Akşam eve döndüğümde Doruk’u bekledim. Kalan işlerimi tamamladığımda kapı nihayetinde çalınmıştı. Mutlulukla kapıyı açtım. ‘’Hoş geldin!’’ Beni görünce gülümsedi. ‘’Hoş buldum.’’ Belimden sarıldığında kollarımı ona doladım. ‘’Özledim seni.’’ Yanağını öpüp geri çekildim. ‘’Neye borçluyuz bu özlemeni?’’ Düşünür gibi yaptığında kıkırdadım. ‘’Karımı özlemem için nedenim yok.’’ ‘’Hadi yemek yiyelim!’’ Mutfağa ilerlediğimde peşimden gelmedi. ‘’Üstümü değiştirip geliyorum.’’ Seslendiğinde o gelene kadar masayı hazırladım. Kusmayacağım kokulara göre bir şeyler hazırlamıştım. Muhtemelen önceki ilaçlarım unutkanlık yapıyordu çünkü aslında bu yemekleri yapabildiğimi farkettim. İlaç kullanmayı bırakmıştım. Bir de içimdeki bebek yüzünden kullanamazdım zaten. Ona zarar verebilirlerdi. Küçük köpeğim bacaklarıma zıpladığında onu kucağıma aldım. ‘’Bebeğim!’’ Yanaklarımı yaladığında güldüm. Bugün yanıma alamamıştım bu yüzden özlemiş olmalıydı. ‘’Özledin mi anneyi?’’ Bir an kucağımdan atlayıp koşturunca ulaştığı kişi kocamdı. ‘’Ama seni daha çok seviyor.’’ Sızlandığımda onu kucaklayıp güldü. Yayılmıştı bir de kocamın koluna. ‘’Kızlar babasını daha çok severmiş.’’ Tebessüm ettim. ‘’İnşallah erkek doğar da sen görürsün.’’ Bir anlık dediğim cümleye ben de şaşırdım. Bana garipçe baktığında odağımı ondan çekip yemeklerimizi koydum. ‘’Ne dedin sen az önce?’’ Yerime oturduğumda konuştum. ‘’Hiç. İlerde çocuğumuz olursa erkek doğsun da beni sevsin dedim.’’ Kendimden emin konuşabilirdim artıl çünkü hamile kalabiliyormuşum. ‘’Olmuyordu hani?’’ Omuz silktiğimde bir şey demedim. ‘’Bana söylemen gereken bir şey var mı?’’ Gergince ona baktım. ‘’Yok.’’ Öğrenmesine imkan yoktu ilk günden. Yemeğimizi yedikten sonra o çalışma odasına gittiğinde ben de mutfağı topladım. Odaya çıktığımda çantamı yatağın üstünde bıraktığımı görmemle hızla kapıyı kapattım. Böyle bir salaklık yapmış olamam değil mi? Kağıdın bir parçası gözüküyordu bile. Muhtemelen telefonumu çıkarırken o da çıkmıştı. Umarım Doruk görmemiştir çünkü görmesi hiç iyi olmazdı. Önce tepkilerini ölçmem gerekirdi. Çantamı kapatıp kaldırdığımda çalışma odasına yol aldım. ‘’Gelebilir miyim?’’ Kafasını salladığında telefonla konuştuğu için ses çıkarmadım. Masaya yaslanıp onu izledim. ‘’Canım istemiyor. Benim yerime geçmek isteyen adamla iş yapacak değilim.’’ Kimdi acaba? ‘’Kapatıyorum hadi.’’ Gerginlikle telefonu kapattığında yaslandığım yerde ona döndüm. ‘’Kimmiş o?’’ Suratı değişmedi. ‘’Biri değil.’’ ‘’Karın senin için hallederdi neden öyle dedin?’’ Tepkisiz kaldı. "Bir şey mi oldu?" Dalgın gibiydi sanki. Beni yanına çektiğinde ellerimi omzuna koydum. "Hayır bebeğim." Gülümsedi. "Karım benimle ilgilensin." Gülümsedim. "Hep seninle ilgileniyorum zaten." Dizine oturttuğunda kollarımı ona doladım. "Seninle uğraşan kişiyi bulabilirim gerçekten." Onu huzursuz eden şeyi ortadan kaldırmak istedim o an. "Maral." İsmimi söylediğinde çok ciddiydi. "Karışmanı istemiyorum." Anlayışla kafamı salladım. "Bir gün çocuğumuz olursa ismini ne koyardık?" Bu soruyu beklemiyordu elbette. "Taktın sen bugün bu mevzuya ama," İç çeker gibi oldu. "hayırlısı bakalım." "Ya sen söylesene!" Omzuna vurdum. "Hep iki kişi yaşayamayız ya bu evde." Cıklayıp bana daha çok sarıldı. "Ben seninle tek yaşamak istiyorum." Derince yutkundum. "Çocuk?" Gerilmişti sanki. "Neyi merak ediyorsun? Konu o siktiğimin ameliyatına gelecekse sus bence." Sinirlendiğini hissettiğimde hızla kafamı salladım. "Ya hayır alakası yok. Küfür etme hemen." "Ne o zaman derdin?" Biraz kırıcıydı sanki. "Bir derdim yok." Kollarımı ondan çekip ayaklandım. "Uyumak istiyorum biraz." Bir şey demesini dinlemeden oradan çıktım. Gözlerimin ardı sızlamıştı. Elim karnıma gittiğinde başımı eğdim. "Merak etme. Baban bilse bunları demezdi." Odaya girdiğimde yatakta oturup defterimi elime aldım. Yeni bir sayfa açtım. "Merhaba bebek, bugün seni öğrendiğim ilk gün. Baban daha bilmiyor ve az önce biraz kaba konuşmuş olabilir. Sen onu umursama tamam mı? Bilmiyor çünkü. İlk Azra teyzene söyledim. Birlikte çok sevindik. Seni çok güzel bir aile bekliyor bebek Aydın." Gözümden bir yaş aktı. "Anne ağlamıyor. Sadece duygulandı. Küçücük olmana rağmen annenin hormonlarıyla oynuyorsun." Güldüm. "Babanı çok seviyorum. O da beni çok seviyor ama muhtemelen senden kıskanacak. Şimdiden bile belli bu. Bir bebekle nasıl konuşulur bilmiyorum. Beni annem büyütmedi." Bu aklıma geldiğinde derince yutkundum. "Umarım seni ben büyütebilirim. Bazı kızlar annelerinin kaderini yaşarmış. Ben bunu yaşamak istemiyorum. Neyse, yolumuz daha uzun. Sağlıkla gel bebek." Koskoca defterde ona hiç 'bebeğim' diye hitap etmediğimi farkettim. Silmek için de elim gitmemişti. Defteri çekmeceyi bırakıp tabletime uzandım. Yarınki toplantı için dosyaları kontrol ederken Doruk gelmişti. Kafamı kaldırmadan devam ettim. Yanıma yattığında da ona dönmedim. Haketmişti biraz. Dediğini yaptım. "Kırıcı konuştuğum için özür dilerim." Gözümden yaş geldiğinde kaskatı kesildiğini anladım. "Bebeğim. Noluyor?" Gözümden akan yaşı sildi. "Bir şey olduğu yok." "Karnın mı ağrıyor yine?" Sorguyla baktığında kafamı salladım. "Ağrımıyor." "Bana mı söylemek istemiyorsun yoksa?" Hayır anlamında kafamı salladım. En çok o hakediyordu söylenmeyi. "Hayır öyle bir şey değil." "Üstelemiyorum o zaman." Saçlarımı okşadı. "Doruk." Çenem tirediğinde dikkati dağılmıştı. "Söyle güzelim." Eli yanağıma kaydığında yanağımı okşadı. "Dün gece ki gibi beni uyutursun değil mi?" Sanki duymak istediği bu değil gibiydi. "İstediğin bu mu gerçekten?" Usulca kafamı salladım. "Ayarlarımla oynuyorsun gerçekten." Sesi yumuşamıştı. "Gel buraya." Koluna yatırdığında bir eli yine karnıma gitti. "Hani ağrımıyordu?" Omuz silktim. "Ağrımıyor zaten. Alıştım sanırım bir günde." Hafif güldüğünde bir şey demedim. "Uyu bakalım." Niye söyleyemedim? Nasıl öğrenecekti? Nereye kadar böyle gidecekti? Ya karnım büyüyene kadar söyleyemezsem? ***** Toplantıya girecekken Didem aradığında odama geri döndüm. "Efendim tatlım?" Neşeli sesi yankılandı. "Diyorum ki bugün abla kardeş bir şeyler mi yapsak? Tabii işin yoksa." "Olabilir aslında. Şimdi toplantıya gireceğim ama sen hazırlan ben seni alırım." "Uzun sürmez mi?" "Yok canım biriyle değil zaten kendi aramızda." "Peki tamam. Bekliyorum ben." Telefonu kapatıp toplantıya girdiğimde Azra'nın yanına oturdum. Yerim burası değildi ama onun yanında olmak istemiştim. "İyi misin?" Sorusuna kafa salladıktan sonra önüme döndüm. Toplantı kısa sürdüğünde odamdan çantamla ceketimi alıp çıktım. "Nereye?" Azraydı. "Didem ile buluşacağız." Koluna dokundum. "Gelsene sen de. İşimiz bitti zaten bugünlük. Lara'yı da çağırabiliriz." Kafasını salladı. "Olur ama bir eve uğrayacağım." "Ben de zaten öbür eve gideceğim önce." "Tamam o zaman." Oradan ayrıldığımda aşağıya indikten sonra Lara'yı aradım. O da geleceğini söyledikten sonra arabaya bindiğimde bir de kocamı aradım. "Efendim?" "Eve biraz geç gelebilirim." dedim yola çıkarak. "O niye?" Sorgulayıcı olmasına şaşmamalıydı zaten. "Kızlarla çıkıyorduk da haber vermek istedim. Didem'i alacağım şimdi." "Dikkat edin." Telefonu kapattığımda biraz vicdan azabı çektim. Yolda bana bir şey olsaydı ve onun haberi olmasaydı. Gerçekten bir an önce söylemem gerekiyordu. Bahçeye girdiğimde arabadan inip kapıya yürüdüm. Elçin anne gülerek karşıladığında bana sarıldı. "Hoş geldin güzel kızım." Gülümseyerek karşılık verdim. "Hoş buldum. Nasılsınız?" "İyiyiz çok şükür. Hiç görüşemiyoruz bu aralar. Bir akşam yemeğe gelin olur mu?" Sırayla konuşmasına güldüm. "Hep iyi olun. Geliriz bir gün merak etmeyin." "Geldiiim!" Didem'in neşeli sesi koridoru inlettiğinde gülüştük. "Bir deli de geldi işte." Annesine baktığında biraz kıskanmıştım. "Hadi gidelim!" "Kendinize iyi bakın." Elçin anneye el salladıktan sonra çıkmıştık. Kolumu Didem'e attığımda sarılmıştı. "Naber tatlım?" "İyiyim abla sen?" "Ben de iyiyim. Abinle uğraşıyorum her gün." Bu onu güldürdü. "Abimin neyi var ki uğraşılcak? Sessiz adamın tekidir kendisi aslında." Düşünür gibi oldu. "Aslında erkekler evlenince değişiyormuş. Muhtemelen abime de ondan oldu." Bu demesine kıkırdayıp arabaya bindik. Sürmeden Azra'ya bir şey dememesine dair mesaj atıp yola çıktık. "Aa bu arada kızlara da haber verdim. Birlikte oluruz diye." "İyi yapmışsın. Kalabalık her zaman iyidir." Konuştuğumuz yere geldiğimizde birlikte indik. "Selam kızlar." Lara'nın güler yüzlü karşılamasının ardından birlikte sarılarak oturduk. "Anlatın bakalım neler yapıyorsunuz?" "Çalışıyorum." "Ben de çalışıyorum." "Ay hepiniz çalışıyorsunuz ben okuyorum!" Didemin demesine güldük. "Nasıl gidiyor üniversite hayatı?" Yüzünü buruşturdu. "Aynı gibi bence ya. Gerçi şu an hazırlık okuduğum için de olabilir ama lisenin devamı gibi hissediyorum." "Geçer hayatım. Hazırlık eğlencelidir." Azra kıkırdadı. "Biz ne eğlenirdik ama ya." Kafamı salladım. "Okuduğum en iyi yıl hazırlık yılıydı sanırım." Lara'nın demesiyle Didem'e tekrar döndü konu. "Var mı kız yazan eden?" Azra'nın demesine gülüp uyardım. "Azra!" Didem de biraz kızardığında biri olduğu belliydi sanki. "Yok ya nerden olcak. Hem daha yeni başladı dersler." Azra imayla kafasını salladı. "Sen napıyorsun Lara? Nasıl gidiyor?" "Ay ben de aynı. Çalışıyorum hep." Masanın konusu üniversite ve çalışma hayatından geçtiğinde dönerken Didem'i eve bırakıp kendi evime geçtim. Epey saat geçmişti, ben bile şaşırmıştım bu kadar hızlı geçmesine. Kocamın çoktan gelmiş olması beni mutlu ettiğinde heyecanla eve ilerledim. Doruk kapıyı açtığında gülümseyerek ona sarıldım. "Kocam!" Elleri belimi bulduğunda kapıyı kapattı. "Hoş geldin." "Hoş buldum. Bugün de ben seni özledim bak." Gülümsediğinde ceketimi çıkarıp içeri geçtim. Sanırım söyleyecektim. "Sana bir şey vermek istiyorum." Kafasını sallayıp göz kırptığında çantama uzandım. Derin bir nefes aldığımda beni izliyordu. "Dün sormuştum ya hani. Çocuğumuz olursa ismini ne koyarız diye." Biraz gerildi. "Ee?" "Sanırım bir isim bulsan iyi olur." Ultrason fotoğrafını çıkardım. "Çocuğuna yani." Derince yutkunduğumda tepki vermesini bekledim. "Ne?" "Bu." Yanıma ulaştı. "Bu gerçek mi?" Heyecanla kafamı salladım. "Evet." Gözlerim dolmuştu bile. "Evet, bir bebeğimiz olacak." Gözleri parladığında dünyalar benim olmuş gibiydi. "Baba olacağım." Yüzüm kızardığında kafa salladım. "Annesi sensin." Şok olmuş gibiydi ve buna da kafamı salladım. Bir anda havalandığımda bunu beklememiştim. "Deli!" Sıkıca ona sarıldığımda ağlıyordum bile. "Beni nasıl mutlu ettiğini bilemezsin." İstiyordu. Bu bebeği istiyordu. Bebeğimizi istiyordu. "Ailem." Elleri yanağıma ulaşıp beni öptüğünde zevkle karşılık verdim. Çok mutluydum. Yalan söylememem gerekirse bu tepkiyi beklememiştim ama sevinçten ölecektim. Ayrıldığımızda nefes nefese kaldım. "Şimdilik biri bilmesin ama olur mu?" Tereddütlüydüm birazcık. "Nasıl istersen bebeğim." Sevgisinden ölecektim. "O yüzden mi iki gündür karnını severek uyutulmak istiyorsun?" Kafamı salladım. "Aslında dün söyleyecektim ama ağzımdan öyle çıkıverdi." Güldü. "Güzel kızım benim." Gülümsedim. "Ay çok mutluyum bugün. Söyledim!" Sevinçle yerimde zıpladım. "Ne zaman göreceğiz bir daha?" Oturduğumda yanıma geldi. "Şöyle ki, birkaç gün sonra tekrar kontrolümüz var. Muhtemelen kalp atışlarını da duyabileceğiz." Elim karnıma gittiğinde gülümsedim. "Daha çok minik." Elini elimin üstüne koyduğunda ona baktım. Ondan güzel bir baba olacaktı. ***** İçimde garip bir his vardı. "Sakinim ben." "Buyrun girebilirsiniz." Hemşirenin seslenmesiyle onaylayıp birlikte içeri girdik. "Söylemişsiniz." Gülerek kafamı salladım. "Evet." "Daha erken bekliyordum aslında seni." Ayaklandığında yan tarafı işaret etti. "Gelin bakalım." Doruk bana baktığında hiçbir şey anlamamış gibiydi. "Bebeği göreceğiz." Bu anlarda bile soğuk ve tepkisiz olması hayret edilesiydi gerçekten. "He." Geçenki gibi yatıp pantolonumu sıyırdığımda soğuk jel biraz ürpertmişti. Doruk sadece monitör kısmına bakıyordu. Parmağını tutarak destek almaya çalıştığımda oraya döndüm. Bir sıkıntı olduğu kesindi ama anlayamamıştım. "Bebeğimiz gayet iyi. Ben kalp atışlarını da duyarız sandım ama erken olmuş." Hareket eden şeyi gördüğümde içime bir su serpildi. "Nerde?" Doktor Doruk'a güldüğünde eliyle işaret etti. "Burada." Çok küçük bir kısmı kaplıyordu. Annesinin küçük dünyasını aydınlatması gibiydi. Doruk sadece izliyordu. Bayıldığına emindim. Aleti karnımdan çektiğinde peçeteyle sildim. Doruk saçlarımdan öptüğünde gülümsedim. "Noldu?" "Hiçbir şey anlamadım ki." Güldüğümde ayaklandım. "Anlarsın hayatım." Tekrar içeri girdiğimizde oturduk. Doruk'un telefonu çaldığında ona döndüm. Sesini kapattığında cebine geri koydu. "Bir sorun yok değil mi?" "Yok." Bilgisayarına döndüğünde telefon tekrar çaldı. Sinirle telefonu tekrar aldı. "Ben çıksam iyi olacak." Arkasından bakakaldığımda tekrar doktora döndüm. "Çıkması iyi oldu çünkü bunu duymak isteyeceğini sanmıyordum." Yutkunduğumda gözlerine baktım. "Bir sorun var." Mahçupça kafasını salladı. "Bugün yaptığımız testler." Bilgisayara döndü. "Bebeğiniz ya sakat doğacak ya da doğumda kaybetme riskin gözüküyor." "Hemen kötü düşünmeyelim ama." dedi rahatlatmak ister gibi. "Sana zarar vermemesi için aldırabilirsin bu en doğal hakkın. Aksi takdirde." Onu böldüm. "Ben mi öleceğim doğumda?" Onaylamadı ama hayır da demedi. Yani öyleydi. "Karar sizin. Kalp atışları var normalde ama bu tür şeylerde bebeğe bağlılık daha çok arttığından dinletmek istemedim." Kafamı salladım. Haklıydı. "Anlıyorum sizi de." "Ben düşünsem?" Anlayışla başını salladı. "Gençsin ve tekrarlanmayadabilir. Buna göre de düşün." Hafif gülümseyip odadan çıktığımda hemen sandalyeye oturdum. Bunu beklemiyordum. İçimdeki kötü his belliydi. Buydu. Mutluluğum kısa sürmüştü. Doruk hala mutluydu ve bunu onun elinden alamazdım. Söylemezsem de bana kızacaktı. Söylersem ne tepki vereceğini bilmiyordum. Öyle bir çıkmazdaydım ki öylece kalakaldım. Demek ki içimdeki şey annesini aydınlatmak istemiyordu. 35.Bölüm Sonu. Oy vermeyi unutmayınn. |
0% |