@ineffable3107
|
Akşam olana kadar çalışmaya devam ettikten sonra Doruk'un mesajıyla aşağıya iniyordum. Mecbur aile evine gideceğimizden o beni alacaktı. Koridorda bilgi ekibindan Kayahan ile karşılaştığımızda inene kadar sohbet etmiştik. Aşağıda da konuşmaya devam ettiğimizde bir anlığına Doruk'un geldiğini unutmuştum. "Siz kendiniz gelmediniz mi? Niye buradan çıktınız?" Bunu sormasıyla kafama dank etmişti. Aklıma gelen ile alnıma vurdum. "Eşim gelecekti ya! Unuttum tamamen." Şaşkınlıkla bana bakmıştı. "Evli miydiniz?" Gülerek kafamı salladım. Hızla aradığımda tek bir cümle söylemişti. "Karşıdayım Maral. Karşıda." Kafamı kaldırdığımda normalde onu görmemem mümkün değildi. Telefonu kapattığımda Kayahan'a döndüm. "İyi akşamlar." Gülümsediğimde o da bana gülümseyerek karşılık vermişti. Tatlı çocuktu, kibardı. Ben yürüyene kadar Doruk indiğinde şaşırmıştım. Hava serindi ve ceketsizdi. Usulca gömleğine dokundum. "Ceketin nerde?" O ise hiç tınlamadan belimden tuttuğunda yanağımı öpmüştü. Evet Doruk benim yanağımı öpmüştü. "Bu ne için şimdi?" "O kim?" Katı sesi kulağıma ulaştığında bunu beklememiştim. "Şirketten bir arkadaşım Doruk. Niye ki?" "Sevmedim." Alayla kafamı salladım. "Neyini sevmedin acaba?" O tarafa döndüğümde onunda bize baktığını farkettim. Gülerek el salladığında mecbur ben de sallamıştım. "Sana sevmedim diyorum!" "Napabilirim?" Ona döndüğümde ne kadar ifadesiz olduğunu anlamam beni mutsuz etti. Yine de onu düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Eline uzandığımda tutmak istedim. "Hadi gidelim bak üşüyeceksin sen de." Alayla güldüğünde elimi bırakmıştı. "Bırak ya!" Benden uzaklaşıp dolandığında arabaya binmişti. O kadar kırılmıştım ki elimi bırakmasına. Bu kadarına gerek yoktu. Ben de arabaya bindiğimde siniri hala devam ediyordu. "Nasıl bir arkadaşmış amına koyayım gözünü senden alamıyor yarım saattir!" Yan tarafa baktığımda buraya baktığını bende gördüm. "Sen beni ondan mı kıskandın?" Sinirle arabayı sürdüğünde yana savrulacakken tutmuştu beyefendi. Aptalın tekiydi açıkçası. Gidene kadar hiç konuşmadığımızda bahçeye girene kadar gözlerimi ondan çekmedim. "Ne var, Maral? Ne?" "Beni kendi isteğinle öpmedin değil mi?" Sesimden kırgınlık akıyordu. "O görsün diye geldin yanıma." "Yine her şeyi istediğin gibi anlıyorsun." Telefonunu açtığında beni birkaç kez aradığını gösterdi. "Al!" "Bu mu kendi isteğimle bir şey yapmamak? Seni arıyorum ulaşamıyorum, bir bakıyorum ki bir adamla gülerek konuşuyorsun." Sinirle arka koltuktan ceketini alıp kucağıma bırakmıştı. "Bunu da giydim. Kafanı kaldırıp beni görebilseydin arabanın önünde beklediğimi de görürdün!" Kendime daha ne diyebilirdim yani, bilmiyordum. Onu suçladığım her şey de en fazla suç ben de çıkıyordu. Ceketi sertçe aldığında arkaya geri fırlattı. "O görsün diye seni öpmeme de gerek yok ayrıca. Saçmalamaya devam et sen kafana göre." Benden önce arabadan indiğinde öylece kalmıştım. Ben de indiğimde bana bakmaktanda geri durmuyordu. "Maral." "Efendim?" diyebildim sadece. "Bana doğru söyle tamam mı? Her zaman." Kafamı salladığımda ilerleyecekken beni şoka uğratan o soruyu sordu. "Yüzüğün yok." Parmaklarıma baktığımda gerçekten olmadığını farkettim. "Niye yok?" "Doruk." Fısıltımın ona ulaşıp ulaşmadığını bile bilmiyordum. "Bilmiyorum. Muhtemelen şirkette falan unuttum." Cebinden çıkardığında elime bırakmıştı. "Sabahtan beri yok Maral." Gerçekten büyük bir sorundu. Kasıtlı yaptığımı düşünüyordu. Dün gece duşa girerken makyaj masasına bırakmıştım ama hep yaptığım bir şeydi. Sabah hep geri takmıştım. "Farketmedin." "Özür dilerim." "Bana diyorsun ya hani aylardır yüzüme bakmıyorsun diye." Kafamı salladım. "Beni görmeyen sensin. Bugün geldiğimde yüzüme baktın mı? Toplantıyı siklemeyip sadece sana baktım. Bir kere bile bakmadın. Asistanına bile baktın ama bana bakmadın." "Odaya giderken bile sadece ben bekledim seni. Çıktığında yine ben vardım. Seni durdurduğumda senin için kopyasını hazırladığımı söyleyecektim, gittin. Yüzüğün yok. Hadi onu unuttun tamam. Başkasıyla konuşurken beni görmeyip unutacak kadar mı?" Cevabım sadece sessizlikti. Asistanına bile baktın ama bana bakmadın cümlesi çok kırıcıydı. Kendi açımdan düşününce o kadar haklı geliyordu ki o bana bunları yapmamıştı. "Seni kıskandığım için öptüğümü düşünecek kadar unutmuşsun sen beni." "Doruk." Kafasını hayır anlamında salladı. "Şimdi değil. Evde konuşuruz." O kadar şey açıklamasına rağmen elimdeki yüzüğü alıp tekrar parmağıma geçirmişti. Bu hareketi beni bitiren şey olmuştu. Elimden tuttuğunda eve yürürken bile ona bakmayı sürdürdüm. "Hoş geldiniz çocuklar!" Elçin anne bizi görünce ikimize de sarılmıştı. İçeri geçip Elif teyze ve anneanne ile selamlaştığımızda Doruk üstündeki gerginlikle yukarı çıkmak istemişti. O gittiğinde ben kadınlarla kalıp sohbet etmiştim. Eksik fark edince Elçin anneye döndüm. "Didem nerede?" "Ay onun projesi mi ne varmış, arkadaşlarıyla toplanarak yapıyorlarmış. Geç geleceğim dedi." Anlayışla kafamı salladığımda bana gülümsedi. "Sen neler yapıyorsun canım?" "İyiyim. Çalışıyorum hala işte." "Güzel güzel." Gülümsediğimde gözüm koridora kaymıştı. "Ben bir Doruk'a bakayım." Kalktığımda merdivenleri görmek canımı yakmıştı. Düştüğümde bile canım yanmamıştı ama şuan yanıyordu. Yavaşça çıktığımda onun odasına ilerledim. Kapıyı açtığımda sadece üstünü değiştirdiğini farkettim. "Niye değiştirdin?" "Canım istedi." Yanımdan geçip gidecekken onu durdurdum. "Dur artık ama." Arkasındaki masaya yaslandığında kollarını göğsünde bağladı. "Dinliyorum." Şu an üstündekiyle o kadar iyi duruyordu ki bilerek giydiğine emindim. Ona dar tişörtleri yakıştırıyordum ve evde hep giyiyordu. "Bilerek olmadı hiçbiri." İfadesiz kaldı. Kollarına dokunduğumda bu sefer geri çekmedi. "Özellikle yüzük yani unuttuğum bir şey değil hiçbir zaman. Ki herkes evli olduğumu bilir zaten." Evet o yüzden Kayahan sormuştu değil mi? Bunu bilmesine gerek yoktu. Telefonu çaldığında benden uzaklaşıp aramayı açtı. "Efendim?" "Eda abinle konuştuk bu mevzuyu. Senin araya girmene gerek yok." Dinlemeyecektim ama Eda kelimesi geçtiğinde odadan çıkmadım. "Tamam." Telefonu kapattığında sorgular gibi ona baktım. "Hiç başlama sen de." "Eda." dedim kelimeyi bastırarak. "Ne zamandan beri birbirinize isimle hitap ediyorsunuz?" "Konuştuğum bile yok." Alayla güldüm. "2 günlük kadına numaranı verebildiğine göre bu hakkı kendinde bulmuş demek ki." "Saçmalıyorsun." Yanımdan geçip gittiğinde tekrardan güldüm. "Gömleğin yine parfüm mü kokuyordu da çıkardın?" "Ne yapmaya çalışıyorsun?" "Güvenmiyorum ben." Kafasını salladı. "Maral siktiğimin şirketinde senin evli olduğunu bilen yok. O da bilmiyor. Yüzüğün yokken başkasına güldüğünde ben sana güvenmiyorum dedim mi?" Susup kaldığımda cevap verememiştim. Benim güvenmediğim o değildi, Eda denen kadındı. Zamanında ceketine de parfüm sıkmıştı ama o hiç beni anlamak istemiyordu. Odadan çıktığında ben de arkasından çıktım. Merdivenin ortasındayken aşağıya bakıp tekrar bana baktı. "Dikkat et inerken." İkimizinde aklına aynı şey geldiğinde cama tutunarak indim. Elimden tuttuğunda homurdanmasına gülmek zorunda kaldım. "Güvenmiyormuş. Göstereceğim ben sana güveni." "Hiç gülme Maral. Şirkettekiler ayrı sen ayrı sinirlendiriyorsun beni." Dudaklarımı büzdüm. "Ama ben ayrıyım değil mi? Hani karınım ya. Buna iznim vardır diye düşünüyorum." Derince nefes aldı. "Var baş belası var." Aramızda böyle bir konuşma geçtiğinde gülümsedim. Hepsine rağmen benimle konuşabiliyordu. Yemek masasına oturduğumuzda yanıma oturmuştu. "Doruk, yavrum nasılsın?" Anneannesinin sorusuyla Doruk gülümsemeye çalıştı. "İyi, sen? Getirttiğim ilaç işe yaradı mı?" Bundan haberim yoktu. "Hayırdır anne ne ilacı?" Elçin annenin sorusuyla rahatladığımda tek bilenin ben olmadığıma sevindim. "Bir şey yok ya bacaklarım biraz ağrıyordu. Doruk da o gün bize uğradığında denk geldi." Niye uğramıştı ki? Bana dönüp gülümsedi. "Çilekleri beğendin mi güzel kızım? Doruk senin için yetiştirmemi istedi yazlığın bahçesine." Bana getirdiği çilekler. Oturup ağlayacaktım neredeyse. "Çok beğendim. Teşekkür ederim." Gözlerim dolduğunda başımı eğerek bunu saklamaya çalıştım. Yukarıda kesinlikle ağlayacaktım. İş için gittiğinde bile bana getirtmişti ve ben onları yememiştim. Doruk çeneme dokunarak başımı kaldırdığında duygusallığım gitmişti. Yemek bittiğinde nihayetinde Didem gelmişti. "Selam canlarım! Hoş geldiniz." Beni öptüğünde gülümsedim. "Hoş bulduk. Asıl sen hoş geldin." "Umarım ablamı bu gece burada bırakırsın abi. Ona ihtiyacım olacak çünkü." Güldüğümde Doruk gülmemişti. "Hayırdır?" Beni kendine çekmişti. "Napacakmışsın karımı?" Diğerleri de güldüğünde ben de gülmeye devam ettim. Tepkisi ve söylemi çok komikti. "Gece oturacağız. Sen evine gidebilirsin." Ayaküstü abisini kovduğunda Nihat baba bile gülmüştü. "Abisini evden kovanı da ilk defa görüyorum." "Kalırım canım." dediğimde Doruk bana baktı. "Haberimin olduğunu düşünmüyorum?" Omzumun üstünden ona baktım. "Çok istiyorsan sen de kalabilirsin Doruk. Ya da eve gidebilirsin." "Burası benimde evim. Tabii ki kalacağım." Biraz daha konuştuktan sonra Doruk ve Nihat baba bahçeye çıktıklarında biz oturmaya devam ediyorduk. Anneanne yatmak istediğinde o odaya çıkmıştı. Didem, Elif teyze ve ben kaldığımızda Elçin anne bize kahve yapmak istemişti. "Nasıl gidiyor okul?" "Ay çok eğlenceli." Şimdi seviniyordu ama final zamanı görecektim ben onu. "Öyledir tabi. Hep öyle gidecek merak etme." Ben alayla söylediğimde Elif teyze çoktan anlayıp gülmüştü. "Ya dalga geçme! Gerçekten öyle." "Bir şey demedim canım." Hala dalga geçtiğimde köşedeki yastığı bana fırlatmıştı. Bu gülmemi arttırdığında camdan bana bakan Doruk'u görmeyi beklemiyordum. "Didem! Gel kahveleri al!" Elçin anne ona bağırdığında onu durdurarak ben kalktım. "Sen dur ben kalkarım." Onun yanına gittiğimde beni beklemiyormuş gibi gülümsedi. "Kızım otursaydın." "Olsun annecim ne olacak? Ha ben ha Didem ne farkedecek?" İki kahveyi aldığımda bahçe kısmına çıkarak önlerine bıraktım. "Kızım sen niye getirdin?" "E bende bu evin kızıyım. Bir kahve getirmişim ne olacak?" Hepsi de aynı soruyu soruyordu yani ne vardı bunda? Güldü. "Öylesin tabi." Doruk bana bakmayı kesmediğinde ona da gülümsedim. Tekrar içeri geçtiğimde diğer kahveler de gelmişti. Geç saate kadar oturduğumuzda Doruk bile odasına gitmişti. Didem'in odasında uyukladığımda ben de yukarı çıkmıştım. Doruk uyumamıştı. Koltukta oturduğunda anlamsızca ona baktım. "Neden uyumadın?" "Uyku tutmadı." Uyku sersemi kafa salladığımda giyinme odasına girip üstümü değiştirdim. Yatakta uyumayacağı belliydi. Yönümü değiştirip yanına gittim. Dizlerine yattığımda anlam veremedi. Ben de veremedim çünkü uykum vardı. "Noldu?" "Uyuyacağım." Gözlerimi çoktan kapattım. "Yatağa yatsana." Bunu demesine rağmen saçımı okşuyordu. "Sen yoksun ki." "Ben hep buradayım." Güldüm. "Yanımda yoksun Doruk." Kafamı kaldırdığında sadece ona baktım. Beni kucakladığında ne yaptığını çözemedim. Yatağa bıraktığında üzgün gözlerle yönümü ona çevirdim. "Sensiz uyumak istemiyorum artık." Üstündeki tişörtü çıkardığında derince yutkundum. Sporu hiç bırakmıyordu anlaşılan. "Çok konuştuğunu söyledim değil mi?" Yanıma yattığında şaşırarak ona baktım. Belimden tutarak kendine yasladığında bana sarılmıştı. "Uyu sadece." Elimi yanağına koyup onu öptüm. Geri çekildiğimde gözlerim hala kapalıydı. Sadece onunla uyumayı değil her şeyi özlemiştim. O ise ondan beklemediğim şeyi yaparak beni öpmeye devam etmişti. Karşılık verdiğimde yanağıma uzanıp saçlarımı kenara çekti. Nefesimi kesene kadar öptükten sonra geri çekildiğinde gözlerim açıldı. "Elimden bir kaza çıkaracaksın en sonunda." Tam olarak üstüme eğildiğinde öpmeye devam etti. İstediğinin sadece bu olmadığını biliyordum. Geri çekildiğinde saçlarımı sevmeye başladı. "Uyumalısın." Bu haline güldüğümde zaten uykuluydum. Yan tarafa yattığında ona sarıldım. "Uyumalıyız." ***** "Uğraşamam." Doruk'un seslerine uyandığımda gözlerim aralandı. Göğsünde yatıyordum ve hiç uyanmak istememiştim. Saçlarımı seviyordu. "Şirkette konuşuruz Fatih." Kumam aradığı için sevinmiştim. Dünden sonra tabi. Telefonu kenara bıraktığında başımı kaldırmaya çalıştım. Ellerini çektiğinde ona döndüm. "Günaydın." "Günaydın." Hala üstsüz olduğunu görmemle şaşırdım. Oda soğuk gibiydi. Örtüyü ona kaldırdığımda bana bakmaya devam ediyordu. "Üşürsün." Ellerimi göğsünde birleştirip çenemi koyduğumda onu izledim. Saçımı boynumdan çektiğinde yüzümü kendisine yaklaştırdı. Boynumu öptüğünde yönümü tekrar ona çevirdim. "Şimdi gidecek misin hemen?" "Gitmiyim mi?" Yanağını öptüm. "Gitme. Yatalım biraz daha." "Senin işin yok mu?" Kafamı olumsuz anlamda salladım. "Bugünkü görüşmelerimi yarına aldım." Kalkmak için doğrulduğunda yatmaya devam ettim. Sanki aylardır konuşmayan biz değilmişiz gibi bir sabahtı. "Bakma öyle." "Nasıl?" Güldüğümde o da güldü. "Böyle işte. Yanından gidesim gelmiyor." "Gitmeyebilirsin?" dediğimde burun kıvırdı. "Gitmeyebilirim tabi. Gitmezsem nasıl para kazanırız?" "Ben bakarım bize." Güldüğümde aklıma gelenle gülmemi durdurdum. "Pisliksin! Daha geçen gün haberlere çıktın milyarder iş adamı diye!" Yastığı ona attığımda gülerek tuttu. "Adamın torununun torununa kalacak mirası var hala para nasıl kazanırım diyor." Homurdandığımda banyoya ilerledi. Elindeki yastığı sert olmayacak şekilde bana attığında yüzüme gelmişti. "Burnum kırıldı!" "Estetik değil miydi ya sanki?" Beni silahımla vurduğunda yaptığı dalgayı anlamayarak aynaya koştum. "Ay evet! Ya bir şey olsaydı?" Hafif kalkık küçük burnuma baktığımda bir sorun göremedim. "Vah vah ne büyük dert. İki haber fazladan yazıp tekrar olursun ne olacak?" Bunu zaten yapardım. "Evet canım. Doruk Aydın da bön bön baksın karısı kendi parasını harcarken." Cevaplamayıp banyoya girdiğinde arkasından homurdanarak odayı topladım. Evde olacağım için üstüme rahat bir şeyler giydiğimde odaya geri döndüm. Telefonuma bakarken Doruk üstünü giyindiğinde hazırlanmıştı. Aklıma gelen ile yanına gittim. "Anneannenin bahçesinden mi getiriyordun o çilekleri?" Kafasını salladı. "Niye hiç söylemedin?" "Bilmem." Omuz silktiğinde bir şey diyemedim. "Hadi inelim." Elimden tuttuğunda odayı kapatarak aşağıya indik. Kahvaltı yapmadan gitmek için kapıya ilerlediğimizde koridor boştu. "Ceketini giy tamam mı?" "Tamam giyerim." Belimden tutup beni öptüğünde bu hoşuma gitse de geri çekildim. "Napıyorsun? Bir gün görecekler ya!" "Görsünler. Karımı öpmek suç mu?" "Sen utanmaz olduğun için normal geliyor sana böyle şeyler." "Aynen canım hadi." Kapıyı açtığında gülümseyerek ona el salladım. "Hadi dikkat et kocam. Görüşürüz." Cevabını beklemeden kapıyı kapattığımda homurtusunu duymayaraktan içeri geçtim. "Günaydın!" "Günaydın canım." diyen Elif teyzeye gülümseyerek tekli koltuğa geçtim. Çok neşeli bir gündü bence. Herkes için öyleydi. 40.Bölüm Sonu. Oy vermeyi unutmayınn. |
0% |