@inviernonoctis
|
"On altı darbe, on altı darbenin ağırlığında boğuldu." Başıma giren ayrıyla sallandığım sallancaktan kalktım.Neredeyim ben? Kahkaha sesi duymamla yan tarafa baktım.Bir kız vardı, kızıl saçları güneşle beraber parlıyordu.Yeşil gözleri ormanda kaybolmuşum gibi elalarıma bakıyordu. Dudakları kuruydu, beyaz teni solmuştu."Beni unuttun mu Mila? Yoksa Açelya mı demeliyim?" Bir anda kendimi tabutun içinde bulmuştum, üstüme kumlar dökülüyordu.Yan tarafımdaki kız gülümsedi."Yeni hayatında mutlu musun?" Adel, Adel'im. Korkuyla ona doğru baktım.Hareket edemiyordum."Adel seni gerçekten unuttuğumu mu düşünüyorsun?" Adel elini kızıl saçlarından geçirip, solgun dudaklarıyla gülümsedi."Unuttun, senin için gerçekten önemsiz miyim? Bir kere bile mezarıma gelmedin."Elimi ona uzatıp elini tutup bunların yanlış olduğunu söylemek istedim. "Hayır Adel! Mezarını bulamıyorum." Adel'in gülümsemesi solmuştu, gözlerinden yaşlar akmaya başladı."İşte senin için değersizim.Beni arkadaşın olarak görseydin mezarımı bilirdin."Dünyam karanlığa gömülürken korkuyla çığlık attım."Hayır Adel! Sen benim kız kardeşim gibisin." "Hayır, ben senin gözünde bir çöpüm." 🍂 Elimi terleyen yüzüme götürüp yüzümü sildim.Uzun zaman sonra onu rüyamda görmüştüm.Mezarını bulmam lazımdı, kız kardeşim kimsesiz değildi. Bizde yaşadığı zaman boyunca sadece benimle konuştu, bizde yaşarken bile şiddet gördüğümü bilmiyordu. Babam genellikle ya Adel evde değilken şiddet uyguluyordu ya da gece yarısı. Ayağa kalktım, prizden şarjla beraber telefonumu çıkardım.Şarjı çıkarıp çekmeceye koydum.Nasıl bulacaktım mezarını?Telefonumu cebime koydum, odamdan çıkıp merdivenlere yöneldim.Aslı hanımdan Doruk beyin numarasını almam gerekiyor."Merhaba...Doruk beyin numarası sende var mı?" Aslı hanım Umut ile oynuyordu.Bugün akşama doğru teyzem gelecekmiş. "Cep telefonu yok ama sekreterini arayayım o bağlar."Tamam diyip telefonumu uzattım.Telefonu elimden alıp numarayı aradı.Telefonu bana verdiğinde aldım."Alo...Evet Doruk beye bağlar mısınız? Açelya Mila Bulut aradı dersiniz."Sekreter bir saniye dedikten sonra bekletti. On saniye sonra Doruk beyin sesi duyuldu."Açelya ne oldu? İyimisiniz?" "İyiyim Doruk bey.Sizden son bir isteğim var."Dedim."Söyleyin."Dediğinde bir süre Adel'in kaybolmuş mezarını konuştuk."Merak etme Açelya.Bugün içerisinde mezarını bulacağım." "Teşekkür ederim."Rica ederim dediğinde ikimizde iyi günler dedik,telefonu kapattım."Açelya sanırım bu senin için özel bir konu o yüzden sormayacağım." Dediğinde gülümsedim.Babam ve üvey annem şu an soru yağmuruna tutardı."Teşekkür ederim." "Teşekkür etmene gerek yok.Her insanın söylemek istemediği, özel şeyleri olabilir."Umut elimden tuttuğunda ona doğru baktım."Abla annem bize pasta yapacakmış!" Annem...Aslı hanım gözlerinden akan yaşları silip Umut'un başını öptü."Annen kurban olsun sana." "İyi eğlenceler o zaman size." Umut'un saçlarını okşayıp üst kata çıktım.Ilgın'ın odası benim odamın yanındaydı.Kapısını tıklattığımda 'Gel!' Dedi.İçeri girip yatakta oturmuş telefonundan film izleyen Ilgın'ın yanına oturdum."Dün olanları konuşalım mı?"Ilgın telefonunu kapatıp yanına koydu."Tamam Açelya.Sor." "Dün neden dalgından?" Ilgın ensesini kaşıyıp bakışlarını bana çevirdi."İyiyim sadece alışamadım buraya ya da Aslı hanıma."Başını omzuma yasladığında, çenemi başına yasladım.Saçlarını okşamaya başladım."Ilgın alışacaksın zor olacak ama alışacağız."Geri çekildiğinde gülümseyip yanağını öptüm."Hadi kız kıza zaman geçirelim." "Peki gel film izleyelim." Yataktan kalkıp kapıya doğru yürüdüm."Mutfağa gidip yiyecek bir şeyler getirelim."Ilgın telefonunu cebine koyup yanıma geldi. Merdivenlerden hızlıca inip mutfağa doğru ilerledim.Ilgın iki kapaklı raftan dört tane tabak çıkardı. Çekmeceden cips, kraker ve jelibon çıkardım. Ben tabağa cipsiyi doldururken Ilgın krakeri koydu. Jelibonu tabağa doldurdum. Buz dolabın kapağını açıp kola çıkardım. Ilgın'ın tepsiye koyduğu bardaklara kola doldurup, kola şişesini dolaba koydum."Hadi gidelim." Ilgın diğer boş kalan tabağa kek koydu.Tepsiyi o almadan önce tepsiyi aldım. Ilgın kaşlarını çattığında gülerek mutfaktan çıktım."Hadi gel Ilgın."Diyerek merdivenlere yöneldim. Üst kata Ilgın'ın odasına çıktığımızda yatağına uzandık.Tepsiyi ortamıza koydu.Telefonundan açacağını sanmıştım ama karşımızdaki televizyondan açtı. Çerezlik bir film açmıştı."Kafa dağıtmak için bunu izleyelim mi?" Kafamı tamam anlamında sallayıp tabakta olan cipsiden alıp yedim. Film bir saatin sonunda bittiğinde Ilgın beğenmediğini işaret eder gibi kaşlarını çattı."Beğenmedim." Gülerek yanağından makas aldım."Neden?" Kapanmış televizyondan gözlerine ayırmadı."Kan, vahşet, acımasız katiller ilgimi çekiyor."Alnından ittirdiğimde gülüp cips yedi."Kanlı katil seni."Yüzünü buruşturdu."Katil sevmiyorum filmde seviyorum.Kan, insanların paramparça olmasını sevmiyorum." Oturduğum yataktan kalktım, telefomun bildirim sesiyle yan taraftan telefonumu aldım.Çağrı'dan mesaj gelmişti. Çağrı:Mila nefes alamıyorum. Çağrı:Duvarlar üstüme üsteme geliyor. Çağrı:Nefes almakta güçlük çekiyorum. Çağrı:Ölüyor muyum Mila? Çağrı:Bana tekrar bu acıyı yaşatan kişi kim? Çağrı:Kabuslarımda her zaman tekrar görüyorken neden bunu bana yaşatıyorlar? Mila'm:Çağrı neler oluyor? Mila'm:Çağrı korkuyorum? Çağrı:Mila bir süre yazamayacağım özür dilerim. Çağrı:Bir kaç saat içinde sana dönüş yapacağım. Mila'm:Beni sorusuz bırakma Çağrı. Mila'm:Çağrı lütfen. Çağrı Kandemir'den Gözlerimi ekrandan ayırmadım, titreyen ellerime hakim olamıyordum.Bir, iki veya defalarca videoyu tekrardan izledim.Acı, sadece acı vardı.Annem bunu hak edecek ne yapmıştı? Yıl 2013, Haziran 9 Çağrı bağırış sesleriyle odasının kapısını araladı.Annesi ve babası her gün her saat kavga ederlerdi.Çağrı aralıklı kapının arasından geçip salona doğru ilerledi."Doğan Çağrı korkacak sessiz ol."Ama babası sessiz olmadı, elindeki bıçakla kadının üstüne doğru yürüdü."Sen beni deli mi edeceksin? İşlerime burnunu sokma demedim mi?" Çağrı korkuyla annesinin eteğini tuttu."Anne." Annesi koluyla çocuğunu arkasına aldı."Doğan sakin ol." Babasının öfkeden gözü dönmüştü, küçücük çocuğun sekiz yaşındaki çocuğun önünde delirmişti.Elindeki bıçağı kadının karnına sapladı."Doğan sen..."Kadın hâlâ çocuğunu koruyordu, Çağrı korkuyla geri çekildi. Üstene gelen kanla korku içinde çığlık attı.Hareket edemedi."Sanane lan benim ilişkimden.Evliyiz diye tek sen mi olacaksın hayatımda?" Bu sefer kadının kalbine bıçağı sapladı.Çağrı korkuyla tekrar çığlık attı.Annesinin önüne geçmeye çalışacakken babası Çağrı'yı omzundan tutup itti. Babası Çağrı'nın gözü önünde Çağrı'nın çığlıklarını, yapma diye yalvarmalarını dinlemeden eşini on altı yerinden bıçakladı."Akıllı olsaydın!"Diyip evden çıkmıştı.Çağrı korkuyla annesinin kanlı bedenine yaklaştı.Elini kanlarla kaplı yüzüne götürdü."Anne..."Çağrı ağlamaya başladı, yüzünden akan yaşlar annesinin yüzüne düşüyordu."Anne ayağa kalk!" Doruk eve girdiğinde annesini ve Çağrı'yı yerde gördüğünde Çağrı'nın kollarını tutup kaldırdı."Abi annem...o iyi olacak mı?"Doruk kardeşine sarıldı, saçlarını okşadı.Doruk bakışlarını annesinin cansız bedeninden ayırmadan ağladı.Sessizce içinden çığlık atıyordu, annesini sonsuza kadar kaybettiler... Çağrı annesinin ölümüne şahit olmuştu, Çağrı çocuk yaşında ölümü görmüştü. Çağrı'nın elleri annesinin kanlarıyla kaplanmıştı.Annesi ölürken bile Çağrı'yı koruyordu...Çağrı yaralı kalbine kanlı parmakları sığdırmıştı.Çağrı kan ile küçüklüğünde tanışmıştı, ilk sevdiğini kaybedişiydi. ŞİMDİ Kİ ZAMAN Dudaklarımın arasından kaçan hıçkırıklara engel olamadım, gözlerimden akan yaşlar öfke gözyaşlarıydı.Annemi benden alan babamın bıraktığı gözyaşlarıydı.Annemi benden on altı bıçak darbesi ile ayırdı.O bıçak o gün annemi değil beni öldürmüştü.Bizi hem annesiz hemde babasız bıraktı. Annemin ölümünden sonra babamdan haber alamadım.Abime soruyorum babam nerede diye, hiçbir şey demeden gidiyor.Başımı ellerimin arasına aldım, defalarca kabuslarımda gördüğüm anı video kaydında televizyondan izlemiştim.Akan gözyaşlarımı sildim, duvarlar üstüme üstüme geliyordu. Evim dediğim yer beni öldürüyordu.Ölüyordum, nefes alamıyordum.Ruhumda yanıklar vardı, geçmişimin yanmasını izliyordum.Engeller yok, yardım elleri yok sadece kesik izleri var.İzler vardı, bıçak izleri vardı."Amca..."Didem'in sesini duymamla gözyaşlarımı sildim.Gülümsedim, sahte gülümsemeler."Amcacığım?" "Efendim?" Didem bana sarıldığında belinden tutup kucağıma oturttum."İyi misin." İyi değilim amcam, iyi değilim Didem'im."İyiyim, baban nerede?" Didem'in suratı asıldı, bakışlarını kaçırdı."Şirkette her zamanki gibi."Didem'in başını öptüm.Telefonumu yan taraftan aldım."Çizgi film izleyecek misin?" Didem 'evet' dediğinde abimin yedek telefonunu ona verdim.Didem telefon ile odasına gitti.Oturduğum koltuktan kalktım, yan taraftan montumu alıp giydim. Fermuarını çekip telefonumu cebime koydum.Ayakkabımı giyip dışarı çıktım.Garajdan motorumu aldım, kaskı kafama takıp motora bindim. Gaza basıp düşüncelerimle evden uzaklaştım.Sanki hız yapmak düşüncelerimi unutturuyor gibiydi.Korku dolu geçmişimi unutturuyor gibiydi.Çığlıklar, acı dolu hıçkırıklarla devamla boğuluyordum.Rüzgar düşüncelerimi geride bırakıyor gibi esiyordu. Sahil tarafına geldiğimde motoru oturacağım yere çektim.Kaskı kafamdan çıkarmadım.Taşlara doğru oturup ayaklarımı sallandırdım.Ailem ıher zaman kavga ederlerdi, babam sebepsiz kavga çıkarırdı.Para konusu evde başladığında iki saat boyunca kavga çıkardı.Orta gelirli bir aileydik, babam para gözdü. Abim büyüdüğünde kendi şirketini açmayı başardı. Gözlerimden akan yaşlar kaskın camını buharlaştırdı.Sessizce güldüm, yüklerden kurtulamıyorum.Boğazım düğüm düğüm oluyordu.Boğazım acıyordu, boğazım acıyor."Beyfendi cüzdanınız düşmüş."Hoş, sesine ömrümü vereceğim sesle yutkundum.Arkamı döndüm, Mila... beyazlara bürünmüştü. Beyaz şort, beyaz crop ve beyaz gömlek giymişti. Hafif topuklu beyaz ayakkabı giymişti.Umarım sesim kasktan belli olmaz."Teşekkür ederim...biraz yanımda oturur musunuz?" Umarım yanlış düşünmemiştir.Aslında bende olsam yanlış düşünürdüm.Mila bir süre sessizce kaskın ardındaki gözlerime baktı."Peki...İsminiz neydi?" Kendi ismimi ya da ikinci ismimi söyleyemezdim."Yiğit."Bir manzaraya benzerken nasıl denizi izliyordu?"Ben Açelya Mila ama sen Açelya de." Sadece sana Mila. Sahi sadece bana mı Mila? "Gözleriniz çok güzel."Gülümsedi, gülümsediğinde kalbimde oluşan hissi bilmeden gülümsedi.Bir insan kaç defa aynı kişiye düşer, kaç defa yenilir? Ömrüm boyunca Mila'ya yenilmeye hazırım."Teşekkür ederim beyefendi." Gözlerini sahilden ayırmadı."Sizce geçmişte yaşanan feci bir çocukluk travması tekrar gerçekleşirse ne yaparsınız?" Mila bana doğru bakışlarını çevirdi.Gözleri her şeyimdi. "Ölürdüm, kendime bir süre gelemem ama sevdiğim kişiler için güçlü durmaya çalışırım.Elbette içimde yanarım ama bunu dışarı yansıtmam."Evet Mila sen buydun, kendini gülümsemeye zorluyordun mutsuzken bile.Yorgundun ama sahte gülümsemeleri esirgemedin."Gitmek zorundayım artık.Neler oldu bilmiyorum ama umarım mutlu olursunuz.Yaşanan olaylar ağırdır, belki nefes aldırmıyordur ama güçlü olmaya çalış.İçinde dene bunu Yiğit." Bir an Çağrı demesini istedim."Teşekkür Ederim Açelya." Mila'm. Mila gittiğinde oturduğum taşlardan kalktım.Motoruma bindim, kaskı kafamdan çıkarmadım.Gaza basıp uzaklaştım. Mila ile konuşmak iyi gelmişti.Yaralarımı sarmıştı. 🍂 "Mila...Mila la la lalala."Kulaklarıma dolan neşeli seslerle yutkundum.Bakışlarımı yerde oturan kızılama çevirdim.Yeşil gözleri parlıyordu, tebeşirini bana gösterirken tek gözünü kıstı."Lalala lala." Bakışları yere çevirip tebeşirle gülümseyerek kaldırım taşını yazmaya başladı. Yanına yaklaşıp çizdiği yazıyı fısıltılı bir sesle okudum."Mezarım, mezarımı bul Açelya.Senin için değerli olduğumu kanıtla."Adel yeşil gözlerini gözlerime kenetledi.Dudaklarında yalancı bir gülümseme oluştu."Arıyorum Adel.Sen benim kız kardeşimsin!" Dudaklarından çaresiz bir iç çekiş duyuldu. "Bulamadın Mila.Yapamadın." Oturduğu yerden kalktı, karnından akan kanlar yere damlıyordu.Korkuyla elimi karnına götürdüm."Acımıyor Açelya, eskisi gibi acıtmıyor."Karnından akan kanlar elime ulaşmıştı, onun katili gibiydim.Hayatını alan bir katil gibiydim. Hayır! Hayır ben katil değilim.Adel'i ben öldürmedim!" Uyanma zamanı Mila...Seninle farkımız bu ben sadece rüyalara hapsolmuş bir ruhum.Sen ise yaşıyorsun." Başımı yasladığım yastıktan korkuyla kaldırdım.İkinci defa oluyordu.Sahilden geldiğimde biraz uyumak istemiştim.Kabuslarım beni bırakmıyordu, her daim yanımdaydı.Ne hissedeceğimden ya da ne yapmam gerekiyordu bilmiyordum.Yataktan kalkıp camı açtım.Biraz hava almak iyi gelir belki.Doruk bey acaba mezarı bulmuş mudur? Telefonumu yastığımın altından aldım Çağrı hâlâ yazmamıştı.Bizimkiler mesaj atmıştı. Cihan:Napıyorsunuz? Burak:Mantı yerken film izliyorum. Burak:Sana önermiştim hatırlıyor musun aşırı güzelmiş ikinci filmi. Cihan:Sonunun mutsuz gittiğini söylemiştin gıcıklığına. Burak:Hayır be bir anda konuşurken dalmıştım. Elif:Lütfen gidin aranızda filmi konuşun. Elif:Uykum var! Neva:Saat kaç? Neva:Gözüm acıyor sizin yüzünüzden. Açelya:Ne oluyor? Açelya:Lütfen kısaca özet geç Cihan. Cihan:Can ve Buse ayrılmış Buse okula geri dönüyor Cihan:Babası bizzat kendisi okula gönderecekmiş Burak:Şerefsiz Burak:Bunlar ailecek şerefsiz Cihan:Sözde açıktan devam edecekti. Açelya:Umrumda değil nasıl olsa ailesi artık biliyor. Elif:O kızı görmek istemiyorum. Neva:Sınıf değiştirsin. Burak:Keşke ama olmuyor işte. Açelya:Yeter başka bir konu açın. Burak:Nasılsın? Açelya:Nasıl yani? Elif:Son günlerde neler hissediyorsun? Duyguların düşüncelerin neler? Açelya:Elbette zor geçiyor, ne kadar böylesi daha iyi olsa da alışık olduğum bir ortam değil Açelya:Umut için en iyisi olsun. Açelya:Bir kaç dakika bekleyin. Doruk bey aradığında telefonu açtım."Alo Doruk bey?" Doruk bey derin bir nefes alıp yanıt verdi."Mezarı buldum Açelya." 🍂 Adel'imin, kızılımın mezarına yaklaşırken arabanın düğmesine bastım.Cam kapanırken Doruk beye doğru döndüm."Hadi size göstereyim mezar yerini."Başörtümü düzeltip arabadan indim.Kimsesizler mezarlığı, Adel kimsesiz değildi ben vardım.İçeri doğru girerken gözlerimden akan yaşlara engel olamadım.Seninle farkımız bu ben sadece rüyalara hapsolmuş bir ruhum.Sen ise yaşıyorsun. Yaşamayı hak etmiyordum."Sağ taraftan geçeceğiz.Dikkat et yerlere bebek mezarlıklar fazla." Bir kaç dakika yürümenin sonunda bir mezarlığın önünde durduk.İsmi yazmıyordu tahtada boş kalmıştı."Açelya istersen sprey boya var yanımda yazabilirsin."Sprey boyayı bana uzattığında elinden aldım.Tahtanın üstüne 'Adel Karaca' yazarken gözyaşlarım aktı.Adel'im Karaca'm."İstersen ben dışarıda bekleyeyim."Başımı hayır anlamında sallayıp elimi toprağın üstünde gezdirdim."Hayır, her şey için teşekkür ederim Doruk bey." "Rica ederim.Dikkat et."Diyip gitmişti."Adel'im ben geldim güzelim.Kızılım seni çok özledim."Elimi toprağının üstünde gezdirirken ağlamaya başladım.Adel beni çok erken bırakmıştı.Çok erken ölmüştü kızıl güzeli. Adel ölürken Açelya'nın kalbini yanında götürdü. Canım, can güzelim ölmüştü.Yıllar boyunca mezarını bulamadım.Hatalıydım, ölmemeliydi.Onun yerine benim ölmem gerekiyordu.Gözyaşlarım mezarına akarken elimi 'Adel Karaca' yazdığım tahtanın üstünde gezdirdim.Beni bırakıp gitmişti.Yere oturup başımı tahtaya yasladım.Huzurluydum kızıl güzelimi bulmuştum.Gözlerim kapanıyordu.... "Buldun Mila.Mezarımı buldun."Gözlerimi aralayıp etrafa baktım.Onun kaldığı yetimhanenin odasındaydım.Adel yerde oturmuş bana bakarak gülümsüyordu."Ama seni affetmedim...rüyalarıma geleceğim çünkü seni özledim Mila."Gülerek bana yaklaştığında geriye doğru çekildim. "Korkuyor musun benden? Korkuyorsun."Kahkaha atarak elimden tuttu, gözyaşları yanaklarından düştü."Korkma Mila çünkü sen benim kardeşimsin." Gözlerim açıldığında derin nefes aldım.Hava kararmıştı, kabuslar beni bırakmayacaktı.Telefonumun sesini duymamla arayan kişiye bakıp açtım. "Mila neredesin? Abim anlattı."Toprağını okşarken gülümsedim.Sesim titreyecekti."Çağrı Adel'imi buldum ama kabuslarım beni bırakmıyor."Sesim titrediği için endişelenmiş görünüyordu."Beni buradan alır mısın? Lütfen sen gel." "Geliyorum konum at Mila."Telefonu kapatıp konumu attım.Telefonumu montumun cebine koydum.Kayan başörtümü düzeltip ayağa kalktım.Ayak ucuna geçip Fatiha okumaya başladım.Fatiha süresini bitirdiğimde çıkış kapısına doğru yürüdüm. Dışarıda motor görmemle biraz ilerledim."Mila?" Yüzünde kask takmıştı, gülümsedim Çağrı gelmişti. "Gel buraya kaskı takacağım." Hemen yanımdaydı ama yüzünü göremiyordum.Elindeki yedek kaskı başıma geçirdiğinde sadece onu izledim."Çağrı..."Gülümsediğinden emindim.Kaskın camını kapattı.Motora bindiğinde gülerek gel işareti yaptı."Bin Mila."Arkasına geçip oturdum.Moturun kenarlarını sıkıca tuttuğumda motoru çalıştırdı. Rüzgarla beraber Adel'den uzaklaşmıştık.Motorun yanlarından elimi çekip Çağrı'ya yaslanarak ellerimi belinin yanlarından geçirdim.Bir elimi karnına doğru getirip sarıldım.Diğer elimi gaz kolunu tutan eldivenli eline götürdüm.Çağrı'nın iç çekişini duydum.Parmaklarımı birleştirdim, kaskı canını acıtmayacak şekilde boynuna yasladım."Mila yapma güzelim heyecan yaptırma." Gaz kolunda olan birleşmiş elimize bakıp gülümsedim.Eldivenin üstünden baş parmağımla elini okşadım."Hoşlanmıyorsan yapmayacağım."Çağrı'nın kalp atışlarını bile duyabiliyordum."Hoşlanmamak mı? Mila sadece gözlerime baksan heyecanlanıyorum.Hoşlanmadığımdan değil."Karnının üstündeki elimi diğer gaz kolundaki eliyle tutup gaz kolunda diğer elimizide birleştirdi.Kollarım böylece yan taraflarından gaz kollarında ellerimizi birleştirmiştik."Mila iyi misin güzelim?" Değilim Çağrı, ben iyi değilim.Beni yaşatan kardeşlerim ve sensin.Bunu kabul etmek istemiyorum ama öyle."Çağrı..."Çağrı'nın bedeni titriyordu, ona dokunmamdan mı etkilendi? Anlamıyorum neden titriyor ki?Ellerim ellerinde, başım omzuna yaslı şekilde gidiyorduk.Evimi bulmuş gibi hissediyorum, sonunda evimi bulmuştum.Yuvamı bulmuş gibiyim, kendi evimde kendi odamda bu kadar mutlu değildim...Huzurlu ve muyluydum.Gözlerimi kapayıp gülümsedim."Çağrı...biraz beraber vakit geçirelim mi?" Karanlığa alışırken sonra olanları duyamadım... Bir gün elbette yüzünü göreceğim Çağrı, ya da görmeden öleceğim. |
0% |