Yeni Üyelik
26.
Bölüm

24 | Unutulmuş Deri̇n Sular

@inviernonoctis


"Ben kendi ateşime yenildim, ben bu yanan evden çıkamadım Çağrı. Ben daha kendimi o evden çıkaramamışken sana nasıl ev olacaktım?"

Eğer kelimeler acıtıyorsa izi vardır, eğer sözler acıtıyorsa geçmemiştir izleri.Unuttuğunu sandığın zaman sözler kendini belli eder, canı kendini hatırlatır. Canımı yaksa bile geçmişimden kaçmadım, çünkü geçmişim benimdi. Ne kadar kaçarsam kaçayım çocukluğumu değiştiremedim.

Yarın o evden çıkmak istiyorsam sözlerin canımı yakmasına izin verirdim.


Silah sesini duyduktan sonra gözlerimi açmadım. O ses canımı yakacak kadar acıttı. Birinin daha canı benim yüzümden yansın istemedim. Korkuyordum, gözlerimi açmaktan korkuyordum. Lütfen biri daha benim yüzümden canı yanmasın. Umut'un korku dolu çığlığı gözlerimi açmamı sağladı.


Gözlerimden yaşlar süzüldü, yanaklarımdan yaşlar süzüldü. Üvey annemin bilekleri kelepçeliydi, polisin ne zaman geldiğini fark etmemiştim. Yan tarafa doğru baktım. Orman gözlü çocuk hemen yanımda kan akan omzunu sıkıca tutuyordu.Benim yüzümden vurulmuştu. Polis üvey annemi götürürken diğer koluna dokundum."Sen kimsin?"


"Ben...Hey Mila..Mila!" Başımın dönmesi ile elimle duvardan destek alacaktım ki gözlerim bulanıklaştı. "Açelya!" Sonrası benim için karanlığa gömüldü, endişeli kollar beni tutmasıyla bayılmıştım...


🍂


"Doktor bey o iyi olacak mı?" Ses endişeliydi, sanki sevdiği birini kaybedecek korkusu vardı.

"Evet sadece hafıza konusunda onu yormamak gerekir."


Başımın ağrısıyla uyandım, ne olmuştu bana? Neden hastane odasındayım? Bizi kurtaran kişi nerede ve en önemlisi Umut nerede? "Abla!" Kapıdan içeri giren Umut'a doğru baktım. Boynuma sıkıca sarıldığında korkuyla, sanki onu benden alacaklarmış gibi sarıldım."İyi misin abla?"


"İyiyim Umut."Geri çekildiğinde yanağından öptüm.Bakışlarımı kapıya doğru çevirdim.Bizi kurtaran kişi gelmişti, sırtımı dikleştirip oturdum.Endişeyle dolmuş yeşil gözlerini yüzümde gezdirdi."İyi misin?"Gözlerinde anlam veremediğim endişe vardı, neden endişeli? Ayrıca kim, nasıl gelebildi?"Teşekkür ederim , hayatımızı kurtardın.Umarım iyisindir omzun nasıl?"


Omzunu unutmuş gibi baktı gözlerime."Ah ben iyiyim." Bakışlarını kaçırıp Umut'a baktı."Sen kimsin?" Yeşil gözlerini elalarıma çevirdi, gözlerinin ardında derin bir korku vardı. Anlayamıyordum, bu korku neden?


"Ben..."Derin nefes alıp Umut'nun yanına oturdu."Ben Çağatay." Çağrı... "Aslında sizinle aynı apartmanda yaşıyorum.Kapının açık olduğu ve ses geldiği için endişelendim.Odandan ses geldiği için baktım ve dolabından ses geldiği için şaşırmıştım ilk başta.Sonra geçit olduğunu gördüm sesleri duyunca aşağıya geldim.Sonrasını biliyorsun..."


Bir an Çağrı olsun istedim, bir an keşke Çağrı olsaydı demiştim. Karşımdaki kişi Çağrı olsaydı ama vurulan Çağrı olmasaydı."Teşekkür ederim Çağatay, hayatımızı kurtardın."Hafifçe gülümsedi, gülümsemesi tanıdık geliyordu."Üvey annen...hapise girdi."


Başımı anladım anlamında salladım."Ben artık gideyim dinlen biraz." Tamam dediğimde gitmişti."Abla bu abiyi sanki tanıyorum."Gülümseyip saçlarını okşadım."Normal, aynı apartmanda oturuyorduk dedi ya."


"Hayır...bilmiyorum."


"Açelya!" Ilgın'ın odaya ne zaman girdiğini anlamamıştım.Bana sarıldığında sırtını sıvazladım."İyi misin? Çağatay bana haber verdiğinde çok korktum."


"İyiyim Ilgın.Sen Umut'u al git.O küçük hastanede fazla zaman geçirmesini istemiyorum.Ayrıca ben biraz dolaşacağım."

"Emin misin?" Gülümseyip yanağını öptüm."Eminim Ilgın." Ilgın bir süre söylendi, sonra Umut'u alarak gitti.Çalan telefonumu yan taraftan aldım.Arayan kişiye bakmadan cevapladım."Alo?"


"Benim Çağrı.Seni almaya geldim."


🍂


Kapıda , mezardan beni aldığı motor ile gelmişti. Kaskını çıkarmamıştı. Elini uzattığında elini tuttum."Hadi gidelim Mila."


Motorunun arkasındaki kaskı bana doğru uzattı. Kaskı başıma takmama yardım etti. Ardından üzerindeki deri cekete uzandı, ceketini çıkartarak bana uzattı."Hava soğuk lütfen giy."Deri ceketini giyerken Çağrı motora bindi. O bindiğinde ben de ayaklarımı sağ taraftan sarkıtarak motoruna bindim.


"Nasılsın" dedi sakin bir sesle.


"İyi gibiyim," dedim derin bir nefes alarak. "Sadece neden bayıldığımı bilmiyorum."


"Olabilir Mila, yaşadığın şeyler kolay değil." Sesi kaskının içinden boğuk geliyordu. "Bedenin yorulmuş olmalı."


"Alışkınım bunlara." Ardından ekledi. "Sıkı sarıl." Kollarımı onun beline dolarken içime dolan kokusu ciğerlerime doldu.Motoru çalıştırdığında kollarımı bedenine daha da bastırdım. Belki benim için hiçbir önemi yoktu fakat ona sarılmam onu iyi hissettirdi.


Rüzgar, saçlarımın savrulmasına sebep olurken kollarımla onu sarmaladım. İki elimi göğsüne sabitlemiştim.


Ben ve o, biz.


Mila Bulut ve Çağrı Kandemir.


İkinci ismini bilmiyordum.

Ana yolda arabaların arasından geçerken yavaşladığımızda motoru hafif sağa doğru yatırdı ve ona daha sıkı sarıldım.


"Sıkı tutun Mila." derin bir nefes aldım.


"Çağrı..." dedim. Bir cevap vermeden motorun hızını arttırdı.


Ormana gelmiştik.Fakat tam olarak nerede olduğumuzu bilmiyordum. Yeşillerin olduğu, ağaç evin olduğu alanda motoru durdurduğunda etrafa bakındım. Hareket etmeden tek ayağıyla isminin ne olduğunu bilmediğim bir şeyi indirdi ve motorun sabit kalmasını sağladı.


"Çağrı?" Diye mırıldandım.


"Efendim?"


"Neredeyiz?"Hafif kısık bir ses tonuyla söylemiştim. Başımdan kaskı çıkarıp saçlarımı düzelttim.Çağrı kaskı çıkarmamıştı."Beraber zaman geçirelim demiştin.Çocukken ağaç evin olmasını isterdin."Benim cevabımı dinlemeden merdivenlerden çıkıp ağaç eve girmişti.


"Çağrı!"Oflayarak merdivenleri tırmandım. Kaskı bırakmamıştım. Çağrı kollarını balkonun korkuluğuna yaslamıştı. İçi çok güzel dekorasyon edilmişti. Kaskı masaya bırakıp Çağrı'nın yanına ilerledim."Kaskı çıkarmayacak mısın?" Başını hayır anlamında sallayıp uzaklara baktı.


"Çağrı...kalbini kıracak bir şey mi yaptım?" Çağrı ellerimden tuttuğunda titredim, kaskın ardındaki gözlerini gözlerimde gezdirdi."İyiyim Mila'm...sadece bazı olaylar vardır söyleyemediğimiz.Onlardan birini yaşıyorum."


"Anlatmak istersen dinlerim."Gülümsedi, hafif kahkahası içimi rahatlattı."Keşke Mila, keşke anlatabilsem." Elini yanağıma götürdüğünde gözlerimi kapattım. Çağrı yanağımı okşarken gözlerimi kapattım. Bu anının bitmesini istemedim. "Çok güzelsin Mila, bunu dış görünüşüne söylemiyorum. Kalbinin, ruhunun güzelliğinden bahsediyorum."


Kalp atışlarım hızlanmıştı, derin nefes aldım.


Çağrı ve ben,

ilk defa temas ediyorduk.


Narince, incitmekten korkar gibi yanağımı okşadı. Gülümsedim, Çağrı beni mutlu ediyordu. Çağrı'nın sevgisi içimi ısıtıyordu, benim sevgim onu öldürüyordu. Ben onu ne olursa olsun sevemem, duygularımı anlayamam. Üzgünüm Çağrı, seni hak etmiyorum.

"Mila." Boğuk sesi gözlerimi açmamı sağlamıştı."Gözyaşların neden akıyor Mila?" Baş parmağıyla gözyaşlarımı sildiğinde, bilmem Çağrı sayesinde kaçınca defa gerçekten gülümsemiştim.


Dudaklarımı araladım, hiçbir şey söyleyemedim.Yanaklarımı eliyle avuçlayıp gözyaşlarımı sildi."Ağlama...Ağlanacak ne var?"


"Sevgin. Senin sevgine layık değilim."Ellerimi tuttu."Eğer rahatsız olmazsan...Sana sarılabilir miyim?"Başımı hayır anlamında salladığımda mesafeyi korumak için biraz uzaklaştı."Üzgünüm."Dediğimde alçak bir sesle 'önemli değil ' dedi.Bakışlarımı ormana doğru çevirdim. Deniyordum, Çağrı'yı sevmeyi deniyordum ama olmuyor.


Çağrı veya başka biri fark etmez ben birini sevemem. Kendimi bile sevmeyi denerken başkasını nasıl seveceğim? Çağrı'yı incitmek istemiyorum, ona yalandan sevgi göstermek istemiyorum.


"Çağrı sence artık yüzünü görmem gerekmiyor mu?"Bir süre sessizliği dinledi, sessizlik hüküm sürerken derin bir nefes aldı.


"Tamam...sanırım yapacağım."


Heyecanla bekledim, sonunda Çağrı'nın yüzünü görebilecek miydim? Çağrı titreyen elini kaskına götürdü. Gözümü bile kırpmadan onu izliyordum."Mila emin misin?" Boğuk sesi heyecanımı daha arttırdı. Başımı evet anlamında salladım. Çağrı kaskı başından çıkarırken ellerim titremişti. Kaskı çıkardı, gözlerim şaşkınlıkla parladı.


"Çağrı... sen." Elindeki kaskı yere düşürdü. Derin nefes alıp bakışlarını benden kaçırdı. Elimi çenesine götürüp gözlerime bakması için çevirdim.Başıma giren ağrıyla sendeledim."Mila..?" Endişeyle bana doğru yaklaştığında başıma giren ağrıyla konuşamadım.


Bana ne oluyor? Etraf bulanıklaştığında Çağrı'nın koluna tutunup destek aldım. "Mila hayır bu sefer olmaz!" Sonrası benim için tamamen karanlıktı...


🍂


"Merhaba Mila." Şaşkınlıkla etrafa baktım. Burası Adel ile oynadığımız parktı. Ben en son neredeydim? Neden hiçbir şey hatırlamıyorum? "Görüyorum ki hafıza sorunları kendini gösterdi." Hafıza sorunları mı? Adel neyden bahsediyor?


"Gerçekten Çağrı bile mi değersiz senin için?"


Alnımı ovaladım, neler oluyor? Çağrı ile motora bindikten sonrası yok. Hatırlamıyorum."Adel neden bunu yapıyorsun?"Adel elindeki krakerden bana uzattığında 'hayır' dedim.Dudak büzüp krakeri yere bıraktı." Seni özlüyorum Mila."


"Adel ben..."

"Uyan Mila."


Korkuyla uyandım, yine Adel ve yine rüyalar.Telefonumu yastığın altından çıkarıp saate baktım. Okul saatim gelmişti. Dün ne oldu? Neden hiçbir şey hatırlamıyorum?


Çağrı: Günaydın Mila.


Çağrı: Nasılsın güzelim?


Mila'm:İyiyim, Çağrı dün ne oldu?


Mila'm:Motordan sonrası bende yok.


Çağrı yazıyor...


Çağrı: Seni eve bıraktım.


Çağrı: Uyumuştun.


Çağrı: Okula geç kalacaksın sen hazırlan


Çağrı çevrimdışı...


"Annem uyandın mı? Formanı ütüledim."Saçlarımı okşayan ellerle geri çekildim." Üzgünüm...hala alışamadın sanırım.Yemek hazır ben aşağıya ineceğim."Aslı hanım tam gidecekken bileğinden tuttum."Söz veriyorum bugün değil ama bir gün seni annem olarak kabulleneceğim."


"Kabullenmesende olur sen yeterki güvende ve mutlu ol."Gülümseyip odadan çıkmıştı. Elimi saçlarımdan geçirip yataktan kalktım. Gitmeden önce sandalyeye koyduğu formayı alıp giydim. Kahverengi saçlarımı bir kaç dakika boyunca ters örgü topuz yapmakla uğraştım.


Aşağıya indiğimde terleyen elimi hırkama sildim. Derin nefes alıp her zaman oturduğum sandalyeye oturdum. Teyzem Nil tam karşımda oturuyordu."Açelya ve Ilgın... keşke sizi küçüklüğünüzden beri yanınızda olabilseydik."


"Olamadınız.Artık bu konuları konuşmak istemiyorum."Ilgın soğuk bir ses toyla dedi.


"Açelya ben okula gidiyorum. Dikkat et sende."


Başımı tamam anlamında sallayıp hüzünlü ifadeyle Aslı hanıma bakan teyzeme baktım."Alışacak, Ilgın'ın yapısı böyle. Sevdiği kişilere kabuğunu bir kere açarsa daima sevgi dolu olur. Zaman lazım onun için."


"Peki sen?"


"Zaman benim kavramımda yok. Ben ne kadar kabullenmek istersem olmuyor. Elbette bir gün kabulleneceğim ama bugün değil."Teyzem gülümsediğinde elinden tuttum.


"Bir gün söz veriyorum gerçek bir aile olacağız."Başını tamam anlamında sallayıp sandalyeden kalktım.


"Daha yemeğini yemedin."


"Okulda bir şeyler atıştırırım ayrıca Ilgın'a yetişmem gerek."Cevaplarını dinlemeden ayakkabımı giyip çoktım. Ilgın sırtını duvara yaslamış çiçeklere bakıyordu.Omzuna dokunduğumda bana doğru döndü. Yürüdüğünde sessizce yanında yürüdüm.


"Neden böyle davranıyorsun?"Derin bir nefes alıp sessiz kaldı."Ilgın ben senin ablanım."


"Açelya kalbini kırmak istemiyorum. Lütfen bir şey sorma, davranışlarımın nedeni var."


"İşte bende nedenini soruyorum!"


"Seni ilgilendirmez. Hayatıma lütfen bir kaç gün olsa bile karışma tamam mı?" Şaşkınlıkla onun yol ayrımında gidişini izledim. Neden böyle davranıyordu? Ayrıca neden dün olanları hatırlamıyorum? Üvey annemin silah çekişinden sonrası bende yok. Sadece Çağrı ile motora bindiğimi hatırlıyorum.Önümde duran arabanın sahibine baktım.


"Aynı okula gidiyoruz zaten gel seni bırakayım." Ben kapıyı açacakken Akel içeriden kapıyı açtı. Ön koltuğa oturup kapıyı kapattım."Günaydın."


"Günaydın Açelya."


"Uzun zaman sonra seni okulda görmek güzel olacak."Okula yaklaştığımızda bakışlarımı Akel'e çevirdim."Fark olmayacak."Okulun önünde durduğumuzda arabadan indim. Akel inmeyince eğilip başımı camdan içeri soktum."Sen gelmiyor musun?"


"Arabayı park edip geliyorum."


Başımı tamam anlamında sallayıp okulun bahçesine girdim. Dünden beri kendimi iyi hissetmiyorum, neden bir şeyleri hatırlamıyorum? Ellerimi montumun cebine sokup sınıfa doğru ilerledim. Elif ve Neva beni görmeleriyle aralarına çekip sarıldılar. Cihan bir kaç aylığına şehir değiştirmek zorundaydı.


Babası hastalandığı için ona bakmak için gitti."Seni çok özledik!" Gülümseyip Neva'nın sırtını sıvazladım. Ne kadar saat başı toplu şekilde konuşsak bile özlüyordu insan.


Buse arka sırada bacak bacak üstüne atmış oturuyordu. Babasının prensesiydi her zaman.Elini sarı saçlarından geçirdi, mavi gözlerini elalarıma çevirdi."Sınıfımızın gözdesi geldi.Ne oldu Açelya? Babanın yaptıkları seni öldürmedi mi?"


Soğuk, donuk bakışlarımı üstünde gezdirdim. Nasıl bu kadar düşebiliyor? "Ne oldu Buse? Yoksa annenin seni bırakıp gitmesi seni üzdü mü? Kıyamam seni bırakıp gitti." Elif sesinde alayla söylediğinde elinden tuttum.


Karşımızdaki kişi ne kadar kötü birisi olursa olsun ailesinden vurmamalıyız. Evet aynısını Buse'de yaptı ama bunun aynasını yapacağım anlamına gelmez."Sen...annem hakkında konuşma!"


"Ne oldu yoksa acıttı mı? Kıyamam." Elif gözlerini devirdiğinde Buse sinirli bir ifadeyle ayağa kalktı. Elif'e doğru yürüdüğünde önüne geçtim."Sakın, sakın Buse. Geç yerine."Buse öfkeli gözlerle gözlerime baktı.Alayla bir ifadeyle yerine oturdu.


"Çağrı senin gibi birini nasıl sevebilir aklım almıyor. Hastasın sen, akıl hastanesine yatman gerekiyor." Elif'in Buse'ye yaklaştığını fark ettiğimde elimle önünü kestim."Boşver, geçelim yerimize." Elif derin bir nefes alıp sıraya geçti. Neva bir süre dik dik Buse'ye baktı sonrasında yerine geçti.


Ders bittiğinde Elif Buse'ye iğreniyor gibi baktı. Elif ve Neva ile bahçeye çıktık."Kızlar bir şey istiyor musunuz?" İkiside başını hayır anlamında salladıklarında kantine doğru yürüdüm. Bu sıradan nefret ediyorum."Açelya." Akel ön sıralardan çıkıp elindeki tostu ve ayranı bana uzattığında şaşkınca ona baktım." Her zaman yemek yemediğinde tost ve ayran alırsın kantinden."


"Hayır, gerek yok."


"Israr ediyorum Açelya lütfen alır mısın?" Gülümseyip elinden aldım tam konuşacakken işaret parmağını dudaklarına koyup susmamı işaret etti."Para istemiyorum, benden." Kaşlarımı çattığımda gülümsedi.


"Afiyet olsun." Gittiğinde bir süre gidişini izledim. Kızların yanına dönüp sandalyeme oturdum."İyi birisine benziyor."


"Öyle." Tostumdan yerken kısaca cevap verdim."Çağrı ile aranız nasıl?"


"Bunu kaç defa söyleyeceğim. Onunla aramızda bir şey yok, bunu kendiside biliyor. Sadece arkadaşız."


Beni sevmek onun sonu olacaktı, Çağrı bunu biliyordu ama sanki ruhlarımız bağlanmış gibi vazgeçmiyordu.


Hata yapıyordu , bir zamanlar bende aşka yenilip pişman oldum. Yaralanacaktı.


"Seni ne kadar sevdiğinin farkında mısın Açelya?" Derin nefes alıp ayranımdan içtim." Onu seviyor gibi yapıp duyguları ile oynayamam. Çünkü ben birisini sevemem."


"Yoksa Akel'e mi aşıksın?" Neva şüphe dolu bir sesle sordu." Saçmalama. İkisinide sevmiyorum ayrıca Akel beni zaten arkadaşı olarak görüyor." Elif sanki bir çocukla konuşuyor gibi alnıma hafifçe vurdu.


"Salak mısın Açelya yoksa salak ayağına mı yatıyorsun?" Tost bittiğinde ayranı bitirip çöpe attım."Anlamıyorum."


"Anlamanı beklemiyordum zaten."


Ayağa kalktığımda Neva kaşlarını çattı." Nereye?" Bakışlarımı Neva'nın mavilerine çevirdim."Akel'in yanına." Yalan. Tamam dediklerinde okulun içine doğru yürüdüm. Aslında biraz yalnız kalmak istemiştim. Arka bahçeye giden koridordan geçtim. Basketbol sahası ve oturma alanları vardı. Bu saatte kimsenin basketbol oynayacağını düşünmüyorum.


Bakışlarımı basketbol sahasına çevirdim iki kişi hırsla basketbol oynuyordu. Sanki eğlence için değilde hayat memat meselesi gibi oynuyordular. Biraz daha dikkatli baktığımda mavi gözleri gördüm. Akel ve tanımadığım birisi oynuyordu.


Bir süre onları izledim. Akel'in bir yanlış hareketi ile karşındaki kişi kazanmıştı. Onlara doğru yaklaşarak formalarının arkasındaki numaralara baktım.


24 ve 27


Akel yirmi yediydi, kenara astıkları havlulara baktım. İki havluyuda alıp 24 yazan numaralıyı yüzüne bakmadan tanımadığım kişiye uzattım. Sol elimle 27 numaralı havluyu Akel'e uzattım. Akel gülümseyip elimden havluyu aldı. Yüzünü silip havluyu boynuna astı.


"Teşekkür ederim Açelya." Oynadığı kişi ismimi duymasıyla bedeni seğirdi. Bana doğru döndü, elimdeki havluyu görüp aldı. Yüzünü silip omzuna astı."Teşekkür ederim."


"Rica ederim." Yeşil gözlerini üstümde gezdirdi. Akel rahatsız olmuş gibi bakıyordu."Açelya neden sınıfa gitmedin? Hoca gelmiştir." Omuz silktim, Akel yerden su şişesini alıp içerken gözleriyle beni izliyordu.


"İyi oyundu, güzel oynadınız ama hırsınızı anlamadım." Yeşil gözlere doğru döndüm, bakışlarını kaçırıp su şişesini yan taraftan alıp içti. Ellerini eşofmanının cebine koyarak sırtını demirliklere yasladı."Anlayamazsın." Diye mırıldandı Akel.


"Anlar, ama şu an anlamasa daha iyi." Kaşlarımı çatıp yeşil gözlerine baktım. Hem yeşil hem maviydi, ikisinin karışımı gözlere sahipti."Neden?" Gülümseyip sırtını dönerek yürüdü, gitmeden önce başını hafifçe yana doğru çevirip gözlerime baktı." Anlayacaksın Mila." Elimi yumruk yaptım. Mila demesi beni rahatsız etti.


"Kıza karışma Kandemir." Ama çoktan gitmişti. Bir dakika Kandemir mi? Yoksa o Çağrı mı? Eğer Çağrı ise...sanırım sonunda onu buldum, sonunda gerçek hayatta karşılaşacağız.


Kaybolmaktan korktuğum tek gözler, Çağrı olduğunu düşündüğüm kişi.


Çağrı Kandemir'in gözleri.


Merdivenlere doğru ilerlediğinde bakışlarımla onu izledim. O da biliyordu benim onu izlediğimi. Bakışlarımla onu takip ediyordum. Senin kim olduğunu öğreneceğim.


Zihnimdeki kaybolmuş kişilerin arasına girmeyeceksin, senin ismini öğreneceğim. Eğer Çağrı isen kaçışın kolay olmayacak.

Piyon umutla dolmuştu, belki aradığı kişi eğer oysa işte o zaman kurtulmuş olacaktı prangalardan.


Loading...
0%