@justtbirisii
|
Skapova - Yanlız Başıma ◆Yağmur'dan◆ Dün geldiğim ve bana kucak açan bu evde karşımda Sevda teyzeyle beraber oturuyorduk. Sabah geldiğinde Emir ve Esin abla ona olanları anlatmıştı. Daha sonrasındaysa onunla beraber gidip karakola şikayetçi olmuştuk. Kanıt istediklerinde kollarımın halini göstermem onları gördüğüm şiddete inandırmama yetmişti. O adamı en kısa sürede ifade almaya karakola çağıracaklarını söylemişlerdi. Sonrasındaysa ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Okulun bitiş saati çoktan geçmişti. Emir'in ve büyük ihtimalle onunla gelecek olan Elif'in gelmesini bekliyorduk şu an. Çok geçmeden kapıdan gelen anahtar sesi geldiklerini haber etmişti. Sonra da kapının açılıp kapandığını duymuş ve salonun kapısonda belirdiklerini görmüştüm. Ama yanlarında biri daha vardı. Toprak. Ayağa kalkıp kapıda öylece duran ve bana bakan Toprak'ın boynuna atladım. İlk başta afallasa da o da benim onu sardığım gibi sıkıca sarmıştı bedenimi. "Özür dilerim," dedim zar zor çıkan sesimle. Özür dilenecek o kadar çok şey vardı ki... Mesela ben ona hiç bir açıklama yapmadan ondan ayrılmıştım. Nedenini biliyordu elbet, bilmese buraya gelmezdi ama yine haksız olan taraf ben oluyordum. Belimdeki kollarını gevşeterek beni kendinden uzaklaştırdı ve yüzüme histerik bir gülüşle baktı. "Gerek yok." dedi yatıştırıcı sesiyle. "İyi misin?" "Olacağım." Dudaklarının baskısını alnımda hissetmemle gözlerimin huzurla kapanması bir olmuştu. Yandan gelen bir öksürük sesiyle ikimiz de o tarafa dönmüş ve elleri belşnde kaşları çatılmış şekilde bizi izleyen Emir'e bakmıştık. Gerçekten, abilik işini fazla abartıyordu. "Sonra sarılırsınız, geçin oturalım şimdi." Herkes koltuklara sıralanmış ve birbirine bakıyordu. "Ne yaptınız?" diye soru sorup konuyu açan Emir oldu. "Karakola gittik, şikayetçi olduk. En kısa sürede ifadeye çağırılacağını söylediler." "Bir avukat bulup dava sürecini de başlatmamız lazım." diye lafa atladı hangi ara odasından geldiğini bilmediğim Esin abla. "Avukat işini ben halledebilirim belki. Yani ben değil de..." Babası. Toprak hala babasına karşı mesafeliydi. Annesiyle tekrar evlenmeye karar vermişler, hatta şu an bildiğim kadarıyla İlkin'le beraber onların evlerinde kalıyorlardı. Yşne de, Toprak geçmişte olanları unutmamakta ısrarcıydı. Haklılık payı da vardı elbet. "Yarına kadar kesinleştir, yoksa ben bir arkadaşıma soracağım. Gerçi, o İstanbul'da ama bu davayı alacağını düşünüyorum." "O zaman izninizle benim birşyle konuşmam lazım," diyerek salondan çıkmıştı Toprak. İlkin'le konuşacağını var sayarak konuyu üstelememiş ve öylece oturmaya devam etmiştim ki Toprak'ın bana eliyle gelmemi işaret ettiğini hörüp ayaklandım. İkimizin beraber salondan çıktığını gördüklerinde salondaki herkes garip garip bize baksa da Toprak "Olayların ne kadarını anlatmam gerektiğini bilmiyorum, o anlatsana daha iyi olur." diye açıklamamızı yapmış ve beni de beraberinde sürükleyerek bulduğu ilk açık kapı olan mutafağa girmişti. Kapıyı arkamızdan kapatıp dibimde bitti. Elleriyle yanaklarımı avuçlayarak yüzümün her parçasında sanki ilk defa bakıyormuşcasına gezindi yeşilleri. En son gözlerimde durduğunda gülümsemiş ve "Seni çok özlemişim." diyebilmişti. Halbuki daha bir gün ancak olmuştu biz görüşmeyeli. Yine de, ben de özlemiştim onu. Onu görmeyi değil belki ama, onun varlığını özlemiştim. Ellerimi omuzlarına yerleştirip parmak uçlarımda yükseldim ve dudaklarımımonunkilere kapadım. Bir süre öyle bekledikten sonra geri çekildim ve karşısından çekilip sandalyeye oturdum. "Hadi, ara kimi arayacaksan." "O adamı aramayacağımı biliyorsun." dedi arka cebinden telefonunu çıkartırken. Telefonu açıp bir kaç tuşa bastı ve sonra hoparlörden aramanın başladığını haber veren ses duyuldu. Çok geçmeden telefon açıldığında teklaşlı bir kız sesi duydum. "Abi? Neredesin sen?" "Sakin ol, annemin haberi var nerde olduğumdan." "Yine de sorumu cevaplamadın." "Yağmur'layım, oldu mu?" Karşı taraftan onaylamaz mırıktılar gelirken Toprak da iç çekmiş ve "Bir dinle istersen," demişti. "Abicim kusura bakma seni o halde gördükten sonra hiç bir şey benim gözümde onu haklı çıkartmaz." İlkin'in dediklerden sonra yüzümdeki tebessüm silinmişti. Toprak'a ağız hareketleriyle 'ben gidiyorum' dedikten sonra mutfaktan çıkmıştım. Her ne kadar moralim bozulsa da İlkin büyük ihtimalle haklıydı. Toprak'ın üzüldüğünü biliyordum, öyleyse neden yüzsüz gibi beni affetmesini beklemiştim? Az önce öpüştüğümüzü var sayarsak tekrar sevgiliydik ama ben onu çok kırmıştım. Kolay tamir edilir miydi bilmiyordum ama kırığın büyük olduğunu hissediyordum. Kapının önünde öylece durarak Toprak'ın konuşmasını bitirmesini bekledim. İçeriden gelen sesler net olmasa da anlaşılıyordu. Toprak ilk önce İlkin'e benim de duyduğumu söyleyerek kızmış, ardından da babasına söylemesi için benim başımdan geçenleri anlatmıştı. Sonra telefon kapanmadan kapı açılmış ve Toprak beni içeri çekmişti. "Senden özür dilemek istiyor." diyip elindeki telefonu uzattı. Tereddütle telefonu alıp kulağıma götürdüm. "Alo?" "Yağmur?" "Benim." "Bak, gerçekten çok özür dilerim. Takdir edersin ki abimi önemsiyorum ve onu çökmüş görmek beni de kahrediyor. Ama olanları duyunca ettiğim laftan pişman oldum, gerçekten. Senin böyle şeyler yaşadığını düşünmezdim. Özür dilerim." İlkin tek nefeste düzdüğü cümlelerden sonra nefeslenmiş ve tekrardan "Özür dilerim." demişti. "Sorun değil, nedenini anlayabiliyorum. Haksız da sayılmazsın aslında." Gözlerim Toprak'ı bulduğunda kaşlarının çatıldığını görmüştüm. "Her neyse, geçti gitti. Görüşürüz." "Görüşürüz." Telefonu Toprak'a uzattığımda herhangi bir şey söylemeden direkt telefonu kapatmıştı. Ama ikimiz de mutfaktan çıkmak için bir hamle yapmıyorduk. "O neydi?" diye sordu en sonunda sessizliği bozarak. "Ne?" "İlkin'e neden haklı olduğunu söyledin?" "Haklı çünkü. Seni kırdım, bunun farkındayım ve düzeltmek için bir çaba göstermeden düzelmesini beklemek yüzsüzlük olur." Toprak derin bir iç çekerek dibime kadar girdi ve yüzümü avuçlayarak gözlerime sanki içimi görüyormuşcasına bakmaya başladı. "Sen benim karşıma çıktığın an düzeldi her şey. Senin varlığın bile yetiyor beni toparlamaya." "Ben üzülmeyeyim diye böyle diyorsun." diye itiraz ettim. "Hayır. Sana yalan söylemem. Gerçekten, seni gördüğüm an dünyada senden başka hiç bir şey kalmıyor benim için. Ne kırgınlıklar, ne küskünlükler, ne de başka bir şey. Sadece sen ve senin aşkın kalıyor benim için." O an ruhumun bedenimden ayrıldığından emin olsam da hala yaşıyordum. Kalbim sanki göğüs kafesimden çıkıp kendini, sanki zaten öyle değilmiş gibi, ona teslim etmek ister gibi atıyordu. İçeriden gelen "Siz ne yapıyorsunuz hala?" sesi beni ancak gerçekliğe döndürmüştü. Benim onun sözleri karşısında donup kaldığımı gören Toprak gülerek dudağımın kenarına ufak bir öpücük kondurup mutfaktan çıkmıştı. Üzerimdeki etkisi o kadar büyüktü ki neredeyse bu ufak öpücükle bile yere yığılıp kalacaktım. *** Toprak beni bir yere götürmek istediğini söyleyerek evden kendisiyle beraber çıkartmış ve onunla beraber sallandığımız parka getirmişti. Benim onunla gitme fikrime Sevda teyze ilk başta şiddetle karşı çıksa da Toprak beni tekrardan buraya bırakacağının ve başıma bir şey gelmeyeceğinin garantisini vermişti. Böylelikle iznimi de almıştım. Her ne kadar sadece bir gündür orada kalsam da onlar beni, ben de onları benimsemiştim. Bunda gösterdikleri yakınlığın da payı büyüktü elbette. Parkın içinde ilerleyip salıncakların olduğu kısma gelince salıncaklarda sallanan ufak bir kız çocuğu görmüştüm. "Yağmur," diye seslenen Toprak'la ona dönsem de o kıza bakıyordu. Kız duyduğu sesle kafasını çevirip bize bakmıştı. Gülümseyerek salıncaktan indi ve koşar adım yanımıza geldi. Beni baştan aşağı sorgular gözlerle süzdükten sonra Toprak'a dönerek "Bu abla kim?" diye sormuştu. "Bu abla," diyerek bana baktı ve zaten tuttuğu elimi sıkılaştırdı. "benim sevgilim. Üstelik onun da Yağmur." "Gerçekten mi?" "Gerçekten." diye ben cevapladım sorusunu. Kız gözlerinin içinden belli olan mutluluğuyla ikimize de bakıp geri sekerek salıncaklara gitmişti. "Dün tanıştık," diye anlatmaya başladı Toprak. "Ben buraya gelmiştim, o da burada sallanıyormuş. Benimle konuştu, kafamı dağıttı biraz. Hatta yarın tekrar gelebilir misin diye sormuştu. Ben de onu seninle tanıştırmak istedim." Durdu ve elimi bırakarak tamamen bana döndü. Kollarını belime dolayarak "Hem, bana seni hatırlatmıştı." diye konuştu. "Niye?" "Gözleri... tıpkı seninkiler gibi. Çok güzeller." Ettiği iltifatların etkisinde eriyecek kıvama geliyordum ama her seferinde katı olarak kalmayı başarıyordum. Toprak salıncakta sallanan küçük Yağmur'a ufak bir bakış atıp geri bana döndüğünde ne yapmak istediğini anlayarak dudaklarımı onunkilerle birleştirdim. Gerçekten, bir günde bile onu çok özlemiştim. ♡°♡°♡ |
0% |