Yeni Üyelik
50.
Bölüm
@justtbirisii

 

 

Guns n' Roses - This I Love

◆Yağmur'dan◆

Okulun bahar şenliğine gelmiştik. Her sene 19 Mayıs için böyle bir şenlik yapılıyormuş, yani ben bu sene geldiğim için ilk defa görüyordum.

Müzik hocamız piyano çalması için Elif'i alıkoymuştu. Sergi olacaktı ve serginin girişinde çalınacaktı.

Yıl boyu resim dersinde yapılan resimlerden seçilen bir kaç tanesi ve kil, heykel gibi çalışmalar de sergilenecekti. Biz sayısal olduğumuz için resim dersimiz yoktu ama Ecrin eşit ağırlıktaydı ve onun resmi de sergideydi. Ne çizdiğini hiç birimize söylemediği için merak ediyordum.

İlk başta klasik tören etkinlikleri olmuş, sonrasında da gelen bir kaç önemli insan ve öğretmenler için sergi açılmıştı. Biz de onlardan sonra girerdik büyük ihtimalle.

Dışarıda güneşin alnında bekliyorduk ve içeri girmemize kesinlikle izin vermiyorlardı.

"Bu gün gelmeyecektik aslında," diye hayıflandı Selim. Haklıydı aslında ama bende devamsızlık diz boyu olduğu için gelmek zorundaydım.

"Gelmesiydin o zaman," diye mantıklı bir öneri sundu Toprak.

"Hepiniz gelince ben de geleyim dedim yani, ne yapayım?"

Toprak bu sefer cevap vermeyip sadece göz devirmekle yetindi.

Bir süre daha güneşin altında eridikten sonra nihayet içeri gitmemize izin verilmişti.

Girişte direkt sergi olduğundan ilk önce oraya bakmıştık. Her öğrenci kendi eserinin önünde duruyordu. Hepsine kısa kısa bakıp Ecrin'in resminin önüne geldik.

Resmi daha önce bir yerlerde gördüğüme emindim ama nerede gördüğümü hatırlamıyordum.

Yunan tanrılarının tasvirlerine benziyordu ama daha modern bir tarzı vardı. Bulutlar arasında mavi giysili bir adam ve sağ koluna sarılmış, tahminimce Yunan mitolojisindeki Hidra tasviriydi, çok başlı yılan vardı resimde. Adamın yüzünü çizmemişti ama bu haliyle bile güzel görünüyordu.

(Bahsi geçen resim)

"Oha," diye bir şaşırma nidası döküldü Toprak'ın ağzından. "Hidra mı dinliyordun sen?"

Bu resmi daha önce nerede gördüğümü şimdi hatırlamıştım. Toprak'ın odasında görmüştüm. Albüm kapağı olduğunu söylemişti.

"Bu soruyu duymamış sayıyorum," dedi Ecrin Toprak'a hitaben.

Biraz fazla seviyordu sanırım.

Biraz daha orada durup sohbet ettikten sonra bu gün için getirilmiş orgun başında oturan Elif'in yanına gittik.

Şimdi neredeyse kimse olmadığı için çalımıyordu, sadece hocanın ona gidebilirsin demesini bekliyordu.

"Ne yaptın?"

"Ne yapayım, çaldım işte bir şeyler."

"Tabii, eminim ki yine döktürmüşsündür."

Elif gülerek iltifatı kabul ettikten sonra "İsterseniz size özel bir şeyler çalayım?" diye bir öneri sundu.

"Yağmur da söylerse tamamım," diye atladı Emir.

Her fırsatta sesimin güzel olduğunu söylüyorlardı ama ben buna kesinlikle katılmıyordum.

"Söylerim," dedim kabul etmek zorunda olduğumun bilinciyle.

Elif ne çalacağını söylemeden direkt parmaklarını tuşların üzerinde gezdirmeye başlamıştı. İlk bir kaç notadan sonra şarkının ne olduğunu anlamıştım. Guns n' Roses - This I Love.

Elif'le bereber çok söylemiştik bu şarkıyı, oradan ikimiz de çok iyi biliyorduk.

Normalde şarkıda elektrogitar da olmalıydı ama eldeki kıt kaynaklardan dolayı sadece piyanoyla söylecektik.

Şarkıya girdiğimde etraftaki tek tük öğrencinin de gözlerinin üzerimizde olduğunu hissediyordum. Yine de aksiyetemi bir kenara koyarak söylemeye devam ettim.

"So if she's somewhere near me

I hope to God she hears me

There's no one else

Could ever make me feel

I'm so alive

I hoped she'd never leave me

Please God you must believe me

I've searched the universe

And found myself

Within' her eyes"

Bem şarkıyı söylerken gözlerin üzerimde oldunu biliyordum, ama benim baktığım tek yer kendimi bulduğum o yeşillerdi. Ben şarkıda onu buluyordum, onun gözlerindeyse kendimi.

Şarkı bittiğinde ne ara toplandığını bilmediğim insan kalabalığından yüksek bir alkış yükseldi.

Utançtan yanaklarımın sıcacık olduğunu hissediyordum. Hiç kimseye bakmamaya çalışarak oradan uzaklaşıp bahçeye çıktım.

Arkamdan birilerinin geldiğini hissediyordum ama bakma ihtiyacı duymadım. Toprak olduğunu biliyordum çünkü.

Bahçenin en ücra köşesine gidip boş bulduğum bir banka oturdum. Arkamdan gelen tahmin ettiğim gibi Toprak'tı.

Yanıma oturdu ve tek koluyla bana sarıldı.

"Neden kaçıp gittin ki, gayet güzel söylemiştin."

"Utandım," dedim zar zor çıkan sesimle. "Göz önünde olmak pek alışık olduğum bir şey değil."

Toprak hafifçe güldü ve yanağımı öpüp geri çekildi. "Utanmana gerek yok ki güzelim, muhteşemdin." Biraz durdu ve kendini düzeltme ihtiyacı duydu. "Gerçi, sen hep mükemmelsin."

Bu yaptıkları beni daha fazla utanadırmaktan başka bir işe yaramıyordu. O da bunu fark edince yüzümü göğsüne gömmemi sağladı ve kollarıyla bedenimi sıkıca sardı.

Yüzüne bakmak için çenemi göğsüne yaslayarak kafamı kaldırdım.

"Sen bana iltifat edince ne diyeceğimi bilemiyorum, kalıyorum öyle."

"Bir şey demene gerk yok ki güzelim," dedi gülerek. Sonra da yüzü aklına bir şey gelmiş gibi bir ifade aldı ve devam etti. "Biliyor musun, ben normalde bu kadar iyi laf yapan biri değilim. Hepsi seni görünce oluyor. Hani derler ya, insanı şair yapar diye, sen de tam olarak öylesin."

Hafifçe gülümsedim ve dudağının kenarına varla yok arası bir öpücük kondurdum hızlıca. "Eğer mesele şair yapmaksa, onu en iyi sen yapıyorsun hatırlatırım."

Sesli şekilde güldü ve "Haklısın," dedi.

Eskisi kadar olmasa da hala şiir defterime yazıyordum ve yazdıklarımı en çok okuttuğum kişi kesinlikle oydu. Hatta bir kaçını ezbere bile bildiğini söylemişti, her ne kadar hiç dışından okumamış olsa da.

Eskisi kadar sık yazmamın sebebi insanın yazmak için bir derdinin olması gerektiğindendi. Benimse neredeyse tüm dertlerim çözümüne kavuşmuştu. Tüm yaralarım sarılmıştı.

Toprak, hayatıma girdiğinden beri öncesinde açılan tüm yaralarımı sarmıştı.

"Gel hadi, gidelim."

Beni de kendisiyle beraber oturduğumuz banktan kaldırdı ve beraber okulun içine girdik. Sınıfa çıktığımızda diğerlerinin de orada olduğunu görmüştük.

"Neredesiniz siz?"

"Elinin köründe," diye tersledi Toprak Emir'i.

Birbirleriye gayet iyi anlaşıyorlardı ama nedensizce birbirleriyle atışmak hoşlarına gidiyordu.

"Cidden, nereye kaçtın sen?" diye sordu Elif.

"Bir yere kaçmadım, bahçeye çıktım."

"Bence orada kalıp tüm alkışları üzerine almalıydın," diye dahiyeni bir öneri geldi Selim'den.

"Tabii, Elif hiç bir şey yapmadı zaten," diyerek Elif'i savundu hemen Burak.

"Aman, demedik bir şey sevgiline."

"Bir de deseydin," diye çıkıştı Burak.

Şu an kavgalarının yapmacıktan olduğunu bilmesem ayırmak için araya girerdim ama öyle olduğunu bildiğim için izlemesi çok daha eğlenceli geliyordu.

"Her neyse, sınavları ne yapacağız biz?"

Toprak'ın çok önemli bir konuya parmak basmasıyla hepimizi bir düşünce hali almıştı.

"Benim ne fiziğim var ne de biyolojim, siz düşünün," diyerek kenara çekildi Ecrin.

"Coğrafya yaparken de böyle gülersin ya," diye karşılık verdi ona Burak.

"Susun, kanayan yaram zaten."

"Fizik dışındakiler halledilir de, fizik sıkıntı," dedim oflayarak.

"Ben anlatırım sana."

"Benim de bana ders anlatacak bir sevgilim olsa, ben de mutlu olurdum. Ama yok, yok, yok!"

Selim'in her zamanki ben sapım konulu konuşmasını dinlemek yerine kendi kafamda düşüncelere daldım.

Bir kaç ay öncesine kadar iyi gitmeyen her şey iyiye gidiyordu, ve ben böyle devam etmesi için elimden gelen her şeyi yapacaktım.

♡°♡°♡

Loading...
0%