@kalemdendusen
|
O sırada Halit Bey, hastaneden çıkıp kızlarının yanına, bahçeye çıktı. Kızları, onun geldiğini görünce, yüzlerindeki o güzel gülümsemeyi kaybettiler. Keşke daha önce kızlarının yanında olabilseydi. Halit: "Hadi Zeynep, gidelim kızım konağa. Elif, sen de istersen gel."
Zeynep: "Tamam."
Elif: "Ben senin o evine geleceğimi mi sanıyorsun? Hani, ben her Davut'tan kaçtığımda onun yanına gönderiyordun ya, şimdi ne değişti?" Halit : Kızım, ben değiştim... Ah, seni bu Davut’a veren ellerim kırılaydı ama seni vermeyeydim o adama. Elif: Şimdi mi anladın baba? Pişman olmanın ne faydası var? Ben o evde her gün acı çekerken neredeydin? Beni korumak için hiçbir şey yapmadın... Artık geri dönüp hiçbir şeyi düzeltemezsin. Halit: Haklısın, kızım... O zaman seni koruyamadım, gözümdeki perdeyi kaldıramadım. Ama artık her şey farklı. Ne kadar geç kaldığımı biliyorum, ama ne olursa olsun, senden af dilemekten başka bir şey yapamam. Belki hiçbir şey telafi olmaz ama bu kez yanındayım, ne olursa olsun. Zeynep: Baba, Elif'in neler yaşadığını biliyorum ve ona kızmaya hakkın yok. Ama Elif, belki de babam gerçekten değişmiştir. Hepimiz çok yara aldık, ama belki bir yerden başlamamız gerekiyordur. Birbirimizi dinlemek, anlamaya çalışmak... Yoksa bu acı sonsuza kadar sürecek. Halit: Zeynep haklı, Elif... Seni dinlemem gerek, seni anlamam gerek. O zamanlar seni koruyamadım, ama şimdi telafi etmek istiyorum. Biliyorum, sana bunlar yetmez, belki de hiç affetmeyeceksin beni. Ama şunu bil ki, seni her zaman sevdim, yanlışlarım seni sevmediğim anlamına gelmedi. Lütfen bana bir şans ver, artık seni korumak istiyorum. Elif: Beni sevdiğini mi söylüyorsun? Sevgi böyle mi olur baba? Beni o adamın eline bıraktığında her gün biraz daha kırıldım, her gün seni biraz daha kaybettim. Şimdi gelip özür diliyorsun, ama ne değişecek ki? Kalbimde açtığın yaralar kapanacak mı? Affetmek kolay değil baba, bunu anlamalısın. Elif’in sesi titrerken, gözleri babasının gözlerine dikildi. O an, babasının gözlerindeki pişmanlık ve acıyı fark etti ama bu onu sakinleştirmedi, tam aksine, içindeki yangını daha da alevlendirdi. Artık susmak istemiyordu. Ama söylediklerinin ağırlığı altında daha fazla kalamazdı, nefes almak zor geliyordu.
Elif, bir an duraksadı. İçinde bir şey koptu, babasına daha fazla bakamadı. Gözleri dolmuştu ve bu gözyaşlarını kimsenin görmesini istemiyordu. Bir adım geri çekildi, ardından hızla arkasını döndü. Adımlarını hızlandırdı, babasının ya da Zeynep’in bir şey söylemesini beklemeden bahçenin uzak köşesine doğru yürümeye başladı.
Etrafında sonbaharın solgun yaprakları rüzgârla savruluyordu. Soğuk hava yüzüne çarparken, Elif sanki her adımda omuzlarındaki yük biraz daha ağırlaşıyordu. Bir ağacın altına ulaştığında durdu, derin bir nefes aldı. Dizleri güçsüzleşti, yavaşça yere çöktü. Sırtını ağaca yasladı, kollarını göğsünde birleştirip başını dizlerine yasladı. Ve o an, gözyaşlarına engel olamadı. İçinde birikmiş yılların acısı, sessizce yanaklarından süzüldü.
Elif, orada sessizce ağlarken, içindeki karmaşayı anlamaya çalışıyordu. Babası gerçekten değişmiş miydi? Ona inanabilir miydi? Ama her şey çok taze, çok derindi. Gelen bu özür, içinde açtığı yaraları gerçekten iyileştirebilir miydi? Kendisi bile bilmiyordu.
O an yalnızca bir şeyden emindi: Acısının ona rehberlik etmesine izin vermek istemiyordu, ama şimdilik başka çaresi yoktu.
|
0% |