Yeni Üyelik
21.
Bölüm

21- Mütemmim Cüz

@kayraege

Selamünaleyküm kıymetli okurlar ☺️

Nasılsınız? Ben sayenizde çok mutluyum çünkü 1000 okunmaya ulaşmışız 🥳

Yorumlarınız, oylarınız ve destekleriniz için çok teşekkür ederim 🥹❤️

Gecikme için de özür dilerim. İnşallah bundan sonra daha düzenli atmaya özen göstereceğim 😊

Bu arada birazcık yoğun istek üzerine Alper ve Elif'in kurgusunu da yazmaya başladım. "Emanetim" yeni kurgumun adı. Merak edenler ona da bakabilirler 😉🫣

Yeni bölümü İnşallah beğenirsiniz :)

İyi okumalar dilerim 🤍

 

 

 

Birkaç gündür apartmanda yaşanan bayram havasına diyecek yoktu. Annem, Ayça Abla ve dayımı öğrenince çok sevindi. Tabi Fidan Teyze ve Sadık Amca da. Alper'e de diyecek yoktu. Dayımı her gördüğünde aslan eniştem, deyip duruyordu. Kısacası herkes için her şey yolundaydı fakat benim için değildi.

Kerem'i her gördüğümde kalbim mahşer yerinden kaçmış gibi atıyor, kendimi durduramıyordum. Onun o polis olduğunu öğrendiğim günden beri bende olan bu değişiklikler sadece işimi zorlaştırıyordu. Bana ne oluyordu bilmiyordum ve bundan da nefret ediyordum.

Onu bulduğum, daha doğrusu o beni bulduğu için mutluydum ama duygularıma da engel olamıyordum. Ne yapmam gerektiğini de bilmiyordum ve içine girdiğim bilinmezliklerden dolayı bir hayli yorgundum.

Fakat şu an yorgun olmamam gereken çok önemli bir gündeydim çünkü akşama dayım ve Ayça Abla'nın nişanı olacaktı. Alper ve Elif'inki gibi önce isteme yapılacak, ardından da yüzük takılacaktı. Düğün de Serkan KOÇER söz konusuysa en kısa sürede yapılırdı zaten.

Önümdeki, yeşilin bilmediğim bir tonunda olan elbisem ve onunla aynı renk şalımla bakışıyorduk. Ayça Abla özellikle bu elbiseyi gitmemi istemişti. Gözlerini ortaya çıkarıyor demişti ve ben de kıramamıştım.

Vakit yaklaştığı için hızla hazırlandım. Şalımı omuzlarıma dolayıp önümde sabitledikten sonra hazırdım. Masamdan telefonumu alıp odamdan çıktım. Annemi oturma odasında gülerek dayımı izlerken, dayımı da odanın ortasına bir o yana bir bu yana giderken buldum.

O haline gülmeye başladığımda bana dönüp "Gülme ufaklık. Heyecanlıyım." deyince yanına geçip "Ya heyecanlanma bu kadar. Her şey yolunda gidecek merak etme." dedim.

"Gidecek değil mi?"

"Gidecek gidecek merak etme."

"Bilmiyorum Erva'm ya. O kadar zaman bekledim. Şimdi istediğim oldu çok şükür ama bu sefer de ya bir aksilik çıkarsa diye korkuyorum."

"Dayı, siz en zorunu anlattınız. Geriye de en kolayları kaldı. Yolunda gitmeyen bir şey olursa da ben yoluna koyarım merak etme."

Dayım teşekkür ederim, deyip bana sarılınca bende kollarımı beline dolayıp sıkıca sarıldım. Annem de bize katılınca biraz o şekilde kaldıktan sonra ayrıldık.

Annem "Erva'nın da dediği gibi endişelenme canım. Her şey yolunda çok şükür. Birazdan da çıkarız zaten." deyince dayım "Tamam abla. Ben Naciye Teyze ve Hasan Amca'yla da konuştum. Dediğin gibi onlar isteyecekler Ayça'yı. Hem hazırlar da zaten, benden haber bekliyorlar." dedi.

Annem gülümseyip yerine oturunca bende yanına geçtim ama oturmamla kapının çalması bir olduğu için yeniden ayağa kalkıp "Ben açarım." dedim ve kapıya yöneldim.

Kapıyı açtığımda gözüm ilk olarak karşımda bana gülümseyerek bakan dayımın arkadaşları Tolga ve Yunus Ağabey'e kaydı.

Şaşkınlıkla "Sizin ne işiniz var burada?" diye sorduğumda Tolga Ağabey elini gözüne götürüp ağlıyormuş gibi yaparak "Serkan'ım evleniyormuş, bizde geldik." deyince gülmeye başladım.

Yunus Ağabey "Eee fıstık, bizi kapıda mı bekleteceksin?" deyince ona dönüp "Kusura bakmayın şaşırdım bir an. Girin lütfen." dediğimde ikisi de içeri geçtiler.

Murat Ağabey de yanıma gelip "Selamünaleyküm ağabeyinin güzeli. Nasılsın?" deyince "Aleykümselam ağabey. İyiyim hamdolsun, nasılsın?" dedim.

Murat Ağabey "Bende iyiyim çok şükür." deyip oturma odasına geçince ardından Mete, Sanem Abla ve Mustafa Ağabey de selam verip girdiler.

Pınar yanıma gelip "Erva Abla, bir şey soracağım." deyince göz ucuyla sinirli duran Kerem'e bakıp "Sor Pınarcık." dedim.

"O ilk giren iki kişi kimdi?"

"Yunus ve Tolga Ağabey. Dayımın üniversiteden arkadaşları."

"Anladım. Of desene benden büyükler. Neden bütün yakışıklılar benden büyük ya."

Ben Pınar'ın dediğine gülerken Kerem "Küçük cadı, saçma sapan şeylere kafa yoracağına derslerine bak." deyince Pınar ona dönüp "Annem senden ümidini kesmiş ağabey. İzin ver ben birini bulup evleneyim de kadın azıcık mutlu olsun." deyip içeri geçti.

Kendimi tutamayıp yeniden gülmeye başladım. Kerem'e döndüğümde o da bana katıldı.

"Hoşgeldin Kerem."

"Hoşbuldum Erva. Nasılsın?"

"İyiyim, sen nasılsın?"

"Bende iyiyim çok şükür."

"Sevindim. İçeri geçsene."

Kerem teşekkür edip içeri geçince bende peşinden oturma odasına girdim.

Dayım Kerem'i görünce ayağa kalkıp "Kerem, hoşgeldin kardeşim. Çok şükür sende gelebildin." deyince Kerem dayıma sarılıp "Hoşbuldum kardeşim. Geleceğim tabi ki. Kardeşim evleniyor sonuçta." dedi.

Dayım eyvallah, deyip Kerem'e Tolga ve Yunus Ağabey'i tanıştırdı. Daha sonra ikisi yan yana oturunca bende Pınar'la annemin yanına geçtim.

Yunus Ağabey bana dönüp "Fıstık, sen nasılsın?" diye sorunca "İyiyim Yunus Ağabey. Sen nasılsın?" diye sordum.

"Bende iyiyim çok şükür. Yok mu sende de biri? Gelmişken seni de aradan çıkaralım."

Gülerek "Yok Ağabey. Hem daha siz varsınız sırada." dememle Yunus Ağabey de gülerek "Yok fıstık ben halimden memnunum." dedi.

Dayıma dönüp "Birileri de böyle söyledikten birkaç gün sonra Ayça Abla'yı sevdiğini öğrendim." dememle herkes gülmeye başladı.

Dayım bana cevap vereceği sırada telefonu çalınca hızla açıp "Efendim Ayça'm." deyince hepimizden Ooo, nidaları yükseldi.

Dayım bize uyarıcı bakışlar atıp ayağa kalktı ve "Tamam güzelim, biz geliyoruz." deyip aramayı sonlandırdı.

"Hadi, gidiyoruz." deyince bizde kalktık.

Dayım çıkmadan Naciye Teyze ve Hasan Amca'ya da haber verdiği için Ayça Ablalar'ın dairelerinin önüne gelince onlar da geldiler.

Kapıyı çalıp beklediğimizde saniyeler içinde Alper kapıyı biraz açıp bize döndü ve "Buyrun, kime bakmıştınız?" diye sordu.

Biz sorduğu soruyla bir an afallarken Alper arkasına dönüp "Baba, gelinin kardeşi damattan parayı istemede mi alıyordu?" deyince hepimiz gülmeye başladık.

Ayça Abla, Alper'i kenara çekip kapıyı açınca gülmeyi bırakıp içeri geçtik. Kızlar kameraları çoktan hazırladıkları için bir şey yapmadan Elif'in yanına geçtim. Dayım içeri girip Ayça Abla'ya, ona özel yaptırdığı çiçek buketi ve çikolatayı uzattı.

Ayça Abla aldığında, dayım ona doğru eğilip kısık sesle "Çok güzel olmuşsun Mütemmim Cüz'üm." deyip içeri geçti.

Mütemmim Cüz mü, diye mırıldandım. Hızla telefonumdan ne anlama geldiğine baktığımda karşıma çıkan yazıyla kocaman gülümsedim.

Ayrılmaz parçam, demekmiş.

Dayım içeri geçince Ayça Abla da kıpkırmızı olmuş yüzüyle hızla mutfağa yöneldi. Elindekileri masaya bırakıp bana döndüğünde gülümseyip "Yengem, nasılsın?" diye sordum.

"İyiyim kuzum ama çok heyecanlıyım. Hira ve Elif'i şu an daha iyi anlıyorum."

Hira Abla Ayça Abla'nın yanına gelip "Normal bu Ayça'm. Hiç dert etme. Hadi daha fazla bekletmeden içeri geçelim." deyince Ayça Abla önde, biz de arkasından içeri geçtik.

Göz ucuyla nereye oturabilirim diye bakarken dayım yana kayıp başıyla gelmemi işaret edince gerginlikle yanına geçtim çünkü hemen solumda Kerem oturuyordu. Aramızda hatırı sayılır bir boşluk olsa da bu durum yine de beni geriyordu.

Dayıma doğru eğilip "Ben neden buraya oturdum ki?" diye sorduğumda "Yanımdan ayrılma ufaklık, lütfen." deyince başımı sallayıp önüme döndüm.

Yanından ayrılmazdım sorun değildi ama hemen solumda oturan çocuk yüzünden birazdan kalp krizi geçirecektim. Yavaş yavaş nefes alıp vererek sakinleşmeye çalıştım. O sırada büyükler de kendi aralarında sohbete girişmişlerdi ama ben kendi iç savaşlarımdan dolayı ne dediklerini duyamayacak kadar sağırlaşmıştım.

"Erva, iyi misin?"

Kerem'in sorduğu soruyla hızla ona döndüm. Endişeyle bana bakıyordu. Sayende değilim, bana ne yaptın dememek için zor tuttum kendimi.

Yeniden önüme dönüp "İyiyim. Galiba bende heyecanlıyım." dediğimde Kerem gülerek "Serkan'ı anladım da sen neden heyecanlısın ki?" diye sordu.

"Bilmiyorum ama yine de heyecanlı hissediyorum."

"Çok güzelsin biliyor musun?"

Duyduğum şeyle kalbim hızını daha da arttırdı. Kerem bana güzelsin mi demişti?

Ona döndüğümde "Başkalarının mutluluğu için elinden geleni yapacak kadar güzel bir kalbe sahipsin. Kalbinin güzelliği de yüzüne yansıyor." deyince gülümseyip zor çıkan sesimle "Teşekkür ederim." deyip önüme döndüm.

Ayça Abla kahveler için ayağa kalkıp mutfağa geçince fırsat bu fırsat diye düşünüp dayıma döndüm.

"Ben gidiyorum."

"Nereye?"

"Kahveni yapmasında Ayça Abla'ya yardım etmeye."

Dayım ne demek istediğimi anlamış olmalı ki gülümseyip başını sallayınca bende ayağa kalkıp mutfağa geçtim.

Hira Abla, Ayça Abla'ya yardım ederken bende Ayça Abla'nın Elif'e yaptığını yapmak için kilere yöneldim. Tuz ve karabiberi çıkarıp Ayça Abla'ya döndüğümde Ayça Abla elindeki bal kavanozunu gösterip "Deneme bile çiçeğim. Bal koyacağım." deyince Elif hızla "Nasıl oluyormuş abla?" dedi.

"Ay tamam gelin hanım kötü oluyormuş. Bak benim görümce damarımı attırma, zaten küçük kardeşimle evleniyorsun diye bir yandan mutlu diğer yandan da acayip mutluyum. O yanaklarını sıktırtma bana."

Hepimiz Ayça Abla'nın dediğiyle gülmeye başladık. Onlar da Hira Abla'yla kahveleri hazırlarken birkaç defa tuz koyma girişiminde bulundum ama Ayça Abla her seferinde engel oldu. Gerçi bende koymayacaktım da kendimce şakalaşıyordum. Sonuçta Ayça Abla da aynı şeyi Elif'e yapmıştı.

Sonunda kahveler hazır olunca Hira Abla orta, Ayça Abla da sade kahvelerin olduğu tepsiyi alıp içeri geçtiler. Dağıttıktan sonra Ayça Abla dayımın kahvesini aldı ve hep beraber oturma odasına geçtik.

Dayım kahvesini aldıktan sonra hepimiz ona döndük. Dayım, kahvesinden küçük bir yudum aldıktan sonra gülümseyip Ayça Abla'ya baktı ve kalanını tek dikişte bitirdi.

Fincanı tepsiye bıraktıktan sonra cebinden Alper'in yaptığı gibi kırmızı bir gül çıkarıp tepsinin kenarına bıraktı. Neden herkes kırmızı gül kullanıyordu ki?

Keşke bana sorsaydı, başka bir çiçek önerirdim diye düşünürken Hasan Amca "Evet efendim. Kahvelerimizi de içtiğimize göre gelelim sebeb-i ziyaretimize. Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınız Ayça'yı oğlumuz Serkan'a istiyoruz." deyince tüm gözler Sadık Amca'ya döndü.

Vereceği cevabı bilsek de ister istemez hepimiz biraz gerilmiştik. Sadık Amca elindeki fincanı önündeki sehpanın üzerine bırakıp gülümseyerek Ayça Abla'ya döndü. Ayça Abla gülümseyip başıyla istediğini belirtince bu sefer de Fidan Teyze'ye döndü. Fidan Teyze de aynı tepkiyi verince bu sefer de aile büyüklerine döndü. Onlar da onay verdiler, ki zaten daha önceden dayımla tanışmışlardı ve Alper'in dediğine göre de onu çok sevmişlerdi. En sonunda Sadık Amca Alper'e döndü.

Alper ise Hasan Amca'ya dönüp "Ne iş yapar oğlunuz?" diye sorunca herkes gülmeye başladı.

Hasan Amca ciddiyetini bozmadan "İngilizce öğretmeni." deyince Alper bu sefer de "Yaşı kaç?" diye sordu.

Ayça Abla Alper'i uyarınca Alper ona dönüp "Ne var abla ya? Kız evi naz evi, azıcık gösterelim yani Allah Allah. Yoksa bende onaylıyorum. Serkan Ağabey'e de gözüm kapalı güveniyorum." deyince Sadık Amca "İyi, onay verdiğine göre sen daha fazla saçmalamadan ben cevabımı vereyim." deyip dayıma döndü.

"Serkan, ben seni yıllardır tanırım. Nasıl efendi, düzgün, aklı başında biri olduğunu da bilirim. Kızımı gözüm kapalı sana emanet edebileceğimi de aynı zamanda. Tek diyeceğim, kızım benim her şeyim. O yüzden ona iyi bak olur mu?"

"Söz veriyorum, emanetinize daha doğrusu artık benim olana, emanetime çok iyi bakacağım. Ayça önce Allah'a sonra da bana emanet."

Dayımın söylediğiyle herkesin yüzündeki gülümseme büyürken ayaklandık. Ayça Abla'nın kuzeni Birce, elinde nişan tepsisiyle gelince herkes onlara döndü. Ayça Abla'nın dedesi yüzükleri takıp kısık sesle bir dua okumaya başladı.

Duasını bitirince "Allah bir ömür boyu mutluluk, huzur versin size. Yolundan ayırmasın. Önce Allah'a sonra da birbirinize emanetsiniz." deyip kurdeleyi kesti. Hepimiz alkışlarken Ayça Abla'yla dayım da parmaklarındaki yüzüğe bakıp gülümsediler.

Olmuştu... Çok şükür onlar da olmuştu.

Gözüm Kerem'e takınca aklıma gelenle yüzümdeki gülümsemem soldu.

Bizden de olur muydu acaba?

Olmazdı, neden bilmiyorum ama olmaz gibi hissediyordum ve bu durum aklıma geldikçe sadece canım yanıyordu.

Yorgun hissediyordum bu yüzden, daralmış, köşeye sıkılmış ve ne yapacağımı bilmiyor bir haldeydim.

Günlerdir dilimden eksik olmayan o dua ve Rabbimin gücü aklıma gelince yüzümde küçük bir tebessüm yerini aldı ve ben yine o duayı mırıldandım.

Allah'ım, sen daralmış kalbime şifa ver...

 

 

 

Kısa bir bölüm oldu farkındayım dostlar ama bunu yazmak zorundaydım çünkü artık yan karakterler bitti ve ağırlığı artık ana karakterlere, yani Erva ve Kerem'e vermeye karar verdim.

Yine de tatlı bir bölüm oldu benim için. İnşallah sizler de böyle düşünüyorsunuzdur 🥰

​​​​​​Yarın yeni bölümde görüşmek üzere 😉

Sizi, Rabbime emanet ediyorum 🤍

 

Erva'yı anlattığını düşündüğüm bir sözü sizinle de paylaşmak istiyorum ☺️

"Hüzünlü insan, saklı bir inci ve korunan bir sırdır. Ancak onun gibi olan, onu tanır ve değerini bilir..."

~ İbn-i Arabi

​​​​​​

​​​​

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%