@kayraege
|
Selamünaleyküm dostlar :) Yarın gelecek dedim ama dayanamayıp yarının bölümünü de bugün attım 😅 Çok tatlı olduğunu düşündüğüm bir bölümle karşınızdayım. İnşallah beğenirsiniz🌺 İyi okumalar dilerim :) Beş gündür evden dışarı bir adım dahi atmamış, bu süre içerisinde Gurur ve Önyargı'yı bitirmiş, Güray Süngü'nün Düş Kesiği kitabına başlamıştım. Tefsir kitabı için Hira Abla'yla konuştuğumda bu sefer de aynı yazarın Mısır'a Sultanı Kuyudan Gelir kitabını önermişti. Bu kitap adından da anlaşılacağı üzere Yusuf Sûresi'nin tefsiriydi ve ben yazarın diğer kitabından sonra bu kitabını bir an önce okumak istiyordum. Hira Abla önerdiği gibi almaya niyetlenmiştim ama yarın dayım gelecekti ve annemle en sevdiği yemekleri yapacağımız için almayı bir süre erteledim. Zaten iki gün önce yatsı namazı için abdest alırken ayağım kaymıştı ve bu sakarlığım sonucunda ayağım incinmişti. Bütün gece de sızladığı için zorla üç saat uyumuştum. Sabah namazından sonra annem tekrar uyuyunca mutfaktan buz torbası alıp üzerine koymuştum ve bu da biraz iyi gelmişti. Hem ayağım engel olmasaydı bile ertesi hafta cumartesi günü Hira Abla'nın kına gecesi, Pazar günü de düğünü olacağı için kitabı okumaya vaktim olmayacaktı. Hafta içi kızlarla ona yardım edecektik çünkü. Elif'le kıyafet işini neyse ki halletmiştik. Ayça Abla Hira Abla'nın bindallı ve gelinliğini tamamlamaya çalıştığı için mecburen almak zorunda kalmıştık. Dün Elif ikimize de internetten sipariş etmişti ve dediğine göre birkaç güne elimizde olacaktı. Sabahtan beri annemle mutfaktaydık ve neyse ki işimiz bitmişti. Ayağım hafif sızladığı için hemen oturdum. Annem yanıma gelip masanın üzerinde duran poşetlerden birini gösterip "Kızım bunu Murat'a diğerini de Sanem ve Mustafa'ya götür. Sanem hamile, şimdi kendini yormasın. Murat da dün bütün gün ameliyattaydı. Üstüne bir de nöbete kaldı. Şimdi yiyememiştir doğru düzgün bir şeyler. Gerçi Hira götürmüştür bir şeyler ama sen yine de götür." deyip elime büyük bir poşet uzattı. "Bunu Sanemler'e götür, sonra gelip diğerini de alırsın." deyince poşeti alıp evden çıktım. Anneme ayağımı söylememiştim. Bu kadar işi varken ona yardım etmeme engel olacağını bildiğimden kendi kendime halletmek en iyisi diye düşünmüştüm. Merdivenden ilk adımı atar atmaz ayağımın sızlamasıyla durdum. Sızı geçince yavaş ve dikkatli adımlarla Sanem Ablalar'a inmeyi başardım. Sanem Abla bir dolu teşekkürle beni yukarı uğurlayınca bu sefer bize iki kat aşağıya, Murat Ağabey'in dairesine indim. Kapıyı çalıp poşeti uzattığımda ondan da bir dolu hayır duası ve teşekkür alıp yavaş adımlarla merdivene yöneldim. Merdivenin yarısında dayanamayıp durdum. Basamağa oturup ayağıma bakmak için eğildiğim sırada yukarı çıkan Alper'in sesiyle hızla ayaklandım ama ayağıma giren ağrı yüzünden başımı eğip sertçe alt dudağımı ısırmaya başladım. Alper ve yanında olduğunu yeni farkettiğim Kerem hızla bana yöneldi. Arkasından da Elif ve Ayça Abla. Tam kadro hatta bir fazlayla karşımda durup ne olduğunu sormaya başladılar. Zor çıkan sesimle "Yok bir şey." dediğimde Ayça Abla beni yeniden oturtup, ayağımı gösterip "Var bir şey. Ne oldu?" dedi. Yok bir şey desem de Ayça Abla'nın peşimi bırakmayacağını bildiğimden kısaca anlatıp ellerimi Ayça Abla ve Elif'e uzattım. İkisi de beni kaldırınca yavaş adımlarla merdiveni çıkmaya devam ettim. Ayağımın üstüne basabildiğime göre ciddi bir şey yoktu ama yine de birkaç gün dikkat etsem iyi olacaktı. Meteler'in dairesinin önüne gelince durdum. Ayça Abla asansörü gösterince asla deyip merdivene yöneldim. Tam ilk basamağa adım atacağım sırada biri kolumdan tuttu. Ayaklarım aniden yerden kesilince kollarımı hızla beni kucağına alan Kerem'in boynuna doladım. Kafamı kaldırıp şaşkın gözlerle ona baktım. Kesinlikle şu an apartmandaki herkesin dediği gibi çilek olmuştum çünkü yanaklarım fena halde yanıyordu. Gözlerimi hızla kaçırıp "Başkomiserim indirin beni." dedim. Kerem beni duymamış gibi merdivene yönelip yavaş adımlarla yukarı çıkmaya başladı. Söylediğimi duyan Ayça Abla "Sakın indirme Kerem. Erva'nın adımlarıyla ancak Hira'nın düğün günü yukarı çıkardık." deyip Elif ve Alper'le beraber gülmeye başladı. Ah Ayça Abla. Ben burada adamın birinin kucağında kalp krizi geçireceğim senin dediğine bak. Bizim dairenin önüne gelince hemen "Lütfen indir beni." dedim zorla çıkan sesimle. Annem kesinlikle beni bu halde görmemeliydi. Kerem beni yavaşça yere indirince hızla tuttuğum nefesimi verdim. Bizimkilerde dönüp "Anneme bir şey söylemek yok çünkü sadece incindi. Birkaç gün baskı yapmazsam geçer." deyip zile bastım. Annem kapıyı açıp karşısında bizi görünce gülümseyip "Gençler, hadi içeri geçin." dedi. Ayça Abla "Hira'nın bindallısının son bir işi kaldı. Onu halletmem gerekiyor. Bir de siparişlerimin bitmesine az kaldı. O yüzden başka zaman İnşallah Abla." dedi. Alper de elindeki poşetleri gösterip "Çok isterdim ama bu ikisi beni bitirdi Sevil Teyze'm, hem yarın Serkan Ağabey geliyor. O gidene kadar sizdeyim, şimdiden hazır ol." deyince annem gülerek "Kapımız her zaman açık paşam. İstediğin zaman kalk gel." dedi. Annem Kerem'e dönünce o da yeni işten döndüğünü ve yorgun olduğunu söyledi. Annemin ısrarları ve bizimkilerin bahaneleriyle geçen beş dakikanın ardından annem kapıyı kapatınca ona dönüp "Ben odamdayım annem." deyip yavaş adımlarla odama yöneldim. Odamın kapısını kapatır kapatmaz kapının arkasına oturup ayak bileğimin ne durumda olduğuna baktım. Tahmin ettiğim gibi değildi neyse ki ama küçük olan şişlik ve morluk hâlâ duruyordu. Bir süre kapının arkasında o şekilde oturduktan sonra annemin "Erva yemeğe." diye seslenmesiyle ayağa kalkıp yemeğe geçtim. Hızla yemek yiyip hemen lavaboya yöneldim. Abdest alıp ikindiyi kıldıktan sonra ayağıma soğuk kompres yapıp sargı beziyle sardım. Akşam ezanına kadar o halde bıraktıktan sonra namazımı kılıp bu sefer de krem sürüp sargı beziyle sardım. Yatağıma uzanıp tavanı seyretmeye başladım. Aklıma Kerem'in beni kucağına aldığı an gelince iki yanımda yumruk yaptığım elimi sertçe yatağıma vurup doğruldum. Başımın altındaki yastığı kapıya doğru sinirle atıp "Of ya Kerem Başkomiser. Ben neden sürekli sana rezil oluyorum ki?" diye bağırdım. Annem "Erva, bir şey mi oldu?" deyince hızla "Yok bir şey anne." deyip yeniden yatağıma uzanıp tavanı seyretmeye devam ettim. Çalan telefonumla yeniden ayaklanıp masamın üstündeki telefon ve kapının önüne fırlattığım yastığımı alıp yeniden yatağıma yöneldim. Telefonu açar açmaz Elif "Erva, Hira Abla'nın bindallısı hazır. Ayça Abla denemesi için götürecek. Sana ve Sevil Teyze'ye haber vermemi istedi. Hira Ablalar'a gelin." deyip cevap vermemi beklemeden telefonu kapattı. Telefonumu indireceğim sırada Pınar mesaj atınca hızla açtım. "İyi akşamlar Erva Abla. Elif Abla annemle Hira Ablalar'a gelmemizi yazmış. Annemle babam bir yere kadar gittiler, bende tek gelmeye biraz çekiniyorum. İzniniz olursa sizinle gelebilir miyim?" Mesajına hızla "Tabi ki gelebilirsin Pınarcık. Birazdan çıkıyoruz bizde. Görüşürüz." yazıp annemin yanına geçtim. "Anne, Ayça Abla Hira Abla'nın bindallısını bitirmiş. Hira Abla deneyecekmiş. Ayça Abla bizim de gelmemizi istiyormuş" "Evet kuzum biliyorum. Fidan da bana yazınca hemen hazırlandım. Hadi gidelim." Evden çıkıp Pınar'ı da aldıktan sonra Hira Ablalar'a indik. İçeri girince Hira Abla'nın hiç sevmediğim kuzeni Ecrin'i görünce şaşkınlıkla bizim kızlara döndüm. Bu kızın ne işi vardı burada ve ne tesadüf ki yarın dayım geliyordu. Ecrin hızla anneme sarılıp bana tamamen yapmacık gelen sesiyle "Ya Sevil Teyze, seni çok özledim nasılsın?" dedi. Annem ona cevap verirken Pınar Elif'in bende Ayça Abla'nın yanına geçtim. "Abla bu sinirin burada ne işi var? İnanamıyorum şu an ya. Şimdi dayımı arayacağım sakın gelme diye." "Çiçeğim biliyorsun ki Hira'nın kuzeni. Her türlü gelecekti zaten. Hem Serkan da bir zahmet uzak tutmayı becersin kendisinden. Ecrin'in kendisine asıldığını bizim mi söylememiz gerekiyor? Her haliyle belli ediyor zaten." Ayça Abla'nın sonlara doğru sinirle söylediği cümlelerle bir an afalladım. Neden bu kadar gerilmişti ki? Aklıma gelen ihtimalle gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırmaya başladım. Elif'le kala kala bende artık aşk senaryoları yazmaya başlıyordum sanırım ama şöyle bir an düşündüm de Ayça Abla ve dayım harika bir çift olurdu. Ben bunları düşünürken Hira Abla içeri girdi. Kız kıza olduğumuz için saçları açıktı ve çok güzel olmuştu. Zümrüt yeşili bindallısı sade ama çok şıktı. Hira Abla daha çok zarafetten yanaydı ve Ayça Abla bunu başarmıştı. Elif iç çekerek "Ayça Abla, bende istiyorum. Hatta gelinliğimi bile sana yaptıracağım." deyince Ayça Abla "Ben Hira'nın düğününden sonra nişan elbisene başlayayım. Diğerlerini de zamanı gelince hallederim." deyince Elif utançla başını yere eğdi. Alper'in annesi Fidan Teyze, Elif'in annesi Hale Teyze'ye dönüp "Utandırdılar kızımızı." deyince herkes gülmeye başladı. Durumu ikisinin de annesi biliyordu ve bu işe en çok onlar sevinmişlerdi. Özellikle de Fidan Teyze. Elif'i şimdiden gelini ilan etmişti. Büyükler kendi aralarında Hira Abla'nın bindallısına yorum yağdırırken bende yanına geçip "Harika olmuşsun Hira Abla. Murat Ağabey'im seni görünce heyecandan bayılmazsa iyidir." dedim. Sanem Abla gülerek "Çileğim çocuk meraktan ölmek üzere. Grupta yazılanları görmedin mi?" deyince cebimden telefonumu çıkarıp bizim gruba girdim. Ayça Abla "Kızlar, herkes Hiralar'da toplansın. Bindallı hazır." yazmıştı. Alper ve Mete Murat Ağabey'e takılmışlardı grupta. Alper "Damat Bey, süper tasarımcı Ayça Hanım'la aynı evde yaşayan biri olarak söylüyorum ablam kendisinden beklenmeyecek kadar iyi bir iş çıkardı. Gelin hanımı görünce kalpten gitme." yazmıştı. "Murat Ağabey kalp doktoru olarak şimdiden kendini tedavi etmeye başlasa iyi olur." Pınar, Mete'nin mesajını sesli okuyunca hepimiz gülmeye başladık. Hira Abla kıpkırmızı olmuştu. Ayça Abla yanıma gelip "Kuzum benimle gel." dedi. Diğerlerine dönüp "Biz Hira'ya yardım edelim. Birazdan geliriz." deyip salona yöneldi. Arkasından da ben ve Hira Abla. Ayça Abla bana dönüp "Erva, Hira'nın odasına geçin. Ben hemen geliyorum" dedi fısıldayarak. Hira Abla ve ben ne olduğunu anlamamıştık ama sorgulamadan Ayça Abla'nın dediğini yaptık. Hira Abla'nın odasına geçince Hira Abla dolu gözleriyle bana bakıp "Darısı başına çiçeğim." dedi. Yanına gidip sarıldım ve "Rabbim bir ömür boyu mutluluk ve huzur versin size." dedim. O sırada kapı açıldı ve Ayça Abla odaya girdi. Arkasından da Hira Abla'ya şaşkın ve ışıl ışıl gözlerle bakan Murat Ağabey. Ayça Abla Murat Ağabey'in kolundan tutup hızla içeri koyup kapıyı kapattı. Hira Abla yine kızarmıştı. Allah katında evlilerdi ama hâlâ utanıyordu. Ayça Abla bana bakıp "Hadi." deyince odada birbirlerine aşkla, sevgiyle bakan kıymetli çiftimizi bırakıp çıktık. "Ayça Abla bana diyorsun ama asıl senden korkulur." dedim mutfağa girerken. "Ne var canım? Yazık çocuğa. Hem en çok o hak ediyor bu güzelliği görmeyi." deyip çektiği sandalyeye oturdu ve ellerini yüzünün arasına alıp gözlerini önündeki vazoya dikti. Ayça Abla'nın karşısına geçip "Abla hiç yok deme, var bir şey. Ne oldu?" dedim. Ayça Abla iç çekerek "Boşver güzelim." deyince "Abla, sen boşveriyor musun bizim bir sorunumuz olunca? Hayır. Aksine öğrenmeye çalışıyor, öğrenince de çözüme kavuşturmak için elinden geleni yapıyorsun? Dayımın geleceğini söylediğim günden beri bir şey var sende. Onunla bir alakası var değil mi?" dedim. Ayça Abla'nın gözünden akan bir damla yaş yanağından süzüldü. Onu başka bir gözyaşı takip edince şaşkın gözlerle ona baktım. "Abla, ne oldu?" dedim ama Ayça Abla hızla gözyaşlarını silip ayağa kalktı. Mutfaktan çıkıp kapıda bekleyen Murat Ağabey ve Hira Abla'nın yanına geçti. Bende hemen ardından gittim. Murat Ağabey bize dönüp "Teşekkür ederim kızlar. Sayenizde Hira'mı görebildim. Mete ve Alper haklıymış. Kalpten gidecektim böyle bir güzellik karşısında." deyip Hira Abla'ya baktı yeniden. Ayça Abla "Senden de Murat Ağabey. Sen Hira'yı mutlu et yeter diyeceğim de onu da en güzel şekilde yapacağını bildiğim için sorun yok." deyince Murat Ağabey "Her zaman. Neyse ben gideyim. Tekrardan sağolun." dedi. Kapıda bir an duraksadıktan sonra Hira Abla'ya doğru bir adım atıp, alnına küçük bir öpücük kondurup çıktı. Arkasında şaşkın ve kıpkırmızı kesilmiş bir Hira bırakıp hızla kendi dairesine girdikten sonra Ayça Abla kapıyı kapatıp "Ya bu çok romantikti." dedi. Hira abla tatlı bir şaşkınlıkla elini alnına koyup gülümsedi. Ayça Abla yanına geçip "Güzelim hadi sen üstünü değiştirip gel. Biz içeri geçelim." deyince Hira Abla başını sallayıp odasına geçti. Ayça Abla oturma odasına gireceği sırada kolundan tutup "Konuşmamız gerek." deyip dışarı çıkarttım. Ayağımdan dolayı yavaş adımlarla merdivenden indik. İnerken Elif'e dışarı çıkacağımızı bizi idare etmesini, anneme de Ayça Abla'yla konuşacağımı, beni merak etmemesini yazdım. Arka bahçedeki çınar ağacının yanına geçince karşılıklı oturduk. Ayça Abla'ya dönüp "Abla, seni kırdıydam özür dilerim ama her derdimizi dinleyip dermanını da bulan Ayça Abla'mın derdi varsa ben de dermanı olmak isterim." deyip Ayça Abla'nın ellerini tuttum. Başını kaldırıp bana baktığında yine gözünden yaşlar gelmeye başladı. Hafifçe burnunu çekip "Erva, ben aşığım." dedi titreyen sesiyle. Şaşırsam mı yoksa aklıma gelen ihtimalle deli gibi dans etsem mi bilemedim. Ellerimi Ayça Abla'nın yanağına koyup gözyaşlarını sildim. Gülümseyip "Serkan Dayım." dedim. Başını sallayıp "Tanıştığımız günden beri ama karşılığı yok işte Erva'm. Yine gelecek ve ben uzaktan iki hafta göreceğim. Haram olduğunu bile bile gözlerimi ondan çekemeyeceğim. Sonunda yine gidecek ve ben acılarımla baş başa kalacağım." dedi. Ne diyeceğimi, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Acaba çaktırmadan dayımın duygularını mı öğrensem diye düşünürken düşüncelerimi Ayça Abla'nın sesi böldü. "Ecrin'den bu yüzden nefret ediyorum. Nereden öğrendi bilmiyorum ama Serkan'ın geleceğini öğrendiği için burada. Yoksa biliyorsun Hira umrunda bile değil." dedi. Elini kalbine koyup "Acıyor Erva. Kalbim çok acıyor. Adını duyunca bile canım yanıyor." deyip Alper'in Elif'i kırdığı gün Elif'in yaptığı gibi haykırarak ağlamaya başladı. Yanına geçip sıkıca sarıldığımda kafasını boynuma gömüp ağlamaya devam etti. "Önce Elif, şimdi de sen. Bu omuzda ağlayan ertesi gün muradına kavuştu ablam, üzülme." Ayça Abla başını kaldırıp "Rabbimden ümidimi hiç kesmedim Erva. İnşallah diyorum ama çok ümitlenmek de istemiyorum." deyip gözyaşlarını sildi. Derin bir nefes alıp ayağa kalktı. Elini uzatıp kalkmama yardım etti. Bende ayaklanınca yanaklarımı sıkıp "Bunlar aramızda tamam mı çileğim? Hira biliyordu sadece, bir de sen öğrenmiş oldun. Şimdilik yenge adayı bilmesin olur mu?" dedi gülerek. Başımı sallayınca "Hadi gidelim artık. Bugün çok yoruldum." deyip apartmana yöneldi. İkimiz bir yandan yürüyor bir yandan da telefondan gruba atılan mesajlara bakıyorduk. Herkes eve geçmişti. Pınar da özelden nerede olduğumu yazmıştı. Eve geçeceğimi yazıp apartmandan içeri girdim. Merdivenin önüne gelince Ayça Abla bana dönüp gülerek "Tüh Kerem Başkomiser yok. Dediğim gibi Hira'nın düğün gününe yukarıda oluruz." deyince başımı eğip "Abla ya, deme öyle. Zaten sürekli rezil olup duruyorum şu başkomisere. Hayır kendini ne sanıyor da bana sormadan beni kucağına alıyor?" dedim. "Çiçeğim çocuk baktı yürüyemiyorsun sana yardım etmek için yaptı. Sana sorsa sanki izin verecektin. Kucağına alır almaz indirmesini söyledin. Ayrıca kuzum sen niye Kerem'e karşı bu kadar mesafelisin?" "Abla, fark ettiğim kadarıyla hepiniz benden önce tanışıp kaynaşmışsınız ama ben daha yeni tanıştım sonuçta. Biraz zaman geçsin Kerem Ağabey falan demeye başlarım." Ayça Abla dediğime gülerken duyduğumuz ayak sesleriyle kafasını apartmanın kapısına çevirdi. Kerem hızla yanımıza gelip asansörün düğmesine bastı. Açılınca Ayça Abla'ya dönüp "İyi akşamlar." deyip üçüncü katın tuşuna bastı. Asansörün kapısı kapanınca Ayça Abla bana dönüp "Erva duydu galiba konuştuklarımızı. Seninle konuşmadığına göre de..." deyip duraksayınca "Neyse iyi oldu abla. Rahatladım. En azından arkasından konuşmamış oldum." dedim. Ayça Abla küçük bir kahkaha atıp "Allah iyiliğini versin kuzum ya. Neyse, bizde çıkalım artık." deyip koluma girdi. Bizim kata çıkınca Ayça Abla'ya dönüp ellerinden tuttum. Bana bakınca "Abla, Rabbimiz İnşirah Sûresi'nde her zorlukla beraber bir kolaylık vardır buyuruyor. Umudunu kaybetme. Allah hem imtihan eder hem de imtihanda yardım eder." deyip derin bir nefes aldım. Ellerini bırakıp bu sefer de yanaklarını avuçladım. "Sakın vazgeçme! Bütün güzel olan şeyler sona erdiğinde, sen bittim dediğinde sesini duyurabileceğin bir Rabbin var." Ayça Abla gülümseyip bana sarıldı. "İyi ki varsın çiçeğim, Rabbim razı olsun senden." deyince bende sarılıp "Sende iyi ki varsın ve senden de razı olsun ablam." dedim. Şu an biraz çaresiz hissediyordum. Ayça Abla için bir şeyler yapmak istiyordum ama ne yapacağımı da bilmiyordum. O an aklıma Mevlana'nın bir sözü gelince gülümseyip sözü Ayça Abla'ya söyledim. "Çaresizlik, Allah'tan gelen en güzel işarettir. Duanın vaktinin geldiğini gösterir. Süzülüyorsa gözünden yaşlar, hüzünlüyse güzel yüzün, Rabbin seni özlemiş, sesini duymak istemiş demektir." Ayça Abla elinin tersiyle gözünden akan yaşları silip "Hadi o zaman, bekletmeyelim O'nu. Allah kabul etsin Erva'm. Görüşürüz." deyince "Tamam abla. Seninkini de kabul etsin." dedim. Ayça Abla üst kata çıkarken bende zili çaldım. Annem açınca yanağından öpüp "Ben yatsıyı kılmaya gidiyorum annem, hayırlı geceler sana." deyip lavaboya yöneldim. Girmeden anneme öpücük atıp "Canımsın." dedim. Annem gülerken bende lavaboya girip abdest aldım. Odama geçip namazımı kıldıktan sonra seccademi yerine koyup kitaplığımdan Kur'an'ımı çıkardım. Masama indirip sandalyemi çekip oturdum. Biraz Kur'an okuduktan sonra bugünü en iyi özetleyen bir dua mırıldanıp ayaklandım. "Allah'ım, fark ettim ki herkesin gönlünde saklı tuttuğu bir duası varmış. Sen o duaları da kabul eyle." Amin...
Çok çok Amin 🤍 Bundan sonraki bölümü Kerem'in ağzından okuyacağız. Bakalım o ne alemde 🤭 Yarın yeni bölümde görüşmek üzere 😉 Allah'a emanet olun 🤍 |
0% |