@kazelina1
|
Hande Aylar, belki yıllar süren emek ve hayaller nihayet bu geceyle taçlanacaktı. Bu anı ne kadar çok beklediğimi anlatmam mümkün değil. İçimde hem büyük bir heyecan hem de derin bir gurur vardı. Çünkü bu sadece bir lansman gecesi değildi; bu benim hayatımın en önemli dönüm noktalarından biriydi. Her şey, o geceye, o ana odaklanmıştı. Bu gece markamın lansımanı vardı ama Semih gelemeyecekti. Milli araya girmişlerdi. Bu yüzden çok çalışması gerekiyordu ama gelemese de o benim için burada gibiydi. İstanbul Boğazı’na bakan tarihi bir sanat galerisi seçmiştik mekan olarak. İnanılmaz güzel ve anlam doluydu. O kadar çok tasarım yapmıştım ki, onları böyle bir atmosferde sergilemek adeta bir hayalin gerçekleşmesiydi. Galeriye ilk adım attığımda içimde kelebekler uçuştu. Etrafta koşturan ekip, son hazırlıkları yapıyordu. Herkesin yüzünde bir yoğunluk ama aynı zamanda bir enerji vardı. Bu enerji bana da geçti, artık hazırım, dedim kendi kendime. İlk koleksiyonumda annemin bana olan sevgisini ve onun zarafetini yansıtan tasarımlar vardı. Onun anısına bir koleksiyon hazırlamıştım ve bu gece bu tasarımlar ilk kez gözler önüne serilecekti. İçim biraz buruk ama bir o kadar da doluydu. Annem keşke burada olsaydı. O, her zaman en büyük destekçimdi ve bugün onun anısını yaşatacağımı bilmek beni çok duygulandırıyordu. Hazırlıklar tamamlandığında, davetliler yavaş yavaş mekana gelmeye başladı. İlk olarak arkadaşlarım ve ailem içeri girdiler. Babamın gözlerindeki gururu hissetmek bana güç verdi. Onun "Seninle gurur duyuyorum kızım" deyişi hala kulaklarımda çınlıyordu. Hayatım boyunca beni her zaman destekleyen bir ailem olduğu için çok şanslıydım. Ama bu gece, daha büyük bir kitleye hitap ediyordum. Moda dünyasından isimler, basın mensupları ve influencer'lar içeri girerken içimde bir ürperti hissettim. Bu insanlar tasarımlarıma bakacak ve eleştireceklerdi. Ama korkmuyordum. Çünkü bu tasarımlar benim ruhumun bir yansımasıydı. Ne olursa olsun, kendimi bu koleksiyonda bulmuştum. Bir süre mekanda dolaştım, gelen davetlilerle kısa sohbetler ettim. Herkes merakla koleksiyonumu görmek istiyordu. Benim için en önemli an, sahneye çıkıp lansmanı başlatacağım andı. Kalbim göğsümde çarpıyor, nefesimi kontrol etmeye çalışıyordum. Sahneye çıktım ve tüm davetlilere baktım. “Hoş geldiniz,” dedim derin bir nefes alarak. Sesim titremiyordu, aksine içimdeki coşkuyu yansıtan bir kararlılık vardı. "Bugün burada, sadece bir takı markasının lansmanını yapmıyoruz. Bugün burada bir hayalin gerçekleşmesine tanık oluyorsunuz. Bu markanın her tasarımında benim duygularım, hayallerim ve en önemlisi annemin bana verdiği ilham var. Bu koleksiyonu ona ithaf ediyorum." Sözlerim mekanda yankılandığında içimde tarifsiz bir rahatlama hissettim. Herkesin gözleri üzerimdeydi, ancak bu sefer üzerimdeki baskı kaybolmuştu. İçimde sadece sevgi ve gurur vardı. Davetlilerin alkışları eşliğinde sahneden indim. Artık tasarımlar konuşacaktı. Benim işim bitmişti. İlk olarak annemin anısına tasarladığım koleksiyon sergilendi. Zarif çiçek motifleriyle bezenmiş kolyeler, küpeler ve bilezikler, ışıkların altında adeta dans ediyordu. Her bir parça, annemin bana olan sevgisini simgeliyordu. Onun zarafetini yansıtmak istemiştim ve bu koleksiyonla bunu başardığımı hissediyordum. Davetliler tasarımlarımı incelerken, bazıları gözleri dolu dolu bana bakıyordu. Belki de annesiyle benzer bir bağ kurmuşlardı. Bu duygusal an, benim için geceyi çok daha anlamlı kılmıştı. İkinci koleksiyon ise şehre ithaf edilmişti. Şehir hayatının karmaşası, dinamizmi ve keskin hatları, tasarımlarımda hayat bulmuştu. Geometrik şekiller, sert çizgiler ve parlak metalik renkler bu koleksiyonun temelini oluşturuyordu. Bu koleksiyon, şehir hayatının içindeki kadına bir saygı duruşuydu. Modern, güçlü ama bir o kadar da zarif. Bu tasarımlar, büyük şehirlerde yaşayan, her gün farklı zorluklarla baş eden kadınlara ithaf edilmişti. Lansman boyunca bu koleksiyon da büyük ilgi gördü. Özellikle genç davetliler, bu modern tasarımlara hayran kalmıştı. Röportajlar başladı. Moda dergileri, tasarımlarım hakkında benimle konuşmak için sıraya girmişti. İçlerinden biri, tasarımlarımın ilham kaynağını sorduğunda içten bir şekilde yanıtladım: "Hayatta gördüğüm her şeyden ilham alıyorum. Doğa, şehir, insanlar, duygular… Her şey benim için birer ilham kaynağı. Tasarımlarım, hayata karşı duruşumun bir yansıması." Bu röportajları vermek bana işimin bir parçası olduğunu hatırlattı, ancak her kelimemde içtenliğimi korumaya çalıştım. Çünkü bu markayı yaratırken içimde hep dürüst ve samimi olma isteği vardı. İnsanların da bunu hissetmesini istiyordum. Gecenin en unutulmaz anlarından biri, ünlü bir moda editörünün bana gelip tasarımlarımı övmesiydi. "Bu tasarımlar gerçekten çok özgün ve zarif. Sektörde böyle bir tazelik görmek harika," demesi, bana bütün yorgunluğumu unutturdu. Bu sözler, yıllarca içimde biriken emeğin bir dışa vurumuydu. Başarılı olacağımı biliyordum ama bunu bu kadar kısa sürede hissetmek, inanılmazdı. Lansman boyunca herkesin ilgisi ve desteği beni çok mutlu etti. Ancak en özel anlardan biri, babamın yanıma gelip gözlerindeki gururla bana sarılmasıydı. "Annen seninle gurur duyardı," dediğinde gözlerim doldu. O an, bütün duygularım birbirine karıştı. Hem sevinç hem de biraz hüzün vardı içinde. Ama annemin bana verdiği ilhamla bu markayı kurmuş olmanın gururu her şeyin önündeydi. Gece sona erdiğinde, herkes yavaş yavaş mekandan ayrılmaya başladı. Mekanda kalan son kişi bendim. Herkes gittikten sonra, sergilenen tasarımların önünde durup uzun uzun baktım. Her biri benim bir parçam gibiydi. Her biri bir hikaye anlatıyordu. Belki dışarıdan sadece takı gibi görünüyordu, ama benim için hepsi birer anı, birer duygu yüklüydü. Bu gece, sadece bir lansman gecesi değil, bir hayalin gerçeğe dönüştüğü geceydi. Evet, daha yapacak çok işim vardı, markamı büyütmek için önümde uzun bir yol uzanıyordu. Ama bu gece, hayatım boyunca unutmayacağım bir başlangıç oldu. Şimdi önümde daha büyük hedefler vardı. Her tasarımımda bir parça daha büyüyecek, her koleksiyonumla kendimi daha çok bulacaktım. Annem bu yolda benimle olmasa da, onun ruhunu hep yanımda hissedecektim. Bu lansman, bana sadece ne kadar güçlü olabileceğimi değil, aynı zamanda bir hayali gerçekleştirmenin nasıl bir şey olduğunu da gösterdi. Artık daha büyük hayaller kurmaya hazırım. Bu bir başlangıçtı, ama en güzel başlangıçlardan biriydi ama en güzeli kalın bir sesin "Hande" demesiydi. Şok içinde arkama dönüp baktım. Semih gelmişti! Koşarak ona sarıldım. "Hani gelemeyecektin Milli maç..." Cümlemi tamamlayamadım ama o anladı. "Hande'm zaten yetişemedim ama kızlar senin burada olduğunu söyleyince gelmek istedim." "Teşekkür ederim" dedim. Gözlerim dolmuştu. Ona sımsıkı sarıldım, benim için yaptıklarını asla unutmayacaktım.
|
0% |