Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Karşılaşma

@kcmnnur

Sabahın beşinde uyanmıştım. Kış olduğundan hala hava karanlıktı. Uykumu tam alamamıştım. Yavaşça yataktan kalkıp lavaboya elimi yüzümü yıkamaya gittim. Hiç kimse uyanmadan biraz yürüyüşe gidecektim. Hic kimse dedigim ise babam idi. Babam ve ben yasıyorduk sadece . Üzerime beyaz bir sweatişört altıma da bol bir eşofman giyip odamdan çıktım. Evin içi kapkaranlık. Salondan televizyon sesleri geliyordu. Salona girdigim de babam gene koltukta uyuya kalmıştı.

Kapıya doğru sessizce parmak uçlarimdan ilerlemeye devam ettim. Babamın uykusu çok hafifti. Ayakkabılarımı hızla giyinip kapıyı açtım. Dışarıya çıkar çıkmaz soğuk hava yüzümü sıvazladı. Hava çok soğuktu. Bu kadarını da beklemiyordum. Evimizin yakınlarında orman var ve oraya gitmeyi çok seviyorum. Hem daha çok zaman geçirmek hemde ısınmak için ormana doğru koşmaya başladım.

Gene heyecanlanmıştım. Rüzgarın sesi ve hareketleri o kadar güzeldi ki. Sanki... sanki... ağaçlarla dans ediyordu. Evet kesinlikle ağaçlarla dans ediyordu. Onun bazen sert bazense yumuşak uğultusunu işittikce içim huzurla doluyordu. Ara sıra ağaçların yaprakları bir bir dallarından kayıp gidiyordu.

Asfalt yol kendini toprak yola bırakmasıyla artık her adımımın çakıl taşlarına değisi bir bir kendini hatirlatiyordu.

Biraz daha ormanın derinliklerine girince arkamda bir hareketlilik hissettim. Tedirginlikle arkama döndüm. Ama burada kimse yoktu. Belki de sadece bir hissiyattı. İlerlemeye devam ettim.

İlerledikçe sesler artmaya başladı. Sesin geldiği yöne doğru gitmeye başladım. İki kişilerdi. Biri hareketsiz şekilde yerde yatıyordu. Diğeri ise hız kesmeden onu yumruklamaya devam ediyordu. Onları daha iyi görmek için bir ağacın arkasına saklandım. Yerde yatan adama her yumruk atışında üzerinde ki deri ceketten kolları kasılıyordu. Boynunda ki künyesi özgür olmak istercesine her hareket etmesiyle koparcasına sallanıyordu.

Yerde ki adamı dövmeyi artık bırakmıştı. Doğrulduğunda daha dikkatli baktım. Uzun boylu ve iri yarı biriydi. Pantolonunun cebinden sigara çıkartıp yaktı. Başını yukarı kaldırıp akciğerlerinde dans eden gri dumanı ağzını hafif aralıyarak yavaşça gökyüzüyle bir bütün haline getirdi. Bir yandan sigarasını içiyordu bir yandan da elini deri ceketinin cebine götürdü. Kılıfa sarılı sert bir şey çıkardı cebinden.

Hayır bu bir buçaktı.

Sert bir sekilde acımasızca adamın göğsüne bıçagı sapladı.

Bir... İki...Üç...Dört...Beş. Beş defa ard ardına sapladı. İstemsizce ellerimle ağızımı kapadım. Benim buradan gitmem lazımdı. Hem geri geri gidiyordum hem de ona bakıyordum başka ne yapacak diye. Adımımı atmamla kuru bir dala basmam bir olmuştu. Kuru dalın sesi ise sanki yıldırım düser gibi gürültülüydü. Ya da bana öyle gelmişti. Bilmiyordum. O etrafına bakmaya başladı. Az da olsa zamanım vardı.Gitmeliydim buradan. Hemde hemen. Hızla arkama döndüm. Birkaç adim atmamla durmam bir oldu. Ellerinin arasinda ki buçaktan yansiyan ay ışığı ne tarafa dönerse o tarafa saçılıyordu. O tarafı aydınlatıyordu.

"Dur"

Terleyen ellerimi esofmanima silip ellerimi sıkmaya başladım. Oysaki hava rüzgarli ve soguktu. Ya da kasvetliydi.

"Arkani dön küçük."

Dönmek istemiyordum. Korkuyordum. Beni de öldürür müydü?

Yavasça bedenimi ona döndürdüm.

Rüzgardan saçlarim birbirine dolanmisti.

Sadece ayaklarina bakıyordum. O ise elinde ki buçağa bakıyordu. Ve buz gibi sesi bos sokakta yankilanmaya basladi. Bagirmiyordu. Ama sakinliği keske bağırsa diyordu. Simsiyah giyinmisti.

Gecenin karanlığı gibi...

Sabahin ışıklarını yok eder gibi...

Bilmiyordum böyle olacagini. Keşke babamın sözünü dinleseydim de geç saatte dışarı çıkmasaydım. Keşke geç saatte ormana gelmeseydim.

"Cinayeti bazen kusursuz işlemem...."

Korkuyordum. Hemde çok korkuyordum.Bu ormanda bağırsam bile kimse sesimi duymazdi. Duyuramazdim.

Konu şimdi cinayete neden gelmisti ki?

"Ve sen kusursuz islemediğim zamana denk geldin küçük."

Seslice yutkundum. Kan kokusunu buram buram hissederken vücuduma dayanilmaz bir ızdırap veriyordu.

O bana bakarken ben ona bakamiyordum.

Bakarsam yüzünü unutamayacaktim.Bakarsam ölecektim.

Cinayette zaten böyle baslamiyor muydu?

Katilin yüzünü görürsen öleceksin.

'Okudugum cinayet kitabının birgün gerçekten yaşayacağımı nereden bilebilirdim ki.'

Zihnimden yankılanan düşünce kalbimin kuş gibi çırpınmasına neden olmustu.

Yavas adimlarla bana yaklasti... yaklasti...ve yaklasti. Elinde hala bırakmadığı kanlı bıçağı vardı. Ve buçaktan damlayan sımsıcak kan. Ve o buçakta birazdan benim de kanım olacaktı. Bugün öldüreceği ikinci kişi ben olacaktım. İlk önce ayakkabilarinda ki kana baktım. Hafif kurumaya yüz tutmustu.

Daha sonra yavasça başımı kaldırıp kemikli parmaklarindan yere damlayan kanlara baktım. Elleri bile kan olmuştu.

Eldivenini ne zaman çıkarmıştı ki?

Kanın igrenç kokusu vücuduyla bir bütün olmuştu. Ve bu koku midemi bulandırıyor, başımı döndürüyordu. Kanlı elini bana doğru uzatmaya başladı. Bana, zarar verme korkusuyla bir iki adım geriledim. Yaşadığım stresten ve korkudan gözlerim dolmus, çenem titremeye başlamıştı. Bacaklarımı ise titremekten hissedemiyordum.

Sahi bacaklarım hala yerinde duruyor muydu?

Hersey benden bağımsız oluyordu. Bedenimi kontrol edemiyordum. Aklimda ise tek cümle dolanıyordu.

'Beni de öldürecekti.'

İkimizde hareketsiz bir sekilde duruyorduk. Sanirim bana bakıyordu Hafifçe başını omuzuna doğru yatırdı. Hareketleri korkutucu bir sekilde yavaştı.

"Git, küçük kız. Ne de olsa özgürlüğün bir gün avuçlarımda olacak ve seni yok edecegim." Duygusuzca çıkan sesi ormanda yankıanmışti.

Öldürmeyecekti beni. Öldürmekten beter edecekti. Bu cümleden bunu anlamistim.Sadece bunu anlamistim.

"Ama biraz daha burada kalirsan öleceksin."

Yutkundum. Kendime yeni yeni geliyordum.

Bacaklarimi yeni yeni hissediyordum.

Arkami dönüp hızla koşmaya basladim. Nefessiz kalana kadar. Karanlık ormanı geride bırakmıştım. Bir yandan da arkama bakiyordum. Geliyor mu diye. Ama artık göremiyordum. Hızla eve girdim. Sırtımı kapıya yaslayıp yavaşça aşağı doğru kaydım. Kalbim göğüs kafesimden çıkacakmış gibi hızlı atıyordu. Korkuyordum. Peki şimdi ne yapacaktım. Elim ayağım birbirine girmişti. Yüzümde ki göz yaşlarımı silip hızla odama girdim. Kendimi sıcak bir duşa atıp temizlenmeye çalıştım. Sanki kan kokuyordum. Hızlı hızlı kendimi yıkadım. Kafamı buharlaşmış fayansa yaslayıp düşündüm. Acaba yüzüne baksa mıydım?

Kafam çok karışıktı. Üzerimde ki tedirginlik hala geçmemişti. Ve üzerine bir sürü duygu eklenmiştir.

Ne yapacaktım peki şimdi?

 

 

Merhaba arkadaşlar Kurşunun 3. Bölümüyle beraberiz. Yeni yeni yazmaya başladığım için henüz anlatım tarzını pek oturtturamadim. O yüzden bölümler yavaş geliyor. Umarım beğenirsiniz. Genede kitabıma ve bana şans verdiğiniz için teşekkür ederim.

Loading...
0%