@kedili_limon
|
Bratsonun ruh gölü diye halka açık bir alan vardı. Nalan Gökhan’ın koluna girmişti yürürlerken. Lale ile önden gidip gölün kenarından suya dokunuyorulardı. “Seni Rikherden uzaklaştıran neydi Nalan” dediğinde Gökhan’a bakmıştı. Tebessüm ederek “Ani bir karardı” demişti. Kuş sesleri esen hafif rüzgara eşlik ediyordu. Çocukları göre bilecekleri bir banka oturmuşlardı. Gökhan’ın omzuna kafasını yaslamıştı Nalan. “Ani kararının sebebi” derken sözünü kesmişti. “Lara büyüye senin kadar ilgili” dediğinde Laraya bakmıştı. “Yeteneğide var” diyip kıkırdamıştı. “Ruhani hayvanını bile çağıra biliyor” derken kafasını kaldırmıştı. Havanın nemli kokusunu içine çekmişti. Göz göze geldiklerinde gülümsemişti. Gökhan sorularından kaçacağının farkındaydı. “Komutanlığı bırakmaya karar verip burada yaşasak fena olmaz” dediğinde Nalan şaşırmıştı. “Komutan olmak için çok çabaladın” derken yanağına avucunu koymuştu. “Ani bir karar” diyerek gülümsediğinde Nalan onun ne yapmak istediği anlamamıştı. Gökhan onlardan uzakta daha fazla kalmak istemiyordu. Ona yakınlaşırken Lara onlara seslenmişti. “Anne bak kurbağa” diye çamur içinde olan hayvanı sıkarak havada sallıyordu. Nalan hızla kalkıp Laranın yanına ilerlemişti. Gökhan onun endişesine gülüyordu sessiz şekilde. “Kızım kurbağaları tutmamalısın elinden kabarcıklar çıkar” dediğinde Lara arkasına atmıştı ama Lalenin kafasına düşmüştü. “Kızım” demişti sinirle karışık endişeli sesi ile. Kafasından suya atlamıştı kurbağa. Nalan onun saçını temizlemeye çabalarken Lale ağlamaya başlamıştı. Gökhan kahkaha atıyordu. Lara onun avucunun içine bakıyordu kabarıklar var mı diye. Kirpi onun bacağına tırmanmaya çabalıyordu. Lara yere doğru eğildiğinde avucunu yalamaya başlamıştı Kirpi. Huylansada yalamasına izin veriyordu. Gözleri göle kaydığında arkasında ona sarılan bir kadın vardı belli belirsiz. Arkasına baktığında tanımadığı kimseyi görmemişti. Suya yaklaşarak kadını tekrar görmeye çabalıyordu. Gökhan onu kollarının altından tutup omzuna almıştı. “Başka kurbağa yakalamak yok” sesinin tonunda artık özlem hissetmiyordu Lara. Rahatladığını fark edebiliyordu. Saçına yakınında oldukları ağaçlarlardan bir yaprak düşmüştü. Lara onu alırken Gökhan yürümeye başlamıştı. Nalan Lalenin saçıyla ilgileniyordu hâlâ. Elindeki yaprağı ufak parçalara ayırıyordu. “Senin değişmediği görmek güzel, Lara” dediğinde yaprağın geri kalanını yere atmıştı. Onu dinlemek istiyordu ama Gökhan’da onun konuşmasını bekliyordu. Gök yüzünün ışıkları yerini karanlığa bırakırken ilerledikleri yol belirsizleşiyordu. Gökhan elişi şıklattığında etrafta ufak toplar ışık saçmaya başlamıştı. Lara onlardan birine elini uzatmaya çabalarken neredeyse düşüyordu Gökhan tutmasa. “Dikkat etmelisin ve onlara dokunma camın içindeki ateş parçalarından başka bir şey değil” Lara endişesini fark ettiğinde mutlu olsada hâlâ onlara dokunmak istiyordu. Nalan onların hızına yetişsin diye yavaş yürüyordu Gökhan. Etraf kuş sesleri yerini cırcır böceklerine bırakmıştı. Gölün içinde olan ruhlar daha fark edilir bir şekilde yüzüyordu artık. O tarafa dönmüştü Gökhan. “Biz annenle burda tanıştık, ben gene böyle almış başımı gelmiştim” Gökhan kısa bir süre gülerken Lara gözlerini göle çevirmişti. Ona bakıyorlar gibi hissetmişti. “O zamanlar yeni komutam olmuştum, madem ölmeceğim bari böyle güzellikleri görüp öyle öleyim diye içimden geçirirdim” Lara onu baktığında derin bir nefes alıp devam etmişti Gökhan. “Bratsonda öyle ahım şahım hiç gezmeye değecek bir alan yoktu, bende buraya gelmiştim” dediğinde Laleye ışık büyüsünü gösteriyordu Nalan. “Boş bir banka oturduğumda yanımda onu buldum, gülümseyip anlamadığım bir şey söyledi, merhaba diyormuşta işte dil bilmeden Krallık gezmeye kalkarsan böyle kalıyorsun ne dediğini anlamadan” Gözlerini Nalan’dan ayırmıyordu. “Gülümsemesinden anladım kötü bir şey demediğini” dediğinde Lara “Sen hakaret ederken gülümsüyorsun” demişti. Gökhan biraz duraksamıştı. “Ne zaman gördün bunu sen” demişti tek kaşını kaldırırken. “Firissada, yeni bir kuyu açtırmaya çabalıyordun” dediğinde hatırlamaya çalışıyordu Gökhan...
|
0% |