Yeni Üyelik
36.
Bölüm
@kedili_limon

Nalan olduğu yerde dizlerinin üzerine çökmüştü. Gözünden yaşlar süzülüyordu. Yukarıdan evlerin yıkılma sesi gelirken Lara Işılın elini tutuyordu. Wiskos kendisine yapılanı unutmayacaktı. Kraliçe Eslina tüm ırklar içinde en güçlünün onlar olduğunu başka ırklara destek çıkarak değil kendi yapa bildiklerini göstererek öğretecekti.

Şuanlık sadece mana toplamak için adamlarını göndermesine rağmen Bratsonun baş kentin çöküşü gözler önündeydi. Kendi Krallıkları kurulduğundan beri hiç savaşa girmediklerinden savaş kavramı onlar için yabancıydı. Yerdeki ufak taşlara bakıyordu Işıl. Onun kulağına eğilip “Klow olduğunu bilmiyordum”

Lara sadece gülümsemişti. Işılın kulakları bükülmüştü. “Yarı hayvan olmaktan daha zor olmalı” diye mırıldanmıştı yere bakarak. Lara elinde bodrumdaki mumu tutuyordu. Babasının manasını hissediyordu mumda. Dışardaki sesler durmuyordu. Buda Nalan’ı dahada huzursuz ediyordu.

Lara eşya portalından büyü kitabını çıkartmıştı. Kitaplığındaki kitaplar işe yarar belki diye portalına atmıştı. Bodrumun üzerinde birileri vardı. “Efendim burda bir giriş var” dendiğini duyduğunda Lara kitabını kapatmıştı. “Girin” emri verildiğinde merdivenlerden inip bodrumun içine bakmıştı. Avucunun içinde ateş büyüsü vardı.

“Burası boş” diyerek tekrar yukarıya çıkarlarken Lara yerin altındandan kafasını çıkartmıştı. Bataklık benzeri bir büyü vardı. Yerin içinde nefes almalarını sağlıyordu. Üste çıktığında saçındaki toprakları çırpmıştı. Zindan süsünü elbisesinin içinden çıkarttığından tekrar omzuna konmuştu. Nalan’la Işılda yer altından çıktıklarında dışarıya çıkıp çıkmamak konusunda kararsızlardı.

Yaptığı büyü geniş kapsamlı olduğundan saçının ufak bir kısmı beyazlaşmıştı. Manadan çok hayat enerjisini büyü için kullanmıştı istemedende olsa. “Gitmeliyiz, hangi ülke olursa olsun şuan Bratsonda kalamayız” diyerek Lalenin üzerini çırpmıştı. “Hızlı olmalıyız” diyerek bodrumun dışına doğru ilerlemişti.

Işıl Lara’nın elini tutup Nalan’ın peşinden ilerlemişti. Etraf toz duman olduğundan hiç bir şey gözükmüyordu. Sessiz şekilde ara sokaklardan meydandaki Işınlanma portalına götürüyordu Nalan. Portal açmak diğer büyülerden daha çok mana yiyordu. Duvarın arkasından yavaşça portalın olduğu alana bakmıştı.

Perilerin yakalandıkları insanları oraya topladığını görmüştü. Ağlama seslerinden başka bir şey duyulmuyordu. “Kesin şu ağlamayı” diye biri bağırdığında Nalan bile titremişti. Lara gök yüzünde perilerle savaşan babasının kılıcının siyah sembollerinin parlamasını görüyordu ne kadar uzak olsalarda.

Yerdeki perilerin bir kısmıda ona bakıyordu. “Aptal Elf” diyip gülüşüyorlardı. “Sizden daha onurlu” diyerek şapkasını çıkartıp bir kenara atmıştı. Asalarını ona doğrultmuşlardı. Siyah gözleri kırmızıya dönerken yaptıkları büyüler kalkanına çarpıyordu. Duvarın kenarında duran Laraya göz ucuyla bakmıştı Levent.

“Bizim ilk zaferimize” demesinin ardından onlara dönmüştü. “Hazinem benimle savaş” dediğinde arkasına onun üç katı kadar bir kartal konmuştu. Yerdeki taşların kırılma sesi ile beraber kartalın tiz sesi yankılanmıştı duyulmuştu.

Önünde bir kitap belirdiğinde üzerinde gezdirdiği eli eli açılmıştı. Kitabın içindeki semboller etrafında dönerken sözleri söylemişti. “Denizdeki ruhlar” dediğinde gökteki olan perilerin yanında bile su toplanmaya başlamıştı. “Onları içinize kabul edin” diyerek avuçlarını açıp gök yüzüne bakmıştı.

Suyun onları parçalayıp sadece kemiklerini bırakmasını izlemek istememişti Levent. Birimden emin olduğunda arkasındaki neredeyse kendi boyuna inmiş olan kartalına bakmıştı. Yanına yakınlaşıp bir süre ona okşamıştı. “Kabuğuna dön” dediğinde ortadan yok olmuştu. Ona aktardığı manayı kullanmıştı.

Gözleri tekrar siyah olduğunda insanların yanına gidip kelepçelerini çıkartmalarına yardım etmişti. Mananın kullanılmasını engelleyen kelepçelerdendi. Lara ona doğru koşmuştu. “Lara gitme” desede duymamıştı. Yanına gelip ona sarıldığında Levent ilk başta şaşırmıştı. Sarılanın Lara olduğunu gördüğünde gülümseyerek başını okşamıştı...

Loading...
0%