@kitap__gezegeni1
|
Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayalım🦋
Keyifli okumalar✨️
42.Bölüm "Aşermeler"
Önümdeki tabağımdan bir parça peynir alıp sürekli telefonuna bakan Soner'e bakmaya devam ettim. Dün akşam buraya geldiklerinde de sürekli telefonuna bakıyordu. Sanki bir şey bekliyor gibiydi. Ama beklediği şey olmamış gibi devam somurtuyordu.
Araf'ın bana reçelli ekmek uzatmasıyla alıp yedim. Çayımdan bir yudum alıp konuştum. "Neyin var senin?" Herkes bana dönerken ben Soner'e bakmaya devam ettim.
"Benim mi?" dedi kendisini göstererek.
Gözlerimi açıp kapattım. "Dünden beri telefona bakıyorsun. Bir şey bekliyor gibisin."
Telefonu masaya bırakıp başını ellerine yasladı. "Meltem cevap vermiyor bana." demesiyle kaşlarım çatıldı, Meltem de kim?
"O kim?"
"Doktor işte. Operasyonda gördüğümüz doktor." demsiyle anladım.
Bir tane zeytin yiyip "Ne zamandan beri cevap vermiyor?" dedim.
Bir süre düşündü, aklına gelmiş olacak ki konuştu. "Sanırım üç gündür. İşte en son bebek haberini öğrenip kutlamaya gitğimizde konuşmuştuk. Sonra sarhoş olup nezarethaneye düştük ve o zamandan beri ne mesajlarıma ne de aramalarıma cevap vermiyor." Dudaklarımı birbirine bastırıp Araf'a baktım. O da bana döndü. İkimizde aynı şeyi düşünüyorduk. En son sarhoşken ona seni seviyorum demişti ve kızda ondan sonra cevap vermiyordu. Tabii bunu Soner bilmiyordu. O kadar sarhoş olmuşlardı ki hatırlamaması normaldi.
"Kıza pat diye seni seviyorum dediğin için cevap vermiyordur." dedim rahat bir şekilde.
"Ne demişim ne demişim?" Büyük bir şaşkınlıkla konuşunca güldüm. Şimdi inanmayacaktı ama çektiğim videoları izleyince hepsi sarhoşken ne yaptıklarını bir bir göreceklerdi. Onların tepkilerini izlemek çok eğlenceli olacaktı. Zaten eğlenmek için çekmiştim o videoyu. Ve zamanı gelmişti.
"Sorhoşken telefonu alıp onu sevdiğini yazdın ve mesajı gönderdin. Kız sanırım şok geçirdi ve artık sana yazmıyor ve aramalarına da yanıt vermiyor."
Büyük bir şok yaşamış gibiydi. Bunu yüz ifadesinden net bir şekilde anlayabiliyordum. "Şaka, değil mi bu?" Şaka olmasını umut ediyor gibiydi.
"Oldukça ciddiyim." dedim ve yine Araf'ın uzattığı reçelli ekmeği yedim. Birden Soner kahkaha atmaya başlayınca irkilerek ona baktım. Kafayı mı yedi bu çocuk? Niye durduk yere kahkaha atmaya başladı?
"Güzel şakaydı komutanım." deyip gülmesine devam etti. Dalga geçtiğimi düşünüyordu.
Cebimden telefonumu çıkartıp salladım. "Elimde kanıt var." dememle gülmesi yavaşça soldu ve bir bana bir de salladığım telefonuma baktı. Birden telefonu elimden aldı. Diğerleri onun haline gülerken ben de keyifli bir şekilde "Bence gülmeyin çünkü sizin rezilliklerinizde var." dedim. Hepsi Soner'in başına toplanırken Araf'la birlikte hem onları izledik hem de kahvaltımızı yaptık.
"Biraz da kendin ye." dedim Araf'a ekmek uzatarak. Sürekli bana yediriyordu ve kendisi çok az yiyordu.
"Yiyorum ben." deyip ekmeğe çikolata sürerek bana uzattı. "Bu çikolatayı sizin için aldım. Diğerlerine verme." deyince gülüp çikolatalı ekmeği yedim. Diğerlerinin bizi duyduğu bile yoktu. Hepsi telefonun başında benim çektiğim videoyu izliyorlardı.
"Bozuk bardak ne ya?" diyen Meriç'e baktım. Gözlerini kapatmış yüzünü ekşitiyordu. Videonun başında o ve Eren vardı. "Ben bu kadar sarhoş olmuş olamam." diye isyan etti.
"Asıl ben bu kadar sarhoş olamam." dedi Eren. Sinirle Meriç'e baktı. "Beni de kendin gibi salak etmişsin." diye bütün suçu Meriç'e attı çünkü o da Meriç gibi bardağım bozulmuş diye tutturmuştu.
"Oha!" diye bağırdı Ozan. "Yasemin benim evlilik teklifimi mi kabul etmiş?" deyip Fatih'e sarıldı. Fatih sinirle onu ittirdi.
"Lan bir git! Videoda da aşkınızı dibimde yaşamışsınız zaten. Valla bu sefer kusarım üstüne." Ozan onu hiç umursamadan tekrardan ona sarıldı ve sırıtmaya devam etti.
Fatih sabır çekip "İt herif! Bir öteye git de şu rezilliğini izle." dedi. Ozan yüzündeki sırıtmayı silmeden telefona baktı ve gözleri şaşkınlıkla açıldı. "Neresiyle içtiyse artık sabit duran kafama bile vuramamışsın." Ozan rezilliğini izlerken Fatih ona gülüyordu. Ama Ozan'ın bunu taktığı söylenemezdi çünkü hâlâ sırıtmakla meşguldü.
Eren gözlerini irice açmış telefona bakıyordu. "Ben Bahar'ı sevdiğimi söylemişim." dedi. Bana bakıp "Bahar sahoş muydu?" diye sordu. Dudaklarımı büzerek başımı aşağı yukarıya salladım. Onun da dudakları büzüldü. "Tüh ya! Hatırlamaz ki şimdi o. Hoş ben bile video olmasa itirif ettiğimi bilmeyecektim."
Soner elindeki telefonu masaya bırakıp ofladı. "Başlarım senin sevgine ya." dedi. "Hep sizin yüzünüzden Meltem'e pat diye seni seviyorum yazmışım."
Fatih yüzünü buruşturup "Bizim ne suçumuz var ya? Yazan sensin." dedi.
"Gaza getirmişsiniz oğlum. Siz olmasanız ben içip içip aşk acısı çekecekmişsim."
"Valla benim hiçbir suçum yok." dedi Meriç. "Senin gaza gelesin varmış." deyip sandalyesine oturdu.
Soner sinirle onun kafasına vurup söylendi. "Sikik herif!"
"Küfür etme oğlum. Sofradayız, valla çarpılırsın." dedi Meriç onu takmadan.
Soner oflayarak geriye yasalandı ve elleriyle yüzünü kapattı. O kara kara düşünürken aklımdaki soruyu sordum. "Mesaj sende görünmüyor mu?" Attığı mesajı daha sonra ona mesaj atınca fark eder diye düşünmüştüm ama görmemişti herhalde.
"Yazdığım mesaj yok ki bende. O yüzden şaka yaptığınızı düşündüm." dedi. "Sanırım silmişim, bilmiyorum." Olabilirdi. Silmeseydi bu kadar geç fark etmezdi zaten.
"Bundan sonra biz sarhoş olmuyoruz demesizniz artık." dedi Araf. Bana yine ekmek uzatırken "İçince ne kadar cozuttuğunuza kendi gözlerinizle şahit oldunuz."
"Valla ben dersimi aldım." dedi Soner. "Bir daha ağzıma almam ama..." deyip diğerlerine baktı. "Bu şerefsizler kesin beni gaza getirir, içirir."
"Bunun da gaza gelesi var ama bize suç bulup duruyor." diye söylendi Ozan.
"Susun ya! Valla birinizin bile sesini duymaya tahammülüm yok!"
Eren ters ters Soner'e bakıp "Oğlum bize kızacağına gitsene kızın yanına." dedi.
Soner gözlerini açtı ve kaşlarını çatarak Eren'e baktı. "Bu sefer gaza gelmem." Kıkırdayıp çayından bir yudum aldım. En fazla beş dakika sonra kızın yanına giderdi.
"Bana sorarsan Eren haklı." dedim. Soner'in bakışları bana kayarken Eren onu haklı bulduğum için böbürlendi. "Kız aramana da mesajına da cevap vermiyor. Gidip bu olaya açıklık getirmen daha mantıklı." Bir süre düşündü, hepimizde tek tek göz gezdirdi ve düşünmeye devam etti.
Ozan onun düşünmesinden sıkılmış olacak ki söylenmeden edemedi. "Sen burada kukuman kuşu gibi otur düşün. Sonra da kız koluna birini takıp gezsin ortada." Alttan alttan gaz veriyordu aslında.
Soner ayaklanarak "İlk defa buna katılıyorum." dedi, anında salondan çıktı. Onun arkasından bakmayı kesip güzelce karnımı doyurdum. Sırf benim karnımı doyurmak için aç kalan Araf'ın ağzına da biraz tıkıştırdım tabii. Kahvaltıdan sonra ben evde kalırken diğerleri de tabura gittiler.
Yaklaşık iki saate yakın evde yalnız kaldıktan sonra hem Araf'ın hem de benim ailem gelmişti. Şimdi ne mi oluyordu? Ben koltukta ayaklarımı uzatmış, annem ve Araf'ın annesinin yaptığı her şeyi afiyetle yiyordum. İlk geldikleri zaman bir saate yakın bir sevinç ve tebrik merasimi yaşamıştık. Şimdi ise babamlar oturmuş kendi aralarında sohbet ederlerken ben de annemlerin yaptığı nefis yemekleri yiyordum. Yemek istemesem bile zorla yine yedirmeye çalışıyorlardı.
"Anne siz ben doğum yapana kadar dursanıza. Valla bebeklerimle ben bayram ediyoruz." dedim dolu ağzımla. Doymak ne bilmiyordum, yedikçe yiyesim geliyordu her şeyden.
"Sen iste her zaman geliriz biz." dedi Araf'ın annesi. Ona gülümserken babam beni süzüp söylendi.
"Daha fazla veremeyin artık. Valla orta yerinden çatlayacak diye korkuyorum." Bir elimdekilere bir de kendime baktım.
"Ama ben karnımda iki can taşıyorum." dedim. Elimdeki böreği ağzıma tıkıp dolu ağzımla konuştum. "Yemek yedikçe bebeklerim büyüyor."
"Büyüyor da bu gidişle çocuklar oraya sığmayacak." diyerek benimle alay etti.
Ben tam ona cevap verecekken annem benden önce konuştu. "Gitmesene kızın üstüne. Yesin işte. Yememesi daha kötü." Kollarımı anneme dolayıp babama nisbet yaptım. Oturduğu yerden bize gülümsemeyle bakmak dışında hiçbir şey demedi. Ben de kaldığım yerden annemlerin yaptığı her şeyden azar azar yedim.
Akşam olunca ise yine annemler mutfağa gitti ve yemek hazırlamaya başladı. Babamlar ise oturup tavla oynadı. Araf'ı arayıp annemlerin geldiğini söylediğim için bizimkilerle birlikte gelecekti.
Kapı çalınca ayağa kalkıp kapıyı açtım. Hepsi gelmişti. Hepsi aynı anda "Selamın aleyküm komutanım." deyip cümbür cemaat içeriye girdi. Onlara gülümseyip kollarımı Araf'a sardım. Bana sarılırken boynuma dudaklarını bastırdı. Geri çekilip bir elini karnıma koydu.
"Nasılsınız?" Elinden tutup onu içeriye çekerek cevap verdim.
"Çok iyiyiz. Annemler bize çok iyi baktı." Memnuniyetle gülümseyip ilk önce mutfağa girdi ve annemlerle konuştu. Oradan da babamların yanına geçti. Ben de daha fazla oturmaktan sıkıldığım için annemlere yemeklerde yardım ettim.
Sofrayı hazırlayıp yemek yemeye oturduğumuzda merakla Soner'e baktım. En son Meltem'le konuşmaya gitmişti. Oradan tabura gittiği için ne konuştular, ne yaptılar bilmiyordum.
"Sen ne yaptın Soner? Konuştun mu kızla?" Önündeki yemeklerden başını kaldırıp bana baktı.
"Valla konuştum komutanım. Hatta flört bile ediyor olabiliriz." Gülümsedim, onun adına sevinmiştim.
"İstersen kızı kaçırmanda yardım edebilirim." Duyduğum sözle gözlerim irice açıldı, hızla babama baktım çünkü bunu diyen babamdı.
"Yuh baba." dedim. "Çocuğun aklına şöyle çılgınca fikirler sokma."
Meriç kahkaha atarak beni onayladı. "Doğru Hasan amca. Bizim arkadaş çabuk gaza geldiği için aklına böyle çılgınca fikirler sokma yoksa öyle bir şey yaparsa seni suçlar."
"Bir şey olmaz. Kaçırırız kızı." diye diretti babam. Araf'ın babası daha fazla sessiz kalamayarak babamla dalga geçti.
"Acaba oğlum da kızını kaçırsaydı böyle rahat rahat kaçır diyebilir miydi?" Koca koca adamlar bildiğin çocuk gibi dalga geçiyordu.
"İşte ona cesaret edemezdi." diyen babamla Araf'a döndüm. Çaktırmadan gülüyordu. Benim ona baktığımı görünce bana bakıp kulağıma fısıldadı.
"Bırak baban öyle sansın." Sessizce kıkırdadım. "Eğer seni bana vermeseydi isteme günü kolundan tuttuğum gibi kaçırırdım."
"Sus, sus valla babam vurur seni." dedim gülerek. Masada dikkat çekmemek için daha fazla konuşmadık.
"Sizin hayatınızda biri yok mu? Ne zaman evlenmeyi düşünüyırsunuz?" dedi Araf'ın babası bizimkilere hitaben. Ozan sanki bu anı bekliyormuş gibi anında atıldı.
"Valla Yasemin he dese şu dakika nikahı basarım ama he demiyor işte. Bizimki fazla nazlı."
Meriç de Ozan'ı onaylayıp "Öyle valla." dedi. "Ben de basarım ama benimki de he demiyor."
Araf'ın babası bilmiş bir edayla "Kesin evlenelim diye tutturan sizlersinizdir." dedi. İkisi de başını sallayıp onayladı onu. "En başta hata yapıyorsunuz siz." Ozan ve Meriç bir şey anlamazken ben hem yemek yedim hem de merakla onları dinledim.
"Ne yapacaktık ki?" dedi Ozan.
Bu sefer sözü babam devraldı. "Evlenelim diye tutturmak yerine ağırdan alacaksınız ki kızlar evlenelim diye tuttursun. Siz evlenelim deyip durduğunuz için sizi ellerinden kaçırmak gibi korkuları olumuyor ama birden evlenelim demeyi kestiğinizde korkuya kapılacaklar ve bu sefer onlar evlenelim diyecek." Ağzımdaki yemeği çiğnerken gözlerim irice açıldı. Valla bir kadın olarak benim bile aklıma böyle bir şey gelmemişti.
Araf da benimle aynı fikirde olacak ki "Anne siz babamlara ne yaşattınız da tecrübeli bir şekilde bu taktiği veriyorlar?" dedi. Sanırım ikisi de gençlik yıllarında babamlara baya çektirmişti ki babamlar tecrübe edinmişti.
"Durun komutanım ya. Sonra dinlersiniz onların geçmişini." dedi Ozan. Babamlara dönüp "İşe yarar mı bu?" diye sordu.
İkisi de aynı anda "Net yarar. Bir yıla kalmaz evlenirsiniz." dedi.
Ozan derin bir nefes alıp yüzündeki gülümsemeyle arkasına yaslandı. Yüzünde hınzır bir gülümseme vardı. Bir kadın dayanışması olarak acaba bu kurnaz planı Yasemin'e anlatmalı mıydım?
Bence söylememek en iyisi çünkü Yasemin'in nazını bildiğim için söylersem bu Ozan evlenmeden bu dünyadan göçüp gider kesin.
"Ben ne olacağım peki?" diyen Eren'e baktım. "Bunlar sevgili zaten ama biz henüz bir adım bile atamadık ki. Valla sevgili olsam öpüp başıma koyacağım." Babamlardan önce ben konuştum.
"Sen kızla oturup baş başa konuştun mu hiç?"
Anında cevap verdim. "Konuştum ya. Sürekli konuşuyoruz üstelik."
"Ondan bahsetmiyorum. Sen bildiğin kızla dalga geçiyorsun. Ciddi ciddi bir konuşun da ondan sonra sevgili olmayı düşün." Bir süre düşündü ve başını salladı.
"Sanırım mantıklı." deyip önündeki yemeği yemeye devam etti.
Babam Fatih'e bakıp "Sen niye konuşmuyorsun?" dedi. Konu evlilik, sevgili olduğu için sessiz kalıyordu.
Fatih başını kaldırıp babama baktı. "Ben mi?" dedi. "Sap olduğum için konuya Fransız kalıyorum." diye alaya aldı.
"Ben ona Yasemin'in kuzanini ayarlayacağım." dedi Ozan. "Yasemin'den güzel değil ama kız güzel. Akraba oluruz bu Fatih'le." Ozan ne kadar anlatsa da Fatih pek oralı değil gibiydi. Kâle bile almamıştı.
"Yok almayayım ben. Böyle iyiyim. Hele sizi görünce saplığımla gurur duyuyorum." Fatih ne kadar itiraz etse de Ozan bu işin peşini bırakacak gibi değildi. Yasemin'in yanında dura dura o da çöpçatanlığa başlamıştı anlaşılan.
Bu konuşmalar dışında ufak tefek sohbetler eşliğinde yemeğimizi yedik. Yemekten sonra annemler biraz daha oturdu ve gitti. Gelmeden önce otelden oda ayırmışlar, ne kadar burada kalmalarını söylesek de kalmadılar. Tabii onlar yerine bizimkiler kaldı. Bunlar ara sıra değil her akşam kesin bizde kalırdı. Hiç ara sıra kalacaklar gibi değildi.
Şimdi ise oturmuş hep birlikte film izliyorduk. üstelik izlediğimiz film de Tom ve Jerry'di. Ben bunu izlemek için çok diretmiştim, tabii Meriç de bana katılınca diğerleri de onaylamıştı. O kadar kişiye de Araf itiraz edemediği için o da mecbur bizimle birlikte izliyordu. Tabii arada bir homurdanmaları da kulağıma geliyordu. Bu da onlardan biriydi.
"Yakalayamayacağını bile bile niye farenin peşine düşüyor bu kedi?" Göz devirip ona baktım.
"Çizgi film de sorgulanmaz be Araf." Bakışları bana kaydı.
"Nedenmiş o?"
"Adı üstünde çizgi film de ondan. Çizgi filmlerde diziler ve filmler gibi mantık arayamazsın çünkü mantık yok."
"Mantık yoksa biz bu mantıksız şeyi neden izliyoruz?" demesiyle elimi alnıma vurup ofladım.
"Arafcığım sen çocukken çizgi film izlemek yerine askercilik mi oynadın?" Bir süre düşünde ve başını salladı.
"Evet." demesiyle ben hariç herkes güldü.
"Araf komutanımda oturup çizgi film izleyecek bir tip yok zaten." dedi Fatih. "Hatta onda çocuk olacak bir tip yok. Sanki dünyaya bu haliyle gelmiş gibi." Aklıma gelen anıyla sinsice sırıttım. Araf'ın ailesiyle tanıştığım ilk gün bana anlattıkları anı gelmişti aklıma.
"Tabii canım, Araf'ta hiç çocuk olacak bir tip yok." dedim, yüzümdeki sırıtış giderek artarken devam ettim. "Mesela Araf sünnet olunca kıymetlisi çok değerli olduğu için çırılçıplak gezecek bir çocuk." dememle bu sefer Araf hariç herkes güldü.
"Oha!" dedi Meriç. "Araf komutanımı o halde hayal edince bütün saygım yok oluyor."
"Bu konuda ağzını açan olursa çok fena olur!" dedi Araf dişlerinin arasından. Bana bakıp "Sana da aşk olsun Cemre." dedi. Gülüp kollarımı ona sardım. O sırada kucağımdaki meyve tabağımdan dilimlenmiş elmanın biri alındı. Bakışlarım anında yanımdaki Soner'e kaydı. Ağzını açmış elmayı ısıracaktı.
"O benimdi." dedim. Elmayı ısırmadan bana baktı.
"Bir tane aldım sadece." demesiyle gözlerim doldu.
"Ama o benim çocuklarımın rızkıydı. Sen benim çocuklarımın rızkını yiyeceksin şimdi." Bir benim dolu gözlerime, bir belirgin karnıma, bir de elindeki küçük elma dilimine baktı. Yüzü asılırken elma dilimini geri bıraktı.
"Alın, yemiyorum." dedi tripli bir şekilde.
Vicdanım el vermediği için "Al bari ya. Acıdım." dedim. Sanki bunu dememi bekliyormuş gibi anında aldı ve elmayı yedi. Onun üstüne birkaç tane daha alınca söylenmeden edemedim. "Ye dedim de hepsini ye demedim." deyip tabağımı Araf'ın kucağına bıraktım, oradan yemeye başladım. Soner omuz silerken ağzındakileri yemeye devam etti.
Tekrardan çizgi film izlemeye başlarken Araf öfleyip püfledi. "Bence kendini çizgi filmlere alıştır çünkü bir yıl sonra çocuklarınla izlemek zorunda kalacaksın.
"Çocuklarımı çizgi filme alıştırmayacağım." dedi net bir şekilde. Tabii tabii der gibi ona bakıp televizyon izlemeye devam ettim.
Araf bir süre sonra çizgi filmden sıkıldığı için onu izlemekten vazgeçip bir film açtık. Film izlerken gördüğüm şeyle Araf'ı dürttüm. Kulağına yaklaşıp "Sanırım ben aşerdim." diye fısıldadım. Merakla bana bakarken televizyonu gösterip devam ettim. "Canım ejder meyvesi çekti." Bir televizyona bir de bana baktı.
"Daha önce yedin mi?"
Başımı iki yana salladım. "Yemedim ama canım çekti." dememle ayaklandı.
"Tamam, ben bulup geliyorum." dedi ve başka bir şey demeden çıktı evden. O evden çıkınca gülümsedim, gerçekten de canım çekmişti. Umarım bulurdu ve yerdim bende.
"Araf komutanım nereye gitti?" diye soran Ozan'ı yanıtladım.
"Bana ejder meyvesi almaya gitti." dememle hepsi anlamsızca bana baktı.
"O ne?" diyen Eren'e baktım. Elimle televizyonu gösterdim. Bu sefer soru soran Soner oldu.
"Güzel mi bari tadı?"
Omuz silktim. "İlk defa yiyeceğim, bilmiyorum."
"Umarım güzeldir." dedi çünkü o da yerdi kesin.
Aradan geçen yarım saatin sonunda Araf bir poşet ejder meyvesiyle geldi. Mutfaktan birkaç tabak ve bıçak alıp geldim. Meyveleri almadan önce Araf'ın yanağına bir öpücük kondurdum. "Teşekkür ederim." deyip meyveleri uzanmıştım ki almama izin vermedi.
"Sen iste yeter." diyerek ejder meyvesini soyup dilimledi. İki çeşit vardı, birinin içi beyaz diğerinin içi ise kırmızıydı. Kivi gibi görünüyordu, kivi gibi içi siyah çekirdekliydi.
Dilimlediği ejder meyvesini bana verince büyük bir iştahla yedim. Herkesin bana baktığını görünce ağzıma bir dilim daha atıp başımı iki yana salladım. "Ne?"
Soner kaşlarıyla iştahla yediğim ejder meyvesini gösterdi. "Tadı nasıl?"
Elini yumruk yapıp bütün parmaklarımı birleştirdim. Birleştirdiğim parmaklarımı aşağı yukarıya sallayarak "Çok güzel." dedim. Benden aldıkları cevapla hepsi birer ejder meyvesi ve tabak alarak soydular ve yediler. Yemeleriyle yüzlerini buruşturmaları bir oldu.
"Saman gibi bu." dedi Fatih yüzünü buruşturarak.
"Valla ya, tatsız tuzsuz bir şey bu." diye onu onayladı Meriç.
Yüzümü buruşturup "Abartmayın ya." dedim. Ağzıma bir ejder meyvesi daha atıp iştahla yedim. "Tadı gayet de güzel."
"Asla yemek seçmem ama buna rağmen ben bile bunun tadını beğenmedim." dedi Soner ve elindeki ejder meyvesini benim tabağıma koyup orta sehpadaki sürahiden bir bardak su doldurarak içti. "Çok fazla tatsız tuzsuz şey yedim ama bunu hiç beğenmedim." Dudaklarımı sarkıtarak elimdeki ejder meyvesine baktım. Ben çok sevmiştim ama Soner gibi yemek yemeye aşık olan biri bile beğenmemişti. Bende mi sorun vardı acaba?
Elimdeki ejder meyvesini ağzıma atıp Araf'a baktım. "Bunlar niye beğenmedi ki?" dedim.
"Damak zevkleri yok da ondan." diyerek yine tabağıma ejder meyvesi dilimledi. "Bırak yemesinler, zaten ben bunların hepsini sana aldım." Gülümseyip dilimlediklerini de yedim.
"Sen de yesene." Başını iki yana sallayarak reddetti.
"Sen ve bebeklerim yiyin diye aldım ben." dedi. "Canın başka bir şey çekiyor mu?" Bu sefer ben başımı iki yana salladım.
"Hayır." deyip Araf'ın getirdiği ejder meyvelerini yedim. Getirdiği meyvelerin yarısını bitirdikten sonra yine film izledik ve saat on ikiye doğru hepimiz yattık.
* * *
Gördüğüm rüyayla uyanıp uyku mahrumu bir şekilde etrafıma baktım. Bana sarılmış uyuyan Araf'a bakıp biraz daha ona yaklaştım. Ellerim yüzünde gezerken mırıldandım. "Araf..." Kıpırdandı ama uyanmadı. Bu sefer dudaklarımı yanağına bastırıp öpmeye başladım. Bu sefer anlamadığım birkaç mırıltı çıkardı. "Araf..." dedim tekrardan.
Gözlerini açmadan "Söyle güzelim." dedi. Sesi çok kısık çıkmıştı, dibinde olmasam kesin duymazdım.
Onu öpmeye devam ederken "Ben sanırım yine aşerdim." dedim. Tek gözünü açıp bana bakmaya çalıştı. Yüzünde munzur bir ifade sezmiştim.
Diğer gözü de açılırken benim sırtımı yatağa yasladı. Üstten bana bakıp dudaklarını boynuma bastırdı. "Beni mi aşerdin?" dedi keyifli bir sesle. Gülmemeden edemedim.
"Yoo." dedim. "Zaten yanımdasın, seni aşermedim."
Geri çekilip yüzüme baktı. "Niye cilveli cilveli öpüp uyandırıyorsun o zaman beni. Ben de beni aşerdin diye sevinmiştim." Bizimkiler yan odada uyuyor olmasaydı bu haline kahkaha atardım. Utanmasa çocuk gibi trip atacak bir hali vardı.
"Uyanmadığın için öyle uyandırdım. Hem sen iste ben her dakika öperek uyandırırım seni." Son cümlemle keyfi yerine geldi. Doğrulup sırtını yatak başlığına yasladı. Tek eliyle yüzünü ovup konuştu.
"Söyle bakalım canınız ne çekti?" Dudağımı yalamadan edemedim. Ben de onun gibi doğruldum.
"Kokoreç çekti." Karnımı ovup "Valla rahat bir bütün ekmeği bitiririz." dedim. Gülüp elini karnıma koydu, dudaklarını da karnıma bastırıp öptü.
"O zaman gidip karnınızı doyuralım." dedi. Ayağa kalkıp elimden tutarak beni kaldırdı. O üstünü değiştirirken ben kendime dolaptan kıyafet seçtim. Altıma gri bir eşofman üstüme önü düğmeli beyaz bir badi giydim. Onun üstünde de siyah bir hırka giydim. Araf da hazır olunca odadan çıktık. Araf salondan araba anahtarını alınca evin kapısına geldik. Tam dışarıya çıkıyordu ki arkamızda duyduğumuz hareketlilikle oraya döndük.
Fatih ve Soner uykulu bir şekilde bize bakıyordu. "Bir şey mi oldu komutanım?" Sanırım biraz fazla gürültü yapmıştık ve bu yüzden sese uyanmışlardı.
"Bir şey olmadı." dedi Araf. "Yatın siz, biz yemek yemeye gidiyoruz." deyip elimden tutarak dışarıya çıktı ama yemek lafını duyan Soner bu duruma kayıtsız kalmadı.
"Ben de geliyorum." deyip arkasını döndü. "İki dakikaya hazır olurum." deyip bize sorma gereği bile duymadan hazırlanmaya gitti. Fatih de onun arkasından gitti ve tam beş dakika sonra sadece ikisi değil hepsi yanımıza geldi.
"Bizi yemek yemeye götürüyormuşsunuz komutanım." dedi Meriç.
Araf konuşmadan ben araya girdim. "Sosyal medyada kadınlar kocalarının kumalarını paylaşıyorfu. Kuma derken kız değil erkek oluyordu hep." deyip Araf'a baktım. "Bizim kumalar da bunlar oluyor sanırım."
"Allah kimseye böyle kuma nasip etmesin." dedi Araf da. Bunu ciddi söylememişti, hatta gülecek gibi olmuştu çünkü kumlar kadın değil erkekti.
"Uyku mahrumu olduğum için bu dediğinize alınmıyorum." dedi Meriç ve önden ilerledi.
Diğerleri de aynı anda "Meriç'in dediğinden." deyip Meriç'in peşine düştü.
Araf'ın "Bunlar da 21.Yüzyılın kumaları oluyor sanırım." demesiyle kahkaha atmadan duramadım ama gülmemi anında durdurdum çünkü hâlâ apartmanın içindeydik. İnsanları uyandırmak istemezdim.
"Ben kumalarımdan memnunum valla. Bana gül gibi bakıyorlar. Sen düşün." deyip koluna girdim.
"Bugün memnun olursun yarın deli ettiler beni diye bağırırsın." İşte bunda haklıydı. Beni delirtmeleri yetiyordu. Lafımı anında tutuyordum o zaman
Hepimiz arabalara binince daha önce gittiğimiz kokoreççiye gittik. Kokoreçlerimiz gelince sanki günlerdir aç kalmışım gibi iştahlı bir şekilde yemeye başladım.
Bir yarım ekmekiği bitirdikten sonra bir tane daha istedim. Ben iştahla onun da yerken uykulu bir şekilde bana hayretler içinde bakan bizimkilere baktım. Bir tek Araf normal bakıyordu bana. Hatta arada ağzıma bir şeyler daha tıkıştırıyordu.
"Komutanım bugün doyar mısınız?" diyen Eren'e kaydı gözüm.
"Doyarım ya."
"Pek umudum yok benim ama." dedi Meriç.
Kokoreçimden bir ısırık daha aldım, dolu ağzımla "Niye ki?" dedim.
"Biz bu cüssemizle bile yarım ekmekle doyduk ama siz bir türlü doymadınız." Tam ona cevap verecekken benden önce Araf araya girdi.
"Lan hem kuyruk gibi peşimize takıldınız hem de karıma laf ediyorsunuz. Valla bir gün elimde kalacaksınız." Onun yanağına bir öpücük kondurdu katan sonra ben de konuştum.
"Siz karnınızda iki tane can taşımadığınız için yarım ekmekle doydunuz ama ben üç kişilik yediğim için doymadım."
"O üç candan ikisini toplasan ceviz büyüklüğünde etmez ama neyse." dedi Meriç. Omuz silkip yemeğimi yemeye devam ettim. On dakikanın sonunda doyunca Araf hariç hepsi bir oh çekti. Gülmemek içine kendimi sıkarken onları hüsrana uğratacak sözleri söyledim.
"Bunun üstüne güzel bir tatlı iyi gider aslında." Hepsi hayretler içinde bana bakarken Araf'la ben sırttım. "Bakmayın öyle ya, kendim için değil bebeklerim için yiyorum ben."
"Şu iki velet bir doğsun artık ya." dedi Fatih. Kollarını açıp Meriç'i kendisine çekti ve sarıldı. "Şimdi bunlar doğduğunda da rahat vermez bize." deyip başını Meriç'in başına yaslayarak gözlerini kapattı. "Siz sabaha kadar yiyin komutanım, ben uyurum bu şekilde." Meriç de hiç garipsemeden o da ona sarıldı ve gözlerini kapattı. Diğerleri birbirine sarılınca omuz silktim.
"Biz biraz gezelim sonra tatlı yiyelim." dedim Araf'a. "Bunlar nasıl olsa bu şekilde uyur." Araf beni onaylayınca ayağa kalkıp el ele gezdik. Daha sonra açık bir pastane bulup tatlı yedik. Tatlıdan sonra ise zor bela bizimkileri uyandırıp eve götürdük. Bildiğin hepsi o şekilde uyumuştu. Bir de gitmeyeceğiz diye diretmişlerdi. Uykulu halleri de ayık halleri gibi başa belaydı.
Onları odalarına bıraktıktan sonra ise biz de odalarımıza gidip uyuduk. Zaten sabaha az almıştı, birkaç saat uyumak iyi gelecekti bize.
Selam nasılsınız?
Bölüm nasıldı?
İkizlerin cinsiyeti ne olacak sizce?
İkisi de kız diyenler?
İkisi de erkek diyenler?
Biri kız biri erkek diyenler?
En sevdiğiniz sahne?
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, kendinize iyi bakın🤍
|
0% |