@mahinehar
|
BÖLÜM 10: YUMRUKLAR KONUŞURSA
Spor yüzünden eve dönmemiz fazlaca uzun sürdüğünden derse son dakika yetişebilmiştim resmen. Cumali hoca acayip kıl bir hocaydı millet. Şayet podyumda cool bir şekilde yürüyormuş gibi yaparak kasıla kasıla sınıfa doğru ilerlerseniz, hocanızın sizden daha hızla bir şekilde çita edasıyla yanınızdan geçerek -koşarak- gözden kaybolduğunu ve hemen ardından sınıf kapısının yüzünüze sonsuza dek kapatıldığına şahit olurdunuz. Ve o kapılar asla ve asla geri açılmazdı; ancak bir deprem ya da doğaüstü bir felaket yaşanırsa açılabilirdi. O da belki...
Gerçi, lisedeyken Geometri hocamızla işlediğimiz ders esnasında 5.3 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmişti. Biz gariban öğrenciler, Hocam deprem oluyor dediğimiz de kadın, bir şey olmaz. Şu son soruyu da çözelim öyle çıkarız demişti. Mal gibi bakmıştık yüzüne göt korkusu hepimizi sararken. Yani demem o ki, yürümeyin koşun! Hele hocanız Cumali Hoca gibi takıntılı bir adamsa, tabanları yağlayın! Deprem derseniz de aldırmayın canım. Size, bize düşen hoca gibi bir hoca düşmezdi herhalde. Göz devirme...
Nihayet dersler bittikten sonra ben de bitmiştim sonunda. Kafam kazan gibi olmuştu ve beraberinde inanılmaz bir ağrı saplanmıştı. Bu kadar çok bilgiyi şu kafa nasıl kaldırsın? Sanki baraj kapakları açılmışta, tonla tazyikli su beyin havzama aniden saldırı yapan bilgiler gibi dolup taşmıştı. Çıkışa doğru yürüdüğümde cep telefonumun çaldığını fark etmiştim. Arka cebimden çıkarıp gelen aramanın Uyuz Baytar'a ait olduğunu gördüm. Evet, evet. Onu böyle kaydetmiştim rehberime. Ne be, yalan mıydı sanki uyuz olduğu?
Yeminle bu ağrı ile anam bile arasaydı kaldıramazdım onu. Bıkkın bir şekilde Pelin'in aramasını reddedip durağa doğru ilerlemek için yürümeye başladım. O yol bana nasıl uzak geliyordu anlatamam size. Henüz kampüsten ayrılmamıştım ki, gözüme şerefsiz bir adinin teki çarpmıştı. Tahminleri alalım? Evet, evet... Bu kesinlikle kahpe Nuri'ydi!
Beni görmezlikten gelip yanındaki kızla tekrardan gülerek konuşmaya devam etmişti. Yanlarına doğru ilerleyip rahat bir tavırla, "Sendeki cesarette tam bir cahil cesaretiymiş be Nuri."
Sıçtık der gibi bir bakış atıp, "Hayırdır Leyla?" dedi dişlerini sıkmadan hemen önce hiçbir şey yokmuş gibi. Hayır mı? Şer mi? Birazdan görürsün ibne!
"Kutsal mekânı kalıbının adamı olmayan zavallılar basmış. Ruhum rahatsız oluyor. Göz zevkim de bozuluyor." dedim nefretle tıslarken.
"Sen bana laf mı çarpıyorsun?"
"Yo, top atıyorum kalene hadi tut!" dediğim an, ne olduğunu anlamadan yüzünü sert bir yumruk indirmiştim. Uzatmayı asla sevmezdim! "Bu dostumu üzüp onu aldattığın içindi!" 'BOKSÖR LEYLA YAMAN'A 10 TAM PUAN!' adlı neon yazılar gururla belirir!
"Ne yaptığını sanıyorsun sen be? Nurişkom iyi misin?" dedi yanındaki yelloz bağırarak. Nurişkom mu? O ne la öyle? Midem bulandı...
Sendeleyen Nuri, "Bak elimden bir kaza çıkacak. Dur yoks-" diyemeden yüzüne bir yumruk daha indirmiştim.
"Bu da seni sevmediğim içindi pislik!"
"Sen de kimsin be!" dedi adını bilmediğim kız yeniden bana karışarak.
"Boynuzlu çakma sarışın," dedim işaret parmağımı ona doğrulturken. "Sana da bir tane patlatmamı istemiyorsan hemen ikile!"
"Boynuzlu mu?" dedi iri iri açılan gözleriyle. Böyle giderse Sweet Tooth'un ikinci sezonuna katılırsın o boynuzlarınla!
"Bu pezoyla takılmaya devam edersen boynuzların, Kaf Dağlarının ardından bile görülecek. Mezhebi geniş arkadaş senden birkaç tane daha koluna takar, çünkü. Kim bilir, belki de hayatındaki tek kız şu anda sen bile değilsindir. Malum, listesi kabarık ibnenin!"
"Ne diyor bu kız Nuri?" Elinin körünü!
"Bu yaptığını ödetirim ben sana Leyla!" dedi Nuri hırsla. İkinci yumruk darbemden sonra yere serilen mikroba bir tekme daha savurdum. Acıyla kasılırken iğrenerek baktım Nuri kaypağına.
"Hesaplar benden orospu çocuğu! Kendini adam yerine koyup bir şey ödetebileceğini sanma! Herkes erkek, ama bize adam lazım. Senden de adam olacağını pek sanmıyorum şerefsiz!" diyerek yüzüne doğru tükürdüm ayrılmadan önce. "Bu saatten sonra kendini kollaması gereken kişi bakalım sen mi olacaksın? Yoksa ben mi? Hadi eyvallah!"
Nuri'nin yanından ayrılırken öfkem henüz dinmiş değildi. Selin'e karşı yaptığı iğrenç hatadan sonra hırsımı alabilmişte değildim. Üstelikte baş ağrım daha da artmıştı. Sanki Senfoni Orkestrası beynimin için konser veriyordu. Yola doğru bakıp hızla geçen arabalara bir bakış attım. Taksiye binip direkt eve gitmek vardı; ancak nerde bizde o lüks? Dolmuşa talim edecektik el mahkûm. Züğürtlük bas bas bağırıyor!
"Sağlam yumruk atıyorsun." dedi tanıdık bir ses. Ardıma doğru döndüğümde kampüsün paparazzisi Yalın'ı karşımda bulmam bir olmuştu.
"Tadına bakmak ister misin?"
"Asla." dedi gülerek. "Şu bebeksi yüzüme zaten nasıl kıyabileceksin ki Leyla?" Paraya nasıl kıyılıyorsa öyle seni budala!
"Bunu diyerek kendini yerde bulan kaç kişi olduğunu hâlâ sayamadın mı?"
"Hızına yetişmek ne mümkün?" Benden hızlısı zaten mezarda!
"Sade de gel de ne istiyorsun sen onu söyle?"
"Ders notlarını tabii ki." Google amcaya imkânsız yazın, sonuç olarak karşınıza beni çıkarır!
"Yaklaşan sınavlar yüzünden senin de bir tarafların tutuşmuş bakıyorum?"
"Hadi Leyla. Bu seferlik versen notları ne olur?" Nah alırsın! Alın terini kaptıracak göz var mı ben de?
"Derse zamanında gelip not tutsaydın bana ne."
"Hiç yardımcı olmuyorsun şu an."
"Kızılay mıyım ben?"
"Hayır, ama kurtarıcı meleğim olabilirsin."
"Azrail'in olmama ne dersin? Sonuçta o da bir melek." dedim tahammül noktam sıfıra inerken. "Zafer'e gidip sorsana, onda vardır illa notlar."
"Zafer'in tuttuğu notlar cep yakıyor. Zam yapsa şaşmam artık." Kimsenin alnında enayi yazmıyor seni aptal! Ben bile not işini ticarete dökerdim, ama kitabımda yok böyle şeyler.
"Öğrenci milleti geçinmek zorunda ne yaparsın Yalın Efendi?"
"Tamam, anladık da bu kadar da olmaz. Ne olacak şimdi? Ne yapacağım ben?"
"Kotel; El-Burak Duvarı değilim ben Yalın."
"Ne?" Cahili cühela seni.
"Ağlama duvarı." dedim gözlerimi devirirken. Filistin Kudüs'te. Nereye gideceğini biliyorsun." diyerek ardıma dönmüş, otobüs durağına yürümüştüm.
Telefonum bir kez daha çaldığında arayan kişinin çeyrek milyarder olduğunu gördüm. İpek'i de bu isimle kaydetmiştim rehberime. Selin'in yaptığı gibi isim ve soy isimle kaydetmek bana göre aşırı resmî duruyordu. Hayatta rahat etmezdim. Kendim taktığım isimler sayesinde oldukça da keyif alıyordum doğrusu. Lakap takma işi benden sorulur millet. 'LAKAPÇI LEYLA!' adlı neon yazılar belirdi!
Gelen aramaları reddedip durağa yanaşan dolmuşa bindim. Abi neden bir kere de boş gelmezsin be! Şu an oturacak bir yer bulmak için nasıl can atıyordum bilemezsiniz. Cebimden bozukluk çıkarıp şoföre doğru uzattım. Arkaya doğru gitmek hiç içimden gelmese de dolmuşun tekrardan tıka basa dolma riskine karşı ara boşluklardan faydalanıp, birkaç kişinin de yer vermesi ile yanaşabilmiştim en arkaya doğru.
Dolmuş şoförü o muhteşem ikazını yeniden yapmıştı. "Arkalara doğru ilerleyebilir miyiz?" Ne diye bu kadar çok yolcu alıyorsun sen kardeşim? Bu dolmuş, zaten dolmuş!
Yolcular inip bindikçe benim de midem inip kalkıyordu sanki. Baş ağrım yüzünden midem çarşamba pazarına dönmek üzereydi. "Arkalara doğru ilerleyebilir misiniz? Yer açalım şöyle." diye yeniden seslenmişti şoför.
Viking Leylanız durur mu? Hemen yanımda duran ablaya ve benim gibi arkada ezilme sorunu yaşayan diğer ayaktaki müşterilere bakarak, "Arkadaşlar, üst katlara doğru ilerleyelim lütfen!" dediğimde hepsi birden gülüştüler. Yer yok, yer. Daha nereye gidelim biz? Ben zaten dolmuşum üzerime gelmeyin diyor yazıyla arka camında!
Bizim caddeyi gördüğümde inmek için acele etsem iyi olurdu; yoksa daha fazla tahammül edemeyecektim bu tantanaya. "Arkalara doğru ilerleyelim." demişti şoför yeniden. Ağzın kopsun emi! Camı aç, camı. Sofra bezi niyetine sallanıp dursun millet efil efil!
"İnecek var." dediğimde daha fazla dayanamayıp açmıştım ağzımı yummuştum gözümü. "Yürüyecek olsak dolmuşa binmezdik herhalde." dedim inerken yolcular alkışlayarak uğurlamışlardı beni. Teşekkürler, teşekkürler. Saygılar halkım...
Caddede yürürken burada indiğim için hem kendime hem de dolmuşçuya sövmeyi de ihmal etmedim. Telefonum öttüğünde yeniden bakmış WhatsApp'tan gelen bir bildirim olduğunu görmüştüm. Mesajı okumak için Dar Ağacındakiler adlı ev grubumuza baktım. Nasıl ama güzel mi? Grubumuzun WhatsApp yöneticisi olarak harika bir isim koymuşum değil mi?
Uyuz Baytar: Neden aramalarımızı açmıyorsun sen Leyla?
Çeyrek Milyarder: Başına bir şey gelmiş olmasın kızlar?
Uyuz Baytar: Hiçbir bok gelmez onun başına. Leyla ile birlikte olanların başı belaya giriyor anca.
Kâküllü Yârim: Sen hâlâ hayatta olduğuna göre demek ki bir şey olmuyormuş Pelin.
Uyuz Baytar: Ne o? Bir şey gelsin mi istersin Selin Hanım?"
Kâküllü Yârim: Cidden konu bu mu?
Çeyrek Milyarder: Konumuz Leyla. Hâlâ ortalarda yok. Endişe etmeye başladım.
Uyuz Baytar: Mesajlarımızı okuyor merak etme. Hanımefendi çevrimiçi.
Kâküllü Yârim: Leyla?
Çeyrek Milyarder: Agresif belam?
Siz: Telefonda konuşma fobim var. Ölüm kalım olmadığı sürece mesaj atar mısınız?
Uyuz Baytar: Neredesin sen, telefonunu neden açmıyorsun?
Siz: Doktora gittim.
Kâküllü yârim: Ne oldu ki?
Çeyrek Milyarder: Ben size dedim değil mi? Bakın işte kız Hastanelik olmuş!
Uyuz Baytar: Neden gittin? Hayırdır?
Siz: Kendimle konuşmanın iyi geleceğini söyledi. Ben de selam dedim ses yok. Müsait değilim sanırım.
Kâküllü yârim: Allah seni kahretmesin! Ahahahaha!
Çeyrek Milyarder: Ahahaha!
Uyuz Baytar: Aman ne komik! Eve gel çabuk.
Siz: Emir kipiyle söylenirse, nefes al deseler almam ben! Aç kapıyı hadi.
Uyuz Baytar: Hangi kapıyı?
Siz: Hangi kapı olacak? Topkapı'yı...
Uyuz Baytar: Leyla!
Telefonu bırakıp binadan içeri girdim. Merdivenlerden çıktığımda bizim kapının önüne gelmiştim. İnanın anahtarı takıp açmaya takatim bile kalmamıştı. Zile bastım mecburen. Bir-iki saniye bekledikten sonra kaşları çatık olan arkadaşım Pelin açmıştı.
"Anahtarın nerede?" Türbülansta!
"Cebimde."
"Kullanma zahmetine girmeyi ne zaman düşünüyorsun?"
"Her şey sırf sen rahatsız ol diye. İncilerin dökülmez kapıyı bana açtın diye."
"Dökülür. Kıymetli incilerim var!" Hareket ettiğin an incilerin dökülmüş olsaydı, her fırsatta seni ayağa kaldıracak bir şeyler bulurdum ben Baytar bozuntusu. İnciler sayesinde en azından köşeyi dönerdik! Evet, millet bakın bu zengin olmak için dönülen köşelerden...
"Boyun 1.55 attığın hava 2 metre Pelin. Seni hiç çekecek halde değilim. Başım çatlıyor. O yüzden çekil kenara."
Yol verirken, "Hap al." dedi sakince.
"Torbacılar gibi konuştun." dedim salondaki koltuğa kendimi atarken. "Polisi ara İpek. Gelip götürsünler Pelin'i. Kurtuluş biletimiz onların elinde." Göz devirme...
"Zevzeklik etme." dedi ela gözleri üzerimdeyken. "Yarın yemeğe çağırıyormuş Eleni Hanım bizi."
İpek, "Hemen ne diye söyledin sanki?" dedi ürkerek.
"Niye? Ne oldu?" dedi Selin kuşkuyla.
"Yeni kiracıları da davet etmiş." dedi Pelin şak diye.
"İsteyen gidebilir, çünkü ben gelmiyorum. Şimdi bırakın onları da benimle ilgilenin, ölüyorum."
"Ne demek gelmiyorum? Ayrıca domuz gibisin bir şeyin yok." dedi Pelin hiddetle.
Ters ters bakıp, "Senden yardım isteyen mi oldu? Bas baya gelmiyorum. Bensiz gidin."
Burnunu kırıştıran İpek, "Eleni Hanım seni sorarsa ne diyeceğiz agresifim? Sensiz olmaz."
"Öldü de. Parça pinçik oldu de. Ne söylersen söyle işte."
"Ağzından yel alsın." diye kalçama vurdu Selin. "Deli deli konuşma. Kalk bir şeyler ye, ilaç vereyim sana."
"Tokum ben. İlaç varsa getir de alayım. Dayanamıyorum artık bu ağrıya."
"Tamam, ben ecza dolabından alıp getiriyorum hemen."
Selin salondan çıktığında Pelin de beni kendi halime bırakmıştı. Az çok tanıyordu ev arkadaşını. Başım ağrırken üzerime gelmeye yüreği yemiyordu. Ben de başım çatlarken çekilecek bir insan değildim Allah var. Huysuz, keyifsiz, bela bir tip olup çıkıyordum. Bela olduğum gerçeği kabul etmem peki?
İpek şefkatle, "Sana bir şeyler yapmamı ister misin Leyla?" diye sordu. Ah, benim masum kelebeğim. Ah, benim düşünceli üzümlü kekim.
"Yok, canım benim. İlaç alıp uyursam geçer."
"Peki."
Selin'in bana uzattığı ağrı kesici ilacı aldıktan sonra odama gittim. Üzerimi değişip rahat bir şeyler giydikten sonra yatağıma girip derin bir uykunun kollarına bıraktım kendimi. Uyandığım da umarım her şey yolunda seyrederdi.
'ŞÜPHELİ!' adlı neon yazılı bulutlu anime karakterler göklerde süzülmeye devam ediyor! |
0% |