@mahinehar
|
BÖLÜM 11: TATSIZ KÜSLÜK
Ey dokunmayın çok fenayam Baykuş tünemiş binaya Ey dokunmayın çok fenayam Baykuş tünemiş binaya ey Vala çeyrek aydır ayaktayam Ben bende değilem bugün Kendimde değilem bugün ey
Allah'u Ekber! Ne oluyor lan gene? Bu şarkıda nereden geliyordu böyle? Ulan yoksa ayyaş Burak yine efkâr mı dağıtıyordu? Hay, ben senin... Niye hep love acısı çeken bana denk geliyordu kurban olduğum niye? Gözlerimi ölü gibi yattığım yatağımdan tavana doğru dikmiştim. Bir gün olsun huzurlu bir şekilde gözlerimi bu dünyaya açamaz mıydım ben? Ayyaş Burak'ın bitmek tükenmez bilmeyen acı dolu aşk feryatları. Dikizci Ayten, dedikoducu Serap, çırakları Aysel ve Serpil'e malzeme verme endişesi, yeni kiracıların gürültüsü, ev ahalisinin bir dakikası bir dakikasını tutmayan yaşam mücadelesi, anamın kızgın bakışları, derslerimin korkusu... BAKIRKÖY'E YATMAMAM İÇİN TEK BİR SEBEP SÖYLEYİN BANA MİLLET?
Yatakta iyice oyalanıp dövündükten sonra yastığı alarak kulaklarımı kapattım hırsla. Bu işkence bir an önce son bulsun. Yeter artık, yeter!
"Leyla!" diye gürleyen Selin'in sesini işitip yataktan korkuyla zıplayarak düşmüştüm yeniden. Abi cüş ya!
"Ulan senin yüzünden yerleri kaçıncı öpüşüm bu farkında mısın?" dedim yerle yeksan olunca. "Ne oldu?"
Kayan gözlüğünü iyice çekiştirip, "Sen gidip ne yapmışsın öyle?" Ne yapmışım yine? İftiradır o iftira kâküllü yârim!
"Helal olsun sana Leyla!" dedi İpek de odaya dalarken. Ne oluyor lan?
Yerle öyle bir bütünleşmiştim ki, bahsi geçen şey neydi tam olarak anlayamıyordum. Anlamak da istemiyordum. Sürekli uykumdan bu şekilde kalkmak da istemiyordum. Ben çok şey istemiyordum, ama nerde?
"Tam olarak neyden söz ettiğinizi anlamıyorum kızlar?" dedim düştüğüm yerden hüsranla kalkarken. Viking Leylanız şimdilik Eror iz comming!
"Kampüs komple seni konuşuyor." dedi Pelin kapı ağzında belirirken. "Tebrik ederim." Ağzı olan konuşuyor işte Baytarcım. Kesinlikle buna bir son vermeliydim. Baytarcım da ne?
"Hayırdır? Ne için tebrik ediyorsun sen beni?" dedim kuşkuyla Pelin'i süzerken. O hayatta beni durduk yere tebrik etmezdi arkadaşlar. Bu işte kesinlikle bir bit yeniği vardı!
"Bir Muhammed Ali olmasan da yine iyi iş görmüşsün." Ellerini yumarak Kick boks duruşu yapmıştı Pelin. "O nasıl yumruk atmaktı öyle Nuri kalasına? Beğendim! Bu yüzden tebrik ediyorum seni." dedi tebessüm ederken. Demek o bit, Nuri itiymiş! Lan Pelin tebrik etti beni. Hem de birini dövdüm diye? Kesin dışarda kıyamet kopmak üzereydi kesin!
İpek, "Ben de tebrik ederim. Şiddeti sevmem; ancak attığın yumruk içimin yağlarını eritti." dedi keyifle.
"Nereden duyup gördünüz ki?" dediğimde aklıma paparazzi Yalın gelmişti. Ondan başka zaten kim yayardı ki bu haberi ışık hızıyla? Gardımı düşürüp, "O bunu çoktan hak etmişti." dediğimde bir gözüm Selin'in üzerindeydi. Acaba ne zaman patlar diye içimden geçirdim ve onun Etna Yanardağı gibi infilak etmesi de çok sürmemişti.
"Dalga mı geçiyorsunuz siz?"
"Hayır." dedi Pelin hızla.
İpekte, "Hayır." dedi sesi kısık bir şekilde çıktığında.
"Leyla!" diyerek ismimi andığında içimi bir korku sarmıştı. Kimseden değil, ama Selin'den şu an ürkmüştüm millet. 'VİKİNG LEYLA TIRSTI!' adlı neon yazılar zirvelerde! Haklılık payınız oldukça yüksek millet! Az buçuk ucundan tırsıyorum.
"Efendim?"
"Bunu yapmak zorunda mıydın? Ya başın derde girerse ne olacak hiç düşünmedin mi?" Sonunu düşünen kahraman olamaz!
"Düşünmesi gereken kişi ben değil, asıl o adi sana yaptıklarından sonra olacakları düşünmeliydi. Yanına kâr kalamazdı tamam mı?"
"Kalmasına izin vermeliydin!" dedi öfkeyle. "Ya, şimdi bir şey olursa?"
Pelin, "Yapma Selin. Bir-iki yumruk yüzünden kimseye bir halt olmaz. Ayrıca kâr kalsın da ne demek? Leyla'nın da dediği gibi o bunu çoktan hak etmişti." Yo, yo... Peçete falan uzatmayın. Pelin sırf beni savundu diye gözlerim yeniden yaşla dolacak değildi elbet! Hüüüüü verin la peçeteleri!
"Hak edip etmemesi gerektiğine siz mi karar veriyorsunuz?"
"Karakteri otururken sandalyesi çekilmiş bir adam için bize bağırma istersen Bombacı?" dedim dolabıma yönelip annemin bana vermiş olduğu oyalı yazmasından birini alırken. "Dediğim gibi o bunu hak etti!"
"Derdim Nuri değil tamam mı? Onun yüzünden başına bir şey gelirse sana ne olacağı!"
"Hiçbir şey olmayacak." dedim yazmayı başıma sararken. "Benim için endişe etmene gerek yok." Başım ne zaman ağrımaya başlasa rutin olarak bunu yapardım. Sanki ağrı diniyordu!
"Çok kızgınım sana çok!" dedi Selin yeniden çantasını alıp odadan çıkarken. Hepimiz ardından öylece bakmıştık. Ve hemen ardından çelik kapının sert kapanan sesi duyulmuştu ortamda.
Pelin, "Ruh ikizin olduğu nasıl da belli."
"Bence daha çok bitirim ikili gibiler." diye araya girmişti İpekte.
"Anam doğursa o kadar olurdu değil mi?" diye kahkaha attım. "Ne gerdi lan beni iki dakika içinde. Midem kazındı gerilmekten vallahi."
"Yok, artık." dedi Pelin bana ters bir bakış attığında. "Bu durumda bile o pisboğazını mı düşünüyorsun cidden?"
"Ana... Ya ne yapsaydım la başka?" Ben ve aç kalmak? Kan şekerim düşerdi ayol!
"Kendine sıkıntı edebilirdin Selin öyle çekip gitti diye mesela." dedi Pelin gözümü oymak isteyen kartallar gibi bakarken. Bununla yıldızımız hayatta barışmazdı kesin millet. Arada bir ateşkes oluyordu. O da tutukluk yaparsa anca öyle mümkündü!
"Gel bakalım. Güzel bir kahvaltıyı hak ettin." dedi İpek neşeyle.
"Keşke herkes senin gibi düşünceli olabilse İpek'im." diye yayıla yayıla yürüdüm Pelin'i gıcık ederek mutfağın yolunu tutarken. Kolumdaki saate baktığımda sekiz olduğunu gördüm. Bugünkü dersim dokuzdaydı Allahtan. Evdeki işlerimi halledip sonunda okulun yolunu tutmam gerekiyordu yine. Kafamdaki yazmayı öyle sıkı bağlamıştım ki kaşındığımı hissetmiştim birden. Elimi başımı kaşımak için istemsizce götürdüğümde kapı çalmıştı. Ulan Eros, sen isen yumruğumun tadına bakmaya hazır ol lan!
Serhan, "Günaydın." dedi büyük bir keyifle. Animal lover mış gelen! Sakin...
"Günaydın Baytar Bey. Hayırdır?"
"Pelin evde mi?" dedi omzumun ardından ustaca bakışlar atıp evi yoklarken. Evde olmasaydı kapıyı çalmazdın değil mi? Ne biçim bir soru lan bu! Önüne gelen bizim kızları soruyordu. Birazdan Eros Doruk da damlarsa asla şaşırmazdım!
Ne yazık ki evde demek istesem de yapamamıştım. "Evet." dedim el mecbur onaylarken.
"Çağırır mısın?" Anons yapan bir hostes miydim ben acaba gözünde!
"Bay..." diyemeden sözümü yutarak, "Veteriner Hanımcım. Meslektaşınız olan Serhan Bey sizi çağırıyor efendim." Sakin olun millet. Ben de hemen gidip kendimi Ganj Nehrine atıyordum. Bu kadarı da fazlaydı Pelin'e!
"Çok naziksin Leyla." dedi sakince Serhan. Ya, sorma. Bir taraflarım incinecek şimdi nezaketten! "Sana ne oldu?" diye sordu hemen ardından.
Kendime şöyle bir bakıp, "Ne olmuş?" dedim boş boş animal rights fighter'a bakarken.
"Kafandaki şey..." Tipimi aynadan görmek istemezdim şu an!
"Ha, o mu? Başım ağrıyordu da ondan yazma alıp sardım."
"Hap almadın mı?" Bir torbacı daha! Polis yok mu, polis. 155 imdat!
"Kahvaltı ettikten sonra alırım Daktır Bey."
"Peki. Geçmiş olsun."
"Sağ ol."
Pelin, kapıya gelip bana ne yapıyorsun sen der gibi bakışlar atarak hızla çıkıp gitmişti Serhan ile birlikte. Zerre takmayıp ardıma dönüp mutfağa doğru ilerledim. İpek masayı kurmuş, tavşankanı gibi olan çayı ince belli bardaklara döküyordu. Direkt müdahale edip büyük bir su bardağı alarak yeniden kedime çay koymuştum. Küçük bardakta nedir? Beni hayatta kesmezdi. 'ÇAY CANAVARI VİKİNG LEYLA!' adlı neon yazılı tabelalar gün yüzünde! Doğru teşhis. Gözüm sizi tuttu bu sefer!
Afiyetle yemeğimi yedikten sonra okula gitmek için üzerimi değişip çantamı alıp çıkmıştım evden. Aceleyle inmeye çalışırken aynı zamanda saatime bakıyordum. Döner merdivenlerden inerken, çıkış kapısından merdivenleri görmek için set gibi bir duvar karşılıyordu sizi. Giren ile çıkanın denk gelmemesi imkânsız değildi yani. Ve ben hızla gelen biriyle aniden çarpıştım. Neye uğradığımı şaşırıp sendelerken kendimi yere düşmekten son anda kurtarmıştım. Gün içinde defalarca kez düşmek mi? Yemezler!
"Ay, Allah kahretmesin ya! Bu ne hız?"
"Kusura bakma." dedi Yaman. "Ben de aynısını senin için diyecektim."
"Okula yetişmeye çalışıyordum!" dedim başımı tutarken. "Acelen, yoksa sen ne diye hız yapıyorsun?" Tabakhaneye bok yetiştiriyor sanki!
"Acil bir işim var benim de Sakar Hanım." Canına susamış dingil!
"Amel defterini kapatmamı istemiyorsan bir daha bana böyle hitap etme!"
"Sen de bana demediğini bırakmıyorsun." dedi yüzünde tek bir mimik oynamazken.
"Neyse ne." dedim saatime yeniden bakarak, "Eyvah! Geç kalıyorum. Şimdi seninle uğraşamam." diyerek yanından hızla çekip gitmiştim.
🍀🍀🍀🍀
Evim, evim güzel evim! Cidden insanın evi gibisi yoktu. İster arkadaşında ol ister dışarda ol ister başka bir şey yap. Kesinlikle hiçbir şey evde olduğun kadar güzel bir haz bırakmıyordu insanda. Hele bir de mobil veriyi kapatıp Ayten teyzenin Wi-Fi sine bağlanınca kendimi pijama giymiş kadar rahat hissediyordum. Odama girdiğimde Selin'i hazırlanırken buldum. Sabahki tartışmadan sonra acaba hâlâ bana kızgın mıydı? Öğrenmenin tek bir yolu vardı, o da konuşmaktı tabii ki.
"Bir yere mi gidiyorsun?" Ses yok. Anlaşılan o ki, kızgınlığı geçmemişti. Keyifsizce salona doğru gitmiştim ben de. Pelin koltukta oturmuş televizyona bakıyordu. Geldiğimi görünce kendine çekidüzen vermişti.
"Sen neden hazır değilsin?"
"Niye?"
"Yahu Eleni Hanım bizi yemeğe davet etti dedim ya sana Leyla."
"Gelmiyorum dediğimi hatırlıyorum en son ben de."
"Dalga mı geçiyorsun sen?"
"Hayır."
"Yapma Leyla. Çok ayıp olacak gelmezsen." dedi İpek küpelerini takarken. Bu sene Kâinat Güzelinin kimin olacağı apaçıktı millet!
"Cidden hiç tadım yok." dedim başımı eğip tırnaklarımla oynarken. "Erkek koğuşu ile de yemek yemek istemiyorum. Onları çekecek halimde yok üstelik." Özellikle Yaman züppesini...
"Anca beraber, kanca beraber lafına ne oldu?" dedi Pelin kaşlarını çatarken.
"Bensiz yolda yürür, yordam da."
"Saçmalama! Kıpırda hadi."
"Ben de katır inadı dedikleri şey var biliyor musun?"
"Bana sökmez. Çabuk hazırlan." dedi ciddi bir sesle.
"S vitamini eksikliğim var. Sevgi... O olmadığı sürece hareket edemem."
"Senin ilacın kim belli." dedi Pelin ayaklanırken. "Selin pas vermiyor mu hâlâ?"
"Hayatımın en kötü maçlarından birini yaşıyorum şu an."
"Evde soğuk rüzgârlar estiriyorsunuz resmen. Yüzünüzde mahkeme duvarı gibi. Kendimi adliyede hissediyorum."
"İpek ve Pelin hazır mısınız?" diyerek gelmişti yanımıza Selin.
"Biz hazırız da Leyla gelmeyeceğini söylüyor."
"Keyfi bilir. Hadi çıkalım biz." diyerek odadan ayrılmak için hareket etmişti Selin.
"Olduğun yerde kal." diye bağırmıştı Pelin. "Böyle devam edemezsiniz anladınız mı?
"Sen karışma Pelin." dedi Selin hiddetle. "Bu Leyla ile benim aramda."
"O zaman aranızda konuşarak halledin! Biz şimdi kapı önünde bekleyeceğiz sizi İpekle. Eleni Hanım'ın yanına dördümüz beraber gideceğiz. Anlaşıldı mı? Eğer şu meseleyi halletmeden gelirseniz bu grup dağılır benden söylemesi!"
"Ne demek bu?" dedim konuşmaya atılırken.
"Şu demek: Dar Ağacındakiler diye kimse kalmayacak artık! Bundan sonrası size kalmış." diyerek İpek'i alıp görüş alanımdan çıkmıştı Pelin.
"Manyak mı lan bu?" diye gürledim. "Hayatta olmayacak böyle bir şey."
"Blöf yapıyor Leyla."
"Ne blöfü? Ciddiydi!" dedim Selin'e ters ters bakarak. "Ağzına tükürdüğümün Nuri'si yüzünden olan bize mi olacaktı yani?"
"Hayır, tabii ki."
"E-e, o zaman?"
"Sana çok kızdım sadece."
"Ben de kendime kızgınım şu an!"
"Neden?"
"Öldürseydim daha iyiydi anasını satayım. Bu lafı duyacağıma gider paşa paşa yatardım içeride!"
"Öyle bir şey olmayacak Leyla. Biz seninle ne zaman ciddi bir kavga ettik ki zaten? Dediğim gibi, blöf yapıyor Pelin."
"Blöfüne ben onun! Canımı sıktı durduk yere."
"Ne o? Gideceğinden mi korktun Pelin'in?"
"Çatışıp tartışsak da biz arkadaşız. Ne diye ayrılalım ki? Düşüncesi bile korkunç."
"Bunu itiraf olarak kabul ediyorum." diye başını uzatmıştı kapıdan Pelin.
"Ulan Baytar!"
"Ne?" diyerek dil çıkarmıştı arsız uyuz.
"Oscarlık bütün ödüller sana verilmeli."
"Hiçbir Oscar ödülü az önce dediğin cümlenin verdiği mutluluğu veremez Leyla!" dedi sevinerek İpek. "Öyle değil mi Pelin?"
"Kesinlikle öyle hayatım." Bana ve Selin'e doğru bakışlarını sabitlediğinde, "Hâlâ suratsız suratsız gezecek misiniz bu evde? Bakın valla gideriz, yoksa İpekle! Değil mi kız?" diye dürtmüştü Uğur böceğini.
"Evet, gideriz, yoksa." diye de onaylamıştı Pelin'i bizim çeyrek milyarder.
"Demek bu işler artık böyle ilerliyor he?"
"İşinize gelirse?" dedi Pelin ve İpek bir ağızdan. Koro talebeleri sizi ne olacak!
"Sen de düşündüğüm şeyi düşünüyor musun kâküllü yârim?"
"Harfi harfine hem de!"
"O zaman Pelin senin, İpek benim." dedim Selin'e bakarak.
"Hay, hay." dediği an ikimizde hızla kızlara atılıp onları gıdıklamaya başlamıştık Eleni Hanım'ın yemek davetine icabet etmeden hemen önce.
|
0% |