Yeni Üyelik
22.
Bölüm

21. BÖLÜM

@mahinehar

 

BÖLÜM 21: BEKLENMEDİK TARTIŞMA

 

 

 

Papaya diz çöktüren Türk Hükümdar Atilla Han gibi hissediyordum millet. Paintball oyunun da Yamanları 2-1 mağlup ederek eve dönmek için arabaya binmiştik ağzımız kulaklarımızdayken. Keyifli geçen dakikalar hepimize çok iyi gelmişti. Hele bir de maçı, atıp tutan avanaklara kaptırmadan kazanmış olmanın engin hazzı, bizi Everest zirvesine çıkarmaya yetmişti bile. Yamanlar için aynı şeyi söyleyemezdim elbet. Onlar kaybeden takımdaydı ve suratlarından düşen bin parçaydı. Oh olsun, oh!

 

Doruk, oturduğu yerden kalkarak bize doğru baktı. "Gençler, kazanan takım olarak bir zafer kahvesi içmez miyiz?" diye sormuştu. Kahve mi? 40 yıl hatır demekti bu! Erosla, asla hatırımız olamazdı birbirimizde. Göz devirme...

 

"Çok iyi olur." dedi sevinen İpek. Öhö, öhö...

 

Melih, "Aslında ben biraz acıktım." dedi yüzünü buruşturmadan. "Önce bir yemek mi yesek?"

 

"Kızlara sormak lazım." dedi yeniden sözü devir alan Doruk. Selin bana bakarken, İpek ise ne diyeceğimi bekliyordu. Kabul edelim bakalım. Durduk yere keyfimizi kaçırmak da olmaz. Kimsenin bu güzel günü mahvetmesine izin vermemek lazım öyle değil mi?

 

"Olur, gidelim." dediğimde hepsi çığlık atmıştı. "Bağırmayın be, az sakin!"

 

"Yaman siz de bize katılmak ister misiniz?" diye sormuştu Doruk.

 

Serhan, "Ne o? Alay ettiğiniz yetmedi mi size Havuç Bey?" dedi dişleri arasından tıslarken.

 

Melih, "A-a, neden öyle diyorsun dostum? Biz arkadaşız, birlikte yemeğe gidelim işte. Ne var bunda?" diye sormuştu buz gibi bakarken. Az mimiklerin oynasın profesör kılıklı...

 

"Biz eve gitmek istiyoruz Selvi ile." dedi bozuk atan Pelin. "Bir şeyden değil, yorgunuz o kadar." Sen onu külahıma anlat. Hep muhatap olduğun tek şey ne de olsa...

 

İpek, "Siz olmadan bir anlamı kalmaz ki kızlar." dedi. "Biz de yorgunuz, geri çevirmeyin teklifi lütfen. Birlikte gidip dönelim işte."

 

"Teklif var, ısrar yok İpek'im, böceğim." diye güldüm.

 

"Leyla'ya inat geliyoruz, tamam." diye söylenmişti Baytar. Çok da tın...

 

"Hadi Yaman, bari sen bir şey söyle." diye diretmişti Doruk. "Bak, diğerleri de geliyor."

 

"Oğlum biz kazanan takım mıyız da çağırıyorsun? Başta öyle söyleyerek çizgileri çekmiş oldun zaten. Kazananlar olarak birlikte gidin siz de. Bize ne diye bulaşıyorsunuz?" dedi sessizce konuşan Yaman. Kıyamam sesi içeride mi kaçarmış? Beter ol!

 

"Amma abarttınız be olayı oğlum." dedi kızmak için kendini kabartan Doruk. "Ne var yani birlikte gitsek?"

 

Serhan, "Ağzımızın tadı bozulmasın en iyisi Yaman. Gidelim, yoksa Havuç kafanın dırdırından kurtulamayız." dedi yorgun bir şekilde.

 

"Tamam." diye onay vermişti Yaman da.

 

Doruk ellerini birbirine çakarak, "Yemeğe nereye gidiyoruz o zaman?" dedi bitmeyen neşesiyle.

 

"Tabii ki, Halim amca ve Yeter teyzenin yanına." dedim tek seferde.

 

"Çalıştığın yere mi?" dedi bana doğru bakan Melih.

 

"Evet, bir sorun mu var?"

 

"Hayır, yok. Gidelim hemen, çok acıktım, çünkü." demişti önüne dönerken.

 

Hep birlikte yeni çalışmaya başlayacağım iş yerine gitmiştik. Halim amca ve Yeter teyze dururken başka yerde yemek yemek mi? Olacak iş değildi doğrusu. Arabadan indiğimde kapının önünde yine her zamanki gibi Halim amca oturmuş, elindeki bulmacasını çözmek için uğraşıyordu. Ardımda kocaman bir ordu olunca, malum yüksek sesle seslenmiştim dikkatini çekmek isterken.

 

"Halim amca, biz geldik."

 

"Hoş geldin Leyla kızım. Bu delikanlılarda kim?" diye sormuştu Halim amca yerinden kalkarken.

 

"Eleni Hanım'ın yeni kiracıları vardı ya?"

 

"Evet, kızım."

 

"İşte onlar, bunlar." dedim gülerek. "Karşı komşularımız olurlar kendileri."

 

"İyi, iyi yavrum. Geçin bakalım, şöyle oturun." dedi masaları işaret ederken. Herkes kendine sessizce bir sandalye çekmişti.

 

Yeter teyze gülerek çıkmıştı dışarı. "Hoş geldiniz çocuklar."

 

"Hoş bulduk." diye aynı anda seslerini yükselmişti bizimkilerde.

 

"Bak Hanım, bunlar Eleni Hanım'ın yeni kiracılarıymış."

 

"Öyle mi?" diye şaşırır gibi yapmıştı Yeter teyze. "Ne istersiniz peki? Size ne getireyim Leyla kızım?"

 

Ben herkese dönerek, "Yeter teyze efsane köfte ekmek yapar gençler. Ne dersiniz, yiyelim mi?"

 

"Olur." demişti hepsi koro halinde onay verirken.

 

"Tamamdır, çocuklar. Hepinize köfte ekmek o zaman." diye içeri geçmişti Yeter teyze.

 

Ben de yerime geçmeden önce Halim amcanın yanına gitmiştim. "Bu akşam işe başlayabilir miyim?" diye sormuştum şak diye.

 

Yeter teyze duymuş olacak ki, "Kızım, pazartesi akşamı başlayacaktın işe. Ne oldu birden?" diye sormuştu merakla. Ocağınıza düştüm, kurtarın beni!

 

Selvi'yi işaret ederek, "Aha, şurada oturan, etrafa sinsi sinsi bakan kız var ya?"

 

"Kim ki o?" dedi Halim amca da merakla bakarak. "Uysal bir kız gibi görünüyor." Ne uysalı amcam? Saman altından su yürüten çıngıraklı yılandı o!

 

"Kâbusum tabii ki, yoksa başka kim olabilir?"

 

"Kâbus mu?" diye şaşırmıştı Yeter teyze. "Kızım ne oluyor?"

 

"Yoksa sana zorbalık yapan biri mi?" dedi Halim amca gözlerini büyükçe açarak. Bana zorbalık yapacak insan anasının karnından doğmadı daha!

 

"Yok, öyle değil." dedim durdururken yangına körükle giden şeker amcamı. "Yeni ev arkadaşımız. Ve ben kendisinden pek hazzetmiyorum." diye bakmıştım ardıma. "Eve yerleştiği yetmedi, odamı da zevt etti. Eve gitmek bile istemiyorum. Bu yüzden bugün işe başlayabilir miyim diye sormak istedim."

 

"Şimdi anladım." dedi Yeter teyze. "Peki, kızım başla. Ha yarın çalışmışsın, ha bugün. Ne fark eder?" diyerek köfteleri ızgaraya atmıştı.

 

"Yaşa Yeter patron!" dedim sevinçle yerimde debelenirken.

 

Selin, "Neye bu kadar sevindin sen Leyla?" diye sordu yanıma gelirken.

 

"Bu akşam işe başlıyorum." dedim kâküllü yârime bakarken. "Harika değil mi?"

 

"Evet, öyle de. Sen yarın akşam başlamayacak mıydın işe? Yoksa ben mi yanlış hatırlıyorum?" dedi kafasını kaşıyarak.

 

"Yeni ev arkadaşınız yüzünden bu akşam işe başlamak istiyormuş Leyla." dedi Halim amca bana gerek kalmadan Bombacıya cevap verdiğinde.

 

"Halim." diye uyarır bir tonda seslenmişti Yeter teyze. "Masaları kontrol etmeye git sen en iyisi."

 

Selin ile bu güzel çifte kıkırdamıştık. "Seni akşamları evde görmemek beni her ne kadar üzecek olsa da yapacak bir şey yok." diye hayıflanmıştı Bombacım. La fizana gitmiyorum ya?

 

"Dobarlan, dut, bırahma gendini." diyerek dalgaya almıştım dostumu.

 

"Leyla!"

 

"Hadi, ama Bombacı. Surat asma lütfen. Çalışmam gerekiyor biliyorsun."

 

"Biliyorum, ancak Selvi'yi çok takıyorsun, bu da canımı sıkmaya başladı."

 

"Senin mi, benim mi? Ben alışamıyorum ona bir türlü."

 

"Sevmeye çalış az. Belki o zaman alışırsın." diye yanımızda bitmişti Pelin. Ben sana zor dayandım, Selvi'ye nasıl katlanayım Baytar bozuntusu?

 

"Hayırdır? Artık mitler gibi dinlemeye mi başladın herkesi nedir?" diye çemkirmiştim Pelin'e.

 

"Ellerimi yıkamak için geldim Leyla. Sözlerini duymaya hiç gerek yok zaten. Bakışlarınla Selvi'yi istemediğini yeterince belli ediyorsun."

 

"Avukatlığını mı yapacaksın bana?"

 

"Hayır, sadece ona iyi davranmanı istiyorum. En azından bunu bizim için yap." diyerek geçip gitmişti yanımızdan Pelin.

 

"Durduk yere güzel canımı sıktı gördün mü, Selin?"

 

"Ben artık bir şey söylemek istemiyorum; çünkü kimse beni dinlemiyor." demişti Selin de yanımdan ayrılarak masaya doğru yürürken.

 

Yeter teyze köfteleri bitirdikten sonra herkes için hazır etmişti ekmek aralarını. Kalkıp yavaşça dağıtarak sohbetleri koyulaşan erkek koğuşuna ve kız arkadaşlarıma servis yapmıştım. Melih o kadar acıkmıştı ki iştahla yemeğe devam ediyordu. Valla yavaş yemese boğulacaktı bu gidişle...

 

Doruk, "Cidden ellerine sağlık Yeter teyze. Muhteşem olmuş!" dedi köfte ekmeğinden yeniden koca bir ısırık aldığında. Herkes memnun kalarak güzelce iltifat etmişlerdi Yeter teyzeye.

 

"Afiyet olsun çocuklar."

 

Masada duran acı biber turşusundan bir tane ağzıma atmıştım keyifle. O kadar severdim ki yemekle birlikte acı biber yemeği, sürekli eve almayı ihmal etmezdim bu yüzden. Beni seyreden Yaman'a aldırmadan, yemeğime kaldığım yerden devam etmiştim.

 

"Acıyı çok seviyorsun anlaşılan?" dedi Melih.

 

"Evet, sen sevmez misin?"

 

"Acıyla pek aram yoktur."

 

"Neden?"

 

"Pek sevmiyorum diyelim. Bir yandan da Serhan için evde acılı şeyler yapmamaya çalışıyoruz."

 

Selvi, "Neden ki?" diye sormuştu. Sanırım bu sorunun cevabını ben dâhil, masadaki herkes merak ediyordu.

 

"Kolinerjik ürtikerim var da ondan." demişti Serhan bize bakarak.

 

İpek, "O nasıl bir hastalık?" diye sordu.

 

"Ter alerjisi yani. Vücut ısısının artmasıyla ortaya çıkan bir kurdeşen türü. Tipik olarak egzersiz yaptığımda ve terlediğimde oluyor. Bu yüzden vücut ısımı artıran şeyler yapmamaya gayret gösteriyorum."

 

"Buna acı gibi baharatlarda yememen dâhil yani." diye eklemiştim.

 

"Aynen öyle."

 

"İyi, ama sen nasıl oyun oynadın?" diye sormuştum. "Terlemiş olmalısın."

 

"Zor oldu tabii ki. Alıştım diyebilirim. Zaten birkaç saate geçiyor. Merak edilecek bir şey yok yani."

 

"Onun böyle söylediğine bakmayın gençler." dedi Melih elini Serhan'ın omzuna atarken. "Dikkat edilmeze ciddi boyutlara ulaşabiliyor alerjisi."

 

"Alerjik şeyler çok sıkıntılı oluyor cidden ya. Bu dertten ben de mustaribim." diye eklemiştim.

 

"Fıstık alerjin o gece hepimizi korkuttu Leyla. Umarım bir daha yaşamazsın." diyerek içten bir şekilde tebessüm etmişti Serhan.

 

"Sen de kendine dikkat et o zaman." demiştim karşılık olarak gülümsediğimde. Yemek faslı bittikten sonra masayı toplamak için yeniden Yeter patronuma yardım etmiştim. Masaya geri dönmeden bana seslenen Serhan'a bakmıştım.

 

"Leyla, bir bakar mısın?"

 

"Efendim?"

 

"Oturur musun?" diyerek sandalyemi işaret etmişti. Ne oluyor la?

 

"Bir sorun mu var?"

 

"Hayır, yok." dediğinde sanki bir şey demek istiyordu Serhan bana. Yaman kulağına eğilerek duymadığımız bir şeyler mırıldanmıştı. Serhan her ne söylenmişse ona biraz düşünür gibi olmuştu.

 

"Sessiz sinema oynamıyoruz gençler." dedim ikisine baktığımda. "Sen ne diyecektin Serhan bana?"

 

"Aslında..." diyemeden söze Yaman dalmıştı.

 

"Geçen gece sokak ortasında dövdüğün kişi kimdi?" diye yüzüme doğru şak diye sormuştu yeniden züppe. "Hepimiz bunu merak ediyoruz."

 

Doruk ayağa fırlayarak, "Ben zaten öğrenecektim abi. Ne bu aceleniz?" dedi heyecanla. Ulan ne oluyor? Ajan gibi içeriye mi sızacağını kaçırmıştı ağzından bu Eros bozuntusu?

 

Pelin şaşırarak, "Ne! Leyla kimi dövdü?" dedi bana fal taşı gibi açılmış gözleri ile bakarak. "Bundan neden bizim haberimiz yok?"

 

"Neden bununla ilgileniyorsun Yaman?" diye sordum kaşlarımı öfkeyle çatarak.

 

Melih, "Yanlış anlama, ama Leyla seni rahatsız eden biri ise, geç olmadan polise başvurman gerekiyor." dedi geriye doğru yaslanırken.

 

"Melih haklı." diye onay vermişti Serhan. "Benim de bir kız kardeşim var Leyla. Böyle bir şey onun da başına gelseydi, direkt polise başvururdum."

 

"Neler dönüyor burada? Sana söylüyorum Leyla! Kimi dövdün ve sana takan bu kişiden neden bizim haberimiz yok?"

 

"O kişinin benimle bir alakası yoktu ki!" diye sinirle sesimi yükseltmiştim. "Aşırı tepki vermeyi keser misin lütfen Pelin?"

 

"Leyla sakin ol." dedi Selin elimden tutarken. "Kızlar, biz bunu zaten sizinle konuşacaktık."

 

"Niye sakin olacak mışım? Yaman'a o gece ben gerekeni söylemiştim zaten. Ne diye şimdi bu olaya burnunu sokuyor?"

 

"Çünkü seni düşünüyorum aptal kız!" dediğinde ben ve masadaki herkes Yaman'a bakmıştı hayretle.

 

"Kendini herkesten ve her şeyden koruyabilirsin; ancak hiçbir şekilde tanımadığın bir yabancıdan asla koruyamazsın." dediğinde sinirden kabaran damarları gözüme çarpmıştı. "Daha kim olduğunu bile bilmiyorsun, öyle değil mi?"

 

"Evet, bilmiyorum. Ama benle bir alakası yok diyorum size. Neden anlamak istemiyorsunuz?" diye ısrar etmiştim.

 

"O gece sana seslenmiş olmasaydım Allah bilir ne yapacaktı o kişi sana?!"

 

"Hiçbir şey anladın mı? Ben kendimi koruyabilirim!"

 

"Tamam, anladım. Kedini koruyabilirsin, ama o kişinin sana saldırmış olduğu gerçeğini inkâr edemezsin Leyla. Hiç düşündün mü neden böyle yaptığını?"

 

"Hırsızdır belki, nereden bileyim ben? Onu yakaladım diye tepki vermişte olabilir. Uzatmasan mı artık?"

 

"Agresif belam, Yaman haklı olabilir." dedi yanıma gelen İpek.

 

Selvi, "İpek'e katılıyorum." diye araya girmişti. "Hiç tanımadığın biri neden durduk yere sana saldırsın? Bu korkunç..."

 

Pelin yeniden öfkeyle bana doğru bakmıştı. "Asıl korkunç olan bunun bize söylenmemesi. Leyla zarar gördüğünde ancak o zaman haberimiz olurmuş, onu anladım ben!"

 

"Hepiniz abartıyorsunuz." dediğimde geriye doğru bir-iki adım atmıştım. "Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum daha fazla. Ve sen Yaman, bir daha asla benim işlerime karışma olur mu?" diyerek içeriye girmiştim. Arkamda bıraktığım arkadaşlarım seslerini her ne kadar yükseltmiş olsa da hiçbirine aldırmadan kulaklarımı tıkamıştım. Fazla tepki veriyorlardı ve aklıma gelen şey de beni korkutmaya başlamıştı artık. Bu cidden olabilir miydi? O kişi cidden yeniden peşime düşmüş olabilir miydi? Hayır, hayır... Bu imkânsızdı! Böyle bir şey asla olamazdı, asla...

 

 

Loading...
0%