Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3. BÖLÜM

@mahinehar

BÖLÜM 3: ERKEK KOĞUŞU

 

Genciz, güzeliz; ama bir şanssızlık söz konusu millet. Zira bir avuç öğrenci olarak başımıza gelen olayların haddi hesabı yoktu da ondan. El âlem iyi insan çekerken, biz bela niyetine mıknatıs gibi aptal insan çekiyorduk. O aptallardan biri de aramızda hâlâ nefes almaya devam eden Baytar bozuntu Pelin'di. Ah, ulan... Nasıl canını alıp bir güzel de helvanı yemedim ki ben!

Onunla birbirimize yeniden horoz gibi diklenirken, kafes dövüşüne parmak sallamamız bütün iyi şeylerin içine ediyordu anlayacağınız. Düşünsenize, sokakta bavullarla ortada kaldığımızı? Küçük Emrah gibi kaşlarımızı kaldırıp sonra da eğdiğimizi? Korkunç... Acaba öğrenci sığınma evleri var mıydı? Leyla! Tamam, tamam...

Bu saatten sonra mutlu olmazsak eğer, çarşı pazar karışır haberiniz olsun! 'KAVGA VAR!' adlı neon yazılı anime karakterleri gururla sunar. Eleni, Kafe'den dışarı çıktığında, biz de akıbetini bekleyen kurbanlık koyunlar olarak öküzün trene baktığı gibi bakıyorduk ayağımızı yerden kaydıracak olan çocuklara. Yer? Kaydırmak? Hem de bizim? BENİM? Adı üstünde, saçmalık...

Selin, "Allah belanızı vermesin inşallah! Ne diye birbirinize girdiniz?" dedi ikimize bir kaşık suda boğacakmış gibi bakarken. Rotasını özellikle bana çevirip, "Alttan neden almıyorsun sen Leyla?" diye sormuştu.

"Ne alttan alacağım? Jenga mı oynuyoruz?" dedim sinirle her an atomu parçalayıp, üzerine bir de bizi eklemek ister gibi bakan kankama cevap verirken.

İpek, "Agresif belam, içinde olduğumuz durumu en iyi siz biliyorsunuz, ama. Biraz daha kendinizi tutsaydınız ne olurdu?" dedi merakla dışarıya bakarken. Zenginlik nasıl bir şeydi acaba? Bu kadar cool mu olunuyordu harbiden? Senin tuzun kuru nasılsa İpek Hanım. Düşünmek biz fakirlerin işi anca!

"Çişim gibi aniden sinirim geldi işte. Tutamazdım, kusura bakma İpek. Ama bu Baytar bozuntusu da kışkırtmayacaktı beni." dedim tezgâha hiçbir şey olmamış gibi yaslanırken. Artık sokakta dilencilik yapardık. Ne yapalım? Meteliğe kafa atmış insanlardık sonuçta. O mu bize, biz mi ona belli değil...

"Patla inşallah manyak!" dedi Pelin yüzünü temizlemeye çalışarak. "Kolla kendini bu saatten sonra Leyla. Başına geleceklerden artık ben sorumlu değilim!" dedi işaret parmağını bana doğru kaldırdığında. Bana kalkan o parmağını kırarım lan senin!

'VİKİNG LEYLA TEHDİT EDİLDİ!' neon yazılar piyasaya çıkmadan silinsin! Kimse beni tehdit edemez! 'VİKİNG LEYLA TEHDİT EDER!' adlı yeni tabelayla yer değiştirildi. Thank you bebekler. Hızınızı sevdim!

Bir anda dünyamın sessize alınması sonucu zihnimde geçen şeyleri idrak eden tek isim Selin'di haliyle. 'TELEPAT SELİN.' bulutlu anime karakterli neon yazılar havada! Bu işi iyi kaptınız millet.

"Hayır, hayır. Sakın Leyla, bir delilik yapma!" dedi, ama her şey için artık çok geçti.

"Ulan zaten sıçtık iyice. Sıvamanın kime ne yararı olacak ki?" der demez Pelin'in üzerine doğru yürümüştüm. Tezgâhtan kaptığım pastayı aldığımı gören İpek ve Selin ağır çekimde ellerini ağızlarına kapatmışlardı. Benim de ağzımla, yüzüm yer değiştirmişti böylelikle. Bakmayın öyle ağır çekimde beliren çirkin tabloya millet. Ben de güzeldim. Her gün aynaya bakıp, Allah'ım sen ne kadar güzel bir insan yaratmışsın diyorum.

O güzelim pastayı mideye indirmek varken, Baytar'ın yüzüne boca etmek mi? İşte delilik burada başlıyordu arkadaşlar. Pastanın konumu sadece yer değiştirmişti. Artık Pelin'in yüzündeydi. Kıyamet erken koptu! Kafe, Baytar bozuntusunun çığlıkları ile birlikte konser verirken, ben silah şeklini alan parmaklarımı büyük bir keyifle üflemekle meşguldüm. Hedef başarılı!

"Dakika bir, gol bir. Başına ne geldi öyle senin Pelin Hanım? Viking Leyla'nın gazabına mı uğradın? Kendini bu saatten sonra kollamasını öğrensen iyi olur! Zira sağı solu belli olmuyor." dedim bir-iki adım geri çekilirken. 'ATTI VE GOL OLDU!' adlı neon yazılar ufuktan herkese göz kırpıyor! Sizi sevdiğimi daha önce söylemiş miydim? Hemen göz devirmeyin canım, a-a...

"Leyla Yaman, bittin sen!" diyen Pelin, bana doğru atılırken, İpek ve Selin aynı anda tutmuştu azgın boğa gibi deliren Baytar'ı. "Bırakın beni kızlar. Göstereyim şuna gününü!"

"Delirme be sakin ol!" dedi Selin zapt etmeye çalışarak.

"Kavga etmeyin ne olur." diyende tırnaklarını kemirmeye fırsatı olmayan İpek böceğimdi.

"Salın şu küçük enişteyi Allah aşkına. Doğru düzgün gün yüzü gördüğümüz mü vardı sanki? Belki sayemde bu yaratık görür gününü!" dediğimde gözüm kapı ağzından hayretlerle bizi izleyen erkek koğuşuna kaymıştı. Erkek değil, şampiyonlar ligiydi mübarekler!

"Kizlar siz ne yapıyorsunuz?" dedi Eleni Hanım. Pelin'i o halde görünce elini ağzına götürmüştü hızla. "Tanrim! Ne oldu sana Pelinciğim?" diye ciyaklamıştı mütevazı bir şekilde çocukların yanında. Hakikaten tam bir Yunanistan Leydisi efenim! İnceliğinden dolayı bir tarafları kırılacak olan kişide bendim şüphesiz.

"Pelin yeni bir iş bulmuş Eleni Hanım. Palyaço olup market açılışlarına katılacakmış. Sonra yüzünden bir şeyler eksik olduğunu dile getirirken, eksik olan şeyi yüzüne ben monte ederek tamamladım. Arkadaş olmak bunu gerektirir. Bence böyle de işini yürütebilir, ha ne dersiniz? Gerçi çocuklar korkup kaçmazsa o da." diyerek güldüm.

"Arkadaş mı? Resmen düşmanımsın sen benim. Ölümün benim ellerimden olacak Leyla!" Kuzey Kore ve Güney Kore savaşının çakması artık Türkiye’de sayın seyirciler!

"Hoşt, köpek! Sen kimsin de beni öldürmekten söz ediyorsun ha? Kaşınma bak Pelin!" dedim atarlanmaya son hız devam ederken.

"Haksız olan sensin. Tehdit etmeye devam mı ediyorsun bir de?"

"Yerden göğe kadar olmasam da 1.67'e kadar haklıyım bebeğim." Iyyy! Pelin'e bebeğim mi dedim ben?

Biz çemkirmeye devam ederken ne fark edeyim arkadaşlar? Yerimizde gözleri olan çocuklardan biri, olduğu yerden şebek misali sırıtıyordu hıyar gibi bize. Kim olsa gülerdi dediğinizi duyar gibiyim. Yapmayın, ama o kadar mı rezildik?

"Havuç kafa! Ne gülüyorsun sen oradan? Çok mu komik geldi sana?" dedim dişlerimi sıkarak.

"Bu ikilinin kavgasını izlemek için VIP bilet bile alırım Eleni Hanım." dedi adını bilmediğim; ama saçları turuncu renkte olan çocuk. Tıpkı İpek gibi saf bir şeye benziyordu bu yerden bitme. O da bizim çeyrek milyarder gibi tartışma izlemekten hoşlanıyordu anlaşılan.

"Sirk mi var lan karşında?" diye hırlayarak kaşlarımı çattım.

"Estağfurullah," dedi yanıma gelerek elini bana doğru uzatan Havuç. "Merhaba, ben Doruk." Havuç değilmiş, adı Doruk muş. Az susun siz de be. Pek de mütevazı! Bak hâlâ!

"Leyla." dedim uzattığı elini sıkarken. 'DÜŞMANLA İŞ BİRLİĞİ!' anime karakterleri neon yazılarla yürek yiyor! Fesat şeyler, görgü kuralına göre hareket ediyorum. Aklınıza böyle şeyler nasıl geliyor sizin? LEYLA VE GÖRGÜ KURALLARI! Birlikte gömecektik milleti, birbirimizi gömmeyecektik biz; oysa. Siz çok yanlış anlamışsınız olayı. Göz devirme!

Selin, "Yeter Leyla, azıttın iyice! Ne yaptığını sanıyorsun sen?" dedi.

"Hiçbir şey yapmasam bile birilerini kudurtmayı başarabiliyorum. Aşığım bu yeteneğime."

Koluma çimdik atan Selin, burun kemerine doğru kayan gözlüğünü düzeltip, "Eleni Hanım, sizin bizden başka kiracılarınız yoktu ki." demişti kedi gibi.

"Artik var Selinciğim." dedi oturmaları için gençlere yön veren Eleni. Bize de oturmamız için masayı işaret etmişti sevgili Leydimiz göz ucuyla. Kuzu kuzu karşılarında oturacak şekilde masalardaki yerimizi almıştık ufaktan el mecbur. Birbirini süzen kaynana gelin gibi bakışıyorduk sessizliğin bayrak çektiği ortamda.

"Halis Bey’den satın aldım ikinci evimi kizlar. O daireyi de sizin gibi öğrenci olan bu tatli, yakişikli çocuklara kiraya verdim." dedi Eleni kirpiklerini kırpıştırarak. Kızılay gibi karısın be Yunanistan Leydisi. Acil durum müdürlüğüne haber verin. Kırmızı ışıkları söndürsün, yanlış alarm! Kimsenin birbirinin yerinde gözü yokmuş...

"Ne yani, karşımızdaki dairede mi oturacak bunlar artık?" dedim şaşkınlıkla.

"Bunlar değil küçük hanım. Bizim de bir adımız var." dedi yeşil gözlü soğuk nevale. Babamın oğluydu sanki? Bu! Şu! O! Onlar! Bunlar! Şunlar! Ne fark eder? Çok da alınganız bakıyorum?

Eleni, "Gençler siz burada otura durun. Ben şu telefona cevap verip geliyorum." diyerek yanımızdan ayrılırken bana doğru yanaştı. "Leylaciğim sövgü duymak istemiyorum. Uslu uslu oturun tamam mi?" Yes sir! Dedi içimdeki Amerikalı.

"Bir şeyler içer misiniz?" demişti İpek. Hep birlikte pörtleyen gözlerimizle Uğur Böceğine bakmıştık. Doğru mu duyduk biz Allah aşkına? Çocuklardan birine mi yazıyordu bu? Yoksa onlardan biri mi bizim kıza yazıyordu? 'HAVADA AŞK KOKUSU VAR!' anime karakterli neon yazılar yavaşça yükseldi! Kimdi o Eros bozuntusu kim? Durduk yere bizim kıza aşk oklarını mı saplıyordu!

"Zahmet olacak size ama Limonata varsa alırım." dedi adının Doruk olduğunu öğrendiğim çocuk. 'EROS DORUK İFŞALADI KENDİNİ.' adlı yeni tabelalar huzurda. Bingo! Güzel yakalıyorsunuz millet. Tebrikler...

"Ne okuyorsun sen Doruk?" Dedim merakla.

"Yazılım Mühendisliği."

Selin, "Hackersin yani." dedi heyecanla.

"Hayır, Türk adıyla Bilgisayar korsanı oluyor kendisi." dedim itiraz ederek.

"Çok komiksin gerçekten." dedi Doruk bana doğru gülümserken. "Sevdim seni." Kız tarafı olarak seni ben pek sevemedim doruklarda gezen eli oklu, götü boklu Eros Bey...

"Ben de Serhan. Veterinerlik fakültesinden." dediğinde katıla katıla güldüm açıklama yapan gence.

"Bir Baytar daha desene?" dedim gülmeye devam ederken.

"Ne oldu ya, bir şey mi kaçırdım?" dedi parmağını saçlarına götürüp kaşırken. Şöyle şapşik hareketler yapmayın vicdansızlar! Çok şeker oluyorsunuz... Şştt! Love panayırına çevirdiniz burayı. Kendinize gelin!

"Yok Serhan. Ben de Veterinerlik fakültesindenim, adım Pelin. Arkadaş sürekli Baytar deyip alaya alıyor da beni. İğneliyor kendince işte." dedi Pelin yüzünü temizlemeyi nihayetinde bırakarak. O iğneyle daha çok havanı alacağım senin orangutan!

"Sen peki?" dedi acı çekiyormuş gibi duran çocuğa soran Selin. Harry Potter deki Profesör Severus Snape gibi duruyordu resmen.

"Adım Melih. Radyo ve Televizyon Programcılığı öğrencisiyim. "dedi baş selamı veren itirazlık abidesi.

"Siz bu kadar mısınız?" diye sordum limonataları getiren İpek'e bakarak. Aslında bu bir dalgaya alma sorusuydu. Ciddiye alınması peki?

"Yok, bir arkadaş daha gelecek. "dedi Doruk limonata bardağına uzandığında. "Teşekkürler." İpek'e bir bakışı var ki sormayın. Dişisini etkilemeye çalışan Arizona kertenkelesiydi resmen mübarek!

"Ne zaman taşınacaksınız peki?" dedi aklı bir karış havada olan İpek. Raydan çıkmış tren gibiydi Uğur böceğimiz. Seni de Love sektörü yolunda kaybetme düşüncesi mi? Allah'ım sen koru!

Melih, "Yarın sabah." dedi. "Siz hangi bölümlerdensiniz peki?" Bizim Profesör meraklı çıktı.

"Ben sosyolojisi öğrencisiyim." diye atılmıştım birden.

"Ben de Kimya." dedi Selin.

"Bombacı kimyager." diyerek düzelttim gülerken dostumu.

"Leyla!"

"Tamam, tamam."

İpek, "Ben de Gastronomi." dedi eli havada sırıtarak.

"Onun gibi aşçının dünyada eşi benzeri yok." diye atlamıştım yine ortalığa. Külliyen yalan...

Doruk, "Yemek yemeğe bayılırım." dedi. Ben de seni gözlerimle öldürmeye canım! Çeyrek milyarderimden uzak dur. Onu Fettah'a gelin diye alacağım. Fettah kim Leyla derseniz? Fettah benim kardeşim olur millet. 'ZENGİN OLMA PLANLARI YAPAN LEYLA!' neon yazıların adresi hep doğru yönde! Rabbena hep bana diyenlerin işine çomak sokuyorum. Artık ben de üçkâğıtçılık sektöründeyim arkadaşlar!

"Ben de Veteriner dediğim gibi." dedi Pelin son olarak hatırlatırken. Bu yılana bir şey diyeceğimi sanıyorsanız, çok yanılıyorsunuz ortaklarım...

Eleni Hanım telefon görüşmesini bitirerek yanımıza gelmişti. "Hadi çocuklar. Gelin size daireyi göstereyim." Hepsi birden kalkınca bizde ayaklanmıştık.

Eleni, "Siz geri kalan işleri halledin. Pelin ve Leyla ortalik toplansin, bozuşmayalim. Ayrica, dönünce kira işini sizinle konuşacağim." dedi yanımızdan ayrılırken. 'KURTULUŞ YOK!' yeni neon yazılar revaçta.

Kafe'den ayrılan erkek koğuşuna bakmaya devam eden İpek'in yanında bitmiştim hemen. "Ne o? Aşk bacağı sarmış, alev mi alıyor Çeyrek milyarder?"

İpek tedirgin olurken, "Ne aşk-ı? Böyle bir şey yok agresifim." dedi gözlerini kaçırarak. Fettah borsası yüzde elli kaybetmek üzere. Kız elden gidiyor...

Üzerine doğru eğilip, "Eros Doruk kalbini çalmak için önce kapını çalıyor, ama." Kalbi saf İpek böceğim, asla kanma bu oyunlara. Asla!

"Eros mu?"

"He, oklu Eros." dedim onaylarken.

"İlahi Leyla ya." dedi utana sıkıla gülümseyen İpek.

Selin, "Rahat bırak kızı Leyla. Bir an önce toparlayın Pelin ile ortalığı siz de. Sen de gel İpek, devam edelim yarıda kalan işlerimize."

Mutfağa doğru yol alarak gözden kaybolan nadide iki çiçeğime bakmıştım arkalarından. İş başa düşmüştü yeniden millet. Nasıl dağıttıysak toplayacaktık. Pelin arkasına dönerek tezgâhı silerken ben de paspası getirip Kafe'yi silmeye başlamıştım. Temizleyip silerken değiştirdiğim ikinci su kovasıyla işim biter bitmez dükkânın önüne giderek suyu aldığım gibi kapıya doğru döktüm. Ne oldu dersiniz? Birdenbire kapı önünde bir siluet belirmişti. Benim o kişiyi görmem ile suyun havada olan uçuşu keşke uzay boşluğunda olsaydım düşüncelerini uçuşturmuştu zihnimde. Wonder Woman gibi hızla toplardım üzerine fırlamak için acele eden düşman su damlalarını. Artık çok geçti her şey için. Hem de çok geç! 'YENİ BİR KAOS KAPIDA!' adlı neon yazılar altı çizgili bir şekilde gün yüzüne sirayet etti.

"Yürüyen felaket. Yine ne halt yedin sen?" dedi Pelin veryansın ederken.

"Çok pardon. Görünmez kaza." dedim ellerim ağzıma götürürken. Pantolonu kirli su içinde kalan çocuk hareket etmeden ona doğru yürümüştüm hızla. Yürümek değildi bu, birden kucağına uçmuştum dengemi kaybederken. 'YER ÇEKİMİNE MEYDAN OKUYAN VİKİNG LEYLA!' adlı neon yazılar ekranda belirdi! Ne olduğunu anlamayan genç beni düşmemem için tutarken, beyaz atlı bir prensin kolları arasındaki yerimi almıştım ben de prensesler gibi. Beyaz atlı prens? Kara Murat? Artık ne derseniz o millet...

Ben ona, o bana bakarken dudaklarını aralamıştı zarafetinden ödün vermeden. "İyi misin?"

Değilim Allah'ın cezası! Kalbim çarpıyor, tansiyonum yükseliyor, gözlerim kararıyor!

'VİKİNG LEYLA NAKAVT.' neon yazılar yer değiştirdi yeni tabelasıyla.

Bu sözünüzü size hatırlatacağım! Görüşeceğiz millet...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%