@mahinehar
|
BÖLÜM 42: ÇATIŞMALARLA GELEN DUYGU YOĞUNLUĞU
Dünya'nın ilk beyin bypass ameliyatını gerçekleştiren ve 'Yüzyılın Sinir Cerrahı' seçilen Diyarbakır doğumlu bilim insanımız Mahmut Gazi Yaşargil'e emanet edin beni millet. Zira ben de artık beyin diye bir şey kalmadı da. Göz devirme...
Kılkuyruk Eros yüzünden, ne İpek'in huzuru kalmıştı son birkaç gündür ne de biz ev sakinlerinin. Üstüne üstlük bu olağanüstü durum ihtişamlı bir şekilde sınav ortasına denk gelerek bariz kendini bir sandalye çekmişti. Sorsanız sınavlara giriş çıkış sürecini hülyalı bir şekilde gerçekleştirmiştik hepimiz. Herkesin bir derdi vardı ve herkes agresifti yaşananlar şeyler yüzünden. Dokunsanız birimizden biri ortalığa uyanmış bir yanar dağ gibi infilak edecekti. Bazılarımız sonuçlar yüzünden yakınırken, bazılarımız aşka lanet okuyordu. Ben mi? Bana gelecek olursak, Yaman'ın söylediği şeyler sürekli kafamın içinde pleybek yapıp duruyordu açıkçası. Anlayacağınız hepimizde bir tükenmişlik söz konusu millet...
Selin oflayarak, "Bu sessizlik çok sinir bozucu." dedi yerinden kalkarken. "Leyla?"
"Hı?"
"Bir şey söylesene."
"Hippopotomonstrosesquippedaliophobia." dedim zoraki bir şekilde Bombacının yüzüne bakarken. Amacından bile uzak bu sözcükte be! Kurarken insan zaten yoruluyor. Benim de iflahım kesildi. Göz devirme...
Herkesin dikkati benim üzerime çekilirken, sirk mi var ardımda diye boş bulunup omuzlarımın üzerinden arkama doğru bakmıştım. "Ne?"
"Ne dedin sen şimdi?" diye afallamış görünen Pelin sorusunu bana doğru paslatmıştı. Öğrenip ne yapçan?
"Uzun sözcük korkusu Baytar." dediğimde cevabı gelişigüzel merkez üssüne yapıştırmıştım. Ayakta duran Selin'e bakıp, "Benden bir şey söylememi bekleme Bilge kız."
"Sen korku nedir bilir miydin ya?" diyerek dudak bükmüştü Veteriner bozuntusu. Aman be, gönlü kalmasın Peliniko con conunun. Bu seferlik Baytar demeyeyim. Göz devirme...
Selin, "Bir dakika Pelin," diyerek bütün bedenini bana doğru çevirmişti. "O nedenmiş?"
"Ne desem bir ikaz ve uyarı ateşi söz konusu da ondan. Başka bir nedeni olabilir mi?" Naslaaaa...
Selvi, "Yapıcı olan her yoruma karşı okeyiz canım. Sen gönder gelsin." E-e, o zaman benden günah gitti aşkofişkolar!
"Evlenilecek kişiyi herkes bulur hemcinslerim. Önemli olan anlaşmalı boşanabilecek birini bulmak. Şükür ki bizim Çeyrek milyarderimiz Erosla o kadar ileri gitmedi. Anlayacağınız şu saatten sonra endişe edip üzülmek boşuna yani."
"Valla pes ya!" diyerek çıkışmıştı Pelin her zamanki gibi. "Sen iyice fıttırdın Leyla." Send me all the words about madness!
"Sayenizde..." dediğimde mahalleden gelen kargaşa sesi doluşmuştu odaya sinsi bir karbon monoksit gazı gibi. "O seste neyin sesi?"
Selvi camın köşesine kadar gidip tülü aralamıştı. "Oha! Bu da ne böyle?" diye böğürmüştü. Kıyamet kopmadığı sürece sorun yok ya. Sakin...
"Ne, ne?" dedi kızların hepsi bir ağızdan panikle.
İpek bir hışım salona dalıp, "Doruk'un derdi ne?" diye öfkeyle solumuştu. Bizim kıza bir haller oldu bu Kara mamba Eros ile takıldıktan sonra ulan. Gül gibi kız elden gidiyeaahhh!
"Bu da sorumu yani şimdi İpek?" diye şaşkınlıkla camdan dışarı bakan Selvi'ye odaklanmıştı Pelin. "Adamın bir derdi varsa o da sensin, sen..."
"Hah!" diye ağzını eğip belli belirsiz sözcükler dökülmüştü İpek'in ağzından. "Şu an yaptığı deliliği sorguluyorum ben Pelin." Çeyrek milyarderim sizlere ömür canlar. Biz şu an var olan kişiyi ciddi anlamda tanımıyoruz...
Selin gözlüklerini çıkarıp gözlerini ovalamıştı sertçe. "Ne yapıyor yine o Kızıl kafa?" dedi yarı sinir yarı öfkeyle. Açılın ulen eli kancalı Çeyrek mafya babası geliyor... Şırrak!
Selvi bize bakıp, "Binanın önüne ateş yakmış ve kocaman bir pankart açmış kızlar. Cidden bu çocuk delirmiş!" diye apışıp kalmıştı olduğu yerde. Pankart ve ateş mi? E-e, yok artık!
Birdenbire koro halinde, "Ne!" diye bağırmıştık. Megafon görevi gören her bir üyemize saygılar, sevgiler...
"Lan mahalleye rezil mi edecek bizi o manyak? Aysel ve Serpil bi' görse dillerinden bir daha asla düşmeyiz lan!" Milletin ağzından düşmeyen sakız olacağız resmen. SAKIZ!
Selvi geri geri adımlarken, "Artık çok geç." dedi yüzüme buz gibi bir ifade ile baktığında. "Aysel ve Serpil'i geçtim, mahalle komple bir bir çıkıyor camlara Leyla." Yedim seni çalı çırpılı çıngıraklı kızıl yılan!
"Ulan Eros! Bittin sen oğlum!" diyerek mutfağa öfkeyle dalmıştım. Kızlar ardımdan gelirken balkonun kapısını sertçe açmıştım. Dışarıda duran Eros bitik bir halde son konuşmasını yapacak bir idam mahkûmu gibi bakıyordu bize. Serhan ve Melih onu tutmak için çok çaba sarf etse de Yaman öylece durmuş izliyordu. Sinema filmimi oynuyor ulan? VIP bilet falan mı aldı ön sıralardan bu komşu çocuğu? Göz devirme...
"Delirdin mi sen manyak Eros! Ne yaptığını sanıyorsun?" diyerek kükremiştim.
"Delirdim Leyla! İpek'in aşkı beni deli etti. Siz de onu benden uzak tutmaya çalışıyorsunuz. Hiçbir şey sandığınız gibi değil anladınız mı?" Sınavı senden daha mühimdi ne yapsaydık kerkenez? Adama bak lan...
"Oh, ne ala memleket ulan! Gidip naneleri yiyip cevizleri kırın, sonra gelip ağlayın kürkçü dükkânında oldu!"
"İpek'i çağırın bana! Eğer yanıma gelmezse, benimle konuşmazsa andım olsun yakarım kendimi!"
"Ufak atta civcivler yesin girişimci Eros! Sen ve kendini yakmak öyle mi? Yapamayacağın şeyleri ötme burada boşu boşuna bülbül gibi." Bülbülüm altın kafeste aman Bülbülüm altın kafeste aman Öter aheste aheste Öter aheste aheste Ulan bu şarkıları olmadık yerde kafamın içinde ansızın çaldıran müzik oynatıcısına ben!
Pelin sırtıma vurup, "Kışkırtma şu çocuğu Leyla. Senin yüzünden kendini yakacak bak!" dedi burnundan solarken. Ulan ben dedim diye kendini yakmaz bu deli! İpek için bütün bu şov. Göz devirme...
"Ya bir sus sen de. Yapmaz diyorum size. Bunda kendini yakacak yürek ne gezer? Palavra atıyor!" Yangına körükle giden bir adet Viking Leyla bırakıyorum sizlere canlar...
"Leyla haklı!" dedi burun kıvırarak balkona gelen İpek. Aşkından yanıp tutuşan küçük enişteye bakıp, "Derhal bütün bu saçmalıklarına son ver Doruk!" Üff ayarlarıyla fena oynanmış. Geçmiş olsun şimdiden herkese...
"Saçmalık mı? Senin için yaptığım şeyler saçma değil tamam mı İpek! Eğer aşağıya gelip benimle konuşmazsan kendimi yakacağım." dedi kararlı çıkan sesiyle Hacker.
"Seninle konuşacak bir şeyim yok."
"Benim var!" diye sokağı inletmişti Doruk. "Son kez olsa bile beni dinleyeceksin İpek."
"Neyi? Yalanlarını mı? Kusura bakma, ama benim karnım tok!" demişti fiyakalı bir şekilde caka satan İpek. Sayın seyirciler neler oluyordu? NELER OLUYORDU!
Duruma sinirle müdahale edip, "Sesinle ortalığı inletip yıktın lan! Fethedeceğin bir yürek yok işte o tıfıl boyunla. Daha ne diye yırtınıp bizi rezil ediyorsun sen?" Boy meselesi de nereden peyda oldu be? Ulan ben de var ya...
"Öyle deme Leyla." diyerek mazot kutusunun tıpasını açmıştı Doruk. "Gerekirse bu mahalleyi fethederim İpek için." Fetret devrinde miyiz ulan biz? Diğer bir adıyla Bunalım Devri... İpini koparan bizim binanın önünde kafayı buluyor Allahumme sabirin!
"Büyük İskender, 10 yılda Dünya'nın yarısını fethettiğinde boyu 1.50 cm'di ulan! Sen daha onun kadar olamazken, bu özgüven patlaması da neyin nesi? İpek'in de dediği gibi, son ver artık şu saçmalığına!"
"Asla!"
"Bak, beni oraya getirtme Doruk! Hem ne bu ateş-mateş işleri? Ateşperest mi oldun lan başımıza sen?" Biz neyi yaşıyoruz cidden böyle millet? NEYİ...
Doruk kafasına diktiği mazotu üzerinde gezdirirken, bütün mahalle el birliği ile elini ağzına kapamıştı uğultuların çıkmasına yarı engel olurken. "Şeker Portakal'ında geçen o muhteşem cümle: Sevgi insana her şeyi yaptırabilir, bir de sevgisizlik Leyla! Ben İpek için kendimi yakacağım diyorum. Bana hâlâ inanmıyor musunuz?" diye eline aldığı çakmağı ateşlemek için tutuyordu. Herkes şu sıra edebiyat yapmaya çok meyilli bir hale geldi arkadaşlar asla kanmayın...
Gözüm İpek'e kayarken, birden korkar gibi olmuştu. Evet, her olayda bizi rahat bir şekilde izleme yeteneğine sahipti olan bu kız, kendisi için yanmak üzere olan eski sevgilisini de aynı şekil izliyordu. "İpek..." dedi feryat eden Doruk'un sesi. "Seni asla aldatmadım! O kız, erkek arkadaşım Tankut'un kız kardeşi. Benim de sütkardeşim oluyor." dediğinde hepimiz birbirimize bakmıştık.
"Yalan söylüyorsun!"
"Yalan yok! Yemin ederim ki yalan yok. Benim gözüm senden başkasını görmüyor İpek. Bir senin için attı delicesine bu kalbim. Beni sensiz bırakma lütfen. Sensiz nefes alamam, ben sensiz asla yapamam aşkım. Bana hâlâ inanmıyor musun?" diye sormuştu Doruk. Bayatlamış özlü erkek sözleri ile karşı karşıyayız millet. Bağlayın kemerleri...
Gözlerimiz bir Eros'a bir İpek arasında gidip gelince, Çeyrek milyarderimin ne diyeceğini beklemiştik. Nefesler tutulmuş, nabızlarımız durmuştu dakikalar içerisinde. Doruk baktı ki İpekte tık yok, çakmağı ateşlemek için başparmağını kullandı. "Öyle olsun İpek!" diye bağırdığında herkes çığlık atmıştı. Aşk tanrısı Eros, fırına paket olmak üzere. Ha, gayret...
Can havliyle bizim kızların hepsi çığlık atarken, aşağıya inmek için İpek hızla koşmuştu. Kısa bir sürenin ardından aşağıda beliren Uğur böceğim gözleri yaşlı bir şekilde Doruk'a bakıyordu. "Sen cidden delisin." diye bağırmıştı.
"Evet, deliyim İpek, ama bir tek sana deli bu adam!" dediğinde sarılmışlardı birbirlerine. Herkes alkış tutarken ben kaynana edasıyla içeri doğru girip binadan aşağıya inmiştim hızla. Eros' un gösterisi bitti, sıra benim gösterimde! Ya, Allah...
Kızlar gülerek erkek koğuşunun yanında tezahürat yapmaya başlamışlardı. "Allah aşkına merak ediyorum, bu bidonun içine işedin mi, yoksa cidden mazot mu var?" diye sormuştum yerde duran mazot bidonunu elime alırken. "Sidik falanda kokmuyor. Tezgâh mı yaptın lan, yoksa sen bize?" Fiyaskolar benden sorulur...
"Tabii ki mazot Leyla." diye savunma modunu aktif etmişti Doruk.
"Niye mazot kokmuyor o zaman?" diye şüpheyle bakmıştım yüzüne Eros' un. Herkes susarken, Doruk işte şimdi bittim der gibi bakışlar atıyordu sağına soluna.
"Şey..."
"Ulan, yoksa kendimi yakıyorum ayağına bizi mi yiyordun sen küçük enişte bozuntusu?"
"Ben daha çok gencim Leyla. İpek ile yaşamam gereken birçok şey var. Şimdiden ölemem." diye ciklediğinde Cennet Mahallesinde, Sultan ve Ferhat'ın nikâhını basan Pembe gibi dalmıştım Doruk'a.
"Yedim ulan seni!" diye saldırdığımda hem rezil oluşumuzun hıncını hem de evde soğuk rüzgârlar esmesine vesile olan günlerin intikamı almak için durmak bilmeyecektim şu saatten sonra. Birden herkes bizi ayırmaya çalışınca, ayyaş Burak elindeki kova dolusu suyu üzerimize hızla boca etmişti. Herkesten çok ben ıslanırken lanetler yağdırmıştım sağa sola.
"Ulan Burak, ateşi söndüreceğine beni suladın çiçek niyetine mal herif!"
"Senden ala ateş mi var bu mahallede Leyla." dediğinde sırılsıklam olduğum için soğuk daha da bir hissedilir olmuştu. Olduğum yerden tir tir titrerken, herkes kaldığı yerden Doruk ve İpek'in barışma sevincine ortak olmaya devam etmişti. Yaman yanıma çabucak gelip beni tuttuğu gibi binadan içeriye doğru çekiştirmeye başlamıştı.
🍀🍀🍀🍀
YAMAN EROĞLU
Şu an ne yaptığımın farkındaydım ve elini avuçlarımın içerisine hapsederek yukarı doğru sürüklediğim kişinin de Leyla olduğunun bilincindeydim. Delirmemiştim, aksine kendime gelmiştim artık. Büyük bir enerji patlaması yaşamamak için tahammül yetim eksi sıfırlara düşüne kadar sabretmiştim; ancak kendimi olanlar yüzünden tutamamıştım sonunda. Doruk'un sevdasına sahip çıkışı, diretip pes etmemesi ve bugüne kadar yaptığı her şey benim Leyla'ya olan duygularımı bilemiş, sonunda doruklarda yaşamamın fitilini ateşlemişti. Ellerini ellerimden kurtarmaya çalışan Leyla'ya aldırmadan bizim kapının önüne kadar getirmiştim onu. Kötü bir amacım yoktu ve şu an tek derdim onun üşütüp hasta olmamasıydı. O da başarabilirsem mümkün olabilirdi...
"Ne yaptığını sanıyorsun Yaman? Yoksa sen de mi delirdin!" diye kızmaya başladığında nefes nefese kalmıştı Leyla.
"Evet, delirdim! Beni de sen delirttin Sakar Hanım. Sus ve benimle gel..." Günlerdir benden köşe-bucak kaçması beni deli etmişti. Ben yakınlaştıkça, Leyla kaçıyordu. Hayır, artık buna müsaade etmemeliydim!
Leyla iki ayağını birden yere doğru yarı yarıya çömeltip direnmişti eve girmemek için. "Niye sizin eve götürüyorsun ki beni? Bırak dedim..."
Kapının eşiğinden zorla geçirdiğimde çakmak çakmak bakan gözleri, harelerime karışıp kaybolmuştu. "Hasta olacaksın. Önce seni kurulamamız gerekiyor. Neden diretiyorsun?" diye öfkeyle solumuştum. Tanrı aşkına bu güçte neyin nesiydi böyle? Leyla'nın dövüş sanatı yaptığını her defasında unutan bir aptal olmak mı? Aferin Yaman Efendi aferin...
"Benim hasta olup olmamam seni neden ilgilendirsin ki?"
"Çünkü seni önemsiyorum şapşal şey." diye bağırdığımda Leyla söylediğim şeyden dolayı orantısız güç uygulamayı bırakıp ellerimi sıkmaktan da vazgeçmişti. Birdenbire terazideki dengelerin şaşması gibi uyguladığım güç yüzünden, biz de dengemizi kaybedip yere düşmek üzere iken Leyla'yı kendime doğru çekip belinden kavramıştım. Bu düşüşle Sakar Hanımın altında kalırken, dudakları dudaklarımın üzerine aniden kapanmış ve birbirini keşfe çıkmıştı. Midem heyecanla takla atınca yüreğim felfecir olmuştu. Güm... Güm... Güm...
Leyla ve ben birbirimize şok bir şekilde açılan gözlerimizle bakarken, elini hızla göğsümün üzerine koyarak destekle kalkmıştı neye uğradığını şaşırırken. Ben de yerden iki seksen yatmaya son verip doğrulmuştum hızla. Elim enseme doğru giderken, Leyla'nın parmakları da dudaklarındaydı. Kalbim şu an göğüs kafesinden çıkmak üzereydi ve aynı şey acaba Leyla içinde mümkün müydü merak ediyordum deli gibi. Hiçbir şey olmamış gibi davranmam gerekiyordu acil bir şekilde, yoksa Sakar Hanım başka türlü konuşacak gibi durmuyordu. Dilimle dolgun dudaklarımı ezip aklımdan ilk geçen şeyleri sıralamıştım.
"Sözümü dinlemedin ve ikimizin düşmesine neden oldun. Beğendin mi yaptığını?" dedim ne diyeceğimi bilemez bir halde beklerken.
Leyla'nın beni ortadan ikiye ayırmasını endişe ile beklemeye devam ettiğimde onun yaptığı tek şey, afallamış bir şekilde durmak olmuştu. "Ben... Ben..." diye geveledi.
"Sen ne?"
"Ben... Üzgünüm..."
"Bunun için üzgün olmamalısın." dedim bir-iki adımda yakın olan banyoya girip dolaptan havlu çıkarırken. Geri döndüğümde beni izleyen Sakar Hanıma bakıp havluyu ona doğru uzatmıştım. Sanırım daha fazla müdahale etmek gereksiz bir adım olacaktı ve Leyla'yı kendimden uzaklaştırmak istemiyordum. "Herhalde ilk öpücüğün değildir." diye merak ettiğim bir soruyu da sormuş oldum böylelikle.
Leyla gözlerime bakmadan, "İlkti..." deyip evin açık kapısından karşı dairesine koşarak gözden kaybolmuştu. Cevabına sevinirken, deli gibi aniden beynime de şimşekler çakılmıştı.
"Ya bu sebepten ötürü benden daha fazla uzak durursa?" diyerek ışık hızıyla çıkıp giden Sakar Hanımın ardından, ben de telaşla kapıya doğru koşmuştum. Sarmaş dolaş merdivenden çıkan Doruk ve İpek'e aldırmadan arkalarından gülüşerek gelen tayfayı da takmamış, Leylaların kapısına kederle bakmakla yetinmiştim, aklıma üşüşen düşüş sahnesi tekrar gözlerimde canlanırken...
|
0% |