Yeni Üyelik
48.
Bölüm

47. BÖLÜM

@mahinehar

 

BÖLÜM 47: ÖZLEMİN BURUK HİSSİ VE DUYGULARIN İTİRAFI

 

 

Özdemir Asaf diyor ki; çabuk gözden çıkarıyor gibi gözüküyorum, ama gözden çıkarmamak için verdiğim çabayı ben bilirim. Son iki gündür ne Yaman'ı görüyordum ne de ondan haber alabiliyordum. Tıpkı benim yaptığım gibi köşe bucak kaçma sırası artık ona gelmişti. Ben utancımdan Yaman'dan yana yakıla kaçıp dururken, aynı zamanda bana karşı değişen duygularından saklanacak delik aramıştım beraberinde yetmezmiş gibi. Ancak Yaman, ona karşı beslediğim duygulardan habersiz, sırf beni rahatsız etmemek adına uzak durmaya çalışıyordu benden ve bana dair olan her şeyden. Sanırım ektiğini biçmek böyle bir şeydi. Şimdi hiç olmadığı kadar özlüyordum onu. Boşuna dememişler, keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner diye... Göz devirme!

 

Kara kara düşünüp masayı sere serpe silmeye çalışırken, Yeter teyze yanıma gelmişti. "Leyla, iyi misin evladım?" diye sordu. Selin'in ve kızların kızması üzerine ben yine de işime çıkıp gelmiştim. Eğer biraz daha hiçbir şey yapmadan evde oturmaya devam etseydim, ciddi anlamda kafayı sıyıracaktım en sonunda millet.

 

Bütün dikkatimi Yeter teyzenin üzerine verdiğimde, "İyiyim, patron. Bir sorun mu var?" dedim.

 

"Yavrum, epey dalgın görünüyorsun. Ayrıca o masayı dakikalardır ovaladığın yetmedi mi?" diye sorup bana tuhaf bir şekilde baktığında, bakışlarımı elimdeki toz bezine ve masaya doğru dikmiştim hızla. Aferin sana Leyla, aferin...

 

"İnatla çıkmayan bir leke vardı. Ben de onun için-"

 

"İstersen sen artık eve dön ve biraz dinlen kızım." dediğinde sözümü kesmişti. "Daha yeni kendine geldin. Bence daha fazla yüklenmemelisin kendine bu kadar."

 

"Hayır, ben iyiyim. Devam edebilirim, gerçekten." diye kedi gibi baktığımda patronum sıkıntılı bir nefes vermiş, ardından dudaklarını aralamıştı.

 

"Sen beni dinle." diyerek baskın otoritesini konuşturmuştu saniye arayla. "Zaten kapatırız biz de bir yarım saatte kadar. Hadi sen önden çık. Bir şey olmaz." dediğinde yanımdan öylece uzaklaşmıştı.

 

İş önlüğümü üzerimden çıkartıp montumu giyinmiştim isteksizce. Çok garip bir his bütün bedenimi kaplamış, sanki her an karabasan görecekmişim gibi tedirgin bir gerginlik tırmanışı yaşıyordu uzuvlarım. Nihayet kırmızı renkli atkımı da düzgün bir şekilde taktığımda, ardıma dönüp Yeter teyzeye bir kez daha teşekkür etmiş, hemen ardından dükkândan çıkmıştım. Gökyüzü bir hayli kararmış, havalarda iyice soğumuştu. Ürperdiğim anda gözlerim, Yaman'ın her zaman gelip durduğu noktaya kaymıştı. Burada her buluşmamız aklıma geldikçe yüreğim sancıyla kasılıp durmuştu. Onu şimdi burada görememek feci bir şekilde acı veriyordu ruhuma. Omuz silkip başıma önüme eğerek yavaşça yürümeye başladım. Telefonum çaldığını duyduğumda cebimden çıkarmış, kimin aradığını kontrol etmek için ekrana bakmıştım; ancak gelen aramayı hiçbir şekilde tanımıyordum.

 

Bakmak hiç içimden gelmese de yanıt vermek için açmıştım mecbur. "Alo?" Hiçbir şekilde ses yoktu. Adımlarım yavaşladığında ardıma dönme hissi duymuştum birden. Sanki biri beni takip ediyormuş gibi hissetmiştim nedense. Cevap vermeyen karşı tarafın ses etmeyeceğini anladığımda, telefonu kapatıp ardıma bir kez daha bakmıştım. Bir karartı gördüğüme yemin edebilirdim; ancak tekrardan baktığımda etrafta kimse yoktu. Sokak ışıklarından biri yanıp söndüğü anda garip bir his içime yeniden doğmuştu. Şu an o kadar halsiz ve bitkin hissediyorum ki, bir an önce kendimi toparlayıp direkt eve gitmek için yoluma devam etmiştim.

 

Caddeden ayrılıp ara bir sokağa girdiğimde aynı dürtüyle ardıma bakmak için tekrardan dönecektim ki, başka bir taktikle hızla ayakkabılarımı bağlamak amacıyla yere çökmüştüm. İşte o an ciddi ciddi birinin beni takip ettiğini fark etmiştim. Birinin sizi takip ettiğini anlamak için ardı ardına üç kez sağınıza doğru bakın, eğer hâlâ baktığınız halde arkanızda biri duruyorsa o kişi sizi mutlaka takip ediyordur diyen hocamın taktiği işte bugün işe yaramıştı. Kim olmadığını henüz bilmediğim biri tarafından takip ediliyordum resmen şu an. Kafamda hızlı bir plan kurmuş, ani bir refleksle ayağa fırladığımda ileriye doğru koşmuştum. Hemen önümde çıkma bir duvarı olan binanın merdiven aralığına girmiştim çabucak. Ardımdan gelen ayak sesleri hızlandığında sağ ayağımla gelen kişiye sert bir çelme takmıştım. O yerle bir olunca ben de hemen ensesinden tutmak için atılmıştım.

 

Yerden kalkar kalkmaz bana saldırmaya çalıştığında, hamlesini nötrleştirip pençesinin darbesinden kurtulmuştum. Dirseğimle sırtına vurmuş, karnına da bir tekme savurmuştum. "Kimsin sen!" diye bağırdığımda acıyla inleyip doğrulmaya çalışmıştı.

 

"Hâlâ anlayamadın mı?" diye kesik kesik konuştuğunda pis bir gülüş atmakla yetinmişti bana saldıran kişi. Yüzünü göremiyordum ve taktığı siyah şapka simasını yeterince gizliyordu.

 

Aklıma gelen o isimle, "Yoksa sen..." diye gevelemiştim.

 

"Beni bu kadar çabuk mu unuttun sen Leyla?"

 

Artık kesinlikle emindim. Bu gelen kişi Mertti. Geçmişim ve beni ilelebet saracak olan kâbusum... "Adi herif! Ne istiyorsun sen hâlâ benden?"

 

"Seni..."

 

"Hastasın sen!"

 

"Ağzına hiç böyle kötü sözler yakışmıyor prenses." dediğinde elini ensesine doğru atmıştı. "Görüşmeyeli bayağı iyi olmuş ve güçlenmişsin. Dövüşmeyi nereden öğrendin?"

 

"Senin gibi bir şerefsiz yüzünden..." diyememiştim ki sözümü patavatsızca Mert kesmişti.

 

"Seni bu kadar çok önemserken, sana zarar verebileceğimi nasıl düşünebilirsin Leyla?" dedi aniden avazı çıktığı kadar bağırırken. "Seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun..." diye devam etmişti son sözlerinin üzerine basa basa.

 

"Kapa çeneni! Beni yeterince kendinden iğrendiriyorsun Mert..." diye bu seferde ben bağırdığımda, kararmış gözleriyle ürkütücü bir şekilde bakmaya devam etmişti yüzüme. "Sen benim hayatımı mahvettin! Ölesiye nefret ediyorum senden. Hangi sevgiden bahsediyorsun sen? Ha, hangi sevgiden? Açtırma ağzımı!"

 

"Bana her şeyi söyle, ama beni sevmediğini söyleme Leyla!"

 

"Sevmiyorum seni Mert! Anlamıyor musun, sevmiyorum. Bırak peşimi artık. Defol git hayatımdan!"

 

"Leyla bak..." diye bana doğru yaklaşmaya çalışmıştı ki, birden kendimi kaybedip delice bağırmıştım.

 

"Yaklaşma! Sakın, bana yaklaşmaya çalışma Mert. Bunu yaptığına pişman ederim, yoksa seni!"

 

"O adamı ortadan kaldırmayı daha önceden düşünmeliydim!" diye söylendiğinde yüzüne afallamış bir şekilde bakmıştım. "Onun yüzünden böyle davranıyorsun sen Leyla. Aklını karıştırdı ve-"

 

"Neyden söz ediyorsun sen? Hangi adam?" diye sorduğumda yüreğime çöken bir kasvetle bakmaya devam etmiştim Mert'in siluetine. Düşündüğüm şey olmasın. Lütfen düşündüğüm şey olmasın!

 

"Yaman dediğin ve peşinden bir türlü düşmeyen o adamdan söz ediyorum!"

 

Gözlerimi beni yıpratmaya yetecek olan bu gerçekle yummuştum. "Sakın ona bulaşma Mert, sakın!" dediğimde dişlerimi iyice sıkmış, yanan gözlerimi ise direkt Mert'in üzerine doğru hedef aldırmıştım.

 

"Ne o? Ona karşı beslediğin duyguların mı incindi?"

 

"Kes sesini! Yaman'ın kılına dahi zarar veremezsin sen!" dediğimde işaret parmağımı ona doğru kaldırmıştım. "Ondan ve benden canını seviyorsan eğer uzak duracaksın! Duydun mu beni?"

 

"Sen beni tehdit mi ediyorsun Leyla?"

 

"Ne anlarsan o! Bir kadın taciz edildiğinde ve sevdiklerine zarar verileceğini anladığında senin sandığından bile daha da tehlikeli olabilir Mert! Karşında o eski, güçsüz Leyla yok artık! Senden korkmuyorum..."

 

"Zarar vermediğimi nereden biliyorsun?" diye konuştuğunda huzursuz bir şekilde gidip gelmişti olduğu yerden benim de bütün dikkatimi yerle bir ettiğinde. "Seni ve Yaman denilen o şerefsizi geçen gece konuşurken gördüm. Benim olan sana aşkını itiraf ediyordu!"

 

"Ben senin değilim! Hiçbir zamanda olmadım." diye bağırdığımda hızla üzerime doğru gelmişti.

 

Gözlerinin altı mor halkalarla dolmuş, hareleri ziftin karalığı ile dolup taşmıştı adeta. "Sen bana aitsin! Yalnızca bana..."

 

Yakasına yapışıp kendimi kaybettiğimde, "Yaman'a bir şey mi yaptın, yoksa sen!" diye öfkeyle soluduğumda soğuğun etkisiyle çıkan beyaz buharlar arasında boğuluyordu sanki kendime olan bütün güvenim. İki gündür ortalıkta yoktu Yaman ve ben hiçbir şekilde ona ulaşamıyordum. Mert sinsice bana doğru baktığında gülüşü kahkaha tuhafına dönmüştü. "Konuş..."

 

"Ona karşı bir şeyler hissedeceğini tahmin etmiştim, ama bu kadar büyük duygular besleyeceğini bilemezdim Leyla." dediğinde gülüşü yüzünde aniden bir çiçek gibi solmuştu. Hayır! Beni kandırıyor olabilirdi. Sözleriyle kafamı kurcalıyor ve beni etkisiz hale getirip başka bir şeyin peşinde olabilirdi Mert. İnanma Leyla. Hiçbir şekilde ona inanmamaya çalış!

 

"Yalan söylüyorsun! Beni kandırıyorsun." dediğimde üzerime doğru gelmiş, beni olduğu gibi çekiştirip duvara kıstırmıştı.

 

"Sana ne ondan!" diye kükrediğinde "Artık benimlesin ve o adamdan söz etmene asla müsaade etmeyeceğim Leyla." dedi.

 

"Ben seninle-" diye olduğum yere çivi gibi çakılmıştım. Gözlerim delice Mert'in üzerinde gezdiğinde ne yapmaya çalıştığını sonunda anlamıştım. "Bunu yapamazsın Mert!"

 

"Yaparım Leyla." dediği an sokağın başında siyah bir Ford araba belirmişti. Bize doğru yaklaştığında aracın içinde iki kişi daha vardı ve ben karanlık yüzünden hiçbirinin yüzünü seçemiyordum. Mert, o an sıkıca kolumu kavrayıp, "Seni kimseye yar etmem asla Leyla. Hele o Yaman piçine hiç!" diyerek bir anda sürüklemeye başlamıştı beni.

 

"Bırak beni, bırak!" derken o kadar sert tutuyordu ki bileğimden Mert, gücüne karşılık vermek oldukça zorlaşmıştı hareket kabiliyetimi Yaman'ın zarar görmüş olabileceği yüzünden kaybederken. Uzaktan gelen kurtarıcı bir ses, bağırışlarım yüzünden beni kaçırmaya çalışan Mert'in dikkatini dağıtmıştı. "Neler oluyor orada?"

 

Fırsattan istifade hızla Mert'e sert bir yumruk sallamış, ardıma bile bakmadan aşağıya doğru koşmaya başlamıştım. Bizim eve çok uzak değildim ve biraz daha hızlı koşarsam şayet, neredeyse varabilecektim. Mert her ne kadar ardımdan bağırmış olsa da ben içimden inşallah Yaman'a bir şey yapmamıştır diyerek dualar etmeye başlamıştım. Köşeyi alelacele döndüğümde bizim bina görüş alanıma girmişti. Korku ve paniğin verdiği heyecanla hızla yokuş aşağı koşmaya başladım. Uzaktan Yaman'ın simasına benzer birini yakalamıştı gözlerim. Hayır, bu oydu! Kesinlikle yanlış görmüyordum. Yaman ve yanında duran Serhan'ın bir şeyler konuştuklarını dudaklarının açılıp kapanmasından ötürü anlamıştım.

 

Birdenbire olduğum yerde durup boğazım yırtılana kadar bağırmıştım. "Yaman..."

 

Neye uğradığını şaşıran Serhan ve Yaman bana baktığında hızla yanlarına koşmaya, Yaman diye bağırmaya devam etmiştim.

 

 

 

🍀🍀🍀🍀

 

 

YAMAN EROĞLU

 

 

İki gündür Leyla'nın yaptığı gibi köşe kapmaca oyununu sonunda ben devir almıştım. Onu rahatsız etmek bir kenara, varlığımla huzursuz etmemek adına erken kalkıp evden çıkıyor, gece ise o işten eve dönmeden önce erkenden evde oluyordum; ancak bu akşam, Leylanın gelmesine henüz birkaç saat daha varken Serhan'la konuşmak için evden çıkmış, biraz gezip hava aldıktan sonra yol boyu konuşarak geri eve doğru yürümeye başlamıştık.

 

"Oğlum sen harbi akıllanmazsın." dedi Serhan montunun cebine ellerini koyarken. "Senin için mükemmel bir fırsat yarattım, sen ise o fırsatı tepip öylece çıkıp gittin kızın yanından."

 

"Hatırlatma bana istersen daha fazla o günü Serhan." dediğimde ellerimi dudaklarıma götürüp üflemiştim. "Leyla'yı rahatsız etmek istemiyorum ben biliyorsun."

 

"Biliyorum da oğlum, böyle köşe bucak kaçmaya çalışman daha ne kadar devam edecek sen onu söyle."

 

"Bilmiyorum, gerekirse bu binadan taşınır gideriz." dedim aklıma gelen ilk şeyi dudaklarımda zikrettirirken.

 

"Orada dur işte Yaman Efendi." dedi kaşlarını hiddetle çatarak karşı çıkan Serhan. "Aklından neler geçiyor bilmiyorum, ama saçma şeyler düşünüp daha sonradan pişman olacağın kararlar alma istersen."

 

"Ne yapayım Serhan, sen söyle. Leyla'yla her karşılaştığımda yüreğim yanıyor, onu her gördüğümde birlikte olamadığımız aklıma geldikçe kendimi daha kötü hissediyorum. Her şeyi geçtim, onunla karşılaşsam bile eskisi gibi olamayacağız ki biz. Şimdi sen söyle, ben bunca sinir edici ve bir hayli yıpratıcı şeylerden sonra ne yapabilirim?" dediğimde yüzüme sanki bir aptala bakıyormuş gibi bakmıştı kadim dostum.

 

"Nereden biliyorsun Leyla'nın da sana karşı bir şeyler hissetmediğini?" diye sormuştu. Bu ihtimali defalarca kez düşünmüştüm; ancak imkânsız gibi bir şeydi bu yakıcı düşünce. Kendimi kandırmamın, umutsuz bir hayalin peşinden koşmamın hiç kimseye bir faydası yoktu; ne yazık ki.

 

"Biliyorum..." dediğimde Serhan'ın dudaklarından belli belirsiz bir hıh nidası çıkıp rüzgâra karışmıştı sanki.

 

"Leyla sana, dur gitme dediğinde onu dinleyecektin Yaman. Sen kızın daha sözünü bile dinlemeden çıkıp gitmişsin evden."

 

Öfkeyle, "Ya ne yapsaydım?" diye bağırmıştım birdenbire. "Çekip gitmekten başka bir çarem mi vardı benim o an Serhan?"

 

"Sana neler diyeceğini sonuna kadar da bekleyip dinleyebilirdin seni aptal."

 

"Bunu yapamazdım!"

 

"Neden ha? Ne için yapamazdın?" diye sorduğunda binanın önüne gelmiştik artık. Tam ağzımı açıp bir şeyler söyleyecektim ki, Leyla'nın feryat eden sesi kulaklarıma dolmuştu.

 

Sağıma doğru, yukarıdaki sokağa baktığımda Leyla perişan olmuş bir şekilde adımı haykırarak geliyordu. Korkuyla bir ona bir Serhan'a baktığımda, Leyla'ya doğru yürümeye başlamıştım ben de. O da hızla bana doğru koşmaya devam etmişti.

 

"Yaman..." diye bir kez daha feryat ettiğinde aniden boynuma sarılmıştı. "Buradasın işte, tam da karşımdasın!"

 

Öyle sıkı sıkı sarılmıştı ki bana, tam olarak neler olduğunu ve Leyla'nın neden bu hale geldiğini bilmiyordum. "Buradayım ben, ne oldu ki?" diye sorduğumda Serhan ve beraberinde binadan yeni çıkan Selin ve Pelin'in üzerinde gezmişti bakışlarım.

 

Leyla benden usulca uzaklaştığında yüzüme delice bakmış, "İyi misin?" diye sormuştu baştan aşağı kontrol ederken bütün bedenimi.

 

"İyiyim Leyla. Bir sakin olur musun lütfen?" diye onu anlamaya çalıştığımda Sakar Hanım hiç olmayacak bir tepkiyle bağırmıştı bana.

 

"Neredesin sen ha iki gündür, nerede! Neden yapıyorsun bunu bana Yaman? Neden..." dediğinde yere çöküp hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı Leyla.

 

Elim ayağım birbirine dolandığında ben de yere çökmüştüm aynı hızla. "Ne yapıyorsam senin iyiliğin içindi Leyla. Neden bu haldesin sen? Ne oldu sana?" diye sorduğumda başına bir şey mi geldi diye delirmek üzereydim artık.

 

"İyilik mi?" derken kızarmış gözleriyle yüzüme bakmış, öfkeyle konuşmaya devam etmişti. "Benden kaçmaya çalışman sence benim için daha mı iyi oldu? Hani her zaman yanımda olacaktın sen? Hani hiçbir şekilde beni yalnız bırakmayacaktın Yaman?" diye bağırarak omuzlarımı yumruklamaya başlamıştı.

 

"Seni asla yalnız bırakmadım, bırakamam bunu sen de iyi biliyorsun Leyla."

 

"O zaman neden yoktun ha? Neden benden uzak durmaya çalışıyordun sen günlerdir?"

 

"Ben koca bir aptalım! Sana karşı gerçek duygularımı itiraf etmem arkadaşlığımızı, bu güzel birlikteliği bozdu Leyla. Ben, ben çok özür dilerim..."

 

"Özür dileme Yaman. Sakın benden özür dileme! O gün neden beni dinlemeden çekip gittin ki sen sanki? Beni dinleseydin..."

 

"Senin bana güvenmediğini hissettiğimde darmadağın oldum ben Leyla. Hislerimi sana söylemekle arkadaşlığımıza da zarar vermiş oldum. Ben daha fazla seni rahatsız etmek ve aramızdaki ilişkiyi daha da kötü bir hale getirmek istemedim sadece."

 

"Budalasın biliyorsun değil mi?"

 

"Biliyorum, evet..."

 

"Sen beni hiçbir şekilde rahatsız etmiyorsun Yaman. Güvenmediğim kişi sen değildin ki." dediğinde gözyaşları kendime olan kızgınlığımı biliyordu adeta. "Güvenmediğim biri varsa o da yalnızca bendim. Ben kendime güvenemedim, sana değil!"

 

"Yaşadığın o şeyler yüzünden neden kendine haksızlık ediyorsun sen Leyla? Yetmedi mi ruhuna acı çektirdiğin?"

 

"Sana gerektiği kadar ilgi gösteremeyip sevgine karşılık veremeyecek olmak beni çok korkuttu. Bu yüzden ben kendime güve-"

 

"Ne dedin sen?" diye yüzüne şaşkınlıkla baktığımda aynı zamanda etrafımızda bizi izleyen Serhan'a ve diğer kızların üzerine de dikmiştim bakışlarımı. Ben rüya mı görüyordum? Uyanıp bu rüyadan kalkacak mıydım birazdan, yoksa?

 

"Duydun..."

 

"Neyi duydum?"

 

"Sana karşı olan gerçek düşüncelerimi."

 

"Leyla..." dediğimde ayağa kalkmıştı ve ben de hızla kalkmıştım çöktüğüm yerden.

 

"Ben de senden hoşlanıyordum Yaman. Evet, ben de seni seviyorum..." diyen Sakar Hanıma ağzı açık bir şekilde bakıyordum.

 

"Bu gerçek değil."

 

Leyla o kadar ağladıktan sonra bu dediğim saçma şey yüzünden gülmüştü. "Gerçek tabii ki seni şapşal."

 

Birden onay almak için yeniden Serhan ve kızlara bakmıştım. "Rüya falan görmüyor muyum yani ben şimdi?" diye sormuştum ne yapacağımı hâlâ bilemezken.

 

"Bak sana söylüyorum Selin, bu Yaman da bizim püsküllü belamız Leyla'ya benziyor iyice. Tencere kapak olmuşlar şimdiden kız. Neresi rüya be? Asıl ben bu bir rüya olmalı diye bakıp duruyorum deminden beri siz ikinize. Biri beni çimdiklesin." dediğinde Selin direkt Pelin'in koluna çimdik atmıştı.

 

O çığlık atarken Serhan gülerek bana bakıyordu. "Bir insan kendini bu kadar kaybedecek kadar âşık olmamalı birader ya."

 

"Ben, ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Sadece çok şaşkınım."

 

"Benim şaşkınım..." dediğinde gülümsemeye devam etmişti. "Eğer o gün çekip gitmeseydin, ben sana zaten her şeyi olduğu gibi anlatacaktım."

 

O ara Serhan'a bakıp, "Evet, ben bir aptalmışım dostum. İçinden neler geçirdiğini çok iyi biliyorum." demiştim gülümsediğimde.

 

"Nihayet farkında olmana sevindim." dediğinde Leyla'ya bakmıştım şefkatle.

 

"Benim sana olan sevgim ikimize de yeter Leyla. Kendine güvenmediğini bir daha sakın söyleme olur mu?"

 

Başını tamam anlamında salladığında

Leyla'nın geldiği yönden başka bir adam bize doğru gelmişti.

 

Panik bir havayla, "Az önce bırak beni diye bağıran kız sen miydin?" diye sorduğunda hepimiz Leyla'ya doğru bakmıştık.

 

"Evet, bendim."

 

"Polisi aradım, birazdan burada olurlar. Sen iyi misin?" dediğinde hızla konuşmanın ortasına dalmıştım.

 

"Neler oluyor Leyla? Ne demek iyi misin? Bir şey mi oldu?" diye sorduğumda, gözlerine çöken korku beni daha da tedirgin etmişti.

 

"Birileri az önce bu hanım kızımızı kaçırmaya çalışıyordu evlat."

 

"Ne?" diye hepimiz aynı anda şaşkınlıkla tepki göstermiştik.

 

"Mert..." diye konuşan Leyla duraksayıp yeniden gözlerime bakmıştı. "karşıma çıktı ve beni zorla götürmeye çalıştı." dedi.

 

"Ne yaptı ne yaptı dedin?" diye bağırdığımda, beraberinde Serhan ve diğer kızlar panikle hemen dibimizde bitmişti. O an içimden Mert'e zincire vurulmuş bütün küfürlerimi savurmakla meşguldüm artık.

 

Loading...
0%