@manefjes
|
Herkese merhabalar. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Bu platformda henüz yeniyim lakin bu kitabımı yani "Bir İhtimal"i bir yıla yakındır yazıyorum. Tahmin ettiğiniz üzere, daha önce şuan erişim engeli olan platformu kullanıyordum. Platforma gelen erişim engeli ve özel hayatımda yaşadığım bazı olaylardan ötürü yazmaya bir süredir ara vermiştim. Lakin tekrardan yazmaya başlamakta kararlıyım. Şu anlık kitabımın ilk bölümlerini en başından düzenleyerek burada paylaşacağım. Umuyorum ki en kısa sürede yeni bölümlerle hikâyenin devamı gelecek. Evet biraz uzun konuştum biliyorum. Bu kısmı okuduğunuz için teşekkür ederim. Şimdi sizleri bölüme yolluyor ve iyi okumalar diliyorum. ___________________________________
Zilin çalmasıyla beraber defterimi kapattım ve kalemlerimi topladım. Hoca sınıftan çıktığında, yanımdaki arkadaşıma bakmak için soluma döndüm. Tabii ki de her zanan olduğu gibi yine uyuyordu.
Uyanması için "Berfu" diye adını seslendim. Tepki vermediğinde yavaşça omzuna dokundum. "Berfuuu" bu kez "u" harfini uzatmıştım. Karşılık olarak sadece bir "Hııı" mırıltısı duydum.
"Uyan hadi," dediğimde belli belirsiz bir şeyler daha mırıldandı. Bu kez elimi omzuna koyarak yavaşça onu sarsmaya başladım. "Berfu kalk," dedim hafif bir sinirle. "İstemiyorum," diye boğukça konuştuğunda, dayanamayarak kafasına bir tane yapıştırdım.
En sonunda kalktığında "Ne vuruyorsun be?" demişti başını tutarak. "Üç derstir uyuyorsun. Zahmet olmazsa kalk diyorum." dediğimde, "Ama zahmet." diyerek başını tekrardan masaya koymaya çalıştı.
Ona engel olup yerinde dikilmesini sağladığımda ofladı. "Oflama bana." deyip ayağa kalktım. Berfu bana alık alık bakınca kolundan tutup onun da kalkmasını sağladım.
Aşağıya inene kadar söylenmeye devam etmişti. Hızını hiç kesmeden "Yani ne olurdu ki bir 40 dakika daha uyusam. Sanki-" diye söylenmeye devam ettiğinde sözünü kestim, "Aç mısın?". Ani gelen soruma "Değilim." diye cevap verdiğinde, emin olmak ister gibi yüzüne baktım. Cevabını yenileyerek "Canım istemiyor." demişti. İşte bu inandırıcı gelmişti. Berfu hep açtı çünkü.
Bahçe kapısına doğru yürüdüğümde, "Sen ye bari, bakma bana." demişti. Gülerek, "Sen benim ne zaman bir şeyler yediğimi gördün?" diye cevap verdim. "Simay, bir gün açlıktan öleceksin." dediğinde, elimi boşver der gibi salladım. Hem açlıktan bugüne kadar kim ölmüş?
O arkamdan gelirken, ben beklemeden arka bahçenin kapısından çıktım. Merdivenden inmeden önce Berfu'yu bekledim. Onu tutmazsam düşme ihtimali vardı. Düzgün yürüyemiyor bile düşüşlerine düştüğüm.
Merdivenler biter bitmez yolumuzu her zamanki gibi sahalara çevirdik. Bir lisede hem futbol, hem voleybol, hem de basketbol sahası olur muydu? Evet, bizim okulda vardı. İyi ki de vardı zaten.
Basketbol ve voleybol sahalarının arasında yürümeye başladığımızda kafamı solumdaki basketbol sahasına çevirdim. Birkaç tanıdık yüzü görmek zaten beklediğim bir şeydi. Okulda fazla basketbol oynayan yoktu ve oynayan kişilerin de hepsini tanıyordum. Biraz zoraki olan bir şeydi bu ama olsun.
Berfu kolumu sarsıp, "Noldu?" diye sordu. "Yok bir şey. Sahadakilere baktım sadece." Bunu söylememle beraber Berfu da sahaya bakmıştı. Lakin gördüğü kişiler arasında onun aradığı şahsiyet yoktu. Yüzündeki ifadeye gülerek, "Diğer tarafta," dedim.
Berfu, biraz önce sola dönük olan kafasını bu kez sağa doğru hızla çevirdi. "Az daha çevir kafanı, kırılmaz böyle boynun." dediğimde sadece kısa bir "Ya" demişti.
Konuşmasına izin vermeden, "Ne ya kızım? Haksız mıyım, sen söyle haksız mıyım?" diye söylenmeye başladım. Anında, "Şşş, duyacak şimdi. Tamam, haklısın, sus." demişti. Duyar mı, duyardı valla. Kulakları fazla iyi duyuyordu gereksizin.
Kimden mi bahsediyorum? Biricik arkadaşımın geçen yıldan beri takıntılı olduğu ve benim asla haz etmediğim ama canım arkadaşım için sürekli yakınında gezdiğim, şu anda da voleybol sahasının içinde tellere yaslı duran Karan'dan bahsediyordum.
Yahu çocuk hem Berfu'yu sevmiyor, hem de sürekli yüz veriyordu. Tabii, niye yüz vermesin ki? Bizim kız ne olursa olsun onunla ilgileniyordu sonuçta. Açacağım ağzımı, o olacak sonu sonu. Tövbe estağfurullah.
Berfu, Karan’a bakmıyordu aslında. Sahanın içinde voleybol oynayanlara bakıyordu. Spor yapmayı sevmez ama izlemeye bayılırdı. Öyle maç izlemezdi, okulda oynayanları izlerdi. Hele ki basketbol oynayanları izlemeyi çok severdi. Tabii bunun büyük bir sebebi çoğunlukla Karan'ın oynamasıydı ama olsun. Zaten arada sırada sahayı boş bulursak biz de oynardık.
İki saha arasındaki yolu bir kez daha bitirdiğimizde tekrar döndük. Kırk dakika boyunca burada yürür, bazen sahanın içine girer ya da biraz daha ileride, okulun önünde yürürdük.
Oynayan taraflardan birisi çok saçma bir sayı yediğinde dayanamayarak, "Yuh! Onu da alırsın ya!" diye yükseldim. Bağırmamıştım ama sesim yüksek çıkmıştı. Bundan dolayı olsa gerek, Karan kafasını bile çevirmeden bize baktı. İçimden sabır diledim. Çok sinirimi bozuyor bu çocuk!
Benim bu halimi gören Berfu hemen "Baktı mı?" diye fısıldadı. Ben de pek sakin olmayarak, "Evet. Ancak böyle mal mal hareketler yapsın zaten." diye cevap verdim. Berfu sakin olmamı istediğinde, "Ay, abartma; o kadar da kendini bir şey sanmasın, bir zahmet." dedim daha sessiz bir şekilde.
Berfu da, "Kanka bilmiyorsun sanki. Her şeyi üstüne alınıyor, yanlış anlayacak bunu da." dedi. "Bir şey de doğru anlasın." diye söylendim. Çocuğa Berfu'dan çok ben bakıyordum. Aslında bu, istemsiz olan bir şeydi. Onun bize baktığı bilincinde olunca, ister istemez kendimi ona bakarken buluyordum. Berfu da sürekli kızıyordu bana bu yüzden. Yanlış anlarmış. Açıkçası hiç umrumda değildi ne anladığı ama işte, Berfu için aynısını söyleyemezdim.
Artık beşinci kez döndüğümüzde daha fazla dayanamayarak, "Allah aşkına gel, gidelim şuradan." dedim, Berfu'nun kolunu çekerek. O da, "Ya, nereye gidiyoruz?" diyerek kendini geri çekti. "Kantine," dediğimde, "Kantinde ne işimiz var?" diye boş bir soru sordu. Sorusu gibi boş bir ifadeyle ona baktığımda, "İyi, tamam." dedi.
Berfu hiç istemese de benim zorumla kantine gelmişti. "Hadi, hızlı ol." dediğinde, "İnat değil mi, gelmiyorum." dedim. Söylenmeye başlayacağı anda onu durdurarak, "Ya oraya gidip ne yapıyoruz sanki? Ona bakıyorsun desem yok, sohbet edebiliyoruz desem yok. Anca biz boş boş yürüyelim, o da ikide bir bize baksın. Gerçekten sıkılmadın mı bu döngüden?" her gün mutlaka kurduğum cümlelerimi bu gün için de tekrarlamış bulundum.
Gerçekten sinirlenmiştim. Bir yıldır sürekli aynı şeyi yapıyorduk. Vaktimi o gereksize harcamak istemiyordum daha fazla. Berfu'yu tanımasam, aşka bayılan ve yıllardır o çocuğa platonik biri sanardım. Ama tanıyordum işte. Berfu aşka inanmazdı ve Karan'a da hiç tanımadan aşık olmuştu. Tabii aşk buysa. Bana kalırsa daha çok takıntı gibiydi.
Bir süre uzaktan bakıp, "Hoş çocuk." demişti. Sonra da şans eseri tanışmıştık çocukla. Tanışmıştık dediğim, bir defa basketbol oynamıştık beraber. Ben biraz yanlarında durup gitmiştim ama onlar tüm gün oynamışlardı. Sonuç ortada. Canım arkadaşım aşık olmuştu. Hem de takıntı derecesinde.
Berfu ile ortaokuldan tanışıyorduk. O zamanlar etrafta birbirini severek gezenlere iğrenerek bakardık. Sürekli bunun ne kadar saçma olduğunu konuşurduk. O, aşkın gerçek olmadığını söylerdi sürekli. Bense onun aksine aşka inanırdım ama bu yaşlar için çok saçma gelirdi. İnsanın aşık olması için en az 16-17 yaşlarında olması gerektiğini düşünürdüm. Tamam, belki arada büyük bir fark yok ama bence ergenlikten tam olarak uzaklaşmaya o zaman başlıyorduk.
Daldığım yerden kantinci abinin "Buyur kızım?" diyişiyle çıktım. "Nasılsın abi?" diye sorduğumda, "Sağ ol, sen nasılsın?" demişti. Kantincilerle aram iyiydi. Genel olarak okuldaki çalışanların hepsiyle aram iyiydi.
Ne alacağıma karar vermek için raflara bakındım. Canım hiçbir şey yemek istemiyordu ki. Sadece oradan ve Karan'dan uzaklaşmak için gelmiştim kantine. Karşımdaki adamı daha fazla bekletmemek için kendime ve Berfu'ya çikolata aldım.
Arkamı dönüp çikolatayı vermek için gözlerimle Berfu'yu aradım ama yoktu. Nereye gitmişti bu? Biraz daha etrafa göz gezdirip onu bulamadığımda, kantin kapısının oradan "Simay" diyen sesini duydum.
Hemen yanına gidip, "Neredeydin yine?" diye sordum. "İçerisi çok kalabalıktı. Dışarıda bekliyeyim dedim." açıklaması hiç inandırıcı gelmemişti. Normalde ne kadar kalabalık olsa da sağdaki boş tarafta beklerdi.
İnanmadığımı belirtircesine gözlerimi kıstım. Gözlerime bakıp, "Valla," dedi. Ben de, peki dercesine başımı salladım ve merdivenlere doğru döndüm. Tam iki adım atmıştım ki ne göreyim? Sağ tarafımda duran Karan ve en yakın arkadaşı Eren. İşte şimdi anlaşılmıştı beni neden dışarıda beklediği.
Berfu'ya bakıp, "Çarpılacaksın." dedim ve bahçeye doğru yürümeye devam ettim. Arkamdan gelirken, "Ne alakası var ya? Hiç de o yüzden çıkmadım kantinden." dedi. Hemen de inkar, hemen de inkar. Merdivenlere gelince durup ona döndüm. "Ben neden çıktığına dair bir sebep sundum mu? Nereden biliyorsun neyi kastettiğimi?" Konuşmam bittiğinde, kendi kendini ele vermişliğin utancı vardı yüzünde.
Tekrar dönüp merdivenlerden inmeye başladığımda hızla peşimden gelmeye başladı. Sürekli "Simay, Simay!" diye adımı sesleniyordu. Son basamağı atlamak istediğinde dengesini sağlayamamış ve tökezlemişti. Bunun olacağını bildiğim için saniyesinde dönüp kolunu tutmuştum.
"Yavaş be kızım! Bir günü de düşmeden geçir." diye ona söylendiğimde, "Sen de bekle o zaman!" diyerek o da bana kızmıştı. "Kes!" diyerek onu susturdum ve yürümeye devam ettik. Eğer fazlasıyla ciddi ve sinirli olduğumu bilmese, dünyanın en saçma cevaplarından biri ile ikimizin de güleceği bir soğuk espri yapardı. Ama şu an o cümleyi kurmaya cesareti yoktu.
Az önce birbirimize kızan biz değilmişiz gibi kol kola beraber yürümeye başlamıştık. Telefonumu çıkarıp saate baktım. Daha 15 geçiyordu, yani 25 dakika daha vardı. Okulda telefon yasaktı ama hocalar dahil kimsenin umurunda değildi. Derste görmedikleri sürece sorun etmiyorlardı. Biz de getiriyor ve rahatça kullanıyorduk.
Berfu tekrar sahalara doğru yürüdüğünde sesli bir şekilde ofladım. Allah'ım, sen bana sabır, arkadaşıma da ar ver, Ya Rabb'im. Kolumu çekiştirip, "Oflama." dedi. "Senin bu uslanmazlığınla ne mümkün." dedim. O da tepkisiz kalmayarak, "Ben de seni seviyorum." dedi.
Göz devirip yürümeye devam ettim. Her ne kadar sinirlensem, ona kızsam ve o Karan şahsiyetinden haz etmesem de Berfu'ya kıyamıyordum. Çok seviyordu onu. Yalnız ben Berfu'ya o kadar söyleniyorum, Rabb'im, aynı duruma düşürmesin. Ay Allah korusun be! Ne diyorsun sen iç ses?! Sadece bir ihtimal... O ihtimali düşünmek bile istemiyorum. Sevgi bana göre değildi. Hele ki aşk, o hiç değildi.
Evet, kendi kendimle de kavga edip susturduğuma göre, canım arkadaşımla ilgilenmeye devam edebilirim. "Berfu," dedim sakince. Ve bana olup olabilecek en nazik şekilde cevap vererek, "He," dedi. Öküz! "He ne be!" diye çıkıştığımda, "Efendim güzelim." dedi. Ona dönüp öpücük attım. O da bana aynısını yaptı.
Başımı tekrar önüme çevirdiğimde Karan ile göz göze geldim. Ne ara gelmişti bu buraya? Bir iki saniye bakıştığımızda, aynı anda gözlerimizi çekmiştik. Sinirden dişlerimi sıkarken ondan neden bu kadar nefret ettiğimi düşündüm. Berfu, bu halimi hiç takmayarak "Baktı mı?" diye sordu sessizce.
Ona, ciddi olamazsın der gibi baktım. Kendini savunur şekilde "Kanka," dedi sadece. Bu sırada yolun bitimindeki tellere gelmiştik. Yavaş yürüdüğümüzden dolayı uzun sürmüştü bu kez yol.
Geriye dönüp biraz ilerlediğimizde önümüze bir top düştü. Oynamayı bilmeyenlerden birisi saha dışına atmıştı yine. Topu elime aldığımda sahadan birisi "Bana atsana." diye seslendi. Onu duymazdan gelerek sahanın içine girdim.
Berfu arkamdan gelip "Napıyorsun?" dese de cevap vermemiştim. Topu sınıftan az çok muhabbetim olan Berk'e pas olarak attım. "Düzgün vurun şu topa." dedim. O da gülerek başıyla beni onayladı ve "Eren, sana diyor." dedi Karan'ın arkadaşına.
Eren, çok hareketli ve enerjik birisiydi. Etrafa yaydığı enerji de gayet pozitifti. Sarışınları pek sevmezdim normalde ama Eren, istisna olabilecek birisiydi. Ama işte, Karan ile arkadaş olması bile onu tamamen eksi oranlara çekmeye yetiyordu. Allah'tan çocukla futbol oynarken bir iki muhatap olmuştum da, arkadaşı gibi olmadığını biliyordum.
Arkamı dönüp ben de Karan gibi tellere yaslandım. Karan ile aramda çok olmasa da en az 5 adım mesafe vardı. Berfu hemen yanıma gelip "Napıyorsun?" diye tekrarladı sorusunu. Ben de "Topu verdim, biraz onları izleyeceğim." dedim. Bir şey söylemediğinde, "Ne kadar beceriksizler, az bakalım ya." dedim gülerek.
Göz ucuyla Karan'a bakıp tekrar bana döndü. Oflayarak soluma geçti. Karan da solumda kalıyordu ama bunu ona yakın olmak için yapmamıştı. Karan'a bakmayıp, o bize baktığında benim görmem için yapmıştı. Çünkü ikisi de sol tarafımda olunca Berfu'ya bakarken bile Karan görüş açımda oluyordu.
Hiç değilse boş durmayalım diye okulla ilgili konuşmaya başlamıştık. Ben arada bir Karan'dan tarafa bakıyordum ama sesimizi yükseltmediğimiz veya kendisiyle ilgili olabileceğini düşündüğü bir şey duymadıkça bize bakmıyordu. İyi, iyi; bakmasındı. Türkçeyi katlettin. Olabilir, kimse duymadı sonuçta.
20 dakika boyunca hem muhabbet edip hem de top oynayanları izlemiştik. Arada ben Karan'a baktığım için sinir olurken, Berfu da onunla bir kez göz göze geldiğim için sinir olmuştu. Ona kaşlarımı çattığımda kulağıma doğru "Kanka, senle ilgili değil. Her türlü, herkesden kıskanıyorum ve yanlış anlamasından korkuyorum." demişti. Ben de ona bir güzel "Malsın" diyip kızmıştım.
En sonunda zil çalınca okul binasına girmiştik. Karan ve Eren de biraz mesafe ile arkamızdan geliyorlardı. Merdivenlerde Berfu soluma geçmemi istemişti. Neden mi? Tabi ki de Karan ona göre sağdan geleceği için. Ben de sabır dileyip yön değiştirip geçmiştim.
Biz kendi katımıza yani 3. kata çıktığımızda, onlar daha gelmemişti. Karan'la farklı sınıfta ama aynı kattaydık. Ben ve Berfu 10. sınıfların "D" şubesindeyken, Karan ise 11. sınıfındaydı ve sayısal sınıftaydı. Onun sınıfı da "B" şubesiydi.
Sınıflarımız birbirine ters kalıyordu. Bizim sınıf sağ merdivenden çıkınca sağ tarafta kalıyordu. Onların sınıfı ise sol merdivenlerden çıkıldığında sol taraftaydı.
Sırf onlar gelmediği için Berfu "Gel, cama gidelim." dedi ve cevap vermemi beklemeden yönünü oraya çevirdi. Koridorun sol tarafındaki camın olduğu yere gittiğimizde peteğe yapıştık. Hava çok soğuk değildi ama biz üşüyorduk.
Ben merdiveni görebileceğim bir açıdaydım ve onları gözlüyordum. Şu salak arkadaşım için yapmayacağım şey yoktu gerçekten. Yoksa bana neydi Karan'dan, onun gelip gelmemesinden.
Merdivende ilk önce Eren, ardından da Karan göründüğünde sessizce Berfu'ya "Geldiler." dedim. O gitmek için hareketlenirken ben de gözümü çekmiştim. İkimiz beraber yürürken ben yine onlardan tarafa bakmıştım ve Karan'ın bize doğru baktığını görmüştüm.
Tamam, belki benim ona bakmak için geçerli bir sebebim vardı ama onun bize bakmak için hiçbir sebebi yoktu. Zaman zaman kendi kendime bunu düşünüyor ama mantıklı bir sebep bulamıyordum. Berfu'nun onu sevdiğini bilse bile neden sürekli onu gözlemek isterdi ki?
Bize baktığını Berfu'ya söylediğimde yerinde duramayıp hemen oflayıp puflayarak sorgulama girişiminde bulunmuştu. İzin vermeyerek, en azından son derste ona takılmamasını istedim. Dersler bloktu ve 80 dakika boyunca kesintisiz ders işliyorduk. Tabii bazı hocalar insaflı davranıp arada mola veriyorlardı. Berfu ise hiçbir dersi veya hocayı ciddiye almayarak her derste uyuyordu.
Sınıfının önüne geldiğimizde, içeride rahat konuşamayacağımızı bilerek "Bak lütfen ona takılma." dedim. Oda "Merak etme. Ders Biyoloji zaten, uyuyacağım ben." dedi. Ona göz devirerek konuştum "Bir seferde dinle dersleri. Sonra sınavları yapamıyorsun." Yanağımdan öptü ve "Sen çalıştırırsın." diyip sınıfa geçti.
Doğru, o asla derslere katılmaz, hep uyurdu. Bende köpek gibi çalışır ve sınav haftası ona anlatırdım. Böyle yaptıkça kalmazdı hiçbir dersten. Ama acaba YKS'de ne yapacaktı? O zaman da ona kopya veremezdim ya.
Daha fazla düşünmeyerek derin bir nefes verdim ve onun arkasından sınıfa girdim. Sırama gidip oturduğumda Berfu zaten kafasını sıraya çoktan koymuştu bile. Çok geçmeden hoca sınıfa geldi. Biyoloji dersinden çok keyif alırdım. Zaten sayısal seçecektim, sözelim hiç iyi değildi. Derse başladığımızda, hem kendim hem de arkadaşım için dersi dinlemeye başladım.
_________________________________
Evet, tekrardan merhabalar. Başta çok konuştuğum için bu kısmı pek fazla uzatmayacağım. Lakin sizlere bir kaç soru sormak istiyorum. Cevaplarsanız çok sevinirim.
Öncelikle bölümü nasıl buldunuz?
Ve sizce ilerleyen zamanlarda neler olacak?
Fikir ve düşüncelerinizi merakla bekliyorum. Ayrıca vote ve yorum da atarsanız beni mutlu etmiş olursunuz.
Bu arada Instagram hesabımda kitaplarım ile ilgili alıntılar paylaşıyor ve türlü paylaşımlarda bulunuyorum. Eğer bir göz atmak isterseniz diye hesabın adını aşağıya yazacağım.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Sağlıcakla kalın.
Instagram Hesabım: manefjes
2194 Kelime |
0% |