Bir dünya başka bir dünyaya nasıl dönüşebilir?
Ya da dönüşebilir mi?
İşte benim durumum tam olarak böyleydi.
Artık hayatım değişti. Bir eşim ve yeni bir ailem vardı. Üstelik onlarla büyümem gerekirken.
Ne saçmalıyorsun diye geçiştirmeye başladığında, sinirlerime hakim olamadım. Birden yüzüne okkalı bir tokat attım. Herkes nefeslerini tutmuş beni izlerken devam ettim. " Bu kadar korktuğunu göre bir belanın içine girdiğini biliyorsun. Sen bence beni de tanıyorsun, öyle değil mi Mahir bey. Dedemin bir zamanlar koruması olan Mahir bey!"
Herkes dehşetle bana bakarken, ben ise sinirli bakışlarla ona baktım. Bu adamın bana anlatması gereken çok şey vardı.
"Şimdi öt bakalım. Beren'i neden yetim haneye bıraktın?"
" M...maddi durumumuz yoktu. Bakamıyorduk. Biz de mecburen yetimhaneye bıraktık."
Aslı bir anda adama saldırmak üzereyken Tuncay kolundan son anda tutarak sakinleşmesini bekledi. Fakat Aslı hıncını alamamıştı. " Seni adi pislik! getirmeseydiniz o zaman! madem bakamıyorsanız bu dünyaya çocuk getirmeyin!"
"Ovv! Sakin olun avukat hanım! Bu kadar öfke bünyenize zarar."
"Ani bir karar verdik. Pişmanız." Adam Aslı'nın öfkesinden korkarken açıklama yaptım.
"Merak etme Aslı. Onun kızı değil. Değil mi Mahir bey? O gün, yangın çıktığı gün siz Beren'i, yani Hira'yı kaçırdınız. Değil mi?"
Adam dehşetle bakarkenyien korkmaya başlamıştı. Yutkunarak " Yok öyle bir şey!" Dedi birden. Korkuyordu belliydi. Hem de az öncekinden daha çok. Yalan söylüyordu, bunu görebiliyordum.
"Dedemin yanında çalıştın, sence de bu kadar tesadüf normal mi?"
Gözlerimi kısarak cevap vermesini bekledim. Adam ise ısrarla inkar ediyordu. "Bana doğruyu söyle! Beren senin gerçek kızın mı değil mi?"
" Gercek kızım hanımım. Dedim ya, mecbur kaldım." Aslı yine elini sıkarak sinirle yine söylenmeye başladı. "Bir de gurur duy istersen şerefsiz!" Bir an Aslı'ya dönüp susturarak sakin olmasını istedim. Yoksa onu tutamayacaktım.
"DNA testi yaptıracağız. O zaman anlarım senin yalan söyleyip söylemediğini." Adam şehvetten dolu gözlerle yutkunurken, Aslı'ya dönerek "Gidelim." dedim sakince. Aslı, bu kadar mı der gibi bakarken bir şey demeden kapıya çıktım. Fakat tam çıkmadan önce son kez adama döndüm. "Eğer yalan söylediğini öğrenirsem, ailene veda etsen iyi olur."
Savaş da bu halime bir an şaşırsa da pek tepki vermedi. O da benim gibi adamq yaklaşarak elini cebine atıp baştan aşağıya süzdü. "Eğer Beren senin kızın çıkmaz ise, işte o zaman Yaman ailesinin öfkesinden kork Mahir Bey. Çünkü karımdan önce onlar kapına dayanır haberin olsun."
Savaş adamın korku dalı bakışlarıyla sırıttıktan sonra elini cebinden çıkartarak bana doğru yürümeye başladı. O sırada Aslı yine ona iki çift laf etmeye hazırlanıyordu ki "Aslı, uzatmayalım." Dedim sinirle. Aslı da çok fazla üstelemeden işaret parmağını indirerek burnundan soluyarak yürümeye başladı. Fakat hepimiz tam kapının önüne çıkıp arabalara binecektik ki, adam arkamızdan çaresizce seslendi. O anda Savaş ile göz göze gelerek anlamlı bir bakış attık. Bu adamın korkacağından emindik çünkü.
Arkaya dönerek adama baktık. Adam hüzünle soluk verirken yanımıza gelerek içeri girmemizi istedi. " Her şeyi anlatacağım size."
Savaş ona yaklaşarak "Anlat bakalım. Dinliyoruz." Dedi sabırsızca. Adam bir an bana bakarken tekrar Savaş'a döndü. " Aslında o gün ilk Mehir'i alacaktım. Sonra da öldürüp ıssız bir yere gömecektim." Savaş o anda öfkeyle yüzüne yumruk atığında, ben de istemsizce çığlık atarak kolundan tutmaya çalıştım. " Savaş dur! Sakin ol, lütfen."
"Sen ne dedin ne dedin?" Öfkeli gözlerle adama bakaarak yakasına daha çok yapıştı. Sonra da bu sefer karnından vurmaya başladı. O an Tuncay bile tutamıyordu onu.
"Sen benim karımı diri diri toprağamı gömecektin!"
Adam acısını yutarak yüzünü eğerken Savaş çenesini avuçlayarak duvara sertçe vurdu. "Senin adını silerim! Senin izin bile kalmaz burada!"
Tuncay daha fazla izin vermeden son anda adamdan ayırarak kenara püskürttü. Nihayet Tuncay, Savaş'ı o adamdan ayırdıktan sonra soluklanmaya çalıştı. Ben de Savaş'ın yanaklarını avuçlayarak acıyla baktım. "Lütfen, gerçekleri öğrenmem için sakin olmalısın. Lütfen." Savaş hızla bana sarılırken gözlerimi acıyla yumarak onunla beraber sarıldım. Sonra da ondan usulca ayrılarak Mahir demen adama doğru yürümeye başladım. O sırada Tuncay da Savaş'ın tekrar bir delilik yapmaması için tetikte bekliyordu. Adamın karşısında dururken Savaş bu sefer sakince gelerek usulca belime sarılıp adama baktı. Ben ise düğümlenen boğazıma rağmen konuşmaya çalıştım.
"Peki fikrini değiştiren ne oldu?"
Adam burnundaki kanı silerken bir süre solukladı. Sonra da konuşmaya devam etti. "Baba diye sayıklıyordun uykunda. Uykuda ağladığını görünce de seni almaktan vazgeçtim. Kıyamadım. O anda pişman oldum zaten ama söz ağızdan bir kere çıktı."
" Sonra? Sonra ne oldu?" Dedim donukça. Dolan gözlerime zar zor hakim olmaya çalışıyordum. "Sonra o çocuğu öldürmek için dışarı çıkarttım. En azından ölü bedenini aramak zorunda kalmasın istedim."
Elimi sıkarak sakin kalmaya çalıştım. Bu adam her konuştuğunda onu dövmek istiyordum. Savaş da öyle. Bunu belime sarılan gergin ellerinden hissediyordum.
"Fakat yine kıyamadım. Zaten uyanmaya başlamıştı o an. Ben de bundan vazgeçerek oradan kaçırmaya çalıştım. Fakat o sırada karşı evi fark ettim. Eğer karşı evi yakarsam orada yandığını düşünebilirdi diye düşündüm. Ben de karşı evi, arabamdaki benzin ile yaktım."
Başını utançla eğerek devam etti. "İzimi bir süre sonra kaybettikten sonra eve götürdüm. Fakat onu yanımda tutamadım. Sefer ağa elimde görseydi beni de Hira'yı da kendi elleriyle öldürür diye parayı aldıktan sonra Urfa'ya gittim."
Aslı ensesini tutarak kendini zapt etmeye çalışırken, hepimiz pür dikkat onu dinlemeye devam ettik. "Adını Beren koydum. Bir kağıda adı Beren diye yazıp yetimhane kapısının önüne bıraktım."
Bunu demesiyle Aslı'ya dönerek kafam karışık soru sordum. "Peki sen nasıl öğrendin burayı? Kapı önüne bıraktım diyor."
"Bana da bir kadın söyledi. Rüya diye bir kızla karşılaştım. O kız Beren'in ailesini tanıdığını söyledi."
Dehşetle göz bebeklerim büyürken başımı tutarak diğer elimle omzunu tuttum. " Bir dakika bir dakika, Rüya mı dedin sen az önce?"
" Evet. Adının Rüya olduğunu söyledi."
"Soy ismi ne bunun?" Dedim dehşetle. Bizim Rüya olamazdı değil mi? Kuzenim bunları biliyor olamazdı.
"Soy ismi Yaman...dı."
Aslı bir an suskunlaşırken bir şeyi yeni anlamış gibi düşünmeye başladı. "Sen söyleyene kadar fark etmedim. Cidden, Yaman soy isminizi tamamen unutmuşum ben. İnanmıyorum"
Eliyle ağzını kapatırken konuşmaya devam etti. "Bende Efeoğlu olarak kalmıştın. Bir de senin derdin de eklenince bunu hiç fark edememiştim."
"Nasıl oldu bu?" Dedim ciddiyetle. İşler daha da karmaşık hâle gelmişti.
"Rüya bir avukat bulmak için bizim şirkete geldi. Sonra Beren'in ailesini tanıdığını söyledi. Ben ilk başta inanmamıştım ama şansımı denemekte fayda var diye düşündüm. Sonra da bir kaç kanıtla o adamın Urfa'ya o yıllarda gittiğine dair bir şeyler buldum ve bir kaç kanıt daha."
Birden düşecek gibi olacaktım ki, Savaş kolumdan tutarak beni bir yere oturtmaya çalıştı. Diğerleri de su vermeye çalışarak kendine getirmeye çalıştı. Ben ise kulaklarımda uğultularla olanları kavramaya çalıştım.
" Hanımım, ben söyleyeceğimi söyledim. Ne olur beni affedin. Ben bunları yapmak istemedim. Ama..."
"Ama yaptın!" Dedim bir anlık öfkeyle. Adam çaresizce bana bakarken benim ise gözlerimden alev fışkırtıyordum.
" Bu suçunu hiçbir şey hafifletemez!"
Karnımı tutarak tekrar ayağa kalkmaya çalışırken konuşmaya devam ettim. "Bu işi en başından kabul ederek zaten suçlusun sen! Öldürmeyi kabul etmişsin sen! Öldürmeyi!"
Adam bir anda ayaklarıma kapanarak el pençe divan özür dilemeye başladı
" Hanımım affet beni. Ben ettim sen etme. Hatam büyük, biliyorum. İnan bana pişmanım. Affededin beni."
Kendimi geri çekerek tepeden konuştum bu sefer."Seni ne affederim, ne de rahat bırakırım. Bunun bedelini ödeyeceksiniz. Bunun bedelini hepiniz ödeyeceksiniz!"
Birden karnımda bir sancı oluşurken Savaş'a tutunarak nefes almaya çalıştım. Savaş endişeyle bana bakarken, bir şey yok diyerek arabaya doğru yürüdüm. O sırada adam ise çaresizce ardımdan bakakalmıştı. O daha çok bakakalmıstı ardımızdan. Biz ise arabaya binerek biraz soluklandık. Sonra ben derin bir nefes almaya çalışarak gözlerimi kapattım. Dolan gözlerim sessizce süzülürken, Tuncay "Savaş sür ağabey sür." Dedi huzursuzca. Hepimizin duydukları bizi şoke uğratmıştı. En çok da beni. Bunca şeyi neden yapıyordu? Neden bize daha doğar doğmaz kan kusturmuştu?
" Polisi aradın mı?" Diye Tuncay'a sorduklarında, Tuncay başıyla onaylayarak "Evet aradım." Dedi. Çok geçmeden de Savaş bıkkınca soluk alarak sürmeye başladı. O sırada hepimiz sessizdik. Ben ön koltukta pencereye bakarken Aslı'dan da ses çıkmaması beni bir tık şaşırtmıştı. Daha çok öfke kusar diye düşünmüştüm ben. Bir süre sonra ağlama sesi geldi fakat. Aslı pencere kenarına yaslanmış ağlıyordu.
O sırada Tuncay omzuna dokunarak sakinleştirmeye çalıştı. Fakat Aslı hiçbir şey duymuyordu. Sessizce ağlıyordu sadece. Ben de artik hiç bir şey demeden başımı koltuğa yaslayarak olanları düşünmeye başladım. Geçmişi, yaşanmışlıkları. Hepsi tek tek gözümün önüne geliyordu. Babamın ilk defa kan kusarken çok korktuğum anı hatırladım. İkimiz beraber olsaydık nasıl olurdu? Belki de birbirimize destek olabilirdik. Beren yanımızda olsaydı evlatlık alındığı ailenin tacizine uğramayacaktı. Babam belki daha güçlü hissederdi. Hem Mavi'nin hem kızının acısını bir arada yaşamazdı. Her ne kadar gerçekleri öğrense de yine de bir kanıt yoktu ve bu daha kötüydü. Belirsizlik onu daha da kötü ediyordu belki de.
" Hapishaneye gidelim." Savaş bu ani kararınla bir an bana bakarken tekrar yola döndü. " Ne saçmalıyorsun sen! Oraya asla gitmiyoruz."
" Savaş, hesaplaşmam gereken şeyler var. Anlıyor musun beni? Sen götürmezsen ben kendim giderim. Öyle ya da böyle. Bir süre düşündükten sonra bıkkınca soluk alarak "Tamam." Dedi. Sonra ekledi. "Ama önce sizi bırakayım. Öyle gidelim."
Aslı kolunu düğümleyerek çatık kaşlarıyla Savaş'a baktı. " Bende geliyorum."
" Hayır, ben ve Savaş gideceğiz Aslı. Bir olay çıkarmanı istemiyorum."
"Çilem, ben avukatım. Sakin kalabilirim."
"Nedense hiç inanasım gelmiyor." Dedim söylenerek. O ise gözlerinin yaşını silerek burun kıvırarak cevap verdi. " Götürme istersen, beni bir yere bırakın. Kendi başıma da gidebilirim ben."
"Aslı, önce benim komuşmam lazım. Anlıyor musun?" Bir an yeni fark etmiş gibi başını eğerek salladı. " Peki, öyle olsun."
Nihaywt kabullenişinden sonra yola bakmaya devam ettik. Bir süre sonra da Tuncay'ı ve Aslı'yı bırakarak nezarethaneye gittik. Bir dakika bile durmadan yürüyerek içeri girmeye çalıştım. Savaş da benimle beraber içeri geçerken Sefer Yaman için geldiğimizi söyleyerek müdürün odasına gittik. Müdür bugün tahliye edildiğini söyledi. O an Savaş'a bakarken bu konu hakkında bir bilgisi var mı diye sordum. O ise olumsuzca ellerini sallayarak "Hayır, bir bilgim yok." Dedi sadece. Mavi neden şikayetini geri çekti ki? Bunu neden yapsın. Diye kafamda sorgulayıp duruyorud.
Acaba dedim bir an. Bunu ikizimle ilgisi olabilir miydi? Bunu anlamak için orada çok fazla kalmadan arabaya geri döndük. Rüyayı arıyarak nerede olduğunu sordum. Beren'i şimdi söyleyemeyeceğim. Hesabını yüz yüzeyken soracaktım çünkü.
Rüya beni çok yormadan bizim eve geleceğini söyleyerek telefonu yüzüme kapatmıştı. Çok sorgulamaması şaşırtmıştı beni. Bu kızın bir yerde ajanı falan mı var? Seninle konuşmam gerekiyor dediğim an size geliyorum dedi. Bunda bir bit yeniği vardı. Ama az kaldı, çözmek üzereyim.
Savaş, konağa gidelim dememle ilk başta şaşırsa da sürmeye devam etti. "Bizim eve mi geliyor?"
" Evet, orada olacağım dedi."
"Anlaşılan uzun süre bunu bekliyormuş."
"Öyle anlaşılan." Diyerek sırtımı koltuğa yasladım. Bu yorgun halimi fark eden Savaş ise elimi hafifçe tutarak uzunca öptü. "Bu da çözüldükten sonra rahat bir enfes alacaksın. Merak etme."
" Umarım." Diyerek elini sıktım. O da gülümseyerek sürmeye devam etti. "Bu da geçecek Peri kızı. Neler atlattık, bu hiçbir şey. Hatta güzel bir şey."
Huzurla gülümseyerek"Evet, sanırım öyle." Dedim yarı hüzünle.
"İçimde burukluk yok değil. Mavi ile Beren'i karşılaştırdığımda ne olacak onu merak ediyorum. "
"Yine kendini dışarda bırakıyorsun değil mi?"
Anlamamış gibi ona baktım. O ise devam etti. "Beren senin de kardeşin, bunu farkındasın değil mi? Önce anneni, şimdi ise kardeşini buldun. Sen de varsın Çilem. Mavi'nin aradığı Mehir de sensin. Beren'in ikiz kardeşi de sensin."
Savaş'ın söyledikleriyle beynimden vurulmuşa dönmüştüm. O söyleyene kadar böyle düşündüğümü fark etmemiştim bile. Hâla kendimi soyutluyordum meğersem...
"Haklısın." Dedim bir an dalgınca. "Ben de o ailenin parçasıyım." Bu sefer hüzünle gülümserken başımı geri yasladım. "O kadar çok dışlanmışım ki, artık bir evlat olarak, bir kardeş olarak göremiyorum kendimi. Hediye'ye de annelik iç güdüsüyle yaklaştığımı fark ettim." Hediye olayını fark ettiğim an gözlerimi kapattım. Gerçekten vurgun yemişe döndüm bir anda. Hep olgun anne karakterine bürünmüşüm meğersem. Hiç çocuk olamamışım.
Bıkkınca nefes vererek yolu izledim artık. Böylece kendimi tanımış oldum. Dedim kendi kendime.
Dalgınca yolu izlemeye devam ederkenbir süre sonra nihayet varmıştık. Bizimle beraber Rüya da gelmişti. ben de hızla arabadan çıkarken çatık kaşlarımla Rüya'ya doğru yürüdüm. Rüya ise bunu bekliyormuş gibi kolundaki çantayı düzelterek sabırla bekledi.
Rüya'nın karşısına geçip çatık kaşlarımla ona baktım. " Şimdi söyle bakalım. Aslı'yı sen mi oraya götürdün?"
"Nereye?" Dedi anlamazdan gelir gibi. "Ne olduğunu bence sen gayet iyi biliyorsun." Gülümseyerek yanağımdan makas alırken "Eski saf kız gitmiş." Dedi alayla. Ben ise sinirle göz devirerek devam ettim.
"Rüya, oyalama beni. Nereden biliyorsun söyle."
Kaşlarını çatarak ciddileşmeye başladı
" Dedemden öğrendim." Tek kaşım havada devam etmesini bekledim. O da kollarını birleştirerek ekledi. "Çocukken...Hem de koruması Mahir ile konuşurken." Dehşetle ona bakarken koluna vurarak öfkeyle bağırdım. "Bunca zaman neden bana söylemedin o zaman! Benim neler çektiğimi farkında mısın? Bana bunları söyleseydiniz her şey değişebilirdi!"
Sırıtarak bana yaklaşıp konuşmaya devam etti. "Bilsen ne olurdu? Hiçbir şey değişmezdi. Ayrıca ben de çocuktum. Bunu söylesem bana neler yapar biliyor musun!"
Bıkkınca nefes vererek başımı yere eğdim. " Şimdi niye? Peki bunca zamandan sonra niye şimdi?"
Bir adım atarak anca cevap verdi. "Çünkü ikimiz de büyüdük Mehir. Artık bizi yok edecek gücü yok. "
Dolan gözlerini zar zor tutuyordu. Onun da yaşanmışlıkları vardı. Amcam onu korurdu ama dedem yine de durmazdı. Bazen hırpalardı Rüya'yı. Çünkü çok inatçıydı. Sefer aga hep başına buyruk biri olduğunu söyler dururdu. Bu yüzden de yurt dışına göndermişti amcam. Burada zarar göreceğini biliyordu. Zara ise sessiz bir kız olduğu için çok göze çarpmazdı. Benim ise nefret edilmem icin varlığım yeterdi. Ben de çocuk aklımla Zara'yı seviyor zannetmiştim meğer.
"Bana neden söylemedin Peki?" Dedim donukça. Benim de gözüm dolmuştu ama bakmaya devam ettim.
"Eğer gerçek değilse vebalini almak istemedim. Yıllar sonra Mahir denen adama ne yaptığını sordum. Eğer öldürdüysen polise giderim diye tehdit ettim. O da yetimhaneye götürdüğünü söyledi. Bu sırrı saklayacağım yalanıyla orada kalmasını sağladım. İnanmış salak."
Bir an sırıtırken göz devirdim. Dengesizliği yine üzerindeydi anlaşılan.
Bir süre söylenerek başımı tutarken Rüya sessizce beni izledi sadece. Ben ise şimdi ne yapacağımı düşündüm. Ne yapacaktım ben?
" Önce Mavi'yi aramam lazım. Evet evet, sonra da Beren'i."
"Ben çoktan hallettim merak etme." Gözlerimi kısarak şüpheyle Rüya'ya baktım. "Sen...Ne yaptın?"
"Senin adına işini kısa kestim. Bunu dert etmene gerek yok artık."
"Rüya, Sen manyak mısın!"
Kıkırdayarak omzuma dokundu. " Tabii ki canım benim. Normal olduğumu kim söyledi." Sinirden dişlerimi sıkarken bir yandan da gülmemeye çalıştım. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim.
"Bence bu gece güzel bir gece olacak. Hissediyorum."
" Rüya, sen tam bir belasın." Gülümseyerek saçlarını arkaya savurdu. "Her zaman canım. Ne zaman istersen."
Göz devirerek belime sarıldım. Artık birinin gelmesini bekleyecektim. Fakat ayakta değil. "İçeri geçelim kamelyada oturacağım. Ayaklarım ağrıdı çünkü."
Savaş bu halime istemeden sırıtarak yanıma gelip kucağına alarak avluya geçti. Ben mahçupca ne yapıyorsun derken o ise " kamelyaya götürüyorum." Dedi sadece.
Bir süre sonra kamelyada otururken hafifçe diz çökerek ellerimi tuttu. "Bir şey istiyor musun?"
"Cık, istemiyorum. Biraz dinlensem yeter."
" Peki." Diyerek elimi öperken huzurla gülümsedim. "Böyle hayal etmemiştim."
" Neyi?" Diyerek sırıtırken eğilerek cevap verdim." Kardeşimi böyle bekleyeceğimi."
" Hım, yani Beren olacağını da hayal etmiyordun. Ama oldu."
Gözlerimi kaydırarak onay verdim."Evet, onu da beklemiyordum."
Huzurla gülümseyip ayağa kalkarken bir araba sesi geldi dışardan. O sırada Rüya içeri girerek " Senin ki geldi." Dedi. "Mavi'ye değmeyeceğine göre Berendir bu."
Yavaşça kalkarak dışarı çıkmak için yürürken Savaş belime sarılarak kulağıma eğildi. " Sakin ol Peri kızı. Artık bu esaret bitti. Senin için de benim için de."
Yavaşça yüzüne baktığımda anlımdan usulca öperek uzaklaştı. O sırada kapı açıldığı gibi Beren girdi içeri.
Benimle yüz yüze gelirken bir an duraksadı. Şaşkın ve hüzünlüydü. Bir kaç adım atarak yanına gitmeye çalıştığımda hızla yanıma gelerek bedenime sarıldı. O an saşkınca omzundan bakarken ardında Aslı'ya baktım. Fakat baktığımda gözlerini kaçırmıştı. Evet, her şeyi söylemişti.
"Şimdi, sen mi büyüksün ben mi?" Dedi alayla karışık hüzünle. O an içimdeki tüm göz yaşlarım akmaya başlamıştı. Bu halinde bile dalga geçiyordu. Muhtemelen Aslı anlatırken çok şaşırmış, belki de ağlamıştır.
"Senin kardeşim olduğuna hâla inanamıyorum. Hatırlıyor musun? Okulda bizi ikiz diye dalga geçenlerdi. Sürekli dipdibeydik diye böyle bir takma at kullanımlardı."
Anlattıklarından ağlamaya başlamıştı. Hem de hâla bana sarılıydı. "Bu nasıl bir tesadüf böyle." Dedi birden Beren. "Aklım hayalim alamazdı."
Usulca benden ayrılarak kızaran gözleriyle bana bakıp yanaklarımı avuçladı. "Senin kardeşim olduğuna hâla inanamıyorum ben. Gerçekten bunca zaman meğer..." Bir an durarak tekrar bana sarıldı. " Hissediyordum biliyor musun. Bazen sende tanıdık bir şeyler olduğunu hissediyordum. Sana istemsizce güveniyordum." Bir an gülerek Aslı'ya döndü. "Hatta Aslı'ya, güven duyduğumu söylediğimde kafamı kırmak istemişti."
Ben de Aslı'ya dönerken, Aslı ise süzülen göz yaşlarını silerek " Ne var?" Dedi şaşkınca. O anda gülümseyerek başladık Berenle. Ne konuştuğumuzda haberi yoktu zavallımın.
Aslı merakla yanımıza gelirken. "Niye bana baktınız?" Dedi göz yaşlarını silerken. Beren "O kadar güvenme, etme dedin, uzak dur dedin meğersem beni kardeşimden ayırmaya çalışıyor muşsun. "
Aslı iç çekerek eliyle ağzını kapatırken gözlerini kısarak konuştu. "Aşk olsun! Ben nerden biletim ikiz kardeşin olacağını. Anlında mi yazıyor."
Yine gülerek göz yaşlarımı silerken Asli'yq dönüp söylenmeye başladım. "Bu durumda bile beni güldüruyorsun ya, valla pes."
Aslı dolan gözlerini silerek ikimize birden sarildı. Sonra bize dönerek bizim de göz yaslarımızı sildi. "Bugün ağlamak yok artık. Bugün ikinizin de en güzel günü. Sen ikizini buldun, sen de aileni. Ağlamanın sırası değil."
" Evet, haklısın kızım. Ağlamanın sırası değil."
Ben hayretle sesin sahibine bakarken Mavi olduğunu çoktan anlamıştım. Bu konuşmasıyla nasılsın öğrendi diye sorgularken Aslı ise ensesini kaşıyarak yere baktı. "Ona da bunu söylemiş olabilirim."
"Maşallah canım. Ağzında bakla ıslanmıyor. " omuz silkerek mahçupca bakarken Mavi yanımıza gelerek Beren'e döndü. Beren de tıpkı annesi gibi mavi gözlü, keskin çene hattına sahipti. Aslında ilk başlarda bir tık benzetiyorum ama gerçek olduğuna inanmamıştım. Çünkü böyel bir tesadüf veni bulmaz imkansız diyordum kendi kendime. Ama buldu. Hem de çok çabuk buldu.
"Merhaba." Dedi Mavi. Derken bile sesi öyle naifti ki, tıpkı benimle ilk karşılaştığı gibi bir ses tonuydu. Hele bakışları, bu bakışları Arda ve diğer kızda görmedim. Kim bilir, belki de bizde Hazar ağayı arıyordu.
"Sarılabilir miyim?" Dedi usulca. Benim gibi hırçın olmasından korkuyordu belki de. Bu yüzden de korkuyordu belki de.
Beren bir an donukça bakmıştı. Zavallım kim bilir kaç kere böyle bir sahne hayal etmişti. Annesine o kadar hasret bakıyordu ki, annesi çıkmasa bile kabullenecek gibiydi.
"Anne." Dedi titreyen sesiyle. O sesini duyunca dolan gözlerimi daha fazla tutamamıştım. Sanki içimden bir şey söküldü. Onu böyle görünce canım çok acıdı. Mavi'nin masum olduğunu daha önceden de bildiği için suçlamıyordu.
Mavi de ağlamaya başlarken usulca ona sarılarak saçını koklaya koklaya öptü. Mavi bir anne idi. Mavi yaralı bir anneydi. Mavi benim de annem idi. Ben de onu evladıydım ve itiraf etmeliyim ki kendimi çok şanslı hissediyorum. Hayal ettiğim cesur ve evlatlarına sadık anne portresi Mavi'ye aitti.
Bir an karnıma dokundum. Ben hem evlat, hem de anneydim. Ama herkesin normalinden farklı bir sıralamayla. Önce anne oldum, sonra evlat.
Sonra onlara doğru yürüyerek ikisinde kocaman sarıldım. Üçümüz de birbirimize sarılarak özlem giderdik. Birbirimize daha çok bağlandığımızı hissettiğinizden emindim.
Evet, ben de bu ailenin parçasıydım. Yıllarca benden saklanan, benden koparılan bu ailenin parçasıydım.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
114.56k Okunma |
5.65k Oy |
2.99k Takip |
107 Bölümlü Kitap |