@mavii_bulutt345
|
"Kurduğum hayallerle, hayatım arasında o kadar uzun bir mesafe var ki, hangisine doğru gidersem gideyim yoruluyorum. Yaşamakta, hayal kurmakta beni yoruyordu."
"Hala, ben geldim," dedim, bir yandan kapının hemen önünde bulunan beyaz renkli ve aynalı dolaba tutunup ayakkabılarımı çıkarıyordum.
Halam gelip, elimdeki poşeti aldı. "Ben şunları mutfağa koyayım, sonra da salona geçeriz olur mu?"
"Olur hala," halam hızla salona geçerken, ben de üzerimdeki eşyaları dolaptaki yerlerine yerleştirdikten sonra salona geçip onun mutfaktan gelmesini bekledim.
Sehpaya bıraktığı mektubu, mutfaktan gelip yanıma oturmadan hemen önce eline alan halam,"Bu mektubun sana gelmesini bekliyor muydun canım?" dedi oturduğu anda.
İkimizde bunu çok iyi biliyorduk ki, ben böyle bir mektubu beklemiyordum ve ikimizde birden bire ve durup dururken gelen bu mektup karşında meraklanıp tedirgin olmuştuk.
"Al, aç. Kimden ve neden geldiğini öğrenebilmemizin tek yolu onun içine bakmak." Halam, her zaman bana karşı saygılı olmuştu. Bu kutunun içinde bomba dahi olsa, bana saygısından ötürü bu zarfı kendi açmazdı.
Alelacele zarfı yırttım. İçinde ikiye katlanmış bir şekilde duran mektubu elime aldım ve açtım. Uzunca bir metin benim önümde iken, halam elimdeki kâğıtta ne yazıldığını görmek için elini benim omzuma koydu ve koltukta kayıp bana yaklaştı.
Sesli bir şekilde, hem halamda kağıtta ne yazdığını bilebilsin diye, okumaya başladım.
Sevgili torunum Çağla ve kızım Meral
Hayatım boyunca, ne size ne diğer torunlarıma ne de kendi çocuklarıma hayrım dokundu. Dedenin hastalığı ve benim onunla uğraşmam dolayısıyla olan bu durumun beni üzdüğünü bilmeni isterim kızım. Ölürken bari, size bir hayrım dokunur diye, bütün mal varlığımı adil ve eşit olacak şekilde bölüştürüp sizlere dağıttım.
Hayat, size bu zamana kadar gülmedi kızımlarım lakin en azından elinizde ulaşan bu mal varlığım, bundan sonraki hayatınızı inşa ederken çok işinize yarar.
...
Mektubun en son kısmından sonra, sayamayacağım kadar yer ve miktarda para vardı.
"Oha," diyen halamı hayatımda ilk defa bu kadar şaşkın ve ne olduğunu anlamayan gözlerle baktığını görmüştüm.
"Bizim bu kadar mal varlığımız mı varmış?" diye öyle bir şaşkınlıkla sordu ki, evin içinde istemeden kahkaham yankılandı.
Omzumu silkeleyip, "Öyleymiş," dedim.
"Ben sofrayı hazırlayayım," dedikten sonra ayaklandı. Annesi öldüğü için, hiç üzülmemişti ya da benim onu bu halde görmemi istemediği için sofra kurmayı bahane ediyordu, bilmiyorum ama tek bildiğim şey, ona sahip çıkan bir aileye ait olmadığı için içten içe üzülmesiydi.
Halam, bir kez olsun, annesi ile yemek yaptığını ya da babasıyla oyunlar oynadığını bana anlatmamıştı çünkü anlatacak bir anısı yoktu. Bu yüzden de içten içe onlara kin gütsede bunu asla dışına vurmamış, onlar yokmuş gibi benimle birlikte kurduğu bu hayatı yaşayıp gidiyordu hatta onun, bu mektup gelene kadar annesinin ölümünden dahi haberi olmadığına yemin dahi edebilirdim.
Bu düşüncelerimden kurtulup, ayaklandım. "Hala, Ben odama çıkıyorum. Şu kıyafetlerimden bir kurtulayım sonra da yanına geleceğim, yardıma."
Benim fark etmeyeceğimi düşünüp yüzünü gizli gizli silerken, yanağındaki yaşları fark etmiştim. Yine de ses etmedim. Yanlış bir şey diyerek, işleri daha da kötü bir hale sokabilirdim. Şu an için onu yanlız bırakmak en iyisiydi.
"Tamam canım," dedi boğuk çıkan sesiyle. Halam, her zaman güçlü olmuştu. En kötü zamanında dahi yüzüne taktığı maske ile onun dimdik duruşuna hayran kalmak mümkündü ve bu maskesi yokken, içimin burkulduğunu hissettim.
Sanki ben bir kelebektim ve kanadım kırılmıştı, uçamıyordum. Öyle bir burukluk vardı içimde, halama teselli edici sözler söyleyebilirdim ama bir yandan da onu daha da kötü bir hale sokmaktan korkuyordum.
Yavaş adımlarla odama geçtim. Üzerime rahat bir şeyler geçirip üzerinden çıkardıklarımı kirli torbasına attım.
Gizliçocuk: Efendim sillage.
Yazdığı mesajı okurken, parmaklarım ağır ağır klavyede dolandı. Konuştuğumuz konu ile bağımsız olacak olsa da ona bugün olanları anlattım.
Gizliçocuk: Ne güzel işte sillage, okuluna gidebilirsin. Halan ile yeni bir hayata başlayabilir, bütün hayallerini yaşayabilirsin.
Gizliçocuk: Dur bir dakika.
Gizliçocuk: Senin korktuğun şeyler var.
Aydakiçiçek: Üzerime cihaz felan takmadın öyle değil mi? Yoksa bu doğru ve haklı tespitlerin için diyecek bir şeyim yok.
Gizliçocuk: Konuyu değiştirme Çağla ve bana her şeyi anlatabilirsin.
Aydakiçiçek: Kurduğum hayallerle, hayatım arasında o kadar uzun bir mesafe var ki, hangisine doğru gidersem gideyim yoruluyorum. Yaşamakta, hayal kurmakta beni yoruyor.
Gizliçocuk: Belki de hayallerini ve hayatını değiştirmen gerekiyordur sillage.
Aydakiçiçek: Pek sanmıyorum gizli...
Gizliçocuk: Bunu yaşamadan öğrenemezsin sillage...
Gizliçocuk: Neyse, sen yemek yiyeceksindir şimdi.
Gizliçocuk: Ben seni tutmayayım. Bu konuları sonra konuşuruz sillage.
Ona görüldü atıp aşağıya, halama yardım etmeye ve akşam yemeğini yemeğe indim.
|
0% |