@mavikelebek_04
|
(Perdenin Ardındakiler & Beyza Başak ~ Ruhum Girdi Bir Çıkmaza) "Karanlığı aydınlatan yeşil gözlü kahraman..." Kendime geldiğimde direk yüzüme vuran ışık yüzünden gözlerimi açamamıştım. Işığa alıştıktan sonra gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdım. Görüşüm düzeldiğinde bulunduğum boş depo gibi duran yerde gözlerimi gezdirdim. Ağzımı sıkı sıkıya saran kumaş parçası yüzünden hiçbir şekilde konuşamıyordum. Kollarım ve bacaklarım kalın bir bant ile sıkı sıkıya bantlanmıştı. Oturtulduğum geniş ve eski koltukta kıpırdanmaya başladığım sırada duyduğum ayak sesleri ile duraksadım. Arkamda dönen beden her kimse şuan beni çok feci bir şekilde korkuttuğu kesindi. Karnımdaki ağrı kendini belli edince acı ile inledim. Hayvan herif çok sert vurmuştu. Muhtemelen organlarım ezilmişti. Elleri kırılır inşallah! Acı ile kıvrandığım sırada arkamdaki bedenin ayak sesine bir başkası eklenmişti. "Kız uyandı efendim." "Tamam sen git patrona haber ver. Ben burada kalırım." Biri uzaklaşırken diğeri bana doğru yaklaşıyordu. Gerim gerim gerilmiştim. Saçlarıma dokunan parmaklar ile kaskatı kesilmiştim. Saçlarımı sağ omuzumun üzerinde toplamış ve elini ensemde gezdirmeye başlamıştı. Dokunuşları ile gözlerim dolmuştu. Abi neredesin? Kurtar beni yalvarırım! Yanaklarımdan süzülen yaşlar ile enseme değen nefes son nokta olmuş elinden kurtulmak için çırpınmaya başlamıştım. Tam o sırada duyulan ayak sesleri ile arkamdaki beden hızla benden uzaklaşmıştı. Azda olsa rahatlarken karşıma sandalye çekip oturan bedene baktım. Hala ağlıyordum. "Aaa küçük Karahan? Ağlıyor' musun gerçekten?" Alaycı sesi ile bakışlarımı ondan çektim. "Hımm demek abiciğini özledin. O zaman onu aramaya ne dersin?" Demiş ve hızla ona bakmamı sağlamıştı. Ardından yüzündeki alaylı gülüş ile ceketinin iç cebinden bir telefon çıkartmıştı. Bir kaç tuşa bastıktan sonra telefon çalmaya başlamıştı. "Ne var lan soysuz?!" Abimin sesi kulaklarıma dolunca kendimi bırakmış ve sesli bir şekilde ağlamaya başlamıştım. "Sana da merhaba Karahan. Bak yanımda kim var. Küçük Karahan' a merhaba de." Demiş ve kamerayı bana çevirmişti çünkü abimin çıldıran sesinden her şey anlaşılıyordu. "LAN SOYSUZ KÖPEK!!! SAKIN ONA DOKUNAYIM DEME!!! DUYDUN' MU BENİ!!! ANDIM OLSUN SENİ ÖLDÜRÜRÜM!! MASA VE KURALLARI UMRUMDA DAİ OLMAZ!! SENİ YAŞATMAM!!!" Ben deli gibi ağlarken abimde orada çıldırıyordu. Gür bir kahkaha kulaklarımı doldururken karşımdaki bedene baktım. Gülmeyi kesmiş ve arkamdaki bedene bir işaret yollamıştı. Arkamdaki beden önüme geçmiş ve yüzüme sert bir tokat atmıştı. Tokadın etkisi ile koltuğa boylu boyunca serilmiştim. Beni kaldırmış ve ikinci sert bir tokadı daha yüzüme indirmişti. Yüzüm sızlıyordu. Acı ile inledim. Karşımdaki beden bir adım uzaklaşmış ve ceketini çıkartmıştı. Abimin daha önce ondan hiç duymadığım şekilde küfürler savurması ve deliren bağırışlarının kesilmesi ile baygın bakışlarımı karşımdaki bedene çevirdim. Ayağa kalkmış ve karşıma geçmişti. "Merak etme küçük Karahan. Sana daha fazla zarar vermeyeceğim. En azından şimdilik. Çünkü küçük kozum hayatta kalmalı ki bende Karahan' a istediğimi yaptırabileyim. Öyle değil' mi?" Demiş ve alayla gülmüştü. Ardından adamları ile arka tarafa doğru gitmişlerdi. Gücüm tükenmiş canım çok yanıyordu. Yanaklarımdan süzülen yaşlar sızlayan yanaklarımın acısını azaltıyordu sanki. Görüşüm kararırken abimin beni biran önce bu herifin elinden kurtarması için yalvarmaya ve dua etmeye başladım. ⨕🦋⨕ Gözlerim yanıyordu. Sadece gözlerim değil yanaklarım ve karnımda büyük bir ağrı vardı ve çok üşüyordum. Soğuk terler akıtırken bakışlarımı boş depoda gezdirdim. Aynı yerde öylece yatıyordum. Ne gelen giden vardı ne de bir ses. Çoktan sabah olmuştu ve ben çok kötü durumdaydım. Burnumdan akan ıslaklık ile bantlı ellerimi kaldırıp burnuma değdirdim. Elime baktığımda gördüğüm kan ile lanet ettim. Gerçekten berbat haldeydim. Nefesim daralırken acıyla yutkundum. Nefes alamıyordum. Bir şey oluyordu. Atak' mı geçiriyordum yoksa? Şuan' mı? Bu hiç iyi değildi. Sırası bile değildi. Nefes almak için çırpınıyordum resmen. Bağırmaya sesimi duyurmaya çalıştım. Ama ne sesimi duyan olmuştu ne de gelen giden. Korku bedenimi sararken başım dönmeye başlamıştı. Aldığım nefes bana yetmiyordu. Boğuluyordum sanki. Görüşüm bulanıklaşırken arka tarafımdan gelen ayak sesleri duyduğum son şeydi. ⨕🦋⨕ Bulunduğum odada gezdirdim bu sefer bakışlarımı. Yüzümdeki hava maskesi sayesinde rahat bir nefes alabiliyordum. Odanın kapısı açılmış ve içeri o pislik girmişti. "Az kalsın ölüyormuşsun. Bak bu hiç olmadı şimdi. Daha seninle eğlenceli şeyler yapacağız. Öyle kolay kaçmana izin veremem." Demiş ve iğrenç kahkahası ile odadan çıkmış kapıyı arkasından kilitlemişti. Başımı yastığa yaslayıp dengesiz olan nefesimin düzelmesini bekledim. Tavanı izlerken dolan gözlerim ile kendimi tuttum. Ağlamayacaktım. Şuan değil, şuan sadece güçlü durmak zorundaydım. Abim elbet beni kurtaracaktı ama şuan o beni bulup kurtarana kadar güçlü durmak zorundaydım. Toparlanmalı ve ilk fırsatını bulduğumda kaçmayı deneyebilirdim. En azından bunu yapabilirdim. Ama şuan hiç mecalim yoktu. Biraz daha beklemek zorundaydım. ⨕🦋⨕ Dışarıdan duyulan sesler ile uzandığım yatakta doğruldum. Yüzümdeki maskeyi çıkartıp yataktan kalktım. Cama yaklaşıp dışarıya bakacağım sırada duyulan silah sesleri ile korkuyla çığlık atmış ve yatağın yanına çöküp kollarımı başıma sarmıştım. Odayı aydınlatan tek ışığın bir kurşun yüzünden patlaması ile karanlıkta kalmıştım. Korku ile ayağa kalktım. Karanlık olmazdı! Hayır, hayır ışık! Kapıya koştum ama kilitliydi. Korku ile kapıyı yumruklamaya ve bağırmaya başladım. Ama silah sesleri sesimi baskılıyordu. Odanın camına isabet eden kurşun ile çığlık atmış ve kapının yanında yere çöküp kollarımı başıma dolamıştım. Işık istiyordum! Biri beni bu karanlıktan alsın! "Lütfen... Işık, biri beni kurtarsın! Buradayım!! İmdat!! Kurtarın beni!! Sesimi duyan var' mı?!! Kurtarın beni!! Buradayım, yalvarırım duyun sesimi..." Kimse yoktu. Sesimi duyan kimse yoktu. Karanlıkta kalmıştım. Korkuyordum. Ya hiç çıkamazsam karanlıktan. Nefesim daralıyordu. Boğuluyordum. Karanlık beni yutuyordu sanki. Silah sesleri kesilmiş ve bulunduğum odanın kapısı açılmıştı. Duyduğum kilit sesinin ardından karanlık odayı aydınlatan ışık ile hızla başımı kaldırıp açılan kapıdan şok içinde bana bakan bedene bakmıştım. Meriç şok olmuş bir şekilde bana bakarken hızla ayağa kalkmış ve ona sarılmıştım. Nefesim çok düzensizdi. Boğuluyordum sanki. Bacaklarım beni taşımadığı sırada beni tutan bedene baktım. Yavaşça yere çömelmiştik. Ona sarılmayı bırakmış ve nefes almaya çalışıyordum. “Umay bana bak. Bana bak.” Gözlerimi gözlerine kenetledim. “Benimle birlikte tekrar et. Hadi. Derin bir nefes al. Evet böyle, yavaşça. Güzel.” Dediklerini harfiyen yerine getiriyordum. “Şimdi yavaşça geri ver. Aferin. İyisin. Güvendesin. Abin de burada. Aşağıda. Hadi gel seni ona götürelim.” Yavaş adımlarla odadan çıkmıştık. Beni karanlıktan kurtarmıştı.. “Teşekkür ederim.” Merdivenlerden indiğimiz sırada konuştum. Kısık çıkan sesimi duymuştu. “Ne için?” Sorusu ile ona baktım. “Beni karanlıktan kurtardığın için.” Son basamağı da inmiş ve bana bakmıştı. Ardından benim gibi kısık sesle yanıtladı beni. “Rica ederim.” Yaklaşan ayak sesleri ile gerilmiştim. “Umay!” Duyduğum ses ile hızla gelen abime döndüm. Endişeli bakışlarını görünce gözlerim dolmuştu. Hızla koşup sarıldım ona. Hıçkırıklar eşliğinde ağlarken saçlarımı okşuyordu. “Şşşh sakin ol. Güvendesin yanındayım güzelim.” “Abi. Abi ben çok özür dilerim.” Beni kucağına almış ve evden çıkmıştı. Arabaya geldiğimizde beni arka koltuğa bırakmış ve yanıma gelip oturmuştu. Şoför koltuğunda abimin yardımcısı vardı. Yan koltuğa da Meriç oturunca yola koyulmuştuk. Abime yaklaşıp başımı omzuna yasladım. ⨕🦋⨕ Sessiz geçen yolun ardından sonunda otele varmıştık. Abim arabadan inmem yardım ettikten sonra otele girdik. Lobi de bizi gören kızları fark edince tekrardan dolmuştu gözlerim. “Kelebek!” Ceylan koşarak yanıma gelmiş ve gözyaşları eşliğinde sıkıca sarılmıştı bana. Diğerleride gelmiş ve ufak bir grup sarılması yapmıştık. Kızlarla sarılmayı bıraktıktan sonra Meriç ve arkadaşlarına döndüm. “Yardımlarınız için teşekkür ederim.” Beni başları ile yanıtladıklarında abime baktım bu sefer. “Eve dönelim güzelim.” Abimi başımla onayladım. Eşyalarımı biz daha gelmeden önce, kızlar odama çıkıp toplamışlardı. Ardından otelden çıkıp arabalara binmeye başladık. Kızlar başka bir arabaya binerken abimle ben başka bir arabaya binmiştik. Yolcu koltuğuna binip kemerimi taktıktan sonra camdan dışarıya baktım. O an bana bakan bir çift yeşil gözle buluştu mavilerim. Araba hareket ettiği sırada ayrılmıştı bakışlarımız. ⨕🦋⨕ Döner dönmez hastaneye gitmiştik. Kamer amca ilk beni gördüğünde baya telaşlanmış ve korkmuştu. Beni odaya aldıkları sırada kızlar gelmiş ve beni kontrol etmişlerdi. Durumumun iyi olduğuna emin olduklarında evlerine gitmişlerdi. Yatağımda uzanmış tavanı izlerken odaya giren abime döndüm. “Abi? Şirkete gitmedin’ mi?” Sorumu olumsuz bir şekilde yanıtladı. “Sen iyileş, ondan sonra gideceğim. Bir süre ara vermeyi düşünüyorum.” Başımı sallayarak onayladım. Olanlardan sonra ara vermesi doğaldı. Saat geç olduğundan ve vücudumun ağrısından dolayı uykuya dalmıştım. ⨕🦋⨕ Sabah kontrolüm ve pansumanımın ardından öylece uzanıyordum. Abim, Kamer amca ile konuşmak için çıkmıştı. Midem bulanıyordu. Hiç iyi hissetmiyordum. Gelen kusma isteği ile hızla lavaboya gitmiştim. Ağzımı çalkaladıktan sonra elimi yüzümü yıkadım. Odanın kapısı çaldığı sıra lavabodan çıktım. İçeri giren abim baygın bakışlarımı fark etmiş olmalı ki hızla yanıma gelmişti. “Güzelim? İyi’ misin.” Onu başımla onayladım. Yatağa yatmama yardım ettikten sonra Kamer amca'ya haber vermişti. Hemşireler ile gelmiş ve tekrardan beni muayene etmişti. Bir kaç ilaç ismi ve dozajından bahş ettikten sonra bana dönmüştü. “Nasılsın? Herhangi bir şeyin var’ mı?” Derin bir nefes alıp başımı salladım. “Geçen gece nefes atağı geçirdim. Panikten sanırım. Onun dışında halsizlik ve mide bulantısı var.” Başını sallamıştı. Ardından abime kısa bir bakış atmış ve oradan çıkmıştı. Merakla abime döndüğümde sakin bakışları üzerimdeydi. “Yok bir şey güzelim. Sen dinlen ben yanındayım.” Başımı salladım. Yanımdaki koltuğa oturmuş ve elindeki tablete odaklanmıştı. Benden sessizce tavanı izlemeye devam ediyordum. Odanın kapısı çalınca meraklı bakışlarımı o tarafa yönelttim. Elinde bir buket çiçek ile içeri giren Aren'i görünce şaşırmıştım. Benim kadar abimde şaşırmıştı. “Aren?” Abimin sorgulayan sesi ile gülümsemişti. “Merhaba Çağrı abi. Babamdan duydum. Annem gelemedi. Biraz üşütmüş. Onun yerine ben geldim. Geçmiş olsun.” Çiçeği yatağımın yanındaki çekmece nin üzerine bırakmıştı. Lilyum, zambak ve kasımpatından oluşan bukete kısaca baktım. “Teşekkür ederim. Zahmet oldu sana da.” Başını olumsuz hava salladı. “Nasılsın? Durum daha iyidir umarım.” Başımı salladım. “Sağol sorduğun için. Çok daha iyiyim. Kamer amca sağolsun. Çok iyi ilgileniyor benimle.” Başını sallamıştı. Tam o sıra abimin telefonu çalmış ve oradan çıkmıştı. “İlk duyduğumda baya korktum açıkçası.” Yüzüne baktım. Korkmuştu? Benim için’ mi? “Ah şey. Anladım. Korkulacak bir şey yok. Kötü bir kaza sadece.” Abim bu durumu gizli tutmak istemişti. Bu nedenle Kamer amca'ya bile sadece kaza geçirdiğimi söylemiştik. Başını sallamıştı. “İyi olduğunu görmek beni rahatlattı. Umarım en kısa sürede iyileşirsin.” Gülümseyen yüzüne baktım. Gerilmiştim. Ufak bir tebessüm ile baktım. Bakışlarımı kaçırıp ellerime odaklandığım sırada abim odaya geri gelmişti. Abimin gelmesi ile ayaklanan Aren'e baktım. “Hasta ziyaretinin kısası makbuldür derler. Tekrardan geçmiş olsun. Sonra görüşürüz abi.” Abim onu başı ile onaylamıştı. Oradan çıktıktan sonra abim tekrardan yanımdaki yerini almıştı. Bende tekrardan tavanı izlemeye ve az önceki konuşmayı düşünmeye başlamıştım. ⨕🦋⨕ 1 Hafta Sonra... Hastaneden çıkalı iki gün olmuştu ve ben en sonunda abimin temkinli davranışlarından kaçabilmiştim. Bulunduğum sahil kenarı ve deniz o kadar iyi gelmişti ki sanki tekrardan doğmuştum. Derin bir nefes alıp denizin tuzlu kokusunu içime çektim derince. O sırada çalan telefonum ile cebimden çıkardım. Arayan numarayı fark edince şaşırmıştım. “Alo? Kerem?” Karşı taraftan hızla cevap gelmişti. “Selam! N'aber mavi boncuk?!” Yüzümde oluşan tebessüme engel olamadım. Çok cana yakın biri idi. Ve de komik. “İyi sen? Bir sorun yok değil’ mi?” Derin bir nefes almıştı. “Valla mavi boncuk durumlar karışık. Ah! Ne vuruyon abi ya! Tamam durun bir. Mavi boncuk bizim yardımına ihtiyacımız var. Biz İstanbul'dayız.” Söylediği ile şaşırmıştım. “İstanbul'mu? Neresindesiniz? Buluşup konuşalım.” Karşı taraftan ufak bir gürültü gelse de cevap vermesini bekledim. “Biz xxxx semtindeyiz. Yakınlardaysan eğer konum atalım.” Söylediği yer üniversitemin olduğu semtti. “Orayı biliyorum. Okuduğum üniversite orada. Siz şimdi xxxx kafeye geçin ben 20 dakikaya orada olurum.” Beni onayladıklarında aramayı kapamış ve arabama ilerlemiştim. Arabaya bindiğim sırada Ceylan aramıştı bu sefer. “Alo? Kelebek. Neredesin?” Tedirgin sesi ile duraksadım. Arabayı çalıştırıp yola çıktığım sırada yanıtladım onu. “Bizim fakültenin oradaki kafeye geçiyorum. Antalya'da ki o bana yardım eden arkadaşlar İstanbul'a gelmişler. Onlarla buluşacağım. Ne oldu? Bir sorun’ mu var?” “Yok hayır. Merak ettim sadece. Bizde kızlarla oraya geçiyoruz şimdi buluşunca konuşuruz.” Onu onayladıktan sonra aramayı kapamış ve yola odaklanmıştım. ⨕🦋⨕ Kafeye geldiğimde direkt ileri girmiştim. Kızlar, Aren ve arkadaşları ile bir masada otururlarken Kerem lerin olduğu masaya baktım. Kızların olduğu masaya ilerledim. “Selam gençler. Ben yan masaya geçiyorum. Siz takılın.” Tam gideceğim sırada koluma dokuna Ege ile ona döndüm. “Onlar kim Umay? Tanıdık durmuyorlar.” Başımı salladım. “Aynen. Antalya'dan arkadaşlarım. Olan olaylar sırasında bana yardım ettiler. Şimdi yardım sırası bende.” Anladıklarını belirttikleri sırada bu sefer Çınar söze girdi. “E birlikte oturalım o zaman. Böyle dışlamışız gibi ayıp oldu sanki.” Onu onayladım, diğerleride onunla hemfikir olunca Kerem’ lerin masaya ilerledim. “Selam gençler. Yan masadaki ler arkadaşlarım. Kızları zaten biliyorsunuz. Diğerleride üniversiteden arkadaşlarımız. Birlikte oturmayı teklif ettiler. Hepsi güvenilir insanlardır. Eğer kabul ederseniz masaları birleştirelim.” Birr süre birbirlerine bakmışlardı. Ardından isminin Emre olduğunu hatırladığım çocuk söze girdi. “Onlardan sır çıkmayacağına emin’misin?” Ciddiyetle onayladım onu. “Ben kefilim.” Beni onayladıklarında masaları birleştirmiştik. Herkes yerleştikten sonra her birimiz birer kahve söyleyip beklemeye başladık. Ortamda oluşan garip gerginliği bozmak adına tam söze giriyordum ki benim yerime Aren ilk söze giren kişi olmuştu. “Tanışalım o halde. Ben Aren Öztürk. İstanbul'a hoşgeldiniz ve tanıştığımıza memnun oldum arkadaşlar.” Başlarını sallamışlardı. “Ben Meriç Samyeli. Biz aynı yurtta büyüdük. Bu yüzden soy isimlerimiz aynı.” Yaptığı açıklama ile diğerleri ilk şaşırsalarda bozmadılar. “Neşe ben.” “Emre.” “Kerem ben memnun oldum.” “Poyraz.” “Merve memnun oldum.” “Zeliha” “Öykü.” “Alya.” “Ayaz.” “Çağın.” Gözlerim yan yana oturan sarışın kız ve Meriç'e kaymıştı. Bir tek sarışın kız adını söylememişti. Meriç onu dü ettiği sırada derin bir nefes almış ve konuşmuştu. “Defne.” Gözlerimiz kısa süre buluştuğu sıra tebessüm edip diğerlerine döndüm. Baya kalabalık olmuştuk. Bu beni nedense gülümsetmişti ve rahat hissettirmişti. Herkes tanıştıktan sonra asıl konuya giriş yapma zamanı gelmişti. “Eee siz neden geldiniz? Yoksa o konuştuğumuz konu yüzünden'mi?” Bakışlarımı üzerlerinde gezdirdim. “Hem o mesele için hemde Antalya'dan ayrılmamız gerekiyordu artık.” Merve'nin konuşması ile onu başımla onayladım. “Bizim kalacak bir yere ihtiyacımız var. Yardım edebileceğini söylemiştin.” Neşe'nin emin olmak isteyen bakışları üzerimde gezinirken tebessüm ettim tekrardan. “Elbette. Siz o işi olmuş bilin. Ufak bir telefon görüşmesi yapmam gerek.” Masadan kalkıp kafenin dışına çıktım. Cebimden telefonumu çıkartıp abimi aradım. Bir iki çalıştan sonra aramayı cevaplamıştı. “Alo güzelim? Bir sorun’ mu var? İyisin değil’ mi?” Güldüm. “İyiyim abi. Sakin ol. Yardımın lazım. Şu Antalya'da bize yardım edenler buraya gelmişler. Kalacak bir yere ihtiyaçları var. Onlar için bir yer ayarlayabilir’ misin?” Sorumun ardından biraz sessiz kalmıştı. “Pekala. Sana adresi yollarım.” Sevinçle yerimde kıpırdandım. “Çok teşekkür ederim abicik. Sen bir tanesin. Ben şimdi onlarla ve arkadaşlarım ile üniversitemin yakınlarındaki bir kafedeyim. Haberin olsun.” “Tamam güzelim. Kendine dikkat et.” Aramayı sonlandırmış ve geri kafeye girmiştim. Masaya geçip yerime oturdum. “Abimle konuştum. Birazdan adresi yollayacak.” Beni onayladıklarında. Konuşmamıza devam ettik. Konumuz tabiki geçen hafta artan lakin şu sıralar tuhaf bir şekilde durulan intihar ve cinayet haberleriydi. Garip bir şekilde bir anda durmuştu bu olanlar. Medya yasağından sonra en son ne durumda olduğundan bile haberimiz yoktu. Bu olayın en dikkat çeken yönü ise sadece bizim yaşıtlarımız ve bizden bir iki yaş büyüklerimizin ölmesiydi. Saat yediye gelirken abim adresi mesaj atmıştı. Kafeden çıkmış ve ikiye bölünmüştük. Bir grup benim arabamla gelirken diğerleri taksiye binmeye karar vermişlerdi. Kızlar evlerine geçmişlerdi. Arenlerde kendi hallerinde takılmaya devam edeceklerini söylemişlerdi. Adres abimle kaldığım eve bir saatlik mesafedeydi. İki katlı müstakillerin olduğu bir mahalleye girdikten sonra biraz daha ilerlemiş ve bahçeli iki katlı oldukça sade ama güzel bir evin önünde durmuştuk. Arabadan inip bahçe kapısının oradaki adamın yanına ilerledim. Diğerleride arkamdan geliyorlardı. Adam beni görünce saygıyla selam vermişti. Bu durum beni şaşırtsada tepkisiz kaldım. “Umay hanım. Beni Çarı bey yolladı. Buyurun bu evin anahtarı. Ev yüksek güvenlikli bir sisteme sahip. Ayrıca ev temizlik görevlileri tarafından temizlendi ve eşyaları yerleştirildi. Arkadaşlarınızın için ihtiyaç duyacakları çoğu şeyi eve yerleştirdik ve onlar için hazırladık. Birde Çağrı beyin size bir mesajı var. Kendisine ve kız kardeşine yaptığınız yardımdan dolayı minnettar bu nedenle eğer herhangi bir ihtiyacınız olursa çekinmeden ona ulaşmanızı istediğini belirtti. Buyurun bu onun kartı.” Kartı Meriçe verdikten sonra tekrardan saygıyla selam vermiş ve onu bekleyen arabaya binip gitmişti. Oluşan sessizliği bozmuş ve bahçe kapısını açıp ilerlemiştim. Elimdeki anahtar ile evin kapısını açtım. Ama eve girmedim. Arkamı dönüp onlara baktım. “Buyurun. Yeni eviniz hayırlı olsun. Benim artık eve dönmem gerekiyor.” Defne, Merve, Zeliha, Ayaz ve Poyraz eve girmişlerdi. “Sonra görüşürüz Umay. Ev için sağol.” Emre'yi gülümseyerek onayladım. O da eve girmişti. “Sonra görüşürüz mavi boncuk.” Göz kırpmış ve eve girmişti Keremde. Son olarak Meriçe baktım. “Yardımın için sağol. Abine teşekkürlerimizi ilet lütfen. Görüşmek üzere.” Onu da başımla onayladım. Ardından bahçeden çıkıp arabama bindim. Eve döndüğümde üst katta camdan dışarıyı izleyen Defne ile gözlerimiz kısa süreli kesişmiş ardından o camdan çekilip perdeyi çekmişti. Bakışlarım bu sefer bahçede bana bakan bedeni bulduğunda arabayı çalıştırmış ve oradan uzaklaşmıştım. ⨕🦋⨕ Sabah erken saatte dersim için fakülteye gelmiştim. Dersimin bitmesinin ardından kahvaltı yapmak adına kafeterya’ ya gidiyordum. Bahçede telefonda konuşan Ceylan'ı görünce gülğmseyerek yanına ilerledim. “Tamam. Tamam dedim. Geleceğim yeterki sakin ol. Anladım. Peki.” Üzgün sesini duyduğumda bir şeylerin ters gittiğini daha iyi anlamıştım. “Ceylan!” Sesimi duyması ile bana dönmüştü. Yüzündeki endişe beni fark etmesi ile yerini güzel gülüşüne bırakmıştı. Hızla koluna girdim. Gülüşerek kafeterya’ ya ilerlemeye başladık. Yemeklerimizi alıp bir masya geçtiğimizde Ceylan da ki farklılığı çok bariz bir şekilde hissetmiştim. Konuşmamız sırasında hep kısa ve kaçamk cevaplar veriyor ve arada boşluğa dalıp duruyordu. İçimde bir korku oluşmuştu. Onun bu hali.. Hiç iyiye işaret değildi. Gözleri sürekli olarak telefonunu kontroo ediyor sanki bir şey bekliyor gibiydi. En sonunda dayanamayıp sordum. “Sevgilin’ mi var?” Şaşırmış ve endişeli ifadesi beni bulunca direkt inkar moduna girmişti. “Ne sevgilisi kızım. Saçmalama. Yok sevgilim falan.” Anladığımı belirttim. Ardından başka hiç bir şey konuşmadan sessizce yemeğimize dönmüştük. Her neyi varsa öğrenecektim. Kardeşimin bana söyleyemediği şeyi bilmeliydim. Yemekten sonra Ceylan işi olduğunu söyleyerek yanımdan ayrılmıştı. Bir süre arkasından bakıp gidişini izledim. Bir yanım takip etmem gerektiğini söylese de bunu asla yapmayacaktım. Derin bir nefes alıp başımı gökyüzüne kaldırdım. Masmavi gökyüzü düşüncelerimin birazını uçurmuştu. “Selam.” Duyduğum ses ile irkilmiş ve arkamı dönmüştüm. “Seni korkuttun mu? Pardon. Öylece burada durduğunu görünce iyi’ misin diye merak ettim.” Başımı salladım. “Sorun değil. Sen derse'mi geldi?” Sorum ike başını salladı Olcay. “Aynen şimdi çıktım dersten. İşin yoksa bize katılsana çocuklarla sahile gideceğiz.” Gülümsedim. “Olur. Kızlarıda arayıp sorarım.” Başını salladığı sıra otoparka doğru ilerlemeye başladık. Otoparka geldiğimizde arabamın etrafında dolanan adamlar ile duraksadım. Olcay'ın kolundan tutup kolonlardan birinin arkasına çektim. Ardından sessiz olması için sus işareti yaptım. Adamların olduğu yeri kontrol edip cebimden telefonumu çıkarttım. Not kısmına girip “Adamları tanımıyorum. Antalya olayını biliyorsun. O olayın arkasındaki adamlardan olabilirler.” Okuduktan sonra başı ile beni onaylamış ve adamların olduğu yeri kontrol etmişti. Telefonumu almış ve benim gibi not kısmına yazmıştı söylemek istediklerini. “Arabanın anahtarını bana ver. Beni tanımıyorlar onları atlatıp çıkacağım buradan. Sen beni bizim kafede bekle. Dikkatli ol. Mümkünse abine haber ver.” Onu başımla onaylayıp çantamdan arabanın anahtarını çıkarıp ona verdim. Gitmemi işaret ettiğinde tedirginlik ile ona baktım. Sorun olmadığını ve gitmemi işaret ettiğinde onaylayıp adamların olduğu yeri kontrol ettim. Dikkatli ve hızlı adımlarla otoparktan uzaklaşmıştım. Kafeye doğru hızlı adımlarla koşarken bir yandanda telefondan abimin numarasını arıyordum. Anında açılan arama ile nefes nefese konuşmaya başladım. “Abi! Abi burada birileri var!” Hareketlendiğini belli eden sesler duyunca anlamıştım direk. “Nerdesin?!” Durup etrafıma bakındım. Takip edilip edilmediğimi kontrol ettiğim sırada abimi yanıtladım. “Bir arkadaşım bana yardım ediyor üniversiteye yakın olan kafeye geçiyorum. Arabamı oraya getirecek.” “Tamam güzelim. Kaç kişilerdi?” “Üç kişilerdi abi.” Kafenin önüne gelince derin bir nefes aldım. “Abi.. Abi ben çok korkuyorum.” Kısık ve korku dolu sesimi duyduktan sonra derin bir nefes almıştı. “Korkma meleğim. Yoldayım. Abin geliyor. Cesur ol.” Sakinleşmek adına derin nefeslee alıyordum. “Çabuk ol abi.” Beni onaylamış ve aramayı kapamıştı. Bir iki dakika sonra Olcay'ın gelmesi ile rahat bir nefes almıştım. Arabadan inip yanıma geldi. “İyi’ misin? Bir şey yaptılar’ mı?” Başını olumsuzca salladı. “Endişelenme hiç bir şey olmadı. Sadece arabanın bana ait olup olmadığını sordular. Bende bana ait olduğuna ikna ettim onları. Biraz zor oldu ama ikna oldular. Takip etmedikleeinden emin olmak için dolanmak zorunda kaldım. Sen abine haber verdin'mi?” Rahat bir nefes alıp başımı salladım. “Verdim. Yolda. Buraya geliyor. Çok teşekkür ederim Olcay. Eğer sen olmasaydın..” Elini omzuma koyup hafifçe güven verir gibi sıkmıştı. “Sorun yok. Güvendesin.” Onu onayladım. Abim gelene kadar benimle birlikte beklemişti. Abimin arabası hızla önümüzde durmuş ve abim arabadan inip yanımıza gelmişti. “Güzelim.” Beni kolları arasına alıp sıkıca sarılmıştı. “İyiyim abi. Sadece son olan olaydan sonra çok korktum.” Beni onaylamış ve sarılmayı bırakmıştı. Olcaya dönüp elini uzattı. “Kardeşime yardım ettiğin için sağol.” Başını sallamış ve elini sıkmıştı. Olcay'ın gitmesinin ardından abimin arabası ile eve dönmüştük. Adamlarına arabamı almalarını söylediğinde ona baktım. Telefonunu kapattığı sırada derin bir nefes alıp yola döndüğüm sıra konuştum. “Artık bir şeyleri konuşma vakti gelmedimi sencede abi?” Bana kısa bir bakış atmış ve yola dönmüştü. “Sanırım öyle. Artık bazı şeyleri öğrenmenin vakti geldi.” Sessiz kaldım. Dediğim gibi beklemiştim. İşte şimdi gerçekler bir bir ayağıma geliyordu…
|
0% |