Yeni Üyelik
34.
Bölüm

34. Bölüm

@mavperikal

Ejderha ağlaması istinai

durumlar içindir...

 

(34) Greinner'ın Gözyaşı

 

"Victor Simon dediğim gibi benim kolum ve özel gücü hafızayla ilgili. Sana baktığı an hafızandaki o korkunç boşluğu gördü ve ters giden bir şeyler olduğunu anladı. Ona güvendiğim için anlatmayı tercih ettim. Bu konuda sağlam adamların yardımına ihtiyaç duyabiliriz."

 

"Hafıza gücü," diye mırıldandı Lily. "Belki bendeki de öyle bir şeydir.

 

"Nasıl yani?"

 

"Valeri'nin anılarını, yaşadıklarını ve yaşayacaklarını görüyor olabilirim. Onun hafızasının içinden seçiyor olabilir miyim?"

 

Alexander sıkıntıyla sakalını sıvazladı. "Bilmiyorum kişinin büyüsünü yalnızca o çözebilir. Biz tahminden öteye gidemeyiz çünkü boşlukları asla dolduramayız."

 

"Baksana saçlarınız neden böyle?"

 

Konunun keskin değişimini gören Alex afalladı. Ne konuşuyorlardı ve nereye dönmüşlerdi? "Nasıl yani?"

 

"Yani neden ense kısmını kazıtıp üst tarafı uzatıp bir de örgü örüyorsunuz?"

 

"Çünkü ignisler böyle yapar," dedi en normal şeyi söyler gibi. "Bu ateşlerin bir nevi güç göstergesidir. Ejderhaların gücünü eskiden kuyruklarıyla belirlerlerdi. Kuyruğu ne kadar uzun ve öldürücüyse o kadar güçlü olan ejderhanın binicilerinin de saçlarının uzun olması gerekiyor."

 

"Ejderhaya layık olabilmek için yani."

 

"Öyle de denebilir."

 

"Anladım sağ ol."

 

"Bir şey değil Lilium, benimle arana mesafe koymana gerek yok bu sadece süreci yıpratıyor."

 

"Bana söylediğin yalanı hala unutmadım ve bir başkası için önünü açmayacağım."

 

"Tamam gerçekten özür dilerim, ama bu korkunç bir şey. Ben bile paniklemişken senin duygularını önemsemek zorundaydım. Hem senin için hem de karnındaki bebeğim için tamam mı? Stres, üzüntü ve endişe onu yıpratır ve ona bir şey olsun istemiyorum. Baba olmak istiyorum."

 

Lily üzgün gözlerini adama diktikten sonra bakışlarını suya çevirdi. Konuşurken bile yemek yemeyi bırakmadığı için karnı büyük ölçüde doymuştu. Dalgaların ahenkle havalanması onu bu aralar sakinleştiren tek şeydi. Sonra toprağa baktığında ise cam bölmenin arkasındaki yılanı gördü. Yılan garip şekilde hareket ediyordu ve bu onun ilgisini çekti. Lily'nin bakışlarını merak eden adam takip ettiği yönde gördü yılanlara vaktin geldiğini anladı.

 

"İnanılmaz kıvrılarak şekil mi oluşturuyor o?"

 

Bu gizemi çözmesi için sakince koltuğunda geriye yaslanıp bekledi adam. Elbette neler olduğunu anlamıştı ama karısının gözlerinde o heyecanın sönmesini istemedi.

 

"Harf yazıyor, M, A, R, A. Mara mı... Mara bizi mi çağırıyor?"

 

"Sanıyorum ki evet, bu yolla haber vermeyi seçmiş," derken gülümseyen Alex bir müddet daha karısını izledi. "E gidelim öyleyse neler buldu merak ediyorum."

 

"Gidelim ve görelim."

 

Alex, Valeri'nin yaptıklarını duyunca ne tepki vereceğini bilmiyordu. İçten içe onu bu duruma düşürdüğü için o kadar öfkeliydi ki! Hem kendini hem de bebeğini hiçe saydığı gerçeği düşüncesi içindeki ateşi çağlıyordu. Akademiden içeri girdiklerinde tüm gözler onları buldu. Herkes aile hayatını ve neler yaşadıklarını deli gibi merak ediyordu. Buradaki her alfa önemliydi ama ignislerin bölgesindeki alfa hepsinin önüne geçebiliyordu. Alex güçlüydü, hem rütbesi hem de fiziki bu durumun en büyük sebebiydi. Alfa seçilmek için yaşadığı süreç de hiç kolay olmamıştı.

 

Scarlett'in gözleri Lily'yi bulduğunda kıskançlıkla parladı. Alex'in gücüyle birlikte kendisi o kadar büyüyebilirdi ki bu aptalın böyle gezdiğine inanamıyordu. Hırsından bakımlı tırnaklarını dişleri arasına alıp yediğini bile fark etmedi.

 

Mara'nın odasına girdiklerinde burayı oldukça garip buldu Lily. Zaten ona göre ne garip değildi diye düşünürken kapıyı arkalarından kapatan devasa yılanı görmesiyle çığlık attı.

 

"Hassiktir lan!"

 

"Kusura bakmayın Profesör, arada ağzı bozulabiliyor," derken bıyık altından gülmeyi ihmal etmedi.

 

"O bize yaklaşmayacak değil mi bayılırım yoksa şuraya," derken ki çaresizliği Mara tarafından sevimlice karşılandı.

 

"Sorun yok şuraya oturabilirsin Lily," diyerek köşede uzakta duran bir koltuğu gösterdi. "Maranlarım gerekli görmediği müddetçe kimseye saldırmaz."

 

"Öyle mi? İşte bu içimi rahatlattı," diyerek koltuğa gidip gergin bir şekilde oturdu. Masanın dört köşesinde oymalı işleme gibi duran altın rengi yılanlar hareket edip Mara'nın üzerine doğru kıvrıldığında nefesini tuttu. Karnının da gerilmesiyle sakinleşmeye çalıştı. Tıslamalarla kendinden geçiyormuş gibi görünen Mara'ya garip gözlerle izliyordu. Gözlerinin beyazı normale dönen Profesör ellerini yılanlarına dolayıp onları sevmeye devam etti.

 

"Arazinin tamamını araştırmaları günleri aldı ama sonunda bir sonuca ulaştık. Toprağa sızan bir kan büyüsü gerçekten var. Daha da ilginci toprağa sızan bir ejder gözyaşının olması. Hangi ejderha olduğunu tahmin edebildiniz mi? Kanın kime ait olduğu büyü gereği bilinmiyor ama ipucumuz mükemmel derecede açık. Kan sahibini öğrenmek için bir karşı büyü de bizim yapmamız gerek. Greinner'ın gözyaşı Valeri'nin başında ağladığını gösteriyor."

 

Aman ne mükemmel. Bu kadın neden sadece kendi işine bakmıyor?

 

"Neden kendi işine bakmadığını soruyor?"

 

"Öyle mi demek koca adamı sinirlendirdik. Bazı sırların paylaşılması gerektiğini söyle ona."

 

Mara'nın cümlesinden sonra Greinner'ın zihnine dolan kükremesini duydu, bu daha fazla konuşmayacağı anlamına geliyordu. "Peki bu kan büyüsünü ne amaçla yapıldığını nasıl öğrenebilir profesör?"

 

"Kan büyüsü tek bir çeşit değildir, çeşidini öğrenmemiz gerekiyor. Bunu neden yaptığını ve geri gelebilecek pozisyonda olup olmadığını anlamamız gerekiyor. Dudağının üzerinde daha önce bir ben olmadığına eminim!"

 

"Ebet profesör bu benim kendi bedenime aitti."

 

"İyi haber ruh bedenle birleşmeye başlıyor, kötü haber Valeri gelirse neler yaşayacağımızı bilmememiz. Yani diyelim ki gelmenin bir yolunu buldu ama bedeni de senin ruhuna tutunmaya çalışıyor, ruhunu ondan ayırmak sancılı bir süreç olabilir."

 

"Ruhum bu bedene tutunmasaydı neler olurdu?"

 

"İçinde yaşadığın beden boyunca huzura erişemezdin Lily, yanlış bir yerde ve boşlukta dolanır dururdu zihnin. Ne bedenden kurtulabilirdin ne de bilinçli davranabilirdin."

 

"Tanrım bu çok korkunç. Onu bir elime geçirirsem bunu yaptığı için parçalarına ayıracağım!"

 

"Bazen beni bile ürpertiyor," dedi Alex, Profesörün havaya kalkan kaşlarına ithafen. "Geçen gün uyurken beni boğmakla tehdit etti."

 

"Öyle bir şey yapmadım!"

 

"Yaptın."

 

"Yapmadım."

 

"Yaptın."

 

"Sen de bana yalan söyledin."

 

"Bu ondan çok sonraydı."

 

"Beni ilgilendirmez, yalancı çoban."

 

Lily kollarını göğsüne kavuşturmuş kocasına laf yetiştirirken Mara olacaklar için endişeliydi. Aralarındaki bu saçma durum ilerlemeye devam ettiği müddetçe paylaşımları da artacaktı. Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı, Valeri gelse bile Lily'nin varlığını hiçbir zaman ortadan kaldıramazdı. Üstelik Alex, çocuğunu annesinin yapmadığı şekilde güvenle taşıdığı için ona sonsuz bir minnet duyacaktı.

 

Mara kendini odadan dışarı attığında içeride birazdan sevişecekmiş gibi tartışan çifti yalnız bırakmak istedi. Gözlerinin gördüğü kalbinin hissettiği bu şey başlarına dert açacak gibiydi. Profesörlerin tamamen objektif olup taraf tutmaması gerekirdi ancak Mara bu konuda ne kadar tarafsız kalabilecek emin değildi.

 

Alex ve Lily sonunda odadan ayrılıp ayrı eğitmenlerin yanına gitmek için farklı koridorlara yöneldiler. Bu dersin öz savunma dersi olduğunu anladığında lanet etti. Dahası gördüğü diğer renk korselerle karma bir sınıf olduğunu anlamak bir açık vermesi açısından onu gerdikçe gerdi.

 

Yerde ara ara bulunan yumuşak minderlerin arasından geçip gördüğü zeytin gözlere doğru ilerlerken kolundan tutulmasıyla olduğu yerde kaldı. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?"

 

"Bir de soruyor musun hırsız?"

 

"Kendine gel ve sesini alçalt, kaos istemiyorum."

 

"Hırsızlık yapman yerinde olmuş o zaman!"

 

Gelen kazınmış saçları, esmer teni ve parlak mavi gözleriyle ürkütücü bir şekilde bakan havanın alfası Boreas Patrice'di.

 

Loading...
0%