@mavperikal
|
(74) Olivia'nın sırrı
Bu garip yerde bulunmamın kaçıncı ayıydı bilmiyordum. Günlerim birbirine girmiş ve ben de çözmek için uğraşmamıştım. Ben Lily White, her sabah uyandığımda bu gerçeği kendime hatırlatmak zorunda olan kadınım. Herkes bana Valeri diyecek çünkü bir şekilde bedenini kiralamış bulundum. Sizi temin ederim başkasının bedeninde olmak sanıldığı kadar uçuk ve hoş bir hayal değil. Eminim küçükken bir zamanlar hayalini kurduğumuz yaşamı yaşıyor olan arkadaşlarınızı kıskanıp yerine geçmek istediniz. Gelecekten bildiriyorum, rol yapmak hayal ettiğiniz kadar kolay ve güzel değil.
Son günler yaptığım gibi banyodaki büyük akvaryumun içinde yüzerken içimden balıklarla konuşuyordum. Su bana iyi gelen yegane şeylerden biriydi ve sanki ruhuma kadar dokunup beni dinginleştiriyordu. Yediğim yemekleri yüzerek biraz olsun eritip Valeri'nin muhteşem bedenine zeval vermemeye çalışıyordum. Karnım giderek şişiyordu, sonunda bir balon gibi patlayacağımdan korksam da bunu kimseyle paylaşamıyordum.
Alex, dert ortağım sürekli yanımda olmaya çalışıyordu. Gerçi bu sıralar onu sipariş kuryesi olarak kullanıyor olsam da şikayet etmiyordu. Çünkü biricik kızı gördüğü her şeyi istiyor ve aklımı bulandırıyordu. Hamilelik böyle bir şey değilse şayet ben çok bok boğaz biri olmuştum. Ağaçta elma mı gördüm, ye! Fırında enfes bir turta mı kokuyor, iste. Biri değişik bir şey yiyor ama tadını bile bilmeden canım mı çekiyor, olsun tarif et bulsunlar...
Aslında eğlenceliydi. Bir keresinde balkondan ayaklarımı uzatıp boşluğa doğru sallarken anne kuşun yavruları için ağzında solucan taşıdığını gördüm ve birden protein ihtiyacım devreye girdi. Sıkı durun, Basillan'ın ortasında, Harvey'lerin malikanesinin bahçesinde mangal yaktırmıştım.
Düşündükçe kahkaha atasım gelse de Layla Harvey'in surat ifadesi saatlerce izlenecek gibiydi. Ona göre bu alt sınıf şeyleri öğrenmem hiç bana yakışmıyordu ve soyadını lekeleyecektim. Ateşten çıkan is havaya karıştığı an çığrışarak içeri kaçmış birde üstünün kirlenmesine tahammül edemeyeceğini söylemişti. Tüm kardeşler dışarıda geceden sabaha kadar keyif yapıp eğlenmiş ve nihayet bir günün doyasıya tadını çıkarmıştık. Camdan bizi gözetleyip masum bakışlar atan Vernon Harvey'e özel bir tabak hazırlatıp bir tarafı şişmesin diye James ile göndermiştim. Artık sayemde en sevilen gelin olma konusunda bir adım atmıştık.
Geçen günlerde kah akademiye gitmiş kah evde keyif yapmıştım. Alfa kadar önemli görevlerim olmadığı için ve hamile olduğum için çoğu şeyden muaftım. Bu da aklıma eseni yapmamı sağlıyordu. Yine de bu malikanenin içinde durmaktansa akademiye gitmeyi tercih ediyordum. Her yeni bilgi ve denediğim büyü girişimlerinde öyle zevk alıyordum ki bu tıpkı şey gibiydi; bir işi on senedir yapan ve artık çekici hiçbir yanı kalmadığı için sıradanlaştığını hisseden biriyle, işe yeni girmiş ve öğrendiği her şeyin ilgisini çeken biri gibi.
Şimdi ise Alex, ejderha üzerinde birilerini eğitmeye giderken ben zeytinimle doğa yürüyüşü yapmaya gidiyordum. Elime geçen canlı haritalardan nerede ne var ne yok öğreniyordum. Gördüğüm o korkunç andan sonra bunu yapmak oldukça doğaldı. Mesela denize atlamıştım atlamasına ama sonra ne olmuştu? Bir yerde oradan çıkmak ve kendimi aklayana kadar sığınma yeri bulmam gerekecekti.
Ejderhamın aklı aşna fişnede olduğu için günlerdir kendisiyle görüşemiyor hatta irtibat kuramıyordum. Ufacık seslenecek gibi olsam zihnime kükrüyor ve alevleri bedenimi sarıyor gibi ürperiyordum. Onu bu kadar yakan şeyin ne olduğunu bilmek ise feci can sıkıyordu. Neredeyse bir aydır neyin çiftleşmesiydi bu kardeşim? Bu nasıl libidoydu, herkes bünyesine göre çiftleşiyorsa bunca zaman Basillan'ın sonunu nasıl getirmemişlerdi? Gördüğüm ilk an dinozorların neslinin tükendiğini söyleyip canını sıkacaktım...
Güneşin nerede olduğuna bakıp saati çözmeye çalışırken evden apar topar erken çıktığımı hatırladım. Bayan Layla beni çocuk ismi için bunaltıp duruyordu. Yok ailesinde şöyle alfalar böyle betalar varmış da özellikleri harikuladeymiş bilmem ne!
Güneş tepeden yeni yeni inmeye başlarken Olivia'nın daha gelmemiş olduğunu düşünüp anlaştığımız noktanın etrafında dolanmaya başladım. Ağaçlığın arkasına geldiğimde ise bir taşın üzerinde oturan zeytinimi önündeki deftere odaklanırken gördüm. Tam seslenip yaklaşacakken çizdiği ve karşısında olan şeyi görünce duraksadım. Çiziminin bu kadar muhteşem olduğunu bilmediğim için büyülenmiş gözlerle onu izledim. Karşısında gördüğü çiçeği deftere öyle resmetmişti ki hayran olmuştum. Ancak sonra bir şey oldu, Olivia elindeki silgiyle defterdeki çiçekten bir yaprak sildi ve karşısındaki çiçekten de bir yaprak kopup yere düştü.
İki elimle birden ağzımı kapatıp bir adım geriye gidecekken ayağımın altında çıtırdayan odun parçası odağını dağıttı ve bana doğru bir koruma büyüsü savurdu. Hızlı refleksim sayesinde gönderdiği ısıtıcı ateşi suyla boğdum. "Benim, sakinleş." Bana beni tanımaz gibi bakarken bir an kendimden şüphe ettim. Gerçek bedenime öylece dönmüş olamazdım değil mi? Gördüğüm anıda tıpkı böyle bir ormanda kaçıyordum ama hayır, çaktırmadan bileğimdeki dövmeyi kontrol edip derin bir nefes verdim, hala oradaydı. Çocuğumu da kontrol edebilirdim gerçi, neyse...
"Zeytinim, benim Val. Neler oluyor?"
"Gördün mü?"
"Neyi?"
"Yaptığımı gördün mü?"
Ne cevap versem daha iyi olur diye düşünemeden dürüst olup pat diye yanıtladım. "Gördüm evet. Amacım gözlerini kapatıp sürpriz diye şirinlik yapmaktı. Sinsice yaklaşmadım yemin ederim." Bakışlarım çaresizce onu izlerken gözleri temkinli bakıyordu. Bu deftere özel bir şey miydi yoksa kendiyle ilgili bir durum muydu bilmezken omuzlarını düşürdü.
"Erken geldin, gelmemen gerekiyordu." Sesi sinirli çıktığına göre öğrenmemem gereken bir şeyi öğrenmiştim.
"Evde Bayan Harvey beni çok bunalttı. O yüzden senden önce biraz dolaşayım dedim." Az daha keşfe çıktığımı söyleyecekken dilimi ısırıp engel olmuştum.
"Bunu bir koz olarak mı kullanacaksın?"
"Ne?" Valeri ile olan arkadaşlığı böyle miydi yani? Birbirlerini seviyorlar, merak edip konuşuyorlar ama aralarında sırlar, gizemler ve kozlar mı taşıyorlar?
"Gördün işte, bu bilgiyi bir başkasına anlatmamak için bana istemediğim şeyler mi yaptıracaksın, tıpkı geçen seferki gibi?"
"Olivia, rahatla. Kimseye bir şey söylemeyeceğim. Biz yakın arkadaşız hatırladın mı? Arkadaşlar birbirinin arkasını kollar ve savunur, ilk fırsatta ona şantaj yapmaz."
"Ama gerektiği anlarda herkes kendi başının çaresine bakmalı değil mi?" Sesi üzgün ve yıpranmış çıkarken ona yaklaşıp sarıldım.
"Zeytinim, bunu isteseydim geçen sefer senin için havalanmaz ve demirlerin canını yakmasına müsaade ederdim. Bedeninde tahribatlar oluşurken yorgun düştüğün için müdahale edecek zamanın olmaz ve yıpranırdın. Belki günlerce revirde tedavi görüyor olabilirdin."
"Evet bununla beni şaşırttın?"
"Bak, insanlar değişir tamam mı? Her gün, her hafta, geçen her ay bambaşka kişiler olabiliriz ve bunu yüksek oranla yaşadıklarımız etkiler. Ben de kızımdan sonra çok değiştim. İnsan hayatının bir değeri olduğunu ve sevdiklerime sahip çıkmam gerektiğini anlıyorum hepsi bu."
"Kızın mı? Karnındaki kız mı yani?" Çekinerek elini karnıma götürürken onu bakışlarımla onayladım. "Merhaba ufaklık ben Olivia Teyzen."
Evet, akraba tanıştırması yabancı olmadığım bir şekilde ilerliyordu. Söylediğim şeylere inancı artmış olmalı ki bir süre o konuyu açmadı. Ancak benim de beynimde dönen tilkiler çoktan birbirini kovalamaya başlamıştı.
"Yani bu konuyu tamamen kapatacak mıyız?"
"Aslında yapmak istersen sana bir teklifim olacak."
"Hah, ben de neredeyse şaşıracaktım." Kollarını birbirine bağlamayı bırakıp elindeki kalemle toprağa değişik şekiller çizmeye başladı. Sanki ilgisi bende olmazsa bu andan kolayca sıyrılabilirmiş gibi.
"Bu bir şantaj değil ve istersen dedim. Bir şifa büyüsü denemek istiyorum, bir tanıdığım için iksirin içindeki malzemelerden iki tanesini henüz elde edemedim. Birini bulmaya çok yakınım ama diğeri mümkün kılınamıyor."
"Nasıl bir şifa sağlayacak bu iksir?"
"Sakat kalan birinin yürümesini sağlayacak..."
|
0% |