Yeni Üyelik
15.
Bölüm

Bir Şakayık

@meldakzltn

O büyük an gelmişti Siraç'ın ailesinin evine gidiyorduk, benimle ciddi bir adım atmak istemişti, bu bir haftada her şey çok hızlı gelişmişti.

 

Mesela annem beni aramıştı açtığımda sanki ilgili bir anneymiş gibi beni neden erkek arkadaşınla tanıştırmadın diye sormuştu amacı sadece hastaneye yüklü bir bağış almaktı.

 

Yetmiyordu ona hiçbir şey yetmiyordu babamı aldatmış olmasına rağmen babam ona nafaka ödüyordu.

 

Onunla biraz tartışmıştık akşam Siraç eve geldiğinde gidelim demişti ve konuyu kapatmıştı. Gidecektik, beni yıkan o eve ailemin elimden kayıp gittiği o eve gidecektik. Babamla annem ayrıldığında babam o evde kalmak istememiş kendine yaptırdığı yazlık evde oturmaya başlamıştı.

 

Annem ise hiç utanmadan kocasıyla orada yaşamaya başlamıştı.

 

Daha sonrasında Siraç işleri düzene koymuştu neler yapmıştı bilmiyordum ama güvenliğimi sağladığını artık bir sorun olmayacağını söylemişti, ona güveniyordum, dedem de yanıma Tuğrul diye bir adamı göndermişti.

 

Siraç kabul etmemişti Dedemle tartışmaya başlamışlardı ikisini de babam sakinleştirip Tuğrul'u kişisel korumam yapmışlardı fakat bende istemiyordum Tuğrul'u, Kemal yeterdi çünkü.

 

Onun varlığına alışmıştım Tuğrul güven vermiyordu zaten o da çok kalmadı, bir bahane bulup dedeme istemediğimi söylemiştim, konuyu üstelese de net tavrım karşısında gardını indirmişti.

 

Siraç'la çok az görüşebiliyorduk genelde işlerinden dolayı evde duramıyordu bende işe geri başladığım için yoğun oluyordum klinik, hastane arası gidiş geliş yaparken oturup konuşmaya bile vakit bulamıyorduk.

 

En uzun konuşmamız dün akşam olmuştu onda da ailesinin beni yemeğe beklediğini bugün için yemek düzenlediklerini söylemişti biraz yatakta vakit geçirip birbirimiz hakkında sorular sorup uyumuştuk, evimde ki kıyafetlerin hepsini beni sevdiğini söylediği gün getirtmişti.

 

Yazlık, kışlık artık her şeyim buradaydı.

 

Üzerime beyaz bir takım giymiştim yine içime beyaz straplez büstüyer giymiştim, ne çok ağır ne çok hafif makyaj yapıp saçlarımı su dalgası yapıp telefonumu ve kartlığımı yanıma alıp aşağıya inmiştim Siraç beni şirkette bekliyordu orada yapması gereken işler olduğu için oradan ailesinin evine geçecektik.

 

Üstüme bir takımın ceketini alıp bahçeye çıktım Kemal arabanın önünde Aslan ve Mete'yi abluka altına almış ciddi bir şey anlatıyordu ama Mert yine bildiğimiz gibi gülüyor ciddiye almıyordu. Yüzümde tebessümle yanlarına gidip ellerimi arkada birleştirip boğazımı temizledim üçünün bakışları bana dönünce şirince gülümsedim.

 

"Oo yengem nereye böyle nikaha mi?" sorusu Mete'den gelmişti bir elimi omuzuna koyup diğer elimle saçlarımı savurup "Daha var koçum ona, Kurt'un sürüsüyle tanışacağım" dediğimde üçü de gülmeye başlamıştı yaptığım espri benimde hoşuma gitmiş bende gülmeye başlamıştım.

 

"Yalnız dikkat et büyük dişi Kurt ve bizim Kurt'u doğuran Kurt seni biraz sinir edebilir" diyen kişi Aslandı omuz silktim arabanın kaputuna yaslanıp "Benim gibi gelin bulmuşlar da laf edecekler" diyip güldüm Kemal bana bakıp başını iki yana sallayıp 'sen çok fenasın' bakışı atıyordu.

 

"Of biz niye gelemiyoruz ya ne güzel yemekler yapılmıştır şimdi" diyip iç çeken Mete'ye baktım olduğum yerde dikleştim "Senin yengen burada ben yaparım size yarın akşam şöyle güzel bir yemek Kurt'ta mangal yapar off tamam yarın bu kadro ve benim arkadaşlarım hep birlikte yemek yiyeceğiz yemekler benden mangal sizden içecekleri bizimkiler alır" dediğimde değişen konuyla herkes gülmüştü.

 

Gülüşlerimizi bozan Kemal'in telefonuydu arayan Siraç'tı.

 

"Hoparlöre al" dediğimde lafımı ikiletmeden aldi.

 

"Kemal nerede kaldınız?" diye sordu sesi aşırı gergin ve sinirli çıkıyordu.

 

"Abi evdeyiz hala şimdi çıkarız" dedi Kemal ciddi bir tonda.

 

"Evin önünde boş boş konuşacağınıza yola çıksaydınız ya piçler" dediğinde hepimiz şok olmuştu.

 

"Nasıl yani abi siz ikiniz gitmiyor musunuz sadece?" diye sordu Kemal

 

"Hayır, çıkın yola önlem almayı unutma" dediğinde bu sefer ben konuştum.

 

"Kurt Bey kaç silahla yola çıkalım?" diye sordum bir süre sustu hatta kapattığını düşündük o sıra Mete yanıma yaklaşıp kulağıma "Sesini duydu sesi soluğu kesildi" dedi ama bunu herkes duymuştu "Mete'yi almada gelin" diyip telefonu bu sefer yüzümüze kapatmıştı.

 

....

 

Hep birlikte şirkete gelmiştik yolda Aslan ve Mete birbirleriyle sürekli didişip durmuştu. Başım ağrımaya başlamıştı en son bağırdığımda ikisi de bir uca geçerek oturmuş birbirlerine sırtını dönmüşlerdi.

 

Buz devrinde ki aptal sıçanlara benziyorlardı. Birbirleri olmadan yapamıyor ama birlikte olunca da sürekli bir şeyden tartışıyor sonra etrafta kim varsa onunla uğraşıyorlardı. Çocuk ruhlu insanlardı.

 

Şimdi asansörde Siraç'ın odasına çıkıyorduk, kapı açıldığında katta kadın sekreter vakası görürüm sandım ama hayır bu katta onun odası haricinde bir oda daha vardı kapısı açıktı ve bir adam çalışıyordu, Siraç'ın odasının önünde ki masada da bir çocuk oturuyordu.

 

İyi güzel bu hoşuma gitti.

 

"Hoş geldiniz ben sizi içeri alayım" diyip kapıyı çaldı, açtı ve geçmemiz için içeri girdi dördümüz girdik Kemal tekli koltuğa oturmuştu, Mete ve Aslan birbirlerine en uzak köşeye oturmuşlardı bana yer kalmamış gibi gidip Siraç'ın yanına adımlamıştım oturmam için kalkmıştı direkt oturmuştum.

 

"İçecek bir şeyler ister misiniz abi?" diye sordu çocuk Siraç kibarca hemen çıkacağımızı söyledi, çocuk gitti odada artık birlikteydik.

 

Herkes sessizdi Siraç yanıma çektiği diğer sandalyeye oturmuştu gözleri hepimizin üzerinde geziyordu bakışları bende benim dekoltemde kalmıştı.

 

"Ee Kurtların kurtu alfaların alfası ne zaman gidiyoruz yemeğe?" diye sordum Mete cümlemi duyunca gülmeye başlamıştı Aslan da kafasına vurmuştu. Kemal önünde ki dosyaya bakıyordu.

 

"Sen gelsene bir şöyle bir öpeyim seni" diyip belimden tutup boynuma kokulu bir öpücük bırakmıştı. "Napıyorsun Siraç" diye fısıldadım sadece onun duyacağı şekilde o ise serserice gülümsemişti, derin bir iç çekip ayağa kalktı "Üzerime doğru eğilip bilgisayarını kapatıp önümde ki dosyaları kilitli bir çekmeceye koydu.

 

"Abi Orgeneral seni bekliyormuş bir ara ugrasin yanıma konuşmam gerekenler var demiş"

 

"Gitmeyeceğimi ilet ben bıraktım o işleri" dedi ve konuyu kapattı.

 

"Yengem bize yarın yemek yapacakmış sende mangal yapacakmışsın abi" diyen Mete'ye döndü bakışlarımız Siraç'ın kaşları çatılmış bana bakıyordu.

 

"Evet benim arkadaşlarım da gelir hem seni çok merak ediyorlar hem de bunaldım vakit geçirmiş oluruz" dediğimde bir şey dememişti sadece kafasını sallamakla yetinmişti.

 

......

 

Kocaman bir evin önündeydik çiftlik evdi bahçesi kaç dönümdü bilmiyorum ucu bucağı yok gibiydi, ev devasaydı gerçekten böyle bir evde kaç kişi yaşıyorlar merak etmiştim, arabadan aynı anda indik yanıma gelip elimi tuttu şakağıma dudaklarını sürtüp geri çekildi.

 

Biraz yürüdükten sonra evin girişine geldik çok gerilmiştim, babaannesi, dedesi, annesi babası, iki kız kardeşi birinin kocası buradaydı diğeri bekardı.

 

Çok kalabalık değillerdi ama bana göre kalabalıktı. Teker teker selamlaştım hepsiyle, babaanne elini uzatmamıştı ve babası da elini uzatmamıştı dedesi ve annesi el öptürmeyip sarılmışlardı kardeşleri büyülenmiş gibi bakıyorlardı bana ve bu çok tuhaf hissettiriyordu.

 

Şimdi yemek masasındaydık Kemal ve Siraç'ın ortasında oturuyordum uzun bir yemek masasıydı. Oturmadan önce Siraç ve Kemal'in.

 

Herkes yerine oturmuştu şimdi size yer sıralamasını söylemekle uğraşamam arkadaşlar.

 

Babaanne yemek servisini başlatması için aşçıya işaret verip bana bakmaya başlamıştı, elimi kavrayan Siraç'la biraz daha iyi hissediyordum "Gelin hanım nerelisin?" diye sordu otoriter sesiyle "Yarı Rus yarı Türküm efendim" dediğimde masa pür dikkat bana odaklanmıştı, babaanne kaşlarını çatmış Siraç'a bakıyordu yanlış bir şey yapmış gibi hissetmemi istiyorlardı ama yanlış bir şey yapmamıştım.

 

"Türk değilsin yani?" diye sordu Siraç'ın babası kaşlarımı çattım bakışlarımı ona çevirdim "Hayır efendim Türküm, burada değil Rusya'da doğdum beş yaşından sonra Türkiye'ye yerleştik ailemle" dediğimde babaanne 'hah Türkmüş' diyip yemeğinden bir çatal almıştı

 

Aldırmadım yemeğimden bir lokma aldım "Deden nasıl kızım?" diye sordu Siraç'ın dedesi Ender Bey.

 

"İyiler efendim emekli hayatına alışmaya çalışıyor, siz nasılsınız?" diye sordum gözleri parlıyordu Siraç onun ilk torunuydu ve büyük geliniyle tanışmış oluyordu.

 

"İyiyim yavrum bende Deden gibi emekli hayatına alışmaya çalışıyorum, Gurur sağolsun gözüm arkada değil sayesinde" diyip Siraç'a baktı, kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı anlam veremedim Siraç'ın elimi tutan eli kasıldı elimi daha sert tutmaya başladı.

 

Güldüm, yalan söylemişti.

 

Yine de şu an yeri ve zamanı değildi kavga etmenin tartışmanın.

 

"Sen izin verseydin ben geçerdim işlerin başına baba bu kadar beklemek zorunda kalmazdın" dedi Karun Bey Siraç'ın babası.

 

"Güven verseydin geçerdiniz, sende kardeşlerin de öleyim diye bakıyorsunuz, çok şükür torunlarım bana güven veriyorda onlar sayesinde ayakta duruyorum" dedi sertçe.

 

Elimi yavaşça çekip yemeğime devam ettim tek elle bir yere kadar oluyordu.

 

"Evlilik ne zaman kızım?" diye sordu Tuna Hanım.

 

"Şu an için erken efendim biraz daha zamanı var" dediğimde tebessüm etti "Kararlaştırdıktan sonra gel yanıma birlikte başlayalım hazırlıklara" dediğinde gülerek onayladım onu.

 

"Anası yok mu, anasının yanına gitsin burada işi ne?" diye sordu Güler babaanne sonra bana baktı ailemi biliyordu büyük ihtimalle illa ki haberlerde magazinde görmüştür.

 

"Tabi anası vakit ayırıyorsa" dedi gözlerim doldu elimde ki bıçağı sertçe masaya bıraktım gülerek baktım ona psikolojik şiddet uyguluyordu zayıf yanıma oynuyor bu aileden özellikle bana yalan konuşan yanımda ki adamdan ayrılmamı bekliyordu.

 

"Anlamadım ne demeye çalışıyorsunuz?" diye sordum Siraç'a bakmıyordum ama bir eli elime yaklaşırken elimi kaldırıp durdurdum onu.

 

"Bir şey demeye çalışmıyorum gelin hanım, anan varsa ona gidersin ha yoksa sizi terk ettiyse onu bilemem, gerçi röportajlarda senden çok bahsediyor onun sayesinde bir sürü hastan oluyordur" dediğinde masaya doğru eğildim yüzümde hafif bir gülümseme vardı ama sadece nefretten oluşan bir gülümseme.

 

"Sizi de kliniğimin içinde görmekten mutluluk duyarım Güler Hanım, belli ki kalbinizin zehrini insanlara salmaya çok meraklısınız, istemediğiniz şeyler olduğunda insanların huzurunu bozup onların duygusal boşluklarından vurup manipüle ederek pes ettiriyor olabilirsiniz ama unutmayın ben o insanlar değilim bir psikoloğum karşımda ki insanı iyi etmek için önce benim sapasağlam durmam gerektiğini emin olun çok iyi biliyorum, ya saygı duyarsınız ya da hep bir köşede kendi kendinize zehirlenip durursunuz," bakışlarımı Ender Beye ve Tuna hanıma ve diğerlerine çevirdim "Kusura bakmayın saygımı bozmak istemezdim" dediğimde ikisi de bakışlarını benden çekti ve babaanneye baktı "Sen kusura bakma kızım" dedi Ender Bey omuz silktim yemeğimi yemeye devam ettim.

 

Tartışma çıkacaktı ama çıkmamıştı babaanne uzun cümlemden sonra bana yakın davranmaya başlamıştı, gerçekten saçma sapan bir ailenin içine düşmüştüm.

 

"Mete oğlum var mı birileri?" diye sordu Ender dede, "Olsaydı masada yengemden önce o olurdu be dede bizde nerede o şans" diyip Siraç'ın kardeşine baktı gözlerimi kıstım ikisine baktım benim dışımda birinin dikkatini çekiyor mu diye baktım Siraç'ın bakışlarını yakaladım biliyordu fakat susuyordu. Bakışlarımı geri tabağa indirdim küçük kız kardeşinin adı Füsun'du diğer evli olan kız kardeşinin adı ise Funda'ydı, kocasının adı ise Fikret'ti.

 

"Vera Abla abimle nasıl tanıştınız?" sorusu Füsun'dan gelmişti gözlerimi ona çevirdim ve gülümseyerek baktım, derin bir iç çekip "Abin kliniğime geldi oradan tanıştık" dedim ama bu onu tatmin etmedi ve devam ettim "İçeri girdi belinde ki silahı çıkarıp masaya koydu şaşırmamıştım onu zaten amcamın yanında çok kez görmüştüm, nasıl biri olduğunu arkadaşımdan çok gece dinlemiştim, sonra bana bir şeyler dedi korkusuzca bakıyordum ona her gece dinlediğim o adam bir ilah gibi karşımda duruyordu, sonra yazdım ona beni tersledi aramızda garip bir durum oldu ben birkaç sağlık sorunundan dolayı randevu almaya ara verdim abin de bana yazma dememişçesine her gün düzenli bir şekilde yazdı. En son evime geldi arkadaş olduk sonra bir anda sevgili olduk" dedim masada ki herkes pür dikkat beni dinliyordu çatal bıçak dışında ses yoktu masada.

 

"Abime bak ya etkilenmiş demek ki senden bırakmamış peşini dimi abi?" diye sordu bakışlarını benden çekip abisine çevirdi.

 

"Aynen abicim sus yemeğini ye" dedi ve bakışlarını bana değirmeden annesine baktı "Duydun mu annecim bitti mi masal kısmı öğrendiniz mi nasıl tanıştığımızı?" diye sordu sertçe bu manasız tavrına anlam veremedim babaanneye baktığımda o da kaşlarını çatmış Siraç'a bakıyordu.

 

"Orada dur büyük oğlan annenle nasıl konuşacağını unuttun herhal" dedi sesi gür ve toktu "Gurur, aslanım neye sinirlendin?" diye sordu dedesi de, derin bir iç çektim, kesinlikle sağlıklı bir aile değildi.

 

"Sinirlenmedim dede, annem ve karın bu akşam oskarlık oyunculuk sergiliyor da ona takıldım" dedi kaşlarımı çattım Tuna Hanım bundan önce nasıl biriydi bilmiyorum ama şu an sahici duygularını görebiliyordum, babaannenin amacını anlamıştım beni denemişti ve onayından geçmiştim.

 

Siraç'ın pardon Gurur'un amacı neydi onu anlamamıştım dudaklarımdan sinirimin bozulduğunu belli eden kıkırdama kaçtı. Kemal'e baktım bakışlarını kaçırdı, Mete'ye baktım bakışlarını kaçırdı, Aslan zaten bana bakmıyordu.

 

Funda abla bana bakıp gülümsedi, Füsun suçlulukla yerinde kıpırdandı, Fikret abi öylece Funda ablaya bakıyordu.

 

Bu masada en vasıfsız eleman babasıydı hiçbir şey umurunda değilmiş gibi yemek yemeye devam ediyordu. "Bana bak torun, saygını takında konuş burası senin askerlerinle emir erlerinle dolu ev değil aile evi, madem ki rahatsız olacaktın gelmeseydin biz Gelin Hanımla oturur konuşurduk" dedi elini masaya sertçe vurdu.

 

Siraç ayağa kalktı, pardon Gurur.

 

İç sesim onun bana yalan söylediğini bas bas bağırıyordu. Duymazlıktan geldim.

 

"Bi-" lafını kestim. "Bu güzel akşamı böyle kavgalarla bozmasak burada bitirsek olur mu?" diye sordum muhatabım olarak Ender dedeyi aldım.

 

"Tabi kızım siz gençler bahçeye geçin Gurur, hanım, gelin siz de benimle gelin" diyip ayağa kalktı.

 

Gurur'a bakmadım, Kurt'a baktım gözlerimden anladı ona söylemek istediklerimi sonra suçlulukla kaçırdı gözlerini gözlerimden buruk bir his sardı her yanımı.

 

Funda'nın seslenmesiyle onları takip ettim, arkamdan Kemal geliyordu güzel ferah bir bahçeye oturduk burada da bir masa hazırdı ama alkol ve tatlı şeyler vardı.

 

Sırayla oturduk masaya bu evde garip bir kural vardı tabakların üstlerinde kim nereye oturacaksa onun ismi yazıyordu. Daha önce bunu sadece davetlerde ünlü markaların hazırladığı gecelerde görmüştüm.

 

Bu aile çok garip bir aileydi.

 

Zaman geçti sohbet ettik hepsi hakkında bir şeyler öğrendim, Funda avukatmış, Füsun'un resim galerisi varmış ve resim dersleri veriyormuş, Fikret abi savcıymış ve Fundayla bir davada tanışmışlar. Güzel ve komik hikayeleri vardı, Füsun'un hayatında biri yoktu ama sevdiği vardı ve bu masada Mete dışında bunu herkes biliyordu.

 

Kemal'e baktım saatine bakıyordu "Ne zaman gideceğiz?" diye sordum "Bilmiyorum abim ne zaman gelirse" dedi.

 

Telefonumu elime aldım biraz sosyal medyada dolaştım vakit geçirdim telefonu kapatıp masaya koydum tam o sırada Kurt gelmişti.

 

Sessizce yanıma oturdu, tekrar sohbet etmeye başladık.

 

"Evlilik ne zaman abi?" diye sordu Funda Kurt bana baktı "Yengeniz daha zamanın var olduğunu söylüyor" dediğinde yapmacık bir şekilde gülümsedim ona o da bana baktı sonra bakışlarımı Fundaya çevirdim "Bir teklif alamadım" dedim.

 

"Ailemle tanıştın bunun bir tık ilerisi evlilik zaten teklife gerek yok" dediğinde omuz silktim.

"Beni öyle kolayca alabileceğini düşünmen çok garip" biraz durdum ona ne diyeceğimi bilemedim.

 

Gerçekten adı neydi, bana neden sürekli yalanlarla geliyordu?

 

Gülümsedim sanırım bu adamdan hiçbir zaman gerçekleri duyamayacaktım.

 

Biraz daha vakit geçirdik sohbet arasında Füsun bizim fotoğrafımı çekmişti ve abisine atmıştı. Ayağa kalktık herkesle teker teker vedalaşıp tekrar yola koyulduk.

 

Sırtımı döndüm ona ve yol boyunca sessizce bekledim Mete, Kemal ve Aslan'da sessizce yolun bitmesini bekliyorlardı. Hepimiz bir arabadaydık ve bizi takip eden korumalar vardı.

 

Bu hayata alışabilir miydim bilmiyordum, sadece sonsuza kadar böyle her an bir şey olacak korkusuyla yaşamak istemiyordum.

 

"Abi ne konuştunuz?" sorusu Kemal'den geldi, ah Kemal sence abin ben buradayken anlatır mıydı?

 

"Vera'nın bizim aileye alışamayacağını söylediler, babam evlilik sözleşmesi imzalatmak istedi benim olan hiçbir şey ben ölsem de Vera'nın olamayacak hiçbir hak talep etmeyecek çocuk olursa çocukları Erezoğlu ailesine bırakacak" sinirle doğruldum.

 

"Güzel fıkraymış" dedim Kurt oralı olmadı arabayı sürmeye devam etti "Annem de bunu destekledi babaannem ve dedem desteklemedi tabi ki ama zaten hiçbirinin düşüncesi önemli değil" dediğinde gözlerimi devirdim kim oluyordu bunlar, kim olup benim çocuğumu benden alacaklardı?

 

Acınası halleri vardı.

 

"Yani şaşırmadım açıkçası" dedi Kemal,

 

"Yengem bu aileyi bunların başına yıkacak" lafı Mete'den geldi güldüm Mete'yi çok sevmiştim, arkamı dönüp samimi bir gülüş attım o da gülüp önüne döndü bakışları aynadan Kurtla kesişti kaşlarımı çattım öldürecek gibi bakıyordu.

 

"Çek o bakışlarını yola odaklan Kurt" dedim bana baktı sinirliydi içinde bir şeyler vardı ama beni içine katmadığı için ne olduğunu bilmiyordum.

 

#×#

 

Sonunda eve gelmiştik araç bahçeye girip durduğunda direkt inmiştim ve içeri girmiştim sorulacak bir hesabım vardı.

 

Salonda tekli koltuğa oturup onu bekledim ellerimi dirseklerimden kırıp yüzüme kapatmıştım ve dizlerime yaslamıştım.

 

"Vera" adım tek gerçek buydu benim adımdı.

 

Bu ilişkide gerçek olan iki şey vardı adım ve hislerimiz.

 

Gerisi belirsizdi. "Söyleyecektim" dediğinde ayağa kalkıp hızla ona doğru yürüyüp omuzundan ittim.

 

"Sen kimsin Kurt?" diyip elimi tokat atacakmış gibi kaldırdım ama hayır sinirim vücut dilime de yansımıştı.

 

"Gurur Gece Erezoğlu" dedi.

 

"Banane be kimsen kimsin ben bu evde senin yanında durmam. Ne çeşit bir manyaksınız anlamadım ama ne seninle ne de o manyak baban ve annenle uğraşamam. Değil çocuğumu tırnağımın arasına kaçan kiri bile alamazlar benden duydun mu beni!"

 

Gittikçe sinirleniyordu ama siniri gram umurumda değildi, beni daha kaç parçaya ayırabilirdi, kaç yerimden kırılmam gerekiyordu, bizim için bizi ihmal edip hiçbir doğruyu söylemiyordu.

 

Gözümden akan yaşı elimin tersiyle sildim gözleri her hareketimi takip ediyordu eli belime uzandığında geri çekildim, onun bana dokunmasını istemiyordum.

 

Yalanlarla süslenmiş bir adama aşık olmuş olamazdım.

 

"Biliyor musun bizden gerçekten olabileceğine inandırmıştım kendimi, dedim ki kendime; Vera bu adamın omuzlarına dünyayı bırakmışlar, hayatını ortaya koyup vatanını savunuyor, kendi doğruları kendi düzeni var ama bak gün sonunda yine sende seni korkutmamak için gizliyor her şeyi. Ama sen bana seni savunabileceğim tek bir alan bırakmıyorsun" yutkundum göz yaşlarım kirpiklerimden bir bir intihar ederken umutlarım kenara bıraktığım iple kendini astı, içimde cesetler biriktikçe göz yaşlarım yas tuttuğunu belli edercesine daha çok aktı.

 

"Vera ben çaba-" elimle durdurdum son sözlerimi söyleyip gidecektim buradan.

 

Gitmem gerekmez miydi zaten.

 

"Sende haklısındır ya, haklısındır. Güvenememişsindir, bir şeylerden korumak istemişsindir, doğru zamanı bulamamışsındır, bir sebebin vardır, illa ki vardır bir şeyler ama sonucu değiştirmiyor, herkes kendince haklı ve sebepleri var. Ben seninle bir şey fark ettim, sana tutunmaya çalıştıkça kapında evini koruyan adamlardan farkım olmadı. Kendi dertlerimi çözerdim ben ama ben senin dertlerini de çözebileceğime o kadar iknaydım ki sandım ki psikolog kimliğim yeter, düşünmeden atladım, hayatının kuytu köşesinde yer edinmeye çalıştım ama sen o ufacık boşluğa bile sığdıramadın beni. Benden sana ışık olmamı istedin ama sen beni seni aydınlatamayacağım kadar köşeye itmişsin Gurur. Sana gelmek, sana inanmak gelmiyor içimden. Başta ısrar ettiğin her şeyi gerçekleştiriyorum. Hoşça kal, Kurt."

 

Son kez baktım maviliklerine sonra ağır ağır yürüdüm, durdurur peşimden gelir sandım. Adımı bile seslenmedi, bahçeye çıktım Kemal'in yanına doğru göz yaşlarımı silerek yürümeye başladım. Boğazımı temizledim "Beni evime bırakın" dedim Kemal ardıma baktı kaşlarını çattı arkama baktım yoktu.

 

Dudağımı ısırdım ağzımdan o hıçkırığın kaçmasına izin verseydim toparlanamazdım, bir çift kol sardı etrafımı Mete'ydi bu Kemal'e baktığımda eve yürüyordu.

 

"Beni evime bırakır mısın eşyalarımı da onun evde olmadığı bir gün alırım bir an önce gitmek istiyorum" dedim bakışlarını o da eve düşürdü sonra bana döndü başını olumlu anlamda salladı.

 

"Teşekkür ederim" dedim arabaya bindim gözlerimi eve bakmamak için kapattım, Mete arabaya bindi çalıştırdı ve harekete geçirdi.

 

Konuşmak istiyordum, bağıra çağıra ağlamak istiyordum. Olmuyordu, olmazdı ve olmayacaktı, biz bir daha yan yana gelmeyecektik. Onu unutacaktım. Zor olacaktı ancak ruhumun bu özgürlüğe ihtiyacı vardı.

 

"İyi misin?" diye sordu Mete, iyi miydim hayır değildim ruhum kanıyordu, ruhumu kanatıyordu ölüyordum ama hala nefes alıyordum.

 

"Evet" dedim, kısa ve uzun bir cevaptı, iyiydim fiziken ama ruhen ölüyordum ruhum kötüydü..

 

"Abim sana söyleyecekti" dediğinde elimi kaldırdım, devam etmesini istemiyordum, duymak istemiyordum, konuşmak istemiyordum ben artık hiçbir şey yapmak istemiyordum.

 

Onunla geçen her gün içimde ona hak vermeye çalıştım, her gün anlamaya çalıştım, kavga etmemek için sustum sustukça kalbim yara aldı, konuştuğum yerlerde oldu ama sustuklarımın yanında konuştuklarım bir hiçti.

 

Ben onun için kenarda duran saksıda ki çiçektim, güneş görmesi gereken bir çiçek ama o hep gölgede tuttu güneşten geri tuttu beni. Şimdi ona gittiğim için hem ben suçluydum hem de o.

 

"Teşekkür ederim getirdiğin için yarın da eşyalarımı gönderirsiniz, ya da ben birini gönderirim" diyip arabadan indim.

 

Evime girdim, etraf çok sessiz sakindi bahçeden geri çıktım ablamın evine doğru yürüdüm, Mete hala gitmemişti omuz silktim kendi bilirdi.

 

Yaş akmasını istemediğim gözlerimden yavaş yavaş yaşlar aktı.

 

Ablamın evine girdim kapıyı çaldım bekledim sonra yerde ki zarf dikkatimi çekti kaşlarımı çatıp eğilip aldım.

 

İçini açtım ve çıkan kağıdı okumaya başladım,

 

"Ahh güzel Vera, onun yanında olmaman gerektiğini sana söyledim diye hatırlıyordum, bir tehlikenin merkezine oturup huzurlu bir hayat süremezsin, o adam seni değil gücünü ve kendisini seviyor, Kurt eve hiçbir zaman dönmeyecek ve senin asla olmayacak seni günden güne tüketip bir köşede ölmeni seyredecek. Onunla asla mutlu olamayacaksın bu da kanıtı. Ablan ve çocuğu elimde onu bırakıp bana gelene kadar ikisi de güvende değil. Sevgilerimle A."

 

 

Oy kullanmayı ve yorum yapmayı unutmayın, sınır; 20 oy 30 yorum

 

Loading...
0%