@meledoiess35
|
Ulaş'tan Hastane odasında kucağımda Işıkla oturmuşken Işığın uyuya kaldığını fark ettim. Onu uyandırmamaya dikkat ederek koltuğun üzerine yatırıp ceketimle üzerini örttüm. Saçlarına bir öpücük bıraktığımda uykusunda gülümsemesine tebbesüm ettim. Sabrina'nın yanına yaklaşıp yüzüne yapışan saçlarını düzeltip, seruma baktım. Daha bitmesine var gözüküyordu. Onu o odadan çıkardığımda kucağıma bayılmıştı. Titriyor, nefes alamayacak haldeydi. O şerefsizi güvendiğim bir arkadaşıma verip, geleceğimi söylemiştim. Kaçabilecek halde ve yanında adamları olmadığı için zorlanmamıştım onu yakalarken. Hafif bir tebessümle Sabrina'yı izledim. Çok güçlü bir kadındı, çektiği acılara ve zorluklara rağmen kendini ve kızını yaşatmaya çalışıyordu. Gözleri korkuyla bakıyor, en ufacık bir seste yerinden sıçrıyordu. İlk tanıştığımız anda ilk dikkatimi çeken şey kıpkırmızı olmuş gözlerinin içinde elle tutulur olan korkuydu. Haddinden fazla güzeldi. Masmavi gözleri, kumral saçları ve benim omzuma yetişen boyu vardı. Çok yorulmuş, herşeyden umudu kesmiş gibi gözükse de içinde bir yerlerde gizlemeye çalışıp beceremediği bir heyecanı ve hayalleri vardı. Kendisini ilk gördüğüm anda ne yapacağımı şaşırmış, mantıklı düşünmekte zorlanır bir haldeydim. Sonra bana 'çok çaresizim, yardım et.' Dediğinde içimde ki ses bırakma demişti bana. Bırakma, bırakırsan bu kadın bu halde ölür demişti. Nereye götüreceğimi bilmiyordum, kimsem yok diyordu, yağmurun altında çıplak ayaklarıyla kızıyla birlikte sırılsıklam ıslanmış, titriyordu. Yüzünde ki yaralar gören herkesin canını yakan cinsteydi. Bir anlık aldığım kararla evime götürüp en azından kendisine gelmesini istedim. Korkuyordu benden, kurtulmak için hiç tanımadığı bana sığınmıştı, bende kendisini evime götürmek istediğimde ağlayan gözlerine birde telaşla, korku eklenip kızına sarılmıştı. Kendisine karşı ters bir hareketim zaten olmayacaktı veya istemediği herhangi bir şey sadece içimde ki ses bırakırsan kucağında ki bebekle ölecek diyordu ve ben bu yükü alamıyordum. Annemgille görüşmüyor, evlerine girmiyordum normalde fakat kendisine yalnız olmayacağımıza dair söz verdiğim için mecburen oraya götürmek zorunda kalmıştım. Sıcak bir duş aldırıp, ilaç verdiğimde hala kızına yaklaşmamdan bile rahatsız oluyor, benden korkuyordu. Sonrasında bana yaşadıklarını anlatıp, yaralarını gösterdiğinde benim yaralarımmış gibi içim acımış, gidip o kansızı saklandığı cehenneminden çıkarıp öldürmemek için kendimi zor tutmuştum. Ne vardı bu kadındı bu kadar bilmiyorum ama bırakmak istemedim. Kendine çekiyordu insanı. Korumak istiyor, yalnız bırakmak istemiyordum. Yeteri kadar yalnız kalmıştı zaten, bu saatten sonra acılarıyla onu tek başına bırakmak istemiyordum. Yattığı hasta yatağında inlediğinde hemen yanına yaklaştım. İnliyor, acı çekiyor gibi duruyordu. Elimi eline koyup güven verircesine tuttum. "Buradayım, yanındayım." Diye fısıldadım. "Kızınla birlikte yanındayım, güvendesin." Dediğimde hızlı hızlı solukları durdu, inlemesi kesildi. Derin bir nefes alarak gözlerini açtığında gülümseyerek ona baktım. "İyi misin?" Başını salladığında gözlerime baktı. "Su verir misin?" Dediğinde hızla sürahiden bir bardak su doldurup yattığı yerden kalkmasına yardım edip, içirdim. Gözlerini kızına çevirdiğinde gülümseyip derin bir nefes verdi. Bakışları bana döndüğünde dolu doluydu bu sefer. "Teşekkür ederim." Diye mırıldandı. "Sen olmasan ölürdüm." "Teşekkür etme, ben seni koruyacağıma dair hem sana, hem kendime söz verdim." İçeriye giren doktorla ile ben Sabrina'yı muayene etmesi için çıkıp kapıda beklemeye başladım. Doktor içerden çıktığında hemen ona doğru döndüm. "Öncelikle geçmiş olsun, ciddi bir durum yok, bütün tahliller ve testler temiz çıktı travmaya bağlı bir bayılma olduğunu düşünüyorum, vücudunda çok fazla yara ve morluklar var biz tedavilerini yaptık ama düzenli bir tedavi ister bu yaralar, benim size vereceğim reçetede ki ilaçları düzenli kullanır ve ardından kontrole gelirse hiç bir sıkıntı yaşamazsınız." "Siz merak etmeyin doktor bey, ben çok iyi bakarım, düzenlide kullanırız yeterki iyileşsin." dediğimde doktor gülümsedi. "Çok güzel bakacağınıza eminim, serum bittikten sonra kızınız ve eşinizle taburcu olabilirsiniz, reçeteyi hemşire hanımdan alabilirsiniz tekrar geçmiş olsun." Diyip yanımdan ayrıldığında ben hala 'kızınız ve eşiniz' lafında takılı kalmıştım. Dudaklarımda oluşan tebbesüme engel olmak istedim fakat başaramadım. Hoşuma gitmişti. Bir aile gibi gözükmek, birlikte olmak istemsizce hoşuma gitmişti. Düşüncelerimi toparlayıp Sabrina'nın yanına geçtiğimde Işık hala uyuyor Sabrina ise dinleniyordu. Bakışları bana döndüğünde tebbesüm etti. "Daha iyi hissediyor musun?" Diye sordum. "Sayende." Diyip derin nefes aldı. "O nerede?" "Sen onu dert etme." "Bilmek hakkım." Dediğinde nefes verdim derince. "Kaçamayacağı bir yerde endişelenmeni gerektirecek hiçbir şey yok ben hallediyorum." "Başını belaya yalvarırım sokma, dert alma başına uğraşma." "Sen bunları düşünmeyi bırakır mısın?" Dediğimde Işığın ağlaması ile ayağa kalkıp kucağıma aldım kendisini. "Uyandı prenses." Dedim kucağımda kendisini döndürürken. "Beğenmedi sanırım buranın koltuğunu, konforsuz sanırım." Dediğinde Sabrina hafifçe kıkırdadı. Yarım saat sonra taburcu işlemlerini halledip hastaneden çıktığımızda Sabrina'nın ilaçlarını alıp eve gelmiştik. "Siz benim odamda kalın bugünlük ben diğer odayı toparlayayım." Dedim. Sabrina'yı hastaneye götürüp o şerefsizi yakalattırdıktan sonra eve gelip burayı toparlayacak ve toparlatacak ne vaktim ne kimsem vardı. "Ulaş." Dedi kısık sesi. "Söyle." "Bu gecelik yanımda kalır mısın? Hiç değilse ben uykuya dalana kadar." Diyip durup devam etti. "Korkuyorum, sabaha kadar ne uyuyabilirim ne de Işıkla ilgilenebilirim yoksa." "Sorman hata." Dediğimde başını eğdi. Sevmiyordum bu hareketini. Başı her zaman dik, sesi gür, bakışları cesur olsun istiyordum. "Başını kaldır Sabrina ve bir daha sakın eğme." Diyip çenesinden tutup gözlerime bakmasını sağladım. "Sen en masum olansın, en temiz olansın, bir suçlu gibi, bir hatalı gibi davranmayı bırak." Dediğimde usulca başını sallayıp bana ait olan odaya girdi. Işığı yanına yatırıp yatağa girdiğinde bende yan tarafına geçip Işığı ortamızda bırakacak şekilde uzandım. Ne konuştuk, ne bir şey yaptık. Uykuya dalana kadar başlarında bekledim. En son nefesleri düzene girip uyduklarından emin olduğumda banyoya geçip bir duş alıp sessizce odadan çıktım. Telefonumu çıkarıp Kerem'i aradığımda tek çalışta açtı. "Kardeşim?" Dediğinde gözlerimi yumdum. "Bu şerefsiz uyandı ne yapalım?" "Sakın öldürmeyin şuan gelebilecek durumda değilim, ben gelene kadar sakın bir yere gitmesine izin vermeyin." Diyip durup ekledim. "Kitleyin bir odaya, eli kolu bağlı bir şekilde bir bardak su hariç tek bir şey vermeyin kendisine en kısa sürede geleceğim ben gelene kadar yaşasın." Beni ondayladığında telefonu kapatıp elime saçlarıma geçirip, yüzümü sıvazladım. Sabaha kadar uyuyamadım. Kendime bir kahve yapıp sigara çıkarıp yaktım. Normalde fazla tüketen birisi değildim, canım sıkkın olduğunda kahveyle tek tük içerdim. Dumanı içime çekip usulca üflerken arkamdan gelen takır tukur seslerle hızla arkamı döndüm. Sabrina uyku sersemi bir şekilde merdivenlerden inerken ayağa kalktım. "Neden uyandın?" Diye sordum sigarayı küllüğe bırakıp yanına yaklaşırken. "Korktum, seni göremeyince merak ettim." "Neyden korktun?" Dedim endişeyle. "Bilmiyorum içim sürekli sıkışıyor, nefes alamıyor gibi hissediyorum uyanıp seni göremeyince daha çok korktum." Diyince yüzüne baktım. "Uyku tutmadı kahve içiyordum, gel birlikte içelim." Diyip mutfağa birlikte tekrardan girip bir bardakta kendisine kahve doldurdum. "Sigara içtiğini bilmiyordum." Dedi küllükte külü düşmek üzere olan sigarama bakarak. "Sık sık içmem arada tek tük." Diye cevap verdim kaynamış suyu bardağa doldururken. "Desene seni ben dert sahibi ettim." Diyip sigarayı küllüğe bastırıp söndürdü. "Sen beni dert sahibi değil sorumluluk sahibi ettin." Dedim gözlerinin içine bakarak karşına oturup. "Sen bana dert değil huzur veriyorsun, mutluluk veriyorsun sen dert, hüzün değil huzur, sakinliksin, deniz gibisin duru, güzel." Yanakları kızarırken bu haline tebbesüm ettim. Kahvesinden yudumlarken bana baktı. "Yanımda sigara içmesen olur mu?" Diye sorunca o kadar naif, o kadar güzeldi ki hayran bakışlarım yüzünde gezindi. "Olur tabi, kokusunu mu sevmiyorsun?" Diye sordum. "Hayır, Kenan...içtiği her sigarayı...üzerimde söndürürdü, sigara görmeye dayanamıyorum." Canım çok yandı o an. Ben anlattıklarına dayanamazken kendisi senelerce o psikopatla nasık yaşayıp bu acılara dayanmıştı. "O piçin ölüsü çıkacak." Derken sigara paketini elime alıp küllükte dahil hepsini çöp kutusuna attım. Ondan travma yaratan hiç bir şeyi bırakmayacaktım. İyileştirecektim onu. "O nerede?" Diye korkarak konuştu. "Düşünme böyle şeyleri, sana ulaşamayacağı bir yerde." Dediğinde irdelemedi. İkimizide sabaha kadar uyku tutmamıştı. Birlikte sabahlarken, sabahın ilk ışıklarıyla kapım çalındı. "Daha kargalar bokunu yemedi amınakoyim kim bu saatte?" Dedim sitemli sesimle. Sabrina korkarak arkamdan geldiğinde, endişeyle bakıyordu. Kapıyı açtığımda karşımda hiç tanımadığım bir adamla kadın vardı. "Buyrun?" Diye konuştum karşımda ki insanlara doğru. Sabrina'nın ellerini tişörtümde hissettiğimde avuçlarının içine almış sıktığını gördüm. "Kızımızı ve torunumuzu almaya geldik." Diyip arkama saklanan Sabrina'ya baktılar her ikiside. "Annesiyle babasıyız biz." Diye devam ettiler. Bakışlarım arkama doğru döndüğünde Sabrina başını iki yana sallayıp arkama daha çok saklanıp bana daha çok sığındı. "Işığı al gidiyoruz Sabrina."
|
0% |