Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@meledoiess35

Dudaklarım titrerken gözümden bir damla yaş aktı. Bu zamana kadar pek çok şey zoruma gitmişti ama annemin bana ihanetinden sonra canımı bu denli ilk defa Ulaş'ın annesinin ağzından çıkan sözler yakmıştı.

'Ben oğlumu çocuklu bir şıllığın uğruna ölsün diye doğurup büyütmedim.' Göz yaşımı koluma silerken, az önce kurduğu cümle hala kulaklarımda yankılanıyordu.

"Anne!" Diye bağıran Selin'in sesiyle bakışlarımı yerden kaldırıp burnumu çektim. "Sen gidip sevgilinle uğraşsana, onlara paralar harca dur, Sabrina ablaya da kızına da bulaşma Ulaş abimin misafiri onlar, bana emanet etti, ağzından çıkan her bir kelimeyi Ulaş abime ileteceğimden şüphen olmasın."

"Selin olayın ciddiyetinin farkında değilsin sen belli ki?" Dedi Ulaş'ın annesi. "Ulaş abini bu kadar düşünüyor, ciddiye alıyorsan bu kadının onun sonu olacağını da görmen lazım."

Sözleri bir bıçak gibiydi. Acımadan sanki şah damarıma batırıp batırıp çıkarıyordu. Halbuki o da anneydi. Hemde Ulaş gibi merhametli, eşsiz bir adamın annesiydi. Beni anlaması, çaresizliğimi görmesi gerekmez miydi?

Işık hıysuzlanmaya başladığında kucağımda hareket ettirdim.

"Günaydın anne fark etmen biraz geç oldu ama çocukların büyüdü." Dedi Selin'in kırgın sesi. "Ulaş abim neyi doğru yapıp, yapmayacağını bilir, misafirine saygı duymak düşer bize." Diyip nazikçe koluma dokundu.

"Annem adına özür dilerim Sabrina abla lütfen benim odama çıkalım." Dediğinde başımı sallayıp, onun peşinden yukarıya çıkıp, daha önce ilk defa geldiğimde girdiğim odaya girmiştik. Kapıyı kapatıp bana Işığı yatırmam için yatağında yer açıp bize de yerde oturmamız için puf koydu.

"Bekle burada ikimize kahve yapayım olur mu?" Diyip cevap vermeme izin vermeden odadan çıktığında huzursuzca yerde ki pufun üzerine oturdum. Hiç rahat hissetmiyordum.

O an fark ettim ki ben Ulaş'ın yanı dışında kendimi hiç bir yerde rahat hissetmiyormuşum. O yanımda olunca her yer bana güvenli geliyormuş. O yanımda olunca ben konuşup, kendimi savunup, Ulaş'a zarar gelmesin diye anneme bile karşı çıkabiliyormuşum. O birazcık bile yanımdan uzaklaşınca bütün korkularım yine dönüp dolaşıp başa dönüyordu.

Selin elinde tepsiyle odaya girdiğinde tepsiyi yere önümüze bırakıp, açık kalan odanın kapısını kapatıp bir kez kilitledi.

Kahve ve yanında bisküvi getirmişti.

"Zahmet etmişsin." Diye mırıldandım.

"Afiyet bal şeker olsun." Diyip kahvesinden bir yudum alınca, bende bardağı elime alıp bir yudum içtim. Sıcak kahve vücuduma iyi gelmişti.

"Kaç yaşındasın?" Diye sordu sohbet açmak istercesine.

"21." Dediğimde tebbesüm etti.

"Çok erken evlenmişsin desene." Dediğinde kahve boğazımda kalmıştı. Zorlukla yutkundum.

"Ben hiç evlenmedim." Dedim sitemle.

"Özür dilerim ben bilemedim gerçekten." Dediğinde sesinde pişmanlık vardı. Başımı sallayıp onu onayladım. Hiç bir şey bilmeyen bir kızı suçlayacak değildim.

"Bende 18 yaşındayım." Dedi kendini tanıtmak istercesine. "Lise son sınıfım üniversite sınavına hazırlanıyorum, kazansam da kurtulsam artık." Dediğinde bir an ona bakınca kendi küçüklüğümü ve hayallerimi görmüştüm. Bende kazanayım da kurtulayım derdim her Allah'ın günü.

"Ne istiyorsun?" Diye sordum.

"Matematik öğretmenliği." Tebbesüm ettim hayaline.

"Eminim çok güzel yerlere geleceksin." Dediğimde esmer saçlarını kulağının arkasına utanarak sakladı. Esmer güzeli bir kızdı. Ulaş'a çok benziyordu. Siyah saçları, bal kahvesi göz rengi vardı. Uzun boyu ve güzel fiziği ile göz kamaştıracak kadar güzel bir kızdı.

"Annemin kusuruna bakma sen lütfen olur mu? Sadece sana karşı değil bize karşı da böyle bir insandır o."

"Oğlunu düşünüyor sonuçta haklı, kızmıyorum geldiğim ilk günden beri bela gibiyim."

"Saçmalama lütfen Sabrina abla." Dedi sitemle. "İyiki geldin hoşgeldin, Ulaş abim seneler sonra ilk defa senin sayende bu eve girdi, ilk defa yüzünde gerçek anlamda bir gülüş gördük." Dediğinde şaşkınca kaşlarım havalandı.

"Görüşmüyor musunuz?" Diye merakıma yenik düşüp konuştum.

"Biz konuşuruz da annemle ve Baran abimle pek konuşmazlar." Diyip kahvesinden bir yudum alınca bende aynı şekilde ona eşlik ettim.

"Annem biraz fazla gözü açık, doyumsuz bir kadındır, şimdi küçücük kız annesi hakkında nasıl konuşuyor terbiyesiz diye düşüneceksin belki ama doğrusu bu, benim babam çok iyidir, saftır, sakindir, anlayışlıdır ama anneme yetmedi." Dediğinde sakince onu dinledim. İlk defa Ulaş ve ailesine dair bir şey öğreniyordum. Merakım ağır basıyordu. Bende onu her anlamda tanımak istiyordum

"Annem babamı aldattı, daha iyi birini mi buldu desen hayır, aksine para meraklısı, beş kuruşsuz bir adama takıldı, babam bunları basınca boşanma davası açıp işlerini yurt dışına taşıdı. En büyük abim, Baran abim sessizdir, tepkisiz kaldı bu olaylara annemle konuşmasını kesmedi ancak Ulaş abim ona göre daha fevridir, olanları duyduğu gibi Baran abimle de, annemle de görüşmeyi kesip ayrı eve çıktı, babamın iş yerinde ki yerini alıp Türkiye'de ki işleri o halletmeye başladı."

"Ben...hiç bilmiyordum." Diye mırıldandım.

"Doğrudur pek anlatmazlar böyle şeyleri, yaşım küçük olduğu için ben annemle kalmak zorunda kaldım, okulum, düzenim herşey buraya ait olduğu için üniversiteye kazanmamı beklememi söyledi babamla Ulaş abim, sık sık Ulaş abimde kalır biraz uzaklaşırdım fakat şu dönem derslerim çok yoğun olduğu için tek odağım o oldu." Diyip boş bardakları tepsinin içinde topladı.

"Yani anlayacağın Sabrina ablacığım, seneler sonra Ulaş abimi bu eve sokanda, onlarla muhatap edende sensin, bakma hepsi aslında bir yönden sana minnettarlar çünkü Ulaş abim öyle bir kestiki hepsiyle muhataplığını, evinin nerede olduğunu biliyor, işini biliyorlardı fakat hiçbiri yanına gidip, konuşmaya cesaret edemediler, sesini dahi unutturdu hepsine."

Cevap vermeden sessiz kaldığımda 1 saat boyunca ben Işığın yanında otururken Selin'de sürekli bir konu açıp sohbet ediyordu. Odanın kapısına sakince tıklatılınca irkildim. "Hanımlar gelebilir miyim?" Ulaş'ın sesiyle Selin kapının kilidini açınca Ulaş odaya girdi. Hızla ayağa kalktığımda yanıma yaklaşıp gülümsedi.

"Bir sorun yok değil mi? İyisin?" Başımı sallayıp onu onayladığımda Işığa doğru eğilip kucağına alıp benimde elimi tuttuğunda birlikte çıkardı üçümüzü odadan.

Selin'e gülümsediğimde o da bana aynı şekilde karşılık verdi.

"Ulaş!" Diye bağıran annesinin sesiyle, Ulaş hiç oralı olmayıp benimle birlikte yürümeye devam etti. "Ulaş sana diyorum." Göz ucuyla Ulaş'a baktığımda adımlarını hızlandırdı.

"Çocuklu bir şıllığı canın isteyince eve getiremezsin." Dediğinde o an durdu. Ellerini elimden çekmeden, Işığı kucağından indirmeden annesine doğru döndü.

"Işık benim kızım." Dediğinde yutkundum. Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Gözlerimi kırpıştırarak ona bakakaldım.

Selin'le göz göze gelince o da bunu beklemiyordu bu yüzden en az benim kadar şaşkındı.

"Nasıl?" Dedi annesi kısık sesle. Bana baktı ardından.

"Işık benim kızım anlıyor musun? Ağzını bir daha Işıkla Sabrina'ya tek kelime etmek için açarsan o babamın üzerinden para aldığın şirket yok mu seni hepsinden men ederim." Haddinden fazla sinirliydi.

"Sen benim kızıma piçmiş gibi itham edemezsin, sen benim karıma şıllık diyemezsin!"

İşte bu benim için herşeyin kopuş noktası oldu. Benim için annesine karım demesi zaten bozuk olan dengelerimi daha çok bozdu. Kalbim ağzımda atmaya başladı. Derin derin nefesler alıyor, duyduklarımı hem beynime, hem kalbime, hem bütün bedenime sindirmeye çalışıyordum.

Olayın şokunu üzerimden atamazken Ulaş sıkıca tuttuğu elimden benide kendine doğru çekip dışarıya çıkardı. Işığı bana uzattığında doğrudan onun yüzüne bakarak kucağıma aldım fakat o benimle göz teması kurmuyordu. Arabanın kapısını bizim için açtığında annesiyle Selin kapının önünde bize bakıyorlardı.

Selin'in dudaklarında tebbesüm vardı fakat annesi ifadesiz çatık kaşlarını üzerimden çekmiyordu.

Arabaya bindiğimde Ulaş'ta arkamdan binip hızla evlerinin önünden uzaklaştı. Sessiz kalmak için kendimi zorluyordum fakat bu Ulaş'ın yanında pek mümkün bir şey değildi benim için.

"Ulaş.." diye mırıldandım.

"Ne diyeceğini, ne soracağını biliyorum Sabrina sakın seni bir şeye zorluyormuşum gibi düşünme sadece annemden ve kırıcı sözlerinden sizi korumak istedim." Dediğinde ona baktım uzunca.

Uzun kirpikleri, dolgun dudakları, küçük burnu, direksiyonu sıkıca tutan biçimli parmakları, güzel gözleri, kaşları, dikkat çekici vücut yapısı...

O an arabanın aynasından kendimle yüz yüze geldim. Gözümün altında ki hala geçmemiş morluklar duruyordu. Kaşımın ve dudağımın üzerinde ki yaralar kabuk bağlamış yeni yeni iyileşiyorlardı dikiş izi gibi bir iz oluşmuştu her iki tarafta da. Boynumda ki cam izi hala taptaze duruyordu.

Doktor geçmez bu iz demişti yüzüme karşı. Özel bir estetik ameliyatı olman gerekir bu izin geçmesi için demişti ama ben kabul etmemiştim o dönem.

"Çok güzelsin." Ulaş'ın sesi ile dolu gözlerimi ona çevirdim. Gözümden akan yaşı sildim hemen. "Haddinden fazla güzelsin Sabrina, ne yaşadıkların ne de yüzünde ki herhangi bir yara ne güzelliğinden, ne kalbinin temizliğinden alabilmiş, tertemizsin, ışık gibisin."

Elim boynumda ki yara izine gitti. Işık kucağımda torpidodan eline aldığı peçete ile oynarken oldukça sessizdi.

"Çok içmişti, yine üzerime saldırmak istedi, Işık yeni doğmuştu acıkmış ağlıyordu sürekli. Bir yandan Işıkla uğraşıyor bir yandan da kendini korumaya çalışıyordum. Yaklaşmak istedi izin vermedim...uzunca bir boy aynası vardı üzerime doğru fırlattı onu... Işığa cam gelmesin diye bütün bedenimi ona siper ettim...cam kırıkları boynumu boydan boya çizdi, doktorlar damara gelmediği için şanslı olduğumu söyleyip durdular ama izi geçiremediler, estetik ameliyatı gerekliymiş..."

"Yaptıralım ne gerekliyse yaptıralım." Dedi Ulaş hızla. Başımı iki yana salladım.

"Hazır değilim." Sessiz kalıp yola odaklandığında tam deniz kenarında durdurdu arabayı.

Işık kucağımda mayışırken denizi izledim sessizce. Dupduru, sakin, masmavi huzur veriyordu insana. Hep denizi seven bir kız olmuştum.

Ulaş Işığı arka koltuğa yatırdığında penceresini hafif aralıklı bırakıp benimle birlikte aşağıya indi. Arabaya yaslanarak denizi izlemeye başladığımda deniz kokusunu içime çektim.

Ulaş'ın yanıma geldiğini hissedince başımı omzuna yasladım.

"Bugün bir şey fark ettim." Dedim heyecanla.

"Neymiş o?"

"Sen benim yanımda olduğun sürece ben çok cesaretleniyorum, yapmam dediğim her şeyi yapıyorum, susmuyorum, konuşuyorum hepsi senin sayende." Dudaklarında gururlu bir gülüş oluştu.

Çok yakışıyordu ona gülümsemek.

"Sana daha çok yakışıyor." Dediğinde dudağımı dişlerimin arasına aldım. Kahretsin sesli düşünmüştüm.

Kahkaha atıp bana baktı.

"Gel şöyle gel." Dedi ellerini iki yana açarak. Hemen kendisine sarıldığımda saçlarımdan öptü. Başımı göğsünün biraz üzerine yetişiyordu fakat kolunu geçemiyordum.

"Sabrina." Dedi yanağımı hafifçe okşayıp. "Bu dünyaya o kadar güzel ve iyisin ki, o kadar temizsin ki ne düşüneceğimi, nasıl hareket edeceğimi şaşırttırıyorsun bana."

Anlını anlıma yasladığında gözlerimi kapattım. Bir insanda huzuru nasıl bulabilirdiniz değil mi? Bulunuyor. Ulaş varlığıyla, kokusuyla her şeyiyle tam anlamıyla bir huzur.

Gözlerimi açtığımda nefesini dudaklarımda hissedecek kadar yakınımdaydı ve deli gibi ona sokulmak istiyordum. Ona kapılmak istiyordum. Kendimi git gide onda buluyordum.

Dudakları hafifçe dudağıma değdiği sırada o anın hissiyle, heyecanıyla derin bir nefes aldım. İsteyip istemediğimi anlamak istercesine vereceğim tepkilere bakıyordu fakat ben kendimi çoktan kaptırmış gidiyordum.

Ve adım gibi bildiğim tek şey pişman olmayacağımdı.

 

Loading...
0%