@meledoiess35
|
Çok değişik hissediyordum. Daha önce hissetmediğim duyguları tadıyor, bütün vücudum bu eşsiz duyguları besliyordu. Daha önce defalarca Kenan bu denli yakınıma girmeye çalışmış, zorla yakınlık sağlamıştı ama hiç böyle hissetmemiştim. O zamanlar kusma isteği gelirken bana şimdi devam etmek istiyordum. O zamanlar çığlık çığlığa ağlayıp, yanıma yaklaşmasın diye kendimi paralarken şimdi Ulaş yanımdan ayrılmasın diye dualar ediyordum. Dudakları benden izin alırcasına dahada bana kapılınca itiraz etmedim. Bu güzel duygudan, Ulaş'tan uzaklaşmak istemedim. Dudakları tam olarak dudaklarıma kapandığında gözlerimi yumdum. Nefesini nefesime çektim. O güzel kokusunu soludum. Güven veren ellerini tuttum ardından kollarına tutundum. Ayaklarım yerden kesilecekte düşecekmiş gibi hissediyordum. Çok uzun sürmedi, bir kaç saniye sonra benden ayrıldığında gözlerimin içine bakıp anlını anlıma yasladı. "Bu saatten sonra senden tek bir adım uzaklaşamam, gidemezsin, hep böyle yanıbaşımda kalmalısın." Diye fısıldadığında küçük tebbesümüm dudaklarımda yer edindi. Bende ondan gitmek, uzaklaşmak istemiyordum ki zaten. Arkamızdan gelen tok bir öksürük sesi ile soğukluğunu hissedebileceğim şekilde benden ayrılıp o tarafa doğru döndüğünde benimde bakışlarım gelen kişiye döndü. Ulaş'ın abisi Baran'dı gelen. "Bölüyorum kusuruma bakmayın." Dediğinde sesinde anlamlandıramadığım bir tın vardı. Kıskançlık mıydı? Yoksa beni hala kardeşinin yanında gördüğü için sitemimiydi ayırt edememiştim. "Abi? Ne işin var burada?" Diye ilk konuşan Ulaş oldu. "Konuşmamız lazım." "Burda olduğumuzu nasıl buldun?" Diye konuşunca abisinin dudaklarında alayımsı bir gülüş oluştu. "Mesleğimi unutuyorsun bazen Ulaş, o kafanın hemen toparlanması lazım." Dediğinde göz ucuyla bana bakmıştı. Utançla başımı eğdim. "Ne konuşacağız?" Dediğinde bakışlarımı Ulaş'a verip sadece ona odaklandım. "Kenan." Dediğinde yutkundum, ellerim Ulaş'ın tişörtünü kavrarken elini arkaya doğru ellerime uzatıp sıktığım parmaklarımı kavrayıp okşadı. Abisine döndüğünde bakışlarım, onun da bakışlarının ellerimizde olduğunu görebiliyordum. Kardeşini yanıma yakıştırmıyor olmalıydı. "Kenan'ın erkek kardeşi senden şikayetçi olmuş, şuan karakola gidip ifade vermelisin." Dediğinde kaşlarını çattı. "Murat ne alaka?" Diye ilk defa fısıldadığımda bakışları bana çevrildi. "O arada kaynıyor şuanda." Dedi Ulaş sinirle. "Ben anlatayım." Dedi abisi. "Ulaş senin hastaneye kaldırıldığın gün Kenan'ı yakalayıp kaçmaması için bir depo tarzında bir yerde tutmuş, Murat'ta yeni hapisaneden çıkan abisine bir türlü ulaşamayınca merak edip onu sormak için dışarıya çıktığında benim çok akıllı, zeki kardeşimle karşılaşmışlar, Murat Ulaş'ı hemen tanıyıp seni ve abisini sorunca benim kardeşim olacak akıllıda öldü abin olacak piç dediği için şuan karakolda ve ağrımayan başını ağrıtacak." Tek nefeste söylediği şeyler ile duyduklarımı idrak etmeye çalışıyordum. Gözlerimi Ulaş'a çevirdiğimde abisine sinirle bakıyordu. "Abartmış piç, bunun için mi yoruldun buraya kadar?" "Ulaş beni biraz ciddiye al." Dedi abisi sinirle. "Ben seni temize çıkaracak şekilde bir açıklama yaptım komisere fakat gidip seninde konuşman ve imza atman gerekiyor ben Sabrina'yı ve Işığı eve bırakıp sen gelene kadar başlarında bekleyeceğim sen gidip ifadeni ver." Dediğinde parmaklarım Ulaş'ın parmaklarını daha sıkı kavradı. Ulaş'ı istiyordum yanımda sadece. Ulaş'a güveniyordum ben sadece. "Olmaz, Sabrina benim yanımdan uzaklaşmayacak o da gelsin benimle karakola." "Oldu, Kenan, adamları ve Kenan'ın kardeşinin yanına kızla çocuğunu sok olay büyüsün orada." Diyip derin bir nefes aldı. "Söz veriyorum Ulaş, abi sözü veriyorum sana sen gelene kadar senin gibi bakacağım onlara, gözümün önünden ayırmayacağım, onlara verdiğin değeri görebiliyorum." Çaresizce bir kaç saniye durup derin bir nefes aldı. "Yemin et, canını sıkacak tek bir kelime edersen abim demem canını sıkarım." "Yemin ederim." Dediğinde bana doğru döndü. "Sadece ifademi verip geleceğim, 1 saatten fazla sürmeyecek söz veriyorum." Dediğinde onu onayladım. Saçlarıma bir öpücük bırakıp arabanın kapısını benim için açtığında Işığın yanına oturup üzerini iyice örtüp ellerimi önümde birleştirdim. Nefret ettiğim saçlarımın her bir teline her gün bir öpücük bırakıyordu. Yolarak, koparmak istediğim saçlarımı okşuyordu. Kalbimin hızını değiştiriyordu. Ulaş'ın abisi Baran arabaya bindiğinde Ulaş'ta bizim gitmemizi bekler şekilde arabanın yanında durup bekledi. Göz göze geldiğimizde elini hafifçe kaldırdı. Araba hareket edip uzaklaştığımızda sesimi çıkarmadan yolu izlemeye başladım. Eve yetiştiğimizde arabadan inip Işığı kucağıma almak için yöneldiğimde Baran abi ellerini uzattı fakat irkilerek geri çekilip Işığın önüne geçtim. "Yorulma ben alırdım." "Zahmet etmeyin, taşırım kızımı ben." Diyip uykusunda mırıldanan Işığı sıkıca tutup sardım. "Ulaş'a veriyorsun ama." Dediğinde kaşlarımı çattım. "Ulaş kimse değil, sizde Ulaş değilsiniz." Dediğimde kaşları hafif havalanıp hemen toparladı. Cevap vermeyip kapıyı açtığında hızla yukarda ki odamıza çıkıp Işığı beşiğine yatırıp bende üzerime rahat bir tayt üzerime de bol bir sweet geçirdim. Ellerimi ve yüzümü yıkayıp saçlarımı at kuyruğu yaparken aklım sadece Ulaş'taydı. Allahım sen onu koru lütfen. Işığı uyandırmadan aşağıya inip, yiyecek bir şeyler hazırlamak için mutfağa geçtim. Ulaş'ın abisi Baran'ı mutfakta su içiyor görünce sakince içeriye adımlayıp dolaptan yapacağım yemek için malzeme çıkardım. Kendisi ile fazla muhatap olmak istemiyordum. "Yardımcı olayım mı?" Diye konuştuğunda başımı olumsuz anlamda sallayıp işime devam ettim. "Ulaş'a gelince bülbül gibi şakıyorsun bana mı özel bu sessizliğin? Çok mu kırdım geçen seni?" "Sorun değil cidden, konuşulacak bir şey olmadığı için sessizim." "Beni hatırlamadın değil mi?" Sitemli sesiyle anlamazca ona döndüm. "Nasıl?" "Hatırlamamışsın." Dedi kırgınlıkla. "O kadar dikkatini çekmemişim." "Anlamıyorum sizi, açık konuşur musunuz?" "Hatırlar mısın bir gün devriyeye çıkmıştım ihbar üzerine evleri karıştırıp sizin, Kenan'ın evine gelmiştim yanlışlıkla." Hatırlamaya çalışıyordum fakat zordu. "Kucağında Işık varken bana kapıyı sen açtın, polis olduğumu gördün fakat yüzüme bile bakmadın arkandan Kenan geldiği için koşarak odana çıkmıştın." "Eee?" Dedim sıkıntıyla. Bundan tam olarak ne çıkaracaktım anlamıyordum. "O günden sonra pek çok kez o evin orasının devriyesini ben üstlendim, seni kimi zaman bahçede Işıkla oynarken, kimi zaman pencerenden dışarıyı izlerken, kimi zaman kaçmaya çalışırken pek çok kez izledim fakat müdahale edemedim çünkü ne zaman yanınıza yaklaşsam veya başka bir devremi göndersem sen sürekli o ortamdan kaçtın, Kenan'da üstü kapalı bir şeyler anlatıp olayın üzerini kapatıp bizi gönderdi." Yutkundum. Daha fazlasını dinlemek istediğime emin değildim. "Sabrina." Dedi bana doğru bir adım atarak. O bana doğru geldikçe ben geriye doğru adımlıyordum. Kalbim bu sefer korkuyla çarpıyordu. Geriye doğru adımlarken mutfaktan çıkmış salona doğru farkında olmadan gelmiştim. "Gelip durma üzerime doğru." Dediğimde adımları durdu. Gözlerimin içine baktı. "Seni Ulaş'tan önce ben gördüm Sabrina, seni kızınla birlikte Ulaş'tan önce ben görüp korumaya çalıştım, yanına gelmeye çalıştım, benim kalbim önce çarptı senin için, beni görmeyen sendin." "Sus konuşma daha fazla!" Dedim içimde oluşan bir acıyla. Bu konuşmaları yapmak, dinlemek Ulaş'a ihanet gibi geliyordu. "Sabrina beni gör, aylardır beni gör diye kapının önünde kamp kurdum, bir kez olsun suratıma bakmamışken Ulaş'ı anında gördün." "Kardeşini mi kıskanıyorsun sen?" Dedim kısık bir ses tonuyla inanamıyormuş gibi. "Senin için çabaladım, ilk defa kendimi bir kişinin yanında hayal edebildim ve bunu istedim, bu gerekirse Ulaş olsun ezer geçerim senin için anladın mı beni?" Dediğinde kalbime bir ağırlık çöktü. Göz kapaklarım titreşti. "Seninde Kenan'dan farkın yok, uzak dur." Dediğimde elime kendimi savunmak için bir şey almak isteyip etrafıma bakındım. Süs niyetine duran bir biblo gördüğümde anında parmaklarım onu kavrayıp sıkıca tuttum. "Bana gelince çıkar o pençelerini bir tek." Diyip bana doğru adımladığında bibloyu elimde daha sıkı tuttum. "Ulaş'a niye böyle değilsin, dibinde, odasında, yanı başındasın, öpüşüyordunuz bugün." Işığın yukardan ağlama sesiyle bakışlarım merdivenin ordan yukarıya döndü. Yanına gitmem lazımdı. Ulaş gelene kadar kızımı ve kendimi korumam lazımdı. O an boşluğa düşer gibi oldum. Elimde ki biblonun alınıp yere fırlatılması ile kolumdan tutup kendine doğru beni sıkıca çekmesi bir oldu. "BIRAK BENİ!!" diye bütün sesimle bağırdığımda elini ağzıma kapatıp bağırmamı engellemeye çalıştı. Işığın ağlamaları daha da şiddetlendiğinde daha çok çırpındım. "Neden anlamamak için, benden kaçmak için bu kadar çaba gösteriyorsun?" Dudaklarımdan çektiği elini yanağıma koydu. Dizimle tekme atmaya çalıştım fakat benden önce davranıp duvara sıkıştırması ile hareket alanımı kısıtladı. "Işık ağlıyor bırak beni." Dedim göz yaşım akarken. "Bırakırım tabi, beni o şerefsiz Kenan'la kıyaslama." Aynısıydı. Kıyaslama değildi bu hırsı, hareketleri, bakışları aynısıydı. "Niye etrafında olan bu adamı görmek istemiyorsun." Ağlayışım hıçkırıklara döndü bu sefer. "Nolur.." dedim hıçkırıklarımın arasından. "Nolur Ulaş gelsin." Kaşları çatıldı, gözümün içine bakan bakışları değişti, dişlerini sıktığını seğiren çenesinden anlamıştım. O an Allah duamı duymuş gibi sertçe açılan kapı ve devrilen bir şey sesi duydum. Baran arkasını dönerken hıçkırıklarım ile gelen kişiye, Ulaş'a baktım. Yumruk yaptığı eliyle portmanto'nun üzerinde ki bir kaç eşyayı devirmişti. Gözleri abisinin üzerinden ayrılmıyor, kan çanağı olmuş gözleri ile ateş saçıyordu. "BIRAK LAN KIZI!." diye bağıran tok sesiyle sıktığı kolumu gevşetmesi ile hızlı davranıp kendisinden tamamen uzaklaşıp Ulaş'a doğru koştum. Kolları arasına alırken beni bakışlarını abisinden çekmedi. Başım göğsünü bulduğunda hıçkırıklarım çoğaldı. "Ulaş, konuşalım." Diyen Baran'ın sesiyle tişörtünün yakalarını sıkıca kavrayıp tutundum. Elleri belimi bulunca sahiplenircesine sıkıca tuttu. "Neyin açıklamasını yapacaksın." Dedi tükürürcesine. Sessiz kaldığında tekrar konuştu. "Benim bu saatten sonra Baran diye ne bir tanıdığım, ne de abim var." Dedi. "Ulaş-" "Bana söz vermiştin, senin gibi bakacağım, abi sözü diyip, yeminler ettin, sana abim olarak sevdiğim kadını sadece 1 saat emanet ettim ama sen emanetime ihanet ettin." "Ulaş-" "Sana canı sıkılırsa, canını sıkarım demiştim Baran, bu kızı koruyacağım kişilerin yanına senden eklendin." Diyip belimi tutan ellerini bırakmadan bir adım attı üzerine doğru. "Kızımla, sevdiğim kadına yaklaşmayacaksın ve sen Baran sevdiğim kadına bu düşüncelerle yaklaşıp, sıkıştırmanın hesabını senden soracağım." "Hata ediyorsun." Dediğinde sinirle bağırdı. "SEVDİĞİM KADINA GÖZ DİKEREK YAPTIĞIN HATA GİBİ Mİ!?" İrkilerek daha çok başımı gömdüm göğsüne. "Abimdin sen benim, sevdiğim kadına bakmaman gereken şekilde baktın." "Beni görmeliydi, o kadar yakınındayken ama beni değil o güzel gözleri sadece sana kilitlendi." "Ellerim yakanda Baran, senden bunun hesabını almadan bırakmayacağım." Diyip gözlerinin tam içine baktı. "Bu kızın senin yüzünden döktüğü her bir göz yaşında seni boğacağım." "Ben bu kızı iyileştirmeye çalışırken sen bu kızı tekrardan korkutup, ağlattın ya yeminim olsun sana Baran, sana bu dünyada da öbür dünyada da rahat yok, ellerim yakanda bundan sonra, sokakta yürürken arkana korkuyla baka baka yürüteceğim seni." |
0% |